Yazanı Boğaman Tehliryan — Çeviren; .. — Iktibas ve terelime hakkı mahfuzdur. — -H— Beni, elimde tabanca olduğu halde zabitle karşı karşıya görünce, hemen aramıza girdi © dakikaya kadar gazete okumakta rasındaki kanapede oturmuş, zabiti a- olan Hraç birdenbire müdahale ederek| damakıllı isticvaba başlameştı. — Hanriyet, yaptığın doğru değikir, dedi. — Neden?. — Bize itimat etmen lâzımdır.. Belki bu Pransız zabiti seni yanlış bir yola sevketmek istiyor.. Sen intikam hissiyle hakikati olduğu gibi görecek vaziyette değilsin.. Bize itimat et... Biz sadece seni ve müdafa etmek isterize. — Evet Hraç haklıklır.. Belki bu a- dam seni tuzağa düşürmek istiyor.. Hanriyet kat'iyyetle cevap verdi: — Hissiyatmıza teşekkür ederim, fa. kat mesele tahmin ettiğiniz mahiyette değildir. Zabitin benden herhangi bir gey sitediği yoktur.. Sadece sözlerinin me dereceye kadar doğru olduğu sabit oluncıya kadar hiç kimseye bahsetme- mek hususunda kendisine yamin ettim. Bana bazı şeyler söyledi. Bu sözlerin derecei #ıhahtini tetkik etmek benim için gayet kolaydır.. Bunda muvaffak olduktan sonra, her şeyi bizzat ben meydana çıkarmış gibi hareket edece - Yimden, meseleyi bütün tafsilâtiyle size anlatacağım.. Bana iki gün müsaade et- mez misiniz? Hraç cevap verdi: — Bu şerait altında israr etmekte bir mâna yoktür , Bu bahsi bu şuretle muvakkaten ka- padıktan sonra bahçeye inerek sabah kahvaltımızr yaptık ve öğleye doğru Kadıköyünden vapurla İstanbula dön- dük. Köprüde Hraç akşama tekrar gö. rüşmek üzere birden ayrıldı. Biz de, Hanriyetle bir otomobile atlıyarak Tak simdeki yuvamıza geklik. Kapıdan içe- Tiye girince Hanriyet banat — Sen yukarı çık, ben de elhiseleri - mi değiştirir, geliriri; dedi, Merdivenlerden çıkarak bir gün ev- vel çay içtiğimiz balkonlu salona gir . dim. Balkonun perdesini kaldırıp ka - pısını açtıktan sonra, ceketimi çıkar - mak Üzere tekrar salona girdim. Bu dakikada geçirdiğim heyecanı tasvir edemem. Bir gece evvel Belvil gazinosunda bizi tahkir eden sarhoş Fransız yüzbaşısı salonun köşeeindeki koltukta oturuyordu . Elimi pantalonumun arka cebine gö. türdüğümü görünce iki ellerini birden havaya kaldırarak korkudan titriyen bir sesle: — Beni Madam Henriyet buraya gönderdi, dekli. Fransır zabitinin bu acınacak vazi - yet? karşısında ne yapacağımı bir türlü kestiremiyordum. Bu tereddüdümün farkmna varan zabit iset — Rica ederim, madam Hanriyet gel- sin, sözlerlmde bir tek yalan bulursa . nır, istediğiniz cezayı verin, diye yalva- rıyortdu, Hanziyet bu çanada bize iltihak et - miş bulunuyordu. Beni elimde tabanca olduğu halde rzabitle karşı karşıya gö . rünce, bemen aramıza girdi ve bana: , —— Buraya gelmesini ben rica etmiş - tim. Bu kadar erkenden geleceğini tah min etmediğim için de öncaden sana bahsetmemiştim, dedi ve Fransız zabi tine dönerek ilâve etti: — Sözünüzde durduğunuzdan do . layı size müteşekkirim, buyurun — otu- run. Bu zabit hakkında bir $ey sormamayı vaddettiğimi hatırlıyarak Hanriyete: — Ben İi kattaki salona iniyo rum.. Bana ihtiyacınız olursa çağırırsı. nız, diyerek kapıdan çıkmıya hazırlanı- yökdum. Hanriyet buna ve: meydan bırakmadı — Burada kalmanızı rica ediyorum.. Benden 7'>" *'> bör işim olmadığını gö- kainiz, dedi. ü Bir yabancının nerdinde lüzüumsu? münakaşalara girişmemek ve ayni za . manda bütün bir gece beni uykusuz br- rakan hük'seler hakkında malümat al- mak arzusiyle zabitin karşısındaki kol. tuğa yerleştim. Hanriyet te ikimizin a- TOĞi Fransız zabiti evvelâ erken geldiğin. den dolayı özür dileyerek dedi k': Evinize sizlen evvel geldiğimden dolayı bilhassa affınızı rica ederim.. Bu kadar geçikecenizi bilseyd'm, erken gel mezdim.. Müstacel bir meseleden dola- yı derhal siz? görmek lâzımgeliyordu... Hanriyet büyük bir metakla sordu — Hayırola, yoksa yeni bir aksilik mi zühur etti, — Dün gece bana yaptığınız iyiliğe mukabil, ben de meydana çıkarmak hususunda size yar dim vadetmemiş miydim? — Bunu siz teklif etmiştiniz. — Evet, aksini iddia etm'yorum.. Bu vadimi yerine getirmek üzere gabahle- yin erkenden daireye döndüm, Dalre . de henüz kömse yoktu.. Kski arşivleri karıştırarak kocanıza ait gizli dosyaya ve bu mesele hakkında cereyan eden müuhaberatla divyanıharbe verilen — gizli talimat dosyalarını meydana çıkandım... Bu muvaffakıyetimiden dolayı sevincim den kabıma tığamıyordum.. Kiymetli dosyaları masama naklettiğim zaman masamın üzerinde (mahrem ve müs- tacel) işaretli bir zarf gördüm. Dir his- tikablelvuku ile bu zarfta mühim bir şey olduğunu anlıyarak derhal açtım.. İçerisinde İngiliz istihbarat servisinde çalrşan bir ajanımızın çok mühim ve sizi de alâkadar eden bir raporu çıktı. — Rapor neden bahsediyordu?. — Müszaade edin hepsini anlataca- ğım.., Raporu okur okumaz zile bastım ve muavinimi çağırdım.. Muavinime İngiliz istihbarat servisinde çalışan ar- kadaşlarımızdan mühim bir rapor aldı- fimı ve meşelenin ehemmiyetine bina- en bu nıcıele;lle gahan meşgu) olacagımı tahkikatta bulunmak üzere daireden ayrılacağımı âmirlerimize haber verme- sini tenbih ederek sokağa fırladım.. — Raporu ne yaptınız: — Rapor cebimde.. Zabit cüzdanına yerleştirdiği dörde bükülmüş bir kâğıt çıkardı ve Hanri- te uzatarak: — Buyurun okuyun.. dedi. Hanriyet kendisine uzatılan — rapora büyük bir merakla okumaya — başladı. Ben uzaktan Hanriyetin yüzüne bakı- yor, raporyun yüzünde ne gibi tesirler| yapacağını tetkik etmek istiyordum. Fransız zabiti de benim gibi merâkla| Hanriyeti tetkik ettiğinden, onun da aynı makşadı takip ettiğine hükmediyor ve Frangız zabitinin Hanriyete — karşı gösterdiği dostluğun samimiyetine ina- namıyordum. Nihayet Hanriyet raporu bitirdi ve bana manidar bir nazar atlet- tikten sonra: — İmkânı yok.. Benim böyle bir şey- den haberim olmadığı gibi arkadaşıma atfedilen rollerde sureti katiyede as:).| sızdır., diyordu. Fransız zabiti ise Han- riyete hoş görünmek arzusile mütema- diyen tekrar ediyordu: — Bunların aslı esası olmadığını ben| de biliyorum. Fakat etrafınızda dönenr entrikalardan haberiniz olsun diye bu raporu size getirdim. Yoksa, bana sora cak olurlarsa, derhal — ve bilâtereddüt rapor muhteviyatının hayal mahsu'lü olduğunu söylerim. — Şimdi bu raporu ne yapacaksınır? Hanriyetin bu sutli üzerine zalit düçünmeğe başladı. Böyle bir #ual kar-; şısında kalacağını hiç düşünmemiş ola-| caktı ki bir türlü cevan bulııııynrluıı Fakat Hanriyetin ısrarları kargısında nihayet şu kaçamaklı cevabı verdi: — Ne emrederseniz onu yaparım., — Bu ranoru 12 saat bana — biraka- maz mtanız? l — Admirlerimin kulağına — gitmemek şartile daha fazla da bırakâbilirim.. — © hususta müsterih 6tabilirsinir.. Raporu bu gece saat 9 da buradan al - bilii iz. eşekkür ederim.. ÖO halde bana müsaade ediniz gideyim., Akşarra gelir alırım.. M — Sizden bir şey daha soracağım. (Devamı var) kocanızın katlilerini | Haber, okuyucuları - araamda bt fıkra müsabakası açmıştır. Gönderi, Jecek fikraların kısa ve hiç olmazsa 42 işitilmiş olması Jaztmdır. Fıkralar, gönderenlerin imzaları yahut müstear adliarile nepredilecek ve her ay o ay içinde — çıkacakların en iyilerinden beşine muhtelif ve kıy, metii hediyeler verilecektir . gönderiniz. Ne vasiyetnamesi Bir bayı, kudur bir köpek rsırmıştı. Doktor kendisine geç geldiğini söy » lüyordu. — Bayım!.. Çok geç kaldınız! Sıcağı sıcağına gelseydiniz. belki bir çaresine bakardık. Ne yazık ki şimdi elimden bir şey gelmez. Tsırılan adam, hiç sesini çıkarmadan bir kâğıdın üzerine bazı isimler yazma- ga başladı. Doktor — Yok o kadar korkmayınız, diye hastanın elini tuttu. Belki sizi kur tarabilirim.. Öyle hemen vasiyetname - nizi yazmayınız.. Hasta — Ne vasiyetnamesi doktort.. Diye cevap verdi. Ölmeden öyvel - rTacağım adarmların listeşini yapıyorum !. Âkif TOR Cehenneme Uuğramıyacak Vüaktiyle bir şaliri, memleketin valisi zehirler, Şair zehirlendiğini anlayınca bir çare bulmak - için; çıkıp gitmek İs- ter. Vali: — Neteye gidiyorsun diye sorar, — — Gönderdiğin yere gidiyorum. — Bizim pedere selâm söyle.. Şair — Cehenneme uğramıyacağım, ce- vabını verir. F. KURT Bakıyormuş Bir toplantıda herkes baş başa ver. miş şuradan buradan tatlı tatlı konu. guyorlarmış. Bu anda söyliyenlerden birisi daha ilerde oturanlardan biri . nin mütemadiyen kendisine bakmakta olduğunu görmlüş” Kvvelâ aldıriş &. memiş, fakat yine baktığını görünce fena halde kızmış, adama dönerek: — Ne diye mütemadiyen yüzüme ba kıyorsun ? — Peki, sen niçin bakıyorsun? — Ben sana bakmıyorum ki! — Mademki bakmıyorsun, o halde benim sana baktığımı nasıl görüyor . sun 9. L 8. Ş. iki yüzlü olsaymış Gayet çirkin bir bayan söz arasında: — Ben iki yüzlü deği'limdir. diye söy lenip duruyordu .Meclisten biri usulca | arkadaşma : — İnsan birine az tahammül ediyor, dedi. Ya iki tane olsaydı, halimiz ne o- lurdu. Şehremini CAHIT Neuzubillah Aksak Temur, Nasreddin Hoca ile bir gün konuşurken: — Hozafend!, demiş, Abbasi ha'fe . lerinin adları Mutasamb'llâh, Azidibil. | lâh, Mutesenbillâh gibi şeylerdi. Acaba ben dünyaya o zamana gelse idim, be. nim adım ne olurdu? ” Nasredd'n Hoca düşünmeden: — Sizin adınız Neuzubülâh “olurdu, dem'ş. . F. KURT HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ; Istanbul Ankara Caddesi Vontu kutumu ( Osaylık 3 aylık 1 aylık Sahibi ve Neşriyat'Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT ) Metbanşı Erkekler okumasın | Komşular, otuz beşlik bir dul olan bayan Zehrayı evlendirmek için boyuna Üstüne düşüyorlardı. Bayan Zehra bir gün gene böyle tekli'ler karşısında ka- knca: * — İyi ama, dedi, ne diye evleneyim| Bir kedim, bir köpeğim ve bir papağa- nım var! Komgşular şaştılar: — Bunların evlilikle alâkası ne? Zehra cevap verdi: — Alâkası olmaz olur mu? — Bunla: bir kocanın yerini mükemmelen tutar Köpek bütün gün homurdanır, kedi bü tün gecelerini dıgarıda geçirir, pıpıiıııı da boyuna gevezelik eder! ' — Mademki istasyon şefinin üğll—_ sun, trenin ne saman kalktığımı bilir. sin. — Bilmez olur muyum? Babam çan çalınca.. Sakın hal Çirkin olmasına rağmen kendini gü- zel sanan kadın, yanındaki erkeğe an- Tatıyordu: — Evet ddlikanlı, benim, yüzüm, be- nim 'servetimdir * * * — Pekâlâ! Fakat borç istediğim za: man sakın bana dudaklarınızı vermeyi- Tersi, evinde duvarlara kâğıt yapış. twriyor. Evii ama ... Park bekçisi, bahçenin kapanma vak- tine yakın dolaşırken tenha bir köşede bir çift aşıkla —kargılaştı. — Vaziyetleri onu sinirlendirmiş olacak ki hiddet'n durdu!: — Siz evli misiniz? Erkek cevap verdi: — Evet. Bekçi büsbütün hiddetlendi: — O halde ne diye evinize gitmezsi- niz de.. Müubhatabı cevap verdi: — Ama nasıl olur? Karım sonra ba; &, Ben seni biletçi sanmıştım! — Bay postacı, işler naml? — Sormayın yedinci kattaki GÜT kızımı kendisine vermedim W; mış. İntikam almak için kendi Z vine her gün üç defa taahhütlü MA tup gönderiyor! Aşk Kadın hiddetle sordu: — Niye öyle irkildin? M sana mikrop mu sirayet etti sanki? Delikanlı cevap verdi: # — Ah, evet! Uyku hastalığı gt bu., O dakikada kendimden D mişim! — Ne yapayım? Bir banyo sakt? iğin evin içinde misait yer yok’n Aklile yaşası Şoförlük imtihanında: ** — Yokuşta freniniz tutmayıfi> yaparsınız?. gl — Tekerleklerin önüne taş Koj Kadınların gözleri — Kadının gözlerinde görmek ister misiniz? n — Evet, Fakat bazı gözlerimi yartif tırıyorlar, sıkılıyorum. Yaramazlık , İki kardeş telâş ile eve koştuli” annelerine nefes nefese anlattılafi — — Sokakta lâstik okla taş atıp V y yorduk. Bir adam geldi, babamısif * nı sordu, — Sonra? çt — Sonra hemen banamı buldü otunla sille tokat kavgaya twtti Rapor Yeni memura sabahleyin dairt hiddetle sordu: Dün nerede idiniz? Hasta idim. Raporunuz var mt7 Hayır! Ateşim var! gün” yf nâa ne yapmaz ki? İ aa Sebebi neymiş? Hâkim sordu: — İsmin Orhan öyle mi? — Evet. — Pekâlâ neden Adil İrfan ismini x- mak istiyorsun ! — Ben istemiyorum, karım istiyor. Elden düşme çatal bıçak takımları u—l a dık. Onların üzerinde A.İ. A. markala- Te var. Katım ismimin bu mıı’ıılıxıl Uuymasını İstiyor. Hırsız Çev Mî;) — Bi SÖŞ köpeğini alm; iktiyacımız Var! TETY Z FESRE &h * N PLE LK PS EVSAER. EILLEŞ