TPİLCERMALMAİP UDSÜE SAA ee #üLERİTUT YELO) AA HOADA SORUSOA STUNMI VP DYT gel EKERİ ” TİPE D vrmaraz — V — lettara -9907 YOLLTOP TIUFEK AUVULUDYDP SA HIPGLEN FUPUYUA UUU N $ | “anö i9nö ianö iapumumm UU 29 gaö iğmd öny yaKma *gn3 Trparaley SA TPULUZ VOP “apdos nun3npro Gu Uyuyu DDHAYA — TPASA GEAS0 VUO NLKON DAYP NPUM NN Na — -s1 Uyegsu HÜUPYEK OKMAYI SA “ApoAKTUTANS aKIP “türpiresi -ey urept ça XUAU UEŞLOĞ Yavtraz Çİrpes3 un $ porm5) TPOKOS TASPALYA CU ÇİSCU YAYTISI TEZUĞON * -t3KaĞ “EUNSMON A3SOK DA 'EPASZ YA JOYzOS N BUYPUY “YPNST I9i EnuLloApSI YANTAK UEPAEIYUĞNU PATES A ipejğeg tKLUMOY ELKLANA EÂCINE EpuNseLrE ULTEYYEgdU ' eKvpey Uuyo Ertuyryo epyegou tarege K *dULmEn UNeNg -3 uğç yUNLAoN ndnA YAKAA “Tanr03 mug3 nuo vv Kağ 4 Ua9a3 * &3 DOPULA aP “PPD SUNPOSÜYORUDA KEP 39 YER — p iögen va “OLaA PPP UL0S 29P “UUYEK SYA 10p ayULU SUM — T EYEDİYAŞIZ BekA AELÂDADI. ÇOTİLLLİNR YOLUŞO DONDUZD. DAİŞONE ELOPLUYN A “oplam uoduugyonunza ptoo sep 39p “anp 'UYER dYITaI JaP YOLAĞSASA SUM — £ BINOSU A9IYITU d0P GEĞ UZAL — G zUp9A GDAMI YUZDYO DOKULUYU DAOTTUNS KYDPIĞDİY weit A *eo gona Parp pun Soğyoyu sap yordde Oz pp UY PUNJA 008 9PP SAP YOPRPUI YOŞE VU 2OP T9 “YOrP (ÇtRH334406) YeAPINPAS NP Puf “YEY HAYOSA PUNJA OOL HustnuoyaA YONANZ HLAD SOYDIOLMA UAS 19 TEH — Z | g amu aşp “yurtlon UTEIN 30P SİĞ TETUM pun *yorumz. dap »oym “JSEy vapunzağ np Sep 'PisD SUP OT YSTULUYU 'püNaALA aHd Say funpnona a Hsoy IŞeyek Jiğ vsuos * TENULİ. ğğEğEEFEğgîğ%' ğ“;;îğâğğğğ.ğğ e GelrS Pi : ğğ% giT ğîğlğ% ; Ş İşsç £ B oB K ik Hiki Di ğeE bsi gK g'! ş!Eiî îv HE T _îîgââş&îşg'g PöRİg ARişekl > HUHU BEPİFetEegtEi 3 HL elti SHUT SiseoEEfeliş! : HİHL teklelaa | BEbİ : KAHRAMAN KIZ Tizş , Oğlum, bir an evvel yeni sarayı- Kâh, Tâzımdır. Bu ikamet- Artık size lâyık değil.... —'“W 'Ö ayağa kalkıyor. Yüzü mos- . Çehresinin Sllmaz Hrirıdıhwuinhi;:ıdgşğ H bir Kardinal "”“üâîmâka üm ıMbırıbuıyığıhlhıpdı h.:l—nıunyw ıwchklbııınymhibemd: Ti SAYAYT olacaktır. de.ıâıluhiyıkülıluüb— WMJMMW uallim, Rişliyö ise isyan :ı—ı““hhılbl—mm-uuı: h"..'“'hıymvıplın vahşi bir - m“i.h"hıî dakika geçiyor, Sonra L Aalçak, fakat sert bir sesle: Okuyun!... u,"'p—mmw alıyot, Sabahtanberi tekrar — ediyo- .'"“" gönkü sizi dîıı!eıılme ibüi haşmet, geref ve... bu elzem bir şeydir! — m R'şliyöye, odalık olarak antak kraliçe- lüyıktır!.... İhtiyar rahip hiddetle ve âmirane bir tavırla: — Bu mektubu göndermiyeceksi- niz1.., diyor. — Bu mektubu bir saat !shdı Korinyan, saraya götürecektit !... Peder Jozef ağır ağır ellerini sema. ya kaldırıyor ve acı bir ümitsizlik için- dc incilden bir cümle muıııw Ayul saatte, ıımo ıoıııındı. An. nals dö Lespar'ın ikamet ettiği binada, birçok kapıları bulunan bol ışıklı bir sa lon... Genç kız., orada — yapayalnızdır. Gayet sakin, kararını vermiş bir - hali var. Fakat girişeceği işin, çehresini sol- durduğu besbelli.... Kendisini bütün ha. reket ve serbest bırakacak bir elbise giymiş... Belinde kısa bir ka- ma var, Annals, bahsettiğimiz kapılardan biri sine doğru yürüyor, bunu, sonra bir ikinciyi, üçüncüyü ve dördüncüyü açı- yor. O zaman, bu salona açılan odala. rın her birisinden, kılıç kuşanmış ve şap kalarını ellerinde tutan bir asilrade çı- kıyor... Dördünün de, üzerinde halâ se yahat elbiseleri vardır. Dördü de, genç, 'güzel ve zariftir ve dördünün de çeh- rTesinde ve sadakat ifadesi, göz lerinde işe, ayni aşkın makesi var, Böy- lece bir araya — geldiklerini görürke şüphesiz, biribirlerini - tanıymca, — bir hayret jesti yapıyorlar. Annais, birkaç saniye, onları, güzellik, sempati ve ay- ni zamanda ıstırap dolu bir tecessüsle — Mösyö dö Fontray?... Diyor. Astlzadelerden biri, büyük bir hürmetle eğilerek cevap veriyor: — Benim! — Mösyö dö Şever?... Bir ikirtisi de ayni eğilişle: — Benim! diyor. — Mösyö dö Liverdan?... « Üçüncü şahıs da eğilerek? — Benim! diyor. h Ker e e K g $ Hİ örki YROE a. z e döyer İ : MiR3A Te ELL edE iç. | Y e x SORAEtGE” çetf D -3 GA Bab O İ siğeEei ıiKi GA Çd Si H3 ğ İrESİLLEĞEİ da üaü 44 ; '% ; -ğ (ETSESLİ (DDi Bizdei (6 £ YS CAİ İyiitzli Güş D0s537 *. » 5 E £ ğawf & ği Hugessi AT ” g - $ îi>g!;ğğ îîîâîhğeğğ'âğ Di AŞ möğ32Sde gallağlışbım İpiğiı YDtD0DIŞ Başkasyldaşla SA di0 Pu EP N Eee £ YA SİREŞİLMESLREŞ 3 - CA g ğm 2N Fişi ğğ%âg%ğâiigââğ SA » O ahi Zi di e p z EEŞ Ö İdigl lll S3 gb G ğ 5 BŞ idAt seylli E £ $ - / E & iğg -İ%fğgâı .: Oot ğ S İZddİd Li âğ Di ği $ 5 iNilgaelaşii 3 d G & C gplgiyi aç dtli -Si âgs W şâ&öıg > :âîg PoRŞ İTE SAĞ 38 ğa : İ 15 ;ığğugğAğ âââ ”n Bt -. & Arsil İ$alıtddığili IV3 v KAHRAMAN KIZ 5 — Vay aksi şeytan var!, Hakikaten açılmak için, şüphesiz gelişini bekliyen öyle. Kanunlar!... bir kapının aralığından içeriye daldı. O- — Rişliyöt.. Tavsiye mektubum!.. Servet ve istikbalim!... Şu halde gizli o- larak ne zaman ve nerede karşılaşabili- TİM?. .. — Yarın, güneş batarken, — beni 'Tampl bahçesinde, karşınızda bulursu- — Pek alâ! Ve şimdi, yarın, Tampl BUT .eee , in arkasında, köpeklerime yedirmek için kimin kalbini sökeceğimi öğrenmek is- terim. İsminiz! — Lâütfen, evvelâ, sizin isminiz: — Baron Hektor dö Sen Priak ! Meçhul adam, nazikâne bir şekilde şapkasını çıkarıp selâmlıyarak: — Ben Tramkavel'im! diyor. Milân Florans... Mürsi, Toledo akademileri- nin düello muallimi, Bon - Anfan cad- desi akademisi müdürü, cekrim ustası Tramkavel! Ve yeniden zarif bir selâmla ilâve e- diyor: — Yarına — kadar, hoşça — kalın, mösyöl Sen Priyak hiddetli bir tehdit hare- keti yapıyor. Sonra atına atlıyor. Vah- gi bir çift mahmuz darbesi, acı bir kiş- neme ve barot, bedbaht hayvanın çıl- Bın koşusiyle, Parisin merkezine doğru kayboluyor. Düello muallimi, lâkayt bir tavırla omuzlarını silkiyor, fırlamış - ol- duğu eve gitiyor, bir an tahta merdive- nin dibinde, hareketsiz duruyor ve mr- Tıldanıyor: — Bana bakmadı bile!.... e GAO E v T Ve VETRNARŞ Doğru! Genç kız ona bakmalnıştı. Hattâ çehresini iyice görmemişti bile. Tramkavel'in müdahalesi esnasında An- nais dö Lespar, kendisini kimin kur- tardığını merak etmeğe bile vakit bu- lamadı. Bir tek düşüncesi vardı! Sen Priyak'ın, nazarı dikkatini celbetmedern bu binaya girmek. Bir yıldırım süratiy- le Kutto sokağının köşesini döndü ve tada, geniş bir solfada bir an durarak kendisini topladı. Göğsü kabardı ve heyecan içinde mırıldandı: — Bu âlicenap meçhul benim için döğüşecek... Benim için, Fransanın en meşhur bir silâhşoru karşısında haya- tını tehlikeye atacak.,. Ah yarabbiml... Kim olduğunu öğrenmek istiyorum... Genç kiz bir an dalarak, gururunu Hayrete düşüren kalp çarpıntısını din- ledi; sonra: — Hadi! Cesaret! Ne gecikmiye, ne de mülâyim olmağa hakkım var. Dar bir yola girdim. Beni mahvedecek bir uçu- “ama gitsem bile, sanıma kadar gitme- llylm. . lelln muıDIni niıı yuhm en Üst katına çıkıyor, ve damların altına, güzel bir ikametgâh haline getirdiği tavan arasına giriyor. Ufacık bir p::— tereye doğru koşarak bumu açıyor, yük ve güzel bir bahçenin Üüzerine eği- liyor: — Onu, on gündenberi bu srranın üzerine oturmuş bir halde - gördüğüm gibi, tekrar görecek miyim? Bu bahçe, Annaiş dö Lesparın ika- met ettiği binanın arkasında uzayan bahçedir! Bu Trankavel kimdir? Bu hikâyede anlatılan hadise ve hareketler, bunu bize öğretecektir. Yirmi iki yaşlarında, uzun boylu zarif, kıvrak şen bir genç. Hayata karşı bir acılık nişanesi yok, Takat sadece arasıra çılgın bir hiddet! Vakur ve ma- sum bir çöhre, kendiliğinden krvrılmış bol saçlar, mert — ve kurnaz bir bakış, nüktedan bir ağız, üzerinde küçük ince kıyıklar - bulunan — zarif — dudaklar. Tasvir edilemiyecek umumi bir ahenk, âlicenaplık ve mertlik ifade eden bir bilkatin tevlit ettiği dayanılmaz bir sempati ve nikayet bütün bunların ü- überfülit; mit Sachen, oder mit Menschen voll. #ngefâkr; was vrir nicht genan wissen, daran getan, Tch danke Euch!” Das war nicht sehön. Aber MWir sind auch nocb nicht am Ende, .ş 4| a |