’.;ît'c:ı dışarıya bakıyorum. Yağ- kmk(hrnna devam ediyor. İstanbu- sokaklarında, gırtlaklarına k?'nura batmış yürüyenleri görür Yorum. Birdenbire aklıma tufan Nuh hazretlerini düşünüyorum. i (_hr fırtna... Karr çıkarmız a- 3 veriye kalan yağmur fırte & e v yağı Irtı yor. Kalamım" için- y .ı,dıınl.ırı 1 için fili emirber olarak ayır- 7_1 er şey olup bitmiş, her şey ha- A b van gemiye yerleşmiş- n yapacak şey, kendi- İyırdığı )crde şöyle sirt üstü uza- rmaktır. 'Jö)': hareket — etmiştir. “*Tam dalacağı sırada yukar! ü p a lakırtıdır. başlamış. Bakmış ola: değil, seslenmiş: ğ , H ortumunu. söl İğ, aa götürerek küçücük gözlerini | Fevirmiş. İnce sesiyle de: x.n-'::"ı ! demiş. 5*1; fazretleri, hâ en r edegelen takırtıy imesini söylemiş. » neden sonra dönüp - gel- '*!md" görününce Nuh sormuş: l“lıı yapryormuş bu takırtıyı? SIrkayak kulunuz efndimiz hazret- | ı kimin yle takırtılar bir | / Istanbul konuşuvor Denizaptal mahallesinde Müthiş bir bataklık içinda yaşayan san e| binlerce vatandaşı Belediye derhal harekete geçerek bugunku feci vaziyetten kurtarmalıdır Yazan: HABERCİ ! | İ j İstanbul şehrinde bataklık içnide ya. gayan koca bir semt varmiış, Şehremininde dolaşırken, bunu bana | çok act bir Jisanla anlatmışlar. Fakat | ben İnanmamıştım. Ne de olsa medeni sayılabilecek bir şehinde, Anadolunun en hicra köşele- rinde bile bir misline rastlanamıyacak derecede berbat yerler görebileci nasıl inanabilirdim!., Şu İstanbulun dört bucağını, en ak- la gelmez yerlerini aylardanberi dola . geyörum. Açıkta akan lüğımlar, çamur« lu, bozuk sokaklar, hava almaz evler ve hunlara benzer daha bir çok şey görs düm. Fakat Denizaptal mahallesinin bir eşine daha, hiç amma hiç rastlamamış. tım . Yukarıki resimlere bir kere bakını: bu resimlerin İstanbul içinde alındı. na şaşacaksınız. Sonra unutmayınız ki, ben ve fotografçı arkadaşım, bu mahal- | leyi yedi sekiz gün evvel, yani havala. Babıfli cad- nden olacak « aklıma srak | sanın aklına Ta. t "Lışla gariptir ama, pek ız değildir. ideyi Nuhun gemisine benget- k dahi, içerde birtakım an- kırtılar yapanın kırkayak ola, Vl'mım—m— - İi “Oduralarını gçıkaranlar, bunları bir biz de rahat bir 1': başrmızı dinlesek, e hz tak ;rnvzayı ayırmuya | *nleri döven adam| 'n'ıhlınm oldu ıx. ki akşam İzzet isminde bir kö- 3 ı* kla seyretmek üzere bir gazi- & )IR'"W< orada, karısı Mukadderin 5ı, "'3!1_ oraya :eldııım gnrmılş ve ”Mwıe—m»k kendisinı şası başlamıştır. O es. voda bulunanlardan Fatihte o- Fahrededlinle karısı Şükriye bu ka- ç Un aralarını bu.nmc Mr riş leı , ü eye küfretmiştir. Jet fzerine İzzet yakalanmış, dün Sülh ceza mahkemesi taralından " Stten Üç gün hapse, döğmekten de rın hafatlarca bir yaz mevsiminde İmiş gibi devam ettiği günlerde gerzdim. E- peydir yağmur yağmadığı halde, o gün Denizaptal mahallesinde gördüğümüz manzaralara ancak Almanyanın meşhür Mazari bataklıklarında rast gelincbilir- di. Tramvay yolundna, Cami sokağı de. nen çok çamurlu, fakat yalan yanlış bir Arnavut kaldırımı döşenmiş olduğu için soriradan gördüklerimize nazaran daha iyi bir halde bulunan bir yola sapmış- tık. Bu yol bizi, Denizaptal mahallesi- niğ geniş, meydanlığına çıkardı. Meytdanlık diyorum, bunu ancak a alışkanlığından 'Yoksa çıktığımız yer geniş bir bataklıktan beş. ka bir şey değildi. İrili ufaklı bir çok çocuk, cakta bir az küru tepeciklerde oynamakla söylüyorum. köşede bu kalmış veya henüz kurumuş toplaamışlar, sözde oyun Meydanın her tarafında içerilere doğru muhtelif sokaklar uzanıyordu. Bu so- koklar da, ortadaki iğrenç bataklığın devamından başka bir şey değildi. Çocuklardan bir kısmmın yanma *0. kulup: — Buraları nazıl şey böyle? dum. Garip garip yüzi meşgüldüler. diye sor- üme baktılar, »— Şimdi gene çoliyi amca, siz yağ- müurlu bir zamanda gelmeliydiniz. de, asıl o zaman görürdünü — Peki evlerinize nasıl gidip gelir. B #t para cezasına mahküm edil- Ba, — Tezenin Boy kalfasısı BDoy (ştirde) köşesinde srvaları dökülmüş uzunca bir | kule gözüme çarptı.. Çamurlara bataçıka oraya doğru ĞN — yürüdüm. Dört tarafından sızan sular, İşte Denizaptal mahallesinden başka bir manzara, ileride görülen sivri duvar, yazıda bahsedilen çeşmedir. — O zaman sokağa çıkmayız ki, yal- nız mektebe gidenler çıkarlar, onların da iki ayakkabıları vardır. Mektepte de- ğiştirirler. Z — Ne vakit kurür bu çamurlar? —- Hiç bir zaman!.!. — Nasıl olur canım.. Bu sefer grupun içinde en büyük, yaşlı görünen bir çocuk, elini uzatıp ba. taklık ortasımdıki suları gösterdi, — Bakınız, dedi. Bu sular yeşillik bağlamıştır. Tıpkı bir dere gibi. Yaz, kış kurumaz bizim mahallenin çamuru. Ağustos veya Temmuzda bir kısmı kuü- Tur gibi olursa da, şu su terazisi yanm. daki çamurlar, her raman ayni vaziyet- tedir. Bahsedilen su terarisi nerede bakındım. Ve nihayet diye meydanın bir Lügatnâmei Zâhir TOÜRK DilimdE &N MÜZ'TAMEL. KELMAT VE TABIRATI WAM KALALIYAM ( D, a— e Boyacı,.. Boyamak (göz) etraftaki bataklığa yayılan bu yer, söz. de bir su terazisi idi. Altında da bir göşme vardı. Çeşmeden su dolduran genç bir kadınm söylediğine göre bu Halkalı suyu imiş. Fakat çeşme ve Üzerindeki tertibat bozuk olduğundan, sular hep sızarmış. — Burada Terkos yok mu? diye sor- dum. Bu sualime, o civardaki evlerden bi. rinden çıkan, mütekait tavırlı cevap verdi: — Yok oğlum. Bu civarda her yere çeşmeler yaptılar, bize Terkos getiril- Susuzluktan — kırılmıyacağımızı bilgçeam, bir-gün şu çeşmeyi de kökün . den yok edeceğim.. Çünkü burası tam bir sivrisinek yuvasıdır. Şimdi bu mev- simde bile evlerimizin açamıyrouz. Yazın ne çektiğimizi ârtık siz düşünün, Yalnız bu çeşme değil, ta- bit bütün bu bataklık ta sivrisinek ya. pıyor, Fakat işin başı çeşmenin üzerin- deki şu duvardır. Belediye, zavallı insanlarla ne vakit meşgul ola- caktır, Bilmiyorum?. Çeşmenin yanından ayrıldıktan son. Ta başta başa müthiş bir bataklık olan zavallı mahallenin bir çok sokaklarında dolaştım. bir zat buradaki Halktan bir çoklariyle konuştum. Hepsi de belediyeden acr acı şikâyet e- | diyor: — Böyle bir yerde oturan bizlerden üstelik bir de yol parası alınıyor, diyor- lardı. Ben burada, zavallı Denizaptal ma . hallesi içim, fazla bir şey yazacak deği- lim, Fakat bütün bir mahalle halkımın dileğine tercüman olarak, belediye rei- sinin nazarı dikkatini celbederim. Bir gün mutlak gidip buranın halini görsünler. O zaman eminim ki, İstan. bulda, hattâ bütün memlekette bir eşi- nedaha tesadüf edilmiyecek bi yette olan bu mahalleyi, bügi kunç halinden kurtarmak içi mekanizmasının derlal harekete geç - mesi için, derhal emir verdirecek ve bu işle bizzat meşgul olmak ihtiyacını du- HABERCI erelerini | Heor tarafı tam bir bataklık olan De, nizaptal mahallesindeki zavallı çocuk- Tar ve bu mahalleden bir sokak Tarih diyor ki: Gülünç buyruklar o SMANLI tarihini — inceliyocek bir okuyucu, — muhakkak bir çok gülünç vakalar, garip hâdiseler le karşılaşır. Bilhasta, padişahların verdikleri garip emirler, bükümler insamı gülmekten katıltacak kadar tuhaf ve gülünçtür. Bu emirler, en ziyade, — padişah buyruklarının itirazsız kabul edildi- Fi devirlerde verilmiştir. Tamamile “hüsnü ifa,, odilmiştir. Maamafih, gülünçlüğü, tuhaflığile beraber, bu emirler, bu hükümler içtimal nizamı baştan başa bozmuş, vatandaş hakkını hiçe indirmiş, hat- tâ tanımamış, yüzlerce vo yüzlerce yılların düşünen insanlığa telkin ct- tiği esasları, güzel şeylori, altüst et miş,iyi hisleri körletmiştir. Üçüncü Muradın, 903 de İstanbul kadısına, Rumelideki kadılara, “Der gâhı muallâ çavı arından Çingene tayfasına subaşı olan Bâli çavuşm,, gönderdiği hüküm, gülünç emirlerin şaheserlerindendir. Üçüncü Murat bu Hükümünde Çin- genelerin, besledikleri at ve kısrak- lara binerek yollara inip soyguncu- luk yaptıkları için; bundan sonra a« ta binmelerini, kısrak beselemeleri- ni yasak ediyordu. Tuhaf bir idari tedbir değil mi? Padişah bu emri verirken akıl öğ retmeyi de unutmadı, böüyle bir ihti yaç karşısında kalacak çingenelerin araba ve eşeğe binmelerini tavsiye etti. Ya “Emri şeriato riayet,, etmiyen ler görülürso no olacaktı Üçüncü Murat, bu gülünç, komik emrine rağmen, bu noktada komik- Hiği unutmuş, pek insafsız — davran- mıştı, Çingeno tayfasından biri nta biner, kısrak beslerse tatbik ettire ©eza şuydu: İdam! Birinci Abdülhamit de Tünç bir emir yermiştir. 1100 yılında idi. rabi seven, eğlence düşkünü bazı — “süfehayı İs- tanbul,, uşaklarına kadımların - giy- dikleri "sıkma ve şeritli ve yakası oymalı ve yenleri sırmalı kaftan ve Ana göre entari diktirip giydiriyor lar,, karşılarında böyle hizmet etti- riyorlardı. Padişah bunu duydu. Son derece canı sıkıldı. Hemen 'bu makalet et- yarı hane,.rin terkedilmesi bhak- kında bir emirname neşretti. Emir- namede otuz yıl evvel uşakların giy- dikleri elbise gibi Yeame,, giymeleri tavsiye ve kimde böyle elbise görü Türse haklarında ağır — muameleler yapılacağı Hân olundu. Emirnamede terziler hakkındaki ceza pek dehşetli idi. Uşaklara böüyle elbise diken terziler derakap asıla- caktı. Böyle gülünç emirlere yalnız Türk tarihinde değli, İslâm tarihinde de rastlanır. Meselâ, Mısırda darlık eden tarihin mı—shur müste- (Lütfen sayfayı çeviriniz) Hüseyin Rüştü Tırpan böyle gü Boyu devrilestct... Bozdurmak (para)