10 Eylül 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

10 Eylül 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ehim görüşüm: Ulüatçı kıza âawuz 'x% Yazılıyor: ındâl'ı otomobille şehrimize _Y İt olan Ve seyyar tulüat kumpan İmina, © Birinde oynayan — Muzaffer *X&EYLUL e 1957 ——_'5 Tehar ” (tiyatrocu kız) kasabanın h * Pusu kuran üç arkadaş tara q"l hhm çağırta ve dayak atıla, k%' g* ka'ğll'llı'mş.tıı'. Bu küstahlar, ç""'"l emellerine âlet etmekle ha zafferin üzerindeki yedi İi- Ti?a ıl""!İ:n'dır. h "OCü kiz! Tulüatçı.. Bunların Tüş memleket parçalarında ne ş'[* Ültür Ve zevk yayıcısı olduğunu musu“’—lz’ Ben, gördüm. biliyo- k, Küta SA Üiü kasabalarâ neşe getirir- h ğ Okumayanlara ve ömürlerin- tre !v hamına hiçbir şey seyretme- k’t'—'lev zübde halinde bile olsa, İ , ü bamklen“ mevzülarını hulâsa ' %lm üd""]f'r Bir melodram baro- Hn: nhg’-îhdan bir ahlâk cümlesi söy- “hlîe #re perçinlerler. Kadının 'd'onnmğ*g ni, saçı başı açık kalaba- âh]ir 9 görünebileceğini birçok de tdi ' Otların misallerinden öğren- w—kî! " Rejim propagandası piyesle- qu * çatma dekorlarla, onlar oy- hk“l kabu tulüatçılar, meşakkatli i da aç kalırlar, ekseriya ma- & :ia Erden güçlük görürler, çalış- ı!hp " Sönra borçlarını b'le ödeye- ta"ıb falet çekerler, ve işte böyle ğ “Te de Uğrarlar. Bütün bunlara b*ld ğ:ı:l'dun her yanını misyoner ııehrf ar. Başka iş bulabilecekleri ;t; Ym*îîek aşkile tiyatroculuktan htı:m]'kcî:"' içlerinde pek çoktur. **İı b;k seyyar tiyatrocuları 'h%. Tiz bir şekilde himaye ede- k, maha]latta da itibar kazan- q'ill yleı'kîc halkın nazarında da TI, tecavüiz edilmemesi lâzım îf sSeviyesine çıkarmak za- İr, (Vâ-Nü" f cemiyet- memurları l rinin cezasını ş,î'ltqç kecekler & iki aydanberi elân sıhhi h;n'! Fini yaptırmavıp tüzdan al. 'th Layeneye tâbi esnafa ay İep P'F are" ceza kesmeğe başla . 3t bu esnada bazı esnaf ge. h Baş Ye gerek Ticaret Odasımna t :rtk kendilerinin muayene. | tiy yl! (ötre Esnaf Cemiyetlerine thı Taeğh racaat ettiklerini, fakat ce. hmir Urlarının ihmali yüzünden K ıl*rd "aktiyel alamadıklarını iddia th’diıı U vaziyet karşısında Tica. | “ln Fi bir karar vermek mec . ! “hıeh' kay aı"l'!t':;hr t"ışlh"lf '& köre sıhhi muayeneye “zdîetleî tüzdanlarını almak üzere he | '“ıı;'lir Müracaat ettikleri halde r"lııı Alamıyan ve cemiyet me. u?âlqı *rhangi bir ihmali yüzün. '*am:“ları ı’el'—'dıyccı: takibatta bu Bi r'Rı—ın Sezaları alâkadar cemiyet 'ikib:ıç Italmın ettirilecektir . NNi Tar hakkında Oda, ayrıca Hnacaktır. | N tarifelerinde ladilât llgectıgmdcn vapur ta- iât İyp yapılmaktadır. Şir- | c Pîhî:t 24 îmal'tesı. ve pazar gün - ş"yu Dot Boğazdan aşağı doğru k!s,z kay, Oları k | vi b aldırmıştır. Boğa - | k'%îa"hd afında Vaniköy ile Bey- j h“-iktrl de Yapılan - araba - vapuru | Mr:' Diz pazar günleri yapı- LN N hna EaAdalar arasında Yörüka. Nan seferleri lâğvetmiş- . |x İze Yalecek İngi iz ' ”**q Snda M*busları :?!.—ı;:_“ı;ı İvekilimiz İsmet İnönü. *!h mt!en Atak İngiliz amele partisi , ört mMebus İstanbula ge. *P!;,_ t Grı ç ıımq' Şin Bf’)'ükadada köşk ha. %kl" isafirlerin Ankaraya aber verilmektedri. KAT EUÜminönü . Balıkhane arasmdakn sah il böyle ?mrnmkarmh be he YN yti AĞ HM y nn Istanbul konuşuyor ! Eminönü sahilleri pislik içinde «Evkaf hududu kaybolmasın!,, diye yolun ortasına dikilen parmaklık derhal kaldırılmalıdır Ne zaman şehrin pisliğinden, sokak . ların bakımsızlığından — yolların bo. zukluğundan bahsedils: belediyenin şu cevabı ile karşılaşırız: — Ne yapalım, bütçe meselesi, tah - sisat meselesi! Para meselesi.. Biz de sebepleri umumi şekilde ka. bul ediyoruz.. Hakikaten bir şehrin imarı paraya mütevakkıftır. Fakat muhterem okuyu cularım; şu resimlere bakarak, yazdık. larımızı okuyarak ve hattâ zahmet ol. mazsa köprüden geçerken şu mahut yere, köprü üstünden bir göz atarak siz hüküm veriniz.. Eminim ki siz de benim gibi ayni neticeye vasıl olacak . SınıZ... — Evet, belediye denilen müessese bu semte hiç uğramamış, diyeceksiniz.. Çünkü başka türlü düşünmeğe imkân yok. Şimdiye kadar bu sütunda yaptığım röportajlarla şehrin muhtelif semtleri . nin vaziyetini ve halkm arzularını tes. bit etmiştim. Meğer en evvel, ve en göze batan şeyin ben bile farkına var. mamışım, Eminönünde Bebek tramvaylarının Zarduğu tavakkuf mahallinin biraz ile. risindeki mahallebici dükkânının köşe. sini döner dönmez müthkiş bir kargaşa. lik ile karşılaşırsınız. O daracık yolda neler bulunmaz ki aksi istikametlerde karşılaşan yük arabaları, bir tarafa yat. mış kamyonun arasından kendilerin: çıkar yol arayan yolcular, seyyar sat!. cılar, salapuryaya eşya taşıyan hamal. lar ve ilâh ilâh... Bütün bunlar bir noktaya gelince burada fena halde b'ribirlerine sirivo:. lar: — Varda.. — Degstur.. — Hey arabacı.. — Hamal geri git... — Hişt bana bak, üzümcü al ileri.. Ve bu gürültülere sıra bekliyen san. dalcıların ve seyyar satşıcıların sesleri karışıyor. — Haydi karşıya, karşıya.. — Hay çavuüuş, hay.. — Balığa gel, balığa gel, sıcak sıcak. — Çay şekeri bu be, hey anam hey Eminönünün pis sahilinde peynir, ekmek, n rbat bir çopluk halmdedır tü Vaza Ni » Habercı Evkafla ! faza iça 'diye arasındaki bir ihtilüf yüzünden, evkaf hududunu muha. n dar olan yolun ortasına — böyle bir parmaklık - çekilmiş, burası büsbütün geçilmez bir hale konmuştur — Haniya peynir ekmek, hazır ye. mek.. Bir taraftan bunları seyrederken © daracık Sırat geçidinin birdenbire ten. halaştığını gören arkadaş kolumdan çekti... Haydi çabuk ol, şu araba yolu kapatmadan şuradan geçelim, dedi ve beni hızla demir bir parmaklığın dar geçidinden geçirdi.Bu daracık yolda bu parmaklığa mâna veremediğim için ta. atcüple bakarken ihtiyar bir sandalcı bu merakımı tatmin etti! — Ha, bu demir parmakluğa mı şaş. tun, ha bu evkafın hudududur da.. Ha burası belediyenindir, ha burası da ev. kafın dır. Hududu kaybolmasın diye yapmıştır. Doğrusu bu inanılmaz bir şeydi.. E. ğer ihtiyar denizcinin dediği doğru ise mânasızlık bu kadar olur.. Yok bt demir parmaklık şaye* arabaların geç. mesine mâni olmak için yapılmış ise maalesef arabalar o daracık geçitten ve çıyorlar ve hem oyle ı;eçıyorlar Lı Mit. Kavun ve Tokum sciiış*ı rak ederseniz gidiniz de gözünüzle gö rünüz.. Burada seyrüseleri tanzim için muhakkak ki bir memur az: gelir. Ve öyle tahmin ediyorum ki sigorta şirkat. leri, müşterilerinin buradan- geçecek . lerini bilseler kat'iyyen sigorta etmez. ler! Parmaklığın yanıbaşında bir sandal, sanki parmaklığın yaptığı . işi tamamla, ması için boylu boyunca karaya çekil, miş yatıyor.. Burada iki üç kahve ve bir kaç aşçı dükkânı var.. Kahvecilerin yoluün önüne kadar sıraladıkları masa ve sandalyelere halk oturmuş, — üç dört metre ilerisinde, denizde ve karda da, biribirine karışan binbi çeşit mü « zahrafatın tahammül edilmez kokusu . na ehemmiyet vermederi rahat rahat kahvesini içiyor, tavlasını oynuyor.. Seyyar satıcılar da işte bu tarif etti « ğimiz mezbelede hararetle mallarım: satıyorlar . Deniz kenarında neler göremezsin.: ki, kokmuş balıklar, çürük yumurca. lar, pıhtılaşmış ekşi ekşi kokan karpuz. r... Kavun kabukları, çürük domates. ler, her çeşit meyva, kamyon şasisi, salapurya döküntüleri, kırık dökür, yamrı yumru, iskele iskeletleri, bunlara iskele değil, iskele mezarlığı demek da. ha doğru olur , Çamur ve taş yığını, ve daha neler de, neler.. Eğer maydanozlu köfte . ler isterseniz, o da mevcut, hem de gü. zünüzün önünde sıcak sıcak pişiyor... Üstül tamamen pas tutmuş, seyyar bir saç ocakta, düzünelerle uzun köl. teler pişiyordu. Tanesi kırk paradan verilen bu köf. teler öyle bir iltifat görüyorlardı ki, önüne, pis ve yırtık bir önlük takm'ş olan köfteci, mal yetiştiremiyordu. El. lerine ellişer dirhem ekmek almış bir alay perişan kıyafetli insan, sabırsız. 3 Sabalı Gareltelori Ne düyorlar ? KURUN'da Münir Nurettine cevap İmzasız olmasına rağmen üslübundan ve ebliyetle dokunduğu mevzudan, Hakkı Su. ha Gezginin yazdığı anlaşılan bir makalede, Münir Nureddine şayanı dikkat — bir cevap verilmektedir. Esas mesele, ciddi musikiyi ve musikişi. pası, İçki içilen meyhanelerden kurtarmak. tır. Hakkı Süha diyor ki: İlmi müusikl! ile halk müsikisinin ayrı ayrı şeyler olduğunu kimse inkâr etmemiştir. Bi. tinin yeri könservatuvardır; öteki rastgele ber yerde görünür. Fakat bu gerçek ve sev. gili sanatkârın bu hükme ait bilip söylemedi. ği başka ve çok esaslı bir nokta daha — var.. Bünyeleri, yerleri ayrı ayrı olan iki müsiki. nin şahsiyetleri de ayrıdır. Bir — Kazalg&, bir Tibo, bir Krayser, bir Karuzoya, sarhoşları kadeh tokuşturdukları, sıyırık kahkahaların çınladığı, meze tabaklarınm tıngıradığı bir yerde çalp söylemeleri teklif bile edilemez. Ne saklıryayım, bana ilk yazımı yazdıran böyle bir sanatkArımızın, böyle bir bahçede uğradığı böyle bir hareketti. O, büyük sa. natkâr gerçekten pek güzel bir eda ile “al. drm hayali perçemin..,, hüzzam besteyi okur ken, etraftaki sarhoş ve hayasız gürültüden © serin, rüzgürlı bahçede ben, — utancımdan terlemiştim. Münir, bu besteyi o talisiz sa. matkârı pek iyi fanır. Hayatta inanışla işleyiş arasında ayrılık. Tar olabilirmiş. Meselâ bir muharrir de İnan. madığı bir mevzuu yazarmış. Ben, bunlardan değilim, ve böyle bir şeyi de ne anlar, ne de mazur görürüm. İstediğimi söyliyemedim mi, susmasını 'da bilmez değilim a!. “İhtiyacı İse en yakından — tanıyanlarda. nim. Fakat evvelce de söylediğim — gibi, bir sanatkârın ihtiyaç yüzünden en aşağılık iş. lerde çalışmasını asla küçültük — saymam., Fakat bu ihtiyaca sanatı köle yapmasını da hiçbir vakit alkışlryamam. Bir çokları bu duyuşumu anlamasalar bile, Münir Nureddinin kuvvetle ve en derin bir hassasiyetle sezeceğini umuyorum. Çünkü bu işte herhalde o, benden daha yaralıdır. Sonra acaba, “İhtiyaç., sözünün sınırları nelerdir? Öyle sanırım ki, dinyada — bunun kadar çapraşık, çok manalı, şahsa, zamana, yere göre değişir başka bir söz yoktur. Bi. rinde zeytin şekline bürünen — ihtiyacı, bir başkası Oral havyarı diye anlryor. Ben tramvaya muhtacrm, öteki ötomobile, Daha ötekinde ise bu ötomobil, daha —lüks markalı bir arabayâa meselâ bir Rolsa, da. yanıyor. Ben, bir sanatkâra bunların hiçbi. rini gök görmem. Fakât-sanati yalnız sanat olmalıdır. Kazangç çukurunda bir merdiven değil, Dehasının potasında pişip eriyen sanatkâr, ihtiyacı ipek, elmas ve tekerlekle ölçemez. Zannetmiyorum,ki Münir Nürettin de bu nok talarda benden ayrı düşünsün. Son Postada. ki yazılarını kendi yarasına insiyakının ha. ıdığı bir sBargı gibi görüyorüm. TAN'da Suriye efkârı ve Türkiye Ömer Rıza Doğrul gehrimize gelmiş bulu.. nan Suriyeli bazı |misafirle konuşmuş. Suri. yelilerin Türkiye hakkımda — düşündüklerini ve kendilerine verdiği cevapları naklediyor: Yakın zamana kadar muhalif ve menfi pro pagandanın en kuvvetli iddiası, Suriyeli mi, safirlerimize göre, henüz Süriyenin doğmak. te olduğu #ırada Hatay meselesinin ortaya çıkması ve bunun yeni doğan devleti Adeta öldürecek mahiyeti almasıdır. Bu muhataplarımıza açıkça anlattık: — Yeni bir devletin en bellibaşlı vasfı hu. dut sahibi olmasıdır. Hududu — olmıyan ve bududunda emniyet hüküm sürmiyen devlet, devlet sayılmaz. Halbuki Türkiye Hatay me selesi ve bu meselenin halli ile Suriyenin hu. dut sahibi olmasını temin etmiş, yani Surl. yenin devlet olması ve bu devleti taayyün et mesi İçin elinden geleni yapmıştır. Bunu in. kâra veya tevile yer var mı? Muhataplarımız, hududun tayini ne demek olduğunu, ve hudut emniyetinin mahiyetini henüz anlıyamıyacak derecede — tecrübesiz oldukları için bu noktayı uzun uzadıya izah ettik ve neticede onlarm da samimiyetle ka. naat hasıl ettiklerini gördük. Bu nokta üzerinde durmak, anlaşılan, ga- zetelerimizin en mühim — vazifelerinden birl olacaktır. Gerçi biz bu noktaya yüzlerce kere temas etmiş ve onu izah için elimizden gele. e? yapmış bulunuyoruz, fakat son mülâkatla. rımız bunun henüz lâyıkile anlaşılmadığını göstermiştir. Halbuki anladığımıza göre, bu — noktanın tavazzuhu iki memleket arasındaki münase. betlerin tayinine ve tebellürüne çok yardım edecektir. lıkla sıra bekliyorlar, köfteci de, yarı pişmiş, yarı çiğ köfteleri, ortasından yarrlan ekmeklerin arasına koyuveriyor du. Daha ötede bir lokumcu görünüyor. du. Ufak bir tepsinin üzerine parmak uzunluğunda 30 —40 JTokum dizmiş, her Jokumün Üzerine de bir kürdan saplamış, ve tepsinin yarısına da temiz bir tülbent örtmüş, müşteri bekliyor. (Lütfen sayfayı çeviriniz) 'HABERCİ

Bu sayıdan diğer sayfalar: