Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Yazan: Soğomıı.n Tehliryan — Çeviren: 8.Ş. — İktibas ve tercüme hakkı mahfuzdur — dediği | ğe mi, görmek sormuştum. Bana: "Dans dersı alacağız », zaman : — Yahu biz buraya dansetme- Esasen kendisini bana takdim eden arkadaşım Levon Eftyan da ayni hocadan ders alıyordu. Bu suretle salı, cuma ve pazar günleri hep beraber profesörden hususi dans dersi alıyorduk. Bu dersler tam üç ay devam etti., Apelyan'ın bu sözlerini dinlerken az kalsın gülecektim. Her halde bu ço - cuk hâdiseleri şayanı hayret derecede tevil ve tahrif edebiliyordu. Bana: “Dans dersi alacağız,, dediği zaman: “— Yahu biz buraya dansetmeğe mi, yoksa daha mühim işler görmek için mi geldik,, diye sormuştum, Apelyan buna cevaben bana: “— Sen karışma,. Bu dansların İleri- de, mahkemede, sana yardımı olacak - tır. Hele bir defa dans salonunda yere düşüp bayıldın mı, tamamdır...,, de- mişti... Dansla bayılmak arasında ne gibi bir münasebet olduğunu o zaman kestire - memiş, arkadaşımın şaka yaptığını zannetmiştim. Halbuki bir müddet son- ra bu şaka ciddileşti ve beraetimi te - ,min ederek kurtuluş zincirinin bir hal- kasını teşkil etti. Bütün bunlardan sırası geldikçe ikinci kısımda bahsedileceğine göre, gelelim Apelyanın hikâyelerine: Reis sorgularına devam ediyordu: — Konsolosanedeki işiniz haricinde başka bir meşguliyetiniz var mıdır?. Apelyan — Hayır.. — Maznunun bayıldığına şahit oldu- nuz mu?, — Bir gün dansederken birdenbire yere düşüp bayıldı. Beş, on dakika ak- hı başına gelmedi.. Sonra gözlerini aç - tığı zaman derhal kendisini eve götür- memi istedi. — Bu hâdiseden sonra mı doktora gitmeğe karar verdi?. — Evet, ertesi günü sinir mütehassı- &ı doktor Hageye gittiğini söylemişti.. Kendisini muayene etmiş, fakat sonra ne olduğunu bilmiyorum. — Başka zaman ayni şekilde buhran geçirdiğini biliyor musunuz? . — Daha evvel bir kaç defa ayni şe- kilde yere yuvarlandığını kendisi söy lüyordu. Hattâ bir defa da eve döner- ken merdivenlerin üzerinde yere yıkıl- “mış. Bunlarır ben görmedim, kendisi an latryordu. — Baş ağrısından şikâyet ediyor mu idi? — Evet, müthiş bir baş ağrısından mustarip olduğunu ve başında da bir yara bulunduğunu söylüyordu. — Bunları ne zaman söyledi?. — Tam tarihini hatırlayamam, fa - kat her halde ikinci kânunda, yani İans için mi yoksa dana mühim geldik ,, salonunda geçirdiği huhrandan evvel olacak.. — Kendisinde asabilik gibi diğer hastalıklar alâmetleri görmüş mü idi - niz? — Evet çok asabi idi. Herhangi bir itiraz karşısında derhal gücenirdi. Bu- na rafjmen umumiyelte kendisiyle iyi geçiniyorduk. — Mazideki hayatını, eskiden başın- dan geçmiş vakiaları idi?. — Evet, bütün akrabalarını kay'set- tiğini ve kimsesiz kaldığını söylemiş - Ül... — Bunu ne zaman anlattı? — Çok oluyor, günü hatırlayamam.. — Akrabalarını nasıl kaybettiğini, ve müsebbiplerin kimler olduğunu da anlattı mr? — Haylır, yalnız kimsesi olmadığını söyledi.. — Talât Paşanın Berlinde bulundu- ğundan bahsetti mi?, — Hayır... Halbuki Talât Paşanın Hadenhurg sokağında oturduğunu bana haber ve- ren adam bizzat kendisiydi. Şimdi hbüi- yük bir soğuk kanlılrkla mahkemede herşeyi inkâr edebiliyordu. Apelyanın sözlerinin dinleyiciler ü- zerinene gibi bir tesir yaptığını bil - miyorum, Fakat beraet kararına ba: - kılırsa hâkimler ile jüri heyeti üzerine beklenen tesirleri yapmıştı. Bu tesirlerin farkında bulunan A - pelyan saf bir çocuk gibi reisin sualle- rine şu cevapları vermeğe devam edi - yordu: — Maznun, ikametgâhını değiştir - mek niyetinde olduğunu size söylemiş miydi? — Böyle bir şeyden bahsetmemişti.., Yalnız doktorun ha vagazi ışığının ken- disi için zararlı olduğunu söylediğini ileri gürerek sırf bu sebepten dolayı evden çıkacağını ev sahibesine bildir - memi rica etti. — Başka sebep göstermedi mi? — Hayır., — Hardenberg sokağında oda bul - duğunu biliyor mu idiniz? . — Nerede oda tuttuğunu bilmiyor- düm, Esasen bizim evden çıktıktan son ra aramızdaki eski yakın ahbaplık ta kalmamıştı . — Başka dostlarr var mr idi, meselâ Eftyan kendisini ziyaret eder mi 'di? |— Evet, sık sık evimize 'gelir, üçü - müz beraber görüşürdük. — Nakli mekân etmezden evvel hattı hareketinde nazarı dikkati celbe- decek herhangi bir değişiklik gördü- nüz mü?, — Hayır, böyle bir değişiklik gör - size anlatır mı diye medim, — Maznunun bir tabancası bulurdu- ğundan haberiniz var mıydı? — Hayır... — Talât Paşayı öldürmeğe verdiğinden hiç bahsetmedi mi? — Hayır... karar — Talât Paşayı sokakta gördüğânü size anlatmadı mı? — Hayır..; — Aranızda samimi dostluk olduğu na göre, maznunun sizden bir şey sak lamamış olması icap etmez mi? — Hâdiseden sonra ben de şeyleri düşülindüm ve hayret ettim. Fa- kat aramızda siyasetten bahsetma liği- miz için arkadasımı mazur gördüm. — Burada siyasetle uğraşmak me - selesinin mevzuu bahsolmadığını zan- nediyorum. Talât Paşanın Harden-erg sokağında ikamet ettiğini biliyor tnuy- dunuz?, — Hayır., — Maznun sizden ve Eftyandan baş ka Terzibaşyan ile de görüşüyor muy- du?, — Evet.. — Maznunun bu cinayeti işlemeğe nasıl sevkedildiğine —dair bizi hiç bir suüretle tenvir edemez misiniz?. — Hayalimden bile geçmiyen bır şey hakkında ne söyliyebilirim. Müdafaa vekilimin müdahalesi Reis Apelyana sorulacak başka sual bulamayınca, müdafaa vekillerimden doktor Kördon arkadaşımın güya ehem miyetini takdir etmiyerek söylediği sözler hakkında bazı sualler sormak suretiyle evvelce hazırlanmış plânı tat- bika başladı. Avukatımın neler soraca- ğını daha evvelden bilen Apelyan veki- limin bu müdahalesinden canı sıkılmış gibi bir hareket yaptı ve yüzünü, gö - zünü buruşturarak cevap vermeğe baş ladı, (Devamı var) avni 'HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ: İstanbul Ankara Caddesi Posla kuluünü * İstaanbul 214 Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazı işleri telğtonu: 25872 idare, ilân PA : 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye EBcnebi Senelik — 1400 Kr. — 2.700 Kr. G aylık 230 » 1450 » 3 aylık 400 «4 800 », £ aylık 150 « 300 « Sahibi ve Neşrı'ga!'Mâdârü: Hasan Rasim Us k Basıldığı yer (VAKIT ) Matbaası işler Yazanı Ihan Tarus Tanişıyorlardı. Ta eskiden, çok eskiden bir mahalle- de otürmüşlardı. Kadın günün birinde bir genç'adamla sevişmişti. Birkaç-sene ortadan kaybolmuştu. Küçük iken Ali Turgudun kapi aralı- ğında veya Cadde bostanı kıyılarında, oldukça sık olarak, buluşurlardı. Ali Turgud, onün akybolmasını hoş gördü. Madem ki kaybolacaktı, mesele yoktu. Fakat bir gece, saat Üüçten sonra, Beyoğlunun karanlık bir sokağında bir eroin satıcısı ile konuşurken, ÂAli Tur- güd onu gördü, tanıdı. O da Ali Tür- güduü tanıdı, hemen heriften ayrılarak yanına geldi: — Sen misin Ali? dedi.. Kolkola odaya geldiler, Kadın eski- denberi tanıdığı bir yermiş gibi sapka- sını çıkarıp yatağın üsütne attı. Karşı karşıya oturdular. Ali Turguda başın. dan geçenleri - belki ön senelik hikâye - anlatt.. Hele ilk sevdiği erkeğin günleri üstünde çok durdu. Ali Turgud bu kadını dinlemekten hoşlanıyordü. Astl garibi ilk sevidiği er. keği tekrar anlatması için mütemadiyen ona dair sualler soruyordu. Sonra ka- protya seslendi, bir büyük şişe rakı ge- tirtti. Konsolun gözünden kaşar peyni. ri, ekmek çıkardı. İçmeğe başladılar. Kadın diyordu ki: — Onu ilk gördüğüm günü bir tür- lü unutamıyorum Ali; henüz ayrılmıştım. O kadar henüz ki yanım- da, ellerin pantalon ceplerinde, başın öne sarkmış, hâlâ sen yürüyorsun gibi idi. Birdenbire taş merdivenlerden inen bir adam gördüm, Gözlerile bana bakı. yor, beni yiyordu. senden O dakikadan itibaren bir daha onun yanımdan ayrılmadım. Gece onun . bir kolünü yastık yâapmadan üyuyamıyor ve onun küvvetli oynar görmeden yemek yiyemiyordum. Be- nim hayatım bir kapak gibi kapandı ve bana hiçbir şey göstermiedi. Anadolunun ortalarımda bir şehre git- tik. Aylarca mecnunlar gibi seviştik. Onun yanında bir kuru ekmek dilimi ile, bir çanak çorba ile yaşamağa. razı idim, Uzun, yorucu seyahatlere çıkıyor, günlerce dönmiyordu. Ben bu yalnız akşamlar, dağ başında unutulmuş bir kısrak gibi kişnemek, bağırmak, ağla- mak ihtiyacile kıvranıyordum. Damar- larımda bu adam dönüyordu. Kalbimde bu adam vuruyordü ve kafamıtı içinde, bir çivi gihi, bu aldam kımıldıyordu. Vakit vakit hattrıma annem gelmiyor değildi. Yanımızdaki komişuda bir ânne kız vardı. Her gün onları görüyordum. Bu kadının bü kızım üstüne bir kartal gibi titrediğini gördükçe hatırıma an. nem geliyordu. Sonra onların gözünlde alt çenesini | şüpheli bir kadındım. Annesinden mek- tup almayan, annesinden bahsetmiyen bir kadındım. Kocam gece yarılarına kadar mey- hanede içiyordu. Daima iki adamın kö- lunda eve dönüyordu. Bu adamlar bana dik dik bakıyorlardı. Bir gün geldi ki.. Kadın, bir kadeh daha içti, ağzını ipek blüzünün koluna sildi. Gırtlağına Bir gece saat üçten şonrya * ona Beyoğlunun karanlık da raslüdi... ğ « bir şey tıkanmış gibi morarâ ge başladı. — Bir gün geldi ki, © D“u dık. Ormanlarda iş bıtmlâ" dönecek paramız yoktu. kaç gün yemek gonderler kesildi, Erkeğim bir aşçi ile OT Sonra yine o dükkânda £? çihân Bir akşam kavga çıkmış: k E ıçi”’ leri öonu dövmüşler. YÜZÜ kîa l eve geldi. Girtlağına bir bıçak Ğ lardı. Üstüne kapandım. — Seninle beraber ölm seninle. beraber öıe“ğ;îm'k dım. Komşulardan ekme lâzım geliyordu. Aklımda bir w di, yalnız bir şey: istanb“u Ama onunla beraber doı'ü'".e.k(ı 4 yi Her gece, kapımızın önün egçâ; hoşlar nara atarak geçiîorıa rdl-"w' y nin bende gözü vardı, biliy? at İstanbula götürecek parayı bir de bana vermeğe hazırdılar- ek istiy? Giye böl gakti gün dayandım, dişimi sıktimi Gö'îc onuün yarası fenalaşıyordü- açamıyordu. Ölecekti. Bir akşam, sokakta sarhoşl mâ ıl' duyar duymaz baş örtümü çirdim, sokak kapısını usülcü ,.;ıl'*dl n da peti yarak sokağa çıktım. Bir riîd" p etrafımida bir kara halka €V le yi omuzladılar, bir eve Sowrdi:bröifğ ha kadar belki yirmi erkek $ j ; yülşi ” gabi düm., isi Kendimden geçmişim! pirt &v çot okşuyordu. Gözlerimi açtıt!' b'ku kadın, tatlı bir yüzle, başım du: — Nasılsın kızım? W' Doğruldum. Başım demirbggflf g içinde imiş gibi ağrıyordu- Bflkı. bakındım: Bardak, çanak t.'ııed'” Yerlere dökülmüş salatalar- bir rakı kokusu.. — Hepsi gittiler, dedi.. vf) ıaıl ;â 293 208 —— Kara Gölıo duvarı aşarken. o da köşkün arkasında kaybolmuş vö küçük oto. Mobiline atlayarak süratle evine dönmüştü. 203 — Genç kız bütün bunları anlattıktan Bonra, maatine baktı ve ayağa kalkarak' ÜS ĞRzeR “Azizim Valing, şimdi beni evime teşyi et meniz zamanı geldi. Vakit bir hayli geç!,, Salondan geçtikleri zaman. orada, hâlâ bir kaç çift dansediyordu. 204 — Otomobli, Herber Valingin, henüz N Kibar hırsız — Sıvah centılmen Kara Gölgeyken, müteaddit defalar — girdiği evin önünde durdu ve Kate indi. “Ricça ede. rim, dedi, buyurun, biraz oturur bir şeyler alıraınız.,, 295 Lord Valmoöni, koltuğuna gömü'. müş kitap okuyordu. Kızıyla Herbertin içe. MA riye girdiklerini görünce, yerinden kalktı ve genç erkeğe doğru ilerliyerek elini — uzattı. Herber Valing kekeliyerek: 298 — Lord Valmoönd, dedi, hissettiğim şeyleri size nasıl anlatacağımı cidden bilmi. yorum!,, M el f Lord Valmond kızma baktıktâf Ğfı bir katikaha attı ve cevâp V'-“:it DJL nrm, kızımın desti İzdivacın! y5$ j kılacak kadar mâhcup olduğu? nandırmak mi istiyorsunuz 74 b