16 Ağustos 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

%Arınck ıvl n HŞ H"h'ü *taslağının biri! , diye du- 'un dü hntd:ryîptm ha.. - dedim - Bü hr"'h. ni, bütün hayatını bili- İ ol%:ıhl:ğ "nıızm hepsine taraf- Ydi ’dt g "“’eı öyle şapşal paşa- "Ğcn $ Para etmez miras İ dir, Gayet mazbut bir “dür.SAnnesi kendine "b“' ebeydi. Hemşiresi €n dul kalınca, eline ı:;t)'t bar olmaksızın, di- tm"'ll kazanıyor. O da v Yle ekmeğini çıkarır.. rğı dtdırn < a Y!mdB: y kimdir?,, “demiş- Bi demtş Yoksa o da İ U İçin T meşrutıyet paşaların- Mi öğündü? m! g b Kılığı —kıyafeti... , _'Rı it Bagy du a!lağî ithamı altında icik Bayet mazbut ha- $iMizdı. ömründe onu, ahk e“'!ıini kıl $ her gün traş olma- Simış, gömleği kirli, Eol'memıştık tt p“ in havı dökülmüş ©- bi ıgu aşınınca ayakkabı- Çünk ! taneç Cik Te gönderirdi. Yaka- yailz mdi_ hîlan *pek bulunmazdı. tuğı Heş Ük kepek mevcut de- qt-t%"ücud S'Dguk suyla yıkan- Doj , *AMan 4 Siştirdiğini evinde kal Ü ı’"'llt, azgre“ml;tım Dişleri de i Ve bu Ucudu ter kokmaz- * ğ:;:ğ:! m; A!'ıstokrat Aristok- ik iht ::în:i'—ıcinş Hlâlinin başlarıgıcında, 'n'îıuî:öıdu aH “halisüddem asil Tj SIErdı Fakat sonra, Üyecıle a, Ti de, halka, de- Proj : halka, & ledı oleter h'kıe iyi gıyınme— $ ır ti ğ Smıe itinâ etmesi lâ- '—'İl :lattılar Şimdi arap at- de Mmakbuldür ak.?' " înlattı 1 m fk“trğuî Yardır. $iım zihniyetin bir hip Hî:hq Unlar kadar — zengindir; "crı& yan tida değil a de sallapati giyi- ân ye ellim yelâli R N*lq uühhkh - yelâlim bir hıı ehî!tt l;r adam.. Vallahi deh- hıı fç em emok’at' - diye onun üt İ ıliğlndî: nlar Ö kal 1 $arklı pelâspare- u Tej "daıh !!eYlerdjr €ndilerine itina et- ü enhehyız İZ giyinmeli! %“krat e| "üzır bine d denl'lvayetı e değişiklik ngzumüswmleke Miy gö d (A'acâkmı.ş #Win, GDi N B İk Oınaıı Pepple gaze- ' & y, Ch Muhabiri, başvekil ğ h l'ıl:ım in kabinede tadi- bi Anmakta olduğunu Büye m bîyan etmektedir, dünyayı —Büyük Ukukunu müdafaa- ıEuna ikna için hükü- z mah'.'ı'et vermektir. ' Winston Churchil €zaretsiz nazırlık- yıenmektedır Lord İş; Llüyd 'lîln * Ör | ıi'*xu St ğ ğ !&e İn Ed t î:ıe.r'*kl:! "!lb € onun da müstem- a biş, n Şi Y Göore'nin yerlerine 'fa,ı_.ın Ttlep; y“ Üh-“'lı'rı:1l-:ta,dıı' Mu- ıwum!t:ıulol :::"zuhu olan Lord Ha- ::ıldağl tkte Ola Ve € Hitler tarafından : İh eh;ı“k " ıi':demn muvaffak ola llc.ı ]oh rd Haılshamın istifa Gğ, Üür, ç. Ton'un Lord Şansöl hd *lrh— Hnsşa ansöl- ö Hoare'ın da mali- c "uüafı €ğini ilâve eylemek araamda da Baş- et €dec Ektir. A Yam AZArI Sir İnsk P makamın Salacak plâjının her taralını, gezmiş. yorulmuştum. Biraz dinlenmek yudum soğük su içmek için, plâja ait kahvenin ağaç gölgesi altında dwran iskemlelerden b.rine çöktüm. Bu sıraâda yanı başımda tahıdız bir doktorun — biraz ötemde eski — bir ar- kadaşın oturmakta oldukları gözlüme çarpmıştı. Derhal kommnuşmağa ve dertleşimeğe başladık. Arkadaşım diyordu ki: — Sâalacak iyi, hoş, topu topu 33 ku- ruşluk biletle birinci mevki gidip gel - me vapur ve banyo parası hepsi oluyor amma, kaç para eder, vapur zamanları hiç te muntazam değil.. İstanbulun en yakın, en ucuz ve suları fevkalâde temiz plâjından bu yüzden tam mânasiyle istifade etmek kabil ol- muyor. Bak şimdi saat 18 zi 10 geçiyor. Bu- radan beş dakika sonra İstanbula bir vapur vâr. Sonraki posta kaçta biliyor musuün? Saat 20,5 de.. « Halbuki halkın döneceği vakit ekse- riyetle bu sıralardır. ve bir Diğer taraftan, duyduğumua naza - ran, — Şirket, buranın gece seferleri postasını bile yapmıyacakmış ta, hama mı tutan gencin israrı ve masrafın bir kısmını lüzerine alması Üüzerine gece seferi yapmağa karar vermiş. Biz böyle konuşurken ismarlalığım gazoz da gelmişti.. İçtim, sonra p'rası- nı sordum. Garson 7,5 kuruş deyince â- deta şaştım. Başka plâjlarda bir şişe gazoza kaç defalar 15 kuruş vermiştim. Tam bü sifada plâj sahibi de yatumı- za gelmişti. Dahal evvel, arkadaşımla benim vapur tarifesi hakkında münaka- şa ettiğimi duymuş olacak ki: — Aman, dedi, buraya bir de 21 de vapur lâzım. Bunu da yazınıza ilâve etmeyi unutmamanızı rica ederim. Biz böyle konuüşürken, uzun boylu kartakaşlı, karagözlü, yakışıklı bir #at yanımıza sokuldu. Beni selâmlıyarak : — Siz gazetecisiniz, değil mi? diye sor dü. * — Evet!.. — O zaman, benim size söyliyecek- lerim var. Ben bu sene ilk defa plâja geliyorum. Yanımda da bir kaç kişilik ailem var, Fakat bayım, nedir bu paha- lrlık, adam başına yirmi küsur kuruş vapur, 15—20 kuruş ta banyo Üücreti Plâj sahibi ve minimini bir yüzücü hassa Floryaya hiç gitmemişsiniz de para içinde olup bitecekti. Gümneş herkese ve sonra suyü, sandviçi fılan 1,5 liraya yakın para harcadım. İnsan plâja sıhhat aramağa gelir. Burası bir eğlence, bir zevk yeri olarak telâkki edilmemelidir. Bu gsözler üzerine plâjın sahibi 'TTodori Konstanidis oturduğu yerden fırladı: — Yoo!., Bayım haksızsınız, diye iti raz etti. Galiba siz öbür plâjlara, hil » pahalılık nedir pek farkında değilsiniz. Orada, buraya nazaran tam üç misli daha fazla para harcanır. Evvelâ acemilik etmişsiniz, vapur biletini ayrı, plâj biletini ayrı almışsı - nız. Eğre köprüden vapur — banyc bi- letini müşterek almış ölsaydınız, adam başına birinci mevki 33, ikinci 28 kuruş verecektiniz, ve burada da bir kuruş fazla harcamadan bütün masrafınız bu Bakınız bu plâjda gördüğünüz in - sanların yüzde doksan dokuzu hep böyle yaparlar ve masrafları 33 kuruş tan 34 kuruşa bile çıkmadan, gelir, yı kanır, geri dönerler. Plâjların sıhhat müessesesi olduğu meselesine gelince bakın size bir şey göstereceğim.. Yukarıki sözlerini âdeta bir nefeste söyliyen genç patron burada elini ce - bine attı bir bilet tarifesi çıkardı ve ü- zerinde yazılı rakamları bana göstere- tek: ' — Bakımnız, dedi, sinemalar hbile 1 YENi TEFRİKAMIZ Hayatımın Erkeği Çarşamba günü başlıyor Nakleden: (Vâ-Nü) Parasız kalmış, bedbaht ve hassas bir öksüz kızın hayatla pençeleşirken kar şısına bir erkek çıkıyor: Zengin, gü. zel, fakat esrarengiz... Bu niçin böyle Zalim.. Bu karanlıt odada dolaşan şüpheli — gölge nedir? Bu izdivacın manası varmıy dı? Işık. lar yanmca.. Meğer.. bzü Bir kitabı okumadan evvel, yap- raklarını şöyle bir karıştırırsınız. Gözünüze cümle parçaları ve keli. meler çarpar. İsşte yukarıya naklet- tiğimiz sözler de o kabildendir. Salacakta denizde yorulduktan sonra istirahat... İstanbul konuşuyor ! Salacak güzel ve ucuz bir plâjdır Fakat vapur seferlerinin azlığı yüzünden halk buradan lâyıkı ile istifade edemiyor Yazan : Haberci (Vâ . Nü) nun naklettiği bu gü. zel roman ayın 18 inci Çarşamba günü başlıyor. ( Salacak : 3 ) neşe veriyordu kuruş damga resmi verirken, plâjlar - dan bilet başına 5 kuruş damga resmi alınmaktadır, Diğer vergilerle beraber 15 kuruşluk antreden bize yarısı ya kalır, ya kalmaz. Ve binlerce lira mas- rafımıza nazaran da müşteriden bu ka- dar bir para almamız, her halde çuk de- gildir , Bu plâj sahibirliin bu sözleri üzerine, pahalılığa :tiraz eden zat: — Haklı imişsiniz, dedi ve başka bir şey söylemeden yanımızdan uzaklaş - tr, gitti. Vakit geçmişti. Akşam yaklaşıyordu. Yanımdakilere veda ettikten sonra, ö- dama gittim, giyindim ve Salacağın tertemiz sularında hâlâ cıvıldaşan ka - dınlı erkekli bir alay insana son bir de fa daha bakarak plâjdan çıktım. Vapur tarifesinin —münasebetsizliği yüzünden yine Üsküdardan dönmek mecburiyeti vardı. Benim gibi başka - larr da ayni yolu tutmuşlardı. Salacağı, Üsküdar iskelesine bağlıyan büyük caddeye çıkmadan evvel bir çok berbat kaldırımlı yollardan geşmek icap etti. Nihayet 15 dakika sonra Üskü dara vardım. 15 dakikalık yol bir şey değildi am- ma, sıcak beni adamakıllı terletmişti. İskelede bir traftan terimi silerken diğer taraftan da, şehre yakınlığı, ucuzluğu ve suyunun temizliği ile, hal- kın çok işine yarayacak bir plâj olan Salacağa sıksık vapur işlemediği *cin Şirketi Hayriyeye âdeta diş bileyor - dum, *i aa HABERCİ Plâjda neşelerinden yuanlarına varılmıyan bir grup CUMHURIYET'"'te: Sünnet olmak çağı M. Turhan Tan, çocukların sünnet ettiril. mesi âdeti etrafında şayanı dikkat bir yazi yazmış; bazı mahzurlardan — büahsediyor.. Kendisinin de hazır bulunduğu bir — günnet düğününü bütün hususiyetlerile tasvir ettik. ten sönra diyor ki: Bir aralık, bilmem nasıl oldu, çocuk şöyle bir teprendi, belini doğrultmak, yahut ayak. larınt uzatmak istedi ve çığlığı bastı. Şim. di annenin rengi uçmuş, çırpınıyordu. Baba, elemli bir telâşla “doktor, doktor,, diye ba. ğırıyordu. Hokkabazlar, hünerlerini zembil, lerine doldurmakla meşguldü, böyle sahne. lere alışkın olduklarını gösteren bir tavırla uzaklaşma tedbirleri alıyorlardı. Meğer, kan boşanmış imiş!.. Bizim sünnet dediğimiz Aameliyenin dört bin yıl önce Mısırda malüm ve makbul ol duüğunu, meşhur Firavun ikinci Ramzesin bi. le oğlunu sünnet ettirdiğini söyliyenler . e!. lerindeki vesikalara rağmen . bir yana bı. rakılırsa bu işi İbranilerin icadı saymakta hiç de hata yoktur. O milletin tohumu olu. rak tanılan İbrahimin seksen yaşında iken kendi kendini sünnet ettiği rivayet edilmek te ve bu ameliyenin sekiz günlük erkek ço. cuklara yapılmasına Tanrı namına — lüzum gösterdiği de Tevratta okunmaktadır. İsza, doğar doğmaz sünnet edilmiş olduğu haL de “Ben bu eziyeti Ümmetimin selâmeti na. mına çektim, kendilerini kurtardım., diyö. rek hristiyanları sünnet külfetinden istisna etmişse de İslâm dininin bu — işi hayırlı va sıhhate faydalı görmesi üzerine . o dinin nü. fuzu altında kalan . Mısırdaki hristiyan kıptilerle Habeşliler İbrani — ananesine de. vam etmişlerdir. Fakat İbrahimden İsaya ve son Habeş İmparatoruna kadar bu ame. liyey2 uğrıyanlarda kan boşanması denilen şey vuküa gelmemiş olacak ki tarihte bir şikâyet sesi yok, Bari bizde de bu iş için bir yaş seçilse ve düğünlerdeki kahkahaların . bazan da olsa . feryada çevrilmesine set çekilse? KURUN'da Nurullah Neron “Her hafta başmda,, serlevhalı — fıkralar sütununda Hikmet Münir imzasile şu yazı görülüyor: Tenkit âlemimizin Neronu — denebilecek kadar çetin ve merhametsiz — davranmakla şöhret kazanmış Nurullah Ataç, geçen gün HABER idarehanesindea, gene bir kitabı ten kit ederken ensesine vuran güneşten sinir. lenmiş ve yanı başındaki pencereyi indire. rek . kendisini — olmasa bile ÖNÜNDEKİ KİTABI gölgelemek istemişti. Çünkü oradan akseden “ışıklar,, gözleri. ni alıyordu. Fakat perdeyi o kadar hırsla çekmiş kl, kopardı.! Ertesi gün pazardı. Perde yapılamadı. Pazartesi günü Nurullah Atacı , tekrar yazı odamıza girdiği zaman şu vaziyette gör dük: -Önce bir köşeye doğruldu. İri bastonunt ve şapkasını bir yana koydu. Sonra, bir gün evvel perdes.ni yırttığı ve henüz tamir edilememiş pencereye doğru elini uzatıp: — Kuvvetli bir münekkit olduğuma inan. maz mısmız? diye haykırdı. Benim yıktığım bir şeyin, tekrar kalkmasına itmkân yoktur. İşte şahidim. Bir gün evvel şuradaki perde, yi yırtmıştım. HAlâ duruyor. TAN'da Farkedilmiyen bir salgın Ahmet Emin Yalman çok hayati bir me. geleye temas ediyor; Gün olmaz ki, Anadolunun bir tarafından bir haber gelmesin: “Filân yerde bir otobüs devrildi. Şu kadar vatandaş öldü.., Herkes vah, vah der. Bazan gazeteler bir kaç satır yazı, bir makale yazarlar. Civar yerlerdeki belediyeler. belki de bir, iki gün canlı bir alâka gösterirler. Otobüsleri mua. yene ettirirler. Sonra tabif hal avdet eder. Yani otobüs denilen ölüm — makineleri, Va- *tandaşların hayatını ve memlekette seyahat emniyetini tehdide devam ederler. Bir tifo salgımı karşısında vatandaşların hayatı Üzerinde titriyoruz. İstanbulda tifo. dan günde altı vatandaş töldüğü fena gün. lerde bir devlet adamı şu sözleri söylemişti: 'Tifo ile bir düşmanla çarpışır gibi Çarpışa. cağız, Her Türkün hayatı bir — hazinedir. Altı Türk, bir yabancı bölüğün ilerlemesi. ne mani olacak bir askeri kuvvettir. Her. gün böyle bir kuvvetin arızi bir sebeble a. ramızdan eksilmesine seyirci kalamayız..., Bu mevzua bizim ilâve edeceğimiz şudur: Memleket içinde çalışmağa giden şoförlerin kat'i ve pek sıkı bir imtihandan daha geçi. rilmesi. Ve hele bunlarım içki kullanmaları. na asla imkân bırakılmaması. . Zayi: Yeniköyden aldığım nüfusu. mu kaybettim. Nüfusumun içinde de askerlikten terhis olduğuma dair de kayıt vardı. Yenisini çıkardım, eski. sinin hükmü yoktur, Elmas Kurt — (9472)

Bu sayıdan diğer sayfalar: