31 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

;[ S F İt F P< D ll Dış Siyasa Hohenzolernli Vilhelmin Almanyaya dönmesi etrafında bir kaç söz Yazan: S ABIK Prusya Kralr ve sabık Almanya Kayzeri Vilhelm fon Hohenzolern'in Almanyaya dönmek üze- re bulunduğundan bahsediliyor. Sabık hükümdar, zaman zaman tekrar Almanyaya dönmek me. rakına tutulur. Dünya matbuatına heye- canlı haberler temin eden müteahhitler, yani ajanslar bunu derhal her tarafa yar yar, heyecanlı haber okumak illetine tu- tulmuş olanlar bununla birkaç saat tir- yakilik giderirler. Sonra işin aslı olma. dığı anlaşılır. Bu balon da söner. Yapılan tetkikler, sabık haşmetlüda bu merakın en az iki yılda bir nüksetti- Bini söylemiye müsaittir. Meseleyi bir ferdin husust hayatı ba- kımınmdan mütalea edince Vilhelmin bir “daüssilaya tutulmuş olacağını kabul &- debiliriz. Doğduğu, büyüdüğü memleket- ten, alıştığı muhit ve iklimden uzak kal- manın azabı büyüktür. Taliin hiçbir in. sanır böyle elim bir akıbete ulaştırmama- sını temenni edenlerdeniz. Fakat — Vil- helmdeki daüssıla bir başka hastalıkla | ihtilât etmektedir ki bu ihtilâtın kosko- ca bir milleti, daüssılanın bir ferde ve- receği azaptan daha büyük bir azaba mahküm etmek istiyen bir seyri vardır. Binaenaleyh meselenin tıbbi ve Alman milletinin İnsanlık tarafını alâkadar e- den tarafını derhal unutmak ve siyasi ta. rTafını mikroskop altına koymak icab e- diyor, Alman milletinin siyasf sıhhati ile alâ- kadar olanlar düne kadar bu “avdeti şa- hane,, hastalığının önüne geçmekte bü- yük bir dikkat ve acele göstermişlerdir. | Bugün Almanyada iktidar mevkiinde bu. lunan Nazi partisinin liderleri dahi son yirmi dört saate kadar Vilhelm fon Ho- benzolern'in Almanyaya avdetine karşı durmayı iç ve dış sıyasalarının - belli- başlı bir esasr addetmişlerdir. Acaba-son yirmi dört saattenberi Na- zi partisinin telâkkilerinde bir değişiklik mi belirmiştir? : Almanyadan gelen yarr resmf haber- lerde şöyle bir kayda tesadüf etmiş bu:- lunuyoruz: “Eğer sabık dİmparator memleketine dönmek isterse hükümet bu meseleyi si. yasi mahiyette addetmiyecek ve eski im- posatora karşı eski hükümetlerden daha dürüst bir hattı hareket ittihaz edecek- |? ur-oı Acahba bu yarr resmi cümleler, Alman hükümetinin Vilhelme büyük ümitler — vermekte olduğunu ifadeye müsait mi- dir? İlk bakışta, evet... Fakat kırsa bir mu- hakeme, bu cümlelerin hiç de Vilhelm'in mekte olduğunu gösterir. Bir kere “hükümet sabık imparatorun |* mer Letine dönmek istemesini siyasi mahiyette addetmiyecek,, deniliyor. Bu. nun manası bizce şudur: yoktur. Vilhelm basit ve mütevazı bir vatandaş gibi hududlarımızdan içeriye : ; seseler ayni noktayı nazarı itibara a. girerse bir şey demeyiz. Demeyiz ama, kendisinde ufak bir imtiyaz vehmetme- sine de asla tahammül edemeyiz. Sabık imparatora karşı, eski hükümetler, kin- dar bir hattı hareket takip etmişlerdir. Biz ne ona, ne de Hohenzolem ailesine ruştır. Bu aile Almanyada saltanat hak. kı kabul edilmiş bir hanedan olarak de- çiftçi ailesi olarak tanınmaktadır. Ve ka. nun muvacehesinde bir Pomeranyalı çoban ailesinden bir Bavyeralı çiftçi ai- lesinden bir Saksonyalı işçi ailesinden kat'iyyen farklı değildir. Hohenzolernle- |£ zin hepsi hudutlarımızın içinde yaşıyabi- lirken, neden bu ailenin Vilhelm adlı |i cocuğunu aramızda vaşamaktan menede- |f lim. Eğer Vilhelmin memleket dışında ($ bulunması bir mahkümiyetin infazı su- retinde mütalea edilivorsa, biz boyıF bir mahkümiyeti kabul edenlerden deği. 1&. Zira o mahkümiyet kararı Almanya Şekip Gündüz letinin telâkkisi, Eğer biz 1914 te Alman- yayı idare etmekte olanların harbe sebeb olduklarını kabul etmiş olsaydık, belki dişnya ile birlikte bizi de ateşe sürükle- Miş olan sabık imparatoru, Alman milli vgcdam huzuruna çıkarır ve hakkında bı_r Ceza vermeye lüzum görürdük. Ama biz, 1914 . 1918 harbinin başlamasında ve seyrinde Almanyayı tam manasile masum ve mağdur addetmekte olan bir siyast kudretiz. Binaenaleyh Vilhelm Mmasumdur. Bu masumu fazla etmiye seciyemiz müsait değildir.,, ' Eğer Berlinden gelen yarı resmi haber hâkim ve resmi Alman makamlarının hakiki temayüllerine az çok tercümari o- labiliyorsa, bizim bu tefsirimizin esasa mutabakati reddedilemez, Fakat, bu takdirde Vilhelm esaretten hürriyete ulaşmış olmaz, elindeki mini- mini hürriyeti tehlikeye sokmuş olur. Tarihin hiçbir devrinde tahtından, ta- cından ve salâhiyetlerinden mahrum e- ,dilmiş bir hükümdar, eskiden hükmü al. tmda bulunmuş olanların hükmü altın- da kalmak ihtiyatsızlığını göstermemiş - tir. Birinci Napolyon, üçüncü Napolyon, Avusturyanın genç imparatoru Şarl, ve şu, bu, o eski imparatorlar tahtlarından ayrılınca daima memleket dışma çık- mak hünerini ve ihtiyatını göstermişler- dir. Bunu yapmryanların veya yapamı- yanların, faraza Çar İkinci Nikola ile Meksika İmparatoru Maksimliyanın a. kıbetleri tarihte okunabilir. Hitlerin bugünkü küdreti karşısmımda bir Hohenzolern bir sinekten çok daha âcizdir. Lâkin Nazi küdretinin verdiği hürriyetten istilade ederek, bu sinek, Al- manyaya girerse, bir gün “müz'iç oldu- ğu,, veya “mide bulandırdığı sezilebilir. Unutmamalıdır ki insanların “sıhhat namımna,, sinek imha etmeye çok alıştık- ları bir devirde yaşamaktayız. Binaehaleyh Almanyaya dönmek Vil- helm bakımından hiç de aranacak bir “saadet” değildir. Alman milleti bakı- mındansa, bir an düşünmeden şöyle di- yebiliriz: Bu Hohenzollernli Vilhelm hiç de güzel bir yılbaşı hediyesi değildir. Şekip GÜNDÜZ iŞirketi alacaklarını: arzularma uyar bir temayülü ifade etme- (£ ! aylık, taksit gibi tediyeler, daima ây- $i ! başlarında yapılır. Devlet ve bütün ti “Taclt imparatorluğa Almanyada : biRiğ | leri için bu tabii bir neticedir. ğ ları her zaman ay başlarında toplamak R yolunu tutmüuşlardır. Fakat yalnız Be- $ yoğlu havagazi şirketi diye bir mües- $4 Sese vardır ki, bu şirkelin memurları düşman değiliz. Rejim tasfiyelerini yap- | : | ;ıyym zamanlarda para istemektedir. » ler, gil, büyük toprak sahibi asil bir büyük | iş Irolu da ayni şekilde yapılmaktadır. Beyoğlu Havarazı ı ay başlarında toplamalıdır İstanbulda, hattâ bütün - dünyada, & müesseseler bu zamanda maaş verdik- Şehrimizde de, birçok büyük mües- ği larak, müşterilerinden alacakarı para- abonelerden daima ve daima gayrimu- Zaten havasazi şirketinin saat kon- (i ; Bazan yirmi günde, bazan iki ayda bir tUğranır ve âabonenim sarfiyatı tayin e- & dilir. ' İş bu şekilde devam ettikçe, Beyoğ- : t lunda oluranların havaçazi parasını $ ! tediyede sıkıntı cekmeleri elbette tabii- | dı:r. Bu şirket isin de pek hoşa gidecek $ t bir vazivet değildir ama, nedense iş bir türlü başka bir şekle konamamış. i & dır. t 5 Beyoflu havasazi şirketi, abonelerin: © gden alacağı paraları ay başlarında, ve $ ğkn ay ayni zamanda toplamak için, HABER — Akşam posten Haâdiseler ve. fikirler:.: Gazetecilerin piri l Agâh ve bizde gazete ile devlet... Yazan: Dünyanın her tarafında “Sikı ida- re,, ye doğru bir temayül var. Bu te- mayülün ilerleyişini âdım adım tekip etmek gayet kolaydır; “Efkârı umumiye,, leri arayımız, Efkârı umumiyeyi bulduğunuz yerde “hürriyet,, vardır; “şahsi masuniyet,, ve “vatandaş menfaatlerine hürmet,, vardır, bütün güzelliği ile “medeniyet,, berdevamdır, ve mevcut rejim mutlaka “kuvvetli,, dir. Bir memlekette “efkârı umumiye,, nin günlük ifadeden mahrum olduğunu mu seziyorsunuz? O memlekette seyahat et mekten çekininiz; ömemleketteki reji- min âkibetine emin olmamak zekâsını gösteriniz, o memleketin vatandaşına acıymız! Zira, orada vatandaş mutlaka bir zümrenin tazyiki altındadır. Bununla beraber, ©o memleketin re- sikârında bulunanlara da acımamazlık etmeyiniz, zira onlar, bütün © kahhear görünüşlerine rağmen encamlarının ne olacağını bilememenin azabı ve devamlı kâbusu içinde bunalan bir takım zaval- ldlardır. Vatandaşlarına reva gördükleri tazyik arttıkça inanınız ki korkuları artmıştır. Efkârı umumiyeyi günlük ifadelerin- den mahrum edenler, temelsiz rejimle- rinin daha fazla sarsıldığını hissettik- leri gün daha müstebit kesilirler, İs- tibdat hiç bir zaman cesaret ve cür'et ifade etmez. En büyük gaddar, en bü- Bizde yeni devlet, bir cihan karşısın- da, en büyük, en hayati mücadeleyi ka- bul ettiği günlerde dahi efkâri umumi- yeyi günlük ifadesindenm mahrum etme- miştir. Bu memleketin rejimi ile mağ- rur oluşunda; bu rejimin efkârı umumi- "oynar, Ben Umumi Harpte gazeteciliğe baş- ladım, Büyük harbin felâketleri ile mütarekenin ilk yılının faciaları içinde toyluk ve staj devrelerimi — geçirdim. Anadoluda yeni devletle ayni zamanda başlıyan yeni gazeteciliğin ilk satırları- nı yazanlardan biriyim, Fikir ve politika gazeteciliğinin en müsbet sütunlarında da, en müfrit, gü- rültücü ve hattâ mer” ve bazan İkaba- lhık gösteren sütun; da çalıştığım günler oldu. Bir çok - ,«a memleket- lerde 'en norma| şartlar içinde bile ga- zeteciye reva görülen sayısız tazyikle- rin hiç birine, yeni Türk devletinin ogünkü ve bugünkü hayatında tesadüf edilemez. Bu hal yeni Türk devletinin en buh- ranlı günlerde dahi “matbuat hürdür,, şiarına ne büyük sadakat göstermiş ol- duğunu açıkça anlatabilir. O günlerde gazetecinin, şüphesiz, a- rasıra; Diye düşündüğü vakiydi. Gün geç- tikçe hâdiseler bu teredd'ilün mâna- sızlığını göze vurdu, nihayet bugünkü “Türkiyede matbuat hürriyetinin yerli, esaslı bir manevi müessese ve hattâ bir an'ane,, Oldluğunu bilen adamdır. Ve bunu bildiği içindir ki bu memlekette rejimin kuvvetine, devletin yüksek ku- manda manivelalarını idare eden zekâ ve bilgiye, civanmertliğe sarsılmaz bir imanı ve hayranlığı vardır. Bu satırları bize yazdıran şey arkada- şımız Server İskit'in Ankarada baslır- dığı bir eser oldu: lik Türk gazeteci “Agah Efendi,, nin hayatını büyük bir dikat ve titizlikle mütalea eden bu eseri okuyunca, ilk Türk gazeteciyi boğan şartlarla bugünkü gazeteciyi besliyen şartları biribiriyle bir daha karşılaştır- mak imkânını buldum. Bunula beraber burada yaştığım bu mukayeseden bah- sedecek değilim :Bu mukayese ne dere- ce ilk gazetecinin aleyhine is Agâh E- Nizametlin NAZif Kİ Gazetecilerin piri merhum Agüâh Server İskit, kapağının tertibine va- rincıya kadar güzel olan bu eserinden bize hisse olarak şu cümleyi uzatıyor; “Agâh Efendi, Türk gazeteciliğinin Bunu Türk gazeteciliği çoktan kabul etmiş bulunmuyor mu? Biz Agâh E- fendi pirimizle kendimiz kadar Türk irfan âleminin de, Türk irfan tarihinin ide gurür duyduğuna esasen inanmışız- dır. Eğer dostümuz Server, eserinin sik- | let merkezini “Agâh Efendi,, nin muh- telif meziyetleri üzerinde yapılacak bir tetkikte arasaydı daha doğru hareket ederdi; ve eseri hazırlıyan azmini çok müsbet bir hedefe tevcih etmiş olurdu. Bir hedef ki * bütün Türk gazeteciliği tarafından bir kutup olarak kabul edi- lir ve yeni Türk gazetecisinin nescinde kullanılacak malzemeyi göze vurmuş ©- lurdu . Server'in eserine dayanarak pirimiz Agâh Efendiyi terkip eden meziyetleri şöyle sıralayabiliriz: 1 — D'plomat olması, (Atina sefirliğine yükselmiş, Paris sefaretinde bulunmuş, kendisine husu- si ve mahrem Mmemuriyetler verilebil- miş.) 2 — Devlet adamı olması, (Posta nazırlığı yapmiış ve bu işte, postalar üzerindeki kapitülâsyonları kaldırabilecek derecede, hattâ meşhur sadrazam Âliyi kıskandıracak derecede bir muvaffakıyete ulaşmış olması. ) 3 — Hak ve adalet adamı olması, (Fevkalade — mahkemelerde reislik yapması, devrinin en büyük salâhiyetli hukuki meclislerinde devamlı işler al- ması ). 4 — Ekoönomi politik'in cahili olma- | ması, 5 — İdare adamı olması, Muhtelif mutasarııflıklarda geçcn ba- yatı, halkı çok iyi.tanıdığına, halkı ida- re etmesini bildiğine bir delildir. 6 — Yorulmaz bir müdekkik olması, 7 — Vakur ve imposant olması, 8 — Sempatik olması, ve heyecanlı adam olması, Gerek Avrupada gerek — memleketi- mizde, her temas eltiği insan tarafın- dan sevilmiş adamdır. 9 — Dil bilmesi, kitap sevmesi, mu- allimlik etnrekten hazetmemesi. * Gazeteci sinirli adamdır. O ferden hocalık yapmaz. Okur, bilgisini daima arttırır ve kürsüsünden yani sütunla- rından ders verir.) 10 — Toprağı sevmesi, (Bu sevgi vatan sevgisinin tam ken- disidir. Hiç kimse bir çiftçi kadar va- tansever clamaz.) # * « Bu memleket efkârı umumiyesini ak- gettiren gazeteci kadrosunda, bu mezi- 31 BİRİNCİKÂNUN — 1937 Ka razama ; . .-| Hulyalar günü YILIN son günü... Gerçi bu güü ile yarım arasında bir fark olmt yacak; sadece mektublarımızın tarih ye“ rinde 7 rakamı kalkıp yerine bir 8 beli" recek. Doğrusunu isterseniz buna da he- men değil, birkaç günde alışacağız; eli- miz, sanki kalemimiz kendiliğinden bir 7 koyuverecek: üç yüz altmış beş gün €V" vele imkânsız bir rücu arzusu... | bu gün ile yarın arasında bir fark olm- yacak ama bunu gönlümüze anlatma- nm imkânı var mı? Bir 7 nin 8 oluver” /|-mesi bizde, ümid ve korkular icad eden küvveti harekete getiriverir. 'Yeni yıl Bİ- 'xiyor, aceba bize.neler getirecek?... Geçen sene 31 ilkkânunda kurduğunuz hulyaları hatırlryor musunuz? Hattâ O gün, günlerden ne idi? hemen söyliye- bilir misiniz? Bir parça, yarım dakikâ düşününce elbette bulursnuz: ıı'ıacleı'ı'îk_i bu yıl cumadır, geçen yıl perşembe İdi. Fakat bunu hafızanızla değil, ancak bil- ginizle bulursunuz. Fakat eski ümidleri bulmak için henüz hiç bir çare bilinme- diği için 31 ilkkânun 1936 perşembe günü bulduğunuz hulyaları şimdi kat'i- yetle söyliyemezsiniz. 1937 yılr onlardan hangilerini tahakkuk ettirdi? hangilerini, hararetle istenilen bir şey halinden iste” nilmiyecek, siddetle korkulacak bir şey haline getirdi?..; Onları hiç düşünmeyin, 1937 yılmda- ki hayatmızın muhasebsini yapmağa kalkmayın, 1938 yılı için hulyalar ku- rün, unutacağınızı, üç yüz altmış be$ gün sonra hiç bir kıymet vermiyeceğini” zi bildiğiniz hulyalar kurun. Yıl sonü, hulyaya , davet günüdüf- Hulyaya, yani her şeye: sihhate, yenili- ğe, seyahate, saadete davet... Fakat bü- tün bunların asıl zevki düşüncesinde de“ ğil midir? Sihhat, zenginlik, saadet için- de olan adam onların zevkini çıkaramâz; çünkü her iyi şey, onu kaybetmenin kör* kusu ile beraber gelir. Onun zevki ancak dışarıdan saftır. Büyük seyahatlerin asıl eğlencesi, ha" zırlıklara da başlamadan önce, kararı vermek' üzere olduğunuz günlerde değil “midir? Her yeni yılım da asıl zevki, . 'sonkânuna ayak basmadan önce, 31 ilk- kânundadır. 31 ilkkânun... Sende bir şeyin bitip bif yenisinin, bilmediğimiz, bilmeden özledi- gimiz, içimize bir korku çökse bile yine özlediğimiz şeylerle dolu yeninin başlı" yacağını haber veren şeylerin tatlılığl * onların sihri var. Duvarda incele ince- le son yaprağına inmiş, erimiş olan tak* vim yarın kalkacak, yerine üç yüz alt” mış beş ümid, üç yüz altmış beş hulyâ dolu bir takvira gelecek. 31 ilkkânun, sen yılm en güzel günüsün, çünkü ne_a- lacağı bilinmiyen bir yeninin müjdecisi” * Nurullah ATAÇ - — Hükümet tarafından satın alınâ? Şark Şimendiferleri kumpanyası aleyhin? açılan bir dava Devlet tarafından satmalınan Şaff şimendifer kumpanyası " memurlarında? Mevlüd Mustafa ve Mehmet isminde İ ki kişi, şirketin tasifye memuru Zeki * leyhine birinci ticaret mahkemesinde bif dava açmışlardır. Kumpanyanm bu iki eski memurt tasfiyeye uğrıyan şirketin; gayritürk © lan bütün memurlara ikramiye i halde Türk memurları bu haktan mah” rum etmiş olduğu iddiasiyle dava lardır. Henüz tahkikat safhasında bulunzf bu dava etrafmda şimdiye kadar al memur dinlenmiştir. CUMA “İET BİRİNCİKANUN — 1937 Hicri: 1356 — Şevval 28 düşmanı yabarıcı hâkimler îağa_fîffda'ı/î H I_ı_izı_r_nğ_(*lfn_!_ızîibatı__ıı_:mğ, ve bu garib $i fendi ile bugünkü gazeteci nümuneleri yetlerin hepsini birden elde etmiş un- Güneşin doğuşu Güneşin batıf | rilmiş bir Versay kararıdır. Biz ise vüziyer ortaaan kalkmalıdır. 4| arasında yaptığım ikinci bir mukayese | surların çoğalması, Türk gazetecisinin 7,26 16,50 sız olarak yırtmış |, de © derece “pirimiz,, in lehine netice isi tdi *Gün dönümü fırtınası sayı kayıtsız ve şarts yor Alman mile S RSSESERERNEREEEREEELİREN SAREREAERACININMETN B netice | temennisi ve emelidir. Vakit Sabah Öğle Ikindi Âkşa: vataı te bulunuyoruz. Geriye kalıyor . b vermiştir. n : Nizamettin NAZIF — | eZ 5,57 12,17 14,37 16,50 18,28 5,30 — —

Bu sayıdan diğer sayfalar: