25 Aralık 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14

25 Aralık 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AĞ | : )ım j GİZEN "e a e r K © kalar 180 'KAHRANAN KRTx. mak İstiyen Raskasın kabahati. Bu sa- bah sizi takip etti ve şimdi, sizin, o gehç güzel kızı, Kardinalın elinden ka. çırmak hususundaki harikullde —hare- ketinizi öğrenmiş buluruyor.. Onun nerede olduğunu da biliyor. — Raskas bunu biliyor, öyle mi? Sen - Priyak bu cümleyi alçak bir sesle mırıldanmıştı. Korinyan bunu güçlükle duyabildi ve sesinde öyle garip bir sükünet vardı ki, Korinyan sendelediğini hissetti. — Evet! dedi, biliyor. Fakat sadık kulunuz Kor'nyan da — uyumuyordu.. Baron cenapları, o alçağı ben dar bir salona kapattım, koşun! Derhal ora- ya koşun! Fakat çok rica ederim bet- bahtı. öldürmeyin! Biliyorsusuz, ki benim dostumdur. Sen - Priyak, biran içinde, atına at- lamıştı. Bir dakika sonra, &tınm nal sesleri duvyulmuyordu bile, Halbuki, Korinyan hâlâ bağırıyordu. — Raskas, dostumdur! Çok sevdi- ğgim bir dostum! Ve, Sen « Priyakın kendisini, ârtık görmesine imkân olmadığını anlayın- ca, mıtıldandı; — Mükemmel! Şimdi, Kard'nalın ya- ruına gidelim! Doğrusu, biraz sonra Rişliyese gidecek olan kafileyi takip etmem İâzımdır. Raskasın nasıl boğaz- Tandığını görmek zev'i'nden mahrum m. Sen - Priyakın “a, çam ağa cına nasıl asılacağın görmek isterim.. Doğzusu mütkeamel bir faaliyet! Bir taşla iki kuş! Biran sonra, Korinyan Ruayal mey- danma g ve biraz sonra, Kardi. nalım odasın? giriyordu. ANNAİSİM TEVKİFİ Ayrı saate doğru, Kozt dö Molüs düello üstadı Trankavel ve kalfası Mon taryol, Bel Ferronyer,, lokantasının küçük s2lonunda, masa başında oturu- yorlardı. - “Kont dö Molüsün garip ve ayyaş uşağı —— — - -— Verdur, onlara hizmet ediyor ve şişe- lerin dibini boşaltmaktatı geri kalmı- yordu. Madam Rozali, kendi ellerile, onlara mahsus, nefis yemekler hazırla- mıştı. : Bu şahane ziyafet bir fikirdi. Ve bu fikri Roz vermişti. Molüsle Roz, büyük bir asilzade ve Jokaptacının kızı arasında, garip Fikir ve zevki selim beraberliği vardı. Ne birisi, ne de diğeri aşkı düşünüyor du. Haleti ruhiyeleri, gayri ihtiyari, yekdiğerinin saadet ve memnuniyetle- rile alâkadar olmalarını intaç ettiriyor- du, Mözelâ, Roz tesadüfen müteessir- se bu teessür Molüse de sirayet ediyor ve genç kız bu teessürünü ona anlatı- yordu. Molüs de dertli olduğu zaman- lar, bu derdini - her nedense - genç kızım yanında unutmağa çalışıyordu. Molüs, her gün, en aş:ğı bir defa, bu lokantaya girmeden rahat edemi- yordu. Fakat ekseriya Rozla konuşmaz, sadece, onu, yasından — geçerken, selâmlamakla iktifa ederdi. O zaman, genç kız, onun yanına yaklaşıyor. ve neden sıkıldığını soruyordu. Molüs de birkaç kelimeyle ona cevap veriyor- dü. İşte bu kadar. Bü son günler, genç kız, Molüsün pek fazla endişeli ve dertli olduğunu görmüş, daha doğrusu hissetmişti. Çün kü Molüs, hissiyatını, h'çbir zaman çehzesine aksettirmezdi. Roz uzun bir tereddütten sonra, mutat lâkaydisile ona şöyle demişti: — Öyle zarmed'yorum ki, mösyö lö Koht. pek büylük bir dert veya en- dişeyle, zihnen meşgulsunuz. — Filhakika öyle, matmazel Tran- kavel, Trankavel çok sıkiliyor. Benim evimdedir ve kendisini harap ediyor. Onu bu inzivadan kurtârmak için bir çare arıyor. Fakat bir türlü bulamıyo- rum, — Dostunuzun bu derdine s€brbi. yet veren nedir? Bunu size sorma: ma müsaade eder mis'niz? YAZA AT Drsnı Yuzm SİZİi KORUYAB İ ’iN KENDİ PERİLER KARAR- EZDONLAR / KİMSE ÖCERİ GETİREZ a DiRnetei R İKENDİZ. KAHRAMAN KIZ 431 Molüs garip bir tavırla cevap verdi: — Aşk derdi! Roz Ürpermedi bile. Palkat bir daki- ka kadar sustu, Ve içinde, artak çok keskin bir kulağın düyabileceği gayet hafif bir heyecan titreyen bir sesle tektar sordu: — Demek sevd'ği insan tarafından sevilmiyor, öyle mi? Molls yavaşça cevap verdi: — Bu bir şey değil, çünkü bütün samimi aşklar, nihayet aşk tevlit wder. Fakat Trarkavel, onu kendisinden aşılmaz bir mani ayırdığını zannediyor. Sevdiği genç kız asildir.. Yani demek tstiyorum ki, bir kraliçe gibi asil, hal. buki Trankavel öyle değil. Roz, bu sırada içeriye giren birkaç zah'ti karşılamak bahanesile, — süratle döndü. Sararmıştı, fakat öyle hafif sararmıştı ki, hiç kimse bunun fatkma va amazdı. Şöyle düşünüyordu: — Doğru, yüksek asalet — sınıfına masüp bir genç kız, hiçbir asalet un- va't olmayan bir erkekle evlenemez. Ar” olmayan bir genç kızla, asil olan bir >rkek azasında da, aymı aşılmaz ma- niler mevcuttur, Raskasla Korinyanım, malüm hü:re- lerinden çıktıkları gün, akşam Üzeri, Roz, Kont dö Molüsün lokantaya gi- rerek, kendis'ni selâmladıktan — sonra mutat yerine oturduğunu gördü. Genç kız, Molüisün dostunu inziva ve der- dinden kurtarmak için bir 'çare ara- mostr. Bvvelâ Korzt hizmet ed'lmesini bizmete'ye söyledi, sonra da, onun ya- nıma yaklaşarak şöyle dedi. — Mösyö 16 Kont, biliyor musunuz ki, bugün yirmi beş yaşrma girdim? — Biliyorum, matmazel, günkü sizin doğum gününtüzü biliyorum. Rozun sakin ve güzel çehresindo, hafif bir sevinç ifadesi bel'rdi. Molüs onun ne gün doğduğunu biliyordu. De- mek, ki kendisile meşgul oluyordu. Onun sakin cevabı, ihtimal en büyük bir komplimandı. Roz, kısa bir süküttan sozra devam ettir — Yarın burada ziyafet vereceğit: — Eğer Mösyö Trankavel, dostlarımıza verdiğimiz ziyalette hazır - bulunmayi kabul ederse, bu cidden bizim için bü* yük bir şeref olur.. Molüs bir nevi isticalle cevap — vef* di: — Onun namına söz verebilirim, matmazel! Roz yavaş fakat tatlı bir sesle! — Teşekkür ederim, Mösyö |Ö Kont, dedi. İşte, ertesi pünü, Korinyan Kardinâ* lin yanına koştuğu sırada, lokantadi, mevzubahs ettiğimiz güzel ziyafet $0” na eriyordu. Montaryol, elinde şampanya kade- sile bağırdı: — Vallah, billâh! İsanın kanı N# mına! Şeytanın &limü nammna. 'Trankavel ciddi bir tavırla onun nü” ralarını kesti; — Bu da ne, kalfa? Sarhoşluktan, ayak üstünde — duf” mayan Verdüur kekeledi: .— Sarhoş da ondan! Montaryol da: — B':rî':mînler. sevinci ifade edefi üstat! dedi. Dün sizi ümitsiz bir VW ziyette görüyordum.. — Ve Kontun evini, yemin ve Mt ralarınla çınlatryordun. — Bu î: ıztırabi. ifade edîyard“; üstat! Ne yapayım? Beni birka çhı!“ karşısına çıkarın, kılıç benim ytf—" konuşur. Fakat d'lim pek patar dır! Bunun için işi yemine döküyü” rum. Vakı& bir külhanbeyi gibi atıyor ve yem'n ediyorum ama, başki hitabetimiz olmadığı için bunlar hatipliğ'mizdir. Bu sözler üzerine Montaryol kadf —— bini bir yudumda midesine lnd'l'"—"_ yerine oturdu. Kont dö Molüs d&

Bu sayıdan diğer sayfalar: