10 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 2

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

_l)ış | Pacifioue meselesi ve komünist düşmanlığı Yazan : Şekip Gündüz RÜKSEL konferansmda Sovyetler Birliğini temsil etmekte olan Litvi- nofun Belçikayı birdenbire terkettiği haber veriliyor. Acaba Sovyet birinci delegesinin bu ani hareketi Pa nsoyseXy y urursurtdajnoy Sadıyro suretinde telâkki edilebilir mi? Bunu henüz bir hâdise halinde teshit etmiş bulunmuyoruz. Yani, Litvi- nof Belçikadan çıkmış ise de ikinci delege Potemkine konferans işlerine hâlâ devam etmektedir. Bununla beraber Pacifigue meselesi gibi nem dünya bakımından hem de bilhassa ve binnefs Sovyetler Bitliği Dış siyasası ba- kımından harikulâde ehemmiyetli bir siyasi iş müzakere edilirken Sovyet birinci deleğesinin bu müzakereleri şahsen takibe lüzüum görmiyerek kendisine | Belçikadan uzaklaşma mezuniyeti bah$edebilmesi nazarı dikkati celbetmek- ten hâli kalamaz. Bizce bu hareket ile Londra ve Romadaki son siyasi hâdiseler arasında bir ilgi bulmak kabildir, Dünya siyasasının Londrada görülen herhalde, müttefiki Fransadan büyük ıo&.nklııfluı Sovyı;.f.ler Birliğine, Ümitler beklenemiyeceği kanaatini ver miş olsa gerek. Fransa İspanya işlerinde bitçok zikzaklar çizdikten — sonra, nihayet, İspanyada hükümet cephesine faydalı olamayacağını ihsas etmiş bu lunmaktadır, Londra henüz Frankoyu tanrmadı ama İngiliz Haticiyesi İberya yarım adasınm ortasmda türeyen bu "Mantar devlet,, le herhangi bir diğer Avrupa Gevleti ile olduğu kadar açık bir diplomatik münasebet kurmuş bulunmakta- dır. Londra bankalarmm Frankoya açtığı krediler ve Frankonun elinde bu- lunan topraklarda İngiliz sermayesinin giriştiği istismar, bu diplomatik mü- nasebetlerin itimat devresine dahi ulaşmış bulunduğu zannını veriyor, acaba bu vaziyet, garpte mühim bir dünya meselesinde, Sovyetlerin mevcut bazı ittifaklara rağmen infiratta kaldıklarıra mı delâlet eder? Japonya ile Almanla arasmdaki antikomünist cepheye İtalyanın son resmii iştiraki ise açıkça Sovyetlerin karşısında ilk “Mukaddes ittifak,, n teşekkülü manasına gelir, 1815 de Napolyon tehlikesi karşısm da Viyananın oynadığı rolü şimdi Sov- yet “Tehlike?,, si karşısında Roma İşte Litvinofun Brükselden uzak masada bugünkü “Moskova,, nın bir mesi gibi telâkki edilebilir. Bu vaziyet rikan murahhaslarının Brükselde açık rini göstermektedir. oynuyor, laşması en ziyade bu “Roma,, ile bir anlaşmaya ulaşamayacağını kabul et- Amerikanın açık konuşmalarını, Ame- tehditler halinde ifadelendiremedikle- Şekip GÜNDÜZ y Tiftik nesli tehlikede KURUN'da SIM UBS, bugünkü başyazısında, mem. tekete yılda beş buçuk, altı milyon lira grliren üÜftük geçilerinin, günden güne azal, dığına işaret ediyor. Yozgat — mebusu Sırrı İçözün, Kurun başmuharririne verdiği malü, mata göre, tiftik keçilerini beslemeğe imkân bulamıyan köylüler, bunları kesmek yolunu tutmuşlardır. Sebebi de şudur: Yeni orman kanunu bir takım hayvanların ormana gir- molerini yasak etmiştir. Bu hayvanlar ara. sırda tiftik keçisinin de adı — konmuş oldu. ğundan, muhafaza memurları tiftik keçlleri. ni de ormanlara yaklaştırmıyorlar. Hattâ, fidanlıklara bile uğratmıyorlar. — Asım Us diyor ki: “Fikrimizce Sırrı İçözün tasvir ettiği bu dert hakikaten bir memleket — meselesidir. Ziraat vekâletinin bü meğeleyi — süratle tet. kik ederek esağlı surette tedbir alacağı şüp. hesizdir. Zira orman kanununun — maksadı ormanlarımızın İyi surette muhafazasını ve fenni şekilde işletilmesini temin — etmektir; yoksşa orman! muhafaza etmek isterken gene orman gibi Mmilli servetlerimizden olan hayvanların nesillerini tehlikeye düşürmek değildir. Kaldı ki alelâde kara keçinin tedri. ci sürette koyuna çevrilerek İmhasr matlup olsa bile tiftik keçisini gene istismna etmek lâzımgelir. Bir iki yıl evvel — memleketimizde tiftik fiyatları dÜşmüştü. Bir kilo tiftik yirmi beş kuruşa kadar inmişti. O vakit, aslr on, on beş Hra kıymetinde olan bir teke bir buçuk lraya kadar Batılıyordu. — Bir taraftan dâ, köylüler tiftik keçilerini kesiyordu, Bereket versin, hükümet tehlikeyi vaktinde gördü. 'Tiftik cemiyetinin aldığı tedbirlere müzahe. | ret etti. Bu sayede tiftik nesli de kürtarı!a. bildi. Anlaşılıyor ki bu defa da örman kanunü- nun tatbikatma ait bir takım zorluklar YÜ- zünden tiftik nesli gene bir tehlike ile karşi- laşmıştır. Herhalde biran evvel vaziyeti tet- kik ederek tehlikeyi bertaraf edecek tedbir- leri almak gerektir.,, Yeni hükümetin programı CUMHURİYET' de UNUS NADİ, Celâl Bayara Mecliste it. tifakla itimat edildiğinden bahsederek yeni başvekilin, yalnız Meclis muhitinde de. ' gü, bütün memlekette iş başarıcılığına inanı, lan bir adam olmak şöhret ve marufiyetini kazandığını söylüyor. “Zaten Atatürkün onu iş başma çağrışı da bundandır. Celâl Bayar, Atatürkün kıymetli kabiliyetlerine güvene, rek bizzat iş üzerinde yetiştirdiği — yepyeni seçme devlet adamlarımızdan biridir.,, diyor. Cumhuriyet başmuharriri bundan — sonra, yeni kabinenin programına temasla yazısına şöyle devam ediyor: “Celâl Bayarın bütün memleket işlerini kucaklıyan geniş ve uzun programına bakı. larak hükümet idaresinde eskidenberi mutat ve moda olan bazı nazariyelerle doğrudan .doğruya İşe teveccüh eden hareket tarzı ara. sında, bir parça düşünmek faydasız sayıla. maz, Bu, bize mahsus bir iş değildir. Bundan sekiz yıl önce Fransada Andr& Tardicu teşkil ettiği hükümet için bir parça — mufaasalca böyle bir İş programı tanzim etmişti de mu. | arızları kendisine bu bir hükümet Programı mır, yoksa: bir amonim şirketin meclisi idara raporu mu diye tenkidler — savurmuşlardı. Andr& Tardieu'nün realist hareketine karşı bu yolda temkidlerde bulunanlara göre, hü. kümet az çok esrarlı bir slyaset kombinezo. nudur. Bir siyaset — kombinezonu, ki değme fanilerin aklı onun harimine girmek şöyle dursun, hattâ uzaktan onu iİhata eden esrar şebekesinin aralıklarından bakmağa — bile haklı değillerdir. Bu köhne hazariyeye Bgöre hükümet başka, millet başkadır. Atatürk sistemi, Celâl Bayar hükümetile eski usulü bozan yepyeni bir vadiye girmiİş bulunuyör ve bü yöni tarzım — tatbikatında dahi yalnız 'Türkiyemize değil, bütün dün. yaya yeni bir Öörnek veriyor. Bu örnekte hü. kümet, millet işlepini milletin gözü önünde ve miülletle beraber başaran bir idare şekli demektir, Bu itibarla Atatürk kendi yı:başı nutkunda anahatlarını çizdiği yeni hükümet. le dünyaya Adeta yeni bir inkılâp hediye edi. yor diyebiliriz. Bu yeni sistemde, hükümet halk nazarında etrar küpü bir umâcı olmak tan sıyrılıp çıkıyor, işi gücü meydanda ve herkesin gözü önünde bir faaliyet manzumesi haline geliyor. Zâhirde, biraz gibi görünür ama hakikatte bunun hükümet şeklinden daha zor olduğuna şüpha yoktur. Çünkü hükümeti esrarlı bir siyaset kombinezonu halinde tutan'ar, faaliyetleri. nin muvaffakiyetsiz safhalarını, perde arka. sında sakiryabildikleri halde, hükümeti Mem leketin görülecek işleri Üzerinde açık çalışa, cak bir milli heyet olarak alan'ar, dalma o İşleri behemehal muvaffakiyetle yürütmenin manevi mecburiyeti altında çalışırlar. Herhangi takdirde olursa olsün hüküme, tin esaşen siyas! bir heyoet demek olduğu ma. lümdur. Fakat siyasetin mutlaka halka kar. Şi esrariı perdelerle örtülü bir kumkuma ol, masr neden icap etsin? İşte — Atatürk eis. teminin mantlıki neticesi şimdi esrarsız, a, esrarlı Mörderinirinl 4 F Di a e! gv . !___'. z r,—-—ı-gı — a Ez B e B SN I K e ' Eski Ramazanları yazarken, Rama - zanlarda sahnelerde geçen garip vaka. lardan bahsetmemek bir kaç misal ver. memek hiç şüphesiz bir eksiklik olur - du. Bunun için bu seriye sahne garabet. lerinden bir kaçını ekliyorum: Komik Kel Hasanın bir aktörü vardı: Agâh!.. Gündüz, Atpazarında cambazlık, ge- celeri de sahnede aktörlük yapardı. A. yağı bıçılgan ,tırnağı karıncalı hayvan- İları toplar, kısa bir zamanlda iyi ede. rek yüksek fiyatlarla satardı. Bu usta. lığı cambazlar arasında bir darbrmesel kadar şayi olmuştu. : Agâh, hezarı marifetti. Ona hangi To- lü teklif etseler: — Olmaz, ben yapamam!.. Demezdi. Petvasız, falan * oynardı. Tabit baştan başa falsolu.. Yalnız (Zemire) oyununda baş rolü, (Cahut) rolünü muvaffakıyetle başarırdı. Tulâat kumpanyalarının oynadıkları piyes (!) lerin kahramanlarının adı bi- ribirine benzerdi: Kasım ağa, zengin bir ihtiyar, Ceylân genç bir âşık, Gülfi. dan hizmetçi kız, Tiktak ugak Barha, carha, darha, varha, silva, nirva, zerda, selsebilâ, vahşiler.. Vahşiler Kasrmafaya Marsilya lima - nıtida Tâstlarla.. Valişinin * Martityada bulunamıryacağı düşünülmez. Tulüatçı> larca olmıyacak şeylerin vuku itibariyle hoş sayılması lâzım gelir. Alâkayr çe. ker, bu itibarla hoştur. Bir gün Hasan, en dehşetli bir kome- |di dramını (!) oynüyordu. Agâh bu o- yunda mağdur rolünü almıştı. Bir mu. hasara sahnesinde vuruldu, düştü yat. tr. Zavallı adam, gündüzleri Atpazarın- da, geceleri geç saatlere kadar sahne - lerde zıplamanın yorgunlüğü ile biraz kendinden geçti. Zaten ihtiyardı. Yat. tığı yerde adamakıllı uyumıya başladı. Katiller sahnede öldürülecek adamı bıçakladıktan sonra, Agâhın yerinden doğrulması ve katillerin gittiği tarafa doğru tehditle elini sallıyarak: - — Sizde bu intikamımı b ? cağım!., Demesi Jâzımgelirken, Agâh kalkma. dı. Biraz beklediler, gene kalkmadı, süflor delikten dikkat etti. Kulağına îfr horultu geldi. Biraz uzanıdır seslen- i: — Gittiler, kalk!.. _Agâh, birden uykudan uyandırılan bfr adam şaşkınlığı ile doğruldu. Esne- di, gezindi, melül melâl etrafına bak - basit bir iş tı.. Sonra kendine geldi, fokat uyku ser- semliği ile sanki uyanıdırıldığından mü- tevellit hiddet ve kızgınlığına — süflörü hedef etmek ister gibi ona döğrü elini sallıyarak rolünü tamamladı: — Sende bu intikamımı bırakmıya - cığım !; Vahram Papas- yanın şakakları Bir Ramazan, Şevki de Otelloyu öy- huyorladı. . Otello rolünü Vahram Pa- €ık hükümet şeklini bütün — bir sarahat ve kat'iyetle ihtiyar etmiş bulunmakta ve hat. tâ bu usulü memleket ve millete karşı ifası lâzım en tabit ve enm zarur! bir vazife say. maktadır. Onun İçindir ki Atatürk, yılbaşı nutkunda, dahili faaliyetlerimize ve harici münasebetlerimize bu zihniyetle — geniş bir ölçüde temas etmiş ye bu nutku — kendisine ana direkti” tutan Başbakan Celâl Bayar da kendi program - nutkunu, memleketin hü. kümetçe ve milletle beraber — görülecek bü. tün işlerini hemen hemen tek noktası eksik birakılmıyan ve şimdiye kadar hemen hiçbir yerde misli görülmemiş tafsilâtla — yazmış, memlekete ve Meclise böyle arzetmiş bulun. | maktadır.,, v Ti S EREN FÜĞ çin ZK REMAL ğ — ae Ramazan Tulüat sahnelerinin garabetlerinden.. SüHör birdenbire deliğinden fırladı: “Amanın arslan boşandı, geliyor!,, Yazan: Hüseyin Rüştü Tırpan pasyan yapryordu. Oyün esnasında bir baygınlık geçirmesi icap ediyordu. O . tello bayılacak ve beş altı kişi gelip nab- zını ve şaıkaklarını, ovarak kenidisini a- yıltacaklardı. O gün için bir kaç (figü. ran) da bulmuşlardı. Fakat bunlara rolleri hakkında bir fikir vermemişlerdi. Otello acı bir feryattan sonra düştü, bayıldı. Kulisteki figüranlardan dört beş kişi sahneye fırladı, Çıkarlarken biri seslendi: — Şakaklarını sıkınız!. Figüranlar şakak kelimesini — ayni kafiye ve ayni vezinde başka bir uzyun adiyle karıştırarak zavalir Vahram Pa. pasyanın en nazik yerine sarıldılar, Ta. bit bu tedavi tarzı birdenbira tesirini gösterdi, derhal ayıldı: * — ÂAman!. a Diye yerinden fırladı. * & * Arslan geliyor! Bir Ramazan, Kadıköyündeki Zamba oğlu tiyatrosuna vahşi hayvan getirdi- ler. Daha halka gösterilmeden 'demir ka. fesler içinde sahnenin altına koydular, O sırada gençlerden müteşekkil birz kum panya oyun oynuyordu, Süflör ayak - larının dibinde vahşi hayvanların bu - lunmasından korktu,. Kendisine hayvan ların, kafeste olduğu; - korkulacak . bir şey olmadığı söylenidi. Fakat, teminata rağmen, aslanların, kaplanların, timsah ların hayali kafasından çıkmadı. Oyunun en heyecatlı bir yerinde, kafesinden çıkarılan Aaslanlardan biri, birdenbire gükredi. Süflöz yanı başında bir aslanın böğürmesini işidir işitmez, muhayyilesinde canlandırdığı felâketin vuku bulduğunu zannederek birdenbire delikten sahneye fırladı: — Amaniın, aslan boşandı, geliyor!. Diye haykıtınca, sahnedekiler kulis. lere, ahali de kapılara doğru kaçmıya başladr. I Sahiden İ vuruldum | Rahmetli Baba Saffet, — hürriyetin jilânı sıralarınlda heveskâr geriçlerle be- raber oynuyordu. Bir Ramazan akşamır Şehzadebaşında oynarken, rol icabı o. larak kendisinin tabanca ile öldürülme. si lâzım geliyordu. Katil rolünü yapan - galiba Hakkı Necip . meseleye daha tabit bir şekil vermek için bir bronvning tabancasının kurşununu çıkarmış, yerine mantar koymuştu. ! Katil, tabancayı: Diye patlatınca, Baha Saffet, birden bire yere yuvarlandı.* Fakat iki eliyle baldırını tutarak: ” — Aman vuruldum! ; Diye bağırdı.. Etrafında alâkasızlık görünce daya - namadı: — Bakmayın yahu! dedi, Vallahi vu. ruldum, sahiden vuruldum!., Kulislerdekiler merak içinde iken, se- yirciler şiddetle alkışlıyorlardı. Perde indi. Zavallı Saffet bir taraf- tan acele ile pantalonunu çözerek meci. diye çeyreği büyüklüğünde bir çürüğe patmağı ile tükrük sürüyor, bir taraf. tan da: —— Böş ta olsa tabanca sıkılır mı a- dama? İyi ki suratıma nişan almamış.. San'at uğrunda bir gözden olacaktım!. Diyordu, Hüseyin Rüştü TIRPAN —— Ti “her “türlü -müdahaleden » masun”| “da doğru ama ya geceleri uyuyan İNCGİÜLESE —- DALE g Pa e Fi ğur—f':'i—_—._————"'/ : Çalgı ve uykt EHİR meclisinde yeni beledii. talimatnamesi tetkik edî”’h;. evlerde de saat 24 den sonra çalgı 1 İmıp gürültü çıkarılmasını madde itirazla karşılanmış. BUfÜ F. zetelerde okuyunca evvelâ geyin j kendi kendime şöyle dedim: yl"' — Elbette değil mi ya! Gece tüyü sına kadar çalgı çalmağza, Eürm ııiı müsaade olunur mu? Frenkler d 10 da: “İş güç sahibi, akıllı uslü git ların yattığı saat geldi,, derler. de birçök işler sabahleyin 9 d& " lar; demek ki 7 de uyanmak ysk | Yüz yıkamak, kahvealtı, sabah lt eee lerine göz gezdirip dünya dair biraz malümat edinmek, * içl işe kadar gitmek.. Bütiin bunlar l iki saat çok mu?.. Aferin Şehir M lisi azasına! Çalgıya nihayet &” , on buçuğa, on bire kadar mü ; meli.. # Fakat sevincim çok sürmedi M maddeye itiraz edenler öyle di mişler: Meskenler her şeyden olduğu için bir evde sabaha çalgı çalmıp gürültü edilmesin? çıkarılamaz mış. Zengin olmadığıma daima rüm ya! Bu sefer bir kat dahâ düm, Zengin olsaydım o azadaf vdi birinin evleri yanmda bir ©V J oturdukları apartımanda tam kb' w katlarınm üstünde bir kat tutar: prr rının gecesi davul) zurna çaldır?P W | van dövdürürdüm. Sıkılıp göçe mi arkalarından ben de.. Yani ' değil, adamlarım. Onları rahatsiğ ” | ceğim diye ben de uykumdan ollm.’* ya! İtiraz ettiler mi: “Bay b_""::. mesken her türlü müdahaleden " sundur,, der çıkardım. ; Neyleyim ki zengin değilim. O7 l!" ' gönlümce ders vermek kabil O") dığına göre ricadan başka çare w — Yapmayın, etmeyin. Kendi # finizi düşünün ama bizim uyku da büsbütün hiçe saymayın. AU «& A * buyüruyorsunuz, Ne güzel söz! bizim evlerimiz de sizin çalgım J gürültünüzden masun olmalı mi? Hoş! Biz sabahleyin dokuzdâ: ta daha erken işimiz başında ” cağımız için akşam erkenden ğa mecbur olanların ne kı var ki rahatrmız düşünülsün! K N Ç ğımız için sinirlerimiz bozulur G4 ) zin mesainizi takdir edemez bir gelirsek ne olur? O Zaman t haf heveslere kapılıp belediye .B’B lerinde reylerimizi size değil, liy olmayanlara vermemiz kabildir km, geceleri uyumamızı temin maddeye ae& çıkarmayın da sin miz bozulmasın, münasebetsizlik — miyelim! SKER Nurullah ATAĞ | Lübnan parlamentosu — Hükümete itimat reyi ve'_ Böyrut, 9 (A,A,) — Lübnan parlâm&*” 4f bugün, iki mühalif reye karşı diğer TÜ? ittifakile yeni hükümete Itimat beyâ” miştir. Mısır Kralı Kânunusaninin 20 sinde evlenlyosg Kahire, 9 ÇA.A.) — Resmen bndu;l“ diğine göre, kral Farukun 6 Sonkâ! ö da yapılması karağlaştırılmış olan — ğünü 20 Sonkânuna bırakılmışt!” / J d ÇARŞAMBA İKİNCİTEŞRİN — 1987 Hiert; 1356 — Ramazan: 6 Güneşin doğuşu Güneşla | 8641 16,56 Vakit Sabahb Öğle İkindi .'.kşam Yatsi " g .5,1T, 11,58 14,89 - 16,56. 18,81

Bu sayıdan diğer sayfalar: