mii ki cinayet yerinde görül ler eüy,iü de bir iki dakika düşün- Piayo, lerini toplamağa çalıştılar. Pei, Közleri kapalı, yüzünün çiz. Yergi, & rilmiş, akabiyevle elini oynatı- çak. Bir küçücük daki- “len, , 95z da düşüneyim... Şu me- ie kadar madam Jirelin Mia, , * alikadardır.. Fikren o gü ve » Hatıralarını uyandır e Allah belime versin... Bütün da sade kendi mide Uğraştım. — Di karıştı: Seydi Me Şimdi işi anlıyorum... ind çacla gününü hatırlamak için — Bveş, Vak Böyle *vet... Şimdi aklıma geldi: İİT, oyy a esmer bir kaz. Ledi Hot- Madier.,, diye çağırdı. “Ey, salladı ; di üre, Tamam... “Madlen,, demiş — big mn orbür onu kumpartımanın LU yolladı. Tuvalet çantası” Parajy Kere deriden bir çanta... ç> ; aye kadın annesinin oturduğu Teras, örtnderi mi yeçei demek İsti. — Öğe Puap 8 Yük —rye içini çekti; My, “Pam! dedi? Firsat, her şeyi Sn hş, daimi süküniyle tezat teşkil İlel masaya şiddetli bir yum Çrarak; ad kadar bundan için “hey Medi? Ve miçim bu kadının ismi ay anlar listesinde dahil değil? Dedin. hazin cevap verdiz bağ, 5» Ya, bütün kabahat mide- NİZ yoktunuz ya... Sağlam mide- dn Sili, YAPİ. Meselâ garson , yel Me bazıları. — y İâve etti — Tg edilmemei ik. sebebi, sanı KİN haya: Bu hâdise, biz daha Bur- Badan et €der etmez cereyan etti. dam, Jiz, vat sonra bile, zannederim, wi *İ yaşıyordu. Onun ölümü e- Yosun & > .. dalgın dalgın söylendi: “üç çi? P9Y.. Zehir tesirini bu ka- 5 VE Ya arasıra... Me Di, bağını ili eli arasına alarak: iye Ada hn” istiyorum, düşünmek, İN vap ei yola sapmış olmamın taşı, MİYe, mez İli; YS aikadaşının omuzunu ok- ml? N Mame Herkesin başından ge : Sen de, ben de yanılabili- ii. : Sağı, Biraz burnun kırılmış olur, fena 2 May tta, «kin var! Mutlâka gayet ekem e bir şeye farla ehemmiyet İ keşif ümitlerimi onun Kd m Fakat baştan © beri kO bulu, &ranan şey yalnız tesadüfen Yola, duysa, o zaman büsbütün Pür, Ptoğıma kani olacağım. — a pia POSTASI | Sta, DARE evi; a raul Ankara Caddesi Akş 1400 Kr. 27006», ". , & Cinayet ve aşk romanı bu güzel roman ği Abna Moriso tayyare tale Ki Yaptı? Böyle harikulâde va. | (VA.NO) tarafından Hirkçeye çevrilmiştir. lerin karşısında insan aldanmış olamaz. Sebepler, fırsat, her şey var. — Doğru, haklısın. Zehirin tesirinin bu kadar geç olması garip... Fakat her zaman idyosenkrasiyi hesaba katmak lâzım... Furniye yavaş bir sesle: — Şimdi, hareket plânımızı tayin e- delim. Anna Morisonun şüpbesini uy: dırmamalı, Kendisini tanıdığımız: hiç ummuyor ve anlattıklarına inandığımı za kani. Otelinin adresini de biliyo. | Tuz. Zaten onu noter Tibo vasrtasiyle de bulmak kolay. İlk nokta tamamen tesbit edilmiştir: Sebep ve fırsat. Yalnız böyle bir zehirin Anna Morisonun yanın da ne şekilde bulunabileceğini ispat et- mek lâzım. Kocasr Ri'lards'ın bu işte pafmağr olsa gerek... Kadın o adamın şimdi Kanadada olduğunu iddia ediyor. Fakat öteki yalanlarına bakılırsa inan- mağa pek gelmez. Puaro, elini şakağına dayryarak; — Ködasr... A. Evet, köcasr.. Du- run, durun... Sustu ve sonra mırıldandı: — Bugün zihnim fena işliyor. İşi kavramadan hemen bir fikre saplanıyo. rum. “Sonra yanlış düşündüğümü kis. sediyorum. Sustu, Mari sordu: — Ne diyorsunuz? Puaro birkaç dakika. cevâp verme- | den durdu. Sonra Masanm üstündeki çatalla tuzlukları düzelterek: — Bir ai düşünelim. Anna Morjiso ya kabahatli, yahut İa bigünahur. E Eer bigünahsa niçin yalan söyledi? Ni şin dosdoğru Ledi Horbürinin (am dö şâmbri olduğunu itiraf etmedi? Furniye, arkadaşına bak vererek: — Evet, - dedi; - Ben de kendi ken time bu suaji soruyorum. — Demek Arna Moriso, yalan söyle diği için kabahatlidir. diyoruz. Eğer bu cinayetle alâkadar olmasaydı bu ka- dmın tayyarede bulunmasının manası ne olabilirdi? Yoksa evvelki faraziyele- rim mi doğru benim? Furniye, onu dinlerken şöyle düşü nüyrdu: —— Komiser Japın Puaro hakkın- da öyle söylemekte doğrusu hakkı var. Bu adam, en kolay vaziyetler ortasında mutlaka bir müşkülât çıkarır... Mari ise, kendi kendine şöyle #ÖY- leniyordu: “Ne demek istiyor acaba şu mös- yö Puaro? Neden bu genç kız tayyar€ de seyahat &demezmiş? Tabiidir ki Ledi Horbüri nereye gitse oda arkasmdan gitmeğe mecburdu, Şu kısa boylu Bek çikalı polis hafiyesisin yavaş yavaş şa“ latanlığına kani oluyorum... Birdenbire Puaro yerinden fırladı. — Olabilir. Kölay, şimdi şunu anla” ram, i — Ne var, dostum? — Telefona gidiyorum. i — Gene mektep miüdiresiyie mi gö" | süşeceksin? — Hayır, bu sefer Londra ile — Emniyet idaresiyle mi? — Hayır. — Kiminle ya? — Lord Horbürinin devlethanesiy- le! Ah, şansım olup da Ledi Horbüriyi evinde bulsam... — Aman, dikkat et aziz'm. Eğer Anna Moriso bizim şüphelendiğimizi hisederse işlerimiz güçleşir. Her $€7- den evvel onun şüphesini uyandırma mağa gayret etmelisiniz. 4 — Merak etmeyin. Gayet ebemmi- yetsiz, küçücük bir sual soracağım. Tebesiim eti: — Arzu ederseniz benimle beraber gelin. (Devamı var) General Tekaüt edildi Bugün gelen Franwz gazeteleri, Pnris A3. #eri valisi geners Güre (Gouraud) nun te. kalit edildiğini haber vermektedirler. Gene. ral Guro Türk efkârı umumiyesinin meçhüs tü değildir. O, Türk ordusunun ve Atatürkün hayranı olan, Geğerli cesur ve ilyakatli bir kumandandı. Fransız müstemlekelerinde bi. yük askeri hizmetlerden sonra, harbi umu. mide, Çanakkaledeki Fransız - kuvvetlerinin kumandanlığında bulunmuştur. Cesur Fran. sız kumandanı İşte burada, © Kerevizderede, ön saflarda vulunduğu bir sırada, bir abüsün İ kurban olmuş ve sağ kolüyin bacağını kiy. betmişli, Türk ordumu kumandanları, © zü- man, bu cesur.ve mert düşman kumandanı, İ nın Akibetine büyük bir samimiyetle mütees. sir olmuşlardı. i İ © Güre, Uzun tedaviden sopra, bütün tava, tere rağmen, İstifasını vermemiş ve harbi umuminin söü senesinde Sampany cepbesinğe kumasdanlığı ele alarak Lüdendor? kuvvetle rini mağlüp etmiştir. Harbi ymumiyi müten. kip yiksek harp Konseyine aza olan Guro, bilamare Püris askeri völiliğine tayin olun. müştü , asieğ - Istanbulda hamnllığın men'i Kararı Avrupa gazetelerinde akis bulmuştur. Fransızca “Miroir du Monde" mecmu. ası bu karar dolayısiyle bir sayfalık bir yazı yazmış ve yukarda bir tanesi. ni gördüğünliz bazı eski resimler neğ. retmiştir. Fransız mecmuası bu yazı. sına koyduğu serlevhada Şöyle demek. tedir: — “Türk gibi kuvvetli,, sözü boş bir lâf değildir. Fakat İstanbal belediyesi mazinin fena bir yadigâr! olan sırt hamallığını bir kararla menetmiştir... Ton Ton amcanın spor merakı 10 İKİNCİTEŞRİN — 1937 çocuğu — Hüseyin çavuş, çocuğun geliyor! o diye bağırdılar. Sabahtarberi dıştrda can Sıkıcı dir yağ. mur yağıyordu. Kâgir haplahana binaamın yeryer çatlamış, sıvaları dökülmüş olan ta, vanı, on bez seneliklerin bile ilk defa gör- dükleri bir gevşeklikle, çakır şakır akıyordu. Herkes şütesini, yastığını toplayıp bir ka, nara yığmıştı, Yalnız Hüseyin çavuş kolla. ru ensesine dayamış, sirtüstü yatağına u- yanmıştı. İkide bir tepesinde peydahla.. nan ve piril pır pariayan su (o damlalarıma bakıyor, onlarm mavi yorganınn o Üzerine düşmesini, sonra bir yenisinin o kırık kala. | Sn ucunda belirmesini bezilyordu. Koğuşta dört kişi idiler. Pepoereoin yarım. daki ot minderi adam koğugun çu eskisi idi, Ön iki senedir ayni yerde yatıp / kalktığını söylüyorlardı. Eğer hastalanmazsa daha 4). tı sene yatacaktı. Adına (Üsküplü Mustafa) derlerdi. Dudakişrının hizamndan © yukarı çıkmıyan sert bir sakalı, kedi gözü gibi için. de uzun bir sarı ışık yanan gözleri o vardı. Yağmurdan ürkmüş gibi dikine koyduğu ot Mahkümun Yazan : han Tarus Kiri, kl hemgerksile beraber manavl:k yapmak Üzere genç karısını alıp İatanbula gelmişti, İstanbul çok güzeldi o vakit. Samatyada bir ev tutmuşlardı. Mavi ve serin bir deniz, eski kale mazgallırmdan biri iç rak orada küçük bir göl, bir ya ve bir soğuk hava dolabı vücuda Hüseyin çavuşun açık sarı sağlı genç W her akşam bu göle bir şişe rakı koyüp sm. Hutuyor ve kocası yorgun arın işten dündü. £ü zaman onu kolundan tutarak doğru ora. ya, yosunlu taşın yanma götürüyordu. Hüsayin çavuş burada, yara o sörümüş bir kırmızı kilimin Üstüne arkası Oatü uzanıyor, ayaklarma “yapışmış çoraplarını — küşücük ellerile sıyrran karımna bir çocuk © sevintile takıyor, siyah bıyıklarmı o oynatarak gülü. yordu. Küçük karısı onun her akşam ayak. larını deniz suyu ile yıkamadan ve kelir, ka. im dudaklarından sabaha kader kurumadan yaşıyan o soğuk buharlı rakıyı ona içirme. den rabat etmezdi. Bir gün Hüseyin çavuşa karısı bir mlijde minderin tepesinde titriyor, Hüseyin çavuşa | verdi Hüseyin çavuş inanmadı.Daha Uç ay bile bakıyordu. Öteki arkadaş bir esrarkeşti, Kızr orospu olmuş, yok yere biçak çekmiş, buraya düş. müçtü, Kırk beş yaşlarında vârdı. O'da yağ. murdan korunmak için bir takım tedbirler almıştı. Meselâ yastığını başının Üstüne koy. mug, ot minderini kapı aralığına çekmişti. Orası hem akmüyordu, hem de kışa bir müd. det için bu ot minder odaya Kapılık ediyordu, Çünkü hapishane koğuşlarında kapı yok. tur ve bilhassa yağmur yağarken esrsr çeki mezse insanm işi bataktır. Üçüncü mahküm genç bir çobandı. Ama anlağılan buraya çocukken gelmiş, Beni ni bu odada İdrik etmişti. Geçe uyurken bir. denbire uluyarak ayaklanır, Hüseyin çavuşun boynuna sariirrdı: — Koru beni! Koru benii dolmamıştı. Fakat günler geçtikçe hakikat canlı bir mahlük gibi karısmın karımda kı. pırdamağa başladı. Artık karı kocanın sevinci sonsazdu. Ko. muşuyorlar, gülüyorlar, gece yardarna ka. dar oturuyorlardı. Hatta hiç Adeti olmadığı halde Hüseyin çavuş işi ortama bırakıp ko, 34 koşa eve geliyordu. Bu vakitsiz gelişlerin bir çoğunda karısını ev işile meşgul bulurdu Bir gün gene ikindi namazma geldi. Kapıyı vurmadan seslendi: — Aşı Kapi açılmadı, Tokmağı hızla indirdi, Ge. Be 863 sada çıkmadı. Hüzeyin çavuş kudur. muş gibi kapıyı yumruklamağa başladı. Kapı açılâr, Karısınm sâğları dağınıktı. Üstünde doğru eve ince Bu çocuğun bir şeyden korktuğu, burada | bir entari vardı. Gözleri korku ie doluydu bile bu korku ile yaşadığı belliydi. Fakat 0. na o kadar bağlandığı halde Hüseyin çavuş bile, işte bir seneye yakın zamandır, bü ço. banın sirrant alamâmişli, ... — Çocuğun geliyor! Diye bağırdıkları vakit Hüseyin çavuş göz lerini tavandan ayırıp kapıya çevirdi. Bu s0. #in sahibini bekliyor gibiydi. Paket aradan uzun saniyeler geçtiği halde kapıda (o kimse görünmedi. Eşrarkeş hepsinden evvel davran dı, yastığı bir kenara dayadı, ot minderi GeK | uzun kulaçlar atarak, uzak? ti, kapıdarı başını uzatarak koridor boyunca baktı. Bu koridor, 82 müddetli vanhkümların iki sıra İnilnde boydan boya dizildikleri (o aesip bir mağaraya benziyordu. Buşları o duvara, ayakları ortaya doğru gelmek üzere sik sık dizilmiş, hepei biribirine banzer, traşlı kafalı ağamılar, kirli yorganların altında, gece gÜ5- düz yalıyorlarör. 'Ta ötede, ucta tahta parmaklıklı japdsrma aralığı verdı. Eararkeş tahta parmaklıkta & hareketler gördü. Derken kapı açıldı, kirli yorganların altından bütülen başlar kalktı, hepsi açık m8, vi senkte bir tek göz halinde, kapıya baktı; Kucağmda beyaz bir kundak taşıyan on altı, on yedi yaşlarında bir çocuk, iki tarafı, na korku ile bakarak, ikide bir ortaya kadar uzanmiş bir siyah ayağın üstünden atlıyarak, ağır ağır vürümeğe başladı. Koridor baike dolmuş birer put gibt kucak ta giden bu beyaz et parçasma bakıyor, © hir adım attıkça kafalar da hir derece yana dönüyor, damm üstündeki yağmur sesinden başka otraftr bir çıt bile işitlimiyordu. Kucakta taşman çocuk küçücük svuçları. | nı tavandaki potrellerden sarkan parlak su .daminlarıma açarak ve ağzından kesik mı. ratılar çıkararak, ilerliyordu. Esrarkeş bağını çevirip Hüseyin o çavuşu vakit bulamadı: Beyninden kur. yun yemiş gibi, bir eli kapınm porvazına da. | yalı, öteki eli pantalon cebinde, gözleri ko. ridorda kendisine doğru gelen beyuz kunda. ga saplı, bekiiyordu. Hüseyin çavuş otun bü halinden © şüphe. lendi, yerinden fırladı, kapıya gelerek haşını koridora çevirdi. Artık çobanla Ürküplü de kalktılar, kapıdan kafalarını uzatacak bir delik aramağa başladı, Hüseyin çavuş bir kaza eser! oluruk hapis. haneye düşmüştü. Aksarayda © evlenmiş, bir — Neredeydin? — Bahgedeyim.”Çamaşır yıkıyorum. Hüseyin çavuş bahçeye Koştu: Ortada bir tekne ve çamaşırlar vardr. İlerde, kale max. galınm İçinden bir ses geldi. Sular garıldadı. Hüseyin çavuş o tarafa dağru yürüdü. Gölün başına geldiği zaman beyaz köpük. ler bJA kaybolmamıştı. Başını uzatarak de. nize baktı: Beş on arışın İlerde genç bir adsın, dörlp dönüp arkasma bakarak ve beyaz kollerile ordu. Hüseyin çavuş yerinde sallandı, kârın yüzüne baktı. Genç kadınm dudakları, o gü. Be kadar biç görmediği bir renkle, hiç gür. mediği bir morartı ile, morürmuştı. Bir pay söylemeden Üst kata çektı, divar, daki çiftedini alarak aşağıya indi. ... Fakat kadın ölmemişti, Hüseyin hablshanada iken bir çocuğu ye ela migti. Hattâ karısmın gese gündüz ağladığı. nı ona söylemişlerdi. İşte aradan bir senâ bile göğmicden coz çocuğunu da gönderiyordu. Aradaki mesafe üç adıma inince çocuğu getiren — delikanir durdu, onu yere indirdi. Bebek yerde ikl tarafa sallandı, sonra ol. duğu yere çöktü. Hüseyin çavuş, gözleri kör olmuş gibi du, vara tutunarak, dizleri ütriyerek (o lerleği, diz çöktü, bir o çiçek kopürsenkmuş Ogibi parmaklarmı biribirine yaklaştırarak beka, gin vüzünü öleğndi. Bütün mahkümler oraya toplanmışlardı. Hepsi ömürlerinde hiç çocuk görmemiş âc3ip mahlüklar gibi yerde oturan Ovehâlka. vuçlarını tavandan sarkan parink mi damla. larına açarak anlaşılmaz kelimelerle murd. Annan çocuğu bakıyorlardı. Arkadan, parmaklıktar birisi bağırdı: — Gözün aydın Hüseyin çavuş! Hüseyin çavuş yüzünü kaldırdı, kalabalı. gm arasmdan parmaklığa doğru bir selâm yolladı. Gözleri artık parlıyordu ye etrafına toplanan arkadaşlarının hepsine ayrı ayrı JA yetiştirmeğe çalışıyordu. Sonra gene yere oturdu, çocuğu kucağına âlarak kalktı, yü, zünü onun derisine dokundurur dekundür. maz afyah, sert kabuklu yanaklarında biribi. rl arkasmna yuvarlanan damlalar peydahlan. dı, Bebeği getiren genç çocuğu Gönül, Doğu. İarek mırıldandı: — Al artik yavrum! Çocuk eski sahibinin kucağında daha mes ut görünüyordu. Hüseyin çavuş gözyaşlarını ellerine akıtarak koynunu karışlırmağa baş Vadı, Uzun bir fitille sarılmış, meşin bir cüz. dan çıkardı. Çocuğu kucağında tutan deli. kanlıya uzattı: — Bunu da annesine götür. Etraftaki insan halkası birdenbire yarıl. âr. Beyaz kundak, genc yavaş yavaş, ları bavada, miritılarla, tahta doğru yürümeğe başladı. Yihan TARUS parmaklığa Mehek