16 — SusTos — 1537 HABER — Akşam pöstast Şanghayda muharebeler Şe A, LE “AI — Evvelki gün Fran. MtakAsınn tombardımanı sanlardan 200 kişi dahı k ği uretle ölehlerin miktarı 847 Remi leri bombardıman ah, v edilecek Müş AA), * KÖYE Putungdı Ut KÖre Putungda rilen Çin bataryaları etmişterdir «va ajan Uanghu dün 4 a Bugün Japon , ia . lay ekteği 20 elinege başlayacak My Dön tay İN deyiş VETO Gerdla' Ganghaydn Va MY Yaram, hı, Tin, İni takviye © etmek m ğer ir Çi, 51 Belmiştir. oi iş ları ya MAN bildirildiğine göze ty Nb Saça İleriiyerek Japon de ar “iy Yerle, alen, ag dr. Japonlar, şiddetle SİNT. Ve bu melinudemeda 290 ir. “en ri maş polar 800 çarpışmaların “ia ey, afakiyetli neticeler ver Mektedirter. Kay, va baik ip, Müharebeleri İrina, *İ — Dün hükümet mer. May iyi 2 BİEL Bir hava muhare Miami bie buçuk saat İn dop ç in İAYisile etrafı görmek için Japor tayyareleri gör Balay, Mika düdükleri AA £ durmuş, sokukla sa lafan hataryatarının to vap, F Gİlardır. almağa e hehe HR defn olarmk hakiki bir 28 İştir; eter'gler ve mu. i sterdiz. Pi Röyter ağansınin mu. TAN dolaşmış ve tayy tavynresinin düştüğü. bulunan 5 kişi yanmış ak hir hale gelmisti, ajansımız : “3 ağn Kğ topları civarda teh. erken tahliye edilecek © VE Gocullarmın kayde. Meger. İlk mtiteci kafilesi hareket edecektir. a a hava ve kara kuvvet. a ayı bir taarruza geçmek için Lİ Tera “ aye etme istiyen Japon. mani olmağa çalışi Mala Mat yaş - Mame slk Çin bombardı. ş e. gemisi İzmo. May 4 dar beş bomba atmiişlar. Mü de, diğe, e MİYE yakın bir tom. ğa, Bi, karada bir üçüncüsü u Büvg maganda Patlamıştır. ite, >im topları 5 öskika'ka, in “ a ba, * Cin tayayı vi tayayreleri bu müd gaz İmtiyaz muntalası Kay çil adi | Ybolmuşlardır. Meva 7YAreleri yebiri gar : İni bombardıman etmiş. ” Meteri in MANN AA atılan bombalar iş, eş, SPAM daki 4 mahallerin. 4 & Çikmanna Te an ağ İcin tey lArt kadın ve çocukların Ya Mnaktadıriar. ilk mü. raket odacektir, sebeb oL Evrile, Sileri tayyareler taraır.. | *ülirken Japon harp ge, Mk batlarını bombardı. ar, &; Narkin . Şanghay ve #imenei Beta fer hatlarına Selareti Aynı Nankinden Yi bir o menbadan ğ artmıştır. Ve bir sanatoryom a- lar, ni MN delik deşik olmuş» Ata, Vin Min rey işatetle yy i dirler, hai ür a, Tatından çıkarılan hâ- Maş, d ” a mahfellerinde «e bogni. | hir alevler içinde, tayyare harpleri oluyor Şanghay sokaklarında barikatlar için toprak torbaları hazırlıyan Çinliler Japonyanm Çin maslahatgüzarı Hidakanin vaziyet icab etlirdiği (Otakdirde Naniinden ayrılmasına müsaade etmiştir. Gazeteciler ve sefaret memurları da dahil olduğu halde heien bütün Japoriların buğün Nankinden ayrılarak Şanghaya hareket et. tikleri bildirilmektedir. Nankinde örfi idare dân edilmiştir. Çinlilerin azmi Şanghay 16 (A,A,) — Nankin ve Şanghay Çin garnizonlerinmm O kumandanı © çenera Çangçiguang, Çinin mevcüdiyetinin şimdiki barbe bağlı olduğunu söylemiş ve 100.000 iinin canlarını feda etmeğe razı olduğu. nu da ilâve etmiştir. Japon maliyesinde sıkıntı Tökye 15 (A,A,) — Kabinenin diyet mec, Hsiri fevkalâde olaark toplanmağa O Gsvet etmeğe karar vermesi Üzerine iyi hüber alan mahfiller ordunun, meclisin yalnız yeni tah, sâsat kabul etmesi için dağlı, bilhnasa mem. ieket varidatınm seferber edilmesi ve İktis. di mahfillerin mukavemetini (kırması için toplanmasında rar ettiğini bildirmektedir. ter, “Deniz a'tında bir facia Kozluda bir dalgıç Su içinde havasızlıktan öldü Kozluda deniz altında ender görü- len bir kaza olmuştur, Kozluda bulu- nan Doğan vapurunun çapası denizde takılmış ve bunu kurtarmak İcap emiş- tir, Fakat Kozlunun yegâne dalgıcı hastahanede yatmaktadır. Bu vaziyet karşısında uzun senelerdenberi işten çe- kilen ihtiyar bir dalgıç vazifeye çağı- tılmış, o da dalgıç elbiselerini giyerek suya dalmıştır. Biraz sonra denizden lâzım gelen işaretler alınamamış ve da- ha sonra su yüzündeki kabarcıklar ke- silmişti Derhal koşturulan bir otomobil, has tahanede yatmakta olan muvazzaf dal- gıcı pijamasiyle almış, vaka yerine ge- tiemiştir, Suya giren dalgıç arkadaşının yanı- na koştuğu zaman şu manzara ile kar- şılaşmıştır 2 Dalgıcin sudan çıkarmak İstediği büyük çapa ufki vaziyetini kaybederek devrilmiş, hava hortumunun Üzerine düşmüştür. Biraz ileride de elleriyle başındaki tası kavramış ve O vaziyette kalmış olan zavallı dalgıç Mehmet yat- maktadır. Kazanın vukuu ile Kurtarılma teşeb büsünün yapıldığı zaman arasında ge- çen saatler zavallı dalgıcı havasızlıktan boğmuştur. Arkadaşmın cesedini çıkaran dalgıç bu ölümün çok ıstıraplı ve feci olduğu- nu söyledikten sonra şunları ilâve et- miştir: “.— Eğer arkadaş, dalgıçlık sanatin, de en küçük bir ihmalin en büyük bir tehlike getireceğini düşünüp suya dal madan evvel yanına bıçak almağı unut- masaydı, bu feci âkibetin yüzde doksan önüne geçebilirdi. Tarihi Şeyh İ | hikâye 1189 yılı baharmın güzel bir akşa- er, Haliç gümüşten bir şerit gibi parıl tilar içinde gitikçe incelerek Kâğıtha- neye doğru gidiyor. Et raf bu durgun tabiat içinde ahrevi bir sessizliğe gömülmüş. Eğer civardaki camilerin minarelerirden ibade* vakti- ni haber veren müez-inlerin gür sesle- ri duyulmasa bu manzaranın eski bir şerk tablosundan hiç fark: kalmiyacak. Şeyhülislâm zade Mehmet 'Tahır mol- la, Sütlice camiinden gelen ezan sesini işitince, tatlı bir gevşeklikle yaslandığı sedirden isteksizce kımıldandı, ellerini hafifçe birbirine vurarak dışarıya $es- lendi: z — Abdest suyumu getirsinler, Az sönra gözdelerden Mehpare kadın üç genç kızla molların odasına girdi. Kızlardan biri gümüş bir ibrik, diğeri gümüş ligen taşıycrdu üçüncüsü de ko kulu havlu elinde, sırasını bekliyordu. Molla hazırlığın tamam olduğunu gö rünce, ağıt ağır sedirden indi, cübbesini haydariyesini çıkardı. Kolların: dirsek- lerine kadar sıvadıktar sonra, ince yapı h baygın bakışlı çerkes halavığın dök- tüğü ılık su ile apte: alan molla ar- zuşuz adımlarla büyük sofaya ilerledi. Bu konak yavrusu evin büyüklü, kü- çüklü nütün halk: sıralanmışlar, kendi. sini bekliyorlardı. Tahir molla her gün yatsı namazlarında ev halkıma imamirk yapmakla mükellefti, Eğer bu, sudan bir mecburiyet olsa muhakkak ki, ipe un serecekti, Fakat işin içinde “ba- ba vasiyeti” vardı. Babası Şeyhülislâm Feyzullah efendi ölümüne yakın oğlu» na vasiyette bulunmuştu. Uşaklara, ay» vazlara, kâhyalara, bahçıvan ve seyis- lere her gün yassı namazını kıldıracak, imamlık edecekti, Hem şeyhülislâm za- de olduğu, hem de böyle bir vasiyete bağlı bulunduğu için daha dogrusu mu- hitin dedikodularından . ürktüğünden — çekilmez bir angarya saydığı —i- mamlık vazifesini iyi kötü başarmiya çalışıyordu. Fakat namaz kılması da du a etmeside imamhğı gibi uydurma, gayri sahih idi. Babası oğlunun kendi gibi ilmiye mesleğine intisahını istemiş, onu softa ve yobazların çeşitleri ile meşhur bir medreseye kapattırmıştı, Fakat molla burada, “ tahsili ulüm” yerine günahın her nevinden tadarak vakıt geçirmişti. Derslerden mütemadiyen kaçtığı için bir şey öğrenmiye fırsat bulamamış,fa- kat diğer taraftan tam bir medrese sar» hoşu, yaman bir kabadayı olmuştu. Daha tüysüz bir delikanlı iken kafası na pek uyğun bulduğu bir kaç haylaz arkadaşiyle medrese odalarmda gizlice yaptıkları âlemleri, sonraları dışarıda da tekrarlamiya başlamışlar, Topkapı kırlarında, Kâğıthane çayırlarında şarap küpleri devirerek orta malı kadmlar a- rasımda mestahe bir ömür sürmüşlerdi. İlim bahsinde pek yaya kalmış olan genç molla, sık sık tekrar edilen buğ. lemlerde hayli marifet öğrenmişti, Yü zünün, kenüz terlemiye başliyan ayva tüyü kıllarını ibrişimle aldıktan sonra köçek kılığına bürünerek öyle bir oy- naması, göbek kıvır #ası vardı ki, söy- sine doyulmuyordu. Devrin mutaassıp zihniyetiyle taban tabana zıt olan bu yaşayış tarzı,mollayı maceradan maceraya sürüklemiş, binbir kavğa ve gürültü arasında epey- şirmişti. Henüz otuzuna yaklaşan “ zati muhterem” uzun boyu, güçlü av vetli vücudu ile hovardalar âleminin şöhretli bir siması, ööğüşten döğüşe ko. şan “genç bir mahdumu bikaror,, £ ol- muştu, uzanı| * XŞAM, her zamanki gibi haddini bir hayli aşan şafâbın ağır hoşluğu içinde Tahir molla gözlerini tığı vakit güneş tepeye doğru epey yk selmişti. Biraz taze hava almak ihtiya- cile yatakta şöyle doğrulmak istedi. Fakat ne mümkün.. Kafası omuzlarının üstünde tunç bir gülle kadar ağırlaş. miş gibi Hi, Ağzı kupkuru bir çiriş ça nağından farksızdı. Kanlı gözleri yum- ruk gibi şişmişti, Düşünmiye, hatırlamiya çalıştı, Ne vakit, nasıl yatağa girmişti? Yahut ken- ulislâam zade Matiz molla !/ Molla kollarını dirseklerine kadar disini kimler yatağa yatırmışlardı? Za ten pek bomboş olan kafası bu birbiri arkasma sıralanan istifamlar üzerine büsbütün boşalmış gibi oldu. — Alam sende! l Pencereden, baharm çiçek kokulari ile karışmış güzel havası, âdeta damla ordu. Son bir gayretle yatek , çediklerini ayaklarına geçir- di, cübbesini omuzuna iliştirdi. Dışarı ya seslenerek sandalın hazırlanmasını | emretti, l Tahir molla,bugün içinde coşğun duy | gularım kaynaştığını hissediyordu, Bu güzel bahar sabahında yapacağı deniz gezintisinin zevkine doyum olmiyacaktı Akşamdan birer köşdie sızmış olan üç kafadar “misafirini” yanına alarak beş çifte sandalma atladı, Beş çift kuvvetli kolun asıldığı kü. rekler, bu narin sandalı durğun suların üzerinde bir ok suratiyle sekdiriyordu. Bahariyeye gelince kıyıya yanaştılar. Yemyeşil çayırın güzel bir köşesine yer leştiler, Valıdan getirilen levazımla iş- ret meclisi çabukça hazırlandı. Şarap destileri süratle boşaltıyor, kafalar du- manlandıkça, atalet içinde uyuşmuş gi bi duran Tahir şolla ve arkadaşları ba rekete geliyorlardı. Kâh birbirlerini kovaliyarak şakala- gyorlar, bazan da güreş tutuşarak kuv vetlerini deniyorlartdı. Bu sırada küçük bir çingene gurubu da sökün etti, “Kıpti tayfasında Gülizar nam kadın, kızı Fatma ve bir kaç çalğı- Cı arkadaşiyle” oradan geçiyordu. Mol- la bunları da yanlarına çağırdı. Şimdi meclis hem büyümüş, hem de hayli şenlenmişti. Çalğı ve şarkı sesleri bu tenha muhitte dalga, dalga dağılıyordu. Fatma güzci yüzlü, etrafa şen, ksvrak ve oynak bir çingene kızıydı. Göbek atarken göğsünün titreyişleri Tahir Mollayı büsbütün şaşırtıyor, “de- li divane ediyordu. Artık hepsi coş- muş, curcuna son haddini bulmuştu, Fakat bu rüya âlemi daha fazla devam edemedi. Çayıtın muhafarasına memur olan korucu Omsan bir “cemi gafir,, in çayırları fütursuzca çiğnediklerini gö- rünce yanlarına koştu. Ve: — Burası, eği, Sultana ait bir yer- dir. Çayıra girmek yasaktır. Bunu bil, miyor musunuz? Haydi çabuk toparla- nıp çıkın bakalım, Korucunun bu lâübali ve yarı âmi- rane sözlei, zaten içkisi başına vurmuş olan Mollayı çileden çıkarmaya kâfi geldi, Bir şeyhülislâm zadeye böyle ter biyesizce hitap ne büyük cüretti! Hiddetten boğulur gibi korucuya ba- gırdı: — Ben çayırı da çiğnerim, hem se- nin kafanı ka kırarım! Hatta kendinden beklenmez bir çeviklikle yerinden fırla. yarak korucunun suratına hatırı sayı- lir bir tokat indirdi. Bununla da âsabını teskin edememiş olmalı ki arkadaşlarına döndü: Yazan: Hüseyin sıvadı, abdest olmıya başladı — Alın! deldi. Şu keratayı aşaya.. Bir az da sırtını okşıyalım ki aklı başına gel sin, doğru konuşmayı öğrensin!. Sarboglar, kendilerine yeni bir eğlen» ce çıkmış olmasından memnun, hep bir. den biçare korucunun başına koşuştur lar, siller tokat merhametsizce dövdü. İer. Sultanın baş ağası Hüseyinin yedek. gisi bostancı Hasan, Bahariye sarayı- nın penceresinden korucunun başına gelenleri görmüştü. Hemen fırladı; gü. rültünün koptuğu tarafa koştu, Korucu Osman, başı yarılmış, yüzünden, kafa- sından akan kanlara bulanmış yarı ölü, bir halde çayırların üstüne serilmiş inli, yordu. Bostancı bu manzara karşısında dayanamadı. — Allahtan korkunuz yok mu? diye haykırdı. Bu fakirin suçu, günahı ney. di? Sarhoş herifler.. Molla ve arkadaşları, eğlencelerinin böyle arka erkaya ihlâl edilmesinden büsbütün kudurdular. Bu defa da bos- tancının üstüne üşüştüler. Hasan, Mol ladan yediği okkalı bir tokatla sersemle di, ikinci tokatta yere serildi, Hiddetini yenemiyen Tahir Molla “belinden çıkar, dığı bir şiş ile bostancı Hasanı birkaç yerinden darp ve cerhetti.,, (1) Yerlere serilen bu iki yaralının hüzüs rile eğlenceye devam etmek mümkün olamayacaktı, Fakat Molla yarım kalan zevki yalıda tamamlamayıtlüşündü. Ka, fadarlarını, çingene kızlarile çalgıcılarş yanına alarak yalıya döndü. Akşam ya» prlacak eğlenti hakknda icap eden tali- matı veriikten ve misafirlerile çingene» leri yalıya yerleştirdikten sonra odasına çekildi, derin bir öğle uykusuna daldı, Mollanın sarboşluklarr, Bahariye ça- yırında adam yaralaması, birinci Abdül- hamide kadar aksetti. Padişahı "Şeyhi lislâm İbrahim efendiye hitaben rsdar et iği bir hattıbümayunda "bu hususta tak kikat yapılmasını emrediyor ve "ulema- dan bir zatın çayırlarda içki içip şiş ile adam cerh eylemesi şer'i şerife mugayir bir hareketi nâlâyika olduğundan Tahir Mollanm behemehal tedip olunması mu- rai: hümayunumdur,, diyordu. Bu işin tahkikına memur edilen “ha, vası refia kadısı Mehmet Salih efendi,, mecruhun üç yerinde bıçak ve iki yerin de dahi asayıkebir yarası,, gördüğünü Şevhülislâma bildirdi. Bunun Üzerine Oahir Mollanın Geliboluya sürülmesi" ne “iradei seniye şeref sadir,, oldu. ei "Tahir Molla, ak- Ş şam karanlığında köhne bir çek- tiri de Geliboluya doğru Saray burnun- dan uzaklaşırken, "ulemadan bir zatın çayırlarda içki içip şer'i şerife mugayir harekâta tasaddi,, etmesini hoş görmi, yen padişah, sarayda bir taraftan şarap içiyor, bir taraftan da esir pazrından ge len bir cariye ile halvete çekiliyordu, Hüseyin Rüştü “1) Tarihi Cevdet. Sayfa 104