Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
HDWJTI w ve macera 10manı — Y DA lij huh:k' bilâkis,, Bahsedelim. Hazır “sken anlatmak — istiyorum.... he yi *Tdenberi benden — kaçıyorsü- '*Me“ gelmiyorsunuz. Sizi da- %M dolayı ne kadar müteessi- S yi HĞ p Darğın değilim, Derkeğir uu İlı,e em:eğm yüzü asıktı. « | w günlerde beraber yemek %'h'lnm İn sebebi çok işim olması- “Ü_Hm_ bana Nermin! Size darğın :'a'hî mi? Mğ:ğ: Ya niçin darılayım? Nam,, — Mazarlarla kıza bakryordu. | Mülliş,. ” hâyretle onü süzüyordu. İıı,u itîd;r Ko - MA tün casını görmediği için iin ra düşmemişti. | ı&n'hd:e kadar memnunum.. Bilse- | Eikek / Mütcessirdim. | “üı filim biile miz b Yine tilar, * Böze ll_k i_"diVaç gününde olduğu gi Föl bitibirine nüfüz etti. :;u%%n Vücüdunu yine o gün gibi Rüyey SAPladı. Sükütu ilk ihlâl e- b a S ge SEY oldu. Dü ç 4 Yetimden şüphe etme Ner m'lt eki hayatının mümkün mee N'lh. Seçmesi için uğraşan bir ar- %“*ıe:ı,z Sevinç içinde: thı m?lf izdivaç ettiğinize - piş- * İZ öyleyse,. Ve ; de.. sedi; .t sevimli bir hareketle —Bo- “Ağsünuz, mademki bu kadar baı Müsaalde edin de odama leri Üker, Ya bir mum koysunlar.... Tp :hknu'ta Mi uyürsunüz! KASR, SYte., | yitîîıt:aya kadar karanlık- b k Ti çok muztarıp ediyor. l.h k"'k *Vsimde hakikaten elektrik h T Sönü içi ı.qı k“ bi yor. Bunun için ya- Ei._ 'ı?klı * » Nermin.. Yarım - saat %ıh' Sanı rahatsız etmez, bilâ- “ , < SORURU ı kr.“lı Fqıt erken yatmağı düşün | ııı:h n _meıele o değil. Asıl iş, l“k' hi ziyarete gelmeniz. bi villie 7 €nbire irkildi. ir / Sözleri öfkeyle karardı. .'N G!l::ıude: | D ’*uk ı:%q îğ': karr koca arasında ce- “'bq 8 M '_" için aydınlığa hacet R.::iü- ;;:' ı3:'-l11lardan bahsetmek h dud“:;nnn. YapiPlüğ aç CA titredi. T &da ile kocasının bu sert ) Pa . h&ı Siz Yım? Elimde değil. Kor- hi' :nıamak istemiyorsunuz. M karanlıklar içinde deli Va y K * Bayri memnun bir eda Nk%a %hüyo Sa! Siz, bugün beni kız- r hı Üz B:u"“Z. Â,.. şimdi de ağ- lq'lhgm_ iğ a_ğllyan insana taham- GU p n Ricx ederim bu halleti & R ,, %î'ı_ıq “Medi bitsin, tk.'.. ı_“l takındıkça — kızcağı- N Nı.g::'ln;ü 9 derece artıyordu. DÜme Ü Sabah size nereden At rahat geziyordum. de ç, ZÜNtülerim yetmiyormuş | ! zi N | !"! !h"în T ağlamanızı dinliyece- ? Yaşları arasında güle- « Kime dert yana- Pgmez.îî:tulerımî, şikâyetleri- kîn.u_ söyliyeyim ? .,« * ALLI 0 dlz elektrik söndüğü zaman rs%x —İ7 — — Nakleden: (Vâ-Nü) -——,[ı:'ııha!'nr sallıyarak: Bütün bu muhaverenin içinde, er- %—hı .d'n bahsetmiyelim. Daha iyi | kek, yalnız bu kelimeyi mimlemişti. &ll mi? — Neymiş şikâyetiniz?..., — Neymiş? — Dedim ya, korkuyorum.... Bu, e- limde değil... — Asabi bir şey..... — Korkuyorsunuz ha?.... — Deli olacak kadar... e — Niçin? — Gece sizi tanıyamıyorum. Sizi değişik görüyorum.... — Allah allah..... . — Büyümüş, — irileşmiş rüum... — Tühaf şey... Nasıl olur bunlar.... — Sanki siz değilmişsiniz de baş- kası imiş gibi..... — Ama da yaptınız..... Benden baş- ka kim olabilir?.... — Evet, gün ağarınca saçmaladığı- mı anlıyorum, fakat.. O karanlıklar için da korkaklığım mantığıma galebe çalı- yor. — Fakat Nermin.... Siz buna alış- malısıniz.... Evli insanlar arasında böy le gece misafirlikleri olur. — Olabilir. | Erkek tebessüm etti. — Yazık ki valdeniz yok. Size bazı nasihatlerde bulunurdu da.. — Evet. Annem olsaydı — nasihatte bulunurdu. Hem de bu kadar korkmı- yayım diye herhalde bana bir şamdanla bir mum tedarik ederdi. — Odanız aydınlık olsaydı, kocanı- zı memnuniyetle mi kabul ederdiniz? — Elbette. Beni sinirlendiren ka- ranlık. Eğer elinizde bir lâmba olarak odadan içeri girseniz memnuniyetle sizi karşılarım. Fakat âdeta hırsız gibi ka- ranlıklarda gelişiniz beni çıldırtıyor. Kapımı kilitlemek kabil olsa vallahi ki- görüyo- litliyeceğim. Çünkü o heyecanla sa- bahlara kadar oyuyamıyorum. - TTaydi; hbaydi! Buulaı hcp ÇUur ! cukluklar! Siz kocaman kütüphane oda sında yalnız başınıza kitap okuya oku- ya asabınızı bozmuşsunuz. Böyle hâ- diseler karı koca arasında her gün ola- gan işlerdir. Kızın koluna girmiş, ağır adımlarla onu eve doğrüu götürüyordu. Nermin Rüştü beyin kendisine gösterdiği bu itinadan dolayr kalbinde derin bir min- nettarlık hissediyordu. Fakat Rüştü bey, genç kadının bütün ısrarlarına rağ- men hiç bir vaadde bulunmadı. Hatta gece meselesini anlamamazlıktan gel- di. Kızcağız kocasını fazla kızdırmak- tan çekiniyordu. Bilâkis ona ne derece müteşekkir olduğunu ispat etmek isti- yorduü. Düşünmeden, büyük bir coşkunluk- la, yanağını, erkeğin dudaklarına doğru uzattı. Rüştü bey, gayri ihtiyari, bir buse kondurdu. — Sizi ne kadar sevdiğimi herhal- de bilirsiniz. Elimden geldiği kadar da her arzunuzu memnuniyetle yapmak isterim, Bundan böyle korku mu yenme ğe de gayret edeceğim. Sonra, mahcubiyetten kızararak, to pallıya, topallıya odasına doğru kaçtı. Rüştü bey, bir müddet yerinde put gibi kaldı. Yüzünde büyük bir ciddi- yet vardı. İsmini verdiği bu kızın sa- mimi hareketi onu için için irk'ltmişti. Güya, bağrında, iyi kapanmamış bir yara sızlıyor gibiydi. Nermin, bütün gününü garip bir coşkunlukla geçirdi. Kocası ona ne kadar iyi muamele etmişti. Gençti, ta zeydi, kalbinde — büyük bir sevmek ihtiyacı vardı. (Devamı var) İ 2 ve 3 sene evvci bugün Hindistan ve Habeşistanda Geçen iki tarihi vaka bana neler hatırlattı ve neler yazdırdı ? Eski ve yeni tarihi vesikalar Bu yazımda biraz tarihten ve biraz da ha. diselerden bahsetmek istedim. “Günü günü. ne tarih,, İ muntazaman okuyan dostlarımdan biri bana şöyle dedi: — Beön tarihi sevmem, fakat yazılarını ha. | diselerin yı!ldönümü olduuğu için okurum. Meselâ 5S0 sene evvel bugün,, diye görün. ce, merak eder ve “acaba 550 sene evvel bu günkü gibi bir gün ne olmuş?,, derim, Bir ahbabım da: — Ben yazılarını hadiselerin — yıldönümü olduğu için okuyorum, Bu gerçi çok merak uyandıracak bir buluştur. Fakat ben, tarihi severim: Hadisenin cereyan ettiği günle hiç alâkadar olmam. Yeter ki senesi belli olsun,., Her iki dostüm ve okuyucum da haklı. dır. Çünkü bu şahsl merak işidir. Yalnız ha. diselerin yıldönümü bende de en çok ihmal edilmiş bir noktadır. Tanzimat ricalinden bahseden bir Fransız muharriri Ali paşanın hayatını anlatırken şöyle der! "Türkiyede soyadı yoktur, büyük . mevki alan herhangi bir insan öldükten son. ra şöhretini de beraberinde götürür. Mevki sahibi zevatın tercümei hallerini tesbit etmek mümkün olmaz. Hele doğum ve ölüm gün. lerini bizim tarihimizle tesbit etmek imkân, BIZ gibtdır-ıı Avrupada basıları birçok cep takvimleri. nin günleri sırasında meşhur adamların doğum ve ölüm tarihleri yazılı bulunur. Bizim tercümei hal kitaplarımızda ise hic. ri senenin milAâdı seneye çevrilmiş olanları. nt nadir buluruz. Onun için hadiselerin bil. hassa tarihi hadiselerin ve şöhreti olarak öl. müş büyüklerimizin yıldönümlerini tesbit et. miş olmak yeni bir lüzumdur Eski “vaka yazan,, tarihçilerimiz bu vazifeyi nisbeten yapmışlardır. Meselâ Köprülü kütüphanesi. nin Hafız Ahmet paşa kitapları arasında (numara 216) Abdürrahman paşanın yazmış olduğu Vakayiname adlı yazma kitabı buna güzel bir misal olarak gösterile. bilir. Bu yazma kitapta birçok — hadiseler günleri ile gösterilmiştir. Demek bizim tarihçilerimiz de buna İüzüm görmüşlerdir. Fakat bugün o tarihleri günle. ri ile beraber milâdi seneye çevirmek için bir kitap yazmak kadar zahmet çekmek icap et. mektedir. Bana bu sözleri yazdıran 1934 ve 1935 yıl. larının hadiselerini lemal eden “Ayın tarihi,, nde okuduğum satırlar oldu. Bunların ikisini kısaca yazıyorum: 1934 yılr 8 eylül günü, 3 sene evvel bugün “Madrasta olan bir kavgâada bir müslüman bir bıçak darbesile öldürüldü. On müslüman ve Üç Hindu ağır yaralandı. Polis kıtaları bu mücadelenin genişlemesine mani oldu. 1935 yılr 3 eylül günü, 2 sene evyvel bugün: “Royter ajansının haber aldığına göre, Adisabaabdaki İtalyan elçiliği, elçilik, bina. sınm müdafaası için 200 Amerikalı asşkerin getirilmesine müsaade edilmesini Habeş hü. kümetinden istemiştir. Hükümet bu isteğe henüz cevap vermemiştir... İşte iki hadisenin yıldönümü, ki biri Hin. distanda biri Habeşistanda Cereyan etmiş ve bu hadiseelr bugün tarih ölmüştür. Biz bu gün, asırları ciltler arasma sıkıştırılmış bü. luyor ve bir umumi tarihi elimize aldığımız vakit yüzlerce asrın vekayiini kısa bir müd. dette okuyabiliyor ve o devirler hakkımda bir fikir edinebiliyoruz. Fakat ön dökuz ve yir.- minci asır hadiseleri, bilhassa yirminci asır hadiseleri o kadar mebzul ki, gelecek neğlin bunun içinden nasıl çıkacağı kestirilemez, Habeşistan meselesi tarihe geçerken elbet. fte hadiselerin birçok teferruatı tayedilerek bir hulâsası almacaktır. Fakat bu teferruat ne olacak? Bir asır sonra bütün vesikaları ile beraber bir meselenin tetkiki imkânsız olacak ve belki de bir insan ömrü bu tetkikin ancak bir kısmıma kâfi gelecektir. Günü gününe tarihi yıldönümüne merak ederek okuyan okuyucularım da, tarihi ha. diseleri sevdikleri için okuyanlar da bugünkü yazım için beni müaheze etmesinler. İki ha. disenin yıldönümünü verdim. Bu hadiselerin yüÜZz sene sonra mühim birer gün sayılmaya. cağını kim iddia edebilir? Niyazi Ahmet Ton Ton amca balıkçı bir tarih | (Dünkü kısmın hülâsası) İngiliz hariciyesinden M. Carruthers, bana Romada rastlıyor ve — coşkunlukla içini döküyor: İngiliz sosyetesinin parlak yıldızlarından Betti ismindeki — genç kırz, birkaç sene evvel türedi bir zenginle ev. lenmiş, Şimdi Radosta oturuyor. Kocası ölmüş. Carruthers'i de davet etmiş. “Rados ve bilhassa sevgili Bettiyi görmek beni fevkalâde memnun etti. Hemen hareket edeceğimi telgrafla bildirdim. “On beş gün kadar orada — kalacaktım. Brindiziden bindiğim vapur, sabaha — karşı Radosa vardığı zaman, güzel limanı görmek için erkenden kalkmıştım. — Gemi yanaştı. Bir adam güverteye çıktı. Yanıma gelerek: “*— Bay Carrüthers sizsiniz, değil mi e. fendim ? . dedi. " — Evet. “Az kaldı sevinçten elimi Fakat onun benim sınıfımdan anladım. “— Bayan sizi bekliyor. Kendisi — vapura kadar gelemedi. Çünkü vakit çok erken köş. ke gitmek için bir saatlik yol katedeceğiz. “— Bayan iyilerdir inşanllah, *— İyidirler.. Eşyalarmız hazır mı?.. Em. redin de onları sandala indirteyim. #a Teşekkür ederim. “dediği gibi yaptı. Büyük bir sarı otomo. bil duruyordu. İçine bindik. “— Kim kullnacak? . diye sordum. “— Ben efendim... Bayanın şoöförüyüm. #— Ya... pekâlâ, “Bir şöföre göre, kılığı cidden — garipti. Çıplak ayakları sandal içinde... Bacaklarında beyaz bir pantalon... Sırtında yakası — açık spor gömleği. Başmda — hasır şapka... Bu vaziyet çok tuhafrma gitti. Bettinin adamla. rını böyle lâubali bir kılıkta dolaştırmasımı anlayamıyordum. Acaba havalar fazla sıcak diye mi müsaa&. de ediyordu ? “Bu şoför, uzun boylu, geniş omuzlu, şiş- manlamak üzere olan bir gençti. Herhalde gayet nefis yemekler yediği belliydi. — Kısa kesilmiş, sarı bıyıkları vardı. — Yüzü bana yabancı gelmiyordu. “Çoktan mı bayanm hizmetinde bulunu. yorsunuz? ' Oldukça zamandır. “Herifin konuşma tarzı biraz teklifsizdi. Hiç hoşüma gitmedi. Sustum. ““Öylece bir müddet yürüdük. Bir - aralık canım sigara içmek istedi. Tabakamı çıkar. dım. Bir tane şoaföre vermek de lâzımdı. A. dam sen de Rados İngiltereden uzak. Hem de pek demokratik bir devirde yaşıyoruz. “Aldı ve birdenbire sorruü: “— Paketleri getirdiniz. mi? “— Ne paketleri? “Şoförün suratı asıldı. “— Bizim bayan size telgraf — çekmişti. İki kilo Player's Tut Novy tütünü getirmeniz için.. “— Öyle bir telgraf” almadım, "— Vah vah, “— Kuzum, bayan Betti bu tütünü ne ya. pacak ? “— Burada bulunmiıyor da oöndan, “Verdiğim sigarayı asabiyetle yere fırlat. tı. Makineyi hızlr hızlı sürdü.. Artık konuş. muyordu. “Bu hali fena halde sinirime dokunmuştu. Birdenbire kaşlarım çatılarak civarı seyre başladım. Hiç konuşmuyordum. uzatacaktım. olmadığını “Bir aralık bağırdım: <B “— Yaklaştık mı? y “— Daha altmış beş kilometre vaa “Bunu söylerken gülümsedi. — Feva..ade güzel beyaz dişleri olduğunu gördüm. “Nihayet vasıl olduk. “Beyuz duvarlı, beyaz boyalı, büyük gü. zel bir ev... Bütün adamlar son derece Üslüp. lu, terbiyeli, rabıtalı... “Betti, öski hanımefendiliğiyle beni kar. gıladı. Güneşten azıcık yanmıştı. Fakat es. kisinden bile güzeldi. Son derecede — itinalı, zarifti. “— ÖOn sekiz yaşında imişsiniz gibi duru. yorsunuz, Betti! “Tatlı tatlı güldü. “— Rahat, saadet insanı öyle yapar. “Bu cevap, her nedense kalbimi sıktı.. Fa kat fazla düşünmeğe vakit bulmadan, o, be. ni sürüklüyor, etrafın güzelliklerini gösteri. | yordu. Bir aralık sordu: “— Tütünü getirdiniz mi? “— Hayır! Maatteessüf telgrafmızı alma. dım. “— Vah vah.. Albert fena halde kizacak, *“— Kim Albert? “— Sizi buraya getiren.. O, — yalnız onu seviyor da.. “Şolör mü? “LÂAf karıştı. Uzakta güzel bir kotra dü. ruyordu. Sordum: “— Bizin mi? “— Evet. Hem motörlü... Albert kullanır. “Gene şoförün ismi.. Bir uşağa bu kadar kıymet vermek, döoğrusu, hayret edilecek bir şeydi. Yüzünün bana yabancı — gelmediğin! söyledim. Gülerek cevap verdi: “— Tabil, canım.. Tanırsınız.. Teyzemin evinde ikinci uşaktı. Binlerce kere size kapı. yı açmıştır. #“— Ya., demek o... peki, nasıl oldu da bu raya geldi? “— O, bizim şatonun köyündendir. Evlen. diğim zaman yanımdan ayırmak istemedim. Bir müddet merhum kocama uşaklık yaptı.. Oda hizmeti,. Sonra şoförlük öğrenmek iste. di. Ders aldı. Şimdi yanımda — şoöfördür. O olmasa ne yaparım bilmem.. “Birlikte bahçeye çıktık. Sahile kadar yü. rildük. “— Bütün hayatmızı burada mı geçirmek niyetindesiniz? . diye sordum. — Belki de... “—— Ama yaptınız.. Sizin yaşmızda.”?.. “— Ne diyorsunuz, azizim?. Kırkrma gel. dim, “Yemekler enfesti. Odam — mükemmeldi. Bütün iİstirahatim temin ediliyordu. Şerefi, me bazı davetler yaptı. Gelen — erkeklerin hepsi Bettiye hayran hayran — bakıyorlardı. Dağıldıkları zaman sordum: “— Topu size Aşık, değil mi? #“Güldü. Fakat aralarında bir şey olmadığı her süretle belliydi. “Günler pek güzel geçmekteydi. “Birgün Bettinin odasında kahkahalarla güldüğünü işittim. Acaba kiminle konuşu. yordu? Bunu anlamak kabil olmadı. “Başka bir gün de her zaman — oturduğu küçük salonda bir spoör gazetesinin sürük. lendiğini gördüm. Böyle şeylere merakı olup olmadığını sordum. “— Albert unutmuş olacak! - dedi. “— Başka bir gün yatak odasını görmek istedim. Birlikte girdik. Çok geniş, — güzel, süslenmiş bir odaydı. Geniş bir yatak... Dan. telâlar içinde.. Fakat bir aralık gözüm baş- ucundaki table de nuit'ye Hişti. Üstünde bir kutu sigara... bir tahla... tablanın içinde bir pipo!.. “Hayret ettim. Bettinin başucunda pipo.. Acaba gizlice içiyor"müydua ?4 * “ Fakat çıkafkert bir daha bakmak İste: diğim zaman, Bettinin onu kaldırmış oldu. ğgunu gördüm. Bu hâdise, son derece fikrimi işgal etti. Manmafih, fazla düşünmeme vakit kalmadı. Çünkü bir çok gezintiler, eğlence. ler zihnimi işgal etti. *0 akşam hava sıcaktı. Sivrisinekler çok. tu. Cibinliğe rağmen vızıltılarından uyumak kabil olamıyordu. Bahçeye çıkıp — şöyle bir hava almak istedim. Sahile doğru yürüdüm., “Derken, ağaçlar altında bir ses: “— Havlum nerede? “Bu, ingilizce söyleniyordu. Suların için. den bir kadın çıktı. Ve bu kadın Bettiydi. Çırılçıplaktı. Havluyu tutan erkek onu sar. dı ve kolları arasına alarak oğmağa başladı. Bu adam da Albertti. *“Nasıl döndüm, nasıl odama girdim?.. Ya. ralanmış bir hayvan gibi bağırmak, ağlamak istiyordum. Herşey bana son derece iğrenç ve pis görünüyordu. Şimdl artık spor gazete sinin ve piponun manalarını anlıyordum. “Sabahlara kadar uyuyamadım. “Bütün mazi gözlerimin önünde canlanı. yordu: “O, daha genç kızken teyzesinin uşağiyle işi pişirmiş! Tevekkeli değil! Adamakıllı bir insanla evlenmek istemediğinin — sebebi de böylelikle anlaşılıyordu. Aptal herifi bulmuş, varmış.. Herhalde o sıralarda Albert'den gebeydi. Düşen çocuk da oydu. Kocası kima bilir, ne görmlüş, ne fark etmişti ki işi sar. hoşluğa dökmüş, neticede verem — olmuştu. Neticede, Albertle rahat yaşamak — için, bu kadın her şeyi terketmiş, Rados adasına çe. kilmişti. VErtesi gün, müthiş bir baş ağrısını baha. ne ederek odama kapandım. Betti, halimde bir fevkalâdelik olduğunu anladı. Dikkatle yüzüme baktı ve benim herşeyi bildiğimi keş fetti. “Aramızda hiçbir lâf geçmedi. Yalnız ken disinden müsaade istiyorek ilk vapurla ha. reket ettim. “Ayrılmazdan evvel, bu kadar senelik aş. kırma yediremedim. Kendisine son bir kurtu. luş yolu teklif ettim: “.0. Betti! Ben fikrimde s#ebat ediyorum, Size tekrar izdivaç talebinde bulunuyorum.. “— Olamaz! . dedi. # Başkasile mi evleneceksiniz? “ Hayır! Kimseyle. “—— Fakat böyle yalnız bir hayat yaşıya. mazsınız ki... “Tatlı tatlı güldü: “—— Aptal olma, — Carrüuthers... seni çok severim.. Fakat bu eski zihniyetlerden vaz. Beç. *“Çantam hazırdı. Ötomobile atladım.. Ge. ne Albert beni vapura kadar götürdü. Ondan hiç olmazsa bu kadarcık intikam almak iz, tedim, Cebimden beş İngiliz oıkararak bah. şiş verdim. “Albert şaşırdı, kızardı, Fakat reddetme. nin imkânsızlığını anladı. Hürmetle eğllerek ö eit &i İteşekkür etti.'Tercüme eden: (Hatice Süreyya)