il, Şey e a A, N -X< actı ts SEREN > e e KK m dai 25 1937 Cinayet ve Agatha Christie'nin bu güzel TOMAnı > Garip olen ne? > Ne olacak, 9 aumara benim otur- “Sum yerdi. Rider, içini çekti! Ole > Ne var? > Benim numaram çıkacağına si- “hin çıkması daha hayırlı! Tap, kaşlarını çattı; — Gidebilirsiniz, bay Rider! Rider çıkar çıkmaz komiser. Puaro- Üönerek gülümsedi. > Demek katil sensin birader! Punto, alayla: 1, Ben cinayet işiiyecek olursam ce- İ Amerika zehirlerinden kullanmam. İtiraf etmeli ki, çok garip iş! 4 Fransız polis hafivesi, başını salla. , > Beni de düşündüren bu ya... 4 Cani herhalde çok cesurmuş. Bır e ekiceler göre almış. Cinayetini ten birinin dikkatin! celbetmek ih- 8 Jop, ona döndü: ) | ii vardı. Daha kim kaldı dışarda? ap sırası kimde? Galiba bir genç iç ayd onu da çağırın. Bu işde m Güzel bir kız... Adamakıllı gü- > Vay.. Hani yol esnasında hep u- unuz? > Hem güzel kır, hem de telâş ha- rare, Jap, şüpheli şüpheli tekrarladı: — Hali telâş mıydı? o, alay ederek: ai Azizim, bir genç kız, telişk ve a görünürse, onun bu halini cina. en fazla aşka atfetmelidir. i gidi. v Sorulan suallere sikünla çevap ver» k Manikür olduğunu, Antuan İsminde ta kuaförün yanında çalıştığını, di de Harogard sokağında on nu rada oturduğunu, Pine'den Londra» Avdet ettiğini söyledi. o dap, hayretle: > Ne münasebet Pine'den « dedi. ila, piyango bileti meselesini hi- My Ona tübü gösterdiler. Haya- 4 Ge bit şey görmediğini söyle- ? kadını tanımadığını, fakat Ü, tayyare meydanı Burje'de ona t ettiğini söyledi Omiser sordu: > Neden dikkat ettiniz? Mir Korkunç derecede çirkin olduğu X Bundan fazla kızın anlatacak bir şe- | Mer. dığından çekilmesine müsaade Yap, töbe bakarak söylendiz >> Bu muamma, insanın zihnini şa- h kadar garip! Taharriyatımıza inn ne suretle devam edece Agi bilemiyorum. Bu silâh, ne ta Ay geliyor? Afrikadan mı, Amerika. n Oraları seyahat etmiş olan a- yalak lâzım. Neyse bir mütehas- in nere imaldunden olduğunu Pr, m eg Azizim Jap, dikkat edersen bu yı, e kenarında ufacık vir kâğıt parçası Koparılmış bir etiket olduğu İ Demek ik bu let, bir antikacı tai satın alınmış. İşte bu delil A araştırmalarımızı kolaylaştırabilir. Np ba EŞ ey sormamıza müyaade eder misi- n Buyurun. çi velce size rica ettiğim gibi yol- Nak biitün eşyasının listesini yaptı. Misinız? > Bunun bence artık pek ehemmiye Fakat beemehal istiyorsa: Bene de yaptıralım. İk Çok memnun olurdum. Bir ufak Bulacak, ölsüm pek sevineceğim. d ler. gene tübü eline almış, bakıyor” # #7 Klansi böyle bir tübün sahibi ol İtiraf etti. Ah bu polis romanı Mlay ederler. Kimbilir, belki de | “Ve kendi kendine: z i #eubarzirler. Yazılarında polisler- > $dan her sy beklenir. l aşk romanı (VA.N0) tarafından türkçeye çevriimiştir. 122 sene evvel bugün Mukaddes ittifak Aktedilerek harp yapılmıyacağı ve devamlı bir sulh temin edileceği ilân edildi Hâkimin karşısında (#akat insan yığıvları Şahidler dört gün sonra hâkimin karşısına çıktı. Bu cinayet pek çok kim selerin merakını uyandırdığı için mahke me salonu huncahınç doluydu. İlk istintak edilen yaşlı, uzun boy” lu ve Aleksandr Tivo isminde bir Fran- sızdı. Düzgün bir İngilizceyle cevap ver di, Hüviyetin tesbiti için mutad suallar den sonra, hâkim sordu: — Müteveffanın cesedini gördünüz. Tanıdınız mi? — Evet, tanıdım. Benim müşterim- | di. Adr bayan Morisodur. | — Bu isim pasaportunda da yazılı. Fakat onun bir İsmi daha varmış. Bili- yor musunuz? — Evet, kendisine ekseriya madam Jizel derlerdi. Salonda bir hareket oldu. gazeteci- ler, not alıyorlardı. Hâkim devam etti: — Bu bayan Moriso yahut bayan Jizel (külâsa her kim ise) kimin nesi olduğunu bize söyliyebilir misiniz? — Bayan Morlso, namı diğer bayan Jizel, Parisin en meşhur tefecilerinden dir. — Nerede İcrâyi sanat ediyordu. —Jölyet sokağında , 3 numarada, zaten ikametgâh: da orasiydi. — Sık sık İngiltereye geliyormuş. Demek burada da müşterileri vardı. — Evet burada pek çok müşterileri vardı. Bilhassa bir sınıf halk arasında, — O sınıfı lütfen izah eder misiniz? — Kibar âlem... #htiyaclarını son derece gizli tutmak istiyen insanlar... — Demek bu kadm ağzı sekıliğıyle — Yaptığı ikrâz işleri hakkında ma Yümatıniz yarimi?” * 1“. — Hayır,'yalnız onun kanuni işle- riyle alâkadar olurdum O, gayet akıllı bir kadındı. Hiç kimseye ihtiyacı olma- dan kendi işlerini mükemmelen çevirir» di. Kendine mahsus huyları vardı. Pek tanınmış bir insandı, — Zengin miydi? — Müthiş. — Düşmanları vâr miydi? — Ben #ânnetmiyorum. Tivo, çekildi. Garson Hanri geldi. Hâkim sordu: — Kumpanyada O müstahdemsiniz değil mi? — Evet efendim. — “Promete” tayyaresinde garson- luk ediyorsunuz. Aymon sekizinde ayni tayyarede hizmetiniz vardı. Bun- ları öğrendim. O bayanı eskiden gör- müş miydiniz? — Evet efendim, bir iki kere, sabah leyin saat sekiz buçuk seferlerinde sey- yahat ettiğini hatırlıyorum, — İsmini biliyor miydiniz? — Seyyahlar listesi meyanında gör müşümdür, Fakat dikkat etmedim. — Bayan Jizel diye bir isim işiti- niz mi? — Hayır efendim. * Bize şu vakayı kendi görüşün le anlatın bakalım. ii — Yemeği dağıtmıştım. Paratopla- mak için masaları dolaşıyordum. O ba- yanı uyuyor sandığım için rahatsız et- mek İstemedim. İnmemize beş dakika kala yanma gittiğim zaman onun yağ lü ya pek hasta olduğunu görerek telâşa düştüm. Doktor aradım. Tesadüfen bay Briyan varmış. O baktı, durmadan ölüme sürüklendi 1814 yılında Viyanada büyük bir kongre toplanmıştı. Rusya Çarı ve Prusya kralının da işlirekile aktedilen bu (kongrede ebedi sulh olmasa bile Avrupaya çekidüzen vermek için devamlı bir sulh temin edileceği bütün diplomatların kuvvetle umuluyordu. Fakat devletler toplanarak Avrupaya ya. ni sizum vermeği konuşmağa başladıkları vekil evdeki pazarm çarşıda uymadığı gö- rüidü. Her devlet kendine aslan payı ayır. mak istyondu, Kongreye küçük (o devletler haklarda verilecek kararı dinlemek (için davet edilmişlerdi. Fransa da bunların ara. sındaydı. Fakat Taleyran hükümetini bu ve, ziyetten kurtarmağa muvaffak oldu. 'Taleyran söz söyleme salâhiyetini zldıktan sonra hukuku umumiyeden bahsetmeğe başla dı. Birgün Prusya murahhamı bu sözlere «i. nirlendi ve: — Hukuku umümiyenin burada Be işi var? diye bağırdı. Taleyran: — Onun işi olmasa siz burada bulunmaz. ımız, oavabin: verdi, Başka bir gün de Rusya Çarı gu verdi: — Hukuk kaldelerinden dem vurur durur. sagum Benim İçin bunlar manasız sözlerdir. Varşova dukalığında iki yüz bin (o sskerim var. Hukuku ümümiye ile beni oradan çıka, ranın alnım: karışlarım.,, İki yüz on alta mupahhasm iştirak ettiği kongreye prens Meternlik riyazet ediyordu. Müzakerelerden bahşeden bir tarih şu sa. tırları yazar: “Meternih ber gece ziyadtetler, #suvareler, bslolar tertip (oetiirerek aza s8. bahlara kadar eğlence ile vakit geçirir ve ertesi gün mabmurtuktan kimse göz açamaz ve aklını başma toplayımazâr. Acaba bu da mt diplomasi bir hareketti?., En nihayet Viyana müahedesi İmzalandı. Frans Napolyanun fetihlerini tamamile kay bederek 1702 senesindeki hudutlarını İniyor du. Belçikanın Hbakı ile Felemenk (okrallığı kuruluyor, Saksonya krallığı ibka olunuyor. Fransanın bir kısım arazisi rusyaya verili. yordu.Danimarka Pomranya eyaletini Prus yaya, Norveç kıtasını İsveçe terkediyordu. cevabı Bunlardan başka Avrupa haritasmı değiş. tiren daha bir çok değişiklikler yapıldı. Esir alıp satma menedildi. Fakat sulh yerine en. dişe artmış, her hükümet vaziyetini tehlike. NM görmeğe başlamıştı. Bunun üzerine Rus. ya Çarmın teklifi ile 1815 yılı 25 eylai günü 122 sene evvel bugün tekrar (toplanıldı ve müştereken Fakat harp öyle bir şeydir ki ne din kayıt. lart, e de mushedeler Önüne © geçemiyor. “Mukaddes ittifakın Adi ikifaklar o kadar bile hükmü olmadı. Çiğnendi, parçalandı ve harp insan yığınlarını durmadan sürükledi. Niyazi Ahmet " Tonton amca ve Bahçıvan üç tablo Müşahedeleri gayet kuvvetli olan bir muharrir arkadaşım var ki, gördüklerini yazmağa bile tenezzül etmez, şifahen saçar. Bunları toplamamağı ziyan, İs raf saydım. Müsaadesini alarak yazı. yorum « —i— Kalabalık bir yerdeydik. Bir güzel ka. dın pturüyordu. Ve gözlerimiz, ona çevrilmişti. Baktık, baktık, bektek.. O. nu büyülemek istedik. Ve büyülemek için de gençliğimiz, güzelliğimiz, Şık. lığımız vardı. Birimiz Rodolf Valânti- no'ya öbürümüz Villi Priçe, Robert Taylor'a benziyor, kadını da Marlen'e benzetiyorduk. — Acaba hangimiz? - diye yüreğimiz vuruyordu. Birdenbire karşı masada saçları taranmamış, tıraşı ihmal edil imiş, kırkbeşik ve kabzımal kılığın şöyle yan gözle gördük ki, çaprast ye- leğinin ilikli kalan bir Iki düğmesini da ha çözüdü. Derhal saklede gelerek, koy- nundan kir deste ellilik çıkardı. Par- mağını tükrükliye tükrükliye saymafa başladı... i Bu jest, bizim gençliğimize, güzelli- ğim'ze, şıklığımıza galebe çaldr. Beş dakika sonra Marlene ile kabzı- mal ayni masada bira içmeğe başladı- lar. —jN im Bir balodaydık. Ecnebilerin şerefi- ne verilen büyük bir baloydu bu. Ve ecnebiler, vapurla gelmişlerdi, ertesi gün gideceklerdi. Onlara sanki denilmişti ki? — İşte siz bir ailes'niz ve biz bir aile yiz. Davetlimizsiniz. Bu samimiyeti - miz, dostluğumuz tamamdır, Tekesiz- dir. Kadınlarımız, kızlarımız emrinizde- dir. Dansedebilirsiniz. Ve dansediliyorldu. Neşe, kıyamet. Misafirlerden sarışın bir delikanlı, ö- nümde oturan bir ailenin kızına yak - laştı. Aile, yüksek mevki sahibi bir babadan, ihtiyar bir bayandan, bir an. neden ye filiz gibi bir kızdan mürek- kep. * Sarışın misafir, reverans yaptı. Kızla dansetmek istedi. Kız, annesine göz attı. Tasvipkâr bir işaretle karşılaştı. Tam davranacaktı, tepesinden müth'ş bir çivi yemiş gibi yerli yerinde mıhlandı, kaldı. İngiliz, bu sefer kendi Jisanınca, dan- sa davet formülünü vazıhlaştırdı, Eliy. ie de ortada dönenleri gösterdi. Fakat Tözın gözleri, yukarıya doğru çevrilibiş- ti. Hepimiz o tarafa baktık. Şişman ve mevki sahib! babanın yüzü mosmor. Gözlerini açmış, dudaklarını büzmüş “olmaz!.., işareti yapıyor! Kızın bakış istikametini takip ederek, İngiliz de bu suratla karşılaştı. Müthiş bir ruhi fac'anın cereyanını anladı, Fakat baba, bu sefer aklı sıra nazikleşti: — Hasta! . dedi, * Misafir İngiliz, Türkçeyi ne bilsin? —“Plist,,? - diye sozlu, Baba, özürü anlatmak için, heceleri araladı: —Bas-ta... Ve nezaket vazifesini tamamladığı- na emin, usulla, kızını dürttüs — Başka tarafa bak... Kendisi de başka tarafa baktı. Misa- fir orta yerde kala kaladr. Böylelikle de “namus, korundu! Eğer “namus, buysa. Elinin ve bacaklarının hareketini şa- şıran İngiliz oradan çekilince, baba, kı- Hayattan — Ayakkabını çıkar! » emrini ver . gi. — Niçin Baba? Müstebit hir kölreme: —Çıkar! diyorum sana. — Peki, babacığım. — Şimdi de, ayağının başparmağını kıvır, iskerpinine öylece bas.. Biri seri dansa kaldırmak isterse, Anlayip çekâli İşte size güsterirs n.. Tramvaydaydık.. — Bilet, Bir adam inledi: — Çalmışlar paramı .. Herkes ona döndü: —i — Beş İiram vardı, Şu cebimdeyd... Gitmiş. .Ve şimdi bilet param bile kal- madı. Külhanbey tavırlı bir adam, her ne- dense şöyle söylemeği kendince lüzumlu buldu: — Nerelisin sen?, — Çorlulu. — Burası İstanbul. Dikkatli olma. .. Çarparlar işte.. Ya..“Çarparlar işte.. Bir çapraşıklık çıkacağını ummuyor- du. Beş ra bu.. Numara alınmamış ya. Neyle isbat edilir? Kendinden emin, yahut kendinden şüpheli de bu şüpheyi uzaklaştırmak İstiyerek: — İnsan gözünü açmalı böyle kala- balık yerlerde! . diye nasihat vermek- te devam ediyordu. Birdenbire kalın bir ses yükseldi: — Arkadaş! Ben senden şüpheleni - yorum. . Herkes bu sese döndü. Bir jandar- ma binbaşısı! Külhanbey sarardı: — Ben hirsiz miyım yani? Ne demek istiyorsunuz? Kalın ses, daha yüksek perdeden: — Hayır, öyle demedim. Ben de bir nevi zabıta memuru sayılırım. Kanun- şinasım, söylediğimi biliyorum.. “Hır . sızsın,, demedim. Yalniz “şüpheleniyo- Tüm, dedi. “Şüpbe,, !.. Anlıyor musun? Vatmana emrederek: — Durdurt tramvayı. Şu adam: po- ise teslim eğin.. Parayı çaldıranın er « kasından ve sürtüne sürtüne girmişti... Çin, çin... ” — Bay polis. . Külhanbey titriyordu? — Peki, gideyim ağabeyciğim... Pe ki, peki, fakat. - diye kekeliyordu. İşte üç “hayatı hakikiye,, sahnesi. Nakleden: Hatice Süreyya ralay olmuştur. Geçenlerde bu rütbeyi elde eden çocuk ! Kübanın şimdiki diktatörü Batistarır. oğludur, Bu diktatör de saten çavuş. tu, iktidarı askeri bir isyanla ele a, | dıktan sonra kendisini miralay nas. i Detmiştir. —.. lee, İM sdk se hazia, GRİ