Yazan: Soğoman Tehliryan — Çeviren: Kğ. HABER — Ak, am postast — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — | -_Hâmpâ'rsum arkadaşawyazdığım mahrem bir meklupta kendisini buraya davet ettim. Beş dakika sonra siz de dâlma açık bu- hunan sokak kapısından İçeriye girer - siniz. Kapıcı birinci kattaki Cağada - mard gazetesi Idarehanesine gideceği - nizi zannederek bir şey sormaz.. Fakat ikinci kata çıkacağınız zaman muhak- kak karşınıza biri çıkar ve nereye git - mek istediğinizi sorar. Bu takdirde | dişçiye gideceğinizi söylersiniz. Artık kimse sizi rabatsız etmez.. Üçüncü ka- ta kadar çıkınız, ben orada merdiven başında sizi bekliyeceğim. Bu izahattan sonra Garo benden ay - rıldı ve bir müddet Altıncı daireye doğ ru ilerledikten sonra birdenbire karşı tarafa geçti ve geri dönerek seri adım- larla Fraasız klübünün önünden geçti, yanıbaşındaki 37 numaralı binanın ka- pısından içeri fırladı. Ben de Perapalasa doğru yoluma devam ettim ve biraz sonra karşı tarafa geçerek 37 numaralk binaya girdim.. Kaprdan girince yaşlıca bir adam dikkat le yüzüme baktı. Fakat hiç bir şey sor. madı. Mermer merdivenlerden çıkarak - bi- rinci kata çıktım.. Garonun dediği gibi orada karşıma bir delikanlı çıktı ve kimi istediğimi sordu. Dişçiye gideceğimi öyleyince, bu delikanlı da dikkatle beni süzdü ve “yukardadır, buyurun,, diyerek üst katlara çıkan merdivenleri gösterdi. Üçüncü kata çıkmeş Garoyu merdi- ven başında nöbet bekler vaziyette bul dum. Beni gö: bir fevkalâdelik du. Verdiğim menfi ce- ce, var mı? diye s. vap Üzerinec: — Çok güzel. Artık arkadaş Hraçı yaret edebilirir, dedi« Biraz sonra dördüncü katta bulunu yorduk. Merdivenin tam karşısındaki çifte kanatlı büyük kapıya yaklaştık... Kapıda 1, 2, 3, 4 rakamlarını — taşıyan dört adet elektrik döğmesi vardı. İlk'na zarda içerde dört daire mevcut oldu- ğunu zannetmiştim Halbuki, Garo Tatul bir parmağını 2, diğer parmağını da 4 numaralr düğ- meye basıyor, ayni ramanda iki zili bir den çalıyordu. Aradan bir dakika geçti. Zi halde kapı açılmıyordu. Garo bu se- fet 2 ve 4 numarali zillere ikişer defa dahâ bastı. Bu sefer kapı açıtdı. Esra - rengizf bir safona girmiş bulunuyorduk. Komitanın yuvasında Bulunduğumuz oda oldukça geniş bir salona benziyordu. Pencereler kalın perdelerle kapalı bulunduğundan, sa - lon yârı karanlık bir haldeydi. İlk da- kikalarda bir şey göremiyordum. Fakat görlerim karanlığa alışınca etralımı seç | meğe başladım. İ Salonun ortasında büyük bir masanın üzerinde de i masa, kartal hey- keli duruyordu. Karşımızdaki duvarda büyük bir Ermenistan haritası, onun | karşısındaki duvarda da Taşnak fırka- sı erkânının tabloları asılmıştı.. Garo 'Tatul beni salonda yanlız bırakatak or tadan kaybolmuştu. Beş dakika sonra yanıma geldi ve: — Buyurun, arkadaş Hraç sizi bek- liyor, diyerek, ü içiçe açılan ve Ser ü de çok güzel eşyal miş iki odadan geç vüşça vurdu. İçerder ldu. Garo kapıyı açarak bana yol gösterdi ve arkamdan kendisi de içeriye girdi. Geniş bi ontun tam ortasında genç rdu. Kendisine yaklaştığımız zaman elini bana uzattı ve:z — Hoş geldiniz, diyerek salanun bir köşesinde yuvarlak bir masanın etra - fındaki kol rdan birini gösterdi ve Garoya hitaben: — Arkadaş Garo, gidebilirsiniz.. Dün denberi fazla yoruldunuz, size teşekkür ederim.. Yarın sabalhı ben sizi ararım, ı dedi. Garo Tatul, Hraçın kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Hraç yerlüden kâlk- tı, masasına doğru giderek evrakı ka- rıştırdı ve: $ — Henüz gelmemiş.. Ben meşgul o lur, size habet veri: Garo Tatul her ikimizi selâmlıyarak salonu terketti. Artık Taşnak fırkasının — İstanbul mesul murahhası ile baş başa bulunu yorduk. Mevcudiyetinden ancak bir kaç kişinin haberdar olduğu genç diktatör, uzun boylu, sarışın, mavi gözlü, temiz giyinmiş, çok yakışıklı bir adamdı. Ta- bakasından bir cigara ikram ederek söze başladı: — Buraya geleceğinizden beni dar etmemelkle hata ettiniz, dedi.. — Hareketim anf oldu, haber vere - cek vakit bulamadık. Hamparsum ar- kadaş “sen mertak etme, ben arkandan mektup yetiştiririm,, dedi. — Dün sabah kendisinden bir telgraf aldık. — Telgrafı gördüm, aber — Evet Garoya vermiştim.. Anlatın | bakalım arkadaşlar naşıldır, işleri iyi gidiyor mu?. — Arkadaşların hepsi de iyidir. Bil- hassa arkadaş Hamparsumun çok, çok selâmı vardır. Yalnız işler galiba pek İyi gitmiyor.. — Ben de o kanaatteyim. Ben bu va ziyetin sonunu İyi görmüyorum.. Kaf- kasyadaki vaziyetimiz emin değildir. Bu sebeple Hamparsum arkadaşa ya: dığım mahrem bir mektupta kendisi; buraya davet ettim. Acaba bundan size bahsetti mi? e Payız, börle bir şeyden bahsetme! İ « 4 — Neise,benim kanaatime göre, fır - karum merkezini İstanbula nakletmek lâzımdır. Bir defa işgal kuvvetleri bu- radadır. Derhal ve günü gününe temas temini imkânı vardır. Ondan soönra ica benda kolylıkla Avrupaya geçmek imkâ nı vardır. Halbuki Kafkasyada ufak bir karışıklık zühurunda arkadaşları - mızın orada mahpus kalması muhakkak tır. Bu hususta ileride daha etcaflı ko- | | kimseyi nuşuruz., Şimdi sizin waziyetinizi müna kaşa edelim.. Burada kimseyi tanryor musunuz?. —H başka r, tizden ve Garodan miyorüm. bu. vaziyet lehinizdedir... bir ev — Güzel, © halde evvelâ ötelden tutmalısınız.. Nerede ise sizin İstanbu la geldiğiniz duyulacak, sizinle alâkadar olanlar çoğalacaktır.. Henüz kimsenin haberi yok iken biz tedbirlerimizi almak mecburiyetinde bugün ar- kadaş Hamparsumdan yeni bir telgraf aldım, bakınız ne diyor, diyerek, Hraç telgrafi ayrılıp iz, Esasen masasının ürerinde düran bir getirdi ve şu satırları okudu: *“Sogomonun muvasalâtını bildiriniz. Hususi evinde ikamet etsin. Havaya alışmerva kadar sokağa çıkmasın.. Sıh- hatine dikat ediniz, şahsen meşgul olu- noz, İhtiyaçlarını temin ediniz.. Mek- tup postada .. ,, Hamparsum Telgrafı Hraçın elinden alarak bir n okudüm ve Hraça sordum? — Siz bündan üe anlıyorsunuz?. çıkmanızı trada tarılmanızı istemiyor defa da — Sokağa istemediğine — Sıhhatine dikk acaba bir tehlikey ediniz demekle mi kastediyor? — Doğrusunu söylemek lâzımsa, ben de ayni mânay: çıkardım. Her halde tedbirli hareket etmek lâzımdır.. — Evet, derhal oteli terketmeliyim.. — Ben bütün bunları düşündüm. Siz bir daha otele dönmezsiniz. Biraz- dan ötele birisini gönderir, eşyalarınızı de otela telefon eder, bir kaç giln için Adaya gideceğinizi, eşya- larınızı göndereceğiniz. adama teslim etmelerini söylersiniz. Göndereceğimiz aldırıçız. adam hesabınızı da temizler, bu iş bu suretle halledilir. — Pek iyi, odayı nerede bulacağız?.. ben onu da halletmeğe ve akşama kadar size mü - — Siz merak etmeyin, nasip bir pansiyon bulmıya çalışacağım. (Arkası var.) Güzel Tü rklvedîe nWManzan—alar milyarder oldu , kan âdeti olarak ıeı;kı—-î:-- * i türlerde, tiyatro ve :m(,ıdei çiğneri İspanyol kumandan; Kortez, 1519 da maksikaya gelip orayı fethettiği z man bu memlekette Âztekler gibi deni bir kavim bulunca hayret etmiy'i Fütuhatçılar bilhassa,- Aztek kızlarının dişlerinin beyazlıklarına h. ran kalmışlar ve Meksikalılarım, e«ki âdet mucibince, sakız çiğnedikleri içia böyle güzel dişlere malik olduklarını anlamışlardı. Aradan birçok asırlar geçtikten son- ra, general Don Antonio adında bir nıt- geç | diktatör Meksikanın başına geçti: gene- ral birçok defalar sürüldü. Nüyork - ci- varındaki bu zoraki ikameti esnasında general Dor. Antonio'nun en kıymetli yanından hiç bir zaman ayırma- klet,, stokuydu. Meksika diktatörü tekrar memleke- tinin başına geçirildiği zaman, Ameri- kalılar onun — çekmeceleri içinde bu ”Çiklet,, stokunun bir kısmını buldular. Generalin odacısı olan Tomas Adoms a- dındaki Amerikalı, onları kavuçuğa ben zetti ve hatta bir aralık bunları kavuçuk yerine kullanmavı bile düşündü. Adams evve”i çiklet'i soğuktan — sıcaktan mütcessir olmaz bir vaziyete sokmağa teşebbüs etti, sonra dişleri dol durmak için kullanmayı düşündü. Niha yet, bunu Meksikalı general gibi, yani "Çiklet, olatâk kullarimağa karar verdi. Bu münasebetle, kendisine, cararı- giz bir madde çiğnediklerinden dola- yı Meksikalıların gayet güzel dişlere malik olduklarını anlatıldığını hatırladı. Adams biraz "Çiklet,, haşladı, son- ra çiğnedi. Amerikan sakızı (Chewing - Güum) keşfedilm'şti. Adams, bundan şonra, birar daha "Çiklet., başladı. bunu bir kâğıda sar- d: ve Nüyorktaki bir şekerleme mağa- zasına gönderdi. Sahki büfün Amerikâ bunu — bekli- yormuş gibi Fâğbef çok büyük ve anif oldu. 1871 de Adams icadının beraeti- ni akit, çiklete şeker ve meyve tatr ilâve edilince de, rağbet büsbütün arttı. Birçok rtakip Tabrikalar "Amerikan çikl imal etmeğe başladılar. 1897 da bir tek şirket bu fabrikaları bir ara- ya topladı, Adams da ihtiyarladığı iç'n, istirahate çekildi. Çiklet sanayii, işte müuştu. O zamandanberi çiklet çiğnemek Adeti, bütün dünyada, tam bir Denizyolları Vapurlarında Yatak bulab'lmek için On gün evvel müracaat lâzım ! Bu ay başından beri, devlet den yolları idaresinin muhtelif hatlara işli- yen vapurların seyrüsefer tarifelerinde tadilât yaptığını yazmıştık. Fakat şu birkaç gün içinde yeni şeklin de ihtiyacı katşılamnaktan çok uzak olduğu görül- müştür San zamanlarda denizyolları idare- sinin vapurlariyle seyahat etmek - öyle sıkışık bir vaziyet almıştır ki bu halden halk büyük müşkülât çekmektedir. İz- m're gitmek için üstüste üç vapurda bir tek yatak arayıp bulamıyan yolcular vardır. Şu vaziyetten de - anlaşılmakta- dır ki deniayolları idaresinin bazı hat- lara işliyen vapurlarında yer bulabilmek için dört sefer, yani alelekser on gün evvelden acenteye haber vermek icap etmektedir. Körfez hattına işliyen vapurlardaki yaziyet ise daha kötüdür. Burada bir kamaranın iki yolcuya satıldığı sık sık görülen hâdiselerden olmuştur. Son değişikliklerden sonra Mudan- ya hattında kaldırılan pazar ve cumarte- si karşılıklı postaları — da Bursalıları müşkülâta sokmuştur. böylece doğ- Bandırma hattı postaları ise ihtiyacı kargılamaktan çok uzak bulunmakta- dir. Karadeniz sahili yolcularının vazi- yetine elân bir çare bulunamamıştır. Bu hatta yaz mevsiminde her gün bir vapur kalksa az gelecektir. Ameri- | | ve her ay o ay ÇNĞ ı tasvir edilir. at en iyilerinden beşidt TÜLL . metli bediyeler veriltt? Bize bildiğiniz güz* gönderiniz. l". n içinde bulU?, | aşlaf? gf Hocaya bir gün Bo’md”,“ y — Hocam, cenaze gid a yet de mi bulunmalı, 8/ O yab hiç düşünmed? yalf erika her yerde, A gyük bir tağbet kazanmağt harbi umumt esnasrıda, geti 48" kerleci İngiliz askerlerift : ladılar irgeri, Bi Çikletin en sadık müstü | b porcw a çocuklardır. Diğer tAFATİ L Çini © lar da, çikletin, fiziki ""3-, eliktirler kâmül ettirdiği fikrinde ©Ü yeyre Kenson. seyirciler. Je #PETT İ Drelliil tıpkı trenin geFİT gy yaz inekler gibi geviş getirif er. izit9 ger em ahi A tercüme olduğu için, 14 ;r meraki dir. Çiklet çiğniyen 3P' masınlar!) — Çiklet mide usaresi * zatını fazlalaştırır ve bÖYİEE | Ayni zamanda ÖTT eçit * bütün tAYYİ ' layer den edef laylaştırt mizler ve nihay ira kâşiflerin şehadetleri ve. kâşiflerin gehadetis Ti şıldığı veçhile sinirler suzluk ve açlığı giderif- Çiklet, Meksikada potillâ,. ağacından istih$i ağaçtan istihsalât Amefi sarı altındadır. Amerikada kullanılafı tarı, çok fazladır. 1914 t6 senede 39 parça — isabet 1929 da ise, bu miktar, arak, Amerikılılı_ık,l:' çok Türk lizalık Çi ön ve Bf « parça) yit kalıların yükselmiştir. Vasati iki yüz milyon lanmaktadırlar. Bundan başka Kanâ de de (adam başına kırk n çiklet kullnılmaktadır. '-"“dwr. Japonya ve Fransa grln*k“ohn .g: Almanlar, çiklete KAT ç gerif | beti nazarı dikiate alarak, he el duğu gibi bunun da sun ";’;1 li mişlerse de, bu, fazla Tağ mamakta y TÜ - fıkra müsabakasi 'c”:’:':ııg d/ lecek fıkraların Ki y az işililmiş olmafi yazımdır IP”: Fikrolar, "'“’“"”'ij.:d e yahut müstear adlari" çıki z ce Vi miş: r'"”# — İçinde bulunma d4 PZ Apadi” nursan bulun! Şevk li iki mis” Sayfiyedeki otelin SA (egis — Burada günler F” ; mi? s? — Şaka mı c-]ıyom_â::îrum. î:ııb — Hayır, çidı .l şehirde bir gü !ük.o".arf”“by radır, siz dört lira ğ AKŞAM P * iDARE EV” Istanbul Ankifî_" Posta Kulusa ? ) Telgret adresi: "'”:: !’: Yazı işleri teretOf”? 38 idare, ilân — «