| Üttükçe kara, B tıyordu. Kapı» Serdiği Büzel ve mağrur B tn ———Mvı elinde Açtığı zaman kendi- .:::“ her tarafında Yatma £ beyar perdeler W büytük bir demet 5 Hai "Nu Veyn derin bir 'km_;_h“'“' Kanatlarının *Bnasn kalkışmış, Takat %*w._ kanatları kırılarak & ,'.: Href & Mecbur kalmıştı. w !ııh':"mmıu_ Netice- "'ıl;,,“ - Dünyen bttka bir şey ka- ! kıı bir ver 'da 6 kadar mağrur, Ü ötği ç Ottu. Annesi kendisini mi almış Ve vaktiyle evden tevbij #ttiği için kendi t lerde bulunmuştu. Z, Ü Ç # £, Tetgç Bt ggEMU bağışlasın. De dolayı son de | İı"'i ı.”w“ Ka “Huh:. bakmakla ve kibar V, Sevinmekle - vakit w alar s “':ı'—' Bün içinde ı:”n. Ğh"h“"u gibi :Ğğ:—ır %&&Mum bir haki. Büllne M ur S Ş.&,ı .::.m; Mükemmel ka hç Nı.:':'lkt'ı. 'thr AĞüRöİ Bi kadar Ş W"Mım:% Ve müteaddid de. hüsil ol azan ! Şarlot Prim | “Tasilizceden tercüme hıhv.ııiımîı onlarca ira harc.nan İstanbtul işekanalizasyonu Ya, Yaramıyor mu ? hayaP'lan tesisat da selleri karşılayamıyor —e ——— ' V Burada detin düşürcelere hülyalara dal muya hazırlandı. Tam bu sırada Keyt koşup geldi. Yüsü kazarmış ve göz- teri, parlıyordu . Nefes nefese: »— Veyn, seni istiyorlar, dedi. — Beni kim istiyecek? Benim bu- rada olduğumu kim biliyor ki... | — İşte birlsi biliyormuş ki geldi se- | ni İstiyor. Kim o.luğunu söylememe- yi vaadettim. Gelenin beni öptüğüne bakılırsa seni de seviyor demektir. Hay- di gel Veyn! — Beni arıyan kim olabilir? Rica ederim, Keyt, bu sırada benimle |âtile etme.. — Lâtife etmiyorum. Haydi çabuk gel Kalktı ve kızla birlikte eve doğru yürüdü. ; Veyn'in önünden giden Keyt, Sir Roy Vibert'in vaktiyle oturduğu misa- fir odasının kapısına yaklaşınca : — Veyn, dedi. Tçeriye yalnızca gir- | melisin. Benim bulunmam sannedersem hoşa gitmez. Veyn, içeriye girdi. Orada kime te- sadüf edeceğine dair hiç bir — tahmine | girişmemişti. Birdenbire Leyvdi Lilyes- 12 karşılaştı. Kızın heyesandan — sok | muş yüzü, titriyen dudaklarını, yalva- | yan gözlerini, muhteşem güzelliğini bir | bakışta farketti Sonra gözleri önünde | bir bulut vücuda geldi. Hiç bir şeyi gör- medi, Askını hatırladı vücudü sarsılmı- ya bışladı . ÇGenç kerz kendisine söz söylüyordu. | Evet, kendisini ağır kelime'erle kovan mağrur, müteazzim kır yalvaran bir tavırla kendisine hitap ediyordu: — Veyai gektubunu ökudüm, işin içinde bir — arlaşamamazlık var. Beni yanlış anladın! — Leydi Lilyes, kullandığınız ke- Himelerpek sarihti. — İktimiz de aldandık, en her şeyi | bildiğimi &öylemiştim. Burasının evin ve | iylin hemşiren olduğunu bilmiyor. | dum. Yemin ederim ki bilmiyordum. | — — öyleyse ne âtmek istiyordunuz? (Devamı var) yağmurlu maktadır. Aksaray ve Tophanenin Ü- zeri de yangın yerelri olduğundan ayni gekilde buradan taşlar, topraklar selle gelip ilk ağızda bütün menf ri kapatmaktadır. Kanalizasyondan henüz lâğımların akıtılması için istifade edilememiştir. Fakat yapılalı seneler olduğu —halde | yağmur suları için de istifade edile. | memaektedir. Kanal'zasyon için yeni bir anlaşma yapılması mevzubahe - oluyorken Bir daha böyle bir karikatür kanalizasyo. nunun yapılmamasına dikkat edilme- Hidir. İhtiyar jön Türk öldü Yazdığı kitabı toplattırılan Hasan Fehmi Paşa Demiryolu imtiyazlarını harice vermişti Hasan Fehmi paşa 97 sene evvel bugün, 1010 yılı 18 ağustor günü, Hasan Febmi paşa öleü. Bu yazımız. da bu gatin Lercümeihalini kısaca anlataca. Biz. Hasan Fehmi paşa, Batuma tabi, Maradit kaşabasında doğmüştu. İlk tahallini orada yaptıktan sonra İstanbula gelerek franaraca ve hukuk ilmi öğrenmeğe başladı, İstanbul. daki tahallini bitirdiyten şonra iik defa Ba. brli tercüme Odanına girdi ve burada seki ve dirayetini A7 Zamanda tanıtmağa muvaf. fak öldü. . Hasan Vehmi paşanm Batumun bir kası. basından gelerek muhtelif makamları naad terfi ederek bir mevki sahibi olduğu enteren. san olduğu kadar — tarihi ehemmiyeli hada bir messle Olduğu için burada serası ile yaza Hukuk üminde az şamanda mühim dene. cek derecede bilgi edindiğinden Hasan Fob. mi, tercüme odasından Ucarat mahkemesi iklnel meclin sabıt kitabetine, sonra dördün. €ü rütbe ile yeni teşikii olunan Masalıhi if. dâziye komlteki “azalığind, bir rülkidet sonra da üçüncü rütbe ide bu komitenin riyaseti, ne bayin edildi. Gittikçe yükselen Hasan Wehmni, bir aralık Takvimi Vakal ve Ceridel Havadim garata. lerinde muharrirlik yapmağa başladı. Vakat bu, onun dalmt? mesleği değildi. — Hukukta gösterdiği Hyakat kendisini — gazatecilikte bırakmadı. Ticaret — mahkemesi yelaliğini verdilar. Mahmut Nedim paşanın sadareti zama. nımda hükümat mevkiinde kalmak istemiyen Hasan Fehmi, işi avukatlığa döktü. Baş al. ti gene bu vazifeyi büyük bir yühret kaza marak yaptı. Kanunu esasinin gânında İstanbul mebusu sifatile meclisi mebusan başkâtipliğini Yan. ©. Hassn Fahmi bu memurtyetlerden #ctra mühacirin enetimeni relaliği, bazinel bazıa reisliğini, daha sanra Nafıa nazırlığı Vezi, felerini aldı. Bu cenada Avrupa gimendifer. leri İnşasmdaki faaliyeti — münaşetetile A. vusturya devleti tarafımdan birinci derene bir nişan kendisine verildi. Bütün bu işleri yapan' ve dslma lakdir <. düen page, eyni Bamnada kendisini bu mer, | tebaye eriştiren hukuk mektebini ilmal et, miyordu. Tellini Hukuku düvel adlı dir eser yazarak tendisisin yetiçtili İrfan yuvasın, dan daha bir çok gençlerin — yetlemesi içir çalıştı. Faket eperi, curnal edilerek toplat, tırıldı. Hasaa Febmi paşanın kitapları toplaturı!. diktan sonra adliye nazırlığı YAZİCeLİN! yap, tr. Londra fevkalâde sefaretine tayin cdü. &. Bu vazifeden islifa ettikten sonra nafıs kemisyonuna, malfyede teşkil edilen konteri kemlayonuna tayin edildi. Aydım, Belânik, Halep valilikterinde bulundu. Sürayı Devlet Bzaliğı yaparken meşrotiyet Hlân edilei. Wi Kirleri ile dalma ieri hareketi sevem Hasan Tontomn amca Hapishanede telâkkisi Bir gün Sirkecide tramvaydan in- dim. Birdenbire karşıma Ali Saim çıktı. Bu delikanlıya birkaç — sene evvel Mersifonda rastlamıştım. O, vaktiyle fetanbuldan gitmiş, oraya yerleşmiş, zi- raatle meşguldü, Bekârdı: » zamanlar İ beni, küçücük evinde gaye: iyi ağırla- mıştı. Orada kaldığım müddetçe dost- duğemuz pek samimiydi. Çalışkan, cid- di bir delikanlıydı. Şayet İstanbula ge- lirse beni görmesini rica etmiş, bu neza- | ketine, elimden geldiği kadar mukıbe- le edeceğimi söylemiştim Öyle anlarda bu davetler gayet sa- mimidir. Fakat muhatabınız bu tekl- fi ciddiye alırsa vay halinize! ekseriya, insanlar, kendi alıştıkları mu- hitte gayet hoşturlar, Fakat yer değiş- tirince tatsızlaşıverirler. Sizin ahbapla- çınız onu tanımaz; onun muhaveresi muhitinizi alâkadar etmez; velhasıl sı- kacı bir gey olur. Zaten ekseriya evli taşralılar İstan- bulluların bu davetini kabul etmezler; karılariyle beraber araya katılmaktan gekinirler, Modası değişik elbiselerile İstanbul bayanlarının soğuk muamele gine uğramaktan korkarlar, Fakat Al! Saim bekârdı; sevimliy. di. Bir iki gün İstanbulda kaldıktan sonra kolaylıkla muhite temessli! ede. bilirdi. Şikâyetli bir edayla: »- Vay! Geldin de bana niçin haber vermödin? , dedim. — Sizli rahatsız etmekten korktum da. — Bak hela! Filhakika kılığı biraz acayipti. O Merzifonda, golf pantalonu ve kaske- tilye pek mükemmel bir gekil ve ge. maildeydi, Burada sıkılmış bir heli vardı. — Nasıl? İşler iyi-gidiyor mu? — Mükemmel! Pek memnüundü. Sari bir neşesi var. dı. Gülerek: — İstanbulda şimdi ne yapıyorsun? — Elbiseler ısmarladım. — Bari eğlenebiliyor musun? — Oldukça! İstanbul öyle güzeli ki. Fakat yalnızım... Ah yalnızlık. Her ka şam sinemaya gidiyorum... Tanıdıkla- yım da yok. İçim açıdı. — Bu akşam ne yapıyorsun? , diye sordum. — Şahir tiyatrosuna gideceğim. — Vazgeç, Gel benimle akşam yeme ği yiyelim. Hikmet beüleri de - (**) | ötelinin Jokantasına davet etmiştim. Karı koca gelecekler. Birlikte hoşça vakit geçiririz. “Fehmi papa, bu sanada “İhtiyar Jön Türk, diye anılırdı. Fakat ne de olan ihliyar olan paşa fasl Çünkü | olamıyordu. Şürayi Devlet releliğine da ta, yin edildikten socra artık Vazifesinea devan, edemez bale geldi. Wayatımda dalma dürüst 19 yaparak hükümete ve millete hirmet için çalışan Hasan Wehmi paşa, Ruümeli demir. yolları işinde Baran Hizş Te haml ölan 1h. tğAf halletmiş, İtalya Kralınım yirmi beşin. el yıldönümünde mensıp olduğu hükümeti temali etmiş ve bu süretle diş Ülkelerde de kendisini tanıtmağa muvaffak ölmuştu. memuuriyet'erini sitayişle aadıktan yöyle der: “Hey memuriyetinde faaliyot gös. termiş ve müşküllât İrarşrsımda gebun alma. muştır. Nafıa nezeretinde bulunduğu esna. da Memaliki Osmaniyenin Ihtiyacatı nafta, Bi Jüyihal — mufaasala — tenbiati cedide mahaulü almakla bugün bile düstürü hara. vet gibidir. Bellnik va'iliğinde mahut İKtilal gecesi gösterdiği metanet öyle bir hizmettir KI yalnrz o hizmeti hir memurun Vtkaar na. mına kâfi sayrlabilir.., | Niyazi Ahmet 'Tarihçi Abdurrahıman Şeref onün birçok | sonrş | | — Memnuniyetle... Saat sekiz buçukta birleşmek üzere randevu aldık, Ahbablarım Ali Saimin hoşuna git- miyecek diye korkuyordum. Çünkü an lar yaş itibariyle daha büyüktüler. Ben Hikmet beyleri pek severdim, He. le karısı Müzeyyen pek neşeli, hoşsoh- bet bir kadındı. On altı aenedenberi evliydiler, Biribirlerine öyle uymus, bir çift az görünür, Çok paraları olma masıma rağmen hayattan daima mem. nundular. Hiçbir ihtiras onları gars- masdı, Bütün hayatları ebedi bir pik. nik halindeydi. İki odalı, bir banyolu küçük bir apartımanda otururlar; ek- seriya dışarda yemek yerler; ev, onlar için yalnız yatılacak bir yer hükmün. deydi, Maamafih, gündelikçi bir kadı- nın temizlediği ev, iyi bir intiba bıra, kırdı. Yazları birer çanta alıp seyaha- ta çıkarlardı. Küçük bir spor otomo . billeri vardı. Yağmur, çamur demez, gezerlerdi. Bazan bir lâstik patlaması, yahut makine bozulması onları allahın kı . rında yatırsa dahi neşelerine halel gelmezdi. Biribirlerine bakarak, kah - kahaları koparırlardı. İkisinin de zev. ki, bohem hayatıydı. Hikmet asabi ve hırçındı. Fakat Müzeyyen onu bir sözle teskin etme, sini bilirdi. Biribirlerinden bir an bik- mazlardı. Bazan ahbabları onları ge . ceyatısına davet edince: , — Eğer ayrı yatak yapmazsanız ge, liriz! - diye cevab verirlerdi. . Çünkü biribirimizle © kadar birlikte yatmıya alıştık ki, ayrı kalınca uyuyamayız! Ekseri, izdivaçtan sonra kadınlar Kocalarını cski arkadaşlarından ayır. mıya çalışırlar, Müzeyyen, bunun ak- sine bizlerle ahbablığı daha kuvvet. lendirdi. Fakat onlar için en büyül zevk, başbaşa kalıp kırlarda dölde. maktı, O gün akşama doğru onlara uğra- dım. Davette Merzifondan Arkadaşım Ali Salmin bulunacağını haber - ver. dim, Müzeyyen: — Vah vah... Niçin vaktiyle haber vermedin. Bilseydim bir genç kız bulur, getirirdim! . dedi. . Danşederlerdi. Kocası sordu: — Niçin bir genç kız getirecek miş. sin? Sen yok musun? — Ama yaptm ha,.. Öyle bir genç erkek için benim gibi yaşlı bir kadınla dansetmek zevk olamaz! — Yaş'.. Lâf, yaş mövzubahs ola- bilir mi? Sonra, bana dönerek: — Karım kadar iyi danseden kadı. na hiç rasladınız mı? Görmüştüm filhakika. Fakat Mü, zeyyen de cidden iyi dansederdi. Bü- yük bir kanaatle: — Tabit . dedim. - Onun kadar iyi danseden yoktur. Gece, hepimiz muayyen yerde bir. leştik. Ali Baljmin mahcup bir vaziyeti vardı. Herhalde onun için bizler, baş. ka bir neslin adamlarıydık. — Bayan Müzeyvae cavet ivi dan. seder! - dedim. Kızardı: — Öyle mi?... O halde buyrun.» Kalktılar; gittiler.. O akşam Müzeyyenin siyah elbisesi içinde zarif bir hali vardı. Kısa saç. ları pek güzeldi. Masaya döndüğü sa. man gözleri parlıyordu. Yüzünde ne. ge vardı. Kocası sordu: R — Kavalyoan nasıl dansediyor? — Mükemmel! Herhalde o akşamki davetten herkes memnundu. Ertesi gün, ben seyahate çıktım. Ali Saimle fazla meşgul olayıa dığıma çok mütsessirdim. Herhalde avdetimde onu bulamıyacaktım. Altı ay sonra İstanbula döndüğüm- de bir gün Hikmetle birkaç arkadaşı- mar devam ettiğimiz klüpte buldum, Hikmet beni görünce: — Nereden çıktın, yahu?... Ne oldun diye merak ediyordum! , dedi. Nakıli: Hatice Silreyya (Devamı var)