Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
ll DA h 16 : —. n"KTEŞR.İN — 1937 | FMedhiplri,; t Öt n — B Tümnl! Ütearifedir: Eözeh mi, — Çok bilir? çok yaşayan mı —- ÜÜ Çök gezen U, öti Saflır. . Sbul etmez” bir hakikat 'Smen de öyledir ' sin el kabul etmemgıein ha. Bunu — kati diye İsbat Safıdır. Zi:q Sok iptidat insanların ev- in lar bıaat devrine geçtikten sonra, tekâmi 'T yerde kalryorlar ve daha KON lar, Yorlar, medeniyet kuruyor- kat Göçebeıer çok Btzor Ynr ök :;erdc kalır ; ziraatçiler hep lar; fakat pö y , göçebelerden atçiler bilirler ; zlar Ka letini yg, ' “Yüreler, sürtükler dikkat T noktay i > den daha ktaya temerküz ettirenler- Mt iyi bilir? İyi tabar laşmaz aa kuvvet, sürate gayret do- azald, Uran neslin bilgisi muhakkak ıîi Ka v emtk j G ki, “çok ğgezen, çok yaşayan- Malümatlıdır.,, nazâriyesi | îhı . İt da Ümuümide; « Enver paşanın m. 'W aAnyaya gitti. Şimdi ona (Âv “!) mü diyeceğiz?,, diye bir Miştim. Bu da ü tenkididir. Bör t aynı atalar sö- Yya Bi vö _;!Ryan tlbette daha çok bilir. şlnıuı z“mü "'h ; i . Yaslil e ihtiyarlamağa başladı. Öy!e bir mîî—,'m fezailinden bahsedecek. Ya Üa akam tutturacak !,, diye ala- İh; Yın, g " lly Y b " ü satırları okuyan! Yaba . a atmamak elbette senin afiine t UYgundur. Zira şimdiden , Silsen bile tiyarı ihtiyarlık önünde- İi ı _İ“a kemal, fazl olduğunu "i Büny cs.k.ierdi“ menfaati iktizas:- k“cı'. edhi pliıe.r daha iyi bilmişler. ğe.lh v> _“-ı diye eserler yazmış- clikj © Simdi ihti lar, ..M”îel g“’züq iİnşanlar n “gençlik, Yarla _iye tl'ıtt'—ll'mı.ışlar. H gençliği Üstün saymağa çalışıryor Ğ Yağamak tdir Cok tadır, görmektedir, hhmaı( 'lr Ok gezmekten ziyade çok v Vleri . . * Sök görmektedir. Ay- îyl'şd T €r u ş htı:-lıf seferler, uzun uzun a İki, &i adılıclı:rin “kanuniyetine,, i ']'Tdi” I_"bümek'ü."bunlar olağan # t B le cenî-ebumekte' köprü başına Ürgk, *tay gibi celâllenmemek ' Oteye geçebilmek- €Tse, “ayıya dayı,, Sok ayıları atlattık- Ülk, Tr d, O dayı demeğe | insanın —ağzı hti Yt ÇATlIk, görmü Maşp Yarlık, ğ Te m)i._ N 4 Hu e şlük, geçirmişlik.. da kuvvetli, din Mimar - Sinan KAT € ki, £ ; k. e llğ; tnsl ih; ki, kendi servetini, Met _“"- Tığını CaZ; : het'mş. Ozlemİ; 4G€Eğil de, genç- Zira meselâ işte aksini | öÖğle güııeşinin ortalığı yakıp ka - vurduğu bir saatte, foto Âliyi çağır - d.m. Röportaj yapmak için sokağa çı- kazağımızı söyledim. Bu sırada yanırr.da duratn, bizim HABER'in ressamı Saffet Sakabaş: — Bugün ben de gelmek ist' yorum, sizinle.. dedi. Çok sevdiğim arkadaşımın teklifini ra üçümüz sokağa çıkmıştık. O gün, günlerdenberi serin geden hâva birderni bire öyle ısıhmış, öyle 1sınmişti ki, yazın ortasında oltak, güneş etrafı bu- kadar kavuramazdı. İşte bunun için pek uzaklara gitmeyip, matbaaya yakın bir yerlerde dolaşmağı tercili ettik. Zaten ne vakittenberi Mahmutpaşa ve civarını görmek istiyordum. Arka - daşlarrma fikrimi söyled!m, hepsi de münasip buldular. Yeni postanenin ar- kasındaki yoldan Sultanhamamına çıka rak biraz sonra Mahmutpaşa yokuşu - nun altına vardık. Seneler var, ben Mahmutpaşaya gel- memiştim, Eskiden burayı karmakarı- şik, yolu binbir işporta kapatmış, her tarafını seyyar satıcılarla dolu bir yer bilirdim., . Bir zamanlar, Mahmüutpaşadaki Sa- tıcıların gürültüsünü Sultanhamamdan işittiğim — olmuştu. Fakat hayret.- Büu sefer yürüdüğümüz cadde, canki Mah- muütpaşa caddesi değildi. Sessiz, sadasız paşayı doğrusu âkıl almıyordu. — Kendi kendime: “Belki, dedim, ile- tide vaziyet değişir., Fakat gene yanılmışım. Bir biştan bir başa yürüdüğümüz Mahn'ı.ut?aşa « da, eski günleri hatırlatarn hı.çbır şey yoktu. Mahmutpaşanın tam bir. Şark | Mahmutpaşada tanesi 15 kuruşa sa- memnuniyetle kabul ettim. Biraz son- seyyar satıc'sız, sergisiz bir Mahmut - | r_. Mahmulpaşa caddesinden bir görünüş.. WAv > İstanbul konuşuyor ! -—Mahmutpaşa esnalı «“Dükkânlar, akşamları nası! muayyen saatte kapanıyorsa, sabahları da öylece aynı saatte açımalıdır,, diyorlar Yazan : Haberci —- b z Mahmutpaşa esnefiı Haberci ile konuşuyor... pazarı olan eski halinden, bugün, dük- kâncıların kapı önüne çıkıp: — Buyurun bayan! — Bizde var. 2 Bayımı bir kere de buraya bakın da öyle geçin.. Ve ilâh, diye müşteri çağırmalarından başka bir hatıra kal - mamıştı. Mahmutpaşa, artık, kellifelli bir çar- şı olmuştu. Caddenin iki tarafına dizil- miş ekserisi vitrint z dükkânlardan bi- risinin kapısında duran esnaflarla ko- nuştum., — Evet, diyorlardı. Evyelâ sergileri, sonra seyyar satıcıları kaldırdılar. — Peki, bu dükâncılar için iyt oldur tabil.. — Ne gezer beyim, asıl zararı biz gör — Aman nasıl olur?, — Çok tabii.. Mahmutpaşaya koşan müşterinin çoğu, sergilerin, seyyar es- nafm ucuzluğuna gelir, oralarda ara - dığını bulamayınca da bizim dükkânlara dolardı. Sergiler kalktığı zaman burası müşterinin yarısını kaybetmişti. Son de fa seyyar esnaf kaldırıldıktan sonra müşterinin büyük bir kısmı daha, artık Mahmutpaşaya uğramak oldu, kalabalık azaılınca tabii b'zim işler de bozuldu.. Bu sırada bizim Saffet, bir seyyar e-tser bulmuş bir şeyler konuşuyordu. Döndüm, baktım, genç bir çocuk eline bir çok fanilâyı almış, arkadaşıma bir yığın lâf anlatıyor, 9 tarafa baktığımı görünce Saffet izahat verdi: — İnan'lır şey, değil, birader, koca trikonün tanes'ni 15 kuruşa satıyor. sudan ucuz, doğrusu. Dükkânerlara döndüm: dedim, seyyar iyesi —« Hlani, satıcılık memnu idi.” O zaman izah ettiler: — Böylesi değil, büyük işportaları yol ortsama koyup bağıra bağıra satış vanmak vasak... Daha yukarılara doğru çıktık.. Bürâ- da görüştüğümüz dükkâncılar da şöyle dert yandılar: — Dükkânların kapanma saatlerini tahdit etiler. Bundan çok memnunuz . Fakat ne olur, şu açılma saatlerini de tahdit etseler.. Size samimiyetle söyle- yekiliriz ki, burada sabahları saat beş- te, altıda dükkân açan arkadaşlarımız var. Halbuki, dükkânlar sabah saat se- kizde açılmalı.. Akşam da yedide kapan- malıdır ki, biz de insan gibi yaşamak imkânmmnı bulalım. Rekabet bu şekli a- lmmca, mecbur oluyoruz, hepimiz sabah karanlığında evlerimizden çıkmıya .. sulü 'dünyanın hiç bir yerinde yoktur. Burada sözlerini kestim: — Buna, dedim, müşteriden ziyade siz sebep oluyorsunuz. — Yok, yok, diye itiraz ettiler. Me - nin hiç durmadan akan i Mahmutpaişa i Acı çeşmesi Sonra bir derdimiz de şu pazarlık ü- | 3 124 sene evvel bugün BT Napeolyon Layipzig'de yirmi beş bin askerini mahvetti ve teklif edilen sulhü kabul etmiyerek Fransayı yabancılara işgal eltirdi. Fakat, 16 birinciteşrin günü, Fransa imparatori. çesi Mari Antuvanet idam edilmişti. Kocası on altıncı Lulinin idamından yedi ay sonra 1793 yılr 16 birinciteşrin günü, 1dd. — sene evvel bugün idam edilen kraliçenin — başınin giyotin ile kesilmesini geçen sene — bugün günü gününe tarih sütununda anlatmıştım. Buğün, gene Fransa tarihinden — 124 sene evvel bugün, 1813 yılı 16 birinciteşrin günü vukubulan tarihin meşhur bir hâdisesini kay dedeceğim. Napolyon, Moskovayı ateşlere boğduktan sonra tutunamamış, ordusunu yollarda mah. vederek dönmüştü. Büyük ve eşsiz kuman. dan Parise mütenekkiren gelerek — felâket haberini getirince, binlerce alile — matemlere büründü. Şanlı bir zafer beklenirken başa ge len âkibet ordu erkânını olduğu kadar bütün milleti sonsuz bir keder ve teesslire uğrat. mişti. Mareşallar mevcut kalan orduyu Alman. yaya getirdiler. Fakat bu ordu gidenlerin ya nında bir hiçti ve hemen hepsi de hasta ve yaralı bulunmaktaydı. Napolyan ümit ve neşesini kaybetmemişti. Gene yeni bir ordu tanzimine başladı. Baha. ra bu mağlübiyetin acısımı kat kat fazlasile çıkaracağınt vaadetmeğe başladı. Büyük kumandanın mağlübiyeti, o vakte kadar onunla dost geçinenlere fakat bu dost luğu zoraki muhafaza edenlere cesaret ver. di. İlkk önce İsveç ve Prusya — kralları, daha sonra Napolyonun kainpederi, Avusturya im. paratoru ve Bavyera kralr, Alman prensleri Rusya çarı ile birleşerek ilânı harbettiler. Fransa ordusu İspanyada da muvaffak o. lamamıştı. İspanyollar bütün Fransız asker. lerini hudutları dışma kovmuşlardı. İtalyayı istilâ eden Fransız ordusu da ayni âkibete uğramak üzereydi, Çünkü İtalya da İspanya gibi hareket etmeğe hazırlanıyordu. Napolyon, Saksonyayı merkez haline geti. rerek müttefikleri durdurmak için harekete geçti. Fakat Fransada asker — kalmamıştı. Orduda harbedenler on sekiz on dokuz ya. şında gençlerdi, Bu talimsiz gençlerin kuv. vetli ordularla çarpışması ne temin edebilir. di.? Birkaç küçük muyvaffakiyetten — sonra üç gün bütün şiddeti ile devam eden Laypzig muharebesi 124 sene evvel bugün çok feci bir şekilde nihayet buldu. Napolyon — gene mağlüp olmuş ve yirmi beş bin askerini kay. betmişti. En kuvvetli müdafaa vasıtası olan topların iki yüz ellisinin de düşman eline düşmesi Na polyonu hiçbir şey yapamaz hale — getirdi. Şimdi ordular Frankfurt ve Mayans yolu ile ricet ediyorlardı. On beş senedir bütün Avrupayı titreten dâhi muharibin artık yıldızı sönmüştü. Bu. nu bütün milletler anlamağa başladı. Laypzig hezimeti, Fransızlara Almanyayı da kaybettirmişti. Müttefik milletler Frankfurtda toplanarak bir karar vermek için müzakerolere giriştik. leri vakit Avusturya imparatoru damadının büsbütün sukut etmemesi için — çalışmağa başladı ve muvaffak da oldu. Fransa, tabil hududu olan Pirene, ve Alp ve Ren arasındaki toprağa razı olacak ve bu suüretle sulh aktedilecekti. Bu teklifi kabul etmek Üstüste gelen fe. lâektlerin devamına set çekmekti ve başka çare de yoktu. Fakat mağrur Napolyon: — Hayırı dedi. Ben hiçbir vakit bu teklifi kabul edemem. Büundan sonradır, ki müttefik — devletler beş yüz bin kişilik bir ordu ile Fransa üze. rine yürüdüler ve Parisi işgal ettiler. Taley. ran Napolyonu iskat etti. Fransa tahtma on altıncı Lulnin kardeşi on sekizinci Lui kral Nlân edildi. Niyazi Ahmet sele bildiğiniz gibi değil ,artık buranın bir kere ismi çıkmış, müşteri öyle alış- mış, öyle istiyor, biz de mecbur oluyo - 'ruz. Çekişe çekişe pazarlık ederek bir fiyat söylen;ıeğe.— z Biraz daha yukarılara, yokuşun ba- gında hiç durmadan akan, Üüç acı çeş- Mmenin bulunduğu yere kadar çıktık. Buradal? esnaflardan bir kısmımın “iş- lerin pek iyi gitmemesinden. Mahmut- paşada, alış veriş'n yalnız aybaşları başlayıp ayın onuna kadar devam etti- ği, ayın diğer yirmi günü dükkânların tamamen boş oturduklarından şikâyet ettiklen'ni'dinliyordum. Karşımda birdenbire perişan kıyva « fetli bir adam belirdi. benimle konuşan- larm hep birden sözünü kesti: — Bay, dedi, ben eski bir seyyar'sa- tıcıyım. Bu caddede senelerce çalışıp ekmek yedim. Fakat artık aç kalmağa mahkümum, Belediye bizi menetti. Bu- nu anlıyorum amma, benim anlamadı - gğım başka bir şey 'var, HABERCİ (Devamı 15 inoidey