>*x_j“jîîı'riuı. — 193 3 T&ğifn göcüşüm: Ulüatçı kıza %tüa FFUUZ . , Yüzilıyor: ha "Zadan otomobille - şehrimize 'ıx__hn ve seyyar tulüat kumpan tide © birinde oynayan Muzafler K Nai bir Ctüyatrocu kız) kasabanın İi V Putu kuran üç arkadaş tara # a irta çağırta ve dayak atıla, n Si kaçırılmıştır. Bu küstahlar, " Çirkin emellerine âlet etmekle a Mrafferin üzerindeki yedi li- r:yl_'ı""ılrdır. BAA OE kız! Tüldatçı. — Bunların ©Ş memleket parçalarında ne * kiz Ültür ve Iduğu gördüm, biliyo- Kiş, © Ülü kasabalara neşe getirir- tap evk Mesunuz? Ben, Mayanlara ve örnürlerin- İğe., ” Hammna hiçbir şey seyretme- Velev zübde halinde bile olsa, l hulâsa n mevzülarını perçinlerler. Kadının .u_'"t'r'. Baçı başı açık kalaba- dt görünebileceğini birçok de #’&ıj ';îlı."n misallerinden öğren- ' Jim propagandası piyesle- h fatma dekorlarla, onlar oy- ğı:: Mükabil tulüatçılar, meşakkatli .!.Nfe &ç kalırlar, ekseriya mâa- G, Tden güçlük görürler, çalış- ;ıı_, r'w. borçlarını v'le ö& .—-,.ı%:ln Çekerler, ve İşte böyle * de uğrarlar. Bütün bunlara h “'dün ker yanını misyoner Ü laşre M Ç Prlar. Başka iş bulabilecekleri , Tnesle Y şkile tiyatroculuktan b:""lek::lh' içlerinde pek çoktur. tek 2de, . Tlara tiy seyyar Tp Göden b Mriz bir şekilde h , naye ede- x Bahallatta da itibar kazan- 'ı.:.qx_ Ylelikle, halkın nazarında da 4 “4 tecavüz edilmemesi lâzım Har Seviİyesii k . yesine çıkarmak za- ltl.,ıl itir , ç Memurları lşm. İlerinin cezasını| h ekecekler Ve . N' iki aydanberi elân sıhhi N TİNİ y Bi Ylan Yaptırmayıp cüzdan al. N':ln ;.!;b:nul)rnr','c tâbi esnafa ay aç ı_"n ceza kesmeğe başla . | Bu eşnada bazı esnaf ge. | *Ye gerek Ticaret 'Odasına | N,-"'hıı “*tek kendilerinin muayene, L Mi Te Esnaf Cemiyetlerine ĞŞ eg Aaat ettiklerini, fakat ce. | Ü Mtlarının ihmali yüzünden ö ARtiy, Aktiyel alamadıklarını iddia k.,s kapı YAziyet karşısında Tica. Y '“ng::' bir karar vermek mec . çÜ Ka lmiştir. t “"ııı "4 Röre gıhhi muayeneye Maş ' leyş, | TÜzdanlarını almak üzere Niyitlürin £ Müracaat ettikleri halde | 'ş."a’jn. Tilamıyan ve cemiyet me. | VBi gl be | KERE Gi t ece takibatta bu | Bi Grin aları alâkadar cemiyet | Tlppyı, İZMİN ettirilecektir T 3 Bt ar hakkında Oda, ayrıca hacaktır . l , barifelerinde ea laditat ."—ıî:"*l—'m? Beçtiğinden vapur ta. Yiye ü İAt yapılmaktadır. Şir :&::l'“ hitartesi, ve pazar gün - &h Boğazdı sağı doğ KU Payi Bazdan aşağı doğru 'qîîlh'ıyı Lırl"! kaldırmıştır. Boğa . L&_,ı'şı Afmda Vaniköy ile Bey. l ; îı )_:"I*llıır. araba vapuru ' ir, Mdiz pazar günleri yapı. B / a. & a !.EA““—H arasında Yörüka. © seferleri lâğvetmiğ. bi t "iza Ş Delecek İngi İz sları &, #vekilimiz İsmet İnönü. Si ten Avak İngiliz amelc partisi bi b *"Nn "t mebus İstanbula ge. tler p —r::îıq,,“" Büyükadada köşk ha. | le '_ı Misafirlerin Ankaraya hab, *T verilmektedri. Eminönl . Balıkhane arasındaki sah il böyle karmakarışık berber İstanbul konuşuyor ! «“Evkaf hududu kay | dikilen parmakl Ne zaman şehrin pisliğinden, sokak . ların bakımsızlığından — yolların bo. zukluğundan bahsedils: belediyenin şu cevabı ile karşılaşırız : — Ne yapalım, bütçe meselesi, tah . sisat mesclesi! Para meselesi.. Biz de sebepleri umum! şekilde ka. bul ediyoruz.. Hakikaten bir şehrin imarı paraya mütevakkıftır. Fakat muhterem okuyu cularım; şu resimlere bakarak, yazdık. larımızı okuyarak ve hattâ zahmet ol. mazsa köprüden geçerken şu mahut yere, köprü üstünden bir göz atarak siz hüküm veriniz.. Eminim ki siz de benim gibi ayni neticeye vasıl olacak . sırnlız. — Evet, belediye denilen müessese bu semte hiç uğramamış, diyeceksiniz.. Çünkü başka türlü düşünmeğe imkân yok. Şimdiye kadar bu sütunda yaptığım röportajlarla şehrin muhtelif semtleri . nin vaziyetini ve halkm arzularını tes. bit etmiştim. Meğer en evvel, ve en Bgöze batan şeyin ben bile farkına var. mamışım. Eminönünde Bebek tramvaylarının "arduğu tavakkuf mahallinin biraz ile. risindeki mahallebici dükkânının köşe. sini döner dönmez mütkiş bir kargaşa. lik ile karşılaşırsınız. O daracık yolda neler bulunmaz ki aksi istikametlerde karşılaşan yük arabaları, bir tarafa yat. mış kamyonun arasından kendilerin: çıkar yol arayan yolcular, seyyar satı. cılar, salapuryaya eşya taşıyan hamal. lar ve ilâh ilâh... Bütün bunlar bir noktaya gelince burada fena halde biribirlerine sirivo - lar: — Varda.. — Destur.. — Hey arabacı. — Hamal geri — Hişt bana bak, üzümcü al ileri.. Ve bu gürültülere sıra bekliyen san. dalcıların ve seyyar satşıcıların sesleri karışıyor. — Haydi karşıya, karşıya.. — Hay çavuş, hay.. — Balığa gel, balığa gel, scak sıcak, — Çay şekeri bu be, hey anam he S Ü SA halindedir... Eminönü sahilleri pislik içinde bolmasın!,, diye yolun ortasına ık derhal kaldırılmalıdır Yazan : Haberci ünden, evkaf hududunu muha. le bir parmaklık çekilmiş, burası biüsbütün geçilmez bir hüle konmuştur Evkafla ! '-diye arasındaki bir ihtilâf 1 faza iç t dar olan yolun orlasına — Di — Haniya peynir ekmek, hazır ye. mek.,. Bir taraftan bunları &€ daracık Sırat geçidinin birdenbire ten. | halaştığını gören arkadaş kolumdan çekti... Haydi çabuk ol, şu araba yolu kapatmadan şuradan geçelim, dedi ve beni hızla demir bir parmaklığın dar geçidinden geçirdi.Bu daracık yolda bu parmaklığa mâna veremediğim için ta. bir sandalcı ytederken © | accüple bakarken ihtiyar bu merakımı tatmin etti! — Ha, bu demir parmakluğa mr şaş. tün, ha bu evkafın hudududur da.. Ha burası belediyenindir, ha burası da ev. kafın dır. Hududu kaybolmasın - diye yapmıştır. Doğrusu bu inanılmaz bir şeydi.. E. ğet ihtiyar denizcinin dediği doğru ise mânasızlık bu kadar olur.. Yok be demir parmaklık şaye' arabaların geç. mesine mâni olmak için yapılmış ise maalesef arabalar o daracık geçitten ve çiyorlar ve hem öyle geçiyorlar ki m>. e —ere . râak ederseniz gidiniz de gözünüzle gö rünüz.. Burada seyrüseleri tanzim için muhakkak ki bir memur az gelir. Ve öyle tahmin ediyorum ki sigorta şirkot. leri, müşterilerinin buradan- geçecek . lerini bilseler kat'iyyen sigorta etmez. ler! Parmaklığın yanıbaşında bir sandal, sanki parmaklığın yaptığı işi tamamla. ması için boylu boyunca karaya çekil, miş yatıyor.. Burada iki üç kahve ve bir var.. Kahvecileria yolun önüne kadar sıraladıkları mada ve sandalyelere halk oturmuş, — Üüç dört metre ilerisinde, denizde ve kard. da, biribirine karışan binbi çeşit mü . zahrafatın tahammül edilmez kokusu - na ehemmiyet vermeden rahat rahat kahvesini içiyor, tavlasını oynuyor.. Seyyar satıcılar da işte bu tarif etti « hararetle malları ğimiz mezbelede satıyorlar . Deniz kenarında neler göremezsiniz ki, kokmuş balıklar, çürük yumurta. lar, pıhtılaşmış ekşi ekşi kokan karpuz. lar, Kavun kabukları, çürük domateı. ler, her çeşit meyva, kamyon şasisi, salapurya döküntüleri, kırık Gdökül, yamrı yumru, iskele iskeletleri, bunlara iskele değil, iskele mezarlığı demek da. ha doğru olur . Çamur ve taş yığını, ve daha neler de, neler.. Eğer maydanozlu köfte . ler isterseniz, o da mevcut, hem de gö. zünüzün önünde sıcak sıcak pişiyor... Üstür tamamen pas tutmuş, seyyar bir gaç ocakta, düzünelerle uzun köl. teler pişiyordu. 'Tanesi kırk paradan verilen bu köf. teler öyle bir iltifat görüyorlardı ki, önüne, pis ve yırtık önlük takmrış olan köfteci, mal yetiştiremiyordu. El. Jerine ellişer dirhem ekmek almış bir alay perişan kıyaletli insan, sabırsız. abalh gahe&&; ; ne düzorlar ? KURUN'da Münir Nurettine cevap İmzasız olmasına yağmen ilslübundan ve ehliyetle dokunduğu mevzudan, Hakkı Su. ha Gerginin yazdığı anlaşılan bir makalede, Münir Nureddine şayanı dikkat — bir cevap yerilmektedir. Esas mesele, elddi müsikiyi ve — musikişi. nası, İçki içilen meyhanelerden kurtarmak. tır, Makkı Süha diyor ki: İlmt müsiki ile halk müsikisinin ayrı ayrı dunu kimse inkâr etmemiştir. Bi. gervatuyardır; Öteki rastgele Fakat bu gerçek ve sev. glll sanatkârın ükme ait biltp söylemedi. ği başka ve çok esnsir bir nokta daha Bünyeleri, yerleri ayrt ayrı olan iki müsiki. nin şahsiyetleri de ayrıdır. Bir — Kazala, hir Yıbo, bir Krayser, hir Karuzoya, sarhoşları kadeh tokuşturdukları, geyrrik kahkahaların çıanladığı, meze tabaklarınım tıngıradığı bir yerde çalp söytemeleri teklif hile edilemez. No saklıyayım, bana ilk yazımı yazdıran böyle bir sanatkârımızın, böyle bir bahçede uğradığı böyle bir Baraketti. O, büyük aa. natkâr gerçekten pek güzel bir eda ile “al. Grm bayali perçemin.... hüzzam besteyi okur ken, etraftaki sarhoş ve hayasız gürültüden & serin, rüzgürlı bahçede ben, — utancımdan terlemiştim. Münir, bu besteyi o talisiz sa. naAtkârı pek iyi tanır. Hayatta inanışla işleyiş arasında ayrılık. Yar olabilirmiş. Meselâ bir muharrir de inan. Mmadığı bir mevzuu yazarmış. Ben, bunlardan Meğilima, ve büyle bir peyi de ne anlar, ne da mazur görürüm. İstediğimi söyliyemedim mi, susmasını da bilmez değilim &!, “İhliyacı ise en yakından — tanryanlarda. nım. Fakat evvelce de söylediğim — gibi, bir ganatkârın ihtiyaç yüzünden en aşağılık iş. terde çalışmasını asla lĞük — saymam. Fakat bu ihtiyaca sanatı köle yapmasını da hiçbir vakit alkışlıyamam. Bir çokları bu duyuşumu anlamasalar bile, Münir Nureddinin kuvyetle ve en derin bir hassasiyetle sezeceğini umuyorum. Çünkü bu işte herhalde o, benden daha yaralıdır. Sonra acaba, “İbtiyaç., sözünün sınırları nelerdir? Öyle sanırım ki, dünyada — bunun kadar çapraşık, çok manalr, şahsa, zamana, yere göre değişir başka 'bir söz yoktur. BL vinde zeytin şekline bürünen — ihtiyacı, bir başkası Oral havyarı diye anlıyor, ber yerde görünür. var.. Ben tramvaya muhtaerm, öteki ötomohile. Daha ötekinde ise bu otomobli, daha —lüka marksir bir arabaya meselâ bir Rolsa, da. yanıyor. Ben, bir sanatkıra bunların Hiçbi. rint çok görmem, Fakht'samati yalnız sanat olmalıdır. Kazanç çukurunda bir mendiven değil. Dehasının potasında pişip eriyen sanatkâr, ihtiyacı ipek, elmas ve tekerlekle ölçemez. Zanmetmiyorum,ki Münir Nurettin de bu nok talarda benden ayrı düşünsün. Son Postada. Ki yazılarını kendi yarasına insiyakının ha. ydağı bir sargı gibi görüyorum. TAN'da Suriye etkârı ve Türkiye Ömer Reza Doğrul şehrimize gelmiş bulu. nan Buriyeli bazı imisafirle konuşmuş. Suri. yelilerin Türkiye hakkında — Güşündüklerini ve kendilerine verdiği cevapları naklediyar: Yakın zamana kadar muhalif ve menfi pro pagandanın en kuvvetli tddimaı, Suriyeli mi, gafirlerimize göre, henüz Suriyenin doğmak. te olduğu sırada Hatay meselesinin ortaya çıkması ve bunun yeni doğan devleti Adeta öldürecek mahiyeti almasıdır. Bu muhataplarımıza açıkça anlattık: — Yenl bir devletin en belllbaşlı vaafı hu. dut sahibhi olmasıdır. Hududu — olmuyaa ve Pududunda emniyet hilküm sürmiyen devlet, Gevlet sayılmaz. Halbuki 'Türkiye Hatay me Belesi ve bu meselenin halli ile Suriyenin hu. dut sahibi olmasını temin etmiş, yani Suri. yenin devlet olması ve bu devleti taayyün et mesi için elinden geleni yapmıştır. Bunu in. Kkâra veya tevile yer var mı? Muhataplarımız, hududun tayini ne demek olduğunu, ve budut emniyetinin mahiyetini iyacak derecede — tecrülbesiz n bu noktayı wzan uzadıya tzah ettik ve neticede onların da samimiyetle ka. naat hasıl ettiklerini gördük. Bu nokta üzerinde durmak, anlaşılan, ga- zetelerimizin en mühim — vazifelerinden biri olacaktır. Gerçi biz bu noktaya yüzlerce kere temaş etmiş ve onu izah için elimizden gele. £i yapmış bulunuyoruz, fakat son milüâkatla. remız bünün benüz lâyıkile anlaşılmadığını göstermiştir. Halbuki anladığımıza göre, bu — noktanın tavazzuhu ikl memleket arasındaki münase. betlerin tayinine ve tebelidrüse çok yardım edecektir. <<ccj — lıkla sıra bekliyorlar, köfteci de, yarı pişmiş, yarı çiğ köfteleri, ortasından yarılan ekmeklerin arasına koyuveriyor du. Daha ötede bir lokumcu görünüyor. du. Ufak bir tepsinin üzerine parmak uzunluğunda 30 —40 Tokum dizmiş, her Tokumun Üzerine de bir kürdan saplamış, ve tepsinin yarısına da temiz bir tülbent örtmüş, müşteri bekliyor. (Lütfen sayfamn çeviriniz) “HABERCİ henliz anir