Z 4 Ka a ğı 'ı'_s_ £ $ 5 ç -— Z PD A AAA a e Fıği F7 b H he g ) ! urlıp . M W#lltrin :lr*“- mehu;f:m'“ Tülüların, V| fanat sü N, yıldızlı gece- Sİş Tdiü » y d Yoruld Ş Daler... İt iki bi um Şöyle bir deniz Y — ü içsek.. Bir de ye- t Sekiliriz. * Bidelim>, n ekler M leri e ÜF " İşlerin tekâsüf et “Sela Galatada kıs- mı,! sahil lokantacık- “Yelerde oturanlar ile bir tek etacak bü- SUk5 l t ha k Ah"hy. lllrımzı Çatacaksınız: Ptin ha, Şimdi : : imdi de Gala- L , köhne vapur- Ükma :'-Eîhıhaşı büfelerini hl“h— - dıyecekıîniz. Katoy Müdafaa etmiyorum. h%::di' ukyî:“ıı bü[eler cidden v ş o K * * k:l İdiler_ devrin bir ihti- Ür, verleri r e_rıne ne konul- Vutkdylerine, Be- h Ş Ta, Adilara Ka- aa Med : uh“::f “öneden | v Yt avuç dolü- Nitüz N Slarak bir E€çer ayak velde * Üly, $e Ezne 'h“*iqm.ı;*de bu nr;uny Yemek istiyor Ka Süyeş p Müzü yerine geti Stanbul bir deniz erec;: î'lng' katlanacak- İlâtsızlığimı- lly:ırmnu:_ Elbette £ Fi (- | z Tİnde, V. Hiçitkim AyıyADA şehrinde ve üwcam liyam şehirlerinde 0 İııt* Cit a ÜNT Ü (döirla Kadtar ,“y. y Üşteriler bura- Teder, h . YE AA AMAYA alir aö | b alır, e Vöyle k ilik Namına fena’gîî Pitoreski- | Klokne, ve » Fanayicileri iş- N eVlet şirketine M[]îhlh dir, Bue::n bir muhtı. îeı hEm uhtıra hem (N tor Şahta *Ws Chronicle) f'tn burlar belki pek eei (l Ağir İstanbulun en işlek caddelerinden birisi olan Ebussuud caddesinde böyle bir manzarayla karşılaşmak insanı şüa- İstanbul konuşuyor ! Ebüssuut caddesinde Sinekler için Yahudi çocuklarının icadı bir “iğneli fıçı,, var ! Şu insanilığın ne garip halleri var - dır: Meselâ, 7 saat uzakta, 70 manalle ötedeki semtlere gider, dert ararız da, burnumuzun dibindeki münasebetsiz. likleri gidip görmek hatırımıza gel - mez |. Büu sütunlara mevzu bulmak için, aylardır İstanbulun dört bucağını İbla- şıp durduğum halde, matbaaya iki bu. cuk dakikalık bir mesafede olan Ebüs - Suut Cadkiesini gezmek hi çtc hatırıma gelmiyordu. Nihayet geçen gün; bizim gazetenin ciltçisi Zarenin yanında çalı- şan küçük çırak elinde bir pusla ile yanıma geldi. —Bunu, usta yolladı,-diye kâğıdı ö. müme bıraktı.. Açtım, okudum. Şunlar yazılıydı :: “İstanbulun dolaşmadık yerini bırak- mıyorsunuz, ne olur, bir de size komşu olan bizim sokağa geliniz.. Burada bir çöp sandığı var, topumuzu birden, mah- vedecek. Diğer dertlerimiz bertaraf, yalnız onu görseniz bize kâfidir.,, Bu satırları okur okumaz, yerimden kalktım, ve vaktim o anda müsaitti. Bi. zim fotoğrafçı Aliyi buldurdum, bera- ber, karşımızdaki sokağa saptık, yolun berbatlığı daha ilk adımlarda anlaşılı - yorlu. Kimbilir kaç senedir tamir gör . memiş olan Arnavut kaldırımı denen sistemde yapılmış bu geniş yolda çok yürümeden, burnumuza keskin bir ko - ku çarpmıya başladı. Kokunun gittikçe fazlalaşarak geldi- ği tarafa baktığımız zaman, yukrki resimde gördüğünüz iğrenç manzara ile karşılaştık. Caddenin ortasına gelen kısımda, du- var dibine kocaman bir çöp kutusu yer- leştirilmişti. Bu kutunun etrafı, bütün yaya al - dırım ve cadde de dahil olmak Üzere bin bir türlü çöple dolu-idi. Bu ataıda bütün pislik yetmiyormuş gibi, sıcak - tan şişmeğe başlamış iki kedi Jleşi de vie ç B W "% Ebussuud caddesinde yahudi çocuklarının sineklere mahsus İğneli fığ:sı. ' şıirtiyordü... Mahallelinin çöp derdini Haberciye anlatan ciltçi Zara W , Örümceklere yem olacak sinekler işte böyle avlanmaktadır işte buradadır. Cellâthık vazifesi örümceklere verilmiştir Yazan : Haberci manzaranın ve kokunun iğrençliğini tamamlıyordu. Ancak burnumuzu tıka- yarak yanına sokulabildiğimiz bu mü« levves yığının yanında, «ellerinde vfak ve biçimsiz bit teneke tutan iki müini mini yavru bir şeyler yapıyorlardı. Yanlarına sokulunca ürküp kaçtılar. Bu mide bulandırıctr manzaranın kar şısında arkadaşım resim alıncıya kadar dar durdum. Sonra, gece gündüz ayni yerde yaşamak mecburiyeindeki civar evlere içten gelen bir merhametle baka rak yürüdüm. 40—50 adım sonra, bizi davet #den ciltçi Zarenin dükkânma gelmiştik. Zaren bizi büyük bir memnuniyetle kar şıladı. Zorla birer soğuk ' gazoz ısmarla. dıktan sonra anlatmıya başladı — Bizim burayı yakıp kavuran, ti - tün rahatımızı, sıhhatimizi ve het şeyi. mizi bozan hep bu çöplüktür, Maamafih bunda yalnız belediyeyi kabahatli bulmak: doğru değildir. Be- lediyenin kabahati, olsa olsa, mahalle arasında orta yere böyle bir çöp sandı . ğt koymuş bulunmasıdır. Fakat gör - düğünüz pisliğin başlıca müsebbibi biz. leriz. Burada öyle komşularımız var ki, her sabah uğrayan çöpçüye bir damla siprüntü vermezler ve sonra iki tereke dolusu pisliği getirip bu çöp kutüsunün etrafına döküverirler, Sokağı boş buldukça kova kova çir - kef suları dökenler, çöplerini kutunun yanına kadar getirmeğe üşenip te kom şusunun kapısı önüne bırakanlar da ek. sik değildir. Bence, belediye çöp kutu. sunu hemen kaldırmalı ve etrafa pislik atanları da şiddetle tecziye etmel 'dir. Yoksa bu sokâk halkır hepimiz birden tifodan öleceğiz. HABERCİ ——— — Sabalh gareltinri HLA KURUN'da Sporda yenilmemizin sebebi Hakkı Süha Gezgin “Niçin yeniliyoruz?, Diye bir yazı yazmış... Gerçi sİinirlenmiş gö, rünmüyor ama, yels içindedir. Ancak, son defa, en yüksek makamlarm bu İşe müda. hale etmesi üzerine yüzü gülüyor. Ve: *But. dan sonra ganırım ki, herkes, eski bildiğine gidemiyecek. Spor hakiki manasile bizde de yükselecek,, diye sözlerini ümitle bitiriyor. Hakkı Sühanın yazısında bilhassa üzerin, de durulacak nokta şurasıdır. Arkadaşımız diyor ki: Bazı klüplerin 33 üncü yildönümleri kut. lulandığına bakılırsa, futbolda — “acemilik,, siperi arkasına sığınmak ta artık ayıp ö. lur.. Otuz üç yılda en aşağı, beş nesil yetiş. miş, beş neslin çocukları sahalarda denen miştir. A benim kardesşim! Zamanın uzunluğu, muhakkak, bir meslekte tecrüibe artmasım? mır ifade eder? Hem bakmız, spor sahasın. daki kıdemimizin ayrıca bir mannsı olmuş. tur. Biz, şimdiye kadar muhtelif spor klüp. leri yetiştirdik, mevcudiyetlerinin devamımı yardım ettik. Fakat bu klüplerin biribirlerile olan pek tabli rekabeti, yalnız futbol saha, sında — kendini — göstermediki... futbolün harlcinde de bir takım manevi müsabakalar tertip ediliyordu. Kahvede, vapurda, hattâ mektepte karşı. lıklı oturan iki genç, mensup oldukları klü. bün formasımnı, bütün maneviyetine giymiş gibi biribirlerile her sahada çekişlyordu. Ve bazan bu manevi mücadeleler, o kadar ileri gidiyordu ki, sporda — ilerlemeğe vakit kalmıyordu. Benim tahlilim böyle.. Hattâ spor sahalarında bile, meselâ herhangi spor oyunu oynanıyorsa, onun kaldeleri dışma çıkmksızm bir zafer temin edebilmek veya asgari ziyanla kurtulmak gibi — endişelerin üstünde olan mücerret bir rekabet duygusu vardı. Bu hali, oynanan oyunun kaideleri dışma ekseriyetle çıkıp polislik vaziyetler ihdas ettiğimiz zamanlar, elle tutulabilecek derecede açık olarak görüyorduk. Mezar taşını, mensup olduğu klübün iki rengine boyıyan merhum sporcular bile gör. dük ki, artık, kapılmış — oldukları vühi re, kabet duygusunu, öbür dünyada da devam ettirmek arzusunu göstermiş olduklarma İnanacağımız geliyor. Bu kadar — kavrayıcı ve çemberi içinde sıkıcı bir haleti — ruhiye, İnsana, sport oyunlarında kâfi bir cerbeze el. de etmeğe İmkân vermese de yeridir...Ne o. lacaksa beçünden sonra olacak: — dostum Hakkı Süha,.. beraberce ümit edelim.. TAN'da Yüzme ve güneşlenmeyi bilmiyenler hakkındta Felek, son günlerde yüzme bilmemek yü. zünden boğulanların çoğalması — karşısında duüydüğü acıyı anlatırken, — keütdisinin (e yüzme bilmediğine işaret ediyor. Fakat, de. nize de girmiyormüuş... — “Onuün için, suyu bardakta görmeği tercih edersem beni ayıp. lamazsmız,, diyor... Güzel bir itiraf. Ve pek mükul hareket. Herkes keşki kendi vaziyeti. ni gözönünde tutarak hareket edebilse.. Hal, buki Feleğin pek haklı olarak — anlatışma göre: Bizde denize giriş bir acajp şeydir. Sahah. leyin plâja canlarını atanlar iki saat suda, üç saat de güneşte kalmadan denize kendi. lerini girmiş saymazlar. Böyle banyoların artık hesabhrı maz. Buna ne doktör, ne,spor mütehasasımt karışır! Denize girmek bir sıhhat —ihtiyacı ise suda bir geyrekten fazla kâlmakda fayda yoktur diyorlar. Güneş banyosu ise doktor. ların büyük bir ihtiyatla tavsiye — ettikleri bir şeydir ki; bizde tamamen sıhhi koöntrolün dışında kalmiıştır. Doktoör — olmadığım için bekimlerin işine karışmak bana düşmez Mil. tehassıslar firsat buldukça halka deniz va güneş banyolarının nekadar itidal ve ihti. yatla yapılması lâzımgeldiğini anlatıyorlar. Lâkin anlıyan kim! Plâjlar mahşer halinde., kitabr ot. Bu sırada hatırrmıza bir şey geliyor. Fe. leğin işaret ettiği nokta o kadar mühim ki, acaba plâjflarda bu'unan doktorların yardı. mından istifade edemez miyiz, diyoruz. Meselâ alabildiğine yüzen ve sıhhatini hiç düşünmeden kendini kaynar güön ışığına bi. rakmağa mits'anit plâj meraklılarını, — gizli. den göz altında bulunduran — doktorlarımırz, bir müddet sonra yavaşça onlara yaklaşa, rak: — Bayan, yahud bay.. Sizin güneş saati, niz tamam oldu. Gölgeye çekilseniz iyi eder. siniz. Yoksa, ebedi İstirahate — çekilmeniz muhtemeldir! diye — insaniyet namma — tavsiyede bulunsa.. Yahud, halkı plâjda, kütle halinde idare etmenin yolu bulunarak kafile kaflle muay. yen saatlerde denize girmeler, güneşe seril. meler mümkün olabilse... Bu takdirde gene doktorlarımız; muayyen sant başlarında ptâjın üst başma — yeçerek ellinde megafonla: — Bir numaralı kafile! diye haykrım. De, (Devamı 8 incide) Nizden dışarı oıkmız, Ve kumlara (Sayfayı çeviriniz) yatmız. H. M.