Adaletin tecellisi : Dk_mm_aaıeı ve - doğruluğun ergeç | ._%'dşdeğfgîm Pan Vaçkar eskidneberi | v b; akat son zamanlarda başma t hâdise ondaki bu kananti büs- ü 'r L'll'*un içindir. ki Pan Vaçkar, şim tü ff;f[ Yerde - bütün mânilere rağ- Üra bur, < etin ergeç tecelli edeceğini ba- bözura herkese vazeder, O, bu : Gddelemiadi bir kaç sene evvel kenar Kiral birinde bir bakkel “dükkânı ""i-dmun oldukça tenha bir yerde h Polis devriyesi buradafi nadi- b ' “'g Sıralarda. civardaki dükkân- Tele hirstzlıkları sıksık tekrar et- adı. îî' dükkân soyulmadan, 8t N idi kırılmadan, bir tek Seçmiyordu.. Hırsızlık vak'aları © *“hlmgşm ki, bunlara ait zabıtların ,:“""“! için karakollara yeni yeni po- _k"“*u'd getirmek mecburiyeti ha- n'::t :r'ıım için polis, hırsızlar bir 'a dikkat etmeğ başladı. Yeni ""::edbmu aldı. Pan Vaçkar dükkânınm bilân. için gece yarısına kadar çıktı. m::î' dükkânından İki adım uzaklaş- Bağitt ön bulmadan kendisini yarım lig taraf, assut etmekte olan iki po. Pan Vade Yakalandı. tü dük “Kar, polislere, biraz evvel çık- Söylertiği kendisine ait olduğunu ler, be Od ilk defa zören polis- düler ve n Va yalana kahkaha ile gül- ü W_F_’ın Vaçkârı en yakım kamş;l' Betej ,),Ş'W. 2ölürdüler, Karakolda.nö- N Üçüncü komiser de, Pan Vaç Trağj Böce Yarısı dükkânda bulunuşu- Sapıı di sebenleri gülünç buldu .. da Pan v 'N ilinci komicer de geldi. O verdiği ifarlelere karşı: — Demek SİZ Malnızır bilânçosunu gı mm öyle mi? dedi.. Ne âlâ'bi Türsezlaş ç Yaziyette enselenmiş bütün hart, Senin verdiğin ifadeyi veriyor- Pati hı.,ı_,:'*" büyük bir korku - içinde X P: buı,“fh' ben — hakikaten dükkünımm NSET SOğuk kanlılıkla: —D *MĞWVM.M senin YA d Nhl armak izleri almnacaktı, Vaçkar “rektörlüğüne gelir Bübür-Pan Fakat aa İNi çıkarmağa koyuldular. îmm kederinden - hüngür M adığı için üç defa resmin ca- Tukla engie A havet dördüncü defa zor- ç, “Pülten bir resmini çıkarabildi. koyduğu esaslara göre Çüsünü aldıkları zaman, Otğumuz vaçeEPik bir. cani kafatası Tühun 'q:î;d'”k'— Pan Vaçkarın bur- d l dtr da, gene Lomhrozo'- KA kakdiğeri ı,_._,;’dduım Böre, belâhet, sadizm ve İfade ediyordu. havq,ıt TMak izleri ise Manhaj n leri ise 1 vmlr meşhur Çikte, Köniz'in parmak izlerinin ayni %mmha Sonra Pan Vaçkarın narmak taynin, vi beyııqmiıeı haydut Ruhinş- b'"m& m"nrlm:lı! yankesici Guterk'in hğğ““— €Ti arasında tam bir benzerlik tü lan ml:.:mlan Pan Vaçkara okuduk - ı_*ald,; h';damqğıı hayretinden dana '_":;thı aklımı ovnattı ve kendisinin "Brrmda ve Frav Zink olmadığı 5“%' abuk Sabuk — şeyler söylemeğe Pan V :.îmfâr Polis direktörlüğündeki fena Recerdi.. Hastalığı arttığı Tetine ahleyin kendisini hanisane hatta. _" “v. t Komnan teshislere g8- tü Kala tap bu kalallî: ğ Rusçadan çeviren : Ferah Frruh Hapisane hastanesinde ölümle dirim a- rasında bulunduğu esnalarda, - oturduğu evin sahibi kadın, polis direktörlüğüne geldi. Ve kiracısının esrarengiz bir sürette ortadan kaybolduğunu anlattı.. Kadına Pan Vaçkarın polis direktör- lüğünde çekilen resimlerinden birini gös- terdiler. Fakat bu resim ağlar bir vazi- yette çıktığı için kadın onu teşhis edeme- di: — Bu Pan Vaçkar değildir, dedi. Kadının bu sözleri üzerine derhal za- bit tutuldu. Kadın şifahen söylediklerini yazı ile de tekrar etti ve imzasını atarak hırsızla müvaceheye bile Tüzum görme- den oradan ayrıldı. Kadının bu ifadesinden sonra iş bü- yüdü.. Pat Vaçkar yalnız hırsızlıkla de- Bü, fakat bakkal Pan Vaçkar'ın katili olmakla da itham edildi. Pan Vaçkar biraz iyileştikten ve biraz rabıtalı söz sövlemeğe haşladıktan sonra hastaneye hir müstantik geldi. Ve Pan Vaçkarın ifadesini aldı: Müstantik ona: — Ökdürdüğünüz Pan Vaçkarın - ölü- sünü ne yaptınız?, diye sordu.. Pan Vaçkar, aptal aptal: — Ben, hiç bir şey hatırlamıyorum, dedi.. — Peki, sizin admnız ne?. — Doğrusunu isterseniz şu dakikada- ki adımın ne olduğunu ben de bilmiyor rum., Benim Pan Vaçkar olmadığımı söylüyorlar.. — Orası öyle, dedi. Siz Pan Vaçkarın dükkânından kaç para çaldınız?. — Takriben üç bin kron.. Müstantik maznunun yanından çıktı... Maznunun söylediği rakam, yakalandığı zaman üzerinde bulunan para adedine hakikaten uyuyordu. Efkârt umumiye bu işi büyük bir alâ- ka ile takip ediyordu. En ziyade hayreti mucip olan nokta zaman zaman kendisine geldikçe, maznu- nüun, bakkal Pan Vaçkarın hayatma ait bir çok tafsilât verebilmesi idi. Nihayet Pan Vaçkar iyice iyileşti.. Bu- hun üÜzerine oturduğu cevin sahibesiyle müvacehesine karar verildi. Kadın Pan Vaçkarı görünce, bu adamı berhangi bir yerde, galiba Pan Vaçkarın dükkânında gördüğünü söyledi. Diğer şahitler de he- men hemen ayni şeyi tekrar ettiler. Pan Vaçkar, iyileştikçe söylediği söz- Ter arasında bir nokta daha dikkati çek- meğe başladı. Maznun sıksık., ölümün- den kendisini suçlu gördükleri Pan karın bizat kendisti - olduğunu &8) duruyordu. Nihayet yazısını tecrübe etmeğe karar verdiler. Ona: “Ben, yeni caddede oturan Jozel Vaçkarım,;. cümlesini - yazdırdılar. Bu yazıyı ehli vukufa gönderdiler. Ehli Devamı 11 tncide Ferak Ferruk Haberin deniz ve macera tomanı” 44 HABER — Alkşam posta. G — (4 — “Kıskançlıktan kurtulması için kocanızın bir kaç gün cehen- Hak yolundan sapan papaslar bir çok bikâye ve romanlara mevzu vermişler- dir. Bu mevzu üÜzerinde yazılmış eser- lerin en eskisi meşhur Ciyovanni Baka- çiyo tarafından yazılmış olan “On gün — Dekameron,, dur. Yüz hikâye- den müteşekkil olan bu eser on dördün- €Ü asır İtalyan nesrinin en güzel nü- munelerinden biridir. Ve devrin İtal- yası , örf ve âdeti hakkında malümat vermek bakımından da çok şayanı dik- kattir. Bu hikâyelerin çoğu papasları *“kahraman,, olarak almıştır ve hepsi papaslar aleyhindedir. Anlatılan materaların - “hikâye,, ol« makla beraber - büsbütün hayal mahsu- lü olmayıp kilise rezaletlerinden alıman ilhamla yazıldığı da ileri sürülebilir, Bu itibatla bunların - bazılarını hülâsaten ve mealen nakletmeği mevzuumuzla a- lâkadar görüyoruz. Diriltilen adam Ttalyada Toskanadaki manastırlar- dan birinin başpapası yarı azir telâkki edilen çok muhterem bir din adamr ola- rak bütün o ejvarda şöhret almıştı; fa- kat hakikatte kadın maceralarını çok gizli tutmasını becerebilen kurnaz bir papastan başka bir şey değildi. Bu se- bebeple diğer bir çok papaslardan far- kı ancak fazla kurnaz olmasından ibaret kalıyordu. Manastırın civarındaki zengin köy- tülerden oldukça saf ve hattâ budala, Ferond isimli biri bu papasın hara- retli takdirkârlarındandı. Papas ta bu adamın budalalığının derecesine hay- randı. Sık sık manastıra geldiği rzaman onunla konuşur, alay ederdi. Bir gün köylünün evi civramdan geçerken onu ziyaret etmeği düşündü, onun bundan ne kadar memnun olacağını, kendisine kimbilir ne güzel hediyeler vereceğini zihninden geçirerek eve girdi. Ferondun karısını görünce kendisini bu eve gönderen tesadüfü takdis ede- ceği geldi, kadım harikulâde güzeldi... Derhal vurulan papas kendi kendine söylendi; — Böyle mücevher gibi bir mahlükun Ferond gibi bir aptala düşmesi ne ya- zık! Budala adam, kadınm değerini imkânı yok anlamamıştır. Papas aldanıyordu. Çünkü başka her sahada budala olan Ferond karısını sevmek ve onu muhafaza etmek husu- sunda şayanı hayret bir zekâ eseri göz- termekteytli. Müthiş kıskançtı ve karısımı gayet nemde kalıp dirilmesi dilim yapayım.. Sıkt duür sarı saçlı köpek.. Sıkı dür ki, seni dilim * sıkı bir göz hapsl aftında — bulundur- maktaydı. Papas bunu anlayınca fena halde ü- rzüldü, fakat ümidini kesmiyerek Fe- rondu kandırmak üzere manevraya baş- ladı.. Adamcağız karısını bir kaç defa manastıra getirdi, ' beraberce kırlarda gezintilere çıktılar .Papasın muhavere mevzuu hep dini bahislerdi. Öyle ti Ferond, onun hakiki bir aziz olduğuna kanat getirdikten başka kartısı da papa- sa hayran olmağa başladı ve günahla rını ona çıkartmak için kocasından mü- saade istedi. . Ferond bu müsaakleyi derhal verdi, karrsının günahlarını böyle mukaddes bir papasa çıkartmak İstemesi onu memnun bile etti. Papasın sevincinden etekleri zil ça- lıyordu, derhal-işe başladı ve daha ilk günah çıkartmada sözü kadının koca- siyle olan münasebetlerine getirmenin yolunu buldu. Kadm ,kocasından mem- nun değildi. Hele kıskançlığından müt- hiş şikâyetçi idi. Diyordu ki: — Ah muhterem peder! Eğer onu bu müthiş derdinden kurtarırsanız hem ona, hem de bana dünyevi ve uhrevi büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Aca- ba bu derdin çaresi var mıdır?. Bu sözler papatı öyle sevindirdi ki az kalsın, kadının boynuna - sarılıp ya- naklarından şapur şupur öpecekti. Me- ramına nail olabileceğini, bu sözler ona açıkça anlatmış oluyordu. Vaaz verir gibi bir eda ile anlatmağa başladı: — Ürüntünüzün büyüklüğünü tama- miyle anlryorum. Sevgili kızım. Senin gibi çok güzel ve zeki bir kadının böy- le kaba ve krskanç bir koca ile yaşama- meden Amerikalı Ruza bir daha bıçaktan kurtulmak üzere tekrar İki kat öldüye UNAHKÂRPAPASLAR Nakleden F.K. lâzımdır!,, sı hakikaten tahammül edilebilecek gi- bi değildir . Bunun için kocanızın krskançlık il- 4 letini tedavi etmek filhakika lâzım ve ! kabildir. Lâkin bu tedbirin tatbiki pek kolay değildir ve senin bu işte bana a- zami kolaylığı göstermek şartiyle mu- vaflak netice verebilir. İşi çok gizli tutmak birinci şarttır, Tatbik edeceğim tedbir dini bir sırdır ve din adamlarından başkasına ifşa e- dilmesi yasaktır. Bu sırr; gizli tutmağı bana temin edersen işin bir çaresine ba- karız. Genç kadın heyecanla atıldı. — O noktadan hiç meraka düşmeyi- niz efendim. Bin defa ölüme razı olu- rum da gene sırrı kimseye söylemem.. Hiç çekinmeden sırrı bana açabilirsi- niz. Papas esrarengiz bir tavır aldı: — Kocanızım illetinden kurtarılması için cehennemde bir kaç gün kalmas: şarttır , Kadın şaşırdı: — Ne diyorsunuz muhterem peder? Cehenneme gitmesi için ölmesi lâzım ... — Hayır kızım! Daha doğrusu evet.. Filhakika cehenneme gitmek için öle- <cek, fakat orada bir kaç gün kaldıktan sonra tekrar hayata dönecektir. — Ce- hennemde bulunduğu sırada biz dua ile meşgul olarak onun kıskançlıktan kur- tulmasmı niyaz edeceğiz.. Seni temin ederim ki dualarımız müstecap olacak- tır! Kadınm gözleri parladı: — O cehennemde iken ben dul kal- mış olacağım. .Bu sırada evlenemez mü- yim, acaba?, 3 Bu, papasın işine gelmiyordu. Hemen itiraz etti: — Olmaz, evelâdım. O zaman İsayı gücendirmiş oluruz.. Hem dul kalma müddetin pek te uzun sürmiyeceği gibi yalnız da geçmiyecektir. Kocan hayata avdet ettikten sonra İse kıskançlığın - dan eser kalmıyacağı cihetle artık onun- la yaşamak senin için arap "lmaktan çı- kacaktır . — Peki efendim.. Vereceğiniz tali- matı harfi harfine tatbik edeceğimden emin olabilirsiniz. Yalnız dulluk zama- mımaın pek urun sürmemesini rica ede- ceğim. Çünkü o takdirde, Ferond ka- dar kıskanç biri İle olsa, tekrar evlen« mek ihtiyacını hissetmekten korkarım, — Merak etme yavrum.. Bu müşkü- lünün de çaresine bakacağımdan emin ol. Yalnız bir nokta var: Hizmeti- min mukabilinde bana ne vereceksin?, (Devamı var) saldırdı; Rus İ Yazan; Ali Rıza Seyli — Yalnız biriniz sağ kalacak! Sözünün manasını pek iyi anlamış bulunu- yordum. Bütün ruhumu maraz! bir heyecan kap- Tamıştı. Bu adamların boğuşacakları, hem de ö- lünceye ve öldürünceye kadar boğuşacakları işi zaten korkunç, yürek paralayacak bir işti. Hal- buki, kavgacıların içinde döğüşecekleri şartların müsavi olmaması meseleyi büsbütün — acıklı bir hale getirmekteydi. Amerikalı Deyvi Stinner ge- niş omuzlu ve kavi vücutlu idi. Boyca ve kuvvetçe düşmanından çok fazla görünüyordu. Rusyalı 1- se ufak tefek bir adam olup kuvvet ve dayarıklık anlâmetleri göstermiyordu. Sandım ki, bu küçük adam, mübareze şekline İtiraz edecek ve kısa bi- çaklarla yapılan kavganın neticesi, işte ustalık olmadığından, ancak çok kuvretli olana uygun çıkacağını — söyliyecektir. Lâkin o, — büy- le bir şay yapmadı. Düşmanı Amerikalı, bos çe- ne kabadayılığı Ile onu yıldırmak yolunu tuttuğu halde küçük adam yalnız sert bir inatçılıkla susu- yordu. Amerikalı bağırıyordu: — Ulan keçi kafalı; şöyle biçimli dur da senl Bgüzâlce şişliyeyim.. İkisi karşı karşıya geldikleri ve Rusyalı A- merikalının bir saldırışmdan kendini sakındığ'ı Bırada Amerlkalı göne söylendi: —- Na o? Bıçağımın tadını tattın öyle mi? Karşı karşıya yabani hayvanlar gibi apısıp, çömelip duruyorlar, yahut biribirlerinin etrafın- da fırıl fırıl dönüyorlardı. Parlak bıçaklar ha- vada ışıldıyarak uçuyor, döğüşçülerin sol elleri asabi hareketlerle sanki etraflarında tutunacak, kuvet alacak bir yer arıyordu.. İlk önce Amörikalı bıçağını savurdu, kes- kin bıçak Rusyanımmın boynuna büyük bir kuvvet le inmek üzereydi, Rus kendinden hiç umulmaz bir atikliklo eğilip yerde Iki kat oldu. Hareketle- rinin şiddetinden ikisi de biribirinden bir metre uzak, yere düştüler. Btraftaki seyirciler haşkırı- yorlardı.: — Orada yatarken yar karnını, Deyvi! — Bitir şu herifi Rusyalı! — Ulan kendinizi yatakta mı sanıyorsunuz? Amerikalı ile Rusyali — sindikleri - yörden kalkarlarsa bir bücuma uğrayacaklarından kor- karak yattıkları yerde biribirlerini gözetlerler- ken sarhoş, haydut gemicilerin bu tarzda teşvik- » leri, nasihatleri biribirini kovalıyordu.. Birdenbire Rusyalı olduğu yerden hasımımın üstüne doğru fırladı, Amerikalı üstüne inen silâh tan uzaklaşmak için öÖbür yana devrildiği sırada parlak ve keskin bıçak sırtına saplandı. Ben se- yircilerin; —llik kan, İlk kan! Diye haykırışmalarını duyarak — bayılacak gibi oldum ve bir ikl dakika kadar döğüşçülere bakamadımn. Gözlerimi yeniden onlara - çevirdi- Bğim vakit ikisi gano biribirinin — karşısında çö- melmiş bulunuyorlardı. Amerikalının ağzından Bes çıkmıyorsa da, bol bo! kanayan, yarmsmdan büyücek der duyduğu belliydi. Birkaç saniye geç sa da Amerikalının bıçağı bu sefer onun omuzu- nu İylce yarmıştı. Rus yarayı yeyince olduğu yor den bir çığlık atarak sıçradı salonu — dört dön- meğe başladı. Amerikalı elinde bıçak kovalıyor ve'vakit vakit bıçağını İndiriyorsa da ikinci bir vuruş daha yapamıyordu. Bu kaçma ve kovalama ikisinin soluklarını kesmiş olduğundan köpekler gibi soluyarak kan ter içinde biribirinden uzak durdular ve kendi dostları tarafından uzatılan içkileri içtiler. Bün- dan sonra sanki sözleşmişler gibi biranda biribi- rinin üstüne atıldılar; her biri hasmının sağ eli- ni yakalamış olduğundan şimdi keskin bıçaklar faydasız kalmıştı. İkisi de biribirini savurup «at- mağa uğaraşıyordu. Böyle — kilitlenmiş olarak fırıl fıril dönüyorlar, etraftaki seyircilore çarpı- yorlar, korkunç küfürler ederek, sinirlerini, ada- lelerini kırıp koparırcasına uğraşıyorlardı; ölü- mün ta kapısında canını kurtarmak için yapılan bu sön ve amansız boğuşma nekadar korkunç bir şeydi! Lâkin Amerikalı düşmanından çok kuvvetli olduğundan en sonra onun bıçak tutan elini gori- ve savurmağa muvaffak oldu ve Rusyalının bıça ı kendi göğsüne saplamağa başladı; zavallının göğsü kıpkırımızı kan kesilmişti va hemen bay- gin düşecek sanılıyordu., Birdenbire bir şey ol- du: Düşeceğini sandığımız o adam, ihtimal ölüm korkusunun, yahut canını kurtarma duygusunun verdiği son, korkunç ve çılgın bir kuvvotle Ame- rikalıdan kendini kurtardı ve ancak yaban! hay vanlara yakışır haykırışla bıçağını ta sapına ka- dar Amerikalının böfrüne sapladı. Bıçak kiril- mış, uzun namlu içeride kalmıştı. (Devamı var)