g Musolini Berlin-Roma Yazan: Şekip Gündüz Akdenizde korsanlığa karşı bir vazife almak arzusunu izhar seden İtalya, Pariste İngiltere ve Fransayla anlagabilecek mi? Arlaşabilirse bu anlaşmanın şeklini ve şartlarını tesbit edecek protokol, Nyon mukevelesini imza etmiş o. lan ve Paris konuşmalarının seyrinde ancak bilvasıta haberdar edilecekleri bildirilen devletlerin tasvibine mazharolabilecek mi? Zih'tilet bu suallere bir cevab aramakla meşgulken İtalyan propaganda “Harb tehlikesi ancak milletlerin harpten başka bir vasıta ile hedeflerine ulaşamıyacakları anlaşıldığı gün başlar. Siyasi hedeflerine ulaşmak için Av. nezaretinin, beyannameler neşrederek, Musolini tarafından 28 Eylülde, Ber. şehrinde, tam dört buçuk milyonluk bir dinleyici yığım tarafımdan ven teşvik bir harbe ne İtalya, ne de Almanya lüzum görür. Bilâkis bu İki dev. | İ İ edici alkışlar ve “hurra” larla hetipliği tahrik edilecek olan İtalyan Başvekili Musolini ve evsahibi Hitler, buzüne kadar malüm olan temayüilerinde acaba ne derece kuvvetli bif ısrar bösterebilecekler? İtalğanm, Akdenizde korsanlığa karşı vazife almak arzusunu pek çabuk izhar etmiş olmasma bakılırsa çok tehditkâr bir nutuk dinlemeye hazırlanmış olar Berlinlilerin bir hayal kırıklığına uğrıyabileceklerini tahmin etmek müm. kündür. Zira “vaziyetin bir parçacık miisamahası olabileceğini kestirmiş ol. saydı İtalya, korsanlığa karşı vazife aramak temeyülünü . hiç olmazsa . fa. gist liderin Berlinden gvdetine kadar gizlemek ve savsaklamak istemez my. di?,, diye düşünmek mümkündür. Bu arsda Alman gazetelerinde, “gürültü yap. mamak” ve gürültü yapması ihtimali olan hâdiseleri örtbas etmek emri ve. rildiğini ihsas edebilir şekilde yazılaça da tesadüf ediliyor. Faraza şu mahut “Franefurther Zeitung” bile (Görünürde harp yok!) serlevhalı bir yazısında diyor ki: Fransa olsa olsa göyle bir suale cevab arıyabilirler:” “.- Artık Almanya kuvvetlendi. Acaba bu kuvvetine mağrur olarak bizden maku) addedilemiyecek şeyler aramağa kalkar veya arzularını harpçr metod. larla elde etmek ister mi?,, “Hayır, burlarn hiçbiri olmıyacak, Diğer milletlerin hayati haklarma ve onurlarma saygı göstermemek Alin Karakterine. uymaz.,, . . * Bügün' ayın 24 tincü günüdür, Dört gün sonra Musolini ile Hitlerin nutuk. larmı öğrenmiş olacağız. Her an yeni bir tecelli gösteren hâdiselerin seyrinde ve istihalelerinde sezilen sürat ve garabet, bakalım, bu nutuklara nasıl bir ahenk verecek? | Acsba Roma - Berlin mihverinin liderleri hangi perdeden konuşmayı ter. A NN “Şekip cih sâcerkter? ne? linde söylenilecek nutkun ehemmiyetini tebarüz ettirmeğe çalıştığı görülüyor. Ayni günde ve ayni yerde Hitler dahi bir nutuk o söyliyecektir. Almanya letin inkişaf için sulhe ihtiyaçları vardır, Cihan, ancak bizim siyasi ve askeri ölrilişimize mâni 'olmak istenildiğini z zaman bir harb tehlikesi “GUNDUZ .V ye e ” .. * a Deniz sanayimiz A eikmmnnnienenmzmnilmtntinzndi hükümetinin büyük masraflar iktivar ederek her tarafını süslediği Berlin geçirmişti. Bü zaman geçti ve bir daha gelmiyecektir. Şimdi, İngiltere ve . Her seferinde en azdan memlekete 20 bin lira kazandıracaktır Yazan : Ensari Bülent beratı oalırlar; kükü. metler bütçelerindeki de. niz faşıllarının kabarık. lığı nisbetinde #elefleri. ns ve haleflerine naza. ran ya “üstün denizci, ya “düşkün denizei” o. urlar, Fakat milletlerin Bej altı gün evvel İzmitten kalkan bir gemi Z Marmarada kısa bir tur yaptı, Adaların önünden geçti ve geldi Dolmabah. genin önüne demirledi. Hâlâ saraydan bir go. mina ötede duan bu geminin bize (verdiği denizci sıfatını alabil. meleri çok zor imtihan. lara ve cide edilmesi pekvgüç şartlara bağlıdır. Faraza: Yüzbaşı Mühendis Atâ gün evvel bu gemi re subayının, bir o kadar gemicinin ve sekiz on gazetecinin gönüllerine fe. Trahlık serpmişti. Bu ferahlığın gimdi memleketin her tarafına yayılmış bu. Junduğunu, her tarafta vatandaşlarm yeni bir ümitle denizlerimize bakmı. ya başladıklarını sanmak kabildir. Çünkü denizlerin ezeli aşinası olan bu memleketin çocukları, bu geminin uskuru döndüğü anda, kaybedilmiş nasıl bir meziyeti yeniden kazanmış olduklarını anlamakta gecikemezler. Gölcük gemisini denizlerimize hediye eden genç mühendisler, bizim bu asır. ca da.denizci millet seciyemizi mu. hafaza etmekte olduğumuzu ve mo. dern bir denizci millet oimaktaki 1. rarımızı ispat eden bir berat gösler. | | İ vardır. Devletler, deniz salnamelerini dolduran ticaşet ve harb gemilerinin sayısı, kudreti ve tonajı ile denizcilik : 1 — Mutlaka ve mutlaka denizlerde | Yaşamanm zevkine ulaşmış bulunduk. larmı, denizle boğuşmak cesaretini göstermekten asla çekinmediklerini ve denizin dizginlerini kullanmak hü. nerine vâkıf olduklarını devamlı bir surette ispat etmeleri lâzımdır. 2 — Denizlerde bayrakları altında dolaştırdıkları her vasıtavı öz kafa. lsriyle tasarlayıp öz bilekleri ile kur. muş ve çatmış olmaları lâzımdır. Denizci millet için kullandığı gemi. yi kendi tersanelerinde yapamamak. tan büyük ayıp ve azab olamaz. Ge. milerini, şipkasmdan sintinesine ka. dar kendi öz tersanelerinde yapamı. yan milletin denizeilik prestiji ve gu. ruru boş bir lâflan ibaretitr. Trablus harbinde Drama kruvayörüne İtalya. da ve umumi harb başlangıcında Re. gadiye ile Sultan Osman adir iki diret- nota İngilterede ambargo konulduğu günlerin acılarını tadanlar hep hayat. tadırlar, Çok yakm bir mazide denizlere en İ güzel vasıtaları yaratmış olan birde. nizei milletin, bir sultan yü. (Devamı 11 incide) Ensari BÜLENT HABER — Aksam postasf - Tarih kongresinde : | Hayata dait -Hitler Kötü bir iddiadan tarihin aldığı intikam Yazan: Nizamettin Nazif Dolmabahçe sarayınm yan salonla. rında birindeyiz. Altı metro geniş, dört metro vüksek bir yağlıboya tab. Tonun özünde sekiz on Kişi toplanmığ, sigara içip konuşuyorlar. Bunlar, iki tezle bir konferans arasında bir par. ça nefes almak istemiş olanlardır, Ho. parlörde Madam Marguerite Dellen. bach'ın ılık sesi Türklerin antropolo- jik tarihinden “bahsediyor. Birden, kulağıma ağız dolduran fir. tınalı bir kahkaha geldi ve şöyle söy- lendiğini işittim? — O zaman senin bıyıkların. vardı. Nah... böyle kapkalm palabıyıklar, Ve sen bize elebaşılık ederdin. Başımı çevirdim: Gençlikten olgunluğu yeni geçmiş üç büyük münevverimiz gözüme çarp- ti. 1 — Diş Bakan Vekili Mehemenci. oğlu. 2 — Adliye Vekili Saracoğlu. 5 — Profesör Dr. Mahmut Esat (Sa- bik adliye vekili). Ve bu sabık adliye vekilimiz, Pro- fesör Dr. Mahmut Esat iki elini iki yanağından dörder pus uzakta tuta. rak: — Nah böyleydi o bıyıklar... * Diye tekrarlayınca Menemencioğlu parmaklarını bıyıksız dudaklarında dolaştırarak çok olgun bir başağı an. dıran bâşmı hafif hafif sallağr: — Ne günlerdi! değil mi? Faraza 6 cinayet mahkemesindeki hâdise7... Bu cevabm garib bir tesiri oldu. O anda Üç münevver, muhayyilelerinde gok act bir hatrrâ canlanmış gibi dur. gunlaştılar, Mahmut Esadın kahkaha” sr masum tebessimlerin ezelt karar. gâhı olan.al yanaklı yüzünden uçuver. diz arı til. Cinay mesi!7,... ) en sa Gi birdenbire mumyalaştıran, az evvel ve daima ateşli bir zekâ ile zştldryan şu gözleri böyle birdenbire camlaştıran bu cinayet mahkemesi acaba nasil bir cinayet mahkemesindeki hâdise?... Meraktmt yenemedim, Onlara yak. laştım ve sordum: — Affedersiniz. Muhterem Mene. menelioğlunun bâhsettiği şu cinayet mahkemesi sizde nasıl bir hatırayı canlandırıyor? r Saracoğlu gözlüğünü düzelterek bir an arkadaşlarının konuşmasını bekler gibi bakmdı; sonra, büyük bir roza. ketle şu cevabı verdi: — İsviçrede bir cinayet mahkemesi, Umumt harp yılları. Talebeyiz. Bili. yorsunüuz ki, İsviçre cinayetlerin sik sık işlendikleri bir yer değildir. Gü. | nün birinde bu İsviçrenin bir şehrinde bir vak'a oluverdi. Ve 'bu yüzden bir Türk bir cinayet mahkemesinde maz. nun sandalyesine oturtuldu. Cinayet. lerin nadir olması umumi alâkayı da. va üzerine celbetmişli; tabii Türk ta. lebeler de davanın safhalarını takibe başlamışlardı. Tahkikat devresi epey uzun sürdü. Nihayet sıra müddeiümt. minin iddianamesine geldi. Hiç ut. mam; © gün salon gayet kalabalıktı, herkes nefesini kısmış, heyecanla bek. liyor, bir “tisss” bile işitilmiyordu, Bu zat söze nasıl başlasa beğenirriniz? — Bir hayli zaman geçti, Fakat cümle bâlâ hatırımdadır. “Ç'est acte sangulnaire est İhabitude de sa TAC... Mahmut Esat söze karıştı: — Evet, cümle aynen böyleydi. Şu. nu tercüme edelim, Nasıl * diyeceğiz? Haa... Evet... “Bu kanlı #lil onun ır. km huyudur.« — Tamam değil mi bu tercüme? — Kelimesi kelimesine... . dedim - Harfiyyen terrüme ettiniz. Saracoğlu devam etti: — Bunun Üzerine tabif salondaki bü. tün Türkler avazımız çıktığı kadar ba, ğırmıya başladık. Protesto ettik. Po. lisler geldiler; bizi zorla mahkemeden çıkardılar. Tevkif edildik, fâkat mah, İşin hükümlerimize rağmen keme befdetimize karar verdi.“ İste, arkadaşımızın bize “hatırlattığı sahne budur. : 0 Gösterdikleri nezâkete teşekkür ede. rek yanlârmdan &yrrlıfken , gözlerim Dolmabahçenin bir interaational tarih kongresinesahne olan yaldızlı debde. beli ve'nürlu salonuna daldı: Başkanirk kürsüsünde, kafası olgun bir başağı"andıran bir İsviçreli âlim, Profesör : Pittard, bir tarafında bir 'Türk muharrir ve saylavı erkek, bir tarafında bir Türk öğretmen ve say» | lavi kadm, Türkün medeniyete ve in. sanlığa olan ezeli hizmetine ilmin yo. lundan yürüyerek hayran oluşun sem. bolü gibi duruyordu. Hatiplik kürsü. sinde, göz alan bir kadınlık ve ılık bir sesle konuşan bir başka âlim, Ma. -dam Marguerite Dellenbach, dinleyi. cileri peşine takmış, bilginin bir baş. - ka yolundan insanlığı, medeni Türkün yüksekliğine ulaştırmıya savaşıyordu. Yirmi yıl önce bir İsviçre cinayet müddelumumisinin Türke savurduğu hakaretten, tarih İsviçreye şeref ve. ren bir âlimin başkanlığı altında inti. kam alıyordu. Dolmabahçede toplanan kongre yal. niz bir tarih kongreşi değil, İnanalım buna. Bu kongre ayni zamanda tarihi bir kongredir de, Nizamettin NAZIF Stadyumlardan ahallelere sıçrıyan| ANL a e Bu sabah, tamvayda İki kişi konuşuyor. du. Kulak miâatiri oldüm, Biri diyordu Ki: Yara evvelâ aşık keriğindeyât Tedavi ettirdik, dizine fırladı. Kısa bir - ameliyata Yüzüm görüldü. Bir sürü masraf ettik gene tedavi ettirdik, Bu-atfer kasığına sıçramar. mi7 — Peki şimdi ne olacak * Doktor ne diyor? — Bir bıçak daha atacağız diyar — Ve tabi sana yeri bir masraf kapısı açdıyor. Örgü Mesele onda değil birader. Haydi borç barç bü masrafı da yapalım. Be O Socuğu merak ediyorum. Asıl illet futbol, | Onu dü etten nasl kurtarabileceğim. » Kaç yaşında var — On birine yeni bastı. — KE bu yaşta bir çocuğu kliplere masıl alıyorlar? Baba olduğu anlaşılan adam yefsine rağ. mer gülmekten kendini alamadı: Çocuklar hesiz, bu felâketlere uğramaları gene Kilp. ler yüzünden ya!,. Faraza bizim mahallede bir Galatasaray, bir de Fenerbahçe o Klübü var. Gazeteleri alıp okuyorlar. “Fenarin ml açığı ne yapmış? Galatasarayın sağ açığının kasığına bir tekme mi indirmiş, O gün bizim mahalledeki Heher takımının o &ol açığı da bizlin mahalledeki Gulatasaraylının kasığına Basıyor tekmeyi! Yahut 6 hafta ti klüp ulad yumdu biribirine gif girmiş? Bizim mahalle. dekiler de biribirlerine dalaşıveriyorlar. ... İşte stadyum kavgalârının ve kötü İlip. Futbal illetinie mahallelerde küçük çocuk lar arasındaki bu berbat tarahiirdi, spor alan Jarında fena rümuneler göstermiş olan fut. bolcularm #imiietinn kaydedilecek Vir hata. &ır, Stadyum tedari edelim © derken'iller mahallelere mi sıçradı? Kara DAVUT Suriye ve Lübnarda Cümle âlem - grevci! . “Sebep hayat baha- hlığının artmasıdır Boyrut 28 (AA) —- Liman amelesile kun ik | 24 EYLÜL — 1937 - - Fı ofograf — Bust bi Şar ia nazariyeyi deb ru bulurum, ancak flâk vi, tebin eserlerini beğenirim lirim ki boştur; çünkü tamami dettiğimiz bir . nazeriyenin ün pe olan bir.eser de, bakarsmzz. DÜ rai bizi ediverir. Kendi zevkinize yeli hudud dışmda hiç bir eseri Ve! ği duymamışsanız sanatle mesgul se j münekkidler de bir dereoey© ei. rini almaksızm birdenbire yaşımı ei siniz demektir. eği Mey yorsanız, bizi bütün nazariyele”* “iç men kavrayıveren hayranlığı , tan vazgeçin.. o demieceğim: Bolleau, Pope, Lessing gibi böyle “müteasmb” ağamisrd'” . kendinizi taze, hiç bir emareğen verdiğiniz bir pmardan fışkıra” bi taze heyecanlardan mahrum © Hethangi bir nazariyeyi, bir mektebi tercih etmenin, d den üstün tutmanın boş old! di ii gelmiyor. O halde sözümün aki . igin de, kendim için de bir #9 “g. edemiyeceğini bilerek diyer sanatin, bilsbltün başka âleriier 7 8. tan'cinsini değil; bütün yes a gerçekten alan irsini sey gösterebilen adamdır. Tanlar Zu, yaratıcı sanatkâr dedin 7 tesna mahlüklardan başks ye raflarını gördüklerini sanırlar Lu görmezler: gözleri ya tafsilâi$ çı? küllü'kavrıyamaz veya kille yl , tafsilâtı seçemez. Saratkir, * Kaybetmeden künü kayrıyad W kavratmasıni bilen adamdıf. Geçen gün Suad Tenik tol bümünü gösteriyordu: here Yay yıfayı çevirdikçe hayretle, hi ei” Ta bağırmak arzusunu duyu ii Bütün o resimler hepimizin ei miz, gördüğümüz yerlerin TO ii fakat. yine bir hulya Amy wiş, hiç bir şiiri olmıyan 9" we utaklaşıtış gibi idim. Çünkü “. kâr.hepimizin * gördüğümüz, ? .miz.o yerlerde hiç birimizin diğimiz şiiri, ahengi bulup muvaffak olmuştu. * Ressam “tashih” edebilir; gözü ünü unsurları kaldırıp külle bir gı» lük, kusursuzluk hall vere l losuna istediğini alıp istem gani mamakta serbesttir, Fotoğraf Ti kârı Ise, objektifin içine giri gli Parçayı. silmeden, nisbetleri A meden bize o pürüzsüzlük, k luk hissini veriyor, yani ile yetin, ancak tasavvurun yar” yiye” Gini zannettiğimiz o müke! , G. tabiatte bulunduğunu günleri zümüzün önündeki o “hulyâ ay parçaları biliyoruz ki gerçek'*© ya zi vey mevcuddur. Buna şaşıyoruz muza teze gözlerle, muhabb ii” tan beri özleyip de bir gü? “e mekten ümidimizi kestiğimiz “ çö” me birdenbire kayuşmuğ olma diği heyecanla. bakıyoruz: F* iz sanatkârı hiç bir şeyi gü ) yor, fakat bize her şeyin na olduğunu, yalnız ona bakmaği ” lâzım geldiğini ey AA$ p Rekor kıra bir şoför Arka arkays kaza yapi! Beşiktaşta Yıldız caddesini şoför İbrahim dün 4073 numar yona odun yükliyerek arabâ Üsküdara geçmiştir. Haydarpaşa hastahanesi ratle geçerken Kadıköyde ve ta ve i k dan, Necati hafi! surette Şoför kazadan sonra etmiş, Hasanın arabasiria