H. ARER Akşım postası Meşhur elmasların tarihi Flint papaslarının © Aararoz ladığı elmas Beş hükümdarın ve bir çok prenblemn hayatına mal oldu! feci maâceralar geçiren elmaslar- dzn biri de “Orlof,, t velki adı “Brahmanı Hindistanda bu m: göz vazifesini görüyordu. Fakat bir gün 1 tana ecnebiler geldiler ve mab Bun- ların arasında Duple ordusuna mensup bir de âsker vardı. Mab yı.nı deki bu ale özü gören a$ - t a olsun onu 1 adım ettiler. udun tarafından mü- hafaza ediliyordu. asker, onların itimadını — ka ğa ve nihayet bir gün, yalnız başına mabede girerek el- ması çalmağa muvaffak oldu. İşte asıl, feci r de bundan sonra başladı. Çünkü Brahmanlar, el - masın çalmdığını gönünce, hırsıza — ve müstakbel — sahiplerine, i? Aşağıda “Brahmanın gözü,, kimin eline B e uğursuzluk getirdi. Ordudan kaçarak, Hindistanı terke- den askerin, elması ne yaptığı, hiç zaman anlaşılmadı. “Brahmanın gözü,, 1747 de İrana girerek Nadir Şahın eline geçti. Fakat ona uğursuzluk getirdiğine inanmak Jâzımdır, çünkü Nadir Şah, ayni scne katledildi. Katiller onun bütün mücev- herleriyle beraber meşhur elması da a- larak zengin bir Ermeni kuyumcuya sat tılar. Kuyumcu bu kiymetli elması asil fi- yatınlları yüz misli aşa aldığı için seviniyordu. Fakat anlaşılan, Hintlile - rin lâneti burada da te: i gösterdi. Çünkü son derece zengin olan Ermeni, © gündenberi, her işte para kaybetme- ke başladı. Gayet kısa bir zaman içinde, âdeta bir dilenci gibi Türkiye radda urzun müddet serser tıktan so! İspany: tereye geçti, Yırtık takriben 20 © tindeki meğe bile muhtaçtı. Çünkü elması de- ğeri fiyatma hiç kimse almak istemi - yor, © Ha aşağıya satmıyordu. Binbir maceradan sonra zavallı ku- yumcu Rusyaya geli açlık ve sefaletten öleceği bir sırada, vatan- daşlarından bazıları onu: dina ye- tişiyor ve elmasın sara satılmasına vasıta oluyorlar. Nihayet Ka dan elması satın alıy baren talik, kı imd â, On - umcuya yeniden gü - leryüz gösteriyor. Nakit olarak aldığı 800.000 rubleden başka, kendisine se- nevi 5000 rublelik bir gelir ve asalet Ünvanları veriliyor. Maceraları esnasında ismini değişti- gların ayı,, adını alan Piyer Amiral Orlof tarafından katledil!. | yor. Bunun Üzerine, diğer bir çok i- katilin karde- at enin gözde olan prets Ozlofa verildi ve artık “Orlof,, i aldı. Fakat her şeye ra ne uğ suzluk getirmekte devam etti, çünkü kısa bir müddet sonra, prens gözden düştü ve çıldırarak öldü. Elmas, birinci Pol'ün hükümdarlığı esnasında tekrar saraya avkdet etti birinci Tagarck Pol da katledildi. Da- ha sonya ikinci Aleksandır da ay (Ü bete uğradı. Nihayet, meş'um elmas, ikinci Niko- Taya miras alarak kaldı. O da, taç giy- me merasiminde, tam bu elması - taktı- Bt zaman, 6000 Kişinin ölümiyle neti - celenen korkunç bir kaza vukubuldu. ı Son Rus imparatoriyle ailesinin feci & ae ada Z ŞAİ D FEL AA İ Papas, “Harley” elmasını ii kuruşa almış ve sonra verdiği paraya acımış'ı Efsaneye göre Rus Çarı Birinci Piye. rin katli “Orlof” elması yüsündendi. lümünl ise burada tekrar ctmeğe 1ü- züm yoktur, Brahmanm intikamı — so- | nuna kadar devam etti! Buğün, “Orlof,, Moskovadaki kışlık sarayda bir vitrin içerisinde durmak « tadır. Biz şahsın, değil, fakat bir toplu luğun malı olduğu için, orada, yeni banlar vermeden, rahat rahat duru- ER'İiK Harley elması Şimdi tekrar geriye avdet ödelim: 1476 senesi 3 mart günü, İsviç. renin Vaucl mıntakasında, korkunç bi müuharebe ermek erC) Bir | İ tarafta Dük dö Burgon'un, o zamana | kadar görülmemiş derecede kuvvetli | 40.000 kişilik ordusu ; diğer tarafta, fa- kir, yarı vahşi, fakat vatanperverlik ve | hürriyet duygülarından kuvvet alarak dövüşan 20.000 dağlı; zaferi kazanarılar işte bunlardır. Dük 'dö Burgon; yakalanmamak ve öldürülmemek için derhal kaçmak mec buriyetinde kâlıyor ve cfsanevi lüks eş- Elar: da dahil olmak üzere herşeyini | lrlar, l;u_vı:k bir emniyetle çadır- lara yığılmış olan bu göz kamaştır ce, bunların — kiymetli takdir etmekten aziz kalıyorlar. En na- dide kumaşlar ve halılar kesilerek tak- bakır, mücevberatı âdi taş telâkki ediyorlar . KHaamafih, içlerinden bazıları, par » laklıklariyle bu yarı vahşi adamlrın na- zarı dikkatlerini celbediyor. En büyük lerini toplıyarak aralarında taksim edi- yor, diğerlerini de olduğu gibi bırakı - sim ediliyor, al! rlar. Bu parlak taşlar, çocuklarını eğ ndirebilir!.. ırada, yanlarından gibi cabil ve fakir b Tam bu ken bu parlak taşlar geçen için pazarlığa girişiyor ve en büyüğü flore'ne yani iki kuruşa satın alıyor, ü lyon lira kıyme- kuruşa almak 1 rahip bu ticaretten h rünmüyor ve darhal elması satmak, ha doğrusu ondan kurtulmak istiyor. Fakat bu koly bir iş değildir, Alıcı yok. Etrafındaki insanlar bu şefli tenezzül etmiyorlar. ordunun, arasına ayet, bir mücevhe- anlıyan n aşağı etinde olduğunu söyliye- rek bunu filhakika dört kuruşa satı alıyor ve güzel r ticaret yaptığına kani bulunan zavallı rahibi memnun ©- diyor . Bu andan itsbaren elmas tarihi mace- ralarına başlıyor ve elden ele geçiyor Taşın, Dük dö Burgon'dan evvel, kime ait olduğu malüm değildir. Yegâ- ne malüm olan cihet, elmas membar olan G den çıktığıdır. Arap tilecarları tarafından satın alına - rak, Garbe getirildikten sonra, bu nevi rat moraklısı, bu işten çok iyi , elmasın alındığı fiyat: misli | vond madenin işlerde ihtisas kesbetmiş olan yahudi mücevheratçılar vasıtasiyle Dük dö Burgonun eline geçmiş olması kuvvet- le tahmin edilebilir. O zaman beyzi bir şekilde ve 33 ka- rat büyüklüğünde olan bu kıymetli toş, elklen ele geçerek ve her defasında kr metini arttırarak, on Üç senelik bir se- yahatten sonra, İsveçreden Portekize geliyor ve kralın eline geçiyor. kısa bir müddet sonra tekrar - satılıfor ve bu defa gene tüccarların eline geçe- rek izini kaybediyor. Bir asır sonra, itün resmikabullerde bu par- lak tdşı göğsüne takıyor ve ona kendi ismini, yani “Harlay,, adını veriyor. Fakat o Hevride, Fransanın malj va- ziyeti çok berbattı ve Üçüncü Hanri bir gün, dostu Harlay'e. kıymetli taşı rehine ırdıkları takdirde, devlet ha- zinesinin, kenld's'ni biraz mpzrhyabüe- ceğini imayla anlatıyı dimleri bu imaları kolaylıkla anlamağa alışkın oldukları için Harlay rehine yat mak lzere yola kayuluyor, Elmas Metr şehrine gid* taş, T tüt İarına der. b rab'tin cösedi Buland arlayı. adamını intihap ede- dı ve hattâ, ele geçir - oyun oynadığından - bile şüphe etti. Bu azarlanma asil adamın fen hdl- ndın da e- erek bünü is- ia etti, Ve hiç te- mezarın bat edebileceği: reddüt etmeden, zavallı rabiti dan çıkararak karnını deşmeleri tavsi- yesinlle bulundu. Bu tavsiye derhal yerine getirildi.. Ve filhakika, kıymetli taş bu emin tığı- nağından çıkarıldı. Sadık zabitin, kat- ledileceğini anlayınca, taşt yutacak ka- onun da o devrin | Fakat | dana çıkı- | | dar sadakat gösterdiği böylece anlaşıl- | meş oldu. 'Tabil elmas, bu defa müthiş bir mu - 1 Haberiniz ola ki... Kendim muhtacı him' mei bir dedeyim / Yazan : Osman Cenıal Kayg!! Vaktiyle ve galiba, evvelki yılım orta- Jarında bu meseleyi bir daha yazmıştım. Fakat kime anlatırsın, kime dinletirsin! Elâlem sanıyor ki ben mantar atıyorum! Bu meseleyi bugün tektar tazeleme - miz sebebi şudur: Son, on, on beş gün içinde yine yol- larda, şurada, burada, bizim gazete idarehanelerinde, sabahleyin erkenden, akşam, geç vakit evimin kapısında ya- kama sarılan sarılana.. — Kim bunlar, alacaklılar mu? Diyeceksiniz. Hayır! Keşke alacaklılar olsa... On- lar, yine bir dereceye kadar söz anlar, lâf dinler ve nihayet kendilerine: — Yok be yahu, canımı mı alacak - sın? Vermeyince Mabut, neylesin Mah- mut! Dua et: Allah b ben de ba- na!.. Denilidi mi: — Lânet olsun! Der, çekilir , gider ve hiç olmazsa sizi bir müddet için rahat bırakırlar. Fa kat berikiler öyle mi ya? Bunlara si — Yok yahu, yök, benim elimden bir şeyc'kler gelmez!.. Dedikçe onlar muttasıl asılırlar: — Filâna söylesen, falana yalvarsan, feşmekâna bir mektup yazsan! Ne demek istediğimi daha an! dınız mı? Kendilerine iş arayanlardan bahsediyorum.. Sanki ben büyük müecssesenin iş bürosu şefi İstanbulun dört köşesinde fabrikalarım, Diğerleri gibi onun da | imalâthanelerim, depolarım, mağazala rım var!.. ! Böyle bir şeylerim değil, koskoca İs- tanbulda iki cilalı bir evim bile yok ol- ğunu onlar da biliyorlar. Biliyorlar amma yine Tanrının günü beni yakala- | yıp ara nağmesini tutturuyorlar: — Aman bize bir iş!. Bunlardan en müz'içi, en yapışkânı ki bir hayli parası da vardır ve vaktiyle bir hayli de gaddarane faizcilik yap - mıştır. Son günlerde bunun şerrinden kurtulmak için matbaanın hademeleri onat — Aradığın adam buradan çıktı, bu- ra ile alâkası kesildi! Ded'kleri hâlde şimdi kaç gündür geçtiğim yollarda karşıma çıkarak fe- na halde sırnaşmaktadır. Benim bu messleye dair bu ikinci ya- zıvı yazacağım yoktu. Fakat, tam de- min, bu civardaki kıraatha: len bi- in tenha bir köşesinde başka bir ya- zıya başlamak üzere iken bir başkası yanımı gel'p: | — Ben d: se. Diye söz açtı ve a't tarafımı bu me- seleye dayadı: rTıyordum! — Kaç ay vâr ki ben boştayım. A- man bana hir iş! hafaza sltında Metr şehrine götürüle- rek mükidder olan rehine yattı. in etildiği Üçüneü üitemadiyen artan bu pa- bir zaman Gdeyemedi ve taş tekrar elden ele dolaşarak İngiltereye geldi ve İkinci Jakın hükümdarlığı z2a- mansıma kadar İngiliz tacının Üzerinde kaldı. İkinci Jak bunu blâhare On Dör düncü Luiye sattığı için taş tekrar Fransaya avdet etti. Sonra ihtilâ) zamanında Kont d'Ar- tuayla beraber dışarıya çıktı, tekrar ge veçhile, Ti geldi, kral ailesine mensup şehsiyet- ler arasında, elden ele geçti, ve niha - ir buhran esnasında tak tiben Üç milyon Türk Hirasına Rus pren si Demidofa satıldı. yet yeni mali Bundan sonra, kıymetli taşın mace- raları da bitti; çünkü şimdi nerede ve kimde olduğu malüm değil. Dünyada, böyle maceralar geçiren, Hdaha bir çok elmaslar vardır ki, en meş hurları Hind Mihracelerinin ve bilhas sa Haydarâbat nizamının elindeki (Ni- kalır Kendisinden, nedente 3SU ayesa olduğu mücssese ile y yakin V | hiçbir alâkam ve orada h'î olmadığını bilen bu adam! — Zıyanı yok & olmasın, yeter ki sen D lan zattan bir mektup 4b7 atlarl Halbuki omun o dediği 'ı iniz ye' Ği M benim muarefem, lerini gördükçe gayet HÜT eti surette onları şapkamla 46 ibdretti. ğ Ne ise, uzatmıyabım, xdç_h a vallıyı savduktan gonra Dt altüst olmuş, mevzutn tadı, tuzu açt kılarak oradan kalktım- U” değiştirmek için yazı yazd” yere doğru yollanldrm. Si7 « aksiliğine bakınm ki bu gel yolda bir hatun çıktı. lâft döndürüp, dolaştırır 9Y getirdi. Çocuklarındar! ikisi ginin ” SÜĞ de birisinin değil de - ikisi” öi yatılı bir yere yerleşt "Imxs' a şıyormaş.. Fakat, bu hatuP rudan doğruya: v , — Aman, şu işe sen d€ Maşi irer' demedi. Seksen dereden S & bu gibi işleri yapabilecek bir gö selerin adlarımı uzun üzüN sayıp Ö Bunların kimi yakından hS7 elf mi uzaktan akrabaları, dostları, kimi teklifsiz ahbaP” yabil Ve bu hayırlı iş için bunların TÜ Öof gitmiş olsa, hepsi de bu işi Y'P_ raşır ve her halde de yapabil bi Lâkin, muhterem bayaf b n: tefekt! işler için gidip o Ü” etmek istemiyormuş.. Bundan dolayı bana gelmiş, benim her halde şan bir takım ııısıpımm y lurmuş, şu kadarcık bir lerinden eur[e"lemelı Hikâyenin tam sırasf — Hangi hikâyenin? Diyeceksiniz. Hangi Hi cak: Hani şu meşhir bir çi, Dü si vardır? “Hani herifin biT birine: — Be adam, mademki kerin, unun, yağın Vef da bunlardan helva yap'P ’q a bü Demiş., Onun gibi hâtUÜ tekilfine karşı ona şe “eV* — Bana ne hacet yahtı limden kat'iyyen bir $e BT demki sen'n bu kadar mmesh İ aktaban, ahpahın, dastifi öf .ım“" çe miyt' v g cukları onlara teslim ©* bitsin vesselâm|!.. Ne yalan ımvlı)e ce o kadar meşhur hit dmııırı'd”' dan bahsederken az Kaf sine yalvaracaktım. — Aman bayan h hde, sevaptır, hîımlırd’" "ny!"’ bana şimdiki iş'mdet sekçe bir işle Geçen gün de Yenicami kasr arasında karşıma FÜ le eskiden teşekhüt Mi lük ya Jduğum DİF uk yapmış ol gr e un—î balarından, kendinin bir yıldı 'dan buraya nakli içi şelant istiyordu. İşte tekrar ıdıyn”m ylef K,.,#’" yani bu gibi ulmlî'" yere benim başımı 367 g baylar: Haberiniz olsun ki? Kelin tırnağı 0ls2Y M kaşırdı! Ben kendimt İ '""”, ; dayanacak payanda aa Ç ge