9ön Kiza :rm bir güvercin odaya girip Skğiyy Ulmuş; kanatlarıyla saçlarını İ bir müddet Miltoya bak- Ealüge Kt birdenbire silkinmiş, fev- Vermiy SÜZel endamlr bir kadm olu- MA Ve tatlı Besiyle demiş ki; itinda ü ima güzel kız! Ümitsizlik V, lsin! Yarm öğleden sanra &ı,,üı Mabedine Bit! İlâheye - nezre- %f,n:m demetleri mihrab üstünde "mh' Bu güllerin yaprakları 801- Hr gç Ehemmiyeti yok: Onlardan Aİ, gişin üstüne koy; iyile- ei 5 E’ u= Bözleri Söyler söylemez, yine Büreim Büvercin halini almış, İşta m”lp Uçmuş, uzaklağmış... Bi Ho, bunun üzerine Mmaböde 3 " Ve mihrabdan aldığı gül koyar koymaz, yüzün- İeiz, Öle işmiş. Hem de öyle güzel- OA ha Büzelleşmişmiş ki; gören- xı'ilı..nı’"l olup canlı Venlis yap- B v î'i,ğ:"' Venilstin göhreti etrafa .d'—"—uı ”o: Yayıldı, Aspasiyanın hey- Ükley “SAYa getiren gemiciler dön: N aşman bu haberi Hellasa u- TaMuşa; Pöcada daima birer külak ğ “H.ı" İyonya kasabalarmda de- & üemen & %—dı iki gün sonra başla- t *Ege adalarmi - SA dç"lqı Ana talkana dağları aştı, ğ""w » Küçük Asyadaki İran U kumandanı olan Sirtis'e î&:& Kaldea ve Sümerya D İban YI zaptetmiş olan meş- lm.'h“'“mdın üzün — kollu bü- İ t.:ı forunu idi (1). Üa Büygy d oturan babası İkinci t Oğlu Ardeşiri Asuryayı lâsın, “.::ğ&l:hhkmmnu, nasırlı dığım be; &ıska melün Ya- hK tefeklörile, kıul&dı*:;ıu İa a 'î’"ll Yanı Müştü; ve,bu yüzü gö ı"h!m- AĞAT : Göyent h *'Ym Öi Ya b Yöeme ÜN W,L':üı:,:;'h'l kıçından (orerek: K Ylerken kapıyı İ — Aspasiya Bi *Ünlaşi U bir saç kümesi bu kötayı sarmış- dâan uâıııı gü:l&klnl “afdrran ' » Bon dereco körkunç, çirkin k,;f:.;:! Yanığı yüzde kocaman. bir,bıçak b TASI İzi, kaşın ucundan alt dudağın /Zanıyordu. Martin Halle 87 Böyler lüşü vardı ki, görenleri, bir sırt- :l*'-h sırıtması gibi Ürkütürdü. Ben, Plin gülüşü görünce Martin Hallin, kat etmiyor görünmek İçin verdiği Tak, büyük bir iğrenme ile gerile- 4 halimi biranda — sezdi ve bana “',:Clk dudaklarından fırlamış üç iri, N kim oluyorsun bakaltm? Sen kim k şETür görmez “gök gürültüsü Con,, 'erini sıkmağa koşmuyorsun? E- Oğlum olsaydın, denizlerde boğu- a bir arşın boyunda bir demir tm! Vi kdpe!k g;lıklın— 86) * Ulan bunak Yasef; Yahu- ."m?"hlı.,': Deden biraz yol İz öğretmiyorsun? daha geniş aç- Aydı * Ünümde kırıtına, bizim kaptanda Sirüs, gecelerini, Iyonyad Setirttiği kı zları oynatarak Huku geçiriyordu | A"“e$lrln. torunu emir verdi: Foçaya şimdi yüz atlı deriniz. Ne kadar kız tutabilirlerse alıp gelsinler... ' Yazan; Nizameltin Nazif ı —- NÜDzreglfiA Re egf yiT Kİ o adaT Çıkan kısımların hülâsası: (Esanım doğumundan baş asır önce Foça, xadınlarının güzeliiğrile meşhur dur. Koya yeşil gözlü, Mermer vücut lu Voça kadınları bugün mâbede ko. Ban yeni Ventiş beykelini — gürmeğe gideceklerdir. Bu heykeli Atina dik. | tatörü Periklesin sevgilisi Aspasiya hediye etmiştir. Bu kadın — devrinin bütün âlimlerini, generallerini, zen. ginlerini, esirlerini, gençlerini ve Ih. tiyarlarını kendine — Gşik etmiş bir Anadolu güzelidir.. Yaptığı rezaletler ayaka çıkmışlır. Yakat Aspasyiyanın modelliğile ya. pulan heykel Foça Venisil mâbedine konulunca Foçalılar onu biç de be, genmediler, güzelliği © kadar methe dilen — Aspasiyayı * Foçalı kadınlara mizbetle hiç de güzel bulmuyorlardı. Herkes, kendi s#evgilleini ortaya sü. yerek onun Venüise naazran nekadar güzel olduğunu isbata çÇalıştı. Bu ara da harikylâde güzel bir genç — kır hepsinden güzel bulündü. — Heykeli kırddar te o genç kızı Foçanın Ve. nülsti itân ettiler. Bu genç kızın aaıl Yami Mütoydu. Efsaneye göre bir ara İrk haztalanmış, tedavisi için isteni. den parayı babamı — vermeyince bir mucize olmuştu. kat adamakıllı sızmadan alaylr alay- t gülümsiyebildi: — Foça büyük Yunanlıya böyle bir hakaretta bulunmamalıydı.. - dedi — Parllrlar mihi hi ganaral ber zamâh dünyaya gelmez. Şu nankör İyonya- hılara bir ceza tertib etmek isterim. Foçaya şimdi yüz atlı gönderiniz. Ne kadar kız tutabilirlerse alıp gelsin » ler. O canlı Venüsü getirmeyi de u- nutmasımlar!... Ve yanındaki delikanlılara, kasık- Yarmr patlatacak şiddetli kahkahalar savurtan şu sözleri haykırdı: — Bu Yunanlılar “Venüs Venüs” derler, bize meçhul bir güzel kadını Methederler. Eğer canımız çeker de bu güzel kadımı görmek istersek, ma- betlerindeki heykelleri gösterirler. Ni- Hayet bunun bir canlısı olduğunu öğ- renebildik. Bakalm, getirsinler göre- lim. Methettikleri kadar varsa... Biz Çelebi böyle an | K | | atlıyan süvariler, gece demeden gün demeden, hiç dinlenmeden yol aldılar ve bir gece ansızım Foçayı bastılar. Korku ile çırılçıplak sokağa fırlıyan, bahçeler arasma saklanmıya çabalı- yan yeşil gözlü kızlardan tam yüz ta- nesini sürek avma çıkmış gibi avlı- yarak terkilerine aldılar. Birkaç kişi- yi de bir temizce ıslatıp canlı Venü- sün kim olduğunu öğrendiler, Kızın- dan ayrılmamak için çabalıyan Er- montimos'u bir kılıçta ikiye biçtiler ve tekrar, geldikleri gibi hiçbir yerde durup dinlenmeden Sirüsün ordugühı- na döndüler. | — Bu dönüş İranlı prensle | olan delikanlılar için bir bayram ol- | du. Kızlar süvarilerin terkilerinden i- nip prensin huzuruna çıkarılınca ye- şil gözlerin sihri dethal tesirini gös- terdi. Güzel Foça kızlarma ayni za- manda hem masum, hem günahkâr bir ifade veren bu gözler - kargşısında | Sirüs çok sabredemedi. Askerleri ya- nından uzaklaştırdıktan sonra üst Üs- * İ te birkaç kupa yuvarladı, Delikanlıla- ra haykırdı — Soyununuz! Elbiseli Insan gör- meye tahammül edemiyorum. Lidyalr delikanlılar, zaten Sirlisün sarayında yarı çıplak dolaşırlardı. Yüz kızm ategli arkek bi- ribirindet güzel tir VA endamı Bgöstermesi için iki dakika kâfi geldi. Delikanlılar sarışm kızların kıl abalarımı kaba limon soyar gibi çekip almişlardı. Sirüs gdudakla . Tınr yayılarak bu güzel insan ye Einma — gözlerini daldırdı. Va » kat yine o anda şarab tasını tutan e- : İiyle genç kızlarım arasında kırmızı bir kıl abaya sarılr duran birini işaret ederek homurdandığı duyuldu: < — Ne cesaret! Bu aba tçinde düran da kim? Delikanlılar korkuyla biribirleri: Baktılar, Sirüsün, emirlerinin bıı-= Ye geciktirilmesine tahammü) etme- diğini, kızdığı adamm gıtlağına bir bsdilid 1 — Affedersiniz. bayan, ben 7 8. G. sorabilir miyim nasıl dönmüz tünüz? — Ben mi vals dalgasile. | « | Hargı sapla; 'UB l?wl—xldmlwwn & playıp geberttiğini bilirler « 8 — Peki, yabancı diller mektebi- Terdeniz. Ve : DEP> Devamı yaç | —e gitmediniz mi? : eĞ T ğ N swhı—nm:lı;—ihe_mrııgzhl! ' (D Bu hükümdarın bir kolu diğe. — Gittim ama orada çabuk - dile dadır ' atlayın İçeri bi — Bunak Yahud! n kar- dimi dünyada İnsant en| yahut sedirler üzerinde Jarınt kendilerine masa Kocaman bir demir içki 'para, sende do bu cici h_ığıı; varken İşin yolun- * lahılân'ağıt ve kelimelerlö içeri haykırdı: YYkle Bu ikinci,kapıdan Âğ'eirdiğimiz vakit ken- ” yerde bulduk: Odanm İç? tütün dumanı ve ağır bir içki Kokusu ve buhârile doluydu. Burada İlk anda seçebildiğime göre yedi sekiz adam vardı. Bunlar, bildiğimiz gibi sandalyeler, dört köşesine ilatilste konmuş tuğlaların üstüne uçları yerleştirilmiş kalmm ve alçak kalas tahta- narlarında döşemenin üzerine çömelmişler, bağ- dâaş kurmuşlardı. Bu odanım içinde yiyip içmek ve uyumak için lâzım olanlardan başka hiç eşya yoktu. Herkes kendi kirli gemlici yatağı ve kirli yorganr üstünde oturuyordu. gemlci bıçağı, birer küme ciğneme tütünü vardı. Bu adamların kılıkları da biribirine yordu, sırtlarında kaba kırmızı gemici fanilâları bacaklarında mavi şayaktan bol bellerinde bıçak kmr geçirilmiş kemerler görünü yordu. En tuhaf şey ise hemen hepsinin kolların- da bir takım bilezikler, parmaklarında biçim bi- çim yüzükler bulunmasıydı... güzel, temiz Paris şehrinin ta göbeğinde böyle bir cemaat bulmak gercekten İnsanı şapırtacak İkimiz de kalın möş6 kapıdan girdik; ken- disine “gök gürültüsü Con,, adını vyeren korkunç herif dış kapıyı kapadıktı kapıya gütürdü ve eskiğyelken gemilerinde kul- Onra bizi ikinci bir Yazan: Ali Rıza Seyfi, f ile piçi güvertede! . bir haldı. Önümde yirmi beş yaşından başlaya- Tak her Yaşta adamlar görüyordum; — bunların hepsi uzun yıllar gemlcilikte yaşıyarak, denizir damgası yüzlerine basılmış adamlardı. — Yüzler Tüzgârdan, güneşton, soğuktan yanmış, tüğla ren b gİne girmiş, yahut kararmıştı. Birçok yüzlerde Di koltuklar, — ve başlarda da “Gök gürültüsü Con,,un yüzünde urmuyorlardı. Odanın olduğu gibi bıçak yaraları, yarık izleri seçiliyor- du. Bu yüzlerin çoğu insanr ürkütecek gibi sert bakışlar halndi. Bazılarının elleri üç dört par- maklr Kalmıştı. Ortada yüreği — tırmalıyan ac, kahkahalar, havayı zehirliyecek sanılan — çirkir. küfürler, ara sıra azgın bir kükreyiş vardı; san- kl kızdırılmış, kudurtulmuş yabani ve yırtıcı hay vanların doldurulduğu büyük bir kafesin içine atılmıştık! İlk yılgın bakışımda önümde, etrafımda bı dediklerimi görmüş, nasıl bir kötülük cehenne mine, nasıl bir zebaniler bucağına düştüm, diye kendi kendime sormağa başlamıştım. ü Martin Hall ise buradaki adamlara karç: hiç de öyle düşünmüyor görünmekteydi. O kadaı goğuk kanlı, hattâ o kadar keyifli idi ki: bir an. da ondan çüphelendim ve (hiç tanrmadığım bir serseriye inandığımınm cezasını çekeceğim; bu he rif beni soydurmak için korkunç bir tuzağa dü- ' MBey- Devumı var iyade — şaşırtacak bir Yapmışlar, bunların ke- Hepsinin önünde Bardağı, büyücek birer benzi- pantalonlar, Medeni, parlak, gl hiyda rüyettaj dediğim WH“”' Z. S. <r—,; k fakültesinde dönen iki Bayanla lşonu__ş , buğ V umll W ,J_'Nukvx A 4 — Vekâlete gene heyet gönderil mesine taraftar misınız?, — Nafile, dönenler Ankara taştan yapılmış diyorlar.. 5 — ğimdi ne yapmak fikrindesi« niz? — Şüpheşiz yerli film artisti ola« cağır.. 6 — Bana kalırsa yerli opera ar- tisti de olabilirsiniz.. Müsaadenizle bayanlar.. 7 — Ne kaba adam, ima ettiğimiz halde buyurun sinemaya gidelim de modi.. DNY AAA A L LÜ e VP ADT A d İlânlarını L ASA A