Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
:l'nlât Paşa, Fransız askeri kıyafetinde kendisini takip eden ermeni komitacıyı nasıl atlatmıştı ? — Onu 'ben de düştündüm, fakat e- demedim. — Neden edemez mişsin? — Sâbahtariberi Talât paşayı ve iki arkadaşını adım adım takip ediyordum. — Sahi mi diyorsun? — Sâahi ya ne zannettin? — Nerede tesadüf ettin, nasıl tanı- dın... Anlat bakalım, meraktan çatlryo- TUTTL 4 — Bu işler sokakta konüşülmaz... Evde etrafiyle anlatırım.. Niçin telefon etmediğimi şimdi anladın mı? — 'Berim kehanetim mi var birader? Böyle olacağımı bilseydim, evde oturur seni beklerdim. — Ev sahibirfe bir şey söyledin mi? — Seni sordum, sabahtan beri gel- mediğini söyledi. — Ö da endişe ediyor mu? — Yolu şaşırmış olmandan endişe ettifğini söylüyordu. — Mükemmel, — Mükemmel olan da nedir? — Hastalhk rtolümü oynamak için mükeramel bir fırsat elde ettik!... Beni dinle Apelyan! Eve dönürntce ev sahibi bittabi nerede kaldığımı soracaktır. Sen de sokakta birdenbire bayılıp yere düş- tüğümü, beni doktora götürdüklerini o yüzden geç kaldığımı söylersin... Konuşa konuşa evimize gelmiştik. Madam Stellbaum tokak kapısma çık- marş bizi bekliyordu. Arkadaşımır kolu- mma girmiş vaziyette görünce sebebini sordu. Apelyan da biraz evvel karar- laştırdığımız şekilde cevap verdi ve is- tirahate muhtaç olduğumu ilâve ederek, beni odama götürdü. Apelyanla yalnıız kalınca, başımdan geçenleri bütün tafsilâtiyle anlattım. Büyük bir dikkatle beni dinliyen arka- daşım, dedi ki: — Demek ki senden şüphelenmemiş- ler. * — Neden biliyorsun? — Şüphelenmiş olsalardı. Uhbond sokağındaki gizli toplantı yer'erini sa- na öğretmezlerdi. — 194 numatâlt bina gizli toplantı yerleri midir? — Evet, apartmanım birinci katında İttihat ve Terakki erkânmdan doktor Nâzım oturuyor. — Öyleyse dönüşte Talât paşaya re- fakat eden zat o olacaktır. — Muhakkak odur. — Doktar Nüzrmın evi ayni zaman- dalttihat ve Terakkinin bürosudur. Ta- (it püşa her sabah evinden çıkar ve ora- yeğtderek günlük gazeteleri, hariçten geet mektupları, raporları tetkik eder. TiU'lGa orada her sabah bir me:lis kı- grnurte günün meseleleri müzakere e Bunt nereden öğrendiniz? — İngilizler haber vermişlerdi. Bil- âhare bizimi adamlarımız da bu malü- matmı doğru olduğunu tahkik ettiler. — Ben deyeni biriz keşfettiğimi — Sevinmekte haklısın, zira bu işte en mühim mesele Talât paşa arkadaş- larının genden — şüphelenmemeleridir.. Bundan evvel Talât paşa kendisini ta- kip eden iki arkadaşımızı tanıdı.. Bun- lardan biri Fransız askeri elbisesiyle dolaşıyordu, buna tağmen Talât paşa o nu tanıdı ve yanındaki arkadaşa yük- sek sesle şunları söyledi: — Sabahtanberi peşimi brrakmiyan şu Fransız askerini görüyor musun.. Herhalde Türkleri çok seviyor ki bızı takip ediyor... Fakat ben askerlerden hoşlanmadığım için ilk tesadüf edece- ğim Fransız zabitine şikâyet edeceğim.. — Sonra ne olmuş? — Ne olatak, arkadaşımız hiddetin- den az kalsın paşaya — saldıracakmış, fakat paşa yalnız olmadıfına ve sırtında da resmi Fransız üniforması olduğun- dan kendini zor zaptetmiş, dönmüş gel- mişti... Bittabi onu bir daha Talât pa- — Peki ama Talât paşa onu — nasıl tanımış? herhalde arkadaşımız bir ihtiyatsızlık yapmıştır. — Öyleyse kendisine fazla yaklaş- mamakla çok iyi etmişim. — Muhakkak. Arkadaşım Apelyan öğle yemeğini yedikten sonra, evvelce verilen karar muücibinltte, almanca derslerine başlamak üzere arkadaşımın tamdığı Almanca hocasının evine gittik. Vaktiyle arkadaşınım da Almanca dersi aldığı hoca Lola Raylenson adın- da genç bir alman kızıydı. Arkadaşım bizi biribirimize takdim ettikten sonra müstakbel hocama şunları söyledi: — Arkadaşım Tehliryan — makine mühendisliği tahsil etmek üzere buraya gelmiştir. Almantca bilmediği için kıy- metli yardımımıza mürataat ediyoruz., Mümkün olduğuü kadar kısa bir müddet | zarfında kendisini mektebine devam e- debilecek vaziyete getirmenizi rica edi- yorum. Matmazel Lola bana hitaben sordu: — Almanca hiç mi bilmiyorsunuç? — Birkaç kelime bilirim, fakat bil- | mek sayılmaz. Fransızca olarak verdiğim bu tevap üzerine hokam da Fransızca olarak mu- kabele ederek: — Öyleyse baştan başlıyacağız.. Bun dan evvel Almanca dersi almadığınıza | göre daha kolay çalışabileceğimizi Ümit ederim, dedi. Bir gün sonra derslere başlamak ü- zere matmazel Loladan aytıldık. Arka- daşrm hocayı çok methediyor ve İkaısa bir müddet zarfında hakikaten almatı- cayı öğreteceğini söylüyordu. Matmaze- lin iktidarından şüphe etmemekle be- raber, Almanttayı öğrenebileceğimi hiç de zannetmediğim için arkadaşıma de- dim ki: — Dünyanm en muktedir profesö- rünü de getirirsen bana almanca Öğre- temez, — Neden? — Bugünlerde aklım başımda değil de ondan. — Şimdi orasmı düşünme. Senin Berline tahsil için geldiğini ileride is- pat edebilmek için bu kadından ders ah | mak mecburiyetindesin... Ben bu kadı- nı tanıyorum. — Çok iyi kalplidir. Hem hasta olduğunu öğrenince, seninle daha fazla meşgul olabak, acryacak ve mahke mede seni şiddetle müdafaa edecektir. Bu itibarla hiç olmazsa bir iki hafta derslerine dikkatle çalışacaksın... — Evet, bu kadımna da rol oynryaca- Bız? — Ne yapalım, maksadına varmak istiyen her vatısaya baş vurur derler... Yalnız bir şeyden korkuyorum. — Rolümü yapamaz mryrm zannedi- yaorsun? — Hayır, ondan şüphe &etmiyorum, sadece bu kadmnın hoşuna gitmesi ihtis malinden korkuyorum... (Devamı var) — Onu biz de afâwan:achk. Fakat | İSTANBUL: 181,30 plâkla dans musikisi, 19 —Ahmet Kemal ve arkadaşları tarafından Türk mu. sikisi, 19,30 radyo fonik komedi, piyano, 20 Mustafa ve arkadaşları tarafından Türk mu sikisi, ve halk şarkıları, 20,80 Ömer Rıza ta- rafından arapça söylev, 20,45 Nezihe Oyer tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları, 21,15 Orkestra, 22,15 Ajans ve börsa haber. leri ve ertesi güün proğramı, — 22,30 plâkla sololar, opera ve öperet parçaları, 23 sön, BÜKREŞ: 18 Rümen havaları, 20 müzik, 21,15 küçük orkestra, 21,40 kabare plâkları 22,45 Julla örkestrası, BUDAPEŞTE: 19,20 Sigan oörkestrası, 20,30 Peşte opera, Bından temsil nakli, 23,85 cazband, 24,10 o- pret plâkları, BERLİN: Oda müsikisi, 10 küçük örkestra, 20,10 ©. pora plâklarr, 2115 radyo örkestrası, 23,80 hafif müzik, VARŞOVA: 21 şarkılar, 22 Şopenden — parçalar, 22,45 şarkılar, Amerika, Fransız film yıldızlarını neden çekıyoı' Holivuttaki yıldızlar, kendilerinden fazla verdi alındlğ için yılda bir fıımden fazla çevırmiyorlarmıs | Tanmmış rejisör ve sahne vazıların dan Jak Theri birkag 'gün evvel Pari- ge gölmiş veetrafını alan birçok Fran Bız gazetecisine, Şşayanı dikkat beya- cratta bulunmuştur. Amerikalılarım, «Avrupa ve bilhassa Fransız yıldızlarını niçin Holivuda çektikleri hususunda sorulan bir Su- ale, rejisör şu cevabı vermiştir: — Amerikalıların, rtekaretten koör- karak Avrupa yıldızlarını Holivuda gektiklerini âddia edenler vardır, ki bu tamamile yanlıştır. Avrupa yıldızları Holivudun nazarında “küçük sanatkâr lar,, dır, Hâdisenin asıl sebebi, meş- Hur Bolivut yıldızlarının, vergi içinde ezilmekte olmalarıdır. Meselâ, Klodet Kolber, bir film çevirmek için, Umu- miyet itibarile, 100,000 dolar ister; bu para üzerinden iwht yüzde kırkr— nt alrkor. î F'akat bu miktar J.ÜM dalm xeçin ce, devlet yüzde 80, hatta yüzde 90 keser, İşte bunun içindir ki, Klodet Kolberin vaziyetinde bulunan yıldız- ların ekserisi, senede bir filmden faz. la gevirmek istemezler. Devletin bir az daha insaflr davranması için teşeb büslere girişen büyük Holivud şirket- leri de, şimdilik, Avrupanm tanımmış yıldızlarımı celbederek, Amerikan ar- tistlerinin çevirmek istemedikleri film leri onlara havale etmektedirler, !gte meselenin hakikf Çehresi.,, Büyük Holivud. kumpanyanlarınım kazancma gelince: Jak Theri bu hu- susta, da şunları söylemiştir; —Bu sene elde edilen hasılat tam B0 milyar frank, tutmaktadır. Bu, bir , çok devletlerin 10 senelik bütçesi dı- mektir. Rejisör, filmlerin sansörü Hakkında da şöyle demiştir: — Sansür Holivud müstahsillerinin baş belâsı halinde devam etmektedir. Bilhassa bu sene, filmlerde birbirleri ni aldatan karı kocalar, böşatimalar, ve perde de uzun müddet devam eden ihtiraslr opüşmeler yasak edilmiştir. Sonra malümdur ki, şimdiye kadar BanEster filmlerinde, cani ekseriya bir İtalyanken - fihakika Amerika hay dutlarmın ekserisi İtalyandır - Muzoli ninin Müdahalesi üzerine, bu da men- bi . Şimdi cani ve haydutlar ekseriya bır Çek, Yunanlı veya Yı- Boslay olarak gösterilmektedir. kGangsterler arşı karşıya Baş rollerde: İ JOSEPH CALLETA (Ü ve Franchot Tone Metro Göldivyn Mayer şirketinin | heyecan dolü filmi Amerika polisini senelerce meşgul eden esrarengiz bir surette yapılan cinayetleri iki müthiş çetenin bir türlü anlaşamamazlığı « BUGUN ALKAZAR BEREEEİ Sinemasında haşlıyor. — EMEANN BUGUN SAKARYA'da 2 büyük film birden: Mühim bir müsabakâ Searnıslar: 2 1/2 da Bir Balo Hatırası 4 1/2 da İngiltere Tacımım İtnileri 6 1/2 da Bir Balo Hatırası 9 da İngilttere Tacının İn- cileri. Biletlerinizin parçalarını saklayınız. ATATÜRK'ün DUNYAYA HİTAB EDEN SESİNİ BiİZE DUYURAF” | ÖNDERİMİZİN TÜRK ORDUSUNUN İDARESİNİ GÖSTEREN « W Bursa sokak No. 40 Pa ) iiyağü ve şimdiye kadar görülenlere benzemiyen milli, şerefli film.. Ege Manevraları Ege sahillerini yıkılmaz bic kale gibi saran toplar.. Ege ovalarını feveran eden volkanlar gibi inleten tanklar; Eğge dağlarını gökremiş aslanlar gibi çınlatan 'Türk erleri,, Ve bunları idare edenler ve sevgili Atatürkümüzü Ege Manevraları filminde görecek ve ilk defa gürürla dinliyeceksiniz.; ” Sözleri ve sesleriyle birlikte yerinde çekilmiş — 1500 metroluk bu muazzam filmi Marmara Film Studyosundal isteyiniz 'Telefon: “MARMARA,, verilecektir. Bulana 20 lira 8/11/937 pazartesi günü öğleden sonra zımbalr siyah kapir nöt rimi Hasır iskelesile Karaköy arasında düşürdüm. Bularım Ma.rpilîî da Yarım Şişeci han 3 numaralr mağazaya getirlliği takdirde 20 ,L_ ,j ı a— eei —if e a <4