31 BİRİNCİKÂNUN — | Mentenon | Dk Yazan: Nizametlttin Nazij & Zim ai Lıılııln bebekleri dumatlanan gözlerinde latlı bir büzülme beliriyordu. Kesik kesik — mefes alarak kolunu Erünsuazın beline doladı D:lill kalde, saray nazırı bunun ümkün olamayacağını — söyleyince ğrur bir oda ile : — Öyle ise,, - dedi - söyleyiniz bir Bu gurura saray nazırı bıyık altından — Bunu ölen Başvekiliniz Mazercne sormanız; isterim, Mazarön dört yüz seksen kilometrelik bir mesafeden ken- “disini görmeğe geldiğimiz Sen Jermende dın gitmiştir ve Luiyi görmek ister. | büyük anvemin bütün ricalarını Trod- dedince vefil kaldıx. O sırada ben şiiri, üldü ama, kralım kadın işlerinde çok | sanatı çok — seviyordum. Tskarron 8 olduğunu b.diği için bahçede | banimle evlenmek isteyince büyük şöh- n kordelâk uzun dildişi bastonuna daya- —nk doleşan güneş krala gidip kadı- ıbyledııl sözleri tekrarlamayı doğ- Ni buldu. On dördüncü Lij biran bir şey anla- Mamış gibi durakladı; sonra parmak- nn şaklatarak dizine vurdu: — Haaa. Odur. Mutlaka odur. Onu getiriniz mösyö! - diye bağırdı. - Ve saray nazırını budalalaştıran bir sü- Tatle koşa koşa saraya daldı. Üç beş dakika tonra Fransuazla dela olarak karşılaşmış bulunu- | kralin uzattığı eli öpmek ister- Düi cnu bileklerinden kavrayıp îi;e çekti ve dudklarına teklil- r puse kondürürak: , Oh matmâzel! - dedi - beni beklettiniz. Kaç sene oluyor? — Tarn on yıl haşmetmaap! 8 ğıph fundalıkta yuvarlarki kları gün ne ikisinin gözleri arasında iki par- lik bir mosafe vardı, Fakat bu te- ©& Fransuazın gözleri hayretle bakı- Yör Luinin bebekleri dumanlanan göz- de isa tatlır. ve hızlı bir süzülme ğ iyordu. Kesik kesik nefes alarak İiyeaz: Öh matmazel.. dedi - mösyö Fe- bİoı.ıdıll artık vaz mı giçtiniz? Ve bu sözüne bir cevap beklemeden ıe7eı:m!a sordu: — Nasıl? Siz evlendiniz. mi? eski bir hikâyedir, Artık bir İi haşmetmeap.. ona bir parça daha kendine çe- Tinı oksadı. mek istiyorsunuz? Kocanr- m uuı.n, mi beni inandır- desiniz, Siz nasıl terkedile- t Fransuaz _'tımuınn yürü de şimdi çalılıktı-; Bibi pembeleşmeğe başlamıştı. Ken- FŞ. bütün endamile yapışan genç ç tln adali vüculu Henç kadının ka- kaynatmağ abaşlamıştı G"lleı-ı dumanlanıyordu. Yarı kısık .*h mrasından, hevayı sık sık içine rek dul!kanlıya bir kat daha s0- :j'f: ve kıpkızı! dudaklarında — 1siak tırarak burnunun delikleri dodi - öldü haşmetmaap! Gefimle resmi konuşmayınız. Biz l& Şok eski dottuz. Sizinle daha Tni olmak imkârımı bana verin'z. * böyle söyliyerek kral Fransuazı bir kanapeye doğru sürükleyip Ü uzattı, b Siz bana Böyle sarılmıştınız! İYtrek ona sarıldı. , Siz beni böyle koklamıştınız!. * trek burnunu saçlarında dolaştır B 'hl z beni böyle öpmüştünür! Yörez dudaklarını aradı. Güzel, ıl.." İşvebaz Fransuazın on yıl özci h..“mvn fundalıkları arasından bu- Köğe dalan güzleri bu sefer bi ler sarkan yaldızlı bir tavana Wı:ı tatlı tüyalı bir uykü- eT gibi gerç kral sordu; dersin Fransuaz îıkq kimin in? H l | elini Fransuazın ince beline do- | a çuk ondan bahsetme Yalnız sen mi edebi, v ni reti gözlerimi aldı; reddedemedim. bütün malsalları romatizmadan taşlaş- muş, kötürüm bir adamın yanında 9 yıl yaşadım. Fransuazın güzel yüzü şimdi kö- türüm kocasının yanında geçen yüla- rım azabına bürünmüş gibiydi. Kral onu testili etmek, güldürmek İstiye- rekit —O nstlz.. - dedi - Görüyorüm ki siz şairlere karşı pek hissiz olmağa başlamışsınız. Halbaki bakınız ben hâ- dâ on)'ll evvelki gibiyim, Durunuz, size ardı. Fransuaz bir dizini yere ko- | ölen közarızın kendi mezartaşı için yaz- dığı son parçayı okuyayım.. Ve yarı boğuk bir sesle İskarron'un mezarmdaki kitabeyi ezberden oku- du; — Şimdi butada uyuyan adam haz- dan çok merhamet tehrik etti. Hayatı terketmeden ölümün azabını bin kere gekti.. Yolcu! Burada gürültü yapma, onu uyandırmaktan çekin! Zira, İste ömründe İlk gecedir ki bu, betbaht İskarron uyuyabiliyor! Ve sonra gayet gönç, gayet şakrak bir kahkiıha savurarak ; — Haydi Fıransuaz! - diye bağırdı: sin, Mazarenden azap çeken? Ben kral Lui onun yüzünden şu Mari “Terez le evlenmek felâketine uğramadım mı? Görüyorsun ya... Sen Jermen yolunda onun aleyhindeki şarkıyı söylerken ağ- zımı kapamakla ne kadar hata etmişsin? Ve bir mesa üstünrde duran hüyücek bir zile bir tokmak ivdirdi, Giren saray nazttına şu emri verdi: — Madam Fransuas'ı Markiz dö Montespan nezdine götürünüz. Marki- ze, madam Fıransuaz: çocukları - terbi- yeye memun ettiğimi bildiriniz. N v öe Bundan bir müddet sonra Markiz dö Montespan, kralın kendisinden soğudu- ğunu azı acı hissetmieğe başladı. ve bir gün ailesinin Şaranttaki şatosuna gör- derildi. Keal çalılıklar arasında çocuk- luk ile gençlik arasındaki ilk erkek duy- gelu anında genzine giren kadının ko- kusunu tekrar duyunca gaşyolmuştu. Artık Fransuazdan başka Lir şey dü şünmüyordu. 1661 den 1684 yılına ka- dar geçen her hâdisede mütlaka Fransu- az Dobinye Markiz dö Mentenon mü him bir rol oynadı. Fransanın şairlerini, — ressamlarını, sahne artistlerini kcal hep onun gö- züyle ölçtü. Fransa ordusunun kazandı- ğı her zafer sonunda kralın ona karşı olan aşkı arttı. Fıransuaz Hahgi nazır- dan yüz çevirdiyse Lui o nazırı attı. Kimi methettiyse Lul o nazırı tuttu ve nihayet günün birinde kraliçe Mari Te- rvez ölünce, kendisinden Üç yaş büyük olan Fransuazla gizlice nikâhlandı. (1684). Ölünceye kadar yani tam 31 yıl onunla yaşadı. 5 Kral on dördüncü Luiye Fransada “güneş kralı dediler. Kral Luinin gönlü ise Fıransuazdan başka güneş tanıma- KiT Ku , Dekileleree , semla XI—'_; siyasi tarihi bugün Madam dl.xııwn'd““ bahsederken “Kreal 4Men“x=wlın her zaman Fransa için mnwem vermemiştir.,, der. ölünce Madam Fransaz tarihinde münakaşasız bir dört | 18,30 plâkla dansa musikisi 19,00 bayan İnci Şan: Keman ve piyano refakatite 19,30 spor müsahabeleri: Eşref Şetik tara- fından 10,55 borsa haberleri 20,00 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından Türk mu- sikisi ve balk şarkıları 20,$0 hava raporu 20,33 Örner Rıza tarafından arabea söylev | Sl—mlx x heyeti: Okuyanlar, İbrahim | d Cevdet Rınnn, ke- | man Cu-dıı. kanun Muammer, X*larnet Hamdi, Nisfiye Salâhaddin Canbanı (S. A.) 21,15 ORKESTRA: 1 — Ösehelt: Olympia üyertür 2 — Tsehaikorsky: Sulte Liriçne, 3 — Armatidala: Mariage des Roses. 4 — Massenet: Pensee d'Automne 22,15 ajans haberleri 22,30 plâkla - solo- lar, öpere ve öperet parçaları 22,50 son haberler ve erlesi günün programı 23,00 SON. BÜKREŞ: 18,00 plâkla hafif müzik 20,90 mandolin orkestrası 20,55 İtalyan şarkıları 21,20 Şo- bert könseri, radyosenfonik orkestrası ta- rafından 23,10 kaka konser BUDAPEŞTE: 19, lgnn örkestrası 2045 radyo örkes- trası 22,15 piyano konseri 23,05 — konser 24,15 cerband BERLİN: 10,00 operet ve film plâkları 10,10 mü- zik 21,00 plâkla öperel ve opera havaları 23,30 hafif müzik. ROMA: 18,15 cazband 20,20 müzik 21,30 hafif müzik 22,00 opera orkestrası konseri 22,10 temsi! nakli VARŞSOVA:! 20,30 konser 2100 Potpori car 23,00 sa- lon örkestrası, Kadınlar için: Süvdreler için en ziyade beyaz renkli kumaş'ar kullanılıyor. Resmini gördüğünüz bu güzel rop, beyaz marukenden yapılmıştır. Etekleri Rönar arjante kürklerle süslenmiştir, dört yıl öne eölünce Madam Fıransuaz “Asil ve fakir genç kızlar,, için tesiz ettiği Sen Sir mektebine çekildi. “Asitl ve fakir bir kız,, olmanın azâ- benı kötürüm şair İskarron'un yanında bir hayli tattığriçin bu mektöbi kur muştu ve servetinin mühim bir kısmını 'asil ve fakir kızlara yardım için terke- derek öldü. İşte bir Haziran günü fundalıklar a- rasında oynanan kısa bir saklambaçton doğan macera tarafımızdan böyle hiki- ye olundu. —s O N— ( ERKEK — KIZ ) Mehtaplı bir yaz gecesiydi. Adem efendi ve daha birkaç arkadaş hep bi likte, Feriköy mezarlığının — yanında! gçayıra gidip oturmuştuk. Hem rakı İçi- yor, hem de dertleşiyorduk. Bir ara yunımızda bulunanların hep- si de birer bahane ile kalkıp gittiler. Biz İ Adem efendi ile yapayalnız kaldık. O sarhoş olmaya başlamıştı. Bunu abuk sabuk konuşmasından anlıyondum, Be- nim de ondan geri kalır yerim yoktu. Fakat ben daha tahammül göstermem- len, yahut da daha a7 içmiş bulunmam dan dolayı kendime hâkimdim. Onun sapıtmaya başladığını görünce ben de gitinek istedim. Likin brrakma- dı: —— Otür, bakalım, dedi. Seninle daha görüşeceklerimiz var. — Ne soracaksan sor da gideyim. Vakit oldukça gecikti. Sözüm var. — Atma! Otur hele bakalım.. Çaresiz oturdum. Konuşması peltek- Teşmeye bışlamıştı. Cümlelerini topar- layamıyordu!? — Sen, dedi, kız mışsın öyle mi? Cevap vermedim. — Bütün Periköy, böyle diyor, doğ- rumu? * Yine cevap vermedim; bu sükütum Adem efendinin sarboşluğunu — büsbü- tün artırmıştı; birdenbire: — Süöylesen e be. dedi. Onun bu şekilde konuşmasından ben ide kızmıştım: , — Sana ne? dedim. — Ne demek bana ne2. diyerek doğ- ruldu. Adem efendinin niyeti kötüydü. Bu- nu hareketleri, sözleri anlatıyordu. Ben sarhoş bulunmama rağmen işin kötü- lüğünü kavradığımdan sıvışmaya baş vurmak için ayağa kalkmak istedim. Fakat, o, daha atik davranmış ve kol- Jarımdan yakalamıştı. Çok fena bir va- ziyette olduğumu görüyordum. Bana dostluk muamelesi yapan bu adamın böyle bir hareketi beni büsbütün şaşırt muştı. Elinden kurtulmama çok sarhoş bulunması yaradı. Silkindim.: Kollarımı kurtarır kurtarmaz da koşmaya başla- dım, O da peşimden koşuyor, arkam- dan; — Dur ulan! Diye beğfırıyordu. Çayıtmım bayırımsı bir yerinde hemen yakalanmak üzere bulunduğumu görün ce durdum. — Ne istiyorsun? dedim. — Koşmakla elimden küurtulabilece- ğini ml sanıyorsun! Bak hele etrafına.. Allabın kırında seni elimden kaçırır mıyım bea, Bağırmaya kalkma, kurşu- nu beynine yersin, Hakikaten kimseler yoktu, Gözleri Yönmüş ve bir ifrit g'bi karşımda solu- yan bu adamın dediğini yapabilecek kadar kendisini k:yîn:ıi' olduğunu da görüyordum. Gözlerim, mehtapta pırıl pıril par- layan tabancanm namlusuna takılı kal- mıştı. İçimden!? — Eyvah! dedim, mahvoldum. İkimiz de hiçbir şey konuşmadan bir müddet durduk, Bu herifin elinden muhakkak kurtul- manın yolunu bulmam, benim için ba- yati bir meseleydi. Bunu beceremez - sem hakikaten mahvolmuştum. Aklıma gelen bir fikri tatbik etmek istedim; sahte bir gülüşle; — Adım Efendi, dedim, şakayı bıra- kalım.. Sen fazla sarhoşsun. Gel şura- da biraz oturalım, Açıl, ondan sonra gi- delim. Elinden tutarak tekrar çayıra doğru sürükledim. O bir kuzu gibi bana itaat ediyordu. Fakat bu öyle bir hımdn ki en küçlük fırsatta en şeni )lıı#m bınnnmıhnçektnw —;ç,. | Yazan: Kenan Çinili — Melekzad Çinili — (Tezcüme ve iktibas hakkı mahfuzdur) — Numarası: 26 — Bir kır öüleminde hâdise Adamın kötü niyeti gözlerinden belliydi Zilzurna sarhoştu ve bir ifrit gibi soluyordu: Sen kızmışsın hal — Sana, dedim, benim kız olduğu « mu kim söyledi. — İşittim.. Bunu bilmiyen, söylemi. yen var mı ki.. — Bunların hepsi de lâf, Sen hiç er- kek elbisesiyle dolaşan kız gördün mü? Adem Efendi cevap vermedi. O, elin- deki şişeyi ağzına dayayarak cesaret toplamıya çalışıyocdu., Buna mâni ol- mak istedim: — İçme artık, dedim, kâfi, . O, mâni olmak için uzattığım elimi, elinin tersiyle itti. Mırıldanır gibit — Biırak beni.., dedi. 'Tabancasını almak lâzımdı. O farkın- da olmadan bütün teblikeyi göze alarak elimi cebvine uzattım. Tebancasını usul- ca çekip aklım. Şimdi rahattım, Fakat o climi çektiğim sırada bunun farkma varmıştı, Elini cebine götürdü. Taban - casının bulunmadığını görünce: — Ver ulan tabanca mr, dedi. Ben cevap vereceğim yerde, yerim « dĞE fırladım, Gayet soğuk kanlılıkla t — Ben gidiyorum, dedim. Sen ister. sen kal... Daha cümlemi bitirmeden başladım. O da arkamdan... ET Yakalaaacağım sırada döndüm. Ta « bancayı göstererek: — Bir &dım daha atarsam geberdiğin gündür, dedim. Put gibi yerinde kaldı, Sallanıyor- du.. Uğuldar gibi; — Kahbe, dedi., Beni tuzağa düşür- dün.. Amma alacağın olsun Arka ârkaya gidezek yanından uzak- laştım. Sonra köoştmya başladım. Hem koşüyor, hem arkama dönüp bakıyor- dum. Onun gelmediğine kani olunca yavaşlaklım.. Tehlikeyi kolay savmış- tım. Doğru Rahminin kahvesine gittim « İçeriye girerken tabancayı pantalonu - mun cebine soktum, Ocağın baştna gi- derek geçen vak'ayı Rahmiye anlattım, O da halimin perişanlığını farketmişti., Bu temiz yürekli adam şaşırmıştı. da.., Sadece: — Vay namussuz herif vay.. dedi. Madem ki tabancasını aldım mesele yok.. Şimdi, yahut yarın buraya gelip tabancasını istiyecektir. O zaman cta- nuna okuruz, Sakm tobancasını vereyim deme, Biz, Rahmi ile konuşurken kapı açıl- dı, Adem efendi, sallanarak içeriye gire di, Döğrü yanıma geldi; — Tabanzayı versene Kenan, de- di — Küstahça yaptığı hareketten uta. nıp kaçacağı vahıxl tarziye vereceği yer- de, karşıma dikilip bu şekilde konuşma- &ı sinirime dokundu. Kendimi kaybet- tim ve suratına tokat indirdim: — Ben de, tabanca - filân yok dedim. Git, istediğin yere baş vur. a sakdırmak için harekete geçtiği la, bir kaç kişi kollarından yakaladı. cvogeldunveogeoq—ıdzbu- “yük bir raharsızlık içinde geçirdim. Ertesi sabah, gidip onu kahvede yaka- JTadım, Ve tahancasını önündeki masa- nin üzerine bırakırken: — Al tabancamı, dedim. Eğer sen na« muslu bir erkeksen akşamki sözünü yeri ne getirir ve şimdi beni yurursun... Adam hiç sesini çıkartmıyor. Başımı ö nüne eğmiş sadece beni dinliyordu. Öe mun bu hati âsabımı büsbütün bozduü. Se simin var kuvvetiyle: # (Devamı var)