HABER — Akşam postast L Yazan : Şarlot Prim wm&n tercüme kalb ve his romanı inkü —— Üt h Ür. İhi AAYatımızın en mes- ze L TMsenin ha 05 iÇin en büyük sa. hâberi ol “Ktir olmadan biribiri !çyı Bunu g lan biribirini — Bizin böyle şeyler söylemenize ü- zülüyorum. Bu kızın rahatını bozma. Ki gü , Bün dahâ uzatalım. | manız lâzım. Kend Börüşürgü, " Oya giderek ba- z n M'sün. Na TZaş a ba. S Güzey gmadar Üşünü Saba iki gün m Bin e Oh... Ne iyi... S _""':'s.,. de arkamdan ge- aZi saklıyacaksak | Zörünmemelisin. görmiye çalış- FA ven çirkin ve ay Mzetliğimiz — Canımın istediklerini h duyulmas Vörsun. cak olduktan sonra Dük olmanın, zen- gin olmann faydası ne? — Mesele keyfinizin istediği şev. — Belki de beni deli sayacaksınız. Keylimin istediği çiftliğe giderek bu güzel kızı bir daha görmektir Mi? Daha sana bakar fer şeyi itiraf ediyor. Tünmei, “MA! Ne kada İm —hhwv.h ni nim istediğim bir kız. Çehresinde re söhhat, hayat ve cazibe var... Canım İi terse bu kızla evlenirim de.... Her Mademki mes. ni Giz, Bu günler içinde aZi ç çin evlenmiyeyim İttikbal yok | İşten | k, Yalnız istiyor. — Canımız da'ma meşru ve iyi şey- eai iki mesut insan | T dişma kraliçem! Bana te. ler ist di. — Evet yarın mütlaka oraya gide cek ve bu den geçireceğim. Yarın öğleden €tte râzıyırn. b siz bunu yapamazrsam ölürüm, Oyun iİr gün ge #nuna kadar ha Vakitlerinin bü. k bir ağaçın pöl- ka m. Ben eynamıyorum Kızın garip değil mi? ismi Keyt... Bu ben'n hoşuma giden bir isimdir. Bu sırada Lord Çarnovd yanlarına almişti. Dük konuşmasını kesmişti Maamafih bu saniyeye kadar söyledik leri de Veya'i endişe ve telâşa — düş ye kâfiydi. Veyn zaten kendi vazi veti yüzünden de endişeliydi. Leydi Liüyesle hakikati gizlemek sahtekir. ıktan başka bir şey değ'ldi. Hakikati -Kyl*mekse büsbütün ayrılmak demek Hem ne kadar en cok b ile meşgul gibi görü, un bı,e rfı:ı kitap okuyor Üzrn eti _rnuını anlamı- Olduğun ” itin içinde bir fev. N farketmişti. Fakat *Gümlş gibi görünmek | Kendi kendir $ M çıkarsa Mistez Vi, ©N mağrur — kir $ > olurdu. RÜzel bir izdivaç n Leydi Lilyes, Sir Rey Vibertin ev. Jâtlığiyle evlenebilirdi. Buna kimse bir şey söyliyemezdi. Fakat fakir bir çiftçi SElu ile evlenince kendi sınıfına göre bü vük bir sukuta uğramış olurdu. Şimdi- lik genç kıza bir şey söylemesine imkân nf aklıma bile epslord hatır. aç M Yemeği için vi Ridince V OYnamak tuk eyn, Dükün bir teklifini kabul | mesut bir vakit geçirmeyi şart koşmuş- tu. Bu iki günd v biri geçmiş. biri kal. eg rarını vefmesi lâzım geliyordu. Lökii atamıyordu. det içinde yüzer muç; dedi. Sebebini bir | bu arada Key z Kücücük he bu kadar gü- K Sin tesiri altırda VUZ ererdi. ayordu. Fakat annesi kızın İlet ; “fuyordu. Biraz son- çok gürel olasafını vaktiyl emusirrane hir surette iddia #dip dururdu. K ni felâket ve sukuttan kurtarmal çiftçi kızı, genrç ine inanacak, bel. i. Keyfim ye :'Nh:d ğımız çiltlikteki İ 2 hazap etti. Sizi Y:n::ı;m hiç bir yerin. , :un yarısı ka, emiştir. Bana ""'—muz? Yl,iıü üz şu Na *la bir münasebeti. lâketle — neticeleneceği Veyn Dükün izdivaç hakkındaki sözleri sun, Dük ile hemşiresi buluşmamakydı, Hemen oturarak, kız kardeşine şu mektubu yarzdı: Holvudda Medo çiftliğinde Vis Keyt Freyzer'e: Sevgili kardeşim; Kinsklif şatosunda misafir bulunu. k siz! gö. ce :_" Sezle söylenmişti Myorsun ttte kaldı: Z Vibert? dedi. İT tavır takındı. *Dündenberi çok | . Hatırlı bi b yorum. Sömdil'k araya geler remiyeceğim. Babama, anneme, Dos. fozt'a selâmlarımı bildir. Yarın öğle. den sonra Kinrk'if'e gelir m'sin? Koru. lağun sonunda, Kincaris ok diye anılan ha B Leydi nij bir meşe ağacı var, Orada saat üçte se. ç Lilyesin biz bar. Mti Mi niıy. Rirdiğimiz zaman İ Genç yadan başka bir Bideççi? Diyanaya ben, *k ve kendisini gö Ni hemşireciğim. Seni seven kardeşin Veyn Freyzer Vibert n. mektubu gönderdikten sonra kendi kendine: »- Mutlaka gelir. Kardeşimi felâket, dedi. (Devamı var) dünyanın ten kurtarabileceği bu asllza. ( Böreceğim. Bu öyl " m e y.m“n" $iftlikte gö İ . p :;ı;u"'y' salışarak: “Gint nereden bili. İngilterede mız. Niçin | yapamiya. | Tam be | cazım | saklı güzelliği bir daha gör- sonra | gt görmüyordu. Leydi Lilyesi iki gün için | mıştı. Yirmi dört saat içinde kati ka- | ki de onu tevecekti. Bu münasebetin fe | hakkaktı. ne katiyen inanmıyordu. Ne olursa ol | ni bekliyeceğim. Sana bazı mühim şey- | im icap ediyor. Mutlzka | Tonto :z:ı sene evvei buglün üthiş bir deniz harbi Yedi Türk kâdırgasının esir edilmesi ile neticelendi Fakat asıl maksat bu değildi Bu derden naaıl intikam mMizal v Düşman, Tü m ürk donammaszının düğüna kanaat gelir den bilcüm ede de Sntma fırsat bekleni: 30 kadırga ile | Misirdan erzak ve akliya — gemilerini nek üzere İzkenderiy ona ön kıta kadırga, nakliye gemil. kle Meyis llmanma gekdiler, Mehmat paşa, Mayis adasına gekr levazım getirecek olan mubalaza ot Ş olduj Karaman sahillerinde kal, | Sinan kumandasındaki on ga da nakliye gen bi alarak İstanbul yol an bumu bulunmaz tür fırsat telâkki ederek barekete geçti. Siciiya amirali Ottav | yo Diragon oa Iki gali ile Türk ticaret ge. milerini zaptetmek üzere denize çıktı. Ami. ral, Sakız ile Sisam araaında dolaşıyor, Türk filosunu bekliyordu. Ottavyo, ani hücum tertibatmı — almıştı. 'Türk gemicileri, beklenmiyen hücum kazşı. anda kendilerini toplayarak — düş. mans müukabele ettiler, Fakat, gemilerde bu Tanan hristiyan kürekçiler, harp esnasında mütemadiyen müşkülât — çıkarmaktaydılar. Bu forsa tadir edilen kürekçiler, esasen da. imiâ bir fırsat beklerler, harpte — mümkün olduğu kadar müşkülAt çıkarırlardı. Türk gemllerinde bulusan sipahilerla bir Kasmı Barp başladıktan sonra gemilere beş. tan kara ederek sahile çıktılar. —Foraalara kimse aldırmamıştı. Gemide — mürettebatın kalmadığını gören foraalar, bep birden & yaklanarak Siciiyalılara iltihak — etliler. Bu asmnada yedi Kadırga, düşman eline geçmiş. Ü. Rados beyi Sinan, kadırgasından çıkmı. yor, mütemadiyen Giğerlerimi teşvikte de. vam ederek yarışıyordu. Fakat şipahder bir | defa gemilerini baştan kara etmişlerdi. On lardan yardım getmeğe imkân olmadığı gi. bi diğerlerini de şaşırimışlardı. Sinan bey, sönuna kadar mücadelede de. vam etii. Neticede Piyale paşanın oğlu ile beraber esir düştüler. 16)8 yılı 12 ağustos günü 324 sene evval bugün vuku bulan bu deniz muharebesi yodi Türk kadırgasının esir edilmesi ve 1000 den | fasla hristiyan forsasının — kurtayılması ile Bsöna ardi. Ottavyo Türk nakliye gemilerini yükleri ile beraber ek istiyordu. Fa. kat buna muvaffak olaumadı. Çünkü nak gemileri arkadan Üç kadırganın muhafaza, sında gelmekteydiler. Harp başlayınca bü. tün yüklü gemiler Radosa kaçırdarak hria. tiyan etine düşürükcedi. Bu mağlübiyette hristiyan foratlara ehem miyet verilmemenin büyük rolü vardı. Vak' ayı anlatai taribçi KAtip Çelebi formalar 1. çin şöyle der: “Dery karakolsuz bir bö. | Mik gemi gitmak caiz değildir ve gemilerin | kürekçilerini yalaız forsalardan tartip et. | ldir. Forsalar buna — bonzer TERZİHANESi Sahibi: İhsan Yavuz Sezen Şık giyinenlerin terzisidir Eo caz'p madaller, mevsimlik metib ve şık kumaşlar. İstanbul Yeni Postahane karşışındı amcanın Kunduraları bakmayın! —— Geçen kısımların hülâsası — | Merhum Tahir paşanın haremi Alle mem, mmodern bir sosyete küd nıdir. Görümcesi Fahri KANINUSA, k Rüküş kı. şından son- yirmi dört taşralı bir zenginin arısıydı. Blli $ nmeye kalktı ve ara aşalar olu. r hecenin içine bir nalar sokarak: * dedi. Yemekten kalktık. Kahveler geldi.. Sir aralık ev sahibesi Azsonra dişarıya / çıktı. etçi kız, usulcacık elime küçük bir tezkere iliştirdi. Aliye Ha - zımdandı: “Allah rızasi için alın bunları götü - rün, Dehşetli sinirleniyorum.. bayılacağım.,, Hemen bir yalan uydurdum: — Aliye Hanım rabatsızmış. Müt - r Fazla oturup onu rahatsız etmiyelim. — Pekâlâ! -dediler. Cevdetle ben hemen çıktık. Sokak kapısı kapanır kapanmaz, A- liye Hatum derhal görümcesine hücum eti Şimdi — Fahriye! Çıldırdın mr sen?, — Deliliğim akıllı geçinen bir çok insanlarınkinden fazla değil. — Ne diye bu zıpçıktı ile evleniyor - sun?, — Ne yapayım? İsrarla beni isedi.. imkân kalmadı... sa hayır, buna hayır! İnsan red ede ede yoruluyor... — E, sence bu adam, ne diye senin- le bu kadar izdivaç etmek istiyor? — Hoşuna gidiyormuşum.. Aliye Hanım fena halde kızmış. — Bu herit jigolonun biri. Düşin celesimi yüzüne haykırmamak için ken dimi zor zaptettim. — İsabet! Kabalık etmiş olurdı — Beş parası yok., Sen zenig Maksadı senin paranı elde etmek oldu- | ğunu anlamıyacak değilsin ya.. Fahriye, sakin sakin — görümcesini süzü uş. — Zannetmem. Beni seviyor. — Kaç yaşında olduğunu unutuyor - sun galiba? — Yaşıdız, Aliyeciğim.. — Öyle amma, ben başka. Hiç ken- dimi bırakmadım.. Dalma itina ettim. O sayede pek genç görünüyorum.. Kimse beni kırkımdan fazla tahmin miyor. Buna rağmet. yirmi yaş kenlii den küçük bir zıpçıktr İle evlenmek ak- İrmdan geçmez. — Yirmi değil, yitmi yedi.. »— Daha iyi ya... Annesi yerinde bir kadını bir delikanlırın kart diye seve - Bini tasavvur edebilir misin?. — Ne bileyim ben? Taşrada, köyler- de, çi İnsan'ları pek bilmiyorum. Fakat işittiğime göre Mirsirli prensesler arasında benim tar- zımda olanlar varmış.. deli olma.. Vallahi avın... aşta bir kadın, önüne ilk çıkan r jigoloya böyle âşık o — Hiç coşkun âşık değilim.. Kendi. Sevmesem tabil ev - lerde yaşıyorum. sine de söyled'm. yardı vardı, | lenmem. Fakat benimkisi sakin — bir his., Aliye boğuluyor gibi oluyormuş. E- line bir gazete alıp yelpazelenerekt — Aşık değilsen ne diye evleniyor - | Suz — Dulluk hayatı pek sıkıcı. değişik- Bik istiyorum. — Mutlak evlenmek di yaşında birini seç.. — Benim yaşımdakiler bana talip ol- yorsan ken- madı ki Fahriye bir kahkaha atmış. Aliye Hanım büs! in öfkelenerek: — Gülme Allah aşkına.. Sen mulak- kak sapıttın. Felâket! Ve, ev sabibesi, artık kendini tapt - edemiyerek ağlamağa başlamış. — (| yaşta ağlamak ne facia! Gözleri dört saat şiş kalacak, yüzü bozularak yirmi Fahriye, lâkayt tavriyle oturmuş, dalgen dalgın mubhatabına kıyormuş. Aliye —gözlerinin rim borzmamak için dikkatle kirpiklerini si- lerek! — Betbaht olacaksın.. — Zannetmem.. Her şeyi düşündük, karşısında ba- ni taşındık. Cevdet benimle mesut olabi- lir. Kimsesi lacak.: Zaten hangi birimiz ötekinden k.. Bana dört elle sarı « ayrılmak istese karşı taraf hürriyeti verecek. Buna da karar verdik. Aliye Hanım, zehirli bir ok savur - mak İ — Ayda kaç para vermeni temin et. “? — Beş yüz lira verecektim amım is- temiyor.. Hattâ bu teklifim onu fena hakle kızdırdı. Kendisine lâzım clan parayı kazanacağına emin olduğunu söledi. Aliye Hanm dişlerini sıka sıka: annettiğimden de ku hriye, masum bakışla: paşanın haremini süzerek: — Karfdeşim! Sen bekâr din. Çünkü Jâf aramızda pek perhiz eden cinelerden değilsin. narmıs. iyle, Tahir kalabilir- iye hanım kıpkırmızı B l başkası söylemiş olsa tahkir Yâkki riyeni: ykum var, yatacağım. Yearım gene konüşürüz! - diyerek lâfı kesti Ert gün Fahriye erkenden & Ga fırlamış, nikâh müsmelesini takip ettiriyormuş. Hafta geçmeden evlendi. hate çıktılar. er görüşünde: ler. Ondan sonra da sey Aliye hanım bet — Vallahi bülâhi bu iş bir sene sür- mez. Hatta altı aya varmaz ayrılacak. lardır. Bak, gi ünüz! - diyordu. O sıralarda beri de seyahate çıktım. İki sene müddetle İstarbula dönmedim, Avdetimde bir #hbabın ziyafetinde Ali- tladım. Bu evde bütün wvardı. Yani gazeteler. men şabıslar. Çünkü ev sahibesi fevkalâde caka meraklısı bir ha nımkdı. Aliye hanıma yaklaşarak Fahriyeyi — E... mahut izdivaç ne netice ver« di? 'Tahir paşanın hanımı birar düt ederek? — Mükemmel devam ediyor! — Sir:e hani sürmezdi? Demek bile, mediniz? tered. — Ben gene sözümde sebat ediyo- rum. Bu, kanunu beşere uymıyan bir iş. — Fahriye mesut mu? — İkisi de şimdilik bahtiyar. Habe« z var mı, Fahriye meşhur şahıslar. dan oldü. Gülerek sordum — Ne demek istiyorsunuz? — Anlaranız.. Bakın: Kenlisi de burada İşte... — Burada mı? — Hayret içindeydim. Sofrada yak. Gözleri: dört bir tarafı sü: caka meraklısı ev sahibesinin t meş bir mimarla evlenen taşralı bir tüc. car karısını davet edeceğini hiç ummaz, dım. — Aliye hanım fikrimi anlamış ola- Cak ki, act bir tebessilmle : — İşte ev sahibinin solunda oturu- (Arkası yarın) Nakleden: Hatice Süreyya