10 Kasım 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

?ğ"îît' görüşüm: tle K Geçen vi Cımız var , eli Ahmet Emin Yalman An !edjad!gı bir ecnebi muhabir Yordu. Arthür Merton is OU Yabancı ir şötyi, şarıîîk Senelerini geçirmiş. Tür *t 6 f?’ktân çıkmış bir memle Zka Sördüğünü haber veriyor .l'emlâledcn itibaren hamal btşııa VE şoför —intizamsızlığiyle Üküy Va"“'mâ- bin kişinin bindiği Ka : Purunda şamatası C) Mi gg GATPİr sükünu içinde herkes | h“t Btenini akile konuşuyor, ya Ba 1 okuyormu , M v | bir Babil *Tton, Türkiyede bir nevi ni %e': klup kurulması için hükü L tı'hn ki *Mas etmek istiyormuş. Ro y ü %ek en teşkilât dünyanın l * Yü edjhe varmış ama, Türkiye h & Üş, A $ d%r: *Âhmet Emin Yalman şöy N, R%îe%nun bana anlattığına gö "uka.h qan kluplerî siyasetle ve dinle Yan içtimaf teşekküllerdir. ü : f"ek bir şehir ve memleket hfîhâgu * Berek milletlerarası hayatta ( Yet p ! Anlaşma, karşılılklr hüsnü 'Sin “SIPIerini yaymaktır. Bunun : meâğğ“en yol, bir şehirdeki muh FD Oly pi ETden her birinden idealist ÜP z Ki, Mümessil alarak ve bunlara ) # W V G |- u» e -- e — — A İ Karıştıyı “tina Messup birkaç faal aza Tar 'hqkt". *& haftada bir toplantı yap Bu ğe Yem::ph“tîîar ekseriyetle beraber ddf y Y*Mek şeklini alır. Herkes i Nt verir.,, R“İari .. * * :*de edi An tipinde kluplere bizde mü Şi bilmiyorum. Herhal l!ın “kik egi L a *dilmelidir. Lâkin şurası mi- * İçtimaf hayatımızda bir can “ “';îç Var. Bazı kasabalarımız BU ea ı_’“ canlılığı kısmen temin hiş Yekat işi yalnız halkevlerine bı- , hasaklığı uyandırır, halka ü- - Yaş Biydirmekle eş bi dir. H 4 th“ü'tğtıelıdîr' Her veçheııne gö ç u, &a ü Tneyiller, — heveslere; is ]h!.&küller Matörlüklere göre faydalı bı;“den twymtmalıdır. Beynelmilel ]ğ'ith €İ milli olanlarını kurmağa w helej | Babapgtüz, bir ği Konya gazetesi olan efi anıat%r kimiz, 3 İkinciteşrin nüsha Onç VS e Yadaki içtimaf hayatı nasıl *« dı.(ebapçl dükkânlarında - yör * p: ıtndirme_ e %ıî'Porda ayak Üstü aparatif PafGeneı €vlerde eğlenme, l doğeli ki, bu, bir çok yerler y Tudur. Gene Ahmet Emin Yöyle / Sönlerde, bir münevverimi hi..% 'vüâyî*kâîî'—'t ettiğini söylüyordu: Ve H bulam, Dife gidenler, yapacak vö. SRlya v dıklarından dolayı kumar hîîf'n"în İŞtyorlarmış.Hoş onun da ü * huiyîh"“ yok ya: Kendi tecrü- Rördüm_ Tüm, — Anadolu seyahatim- dapa y Pden kurtaracak — teşkilâ- h ı%;' :ge kulak mcsabesindediî'lîl İş- Bi Âş m'ıe'-!'k şeylerden biri de bu- %'îe bin h_'Weî_e. halkın kendi - teşeb- hığı heve ;l' türlü cemiyet, klup kür Ülş re;:nrş_esidir. Bu tarzda bir ıtd;teı_men.gorülürıe derhal - kolay Nx (Vâ-Nü) Yonj Metaksas Bro n ikinci senesi bita, s%înmmı anlatıyor - Sük l ekt Ukta Metakm. Patrasta söylediği bir AA Ka ı% da bu;uue?lnîn tanzim ve tensiki ne. ban Sanf D bütün Elenler — kendilerini tök Uolq,yî eşıînteî&kki edebilirler. Bu sebeb. qmm%,mişu&mmm hariçteki şerefi de *nle ll " Bunu anlamak için yaban. ı ? gazetelerini okumak kâfidir. ö  | %"t S :r;îlît Mevcut olmıyan siyasi a le haricinde ademi merke, kdayauan bir dahili idare teş. n Yözt Fifin esasen b oamammmnk. n Eençi ğ:“?*’ml!' vÜcuda — getirmek ve tanan,, Tilecek terbiye sistemini _ Ürlüceml- | 'htıy;e klüplere meslekdaş, Orta t"hız mty.kâ-'“ Oyalıyacak, yükseltecek, | ') — Atina ajansı bildiriyor: | aşlanmış tanzim ve | Dd Havanın, Ağustos ayını hatırlatacak kadar ısındığı bir gün, foto Âliyi yanı. ma alarak Lâleli semtini gezmeğe git- tim, Sirkeciden evvelâ Aksaray tramva , yına binmiştik. Fakat arkadaşım yolda beni caydırdı: — Fatih tramvayına binelim ide £ ". zadebaşında iner ve eski yangın , .. - lerinden geçerek Lâleliye Öyle gideriz, diye israrediyordu. Tramvayı değiştirmek evvelâ zah. metli göründüğü için, dostüumun sözle. rine pek yanaşmadım. Fakat biraz dü- şününce onun haklı olduğunu anlamak ta gecikmedim.. Beyazıtta bindiğimiz tramvaydan inip bir Edirne İzapı arabasına atladık ve Şehzaldebaşınm bir ucu Vefaya, bir ucu Lâleliye ve bir ucu da Saraçhane dik.. Ve tabii hemen Lâleliye giden sokağa saparak ilerledik. Yürüdük, yürüdük.. Başka bir üç yol ağzından geçerek tekrar yürüdük ve nihayet Lâleli tramvayı caddesine çı- kan Fethibey caddesine çıktık, Geçtiği- miz yollarda etrafımıza bakıyor, bakr. yor, şaşıyorduk. Daha bir kaç sene evvel harap bir yangın yeri olan bu yerlerde yepyeni bir mahalle, hattâ bir şehir yükselmiş- ti. Henüz yan sokaklara sapmamış, yal- nız parke taş döşeli cadüelerlden geç - | miştik. Bu caddeler yol itibariyle çok bakımsızdı. Fakat tertemizdi. Yahut ta iki tarafına dizilmiş yeni binaların yüze gülen manzarası insana her tarafı terte- miz gösteriyordu. Arkadaşıma dedim ki: 4 — Buralarda tek bir dert bulacağı - mızı sarımıyorum. Bak, her taraf güzeli temiz evlerle, geniş caddelerle kaplı.. On beş dakikadır yürüyoruz ne bir dert gördük, ne de kimse bize dert yandı... Âli bu sözlerime yalnız sinsi sins! gül. dü.. Beş on adım daha başka bir şey ko- nuşmadan yürüdük. Birdenbire Âli ko - lumdan çekti: — Bak, ba'- senin dertsiz mahallenin haline, diye kahkahalarla gülmiye — bir taraftan da fotoğraf makinesinin ayarını yaparak, soldaki iki sokağın resmini al. mak için hazırlandı. KUN başına uzanan dörtyol ağzında aşağrin. | Lüleli sokakları terkr-ı-îı-?.:f-lir, fakat bura ya çöjğüler ancak haftada bir uğ | Jlar. Herkes kendi evinin önünü süpü:düğü Lâlelideki yepyeni binaların yapıldığ: birçok Yollar hep böyle topraktır. İşte size Zeynebkâmil ve 'Ahmet Şuayip sokaklarında niki görünüş Ben de bu sokaklara doğru yürü. düm. Önümde toprak, hem de en ufak bir yağmurlda hiç şüphesiz vıcık vıcık çamur olacak derecede yumuşak toprak tan iki yol uzanryordu. Köşe başlarında: Zeynep Kâmil ve Ahmet Şuayip isimleri okunan bü so - kaklardan ikincisinin birincisinden de beter bir hali vardı. Yolun tam ortasında, sokağın başın. dan, caddeye kadar şimdi kupkuru du. ran küçük bir sel yatağı uzanıyordu. iki sokakta da, baştan başa yepyeni evler, apartımanlar dizilmişti. Bir kere yola., bir kere de binlerce lira sarfiyle yapırlan bu apartımanlara baka- rak, zavallı mal sahiplerinin kimbilir, belediyeden ne kadar şikâyetçi oldukla. rımr düşünüyorldum. Tam bu sırada, Â- linin sesi tekrar yükseldi: — Yalnız burası değilr bütün yan so kaklar ayni vaziyette! diye söyleniyor- du.. Hemen geri dönüp dostumu takip ettim, Bu gefer caddenin sağındaki bir sokağa saptık. Burada gördüğümüz manzara da değişik olmadı. Fethibey caddesi üzerindeki daha bir çok sokaklara baktık. Hep ayni şeyi, hep toprak gördük.. Yalnız her şeye rağmen bütün gezdi. ğimiz yerler tertemizdi. Bunun kerame. için bu temizlik devam eder - İstanbul konuşuyor ! Lâlelide herkes hayattan memnun ! Fakat yan sokaklara biraz taş döşense bu, eksiksiz bir memnuniyet olacak Yazan : Habercir Lıi!elim'n“ ahallerinden pek memnun iki ihtiyanı Haberöi-ylc. Ykonuşuyorlar, , - tin de kapısının »önünü. ve. sokağını süpüren bir kadını gördükten sonra an- ladık, Kadın : — Evet, diyordu. Buraya çöpçü uğ- rar amma, ancak hafta da bir defa.. Eh, ne yapalım, koendi elimiz sağ olsun, Pa. çaları sıvadık mr, her yeri süpüreviri- yoruz .. | O süpürmesine devam ederken, bizİde dolaşmamıza devam ettik. Dar bir so0- kaktan, tekrar Fethibey caddesine çık. mak üzere iken küçük bir kızın, koşa, koşa yanımızdan geçtiğini ve biraz öte- mizdeki bir kahvenin önüne giderek, 0- rada oturarı ihtiyar bir adamla heyecan. Ir heyecarılır bir şeyler konuştuğunu gö- rünce, ben de kahveye doğru yürüdüm. Palabryıklı iki ihtiyar, yaya kaldırımı - nm üzerine koydukları iskemlelere ©0. turmuşları cigara tellendiriyorlardı. Çocuk, ne konuştuysa, konuşmuş ve koşarak caddelden aşağı doğru gitmiş- ti. İkisini de selâmladıktan sonra, kendi. mi tanıttım ve : — Ne dertleriniz varsa bana anlatın, Evvelâ biribirlerinin yüzüne baktı . lar, Sonra biraz daha genç olanı: Yanındaki titrek arkalaşını göster- di: 8 — Ona sor, dedi. 'Titrek adam, palabryıklarının altın « da saklı ağzını kulaklarına kadar aça « rak güldü: — Yok, bir şey evlât, diye söylendi. Hiç bir derldimiz yok, bizim bak, so - kaklarımızın kaldırımsızlıfğından filân biraz şikâyetçiyiz. Ammar gene de İs « tanbulun en iyi, en rahat mahallesi her halde bizim Lâlelidir. Gazetene de böy. lete yaz., Tekrar cigarasımı içmeğe başladı. Ve bundan sonra sorduğum bütün suallere yalnız başını sallıyarak cevap verdi.. : Artık konuşmak istemediği anlaşılı . yordu. Orada daha fazla durmadım ve Lâle. linin başka taraflarını gezmek üzere * palabıyiklı iki ihtiyrin yanından ayrıl. HABERCİ YARINA: LÂLELİ —2 iİ22 sene evvel bugün —— Küfürbaz bir * bostancı kap- tan pasşa oldu İkinci Mahmut deyrinin kaptan pa- şaları arasında Deli natniyle şöhret ka- zanan Abdullah paşa bu mevkie hase- kilikten yükselmişti. Kendisi (haritai kaptanı derya) müellifinin dediği gibi Çengelköyünde oturan bir “pespaye ve bivayenin,, oğluydu. Deli Abdullahın mirahırlığa - kadar yükselmesi Yunan ihtilâlinin arfesine tesadüf eder. O zamanlar, — yeniçeri kalyoncularının öteye beriye tecavüz K ve zorbalıklariyle İstanbul sokakları- nr eşkiya yatağı haline getirdikleri fe- na günlerdi. Meselâ birkaç yeniçeri uşağı, tersa- ne kürtleri arasında bir kavga çıkarı- yor, iki taraf bıçağa, tüfeğe ve hatta topa müracaat ediyor, sokaklarda bari- katlar yapılryor, arbede küçük bir sa- vaş halini alryor, ne yeniçeri ağasının ne kaptan paşanım ve ne de sadrıâzamın tavassutuna iki taraf da kulak asmıyor du. Ö zamanlar, Galatada, Kasımpaşa da, Hasköyde, kalyoncular ve esnaflar otururdu. Buralarda inzıbat ve asayişi temin etmekle mükellef olan — kaptan paşaların bahriye işlerindeki iktidarla- rına değil, bu gibi serserileri, külhan- beylerini, sarhoşları idare etmek husu- sundaki kudret ve muvaffakryetlerine e hemmiyet veriliyor, — kaptan paşalığa getirileceklerin seçiminde bu noktâlar üzerinde fazlaca duruluyordu. Kaptanderya Hasan paşa o mevkie kasaplıktan gelmişti. Bahriye işlerin- den katiyen haberi yöktu. Bir yobazdı. Zorbaları, sarhoşları idare etmek, ağız- larının payınr vermek, onların bulün- duğu mıntakalarda inzırbatr temin eyle- mek iktidarını haiz değildi. Hasköy ve Galata kaygaları srrasında hiç bit ha- reket ve faaliyet göstermedi. Bunun üzerine, ikinci Mahmut ser- * serilerin, zorbaların gözünü yıldıratak, sözünü geçirecek, kuvvetli bir kaptan paşa bulmak 1lâzım geldiğini anladı. Ve çok geçmeden buldu: Eski bostancıbaşr ve yeni Mirfahır | Deli Abdulah paşal.. Abdullah paşa heybetli, cesur, hatta padişahın karşısında ağzına ve aklına geleni söylemekten, sövmekten, küfret- mekten çekinmiyen bir adamdı. Onun bu halleri ikinci Mahmudun hoşuna gidiyor, sertliğini, bostancıbaşı iken inzibat işlerinde hayli işler gördü- Bünü bildiği için, kaptan paşalıkta da, zorbaların, serserilerin hakkından ge- leceğini tahmin ediyordu. İşte onu bu sebeplerden dolayı kap- tanpaşalığa getirmişti. — Yoksa, Deli Abdullahın, bu mevkie yükselmesi için, ne bir meziyeti, ne de bir iktidart var- dı. Abdulah bostantııbaşt iken, ikinci Mahmut ne zaman ona rastlasa, kendi- sini lâfa tutuyor; sözü, bilhassa onun küfretmesini mucip olacak bir vadiye sevkediyor, Abdulah küfrettikçe kah- kahalarla gülüyordu. İkinci Mahmut, kayığa bindiği za- man, kürekçilerin en ufak bir kusurla- rı karşısmda, Deli Abdulahın kaba bir tarzda sövüp saydığına dikkat eder, fa- kat ona bir şey söylemezdi. Gene Abdullahın kalaylı bir küfür savurduğu bir gün, aldırmamazlık et- medi. Sert bir sesle dedi ki: — Dikkat ediyorum, ne zaman ka- yığa binsem, Beşiktaştan — Tophaneye kadar bin kereden fazla küfrediyor, bun dan kendini alamıyorsun ! Bostancr Deli Abdullah, alışmadığı bu sert hitap karşısında bozuldu, utan- gaç ve mütereddit, özüz diledi: — Şevketlüm! kürekçiler o kadar ahmak herifler ki, insanr çileden çıkarı- yorlar... Mademki sözlerim canmmızı sı- kıyor, bit daha katiyen yapmam... İkinci Mahmut güldü: — Bir daha yapmıyatak mısm?.4 Hiç zannetmem, Sen küfretmeden du- ramazsımn... Küfretmezsen sana bir de bahşiş var. Padişahla bostancr iddiaya girişti- ler. Gelecek cuma bostancıbaşı Beşik- taştan Tophaneye gidip gelinceye kadar küfretmemeğe tahammül ederse, dol- gun bir bahşiş alacaktı. Cuma oldu. Padişah kayığa bindi. Devamr 6 mcıda Dar- , — H. Rüştü TIRPAN

Bu sayıdan diğer sayfalar: