4 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HABER — Alşam pöstaa. * Adaletin tecellisi tw[:uüîhîâda fdalet ve - doğruluğun ergeç %d?decegıne Pan Vaçkar eskidneberi geleş bıı Fakşt son zamanlarda başma İ _r hâdise ondaki bu kanaati büs- , kuwetlendirdi. di/he Dünun içindir, ki Pan Vaçkar, şim r alttlgı_ Yerde - bütün mânilere rağ- ö adaletin €rgeç tecelli edeceğini ba- A böarra herkese vazeder. qddeğnddan |bir kaç sene evvel kenar kİraladı- g'ı birinde bir Bakkal dükkânı Oldubu b ükân oldukça tenha bir yerde geçeıîl? Polis devriyesi buradari nadi- N İste, Ki Ductralarda; civardaki dükkün- :li:ğe ğ;î hirsızlıkları sıksık tekrar et- | adı. îır- âlükkân soyulmadan, vit Emiyomu..ı&ıîîgîadî;ı;'întî Etmmuîn kak:alî:?lğ yîıti z;ebıîla;î sıl Olmuştu. getirmek mecburiyeti ha- _%'Szî Ğnıl;m için polis, hırsızla: bir Bîkm îbdbi;-ığaıı îneğ başladı. Yeni Mum Pan bu_rî;'etinde olduğu bir çıkm Fa indan çıktı. m'ağ;îtmşşkkânmdan iki adım uzaklaş- l.u—tt _';arbUünar'an kendisini yarım iş Assut etmekte olan iki po. : hrafmdan Yakalandı. nnn açkâr, polislere, biraz evvel çık- le.ı-_ bu * N onu ilk defa gören polis- dHI?T Ve Parıça yalana kahkaha ile gül- Vaçkârr en yakın karakol: | betçi ol B götürdüler. Karakolda .nğ. . N Üçüncü komiser de, Pan Vaç- Na aik A , Yarısı dükkânda bulunuşu- SA Sü?'ğdîm sebepleri gülünç buldu .. da Pan ;Yın ikinci komiser de geldi. O < n, *karm verdiği ifadelere karşı: SİZ malmızır bilânçosunu ÇOSUNU ÇT Wı Öyle mi? dedi.. Ne âlâ bi m!—. * h%!aı-nu Vâziyette enselenmiş bütün ları, — *nin verdiğin ifadeyi veriyor- Pan v kekefeğj. T büyük bir korku içinde —P "!ânçoğ,kît ben - hakikaten dükkânrmın Wtü&“ll'amk polis direktörlüğüne İeti va n Orada her ikisinin de resim- Pd!:a"mak izleri almacaktı. Vackarm, Tektörlüğüne gelir gelmez Pan F“-kat' Tesmini çıkarmağa koyuldular. hüngür ağıaAğIz kederinden - hüngür Tar bozüla Ii_ı için üç defa resmin ca- l'—lk[a ai U. Nihavet dördüncü defa zor- leş, — “HPÜften bir resmini çıkarabildi. kafa, mîm'“m.m koyduğu esaslara göre : ölçüsünü aldıkları zaman, Min tipik bir. cani kafatası RBördüler.. Pan Vaçkarın bur- da, gene Lombrozo'- a kafatası anhavmlı meşhur t izlerinin ayni lzlmyîaha sonra Pan Vaçkarın narrrîâ taynir Lğ;?nehnüel haydut - Rubin f elmilel y ici € n Parmak İti yankesici Guterk'in ârasında tam bir benzerlik Ütün | Laan maî“îcllan Pan Vaçkara okudük - l ; âdeta aamcağız havretinden dona Mi ovnattı ve kendisinin Sabuk - şeyler söylemeğe V kaad;:a Polis direktörlüğündeki İçim *blhîwh Beçerdi.. Hastalığı arttığı Tesine sa N keridisini hanisane hasta- | Smıameıdııîn-' Konan teshislere Wö- Ya iltihabr başlamıştı. —— ——— — — —aj Rusçadan çeviren : Ferah Frruh Hapisane hastanesinde ölümle dirim âa- rasında bulunduğu esnalarda, oturduğu evin sahibi kadın, polis direktörlüğüne geldi. Ve kiracısının esrarengiz bir surette ortadan kaybolduğunu anlattı.. Kadına Pan Vaçkarım polis direktör- lüğünde çekilen resimlerinden birini Kgös- terdiler. Fakat bu resim ağlar bir vazi- âçtte çıktığı için kadın onu teşhis edeme- i: — Bu Pan Vaçkar değildir, dedi. Kadının bu sözleri üzerine derhal za- bit tutuldu. Kadın şifahen söylediklerini yazı ile de tekrar etti ve imzasını atarak hırsızla müvaceheye bile lüzüm görme- den oradan ayrıldı. Kadının bu ifadesinden sonra iş bü- yüdü.. Pan Vaçkar valnız hırsızlıkla de- ğil, fakat bakkal Pan Vaçkar'ın katili olmakla da itham edildi. Pan Vaçkar biraz iyilestikten ve biraz rabıtalı söz söylemeğe başladıktan sonra hastaneye bir müstantik geldi. Ve Pan Vaçkarın ifadesini aldı: Müstantik ona: — Öldürdüğünüz Pan Vaçkarın - ölü- sünü ne yaptınız?. diye sordu.. Pan . Vaçkar, aptal aptal: dedi.. — Peki, sizin adınız ne?. — Doğrusunu isterseniz şu dakikada- ki adımın ne olduğunu ben de bilmiyo- rum.. Benim Pan Vaçkar olmadığımı söylüyorlar.. — Orası öyle, dedi. Siz Pan Vaçkarın dükkânından kaç para çaldınız?. — Takriben üç bin kron.. Müstantik maznunun yanından çıktı... Maznunun ' söylediği rakam, yakalandığı zaman üzerinde bulunan para adedine hakikaten uyuyordu. Efkârı umumiye bu işi büyük bir alâ- 'ka ile takip ediyordu. En ziyade hayreti mücip olan nokta zaman zaman kendisine geldikçe, maznu- nun, bakkal Pan Vaçkarınm hayatıma ait bir çok tafsilât verebilmesi idi. Nihayet Pan Vaçkar iyice iyileşti.. Bü- nun üzerine oturduğu evin sahibesiyle müvacehesine karar verildi. Kadın Pan Vaçkarı görünce, bu adamı herhangi bir yerde, galiba Pan Vaçkarın dükkânında gördüğünü söyledi. Diğer şahitler de he- men hemen ayni şeyi tekrar ettiler. Pan Vaçkar, iyileştikçe söylediği söz- ler arasında bir nokta daha dikkati çek- meğe başladı. Maznun sıksık, ölümün- den kendisini suçlu gördükleri Pan Vaç- karın bizat kendisi olduğunu söyleyip duruyordu. j Nihayet yazısını tecrübe etmeğe karar verdiler. Ona: “Ben, yeni caddede oluran Jozef Vaçkarım,,. cümlesini - yazdırdılar. Bu yazıyı ehli vukufa gönderdiler. Ehli Devamı 11 İncide Ferah Ferruh Haberin deniz ve macera Yomanı: 44 — Ben, hiç bir şey hatırlamıyorum, GÜ NAHKÂRP “Kıskançlıktan kurtulması için kocanızın bir kaç gün cehen- nemde kalıp Hak yolundan sapan papaslar bir çok * hikâye ve romanlara mevzu vermişler- dir. Bu mevzu üzerinde yazılmış eser- lerin en eskisi meşhur Ciyovanni Baka- (Mül çiyo tarafınıdan yazılmış olan “On gün — Dekameron,, dur, Yüz hikâye- den müteşekkil olan bu eser ön dördün- cü asır İtalyan nesrinin en güzel nü- müunelerinden biridir. Ve devrin İtal- yası , Örf ve âdeti hakkında malümat vermek bakımından da çok şayanı dik- kattir. Bu hikâyelerin çoğu papasları “kahraman,, olarak almıştır ve hepsi l papaslar aleyhindedir. Anlatılan macteraların - “hikâye,, ol« makla beraber - büsbütün hayal mahsu- lü olmayıp kilise rezaletlerinden alınan ilhamla yazıldığı da ileri sürülebilir. Bu itibarla bunların - bazılarını hülâsaten ve mealen nakletmeği mevzuumuzla a- lâkadar görüyoruz. Diriltilen adam İtalyada Toskanadaki manastırlar- dan birinin başpapası yarı aziz telâkki edilen çok muhterem bir din adamrı ola- rak bütün o civarda şöhret almıştı; fa- kat hakikatte kadın maceralarını çok gizli tutmasını becerebilen kurnaz bir papastan başka bir şey değildi. Bu se- bebeple diğer bir çok papaslardan far- kı ancak fazla kurnaz olmasından ibaret kalıyordu. Manastırım civarındaki zengin köy- lülerden oldukça saf ve hattâ budala, Ferond isimli biri bu papasın en hara- rtetli takdirkârlarındandı. Papas ta bu adamın budalalığının derecesine - hay- randı. Sık sık manastıra geldiği zaman onunla konuşur, alay ederdi. Bir güri köylünün evi civramdan geçerken onu ziyaret etmeği düşündü, önun bundan ne kadar memnun olacağını, kendisine kimbilir ne güzel hediyeler vereceğini zihninden geçirerek eve girdi. Ferondun karısını görünce kendisini bu eve gönderen tesadüfü takdis ede- ceği geldi, kadın harikulâde güzeldi... Derhal vurulan papas kendi kendine söylendi: — Böyle mücevher gibi bir mahlükun Ferond gibi bir aptala düşmesi ne ya- zık! Budala adam, kadınım değerini imkânı yok anlamamıştır. Papas aldanıryordu. Çünkü başka her sahada budala olan Ferond karısını sevmek ve onu muhafaza etmek husu- sunda şayanı hayret bir zekâ eseri gös- termekteyidi. . Müthiş - kıskançtı ve karısını gayet dilim yapayım.. Sıkı dur sarı saçlı köpek.. Sıkı dür ki, seni dilim Karşı karşıya yabani hayvanlar gibi apışıp, çömelip duruyorlar, yahut biribirlerinin etrafin- da fırıl fırıl dönüyorlardı. Parlak bıçaklar ha- - dirilesi sıkı bir göz hapsl aftında bulundur- maktaydı. — Papas bunu anlayınca fena halde ü- züldü, fakat ümidini kesmiyerek Fe- rondu kandırmak üzere manevraya baş- ladı.. Adamcağız karısını bir kaç defa manastıra getirdi, ' beraberce kırlarda gezintilere çıktılar .Papasın muhavere mevzuu hep dini bahislerdi. Öyle ti Ferond, onun hakiki bir aziz olduğuna kanat getirdikten başka karısı da papa- sa hayran 'olmağa başladı ve günahla rını ona çıkartmak için kocasından mü- saade istedi. . Ferond bu müsaaldeyi derhal verdi, karrsının günahlarını böyle mukaddes bir papasa çıkartmak İstemesi onu memnun bile etti. İ Papasın sevincinden etekleri - zil ça- Iryordu, derhal-işe başladı ve daha ilk günah :çıkartmada sözü kadının koca- siyle olan münasebetlerine -getirmenin yolunu buldu. Kadın .kocışmdau mem- nun değildi. Hele kıskançlığından müt- hiş şikâyetçi idi. Diyordu ki: — Ah muhterem peder! Eğer onu bu müthiş derdinden kurtarırsanız hem ona, hem de bana dünyevi ve uhrevi büyük bir iyilik yapmış olursunuz. Aca- ba bu derdin çaresi var mıdır?, - Bu sözler papası öyle sevindirdi ki az kalsın, kadının boynuna sarılıp, ya- naklarından şapur şupur öpecekti. Me- ramına nail olabileceğini, bu sözler ona açıkça anlatmış oluyordu. Vaaz verir gibi bir eda ile anlatmağa başladı: — Üzüntünüzün büyüklüğünü tama- miyle anlryorum. Sevgili kızım. Senin gibi çok güzel ve zeki bir kadının böy- le kaba ve kıskanç bir koca ile yaşama- meden Amerikalı Rusa bir daha bıçaktan kurtulmak üzere tekrar iki kat öldüye sa da AÂmerikalının bıçağı bu sefer onun omuzu- nu İyice yarmıştı. Rus yarayı yeyince olduğu yer den bir çığlık atarak sıçradı salonu APASLAR lâzımdır !,, sı hakikaten tahammül edilebilecek gi- 4 bi değildir . Bunun için kocanızın kıskançlık il- | letini tedavi etmek filhakika lâzım ve | kabildir. Lâkin bu tedbirin tatbiki pek kolay değildir ve senin bu işte bana a- zami kolaylığı göstermek şartiyle mü- . Vvalfak netice verebilir. İşi çok gizli tutmak birinci şarttır. Tatbik edeceğim tedbir dini bir sırdır ve din adamlarından başkasına ifşa e- dilmesi yasaktır. Bu sırrı gizli tutmağı $ bana temin edersen işin bir çaresine ba- 4 Genç kadın heyecanla âatildı: — O noktadan hiç meraka düşmeyi- niz efendim. Bin defa ölüme rTazı olu- rum da gene sırtı kimseye söylemem.. # Hiç çekinmeden sırrı bana açabilirsi- niz. Papas esrarengiz bir tavır aldı: — Kocanızın illetinden kurtarılması için cehennemde bir kaç gün kalması şarttır , Kadın şaşırdı: — Ne diyorsunuz muhterem peder? | Cehenneme gitmesi için ölmesi lâzım... — Hayır kızım! Daha doğrusu evet.. Filhakika cehenneme gitmek için öle- cek, fakat orada bir kaç gün kaldıktan sonra tekrar hayata dönecektir. — Ce- hennemde bulunduğu sırada biz dua ile meşgul olarak onün kıskançlıktan kür- tulmasmı niyaz edeceğiz.. Seni temin ederim ki dualarımız müstecap olacak- tır! Kadının gözleri parladı: : — O cehennemde iken ben dul kal- mış olacağım. .Bu sırada evlenemez miü- yim, acaba?. : Bu, papasın işine gelmiyordu. Hemen itfraz etti: — Olmaz, evelâdım. O zaman İsayı gücendirmiş oluruz.. Hem dul kalma müddetin pek te uzun sürmiyeceği gibi yalnız da geçmiyecektir. Kocan hayata avdet ettikten sonra ise kıskançlığın - dan eser kalmryacağı cihetle artık onutt- la yaşamak senin için azap "İmaktan çı- | kacaktır. — Peki efendim.. Vereceğiniz tali- matı harfi harfine tatbik edeceğimden emin olabilirsiniz. Yalnız dulluk zama- nımın pek uzun sürmemesini rica ede- | ceğim. Çünkü o takdirde, Ferond ka- dar kıskanç biri ile olsa, tekrar evlen- mek ihtiyacını hissetmekten korkarım. — Merak etme yavrum.. Bu müşkü- lünün de çaresine bakacağımdan emin ol. Yalnız bir nokta var: Hizmeti- min mukabilinde bana ne vereceksin?, (Devamı var) saldırdı; Rus dört dön« ve Frav Zink olmadığı | Yazan: Ali Rıza Seyli — Yalnız biriniz sağ kalacak! Sözünün manasını pek İiyi anlamış bulunu- yordum. Bütün ruhumu marazi bir heyecan kap- lamıştı. Bu adamların boğuşacakları, hem de ö- lünceye ve öldürünceye kadar boğuşacakları İşi zaten korkunç, yürek paralayacak bir işti. Hal- buki, kavgacılarınm içinde döğüşecekleri şartların müsavi olmaması meseleyi büsbütün — acıklı bir hale getirmekteydi. Amerikalı Deyvi Stinner ge- niş omuzlu ve kavi vücutlu idi. Boyca ve kuvvetçe düşmanından çok fazla görünüyordu. Rusyalı t- se ufak tefek bir adam olup küvvet ve dayanıklık alâmetleri göstermiyordu. Sandım ki, bu küçük adam, mübareze şekline itiraz edecek ve kısa bi- çaklarla yapılan kavganın neticesi, işte ustalık olmadığından, ancak çok kuüvvetli olana uygun çıkacağını — söyliyecektir. Lâkin o, — büy- Je bir şey yapmadı. Düşmanı Amerikalr, boş çe- ne kabadayılığı ile onu yıldırmak yolunu tuttuğu halde küçük adam yalnız sert bir inatçılıkla susu- yordu, Amerikalı bağırıyordu: bal — Ulan keçi kafalı; şöyle biçimli dur da seni güzelece şişliyeyim.. - , İkisli karşı karsıya geldikleri ve Rusyalı A- merikalının bir saldırışmdan kendini sakındığı gsırada Amerilkalr göene söylendi: « Ne 07? Biıçağımiın tadını tattiın öyle mi? vada ışıldıyarak uçuyor, döğüşçülerin sol elleri asabi hareketlerle sanki etraflarında tutunacak, kuvet alacak bir yer arıyordu.. i İlk önce Amerikalı bıçağını savurdu, kes- kin bıçak: Rusyanının boynuna büyük bir kuvvet le inmek üzereydi, Rus kendinden hiç umulmaz bir atiklikle eğilip yerde iki kat oldu. Hareketle- rinin şiddetinden ikisi de biribirinden:bir metre uzak, yere düştüler. Etraftaki seyirciler haykırı- yorlardı.: ea y FUN — Orada yatarken yar karnını, Deyvi! — Bitir şu herifi Rusyalı! l — Ulan kendinizi yatakta mı sanıyorsunuz? Amerikalı ile Rusyali — sindikleri' yerden kalkarlarsa bir hücuma uğrayacaklarından kor- karak yattıkları yerde biribirlerini gözetlerler- ken sarhoöş, haydut gemicilerin bu tarzda teşvik- leri, nasihatleri biribirini kovalıyordu.. Birdenbire Rusyalı olduğu yerden hasmınım üstüne doğru fırladı, Amerikalı üstüne İnen silâh tan uzaklaşmak için öbür yana devrildiği sırada parlak ve keskin bıçak sırtına saplandı. Ben se- yircilerin: ' — İlk kan, İlk kan! Diye haykırışmalarını duyarak — bayılacak gibi oldum ve bir iki dakika kadar döğüşçülere bakamadım. Gözlerimi yeniden ofilara - çevirdi- ğim vakit ikisi gene biribirinin — karşısında çö- melmiş bulunuyorlardı. Amerikalının ağzından ses çıkmıyorsa da, bol bo! kanayan. yarasından büyücek der duyduğu belliydi. Birkaç saniye geç meğe başladı. Amerikalı elinde bıçak kovalıyor ve'vakit vakit bıçağını indiriyorsa da ikinci bir vuruş daha yapamıyordu. : Bu kaçma ve kovalama ikisinin soluklarını kesmiş olduğundan köpekler gibi soluyarak kan ter içinde biribirinden uzak durdular ve köndi. dostları tarafından uzatılan içkileri içtiler. Bun- dan sonra sanki sözleşmişler gibi biranda biribi- rinin üstüne atıldılar; her biri hasmının sağ eli- ni yakalamış olduğundan şimdi keskin bıçaklar faydasız kalmıştı. İkisi de biribirini savurup at- mağa uğaraşıyordu. Böyle — kilitlenmiş olarak firil fırıl dönüyorlar, etraftaki seyircilere çarpı- yorlar, korkuünç küfürler ederek, sinirlerini, adü- lelerini kırıp koparırcasına uğraşıyorlardı; ölü- mün ta kapısında canını kurtarmak için yapılan bu son ve amansız boğuşma nekadar korkunç bir şeydi! Lâkin Amerikalı düşmanından çok kuvvetli olduğundan en sonra onun bıçak tutan elini geri- ve savurmağa muvaffak oldu ve Rusyalının bıça ğını kendi göğsüne saplamağa başladı; zavallının göğsü kıpkırmızı kan kesilmişti ve hemen bay- gın düşecek sanılryordu., Birdenbire bir şey ol- du: Düşeceğini sandığımız o adam, ihtimal ölüm korkusunun, yahut canını kurtarma duygusunun verdiği son, korkunç ve çılgın bir küvvetle Amc- rikalıdan kendini kurtardı ve ancak yabani hav vanlara yakışır haykırışla bıçafını ta sapına kas dar Amerikalmın böğrüne sapladı. Bıçak kırıl- mış, uzun namlu içeride kalmıştı. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: