AU A FN L AA A ğ Yazan : Şaı tot Prim tercüme kalb ve his romanı vi - '/:ı, hi Kı ZN Yüzür “—'ıım 3yeyi dikk; V*, Stleri yaş Keya çet "ivııv Ü Lüyes dedi, ne baktı, Leydi Lil, At ve sikünetle din- Ha doluydu. Gözlerinizde mh N kadar Müessir h Tüğişn d e Z ir hikâye duy a kendimi na ye düy Sıl zaptedebi- yakasını x bir ibtilâ daha dört Bakılırsa bu armak icap ederdi. i kadar yerlisi bulu. !vreıu. hâyatı geleli Hi:xi e *îllnı & Ğ ı “nüt- v q“ Üt Üşünemiyordu. Man gözünü o ki “Yordu ki ne ilerisi: “_: İmkân vardı. .:ımh iden çok - mem- . Va tita daha kalması. €yn bu teklifle karşı- ; kendisi. du;î:_dtdılauş hissine ee" b h::ıusevm.n hara- ni, ne de neye mal Üöşünemiyı “v Vat Ol;:ıdu Yal Leydi öyle bir vaziyette lyarMI iş görebildi- AYAi yor. ızla karşılaşma Uğraşıyordu. Onu VEYa gi üryı SSİNİ işittikteri sonra a başlıyor, imi, d zamanı ge- Yotdu; .ch""'“" ge$tiğini “m ü 9ç kizim çiçekleri TNİŞti. En nadir ve Çeye ( için sabahle ım'“_ " "WY! başladı. Sabah tabağı için Fakat berakıldığınır © BÜnü demeti an- Ü. demeti eline Sındı. Akşama Bitmişti. Orada la Meşgul bul- iye başladılar. _'m'di' Siçekle seci. TÜ diye sordu. ""“' kişiden on t€tcih eder, On Ti mamıı ya! Ngi İyi bir ölçü H ğ | Seviyorsunuz, 1lifsiz olmuş Medikleri şeyle- 'Orlardı. Genç » Yiri , vi m:) kişiden biri ol- hç 5 Ya leylâğı sev- ; 5 de öyle değil... Severim. Bundan 'b.h tabağı içinde * : il gayet güzel AMan demeti ki- an Veyn'. inde ,f'*"s Mühendis, tğtn; ç Dir kırmızılı- . Kalbi şid- ü A7 önüne bak- k”""vhakun biz B€çen bahisler " oluyordu b'“cı b bu kibar kızı için İ '"q &ı âlemdi, Bu Slem hıı. ü Malümat istiyordu. 4 Beçirdiği vaktin | | | resine hiç pek uzun olduğunun farkına varamıyor du. Eğer birisi, bunu kendisine ihtar etseydi, hiç şüphesiz mağrurane bir hayret düyacaktı. Bir sabah mutadından ezken kalka- rak bahçeye indi. Veyn bir köşede, İn- gülizlerin adına “iptilâ çiçekle dik- leri çiçeklerin bulunduğu tarafta oturu- yordu ve şehre doğru bakıyordu, Bu çehrede asıl doğmuş adamlara mahi bir cazibe ve incelik vardı. Kendi ken- dine : — Kibar bir adamın çehresi kendisi- ni nasıl da belli ediyor! Bu çehre ile çiftçi çocuklarının yüzleri arasında ne büyük fark var. Veyn'in çehresindeki mana, genç kı- zı, bahçenin o tarafına doğru yürümek- ten menetti. Yüzünün kızar kalbinin attığını duydu. Hemen odasına çıkarak kapandı. O sabah tabağında bulduğu demet, şairlerin “muhabbet zambağı,, adını verdikleri çiçeklerden ibaretti. Leydi Lilyes babasiyle kütüphane odasında oturuyor ve düşünüyordu. Bir aralık: — Baba, dedi. Mister Vibett'in çeh- İkkat ettiniz mi? Ne kaklar güzel ve asil bir çehresi var değil mi? — Evet kızım, dikkat ettim. Bu çeh- re güzellikten başka büyük bir meziyet sahibi olduğunu da anlatıyor. Ancak bü- yük atilen nesillerinde böyle bir çehre- ye tesadüf etmek mümkündür. Vibertler iyi bir ailedir, fakat fazla bir müstesnalığı yoktur. Masmafih bu nç Sir Rey Vibert'in oğlu değil, ev- ğL Bunu da hatırlamak lâzım, — Evet... Fakat herhalde Vibert a- ilesine mensup — olacak. Belki de Sir Rev'in yeğenidir. Alle gemi Vihert.. Ba- ba,; Bu genç her vakit görüştüğümüz er- keklerden daha çok başka.... — Kızım, muhakkak ki bu genç bir dahidir. Şüphe yok ki bu genci diğer erkeklerden üstün gösteren hassa da bu dür. Ben birçok erkek gördüm. Fakat böylesini asla... Kendisinde bir iş ada- mının keskin zekâsiyle bir şair ruhu var. Ne kadar dikkate değer bir halita! Bir gün gelecek, her kes bu gence hür- met gösterecek, herkes kendisinden bah sedecek.. Bunda zerre kadar şüphem yok... — Ciddi mi söylüyorsun baba? — Buna katiyen eminim kızım ... Leydi Lilyes'in düşüncesini derinleş- tirmesi ası İbu konuşmadan sonra oldu. Bir gündü. Leydi Lilyes — Veyinle nehir kenarında buluşmuşlardı. Veyn köprü yerini yen!den tetkik etmiye git. mişti. Şatoya dönerken yolu üstünde Lüyesle karşılaştı. Ve Veyn kendi kendi ne: — Tali benim düşmanım.. Her gün biraz daha uçuruma gitmem için bütün vasıtalarını kullanıyor, Artık beni bu uçurumdan kimse kurtaramaz. Belki de dürup kızla konuşmıyacak. tı. — Fakat o, kendisini görünce kızar. dı, sıkılarak önüne baktı. Veyn'in için- den gelen bir ses: — Bu kız sana tamamiyle lâkayt ol- saydı, böyle, seni görünce kızarmaz ve önüne bakmazdı, dedi... Biraz konuştular .Sonra dönüp genç kızla beraber, nehre doğru gitmek Veyn'e tabil bir şey gibi göründü. Yan- yana yürüyorlardı. Yüzünü göndükçe, sesini işittikçe, saadetinden — kendisini kaybetmek derecesine geliyordu. Genç kız, güzel nehre, güneşe ve kır çiçekle- (Devamı var) at 416 sene evvel bugün Belgrad Türk toplarının ateşi allında kaldı, şiddetli hülcumlardan sonra Kolayca zaptedildi Veziriazem « irl puşa, Belgradı abloka 1. | gin bir aydır uğraşıyordu.1321 yılı 3 ağustos günü, 416 sene evvel bugün, ablokaya pa. dişah Süleyman da ordunun geri kalan Kış mal Yle yetişti. Şimdi, Belgradı zaptetmek - gin hiçbir endigeye Güşmeden harekâta geçe bilirlerdi. Yalnız burada aylarca — mücadele etmeden kolayca zapt yoluna gitmek lâzım. gı, Bunun için de düşmanın vaziyetini keşfe. deceki li Süleyman: — Bana bir esirn getirin.. Birkaç gün için, de ele geçirilmiş olsun.. Onunla konuştuktan sonra kücum edelim, dedi. Birkaç Yeniçeri bu emri alır — nimaz bir gece ileri atıldılar, Sabaha — kargı düşman nöbetçi neferi ile beraber geliyorlurdı.. Pu. dişah — bü neferden — düşmanın — bütün kuvvetin! anladı. Hangi kıtalarda zayıf bu Yunduklarını tesbit etti. Ondan sonra Bava ve Tuna ne n birleştikleri noktadan hücuma geçme emrini verdi. Adakaleye yer. leşi toplar bu noktada gedik — açmak n ateşe başladı. Mahsurların — topları yoktı. Bu — yüzden | Türk — topları, (öp ateşinden umulduğundan ere teslim edilmişti. Bu | bede düşman tarafımda Bulgarlar da | bulunuyordu. Türk toplarınım bamtardımanı karşısında Rulgarlar tutunamadılar ve şehir tatihkâmlarını bırakarak kalelere doğru kac. çişı Hammer — söyle * müavenet askerleri kaleye girmet üzere şehir iİstihkâmlarından çekildiler; Ku. mandan Biasgüz, Yanus Botyus, Jan Mar, key bu, aylıkla tutulmuş korkakların — kale müdafaasını da ihlâ! edecekleri undişesiyi. içeri girmelerine mümanaat ottilerse de ni. hayet muvafakat gösterdiler... Düşman arasında panik ve korku haşla. miş olmasına rağmen kalelerin metaneti yü zünden bir türtü zaptedilemiyordu. — Yirmi hilcum yapılmız. hepet — muvaffakiyetsizlik'e | neticelenmiştir. Süleyman bir gün: — En büyük kale işantaşı kalesinin tına lâğım koyunuz.. Ondan sonra hücüm edilecek emrini verdi. | Bu kale hakikaten en mühiz kaleydi. LA, ğımla uçurulduktan sonra diğer — kalelerin hiçbir aheramiyeti kalmazdı. Düşman, Süleymanm azmettiği işi bitire. teğine kaniydi. Fakat huştanan harp bitiri. lemlyor, teşvikçiler, durmadan harbe devam edilmesi lüzumunda 1sTar ederek halkm di. Nİ hislerinden iatifade ediyorlardı. Bununla beraber kumandanlardan Fransuya 88 He. dervar ile ValAntin 'Turükun başlarına gele. cek ükibeti yakmdan gürmeleri, harbi Yazla devam ettirmedi. Ağustosun sonlarına doğ. rü serbastçe garf çekilmelerine müsamde e. Gilmek şartile testim oldular. Bu harpte ele geçirilen Bulgazların hepsi İstanbula getirilerek yerleştirildiler. İstan bulun Belgrad köyü bu hârbin bir hatırası. dır. Süleyman Belgrada Bali beyi üç bin ye. Riçeri de kumandan bıraktı. Yıkılan kalele. rin tamiri için de üç bin Ulah çalıştırılmağa başlamıştı. Belgrad fethinin ehemmiyeli çok büyüktü 'Türk ordusuna karşı mukavemetin devamı. nt yazan ecnebi tarihler şöyle diyorlar: “Sul tan Süleymanın ezlâfı tarafından vaki olan taarruzlara dalma mükvemet — etiniş olan Hu hristiyanlık mevkii mühimmini — Macar rücsası kemal! şecaatle müdafaada devam ettiler.., Bu tarihler, şebrin alınmasını da şöyle kay dederler: “Bir avuç kahraman Bolgrad mü. dafli, toslim olmaktanaa duvarları — nltında gömülmeğe razıydılar, Lâkin Iki! kumanda, nn hiyaneti ve Sırplıların din! husumetleri Yüzünden teslim olmak mecburiyetinde kal. Aılar, Kenebi tarfhin bu aatırları nekadar açık bir düşmanlıkla yazdığını tebarüz ettirmez Sçin bu iki misal kâfidir. Tonten amca ve hasta bakıcı | ri bü Heder olmuş bir ömür ır, Hayri! İmgânt yok. Tek. k memnun etti. Beni sev. | diğini söylüyorsun... Benim de sana kargı büyük bir samimiyetim 'Tercih etmek lâzımgelse, emin ol ki seni herkese tercih ederim. Fakat bu. ı nu yapmağa hakkım yok. | Refia bu sözleri söylerken tobes. süm etmeye çabalryordu. Hayri usul- | cacık elini aldı ve ısrarla: — Neden hakkınız olmuyormuş? O. tuz iki yaşındasımız. Yenidi hayatı. nızı yapmak hakkmız değil mi? Genç kadm, ciddiyetle: — Hayır! , dedi. . Her şeyden ev. vel vazifem var, Büyütmeğe mecbur olduğum iki tane kızım... Babaları on- ları düşğünmeden kaçıp gitti. Ben şim. di, hem anne, hem ababa vazifesini yapmak mecburiyetindeyim. Delikanlı, isyanla: — Ama, canım! Kızlarınızdan âay. rılmak meselesi yok ki... Ben de otla. üyütmek üzere size yardım ede. var. rim. Refla bir türlü razı olmuyordu. Gü. zel gözlerin! ıslatan gözy: men, o, kat'i kararını vermişti: İki sene e ocası, en samimi ar. kadaşiyle kaçmıştı. Boşandılar, Bü ay. bunu yaparak çocukla- i kurtarmak istiyordu. yordu. F rın hayatım sukutu hayali. Çünkü birkaç sene çok Jardı. Kocası sevimli Birer sene fasılayla | Neclâ ve O, güzel bir £ ne düşmüş bir delikanlıyı iki tane çocukları olmu: Muallâ. Şimdi bütün aşkını onları şımartıyor, bağrımna basıyor, sıhhatli ve neşeli büyütmeğe gayret e- diyordu. Hayri, Refiayı gençliğindenberi se. verdi. Daha kızken ona - talip olmak istemiş, lâkin Refiunm o çapkın ve Bü. zel delikanlıyı tercih ettiğini görünce ses çıkarmamıştı. Şimdi bu büyük fe. lâket genç kadınt dnrbt!r— kendi teklifini kal ı rak onu almıya talip olmuştu. 'Tereddüdün sebebini anlıyamıyor- du. Onu kandırmak için ne _vapmak_li: zımsa yaptı. Fakat bir türlü muvaf. fak olamadı. Refia: — Hayri! Benim sana hürmetim goktur! . dedi, . Fakat ne yapalım? Benim kararım kat'i! Arkadaşlığımı kabul edersen onu senden esirgemem. Memnuniyetle veririm. © esnada, odadan içeriyo iki küçük kız girdi. Anneleri onları bağrına bas- tı. otlara vermiş; . & * Seneler geçti, Refianm bütün ahbapları onun yaplığı bu fedakârlığı takdir ediyor. lardı. Kızlarına kendini genç yaşında vakfedişi, doğrusu, şayanı hürmet bir haldi. Kızlar büyüyüp de on altı, on ye. di yaşma geldikleri zaman herkes on. ları üç kardeş zannetmeye başladı. Ka dıncağız yaptığı fedakârlıktan dolayi hafif bir hlizüin hissediyordu. Lüâkin buna rağmen kızlarına karşı duyduğu muhabbet yalnızlığının acısını gideri- yordu. Gün geçtikçe Refia kızlarının ken. dinden uzaklaştığını görmeye başladı. Her ikisi de babaları gibi istiklâl sevi. Yyorlar. Filhakika annelerine karşı mu. habbetleri vardı; fakat 0 muhabbet yapacakları işe engel olmaması u:ıi: bec; En ufak bir azara taha: lardı. Refia da onları =ımn*lv—ı ı artık hiç sözleri geçmiyordu. Mü, Tiydi. Neclâ yirmi yaşına basınca annt: ne, evlenmek üzere olduğunu haber verdi. Yarım yırtık türkçe konuşan esmer . hayır, zeytun? renkli bir deli- kanlıyı prezanta etti. Anne, tahkikatta bulundu. Çok fo. na netice aldı. Kızına nasihat çtmek istediyse de söz dinletmek kabil olma. dı. Babasma haber vereceğini söyl ği zaman, Noclâ, küçük bir çanta ala. rak evden kaçtı, gitti. Zavallr kadım, bu sarsemtinm tesi- rile, bir an, intiharr bile düşil kat Muallâyı muhafaza etmek kaygu. siyle yaşamıya karar verdi. ©O da ablasıma hak veriyordu ve an, nesine hitaben: — İnsan yirmisine bastıktan sonra Hmaed:n nasihat dinliyemez! - felse. Muallâ, aşk yüzünden bir - delilik yapacak cinslerden değildi. Çünkü his siz Boğuk ve menfaatperest bir kizdı. Bir gün babasmı ziyarete gittiği za- man onuün yarında kalmayı torcih ct. ti. Çünküü Hayri beyefendi zenginleş. miş, büyük bir mevki tutuyotdu. Bir. likte kaçtığı kadım da ölmüştü, Yak nızdı. Kızını yanına almaktan mem- nun oldu. Nöclânın firarmdan, Muallânın iha- netinden sonra zavallı kadın, adetâ bey minden vurulmı döndü. an bir hastalıkatn sonra kendine geldi. Fa. kat aklı sarsılmıştı. deli olduğunu, fakat zarar vermiyece. ğini söyliyerek serbest bıraktılar. 45 yaşında, adetâ bımak bir kocakarı ha. lini almıştı. Sokaklarda dolaşıyor, an.. nelerinin yanında gezen kızlar görürse hemen yaklaşıyor: — Kızlarınızı pek mi seviyorsunuz, Hanım ? - diye soruyordu. — Tabil değil mi? — Nafile,.. Sevmeyin: Göreceksiniz, bakm. Yirmisine bastığı zaman size ne acılar çektirecek... Tercüme eden: (Hatice hhrtj'l") Doktorlar, onun Şeker Müsabakamız Şeker müsabakamız bitti okuyu « cularımız, kopunları idarehanemize göndererek yerine numara almalıdır. lar, Idarehanemiz: Ankara caddesinde VAKIT yur, Lisan derslerimizin ETETİLDEREEEDELEESELEEZEEDUKTUĞU geçimiş formaları ğ Gazetemizde neşmdîleıı Kisan derslerinin geçmiş formalarının B iki kuruşa idarehanemizden te- E darik edılebıleeei'ı yazılmıştı- Bazı okuyucuların, birkaç gün evvelki formaları istemelerinden işin yanlış anlaşıldığı neticesine yardık. Uzun zamandanberi de- vam eden - ilânlarımızda bu gibi formaların iki kuruş mukabilin. de ancak gazetemize abone ola- caklara verileceği — yazılmıştı. Keyfiyeti bir daha tavzihe lü.