T 3 ŞUBAT — 1988 Çocuk h artası Hediye kazananların iIsimlerini neşrediyoruz 1 5 İkincikânun tarihli bilmecemi- halli şöyleydi: | TAKIMI KAZANAN Ter Türküç Edirne kısmında 2.A kur - ra, BÜYÜUK BİR LASTİK TOP l KAZANAN B Ye Ceylân Erenköy kız lisesi IV. İKt & h ŞE ESANS KAZANAN & “Üncü V Havva Uzunyusuf 10 Nu BiRER KALEM MUHAFAZASI < ç, KAZANANLAR il"Wuaxı Teoman Kudıköy. 2 — & Kaaımpaşa. 3 — Necdet Ça- — Cevdet İstaı.bul erkek li ul erkek li - ğlu Bekâr so Âziz Angu Kumkapı ortao- Semiha. Süleymaniye orta o [r_ Bedia Davutpaşa. 10 — Sa. _E; İl ağa sokak. *DOLMA RURŞUNKALEMİ- İ rmal ötel. 12 3 — Mustafa S- — Şaziye Olcay 61 inci Fert Muzaffer Ersen Kum- aç Ç ” Okul. 16 — Nüzhet Sultanah- — İzzet Aydın Fatih orta o- | — Sadiye Erten Fatih şey> ç 9 — Necdet İstanbul erkek Nin — Güner Kadıköy Cevizlik. Tiye Karagümrük ilkokul. 22 B z Ziya denizyollarında. İRpA 0 Demir, İstanbul. & R DEFTER KAZA Rumelihisar. 29 30 — Süheylâ, 31 909 , 382 — »33 — Nuri Evirgen ÜN DE 6 — Mahmut Sirkeei, 38 | Sin ç H Üncü ilk okul, 36 — Lütfi | ğ ;—_.Bw"ı(' Uzunçarşı, Pi M..';B — Mükaddes, 27 ilk okul, ııgo İ Affer Edirne Kul Bahçeka- * j T"Oman Toptaş Saraçhane- S yt“İCülcın Erkunt İstanbul. 42 Kat Ra, -'"!__İulla. Sarıyer, 43 — İ. ,_’L*. hp“!“""'ük, 44 — Yusuf Özer 1 Kai Ssünda, 45 — Kemal Dikol h 'n—,i!:z;- 46 — Ercümend Hasan onmanhıı!, 47 — Nuri Da uj '40kul_ 48 — Mazlum Ça * 49 — Havva mektep so - ü Güzin Tarı Tepebası. HTAL»T'“'LT SABUNU A AZANANLAR öi — Hilmi ö Bi, 55 — Fahriye U- U'İunqu:r' 58 — Hüsnü Fatih, k n Uysal Çarşamba, 58 — çi *_km_l lisesi talebesinden. Smi/Vefa erkek lisesi. 60 Orta okulu. 61 — Na- lz’;îphııı. 62 — Mehmet k larında. 63 — Muzaf- ir, C.k--h”' Ğ& — Muam - Uğ—ar. 65 — Bahaettin İ k-“ob'îu_ 68 — Müntekim B ge AD 67 — |. Billür F- T İsa tramvay şirketin. T Moda Atıfet sokak. Pa öğretmen okul. 74 | Rumk:ıpı Nisanca. 72 | ADL 73 — Sadri Kum | addin Kumkapı or- ğ lâhaddin Üzer Ka- h KAT BiR ,â'ğ;:kı'şzısı SİLMEK 5 k linoaj, he Y'lı_—_ k'ı' Samatya, TR — Mntı :vıı.a. 79 — Ziya Ca: v £ Mektebi. 80 — Bü yaciköv. 81 — Nüvey: Hüzniye Güncan S p ttatı Tica Lütfi Özin Emirgân orta okul. 85 — M. Sadi Gedikpaşa. 86 — Selma O. man Alman lisesi, 8T — Mustafa İn- ce Üsküdar. 88 — Neclâ Selçuk İzmit 89 — Besalet Prmar, Fatih. 90 — ZI- ya Tamöz Beyoğlu. 91 — Saim Bar- las Taksim orta o) 92 — Ömer Er- sun Sirkeci Dervişler sokak. 98 — Mu hiddin Ansen Şişli, 64 — İlhat Ayten Tuna Beşiktaş. 95 — Mahbube Mü - beccel Tuna Beşiktaş. 96 — Lâmia Kumkapı Nişanca. 97 — Lâmia, Sel- çuk kız sanat okulu. 98 — Şevket Çu- hadar Kumkapı orta okul. 99 — Ha- cer Kumkapı Cami çıkmaz. 100 — Şevki, tramvay şirketinde, Sonü yarın TTÜRMÜRSAALIIT SD KDU ASA SK Taşra okuyucuları- îı mızin hediyeleri # Bilmecelerimizi halledenler ara - [ı sında bir çok da taşta okuyucuları- ği mız bulunmaktadır. Evvel'ce de muli # telif defalar yazdığımız gibi İstan- # oul haricindeki okuyucularımıza İs | tanbuldaki bir tanıdıkları vasıtasıle Hediyelerini aldırmaları lâzimgel - B ektedir. bize mektup göndererek hediyeleri. ğdılbukı bazı taşra okuyucmarımız İ yşenin kendi adreslerine yollanmadı - $ : ğından bahsetmektedirler. ! !? — Muhtelif cins olan hediyelerimiz- & ğ den bir kısmı (meselâ loayon) gibi ğ kırılıp dökülecek olanlarını posta i- f daresi kabul etmemektedir. Diğer $i bir kısım hediyeleri ise postayla yol- Ji lamak cidden büyük bir zorluktur. t Onun için taşra okuyucularımıza UA ı'p- Kaynana İki arkadaş arasında: — Yahu, ne diye ölen karmımn kız kardeşiyle evlendin? dünyada başka kadın mt yoktu? Türlü dedikodulara sebeb oldun. — Dünyada başka kadın çoktu ama, onlardan birisi ile evlenseydim, iki kaynanalı olacaktım. Halbuki şimdi i evlendiğim halde gene bir kay nanam var! ÇA CA TAYYAREDE — Sarsıntı bavya bosşluğundan mı? — Hayır. Garsou kokteyi yapaca» ğini pllota haber vermişti de.. Nikâh merasimi Belediye relsi, ayni zamanda küçük kasabanın yegâne bakkalıylı. Beledi- ye dalresinde bir ciftin evlenme mua- melesini yaparken delikanlıya resmi suali sordu: — Bayan Ayşeyi zevce olarak alı- yor musunuz? Delikanlı cevab verdi: — Evet. Belediye reiai, bir an oduğunu unutarak sordu: — Paket yapayım mı? için nerede TŞS>>3>3e 3 YN EN — Tuhaf şey! Ceketsiz de ayni sik letteyim. YILBAŞI SABAHI Sarhoş — Dün göce acaba ne yap- tıim ki beni hapishaneyo tıktılar? Bedöln adam Yegâne hediyesi bir otomobil olan bir piyankonun iki biletini almıştı. Keşidede otomobili kazandı. Tebrike giden dostları onu biraz düşünceli görünce şaşıp sordular: — Hayrola? — Öteki bileti ne diye aldım! Buda- lalığıma üzülüyorum., et NN D — | Sabırsız adam! — Üç saattir benim balık avlayışı- ma baktığınıza göre, bu işe meraklı olduğunuz anlaşılıyor. balık tutmuyorsunuz? — Ben sinirli sabredemem ! Istasyorda Kart koca treni kaçırı b ediyorlardı. Erkek dedi ki — Eğer tuvaletinle bu kadar uj - raşmasaydın trene bol bol yetişecek- tik. Kadın cevab verdi: — Eğer trene yetişelim diye © ka- dar acele etmeseydik, — ikinci şimdi olduğu gibi çok beklemi bur kalmıyacaktık! Neden sgiz de adamım treni Hizmetçi kadin — Robunuz güzsel bayan., Bıkmca bana verirseniz ben de hevesimi alırım ? - 83 — Ayge Ay- Usahip sokak, $4 tokrar hatırlatırız, hediyelerini bir fi tanıdık vasıtasiyle matbaamızdan ğ aldırtmalıdırlar. Eğer İ stanbulda || hiç kimseleri yoksa o zaman bize bir İj mektupla mürackat ötmeleri ve he - diyelerinin posta parasını pul ola - # rak bize göndermeleri icab eder. SA0 GREDESOZ VT RACNYUNARKAN GA ) Kİ Üzeyir Garih Diş kabinesinde sabahtan öğle- re 2 den 8 e kadar kabul eder, yoğlu İstiklâl caddesi Tokat- Hyan sırasında kapusu mektep sokak Hamdibey han birinci kat Te: 41721 Haberin deniz ve macera romamı: T4 Yazan: Ali Rıza Seyu yahana atacakları şey değildir. Eğer Allah be- nim de seninle yaşamamı iİsterse ikimizin de işi- ne yarar.. — Kaptan vapurların, postaların yolu üstün- de bulunuyoruz. Kendinizden ümit kesmeğe se- bep yoktur. Altahm keremile ikimiz de kurtulu- ruz. — Ben Inşallah kurtulursun, lâkin ben yaşı- yacak adam değilim, Benim yüreğim, canım, ru- hum gemimle yok olup gitti. Bir daha öyle bir ge mi görmiyecreğiz.. — Gemiyi siz mi yaptırdınızdı? — Evet; elimi bütün dünyaya karşı kaldırma ğa karar verdiğim vakit yaptırdım. Eğer yaşayıp başıma gene öyle işler gelseydi gene öyle yapar- dım. - Başınıza nasıl işler geldi? Bu sorguma cevap vermedi ve bundan son- ra, artık donuk görünen gözleri sandalın içine dikilmiş olduğu halde saatlerce durdu. Öğleden sonra birdenbire irkildi ve sanki sözümüz daha bir dakika önce ke&ilmiş gibi söy- lomeğe başladı: — Çocukken de, b düğüm vakit da başıma çok işler geldi, çok meşakkat ve acı çektim. Ben bir cehennem hayatı yaşadım. Allah bilir bir ce- hennem hayatı idi o0? Sustu, ben de fazla söylemesi — tçin Üstüne yarmadım, Üşüyor, © rdum; acaba btgünün güneşi battıktan sonra sabaha kadar sağ kala- cak Dırydıik ? Blak bir aralık elindeki şişeden şarap iç- tikten sonra, söylemekle rahatlıyormuaş gibi. tek. rar söze başladı — Ben alçak, zallm, insandan ziyade, yabas ni bir boğaya benziyen bir herifin Üvey oğluy- dum. Annem bu herifo vardıktan üç ay sonra öl- — Artık boni sevmiyorsun. Eski- den babam seni tekme tokat yanım- dan koymayınca gitmezdin. ikj defadır onun geleceğine gidiyorsun. Hesap dersi — Baba, kasımı müştereki asgarı bulamıyorum. — Ay, o göne mi kayıp? Küçüklü: ğümde ben de aramış durmuştum. Melek — Anne, meleklerin kanatları var, değil mi? — Resimlerde hep öyledir. — Melekler uçar şu halde? — Evet. — Babam dün akşam hizmetçi kıza “benim cici meleğim!,, diyordu. Hiz » Mmetçi kız ne zaman uçacak? Şimdi yakın tezi yok uçar. dü. Eğer şimdi anneme eziyetler etmiş bu yabani mahlük elimde olsaydı, kafatasını şu peksimeti kırdığım gibi parçalardım. Glascovdaki yıkık ev. de ekmek kırıntıları ve kuru — kemiklerle nasıl yaşadığımı, sonra garbi! Amerikada, (Kolorado) dağlarında neler çektiğimi asla bilemezsin! On üç yaşında İskoçyadan kaçtım, önce gemi ile dün yanın yarısını dolaştım. En usta bir gemilci ol- dum ve en iyi bir yelkenci tanıldım. Mendozada zengin bir aileden bir kızla evlendik. Zengin a- na baba, aziz, nazlı kızlarını benim gibi yoksul bir yabancı ile evlendiği için reddettiler. O vak- te kadar yokluk nedir bilmemiş olan bu nazik kızcağız beinmle mihnet, meşakkat, açirk seno- leri geçirmeğe başladı.. Oh Allahım, — bu yılları, o melek kadını düşündükçe beynim nasıl alevle- niyor!.. İki yıl didindikten sonra canımızı Nov- yorka atabildik ve orada oğlüum — doğdu. Çocuk büyüdüğü vakit, tıpkı sen olmuştun, sanki Allah gİZİ çift yaratmış. İşte senin hayatını bağışladı- ğım bunun içindir! Bu son sözü söylerken kaptanın o sert sesi yumuşamış, elemli bir tatlılık almıştı. Birdenbi- rve elimi tuttu ve kuvvetle sıktı. Ve işte o zaman bu adamın ben! ilk görünce ne için yüzüme öyle çok garip surette baktığını buz memleketinde be ni kurtarmak için adamlarile — döğüştüğünü, en sonra kendisine gemisini, her şeyi ve belki ha- yatını kaybettiren fodakârlıkları ne için yaptı- ğını anladım.. Blak benim şaşkınlığımı görerek vo elinde- ki şampanya şişesini bana uzatarak: Bvet, dodi, benim oğlum senin boyunda, senin yapında idi, Yüzü, gözleri — tıpkı seninki gibiydi. Bundan başka o da senin — gibi atılgan yiğit, yılmazdı, O çocuk iken sefalet ve güçlük içinde geçen hayatım, o iyi kadına iyi bakama- mak köderi yüzünden pek çak içki içmeğe baş- lamıştmı., Bu yüzden kavga ediyor, polisle çarpı- şıyor, hattâ hapge giriyordum. Lâkin çocuğum on dokuz yaşına girince bende birden bir değişik- lük oldu. Çünkü o şimdi evo okmek — getirmeğe, bizi beslemeğe başlamıştı. Onun bu hali ve ba- na söylediği birkaç söz sefil hayatımı değiştiri- verdi. On dokuz yaşında çocuğumun ekmeğini yemek beni utandırdı; onu her güçlük karşısında Kadın hiddetle yerinden fırladı: — Hemen şimdi, yavyrum. Şimdiden — Bıyıklarımızı neden kesmiyorsu nuz? — Muvazene için lâzım! Çalışır ve yılmaz görmek, ve kendi canımı düşlin- mek yüzümü kızarttı. Dediğim gibi büsbütün baş- ka, yeni bir adam oldum. Byük bir azim ile içki- yi bıraktım, çalışmağa, kazanmağa başladım.. Oğluma bayağı tapar gibi bir sevgi — duyuyor- dum. Onu yalnız sevmiyor, — sayıyordum da.. ÖOh onunla melek yürekll annesi bana en büyük iyiliklori öttiler; Hâyık olmadığım şefkati, sovgi- yi gösterdiler. Aklımı başıma topladıktan sonra Mişigana bakır madeni aramağa giden bir adam beni yanına âaldı. O sırada oğlum — Nevyorkda Leveston adında bir arazi acentasının — yanında galışıyordu, bu adamın Böoston ile Bahama ara- sında çalışan birkaç küçük yelken gemisi de var- dı. Ben ortağımla Mişigana giderken bu Levet- ton ile bir mukavele yaptım. Buna göre, o, altı ay müddetle o sırada hasta olan oğlum ile zevce- me geçinecekleri kadar para — voerecekti. Bakır madeni aramağa gittikten bir yıl sonra ben zen- gin olmuştum, Orada en zengin madeni bulmus- tuk. Elime para geçer gzeçmer Levestona mektup yazarak onu kendime Nevyork âcentası yaptım ve zevcemle oğlumu rahatça geçindirecek kadar para gönderdim. Birkaç ay zevcemden gelen mek tuplar gönderdiğim bol para ile artık bayağı zen- gin hayatı geçirmekte olduklarını bildiriyordu ve ben de bu mektupları sevinçle, hasretle koy- numda saklıyordum. İlkbaharda zevceme teslim edilmek üzere Levestona yirmi bin dolar — daha göndordim. O bana yazdığı mektupta parayı al- dığını, lâkin zevcemin, oğlumun çalışmakta ol- duğu Çarlstona gitmiş bulunması dolayısile ora- dan gelince mektup yazacağını bildiriyordu. Bu iş Nevyorktan ayrıldığımdan on sekiz ay sonra kadar olmuştu ve ondan itibaren — zevcem bana tek bir mektup bile yazmadı.. BSözünün burasına gelince kaptan boğazı ı&.- rumuş gibi, yeni açtığı bir şiçeyi dibine kadar İç- ti. Gözlerini kan bürümüş, solgun yüzü kızarmış, kaşları korkunç bir şekilde çatılmıştı. İçkinin ona bayağı bir vahşot ve öfke vermekte olduğu- nu görüyordum. Bir taraftan da işittiğim hikâ- yenin sonunu merak etmekte idim. Gözleri uzun uzadıya daldıktan sonra gene anlatmağa başladı: (Devamrı var)