NK— g&#ata daâir Kan asaleti NUYAMADIĞIM, tahammül e- 4 nu?mıgım şeylerin — başında üdş lddiası gelir. Falan soya Folmakla iftihar etmek, fila- Imı_ı-ıı geliyorum diye ŞU ve- Sırf ai Fötemiyoceğini söylemek, ilcei Nİn eskiliğini, büyüklüğünü dan bi rek etrafımdakilere yukar- vebhi mak için kendinde hak te- Sebet CHmek... Bundan daha müna '« bir şey olur mu? alleri ” Zaman Avrupa'sında bazı "'“:::i': ':ılrtııkıııı vazifpleri, buna t5: ha © birtakım imtiyazları var halr bir © zdmanlar asalet de ma- ada “"şeıılı. Fakat bugünkü dün- %ıı...mıı"“k iddiası, hiçbir şey Ş aegııı"“y" istemekten başka ği dir. — Ömrümde pek az l':lşlıın: bunların içinde pi H, vicönte gibi şeyler « IUİ»'Hı Zünnoderim ki ı:ııııııı—’mın eti açılaa Stmazdım. Hele — biz ıı% M Zadelero büsbütün —tutu Tüzur B;*nıl ©hların — hareketlerini Meboti 'yok ermek için tarihte de bir Bd nihaya, Gü, babaları sultan Ha- d TAYGE sul Yo kü y y safmağa kalkarla; kak tr asilzadeler muhak- Tez m"'ı:'üdı_oıur. biçbir iş göre- Vakit T söz vardı. Ona hiçbir Ür val m.—khl tahakkuk etti. Asilzade- zeki, çalışkan, iş gören 'it * çıkar, Meselâ duc de :ıı'ık © kardeşi prince de Broglle, he “l'lll İki âAlimmiş. Geçenler- A ble yaya'OBlle'un | başından tu- ü 'Ya Rzalı A geçti: bir tarafta bele- u?" ae Ğ1 gibi bir. şey için namzet- : Ynuş; rakibi, olan socinlist e nr:ılnae Tni ÖL ea ae leş Arasında "'*ııı., hiçbir 1Ş görmemiş, mlara yer verilir l bu, sarfetmiş. Duc de iş kün:. sİnirlenmiş: Benim Ve 'edi demek haksızlık de- &ma oi dİYE sormuş. Gerçi bakkı K Adinın ** Fey vermiyenler de hak Ci t o gülünç duc " B sa » kendisinin â- n şifler de bulunmuş. klldııı’:"':ı“l'lukumı söylesin. Onu Cü © yalnız âlim, çalış- a değil, karşısındakileri Llül'fıı. kendilerinde - bi h.!ı—ı « herkeste bulun- | olduğunu iddia eden- diye gözüküyor. Un va; Adümtarı arasında, asa- ;öıh Te '::""ıı muhafaza edenlerin lıTM“ ’;'"ln münasebetsizlik. İç- ınnm hı—.—ı,"""'l'“ bile var. Ben, *nı'"n""' "Na, asaloi unvanı kül- N €n azılı sağ taraf mensu- esebleri ;"l) an “tdeh Sör e lti leç ÇT S * SO| zuı,.,_ 'O'ımf asilzadelerine tercih ,n"uı da benim gibi olduğunu he r adamdır. “Ötekiler Miz ı'ıurı'ff"'"" unvanlarını tarihi :;m""nî: olarak kullanıyorlar,, 'ı%" a salete inanmıyorlarsa ön- ’Sî:u'k tdilerinden atsınlar. Müsa- :lrlereıı isimlerle dünya ı_"ıl.,“ ü SAVat tesisine çalışılmaz. ,.ı— Rüp; Silzadelerden gülünç adam N Ara itibar edenler, onlar i .""ı':"lı. herkese — karşı kul- q:"ı'h Bu an başka bir eda takı- Ktuşak ü nlar Asilzadelik zamanın- ':l Tasıla; 'Sunlar diye yaratılmış, fa- —:ı).,. 'T 'a dünyaya gecikmiş insan- altkta; ':'h Onları köle, “serf” ol. 'll:':’"'— __"::"nıış ama onlar razı u,ummml:;_ınıyn da aşağıyız,, 0 Obüs Meselesi etra'ında amı'an İ na"'alnı-.ıı bu ay Ün b a Ti ei aşlanacıak Aln'hhkmmiî:& Âsliye Birinci Ce- Tafı de ) ' GÜR açıan bi Otobüs meselesi et- M itün davalara başlana. î"gidq"nî:m’ Hikmet Onat dün bir ş : z î::ıin ğ:"“ Âvni — Bâyer'in Ahmed thakj tahi " aleyhine açtığı dava hak- hduh Üü ikatımızı — bitirdik ve ait den hi ye verdik, iş ve y "“_-t"ür_ Sbir dava _a:ı!madv;:u hî,—x-_:—.?î ah katı K < Tn '“Uİmîı;'::_m son — derece mah. İki ' K !ı zehir ikçısı daha w Yakalandı k ve ğ ZT“ Küullar "“t& isminde iki genç, & dün !"'.'ç“ktllık satmaktan suçlu ola. işleri Mah İşlerine bakan Beşin- rkemesine verilmislerdir. tan Aziz veziri imiş | ina; Olmadığı y Tadim; zaten aslı, osası | Ş | | | î ” Istanbul konuşuyor Cerrahpaşa hastahamnesinde bir saat Cerrahpaşa her cihetten mükemmel bir hastahanedir Yalnız yaralıların içeri alındıkları kapının biç'msizliğini derhal düzeltmek lâzımdır vekserieeceseren sesemereT AA KA LAA barBrRA., Yazan: HABERCİ İ İ İ İ Cerrahpaşa hastanesinde dolaşırken, birdenbire imdadı sıhhi arabasının sesi- ni işitince kapının önüne nasıl koştuğu- muzu dün anlatmıştım. İçinde bir yaralr taşıyan araba, hastanenin derhal açılan kapısından bahçeye girdi. Ve biraz ileri- deki hariciye camlı küçük - kapısının ö- nünde dürdu. Bir dakika sonra, otomobil şoförünün, vallı, uzandığı sedye ile birlikte, otomo- bilden indirilmişti. Bu arada, arkadaşım Âli, işin nasıl ol- duğunu sormuş, ve şu cevabı almıştı: — Darphanede çalışıyormuş, merdi- venden düşmüş ve ağır sivrette yaralan- mış, ismini filân henüz bilmiyoruz.. Daha fazla konuşmağa vakit yoktu Yaralıyı içeri almak lâzımdı. Orada bu- Junanlar elbirliği ile harekete geçtiler. Fakat, işte o anda, vaziyetin bütün sa.» kat taraflarr, bütün açıklığiyle belirmeğe başladı. Polikliniğin kapısı, hem dar, hem dönemec idi. İki insanın yanyana yürüyerek bile güç geçebileceği biçimde- ki bu kapılardan, sedyeyi sokmak, hari- kulâde müşkül bir işti. Zavallı yaralı ü- Terilide a inim inliye dursun, sedyeyi yana yatırdılar, olmadı, bir tarafinı a)- çaltıp, bir tarafını yükselttiler olmadı İçeri girdiler, dışarı çıktılar, velhasıl uğ- raştılar, uğraştılar, neden sonra, sedyenin içeriye sokulması kabil oldu. İşin bundan sonrasında bir fevkalâde lik yoktu. Ümitsiz bir halde bulunan za- vallı yaralıvr doktorlar muayene - ettiler, ilâçlar yaptılar, sonra da bir yatağa ya- tırdılar. Yalnız bu kapıdan giriş şekli beni hay- rete düşürmüstü. Etrafımıdakilere hemen sordum: — Kuzum, imdadı sıhhi arabalariyle kelen yaralılar, dalima bu kapıdan, ve dalma bu şekilde mi içeri alınır?. — Evet.... Bu cevap inanılır gibi değildi. Onun için başkalarına da tekrar tekrar — sor- dum. Hepsi ayni cevabr verdi. Bu arada günde üstüste 5—6 yaralının bu hasta- neye getirildiğini de öğrenmem kabil ol- dü. Buna nazaran, Cerrahpaşa aşağı yu- karı, daimi bir imdadı s«ıhhi hastanesi vazilesini görmüş oluyordu. Bir insanın hayatiyle alâkadar olan imdadı sıhhi işlerinde, bir saniyenin ne büyük bir kıymeti ve rolü olduğunu bir dakika düşündüm ve burada, saniyeler değil, dakikalar kaybettiren kapının na- sıl olup ta, ihtiyaca göre, tadil edilmemiş olmasma şaştım! Her cihetten nümune derecesinde mü- | Emdadı sıkki otomobili benim derhal gözüme çarpan bu noksa- nm şimdiye kadar nazarı dikkatji celbet- memiş olmasına ihtimal veremiyorum. Olsa olsa, binada tadilât yapmak müş- külâtr karşısında bu iş gözetilmemiş ola- bilir. Fakat bir tedakârlığa ihtiyaç gösterse de, bugünkü tertibat muhakkak surette, ihliyacı karşılayacak bir şekilde değiştirilmeli, buraya, yaralıların sedye üzerinde daha kolayca ve hirpalanmadan içeri alınabilecekleri bir kapı yapılmalı- dir. Burada gördüğünüz resimlerden biri- si, bu iddlanın ne kadar haklı olduğunu isbata kâfidir, sanırım. . .. Cerrahpaşa hastanesi için yazacakla- rım, bu yazımda tamam olacak ve size yakında, başka bir hastanedeki intiba. Tarımı anlatmıya başiryacağım. Şuraya bir saatlik bir dolaşma neticesinde Cer- rahpasa hastanesi hakkmdaki umumi görüşlerimin bir hulâsasını —ilâve ede- yim. Senelerce Rüştü Çapçı gibi cidden çok değerli bir başhekim elinde idare edilen ve şimdi de kıymetli bir hekim ve idare- « olan doktor Esadım idaresi altma gir- miş bulunan Cerrahpaşa hastanesi, yu- karda bahsettiğim gibi her cihetten mü. kemmel bir sıhhat müessesemizdir. Se. Tonton amca- nın yarıgın kemmel bir hastane olan Cerrahpasada,. | söndürme âleti MA Si hastaneden içeri girerken &** ! nede altı bin küsur hastayı yatakta, ve asabiye, hariciye, cildiye, kulak, dahili- ye, diş, göz gibi 7 tane poliklinikte de en an onar bin hastayı ayakta tedavi eden tılmaktadır. Fakat Cerrahpaşa yalnız bu cihetten değil, temizlik, bakım, vesait ve disiplin bakımından da tam mfnasiyle tekâmül izdir. Böyle bir mües- Beseyle iftihar edebiliriz. dersem hiç mü- balâğa etmemiş olurum. HABERCİ Talebelerin saçları Vekâletçe aynı şekll- de kesilmeleri için karar verildi Okul talebesinin saçları günün en mühim mevzularından birini teşkil et- mektedir. Yapılan kontrollerde bazı okul idarelerinin talebe saçlarını Üüç numara makine ile bazılarının da muh telif şekillerde kesirdikleri görülmüş. tür. Bu yüzden talebe velileri sık sık okul ve kültür direktörlerine şikâyetler yapmaktadır. Bu şikâyetler üzerine faaliyete ge- çen Vekâlet talebenin hepsi bir şekil. de saçlarını kestirmeleri için bir for. mül tesbit etmiştir, bu formül yakında bütün kültür direktörlüklerine bildiri. lecektir. Bnden kastaneye alınırken. Altta hıların içeri alındığı kapının biçimsizliği. | Tacih diyoc ki: Kabasakalırn İJurmalı ON yüzyıl içinde, — milletlerin başına belâ kesilen — müstebit ve zalim hükümdarların en vesvesoli si ve en korkağı şüphesiz ikinci Ab- dülhamitti. En ehemmiyetsiz bir — ihbar kar- şısında ctekleri tutuşardu. Kötü dal- kavuklardan birinin verdiği bir jur nal onu çileden çıkarmaya kâfi ge- lirdi. Korku, Abdülhamidin — kalbinde bir yanar dağdı. Onu kübuslar için- do kıyrandırırdı. Padişahı böyle an- larında teskine çalışmak, kalbinde tutuşan korku ateşini — söndürmeğe kalkışmak, top namılusunu — avuçla tıkamak kadar boş, manasız bir şey- di, Onun ne kadar korkak, ne dereve evbamlı olduğunu gösteren bir vaka anlatayım: 26 birincdikânun 1901 de, meşbhur hafiyelerden kabasakal Mehmet pa- şanın - 81 mart hâdisesinde alâka- li görüldüğü için asılmıştır. - Padi- şaha sunduğu bir Jurnal ikincl Abh- dülhamidin yüreğinde yenidon bir yanar dağın tutuşmasına sebeb ol du. Ramazanın on dördüncü günü eli- ne geçen bu jurnal, Abdülhamidi fe- na halde korkuttu. Çünkü, ertesi gile nü, Topkapt sarayına gidecek, “Hır kal şerif,, $ ziyaret edecekti, Jurnal- da şunlar yazılıydı: *“Şark. şimendifer kumpanyası,Top kapı sarayı civarma bir elektrik kab losu koymuş, hattı takip eden bütün teller bir kablo halindo birleştiril- miş, Sarayburnundaki — şimendifer köprüsünün altından geçirilmiştir. Zatışahaneleri, Hırkal saadet dai- resini deniz yoluyla teşrif buyurduk Jarı takdirde, — üslünden geçilecek köprünün altında elektrik kablosu- nun bulunması ve nefsi hümayunun böyle esrarengiz (!) bir âletin bulun duğu köprüden geçmesi tehlikeden salim değildir.,, İkinci Abdülhamit bu ihbar kar- şısında adamakıllı kuşkulandı. Ho- men sadrazamı çağırttı. Kabloların kaldırılmasını emretti. — Sadrazam kumpanyaya haber yolladı. Kahlo- yu biribirino bağlayan ve bir araya toplayan esrarengiz âletin kaldırıl- masını, tellerinin havadan geçirilme sini istedi. Kumpanya buna razı oldu, Birkaç saat İçinde kablo yerinden söklüldü. Kablonun söküldüğü Abdülhamide haber verildiği zaman biraz ferahla- dı. Ferahladı. ama, gene kalbinde bir: — Acaba?.. İstifhamı büküldü. Şüphesini gidermek, rahat etimek için, sadakatine ve kendisine bağlı- lığına pek emin olduğu tüfekçi Arna- vut büyük Tahir paşayı çağırttı. Ora» yi kadar gidip işi tetkik etmesini em retti. Tahir paşa Sarayburnuna koştu. Büyük bir merdiven getirtti; ürman- dı, köprünün altını dikkatle tetkik etti. Bir şey göremedi. BSaraya dönüp huzura çıktı padişa- bın ayaklarımna kapandı; sonra geri geri çekilerek karşısında el pençe dıvan durdu. — Gidip baktın mı?.. Makine fa- Tan var mı köprünün altında., — Hayır şevketlim!.. —Tel falan?.. — Hiçbir şey yok!., — Emirni misin!.. — Vallah, tallah bir şey yok efon- dimiz!. Abdülhamit yemine inandı, kalbi | ferahladı, ertesi şetinüi rahat bir kalb- l6 Hırkal Serifi ziyaret etti. Hüsevyin Rüstü TIRPAN