Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan : Şarlot Prim tercüme kalb ve his romanı bi TER MA Sİ gi - b Üinde î":: kararıyordu. Kapı- h:lîü Wğı güzel ve mağrur .tuttuğ“ Saçlarile ve elinde (| Üi Bibi Oldu, x:llde durduğunu | W Ve », Plda duran anne, BĞ .v%':dfıe ile kendisine p %ı:h. h“'hî bir sesle: Yorul i | %*B.âü için düm, bittim. ı'lqh. *ve ııldim. | ) Wıı., İlı.md,_mm'i“i" kolları N | .ıl ı ::ğueüh ;::m AÇtığr zaman kendi- Sdanın her — tarafında N bey K? v“q, Srtüler, beyaz perdeler M':"%ums :hıım, büyük bir demet A'îı:î.“ duyqu' Veyn derin bir hi Tz Nİ tee ;ım"!“- Kanatlarının h“'*m. """âıırrıde kalkışmış, fakat Böh ? kanatlacı kırılarak ü Meebur kalmıştı. Sarpışmıştı. Netice- kal Işmıştı. Netice 1 hukı%' p;:,, başka bir şey ka- bi yok:_l_kad" mağrur, h annesi kendisini Ve vaktiyle evden *& te:;îf ettiği için kendi Wğz A:ıı:.: €rde bulunmuştu. Üü A, | * '”'*dı::ş daıîuîı“ bağışlasın. — De- Pk'n k:fı'rfm_ Mden dolayı son de d'!î—n e : M S€vinmekle vakit Pu %Iündın an- N Wili'—i— Dere kena- Nik ölani düşünceleri bir yere git- Ws*&ıü“ Sonraki,krrık» dö- t d Ş P lkrdu, © bir karar ver i tvğ lh"ha:îç ki îş daha — ayrılmıya- v bir ç, * Samimi kalple- %**dıh'“k ı,,î'.d“ bulamaz, başka "hhg ; İini bu derece se- n 'hü!c:k';ıi'““dan ” hnoktada Mi? oturdu çıkan şakır- ! Burada derin düşüncelere hülyalara dal mıya hazırlandı. Tam bu sırada Keyt koşup ğgeldi. Yüzü hkızarmış ve göz- leri parlıyordu . Nefes nefese: — Veyn, seni istiyorlar, dedi. — Beni kim istiyecek? Benim bu- rada olduğumu kim biliyor ki... — İşte birisi biliyormuş ki geldi se- ni istiyor. Kim onluğunu söylememe- yi vaadettim. Gelenin beni öptüğüne bakılırsa seni de seviyor demektir. Hay- di gel Veyn! — Beni arıyan kim olabilir? Rica ederim, Keyt, bu srada benimle lâtife etme.. — Lâtife etmiyorum. Haydi çabuk gel Kalktı ve kızla birlikte eve dağru yürüdü.. ; Veyn'in önünden giden Keyt, Sir Rey Vibart'in vaktiyle oturduğu misa- fir odasının kapısına yaklaşımca:! — Veyn, dedi. Tçeriye yalnızca gir- melişin. Benim bulunmam zannedersem hoşa gitmez. Veyn, içeriye girdi. Orada kime te- sadüf edeceğine dair hiç bir — tahmine girişmemişti. Birdenbire Leydi Lilyes- 12 karşılaştı. Kızım heyte-andan — söh- muş yüzü, titriyen dudaklarını, yalva- ran gözlerini, muhteşem güzelliğini bir bakışta farketti Sonra gözleri önünde bir bulut vücuda geldi. Hiç bir şeyi gör- medi. Askını hatıtladı vücudü sarsılmı- ya bışladı . Genç kız kendisine söz söylüyordu. Evet, kendisini ağ.r kelime'erle kovan mağrur, müteazzim kız yalvaran bir tavırla kendisine hitap ediyordu: — Veyn; m:!:tubupu okudum, işin içinde bir — anlaşamamazlık var. Beni yanlış anladın! — Leydi Lilyes, kullandığınız ke- limelerpek sarihti. — İkimiz de aldandık, en her şeyi bildiğimi &öylemiştim. Burasının evin ve :yt'in hemşiren olduğunu bilmiyor- dum. “Yemin ederim ki bilmiyordum. — Öyleyse ne demek istiyordunuz? (Devamı var) Yonlarca tira harc.nan _ İstanbul * işekanalizasyonu Dantlara Dt Şa selleri karşılayamıyor Tha İçinde meşhur '. buı“ bi ğg:nh Urları, gibi biribiri İ dığ**““rhr bir haki. | '.hhq [yl h'. me?dma. koymuı. ' h'ılhı z:f“m eden, fakat ,Wn bu yağmurlar “Dh._mn “::Wnd' Mmükemmel ka B Eyüb T , Akmay ve u:::m'“ktı- sular denize Silip gy Kadar önüne ge- n Yuk ektedir. Koca Üş ça dan aşağı kal, Stmek e Müteaddid de, ti hâsıl ol- “haatine göre İstan ükğğ““hulun tabil va Detine B alınmadan yapıl- Ce biy O AYA çıkmakta, Urda Eyübe hatta yartlarından — taş, Şehitjeş Malar inmekte, i Mahallesi üzerin. - havuz ve mazgalla- e ç:k Uzak kalmakta- İzasyon ilk a. Yaramıyor mu ? İlan tesisat yağmurlu maktadır. Aksaray ve Tophanenin ü- zeri de yangın yerelri olduğundan ayni şekilde buradan taşlar, topraliı: selle gelip ilk ağızda bütün menfezle- ri kapatmaktadır. Kanalizasyondan henüz lâğımların akıtılması için istifade edilememiştir. Fakat yapılalı seneler olduğu halde yağmur suları için de istifade edile. memektedir. Kanal'zasyon için yeni bir anlaşma yapılması mevzubahe oluyorken Bir daha böyle bir karikatür kanalizasyo. nunun yapılmamasına dikkat edilme- lidir. &7 sene evveli bugün htiyar jon Türk öldü Yazdığı kitabı toplattırılan Hasan Fehmi Paşa Demiryolu imtiyazlarını harice vermişti Hasan Fehmi paşa 27 sene evvel bugün, 1910 yılı 16 ağustos günü, Hasan Fehmi paşa öldü, Bu yazımız. da bu zatın tercümejhalini kısaca anlataca.. BIZ. Hasan Fehmi paşa, Batuma tabi, Maradit kaşabasmda doğmüştu. İlk tahsilini orada yaptıktan sonra İstanbula gelerek fransızca ve hukuk ilmi öğrenmeğe başladı. İstanbul. daki tahsilini bitirdikten sonra İlk defa Ba. brâli tercüme odasına girdi ve burada zekâ ve dirayetini a£ Zamanda tanıtmağa muvaf, fak oldu. . Hasan Fehmi paşanm Batumun bir kasa. basından gelerek muhtelif makamları nasıd terfi ederek bir mevki sahibi olduğu enteren. san olduğu kadar — tarihi ehemmiyeti haiz bir mesele olduğu için burada sırası ile yaza cağız, Hukuk ilminde az zamanda mühim dene, cek derecede bilgi edindiğinden Hasan Feh. mi, tercüme odasından ticaret mahkemesi | ikinci meçliş zabıt kitabatine, sonra dördün. cü rütbe ile yeni. teşliil olunan mesalihi if. lâsiye komltasi azalığına, bir müddet sonra da üçünecü rütbe ile bu komitenin riyaseti, ne tayin edildi. Gittikçe yükselen Haşan Fehmi, bir aralık Takvimi Vakal ve Cerildel Havadis gazete. lerinde muharrirlik yapmağa başladı. Fakat bu, onun daim! mesleği değildi. — Hukukta gösterdiği liyakat kendisini — gazetecilik'e biırakmadı. Ticaret — mahkemesi reisliğini verdiler. Mahmut Nedim paşanın sadareti zama- nımda hükümet mevkiinde kalmak istemiyen Hasan Fehmi, işi avukatlığa döktü. Beş al. tı sene bu vazifeyi büyük bir şöhret kaza. narak yaptı. Kanunu esasinin ilânmda İstanbul mebusu sıfatile meclisi mebusan başkâtipliğini yap. tı. Hasan Fahmi bu memuriyetlerden sonra mühacirin encümeni reisliği, hazinel hazsa reisliğini, daha sonra Nafla nazırlığı vazi. felerini aldı, Bu esnada Avrupa şimendifer. leri inşasmdaki faaliyeti münaşehetile A. vusturya devleti tarafından birinci —derece bir nişan kendisine verildi. Bütün bu işleri yapan' ve dalma takdir «. dilen paşa, eyni zamnada kendisini bu mer, tebeye eriştiren hukuk mektebini ihmal et. miyordu, Telhini Hukuku düvel adlı bir eser yazarak 'endisinin yetis'iği irfan yuvasın, dan daha bir çok gençlerin — yetişmesi için çalıştı. Fakat eşeri, curnal edilerek toplat. tırıldı. Hasan Fehmi paşanın kitapları tonlattırı!. dıktan sonra adliye nazırlığı Vazifesini yap. t. Londra fevkalâde süfaretine tayin edil. di. Bu vazifeden istifa ettikten sonra nafıa komisyonuna, malfyede teşkil edilen kontrol komisyonuna tayin edildi. Aydın, — Selânik, Halep vallliklerinde bulundu. Şürayı Devlet azaltğı yaparken meşrutiyet lân edildi, Fi. kirleri ile daima ileri hareketi seven Haşan — Se gene Eyübü bas, Tontom amca Hapishanede telâkkisi Bir gün Sirkecide tramvaydan in- dim. Birdenbire karşıma Ali Saim çıktı. Bu delikanlıya birkaç — sene evvel Merzifonda rastlamıştım. O, vaktiyle İstanbuldan gitmiş, oraya yerleşmiş, zi- raatle meşgüldü, Bekârdı; » zamanlar beni, küçücük evinde gaye: iyi ağırla- mıştı. Orada kaldığım müddetçe dost- luğumuz pek samimiydi. Çalışkan, cid- di bir delikanlıydı. Şayet İstanbula ge- lirse beni görmesini rica etmiş, bu neza- ketine, elimden geldiği kadar mukabe- le edeceğimi söylemiştim Öyle anlarda bu davetler gayet sa- mimidir. Fakat muhatabınız bu tekli- fi ciddiye alırsa vay halinize! Çünkü ekseriya, İnsanlar, kendi alıştıkları mu- hitte gayet hoşturlar, Fakat yer değiş- tirince tatsızlaşıverirler, Sizin ahbapla- rınız onu tanımaz; onun muhaveresi mühitinizi alâkadar etmez; velhasıl sı- kıcı bir şey olur. Zaten ekseriya evli taşralılar İstan- bulluların bu davetini kabul etmezler; karılariyle beraber araya katılmaktan çekinirler, Modası değişik elbiselerile İstanbul bayanlarının soğuk muamele sine uğramaktan korkarlar. Fakat Ali Saim bekârdı; sevimliy. di, Bir iki gün İstanbulda kaldıktan sonra kolaylıkla muhite temessül ede. bilirdi. Sikâyetli bir edayla: * — Vay! Geldin de bana niçin haber vermedin? , dedim. — Bizi rahatsız etmekten korktum da. — Bak hele! Filhakika kılığı biraz acayipti. O Merzifonda, golf pantalonu ve kaske- tilye pek mükemmel bir şekil ve şe. maildeydi, Burada sıkılmış bir hali vardı. — Nasil? İşler iyisgidiyor mu? — Mükemmel! Pek memnunduü. Sari bir neşesi var. dı. Gülerek: — İstanbulda şimdi ne yapıyorsun? — Elbiseler ısmarladım. — Bari eğlenebiliyor musun? — Oldukça! İstanbul öyle güzeli ki. Fakat yalnızım... Ah yalnızlık. Her ka şam sinemaya gidiyorum... Tanıdıkla- rım da yok. İçim açıdı. — Bu akşam ne yapıyorsun? , diye sordum. — Şehir tiyatrosuna gideceğim. — Vazgeç, Gel benimle akşam yeme ği yiyelim, Hikmet beüleri de (**) otelinin lokantasına davet etmiştim. Karı koca gelecekler. Birlikte hoşça vakit geçiririz. < . Fehmi paşa, bu esnada “İhtiyar Jön Türk., diye anılırdı. Fakat ne de olsa ihtiyar olan paşa fual olamıyordu. Şürayi Devlet relsliğine de ta, yin edildikten sonra artık vazifesine devamı edemez hale geldi. Hayatında daima dürüst | iş yaparak hükümete ve milleta hizmet için çalışan Hasan Fehmi paşa, Rumeli demir. yolları işinde Baron Hirş ile hasıl olan ih. tlAâfı halletmiş, İtalya kralının yirmi beşin. el yıldönümünde mensup olduğu hükümeti temsil etmiş ve bu suretle dış Ülkelerde de kendisini tanıtmağa muvaffak olmuştu. 'Tarihçi Abdurrahman Şeref onun birçok memuuriyet'erini sitayişle andıktan — sonra şöyle der: “Her memuriyetinde faaliyet gös- termiş ve müşkülât karşısında zebun olma. mıştir. Nafıa nezeşretinde bulunduğu esna. da Memaliki Osmaniyenin ihtiyacatı nafıa. sına dair tanzim ve Babrâliye takdim eyledi. &1 lüyihal — mufnasala — tenblatı cedidn mahavlül olmakla bugün bile düsturu hare. ket gibidir. Selânik va'iliğinde mahut ihtilâl gecesi gösterdiği metanet öyle bir hizmettir ki yalnız o hizmeti bir mamurun ibkası na, mına kâfi sayılabilir.., Niyazi Ahmet — Memnuniyetle... Saat sekiz buçukta birleşmek üzere randevu aldık, . Ahbablarım Ali Saimin hoşuna git- miyecek diye korkuyordum. Çünkü on lar yaş itibariyle daha büyüktüler. Ben Hikmet beyleri pek severdim. He. le karısı Müzeyyen pek neşeli, hoşsoh- bet bir kadındı. On altı senedenberi evliydiler. Biribirlerine öyle Uuymuş, bir çift az görünür. Çok paraları olma masına rağmen hayattan daima mem-. nundular. Hiçbir ihtiras onları sars- mazdı, Bütün hayatları ebedi bir pik. nik halindeydi. İki odalı, bir banyolu küçük bir apartımanda otururlar; ek- seriya dışarda yemek yerler; ev, onlar için yalnız yatılacak bir yer hükmün. deydi, Maamafih, gündelikçi bir kadı- nın temizlediği ev, iyi bir intiba bıra. kırdı. Yazları birer çanta alıp seyaha- te gıkarlardı. Küçük bir spor otoma . billeri vardı. Yağmur, çamur demez, gezerlerdi. Bazan bir lâstik patlaması, yahut makine bozulması onları allahın kı . rında yatırsa dahi neşelerine halel gelmezdi. Biribirlerine bakarak, kah - kahaları koparırlardı. İkisinin de zev. ki, bohem hayatıydı. Hikmet asabi ve hırçındı. Fakat Müzeyyen onu bir sözle teskin etme, sini bilirdi. Biribirlerinden bir an bık» mazlardı. Bazan ahbabları onları ge . ceyatısına davet edince: , — Eğer ayrı yatak yapmazsanız ge. liriz! - diye cevab verirlerdi. , Çünkü biribirimizle o kadar birlikte yatmıya alıştık ki, ayrı kalınca uyuyamayız! Ekseri, izdivaçtan sonra kadınlar Kocalarını eski arkadaşlarından ayır. mıya çalışırlar, Müzeyyen, bunun ak- sine bizlerle ahbablığı daha kuvvet, lendirdi, Fakat onlar için en büyük zevk, başbaşa kalıp kırlarda dölüş. maktı, O gün akşama doğru onlara uğra- dım. Davette Merzifondan Arkadasım Ali Saimin bulunacağını haber ver. dim, Müzeyyen: — Vah vah... Niçin vaktiyle haber vermedin, Bilaeydim bir genç kız bulur, getirirdim! . dedi, » Dansşederlerdi, Kocası sordu: — Niçin bir genç kız getirecek miş. sin? Sen yok musun? — Ama yaptım ha,.. Öyle bir genç erkek için benim gibi yaşlı bir kadınla dansetmak zevk olamaz! — Yaş!... Lâf, yaş mevzubahs ola- bilir mi? Sonra, bana dönerek: — Karım kadar iyi danseden kadı. na hiç rasladınız mı? Görmüştüm filhakika. Fakat Mü. zeyyen de cidden iyi dansederdi. Bü- yük bir kanaatle: — 'Tabi! . dedim. - Onun kadar iyi danseden yoktur. Gece, hepimiz muayyen yerde bir. , leştik. Ali Saimin mahcup bir vaziyeti vardı. Herhalde onun için bizler, baş. ka bir neslin adamlarıydık. — Bayan Müzeyvan mgavet ivi dean- | seder! - dedim. Kızardı: — Öyle mi?... O halde buyrun... Kalktılar; gittiler... O akşam Müzeyyenin siyah elbisesi içinde zarif bir hali vardı. Kısa saç. ları pek güzeldi, Masaya döndüğü fa. man gözleri parlıyordu, Yüzünde ne, ge vardı. Kocası sordu: ' — Kavalyen nasıl dansediyor? — Mükemmel! ! Herhalde o akşamki davetten herkes memnundu. Brtesi gün, ben seyahate çıktım. Ali Saimle fazla meşgul olayıa dığıma çok müteessirdim. Herhalde avdetimde onu bulamıyacaktım, Altı ay sonra İstanbula döndüğüm- de bir gün Hikmetle birkaç arkadaşı- mı devam ettiğimiz klüpte buldum, Hikmet beni görünce: — Nereden çıktın, yahu?.., Ne oldun diye merak ediyordum! , dedi, Nakıli: Hatloe Süreyya (Devamı vür)