Ş Aşk ve macera romanı — a —17 — — Naıkleden: (Vâ-Nü) ıxu':-m Ballıyarak: ) bıhıemy.ım. Daha iyi k hvuku Bahsedelim. Hazır “l anlatmak — istiyorum.... ıı tnberi benden — kaçıyorsu- —N.. €© gelmiyorsunuz. Sizi da- kb_h!"' ne kadar mütcessi- Dartım değilim. ı,_."hliu yüzü asıktı. Etti: S ton günlerde beraber yemek Sebebi çok işim olması- Nermin! Size darğın _Nı Ğ" niçin darılayım? .._. Razarlarla kıza bakıyordu. ?l'me onu süzüyor'du. Tadır kocasını görmediği için *Oı K : düşmemişti. adar memnunum.. Bilse- hğü" "lutıesı.ıdım Birur ..,., 4 ıı. kdıvı gününde olduğu gi .N—.H'İhı'ıue nüfuz etti. —... YÜcüudunu yine o gün gibi kapladı. Sükütu ilk ihlâl e- | x bey oldu. ç"“ıh iyetimden şüphe etme Ner ı—q '€ki hayatının mümkün meş | gi *Çmesi için uğraşan bir ar- —V—h;::vlng içinde : M i2divaç ettiğinize — piş- Öyleyse.. S“ Öı! xıum, Bevimli bir hüreketle Bo- Müsaade edin de odama İt ,_ı Ya bir mum koysunlar.... tİ elektrik söndüğü zaman :"'“hı. ene, dü Mi uyursunuz! y - 4 —N_ Yatıncaya kadar karanlık- ça beni Çök müuztarıp ediyor. .,:."lmde hakikaten elektrik n | Sönüyor. Bunun için ya- N Kit Nermin.. Yarım — saat ğ hı_"' Tahatsız etmez, bîll— e. İ=:’ı' €rken yatmağı düşün h—umllıle © değil. Asıl iş, Bitde, Ziyarete gelmeniz. Mbire irkildi. bir '—lâxlerl öfkeyle karardı. & SELE 'çff/# /I #den hdi karı koca arasında ce- Te M" için aydınlığa bacet | "h_ bun!udm bahsetmek ; N verdi: YIm? Elimde değil, Kor- W'hi Anlamak istemiyorsunuz. Bu karanlıklar deli | hhı içinde deli ı& x__ 'w. z N.."’“* Yahağ. geziyordum. kx eli Üntülerim yetmiyormuş “u" Ağlamanızı dinliyece- NİN x Rüz Yaşları arasında güle- Vaj —.""h?ı.. Kime dert yana- tülerimi, şiktyetleri- töyliyeyim?.... e mıedi €da ile kocasının bu sert “YH memnun bir eda Sll bugün beni kız- Z. A.., şimdi de ağ- 'İhyın insana tahem- ederim bu halleri i bitsin, SNt hal takmdıkça — kazcağı- © derece ımyordıı Bütün bu muhaverenin içinde, er- kek, yalnız bu kelimeyi mimlemişti. — Neymiş şikâyetiniz?..., — Neymiş? — Dedim ya, korkuyorum.... Bu, e- limde değil... — Asabi bir şey... — Korkuyorsunuz ha7.... — Deli olacak kadar... e — Niçin? — Gece sizi tanıyamıyorum. Sizi değişik görüyorum.... — Allah allah, — Büyümüş, TUM... — Tuhaf şey... Nasıl olur bunlar.... — Sanki siz değ'imişsinir de baş: kası İmiş gibi..... — Ama da yaptınız..... ka kim olabilir?.... — Evet, gün ağarınca saçmaladığı- mr anlıyorum, fakat.. O karanlıklar için da korkaklığım mantığıma galebe çalı- yor. — Fâakat Nermin.... Siz buna alış- malısınız.... Evli insanlar arasında böy Je gece misafirlikleri olur. — Olabilir. İ Erkek tebessüm etti. — Yazık ki vâldenir yok. Size bazı nasihatlerde bulunurdu da.. — Evet. Annem olsaydı — nasihatte bulunurdu. Hem de bu kadar korkmı- yayım diye herhalde bana bir şamdanla bir mum tedarik ederdi. — Odanız aydınlık olşaydı, kocanı- z1 memnuniyetle mi kabul ederdiniz? — Elbette. Beni sinirlendiren ka- ranlık. Eğer elinizde bir lâmba olarak odadan içeri girseniz memnuniyetle sizi karşılarım. Fakat âdeta hırsız gibi ka- rarlıklarda gelişiniz beni çıldırtıyor. Kapımı kilitlemek kabil olsa vallahi ki- litliyeceğim. Çünkü o heyecanla sa- bahlara kadar oyuyamıyorum. TEüyiş Teeg ll Dusdak Ley çar cukluklar! Siz kocaman kütüphane oda sında yalnız başınıza kitap okuya oku- ya asabımızı bozmuşsunuz. Böyle hâ- diseler karı koca arasında her gün ola- gan işlerdir. Kızın koluna girmiş, ağır adımlarla onu eve doğrü götürüyordu. Nermin Rüştü beyin kendisine gösterdiği bu itinadan dolayı kalbinde derin bir min- nettarlık hissediyordu. Fakat Rüştü bey, genç kadımın bütün ısrarlarına rağ- men hiç bir vaadde bulunmadı. Hatta gece meselesini anlamamazlıktan gel- di. Kızcağız kocasını fazla kızdırmak- tan çekiniyordu. Bilâkis ona ne derece müteşekkir olduğunu ispat etmek isti- yordu. Düşünmeden, büyük bir coşkunluk- la, yanağını, erkeğin dudaklarına doğru uzattı. Rüştü bey, gayri ihtiyari, bir buse kondurdu. — Sizi ne kadar sevdiğimi herhal- de bilirsiniz. Elimden geldiği kadar da ker arzunuzu memnuüniyetle yapmak isterim. Bundan böyle korku mu yenme ğe de gayret edeceğim. Sonra, mahcubiyetten kızararak, to pallıya, topallıya odasına doğru kaçtı. Rüştü bey, bir müddet yerinde put gibi kaldı. Yüzünde büyük bir - ciddi- yet vardı. İsmini verdiği bu kızın sa- mimi hareketi onu için için irk'itmişti. Güya, bağrında, iyi kapanmamış bir yara sızlıyor gibiydi. Nermia, bütün gününü garip bir coşkunlukla geçirdi. Kocası ona ne kadar iyi muamele etmişti. Gençti, ta zeydi, kalbinde — büyük bir sevmek ihtiyacı vardı. irileşmiş — görüyo- Benden baş- (Devamı var) | 2 ve 3 sene evvci bugün Hindistan ve Habeşistanda Geçen iki tarihi vaka bana neler hatırlatlı ve neler yazdırdı ? Eski ve yeni tarihi vesikalar Bu yazımda biraz tarihten ve biraz da ba-| diselerden behsetmek istedim. “Günü günü. »e tarih,, | muntazaman okuyan dostlarımdan| biri bana çöyle dedi: — Ben tazihi sevmem, fakat yazılarını ha. diseterin yüdönümlü olduuğu için okurum. Meselâ “5SS0 sene evvel bugün,, diye görün. 6, merak eder ve *acaba 550 sene evvel bu günkü gibi bir gün ne olmuş?,, derim, Bir ghbabım da: — Ben yazılarını hadiselerin — yıldönümü olduğu için okuyarum. Bu gerçi çok merak uyandıracak bir buluştur. Fakat ben, tarili seyerim; Hadiaanin cereyan ettiği günle hiç alAkadar olmam. Yeter ki senesi belli olsun... Her iki dostüm ve okuyucum da — haklı. dır. Çünkü bu şahsl merak işidir. Yahız ha. dizelerin yıldönümü bende de en çok ihmal edilmiş bir noktadır. Tanzimat ricalinden bahseden bir Fransız muharrir Ali paşanın hayatını — anlatırken şöyle der! “Türkiyede soyadı yoktur. büyük meavkt alan herhangi bir iasan öldükten son. ra göhretini de bersberinde götürür. Mevki ahibi zevatın tercümei hallerini tezbit etmek mümkün olmaz. Hele doğum ve ölüm gün. lerini tizim tarikimizle tesbit elmek imkân. Bız gibidir... Avrupada bazıları tirçok cep takvimleri. nim güzleri arasında meşhur adamların doğum ve ölüm tarihleri yazılı bulunur. Bizim tercümel hal kitaplarımızda ise hic. F senenin milâdı seneye çevrilmiş olanları. nı nadir buluruz. Onun için hadlaelerin bil. hasan farihi hadiselerin ve şöhreti olarak Gi müş WM—I yildönümlerini tesbit et. miş olmak yeni bir lüzumdur. Eski “vaka yazan, tarihçilerimiz bu vazifeyi nisbeten| olduğu Vakayiname adlı yazma bir tarih kitabı buna güzel bir misal olarak gösterile, bilir. Bu yazma kitapta bizçok — badineler günleri e gösterilmiştir. Demek bizim tarihçilerimiz de buna Hizüm görmüşlerdir. Fakat bugün o tarihleri günle. Fi İle beraber milâdi seneye çevirmek için bir. kitap yazmak kadar zahmet çekmek icap et. mektedir. Bana bu sözleri yazdıran 1934 ve 1935 yıl. tarının hadiselerini lemal eden “Ayın tarihi,, üde akuduğum satırlar oldü. Bunların tkisini kısaca yazıyorum: 1684 yılı 8 eylül günüü, 3 sane evvel bugün “Madrasta olan bir kavgüda bir müslüman bir biçak dazbesile öldürüldü. On müslüman ve Üç Hindu ağır yaralândı. Polia kıtaları bu mücadelenin genişlemesine mani aldu. 1925 yılr 3 eştöl günü, 2 sene evvel bugün: “Royter ajansının haber aldığıma güöre, Adisabaabdaki Italyan elçiliği, elçilik, bina. sınm müdafaası için 200 Amerikalı nakerin Betirilmesine müsaade edilmesini Habeş ht. kümetinden istemiştir. Hükümet bu isteğe benüz cevap vermemiştir.. İşte Iki hadisenin yüdönümü, kt biri Hin. distanda biri Habeşistanda ©ereyan etmiş ve bu hadiseeir bugün tarih olmüştür. Miz bu Bün, Asırları ciltler arasına Stkıştirdimiş bu. luyor ve bir umuml tarihi elimize aldığımız Vakit yüzlerce aavm vekayiini Kısa bir müd. dette okuyabiliyor ve o devirler hakkında bir fikir edinebiliyoruz. Fakat 00 dokuz ve yir. minci asır hadiseleri, billimssa Yirminci asır hadimeleri o kadar mehsul ki, Zelecek naalin bunun içinden nasil çıkacağı keatirlemez. Haboşistan memalesi taribe geçerken elbat. be hadiselerin birçök teferraatı tayedilerek bir hulâasar almacaktır. Fakat bu teferruat ne olacak? Bir asar zonta bütün vesikaları De beraber bir mesclenin tetkiki — imkânsız olacak ve belki de bir insan ömrü bu tetkikin Ancak bir kısmına kâfi geletektir. Günü gününe tarihi yıldönümüne merak ederek okuyan okuyucularım dü, tarihi ha. diseleri sevdikleri için okuyanlar da bugünkü Yazim için beni muaheze etmesinler. İki ha. Gdisenin yıldönümünü verdim. Bu hadiselerin yüZ sene sonra mühim birer gÜN Sayılmaya. Cağını kim iddia edebilir? Niyazi Ahmet yapmışlardır. Meselâ Köprülü kütüphanesi. nin Hafız Ahmet paşa kitapları arasında (numara 216) Abdürrahman paşanm yazmış | Ton Ton amea balıkçı (Dünkü kısmın hülâsası) İngilir harlciyesinden M. Carrüthers, bana Romada rastlıyor ve — coşkunlükla içini döküyor: İngiliz sosyetesinin parlak yıldızlarından Betti ismindeki — genç kız, Birkaç sene evvel türedi bir senginle ev. lenmiş. Şimdi Radosta eturuyor. Kocüsü ölmüş. Carruthers'i de davet etmiş. “Rados ve bilhassa bevgili Bettiyi görmek beni fevkalkde memnun etti. Hemen hareket edeceğimi telgrafla büdirdim. “On beş gün kadar orada — kalacaktım. Brindiziden bindiğim vapur, sabaha — karşı Radosa vardığı zaman, güzel llmanı görmek için erkenden kalkmıştım. — Gemi yanaştı. Bir adam güvertaye Çıktı. Yanıma gelerek: “— Bay Carrutbers sizsiniz, değil mi e. fendim ? . Godü. — Kvet. “Az kaldı sevinçten elimi — uzatacaktım. Fakat önün benim amıfımdan — olmadığını anladım. “— Bayan sizi bekliyor. Kendisi — vapura Kadar gelemedi. Çünkü vakit çok erken köş. Kke gitmek için bir saatliık yol katedeceğiz. “— Bayan iyilerdir. inşanllah. — İyidirler.. Eşyalarmız hazır mı?.. Em. redin de onları sandala İndirteyim. *— Teşakklir ederim. *dediği gibi yaptı. Büyük bir sarı otomo. n duruyordu. İçine bindik. “*— Kim kullnacak? , diye sordum. | »— Ben efesdim... Bayanın şotürüyüm, “— Ya... pekâla, “Bir şotöre göre, kılığı eldden — garipti. Çıplak ayakları sandal içinde,. Bacaklarında beyaz bir pantalan... Sırtında yakası — açık apoe gömlefi. Başında — hasır şapka.. Bu yaziyet Çok tuhafıma gitti. Bettinin adamla. zını böyle lâubali bir kılıkta — dolaştırmasmı anlayamıyordum. Acaba havalar fazla sıcak diye mi müsaa. de ediyordu? *Bü şöfür, usun boylu, geniş omuzlu, Şiğe manlamak üzere olan bir gençti. Herhalkle gayet nefia yemekler yediği belliydi. — Kısa Keslimiş, sarı bıyıkları vardı. — Yüzü bana yabancı gelmiyordu. “Çoktan mı bayanın hizmetinde bulunu. yoıınıı! — Oldukça zamandır. “Herifin konuşma tarı: biraz teklifsizdi. | Hiç hoşuma gitmedi. Suğtum. “Öylece bir milddet yürüdük. Bir — aralık | canım sigara içmek istedi. Tabakamı çıkar. dim. Bir tane şoföre vermek de Jâzımdı. A. dam sen de Radoş İngiltereden uzak. Hem da pek demokratik bir devirde yaşıyoruz. "Amı ve birdenbire sorrü: — Paketleri getirdihir. mi? *“— Ne paketleri? “iğelüörün suratt. asekdı, — Rizim bayan size telgraf — çekmişti. İki kilo Player's Tut Novy tütünü getirmeniz işla.. — Öyle bir telgrat* almadım, “— Vah vah. * Kuzum, bayan Betti bu tütünü ne ya. pacak? * Burada bulunmuyor da öndan, “Verdiğim sigarayı asabiyetle yere fırlat. tı. Makineyi hizi: hizli sSürdü. Attrk konuüş. muyordu, “Bu halt fena halde sinirime dokunmuştu. Birdenbire kaşlarrm gçatılarak civarı seyre başladım. Hiç konuşmuyordum. "Bir aralık bağırdım: — Yaklaşlık mı? — Daka altmış beş kilemetre var 'ıııııı söylerken gülümaedi. — Fetamade Büzel beyaz dişleri olduğunu gördüm. “Nihayet vasıl olduk. “Beyaz davarlı, beyaz boyalı, büyük gü. ze) bir av... Bütün adamlar son derece Üslüp. | Tu, terbiyeli, rabıtalı . “Betti, öski hanımefendiliğiyle beni kar. gilâdı. Güneşten azıcık yanmıştı. Fakat e. | kisinden bile güzeldi. Şon derecede — itinalı, | | | - e rırlm — On sekiz yaşında imişsiniz gibi duru. yorsunuz, Betti! *“Tatir tatlı güldü. "— Rahat, saadet insant öyle yapar. “Bu cevap, her nedense kalbimi sıklı.. Fa Kat fazla düşünmeğe vakit bulmadan, o, be. zi sürüklüyor, etrafın güzetliklerini gösteri. ımu Bir aralık şordu: — Tütünü getirdiniz mi? * Hayır! Maattosssüf telgrafinızı alma. "— Vah vah.. Albert fena halde kizacak. “— Kim Albert? . ıııı .,..,.,. getiren.. Ö, — yalnız anü “Şolör mü? *“LAf karıştı. Uzukta güzel bir kotra du. ruyordu. Sordum : “— Bizin mi? “— Bvet. Hem motörlü.. Albert kullanır. *“Gene goförün Jami.. Bir uşağa bu kadar kıymet vermek, doğrusu, bayret edilecek bir. şaydi. Yüzünün bana yabancı — gelmediğin! söyledim. Gülerek cevap verdi: “— Tabil, canım.. Tanırsınız.. Teyzomin evinde ikinci uşaktı. Binlerce kere aize kapı, yı açmıştır. — Ya. demek o... raya geldi? “— O, bizim şatonun köyündendir. Bvlen. diğim zaman yanımdan ayırmak istemedim. Bir müddet merhum kocama uşaklık yaplı. Oda hi Bonra şoförlük öğrenmek Iste, di. Ders aldı. Şimdi yanımda — şofördür. O otmasa ne yaparım bilmem.. “Birlikte bahçeye çıktık, Sahila kadar yü. rÜĞÜK. '— Bütün hayatmız: burada mr geçirmek miyetindesiniz? . diye sordum. *— Belki de... #“— Ama yaptınır.. Sizin yaşmızda. *.. “— Ne diyorsunuz, azizim?, Kırkıma gel. peki, nasrl oldu da bu Cim. “Yemekler eafesti. Odam — mükemmeldi. Bütün istirahatim temin ediliyordu. Şerefi. me bazt davetler yaptı. Gelen — erkaklarin hepal Bettiya hayran hayran — bakıyorlardı. Dağıldıkları zaman sordum: “— Topu eize Aşık, Geğil mi? #Güldü. Fakat aralarında bir gey olmadığı her süretle belliydi. “Günler pek güzel geçmekteydi. *Birgün Bettinin odasında — kahkahalarin güldüğünü işittim. Acaba kiminle konuşu. yordü? Bunu anlamak kabil olmadı. *“Başka bir gün de her zaman — oturduğu Küçük salonda bir spor gazetesinin sürük. kendiğini gördüm. Böyle şeylere merakı olup olmadığını sordum. “— Albert unutmuş olacak! - dedi, “— Başka bir gün yatak odasını görmek istedim. Birlikte girdik. Çok geniş, — güzel, süslenmiş bir odaydı. Geniş bir yatak... Dan. talâlar içinde.. Fakat bir aralık gözüm baş- ucundaki table de nuft'ye ilişti. Üstünde bir kutu sigara... bir tabla... tablanın içinde bir Apot.. ”—vıııım etlim. Betlinin başucunda pipo. Acaba gizlice içiyortmüydu Tz - --0 ah * FPakat çıkafket bir daha bakmak iate: diğim zaman, Bettinin onu kaldırmış oldu. Şunu gördüm. Bu hAdise, san derece Tikrimi işgal etti. Maamafih, fazla düşünmeme vakit kalmadı. Çünkü bir çok gezintiler, eğlence. ler zihnimi işgal etti. *O akşâm hava sıcaktı. Sivrisinekler çok. tu. COtbinliğe rağmen vızdtılarından uyumak kabil olamıyordu. Bahçeye Çikıp — göyle bir “Bu, ingillzce söyleniyordu. Suların için. anur—uuıuvomıı&:.kam Çırdlçıplaktı. Havtuyu tutan erkek Onü aar. 41 ve kollarr arasına alarak oğmağa başladı. Bu adam da Albertti. “Nasıl döndüm, nasıl odama girdim?.. Ya. ralanmış bir hayvan gibi bağırmak, ağlamak ietiyordum. Hergey bana son derece iğrenç ve pis görünüyordu. Şimdi artık apor gazete sinin ve piponun manalarını anlıyordum. “Sabahlara kadar uyuyamadım. “Bütün mazi gözlerimin önünde canlanı. yordu: *0, daha genç kızken teyzesinin uşağiyle işi pişirmiş! Tevekkeli değil! Adamakıllı bir insazla evlenmek istemediğinin — sebebi de Döylelikle anlaşılıyordu. Aptal herifi bulmuş, varmış.. Herhalde © sıralarda — Albert'den gebeydi. Düşen göcük da oydu. Kocası kima bilir, ne görmüş, ne fark etmişti Ki işi aar, boyluğa dökmüş, neticede verem — olmuştu. Neticede, Albertle rahat yağamak — için, bu kadın ber şeyi terketmiş. Rados adasına ço. Kilmişti. YErteal gün, müthiş bir baş ağrısını baha. ne ederek odama kapandım. Betti, halimde bir fevkalâdelik olduğunu anladı. — Dikkatla yüzüme baktı ve benim hergşeyi büdiğimi keş fetti. “Aramızda hiçbir JAf geçmedi. Yalnız kefi disinden müsaade istiyerek ilk vapurla ha. reket ettim. “Ayrılmazdan evvel, bu kadar menelik aş. kıma yediremedim. Kendisine son bir kurtu. lüş yolü teklif ettim: — Batti! Ben fikrimde sebat ediyorum. Bize tokrar izdivüç taletinde bulunuyorum. “— Olamaz! , dedi. “—— Başkasile mi avleneceksiniz? * Hayır! Kimseytle. — Fakat böyle yalnız bir DAyat yaşıya. mazsınız ki.. “Tatlı tatlı güklü: “— Aptal olma, — Carruthers., seni çok severim., Fakat bu caki zihniyetlerden vaz. m—ç..,uıı hazırdı. Otomobile atladrm.. Ge. »e Albert beni vapura kadar götürdü. Ondan Biç olmazsa bu kadarcık İntikam atmak i4. tedim. Cebimden beç İngiliz çıkararak bah. şiş verdim, “Albert gaşırdı, kızardı, Fakat reddetme. nin imkânaızlığını anladı. Hürmetle eğilerek teşekkür etti. Tercüme eden: (Hlatico Süreyya) ! j | solliğle