9 Eylül 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

9 Eylül 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şüphelendirmekten korkuyorum. Gece- leyin Istanbuldan Tarabyaya gitmek için makul bir sebep bulmak lâzımdır — Dün gece mühim olmıyan, bu gece mühim olabilir. — Yani?. — Yani bu gece ide oraya gitmenizi rica edecektim.. — Bu gece balo yok ki.. — Biliyorum, fakat onlar her akşam Sümerpalasta bulunurlar. Orada kendi- lerini bulabilirsiniz. — Şüphelendirmekten korkuyorum.. Geceleyin İstanbuldan Tarabyaya git- mek için makul bir sebep bulmak 1â - zımdır . — Güzel ve zeki bir kadın bu husus ta kimseden akıl sormaz... Bu akşam oraya gidersiniz.. Saat on bire doğru #izi orada telefonla arayacağım.. Fransız kadını fazla israr etmedi ve: — Öyle ise müsaade ediniz de gide- yim hazırlanayım.. Buradaki işleri bi- tirir bitirmez bir otomobile atlar Ta - rabyaya giderim., diyerek bizden ayrıl dı.. Fransız kadını odadan çıkınca Hraç saate baktı ve bana hitaben: — Şimdi bazı arkadaşlar beni zylare te gelecektir. Sizi bitişik odaya götüre ceğim. Orada biraz istirahat edersiniz, İşimi mümkün olduğu kadar çabuk bi- tirir, gelir sizi bulur ve beraber yemeğe çıkarız, dedi. Filhakika bir buçuk saat sonra Hraç lar beraber malüm gizli kapıdan geçerek Union Fransez klübüne girmiş ve ora- dan sokağa çıkmış bulunuyorduk. Gece yarısında cinayet Akşam yeme; € Tokatliyan © telinde yiyeceğimizi — zannediyordum. Halbuki Hraç Tünelle Galataya indir- mişti. Oradan bir otomobile atlıyarak Bakırköyüne hareket ettik. Arkadaşım yolda bu seyahat hakkında şu malüma- tt veriyordu: # — Bu gece Bakırköyünde bir fransız rabiti ziyafet veriyor. Beni de davet ı“iı Oraya gidiyoruz. * — Fakat ben davetli değilim. — Berabetimde bir de misalir getire ceğimi söyledim. Memnuniyetle kabul etti. Seni akrabamdan biri olarak tak dim edeceğim. Ona göre hareket etmeni rica ederim. Ziyafette bir iki ermeni da Ba olacaktır, Vakıa onlar da arkadaşları mızdır, fakat resmiyeti elden brrakma mak (âzımdır. Size bir şeyler soracak 6 lurlarsa, İrandan İstanbula yeni geldiği nizi, benim misafirim olduğunuzu ve bir iki güne kadar tekrar İrana döneceğini zi söylersiniz. Bakırköyüne yaklaştığımız — zaman fransız askerleri otomobilimizi durdur dular. Hraç derhal başını " otomobilin pencereden çıkararak askerlere — bir şeyler söyledi. Bunun üzerine devriye ler askeri selâm vererek bize yol verdi ler, Nihayet Bakırköyüne gelmiştik. Bi raz sonra otomobilimiz bizi davet eden fransız zabitinin evinin önünde duruyor du. Bir yaver koşarak otomobilimizin ka pısını açtı. Ve bizi selâmladı. Hraç yave rin elini ahbabça sıktı ve beni takdim et ti. Ön dakika sonra general Moris adın da bir fransız zabitnin karşısında bulu nuyordu. Mükellef salonda bizden evvel gelmiş dört beş davetli genç bir kızım etrafına küçlük bir daire teşkil etmiş, ha raretli hararetli konuşuyorlardı. Takdim merasiminden sonra, general Moris, Hraçı b'r tarafa çekerek beş da kika kadar konuştu. Bunu müteakip bi ze yaklaşarak : | — Dostlarım, sofra sizi bekliyor... di- yerek bizi yemek odasına davet etti. Yemek çok neşeli geçti, yanı başım da oturan keçi sakalir bir ermeni müte madiyen bana sual soruyor, İrandan gel diğimi işitince, İran hâdiseleri hakkın da izahat istiyordu. Müşkül vaziyette İ bulunduğumu gören Hraç derhal imda dıma yetişti ve yanımdaki sakallıya hi taben! — Güzel sesinizle bize bir şarkı söy ler misiniz?, dedi. General Moris ile diğer davetliler bu teklifi şgiddetle alkışladılar, Sakallr adam şarkı söylemiye başla yınce Hraç bana yerimden kalkmamı i Şaret etti. Bu esnada kendisi de solra dan kalkmış, olduğundan yanına gittim. Bana bir cığara uzatarak: — Arkamdan gel, dedi ve salonu ter ketti. Kendisini takip ettim. Şimdi küçük bir odada bulunuyorduk. Odada yalnız kalınca Hraç sakallının bana neler sor duğunu öğrenmek istedi. Her şeyi oldu Bu gibi anlattım. Bunun üzerine ayağa kalkarak : — Ben zaten bu adamdan ötedenberi şüphe ederdim, fakat general daima mü dafaa eder durur, Bu akşam bu adamın mahiyetini meydana çıkaracağım. dedi. Bittabi ben bu sözlerden bir şey an- lıyamıyordum. Hraç bir müddet düşün dükten sonra zile bastı. İçeri giren bir askere generalin yaverini çağırmasını emretti, Yaver odaya girince Hraç onun la yavaş sesle bir şeyler konuştu. Bidayette sözlerine itirar eden yaver yavaş yavaş değişiyor, Nihayet bütün söylediklerini kabul ediyordu. Araların da anlaşma hasıl olduktan sonra yaver odadan çıktı, biz de salona döndük. Aradan on dakika kadar henüz geç mişti ki yaver salona girerek sakallıya yaklaştı ve her kes tarafından işitilecek yüksek sesle: — Telefonda şimdi sizi aradılar. Bu rada olduğunuzu söyledik. Evde hâsta nıiz olduğunu söyliyerek çabuk dönme nizi rica ettiler ve telefonu kapattılar. dedi. » Bu haber sakallı adam üzerinde so ğuk su duşu tesiri yaptı. Sarhoşluğuna Tağmen hemen ayağa kalktı ve general dan özür diliyerek ayrıldı. Olup bitenlerden haberi olmiyan ge neral telefon muhaveresine inanmıştır. Hraç generala yaklaşarak müsaade is tedi. Birar sonra biz de sokağa çıkmış bulunuyorduk. Kapunun önünde bize il tihak eden yaver: — Otomöbil hazırdır. Diyerek bizi bir otomobile götürdü. ve kezdisi de yanımızda oturdu. Önümüzden bir otomobil daha gidi yordu. Bakırköy hariçine çıktığımız za man bizim otomobil suratini eksiltme | ğe başladı. Birdenbire önümüzdeki oto mobilin durduğunu gördük. Hraçla ya | ver başlarınır otomobilin pençeresinden Çıkarmış, dikkatla etrafı tetkik ediyor lardı. Beş dakika sonra getiç bir adam otomobilimize yaklaştı ve dikkatle içe riye baktıktan sonra Hraça bir mektup uzattı. Hraç dsabiyetle mektubu açtı ve hemen verinden fırlıyarak: — Hain.. Hain .. diye ,bağırdı. Ben si ze bu adamın casus olduğunu söylemi yor muydum,. İşte nihayet tuzağa düş tü. Diyerek ötomobilden atladı. Yaveri takiben ben de indim. Hraç hiddetinden ne yapacağını şaşırmış bir Vaziyette idi. Fakat bu şaşkınlık uzun sürmedi. Birdenbire eddileşti ve: — Lütfen beni takip ediniz. dedi. Yirmi beş otuz metre kadar ilerde du ran sakallının otomobiline doğru ilerle meğe başladı. Zavallı sakallı otomobili nin bizrdenb're bozulduğunu zannederek müsterih bir veziyette tamiratın bitme sini bekliyor ve hafif tertip kestiriyor du. Hraç biraz evvel kendisi: Werilen mektubu göstererek sakallıya bağırdı: — Kalk bakalım ha'n.. Bu yazdığın mektubun hesabını vereceksin Sakallı daldığı retle Hraça bakıyordu. İlk nazarda her şeyi anlıyamamıştı. fakat Hrac: — Bu mektulu sen mi yazdın? Deyince: (Devamı var) uykudan fırlıyarak | kokudan büyümüş gözlerini açmış hay | Haber, okuyucuları arasında bir fıkra müsabakası açmıştır. Gönderi, tecek fikraların kısa ve biç olmazsk 1 işitilmiş olmanı Hazımdır. Pikralar, gönderenlerin imzaları yahut müstear adlarile neçredilecek ve her ay o ay içinde — çıkacakların en iyilerinden beşine muhtelif ve kıy, metli hediyeler verilecektir . gönderiniz. Yılanın başını bulsun İki palavracı bir gün konuşurlar - ken biri: — Dedem - der - bir gün bir orman- dan geçerken bir yılanm kuyruğunu görür, merak eder, Baş tarafını ara « mağa kalkar, Ömrünün sonuna kadar arar bulamaz, Ölürken babamâ bu yı lanım başını bulmasını vasiyet eder, Diğer arkadaşı söz alarak der ki: — Bir gün dört arkadaş sandalla Kâüğrthaneye gittik, sandalımız dere kenarıma yanasarak yiyecek ve içecek. lerimizi sahile çıkarırken limonatâ €- sansile dolu olan ufak bir şişe arka - daşımın elinden kaydı ve dereye düş. tü. Biz bunu kaybettiğimizden müte- essir olmak'a beraber o gün zevkimi. ze devam ettik, Akşam üstü kayığı - mıza döndük. dereden testisini doldu- ran gidiyor. Kayığımız Eyüb önlerine açıldı. O- rada da birçok sandal ve sahildeki in. sanların kovalarını dereden doldurduk larını gördük, Bu pek merakımız! mü- cip oldu. Velhasıl ilerledik. Kayığımız Unkapanı, Yemiş tarikiyle Karaköy köprüsünden geçerek Sarayburnuna ç imiz zaman ayni vaziyetin de . gördük, Sarayburnuna yaklaşarak ellerinde kovalar bulunan insanlara denizden ne aldıklarını sor. duk. Bunlar limonata doldurduklarını söylediler. Meğer bizim limonata esan sı Kâğıthanede dereye düşünce Saray- burnuna kadar denizi l!imonata yap - mış. Birincisi buna düyanamıyarak: — Ama yaptım ha! demiş. İkincisi ise: — Babana söyle, ya yılanın başmı bulsun, yahut Marmarayı limonataya boğacağım, demiş. Ş. Esmer Atın tekmesi Doktor Rifatın mahkemede bir işi varmış, Bu işi görmek için kadı rüş. vet olarak, doktorun güzel atını iste. miş. Doktor bunu vermeyince işi de görülmemiş. Doktor bir çaresini bulup kadıyı az lettirir. Bir gün her ikisi de bir yerde buluşurlar, Kadı, söz arasında: — Bize gelen bu tekmenin tekmesi olduğunu anlıyamadım. — Kimin tekmesi olacak? Bizim a. tım! cevabını vermiş. kimin İ. Hakkaı ÖÜyle ise sana ne B r gün hocaya bir ahbabı gelip de. miş ki: — Hocam, demin gördüm. Bir len. gerde hindi dolması gidiyordu. Hoca: — Baha ne*! Cevabını vermiş. Fakat ahbabı: . | — Lâkin lenger sizin eve gitti! Deyince Hoca: — Öyleyse sana ne? demis. Şevket Çuhadar HABER AKŞAM FPOSTASI İDARE Evİ; Istanbul Ankara Caddesi Vusla kulunu : İsteobol 214 Telgrat adresi: istanbul HABER Yazı ışları tealetonu: E3kTE Ydare, ilân . 1 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi LAİ Ka 2.700 Kır, 130 » w0 » NW » Senelik © aylık 3 aylık 1 eylik Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKRIT ) Matbzası —— ” 9 EYLUL — 1987 Ğarip âdetler ve itikatlar Başınız Ve eğerAfrikada Doktora gitmeyiniz Tedavi tarzı başınızı iple boğmak İi ağırırsa bulunuyor!'ı,*"'"z ye ağrıyan yeri cam parçasile kazış!P üstüne tükürmek olacaktır ! Konyo dağının eteğinde, takriben sekiz bin kilametrelik bir arazi Üzerinde, Kikuyus adın daki zenel kabilesi yaşamaktadır. Hu Yptidai yeriller, küçük topluluklar halinde, dağınık bir vaziyette, her tarafı bakir ormunlarla | muhat olan cennet gibi bir yerde ikamet et. mekhtedirler. Kikuyu göçebe değildir; ekin eker ve ehli hayvan yetiştirir. Mütvaddit zevceleri vardır; Çünkü işleri gördürmek için birçok kadına | htiyacı var. Tembelliği vücudunun tegkilk. | tna tesir edecek kadar büyüktlür. Kikuyu, kığa boylu, ümümiyet ilibarile zayıf. derlat çok Siyah, elmacıkları s0n decece çılık ve burmu yassıdır. Modeniyet söviyesi gayet aşağı — olmakla bernber, enerjisini angari bir şekilde işletmek içia, şayanı hayret buluşları vârdir.. Kikuyu batıl itikatlara son derece inanır. Onun nazarında, dünyaya, iyi ve fana cinler hükmetmektedir. ı eli mütemadiyen insanlara fonalık yapmğa — çalışmaktadırlar Bunlardan korunmak İçin Kikuyu hiçbir fe. | Gükârtıktan çekinmez ve sırf bunun içindir ki Kikuyu da büyücülük son derece kârlı bir meslektir. Yıkanmasını sevmiyen insanlar Bu memleket Afrikanm en iyi ilkliminde | butunduğu halde burada hastalık hiç eksik | olmaz, bunun sebebi Kikuyunun mhhi malo. mat bakkındaki cehaletidir. | Bir tek penceresi bile olmayan ufacık ve| yüvarlak kulübesinde koyunları ve keçilerile ı Beraber ikamet eder. Bu çok iptidal ikamet. Bâbin yegâne sakinleri yalnız bunlar ıı.ı.l dir. Burada her nevi böcek de bulumur.. KL. | kuyu, ancak bu böcekler, kendisini diri diri yiyecek kadar fazlalaştıkları zaman bunlar. dan korunmay) aklına getirir ve bu defa da kulübeciğini yakarak birkeç adım ötede bir yenisini inşa etmekten başka çare bulamaz.. Fakat kurnaz böcekler, yangından onuün kadar çabuk kaçarlar ve ekseriya, oadan — evvel yeni ikametgâhına yerleşirler. Yıkkanmmak ve temizlenmek, - Kükuyuların razarında hayatı boşu boşuna — gilçleştiren. faydağız bir iştir. Anneler bazan, çocuklarını tıpkı kedilerin yavrularına yaptıkları gibi, yalamakla iktifa ederler.. Çocuklar, anneleri. nin tarladan dönüşleri zamanma, yani ak. şama kadar, çırçıplak bir vaziyette pislikler içinde oynarlar ve burada ellerine düşen her geyi ağızlarına: atarlar. Bunun için, bemen bepiinir midelerinde —böcekler —ve ezelimle *tenya,, vardır ve bunlar kendilerini gerek vücutca, gerekse manen zayıflatır. İ Bilâhare, çocuk, ölmemek ve büyümek sa. mdetine nall — olmuşan, mütemadiyen, — her türlü hastalığa tutulur. Umumiyet itibarile, Kıikuyunun bünyesi, sari veya sari olmayan Her nevi hastalık için mükemmel — bir saha taşkil eder, Çiçek/ dizanteri, kızıl, buralarını Kasıp kavurur ve her sene- binlerce İnaanın blümüne sebebiyet verir. Hastalıklarla mücadele etmek İçin, yerti. #ncak büyücülerin ve diğer şarlatanlarım tec rübeye dayanan ilimlerine baş vuruur. Bşa, gen bunlara büyük bir itimadı vadır ve ken. disini soyup —soğana “çevvirdikleri — halde, onları İngiliz makamlarının seyyar doktorla. rından daha Üstün görür. Zencilerde “tıp ilmi, Avrupalılar, Kenya mımntakalarındaki yer. Hlerin tıbbi mötodlarını totkik imikânlarını gayet &z bulur. Zenci "Üümi sır. İarini büyük bir Kıkançlıkla saklar ve beyazların en kü. çük tecessüsleri bile onu fena hulde kızdırır. Bunları, her geye rağmen görmek imkânını | bulan Avrupalı da, bu kadar cehalet ve ba. l itikatlar karşısında, hayretinden — dona kalır.. * Farazâ, bir zenci stmaya tutuluyor. Ara #ıra onun Üzerine bir kova soğuk su dökülür. Sonra da, kendisine, haşlanmış bir sürü ne. batla “mycizeyt,, kökler verilir.. O kadar çok verilir ki, zayallı basta iatifreğ eder. Çünkü Kiküyular, “aıtmanın geçmesi için kuzmak #izam olduğu kanantindedirler, Haş ağrısından veya nevraljiden muztarıp olanların vay haline! Zavallının — başı İnce bir iple sardır ve gözleri yuvalarından fırla. yacak gibi oluncaya kadar sıkılır. Bundan sonra-ağrıyun yeri bir çakı veya cam parça. vile kanayacınya kadar kazınır ve dah& sönra tükürüklenir. — © Yalnız nebat yiyen bu deve kuşu mideli Insanlarda” midehastalıkları gayet nadirdir. Ma4mafih böyle bir höstalık vukuunda “teda vi cdlci,, müşterişinin karnını daşacekmiş gi. bi oğalamakla işe başlar.. Eğer bir aalâh gö. rülmezse, zavallt haatanen karnı Üzerine diz göker ve haatalığı, çeklilp gilmeğe icbar et mek için, dizlerile çiğnemeğe başlar, Kikuyu memleketinde zatürme, sık sık vaki olan bir hastalıktır. Bu vaziyette, haz. taya hep haşlarmış acı nehatlarm suyu içirilir ve kanı alınır. Kullarılan metodlar, gayet iztırap verlel olduklarından, zavallı hasta ekaeriya ölmeği tercih eder. Göğsli üzerinde ya KST eldukça derin iki delik ıah'”_ goktf” skıtmak için, içi boş ki uv'w Eğer #mlâh kendisini kissettiriN? baştanın, bu ilk müdahaledi? sarsnlimndan biraz kurtulmAti b işkenceler tekrar edilir. tezse, Üçüncü bir müld mak korkuzu onu derhal (yi Zandi tabiplerin teşhin edemti | Uklar İse, vücudun ağrıyan YETT” Bühirli nebatlarla oğuşturmak #7 edilir. Kikuyular zehrin Behifi söylerler ve her ağrı, çinlerit i muhükkak ki zehrin eseridir. En tehlikeli yaralar bile z, Yaranın iki tarafımı e K birbirtne YÜT bly gapkt Fır ve ince dikenlerle tulturu!. (t ee V* 3 bel gı0i) sonra yararız kapanmasıli geee arla d ü ta cerrahlar, yarayı ince Oti Car moharet bila gösterirler- yapıldığı srhhi şartlar acmmadi Antisaptik olarak, ancak t0f tün kull: ve Kikuyu het P bunlarla kurutmağıa çalışır. peti tit Malarya hastalığına ww'”“'m,“al gelince, bunlar da, kızartılrart * sentBli çubükta tedavf edilir ve bu teĞİİ Ça ati zavallı hasla, bir kilemetre MT v çat Tıkta düyülabilecek şekilde, '::”_,ı Bu işkenceleri görebilmek İÇİN ç vetli sinirlere malik olmak HAZIM' Dişçilik " Kikuyular diyarında, küçük Vi ,Jl: kamaya malik olan harkes, Gledi öf intisap edetdlir. Çünkü yekâNe "ııl“’ # mayı, ağrıyan dişle, ,ııu’d*“w' "gıç arasına sokarak, kamayı VAY gağlatt Coğru dayanmaktan ibarettir. __/: bile bu garip ameliyeye nadirvü F ÖÜ y eltiğini söylemeğe hacet !'“”":. gl #inni rüşte vasıl olmuş tir K"""o M'. tiyen diş ağrınma tutulmaz, çünk / tık çenesini değil, fakat domüzlü bağtanmış olan güzet bir yabani KESŞUR Bunu süzler! Kıkuyulu bir tabibin tedavidaf *î:..f biz hastalık meveut değildir. O hür vf' eei bulur, eğer tedavisi, hastayı İN yücüye Birkaç sihirbazlık — » Büyücünün ziyareti bermutat oi ”: pazarlıkla başlar ve bu pâtAr '”ıf' geker kamışı veya baldan )"P'”N, pet Hir, Nihyet bir anlaşmaya VeT Kkepçeye mukabil iyileşecektir: gcâ Sürünüz en yağlı koyunu :'M_,, yi Bir, ketlir, ön bacaklardde, İÖSÜĞT , vi v aeti itina ile hir kenara ayrılır, Üt gğ K ç,,ııl' uğralırsa, o zaman da bi edilir.. . şin üzerinde kızartılır. ve Ptf kasfünın intititerile garip DİF kılar söylemeğe başlar. Nihsyet, bu gürültüye F-": edemiyen zavallı hastanım KU büyücüyü vazifeye davet €Ğ0 dübedeki karanlıkta müşterii mekle beraber göyle bağıfifi *— Benin vücudunu m::dı"'“ Bunlar oraya büyücülükle y Gan büyücülükle çıkacaklardif * — p yir Bu üekimane beyanat, Bi yekpi Kkünetle karşılanır. * Bunun Özerine, büyücü, tTi ,..ııl;:. keçi kemiği çıkarır ve bunlar' W Üzerinde ve duvarda baği f. ler tersim eder, ganarak Ş çe Bonra “sihirli dular,, W'"'l“.. ıı’,. göker. Torbasından bir nevi * W kararak, duvarda, çizmiş d"“:,,. 'r tazında bir delik açar ve Dü _r? m<ayi döktükten soara üştünü » gel Bile kapar.. Bu mayi, KÖPÜTÜÇUrNi a arasından sızmıağa buşlar. BU ranlık içinde, bafif bir Bi ta kaynayan bir su tesiri K kes, ateşi olmadan su kaytt büyücüye hayran kalır. Büyücü hurdan soara, Hi torbasına sokar ve orudal go ; rır, her eline birini nirp detik | yar F Cai ederek şu manaya gelen “’:“/'.—" * Hiğer zehirli gidalüf İti Let cinler senin vücuduna girtr ıi" şarıya çıkarmak için bötÜt kür!, .v — Ve hasta bu tavsiye'? "i bir hüsnü niyetle rinyot ©87 yt Bonra, Bitmiş tükenmiş '"d,, vark yıkılır. O zaman, onü xıüW' Büyücü alât ve edevatmı f0 şH” risinin aile erkânile zevik eder. Hasta tazadüfen iyi olurt b"/' rametine herkes hayran OlUr Te 4 kimse onu kabahatli w " lay kolay başa çıkılır tMt? Cinleri kırdrracak meler YAP e yt y

Bu sayıdan diğer sayfalar: