Mucızeler memleketı Bir Ingiliz seyyahı müşahedelerini ve tetkiklerini anlatiyor Tibet'te zaman ölüyorlar'” Orada dört asırdır yaşayan adamlar, sekiz asır Öömür süren Dalaylama!ar varmış; yarını büyük bir isabetle tahmin edebiliyorlarmış 938 de Avrupa diktatörlükleri zayıflıyacakmış Kayalarla örtülmüş mezarlar içinde altmış yıl kalan ve dipdiri çıkan insanlar... İngiliz seyyahı bir hayal ve efsaneden mi bahsediyor ? Londrada çıkan Sundy Releree ga - zetesinin son gelen nüşhalarından bi - rinde (Mucizeler Memleketi) serlevha- Bt dltında bir yazı çıktı. Bu yazının ev- velâ baş tarafını naklediyoruz: *1937 senesinde yeryüzünde öyle bir memleket vardır ki, orada insanlar kanatsız ve herhangi bir âletsiz uçabi - liyorlar! © memlekette insanlar, su altındla te- neffüs ediyor ve yaşayabiliyorlar! Sımsıkı duvarların içinden yürüyebi- liyorlar! Fevkalâde soğuğa hiç, hiç aldırmı - y nr.ırl O memlekette hastalar, yalnız el ile basit bir temas neticesi iyi oluyorlar. Orada lâç yok, ameliyat yok, doktor yok, hastane ve eczane yok. Bu mucizeler memleketinde Insan - lar binlerce sene yaşayabiliyor veya istedikleri vakit iradelesinin kuvveti ile ölüyorlar. üÜtün bunların bir çoğunu İngilte- reye dönen bir İngiliz seyyahı 1937 se- nesi yeryüzünde bir memlekette blzzat görmüştür. ; Burnları gören Dr. Murdo Mackdo - nald Baynedri. Bu zat, hayatının bir çok senelerini, mucizeler memleketinde geçirmiştir. Bu memleket “Tibet,, dir., Tibette geçtiği rivayet edilen fevka - lâde, esrarlı ve heyecanlı vak'alara dair Avrupa gazete ve mecmualarında şimdiye kadar pek çok yazı çıkmıştır. Büttün bu yazıları yazanlar, âdeta birfbir lerinden geri kalmak istemiyorlar gibi hâdiseleri daha heyecanlı, daha merak. lr birer hale getiriyorlar, Şimdir İngilizce gazetede çıkan ya- zıyı nakle devam edelim: Asırlarca Avrupalılara kapalı kalan bir memleket Tibet.. Harika ve mucizelerin nefes alıp verme göbi pek alelâde şeyler oldu- ğu büu memleket, asırlarca Avrupalılara karşı kapalı ve girilebilmesi memnu bir memleket olarak kalmıştır. Oraya daha evvelce girebilen yabancı seyyahlar cür'et ve cesaretlerini canlariyle öde. mişler, gözlerir ateş saçan demirlerle oyulmak gibi akla gelmer eziyetlere maruz bırakılmışlardır. Aradan seneler geçince, Tibetin es- rar dolu kapıları yavaş yavaş beyaz in: sanlara, Avrupalılara açılmış ve orada akılları durduran, en keskin — zekâları şaşırtan fevkalide şeylerin olabildiği görülmüştür. Görlllenler, birer masal, birer bağcılık mı 2. z Kat'iyyen, Bütün bu şeyleri görenler, acaba gördüklerin! mi sanryorlar veya gördük dediklerini rüyalarında mı gör. müşler, hayallerinde mi yaratmışlardır? Asla.... Buzgünkü Çin - Japon harbini evviden haber veren Lâma göz ihnt küvvetleriyle yalnız bu- | yatına da hâkimdirler. e- Grebilirler. en sene, Tibetli bir Lüma (ruha. ni Reis) 1938 senesinin girmesile Mu- ninin kudret ve kuvvetinin inhitata başlayacağını ve bu yılın, — Avrupalla diktatörlüğün rayıflamağa başlama yılı olacağını söylemiştir. yni sat, Japonyanın Çine hücum e. derek bir Japon — Çin harbi patlaya . cağını evvelden görmüş, evvelden haber vermiştir. Bu sat, ayni zamanda, baş- langıçtaki muvaffakıyetlerine rağmen, Japonyanımı Çine karşı bu teşebbüsünde asla muvaffak olamıyacağını da bildir- miştir. Bütün bu kehanetleri yapan zat, 200 yaşında bulunuyormuş. İngiliz seyyahı Dr. Murdo Mackdonaki, üç yüz sene evvel doğmuş daha bir çok kimseletc te. sadül etmiş olduğunu da beyan eylemiş- tir. Gishi Rimpocheadındaki Lâma dört asırdan daha az yaşlr değildir. Gishi doğduğu vakit, İngiltere Tudor ailesi tatha oturmuştu. Aradan seneler ve ne- ler geçti! Gishi hâlâ sağdır, faaldir ve ölmez gözleriyle manevi kudrete de ga. hiptir. Lâmalar ve muhtelif dereceleri Gishiden bahsederken bunun bir Lâma olduğumu söylemiştik. Yazmın alt tarafını daha iyi kavramak üzere bir Lâmanın ne olduğunu ve Lâmalığ.n de- recelerini de anlatmak icap eder. Buda dinind* bir Lâma, bir rels de. mektir, Esasen Lüma, yüksek âlf mâ « nasına gelir ve Lâmalar mukaddes, muhterem insanlar sayılır. Lâma olmak kolay bir iş değildir. Lâma olabilmek için muhtelif dere . celerden, muhtelif imtihan ve tecrübe - lerden geçmek icap eder. Evvelâ (u- şak) olunur, Uşak bildiğimiz, Türkçe . deki, uşak!,, Bu ilk derecedir. (Uşak kelimesinin — sanskritçesi Upaşkadır. Türkçe ile ayni olduğuna dikakt..) Uşaklıktan sonra geçilecek diğer de- receler vardır. Bu dereceleri geçerken din, felsefe, tıp, edebiyat, gizli ilimler, tTuhani kudretler ve saireyi de öğrermek ve bunlardan imtihan vermek - şarttır. Lâmalar, — ihtisaslarına 'göre Çorce, Rabcamba, Laramba ve salre gibi ün - vanlar da alırlar, Dalaylâma, bütün Lâ. maların büyüğüdür. Buda dinini yer yüzünde temsil eden odur. İlâhi rub on- dadır. Bir Dalaylâma öldüğü — vakit, Hâht ruh, 49 gün açıkta kalır, sonre bir gocuğa geçer. Kendisine ilâhi Tuh ge- gen çocuk, esasen fevkalâdolikler. ile nazarı dikkati celbeder. Böyle çocuk ve ya çocuklar alınır, binbir tecrübeye tâbi tutulur, kendisine cehir verilir, aç ve susuz bırakılır. Eğer bütün bu tecrübe- lere muvaffakıyetle tahammül edebilir de ölmezse ilâhi ruhun kendisine geç - miş olduğunu anlaşılır ve Dalaylâma ilân olunur. Ve Dalaylâmaların otur - duğu Tibetin Lahassa şehrine götürü . lür. Mezarda 60 sene canlı! Avrupalı seyyahiarın anlattıklarına göre, büyük kayalarla örtülmüş mezar lar içinde, yirmi, otuz, kırk ve hattâ alt- muş sene kalan ve sonra da birşey olma- muş gibi dipdiri çıkan insanlar varmış. Her tarafı sımcıkı kapalı bir mezar tasavvur ediniz ki hariçle irtibatı yalnız dar bir delikten ibarettir. Mezara yal . mız bu delikten hava ve ışık gircbilir. Gene bu delikten içeriye zaman zaman az miktarda yiyecek te konur, Oraya giren adam tefekkürle kendini kontrol- la manev? kudreti iktisap eder. Böyle mezarlarda senelerce kalmalarını rağ- men maddeten hiç bir gey olmamış ve sonra mânen büyük kudret ve kuvvet iktisap etmiş ne kadar insan görülmüş. türl. . Murdo, iki yüz yaşında bir adam görmüştür ki bu adam hemen çıplak denecek bir halde, çok soğuk, şiddetli Tüzgârlı bir havada kazla örtülü bir da- ğmn tepesine çıkmış, oraya oturmuş ve bütün vücudu karla örtüldüğü halde o- rada sanki kaloriferli bir salonda imiş gibi uzun müddet kalmıştır. Istedikleri vakit ölen insanlar Lâmalar bizim bildiğimiz gibi ölmez. ler. Onlar ölmek istedikleri vakit ölür- ler. — Diledikleri kadar — yaşadıktan sonra bir gün, ölmek isterler, ölecekleri zamafı tayin ederler ve ölürler. Bir defa, sekiz asır kadar yaşayan bir Dalaylâma Slmek istemiş ve etrafında . kilere bu arzusunu söylemiş. —Öleceği vakti de bildirmiş. Vakit gelmiş, ölme- den evvel etrafındakilere: — Sakım, öldükten sonra bana do - AZEEEETEEDEESETEEZTETRDZLN ELESOU UUU LLAMNK NNUN pp tile Istedikleri liyorlar: Askıdaki rekete geldi, kondu! n Lamalar, fikirlerini İ teksif etmek sure- eş- yayı canlandırabi- palto kendi kendine ha- ÇIVİ- den çıktı ve Sey- yahın omuzlarına insanlar listedük[lern Bir güm bir Avrupll' seyyah bir kaç Lamay! toplu olarak tefekküf balinde görmüş: Birden- bire Lama- lardan biri ortadan kaybol- muş, sonra sıra ile ötekiler havayaâ Lamaların merasimlerde uçmuşlare giydikleri şeytan maskesi kunmayın. Vücudum, — kendiliğinden uçacak ve ilâht kuvvete karışacaktır! Demiş, Ve filhakika da öyle olmuş! Havaya uçanlar Bir gün bir Avrupalı seyyah, bir kaç Lâmayı tefekkür halinde ve toplu bir vaziyette açık bir vaziyette görmüş.. Birdenbire Lâmalardan biri ortadan kay bolmuş. Biraz sonra diğeri uçmuş! Soni, ra da sıra ile ötekiler! Ve ortada kim- se kalmamış.. Issız bir yerde kimse görünmediği halkle ilâhi sesler başlamış. Uçan Lâ - malar dua ediyorlarmış.. Avrupalı seyyah, bütüm bu olan şey. leri derin hayretler içinide seyrederken bütün bu lâmalar, bir an içinde eski va- riyetlerinde tefekkür halinde ve toplu bir vaziyette tekrar görünmüşler. Kaynayan nehir Diğer bir.seyyah anlatıyor: Tibette buluruyordum, Lahassaya yakın kasabalardan birinde idim. O ci- varda bir Buda manastırı vardı Mak » sadım, bu manasttır civarımda — tetkikat yapmaktı. Bulunduğum yerden manas- tıra kadâr gitmek için bir nehirden geç- me icap ediyordu. Lâmalar, maksatlrmı anlamışlar. Fa. kat manastır veya civarına kadar - gel- memi de iştememişler.. Nehir, derin değildi. Ve bir insen boğulmadan geçebilirdi. Bunu benden evvel geçenlerden anlamıştım. Nehre girdim. Benimle beraber iki Lâma 'da girdi, onlar da manastıra gidi yorlardı. Nehrin suyu ilk girdiğimde soğuktu. Fakat birdenbire 1sınmağa başladı. Hararet gittikçe artıyordu. Ni- hayet tahammül! edilmez bir sıcaklığa geldi. Herleme veya geri dönmek şık- larından birini düşünüyordum. Evvelâ; sür'atle İlerlemek ve Lehri bir an evvel geçmek istedim. Fakat neh. rjn şuyu o kadar sıcak olmüştü ki., Bu- na imkân görmedim, geri döndüm. Tek rar nehrin kenarına vasıl oldum. Nehrin suyu kaynimağa başlamıştı. Nehirden çıkan buharlar havaya yük - selirken benimle berabet nehre giren LAmalar, güya hiçbir şey yokmuş gibi sakinı hâlâ şuda âdiler. El ile tedavi Manevi kudretleri yüksek Lâmaların gösterdikleri harikalardan biri de hasta- lazı — ne kadar ümitsiz bir halde o. hurlarsa olsun — el ile tedavi etmeleri- dir. Bir gün bir Tibetli, yüksek bir ka » GGELEELİĞEİLEN SAD yadan idüşmüştü. Vakayı görenle€ ' nun ya ölmüş halde, veya pek feci veziyette olduğundan emindiler. Ölmemişti.. Fakat, bacaklar, Ki miş, vücudunun muhtelif tarafları © zilmişti. Zavallı kendini de kaybetmiş idi.. Kaldırklılar, bir x.w: yanına götürdüler. Lâma, elleciyle adamın muhtelif yeıl:nn: teml y Aradan bir kaç dakika geçmemişti ldi âdeta ölüm halinde olan adam göz açtı, etrafına baktı. Vaziyetin feci' ne rağmen hiç bir ıstırap du; anlaşılıyordu. Bu adamı, bir kaç gün sonra )"1’ sapasağlam gördüm. Canlanan palto LAmalar, fikirlerini :ı:;ıdân hcdıl"l birisi üzerinde teksif etmek ıuxc o şeyi canlandırabilirler. Harekete K tirebilirler. Bugün telsiz vasıtasiyle nasıl ki 5, zaktan ve içinde kimse olmadan bİf p fak gemi su üzerinde harekete gc(ll biliyorsa, Lâmalar da ayni şey yl?' biliyorlar. Yalnız aradaki fark rın bu işi düşünce kuvvetiyle tıdir. Bir gün bir seyyah, bir oda içinde ”| w giviye astığı paltostnun ddeta carlat ” dığını, harekete geçliğini ve çiv çıkarak omuzları üzerine kondt! görmüytür . Bu muücize de, bir Lâma ıırılıudd yapılmış ve palto, bu Lümanın ml” kudretiyle çanlanmıştır. Havada duran ip Ş Fakirlerin en fazla nakledilen hari kalarından bir kaçı da şunlardır: Havaya attıkları bir ip, dimdik havi da kalabilir. Sağlam bir yere dayali merdiven gibi buna urmananlar vardır. Lâmaları su içinde saatlerce, xıb“; ce kalabilirler ve bir şey olmasları nebatı, bir kaç saat içinde buthW"n çiçek açtırırlar, Kudretli Lâmalarra, lın bir duvar içinde sanki açık bir Y' deymiş gibi yürüdüklerin ” bu harikayı anlata anlatı bitir zml)'ud lar, Avrzüpelı 'bir muharrir, nt vak'aları inanarak ve mın'lımuk l'd yerek anlatıktan sanra yazısı şöyle bi riyor: Garip ve şayanı hayret kudret, (A Tİp ve şaynıhâyret estar!.. 1nınx1'; şeyler mi diyeceksiniz? Pakat telsif ya televiziyon fikri bir astır evvel lardan daha İnanilır şeyler miydi?. örzenlet