Çetınkaya ve Sandler Yazan : Şekip Gllndüz âler tarafından yerbfine ipkaya'nın söylediği nutuklar ev sahibi! zin söylediği nutuk üzetinde duürülmâya değer. İsveç Hariciye nazırı yafette Nafia vekilimiz Ç Bakmız Sandler ne diyor: “Coğrafi şeralt, manleset, memleketlerimiz arasında süki zi yaretleri kolaylaştırmamaktadır. Bu sebebten dolayı, bu şimal mım- takâlarında birkaç gü geçirmek Üzere mukalirlerimizin bizim da, yetimizi kabal eylemiş bulunmaları bizlm bagünkâ sevincimizi bir kat daha yükseltmektedir. i Tarih sayfalarını çevirirllen, bu — coğrafi kiye - İsvoç mümasebetlerinin çek uzun gamunlardanberi mevcut bulunduğunu müşahöde etmekteyiz. Ordularımızın dalma İzveçte kalmadıkları devirlerde, ikl devlelin - siyasi meafnatleri, defalar, bunları hiribirlerine çok yuklaştırmıştır. verilen zi. şerille rağmen, Tür. birçek Ali Çetinkaya Zaman xzaman İsveç mümessilleri İstanbul yolunu tatmuşlar ye gene zaman zaman Türk elkçileri, şimal iklimlak hiçe sayarak payıtahtımıza gelmişlerdir. Bu suretle 1783 ke. mnesi yazı zarfında bir gün fevkalüde elçi Salt Mehmet elendi altı aflı bir araba ile — Stok, kolma girmiş ve büyük mernsimle ım—nıı-ıqıı.uı.ıı.ıııııwuıı kütlesinin alkışları ile karşılanmmıştır.., Şimdi de İsveçli Ekselânsın bü süzlerine mühterem Çetinkaya'nın ımıı;ı cevabı. okir yunuz: * — Ekselânsmız, Türkiye . İsveç münasebetlerinin yalnız dün başlamış bulunmadığını, bir zamanlar İsveç mümessalllerinin İstanbal yolunu tuttuklarını ve Türk elçilerinin de pa- yıtahtınızda İsyeçillerin misafiri kaldıklarını hatırlattınız. Bu seyahatler, o zamanlar ara, balarta yapılmıakta ve bu suretle haftalara ve uylara iİhtiyaç — göstermekleydi. Bugün İse, birgok yerler iyiye doğru değişmiş ve bu uzun yolu yapmanız için bugün bize dört gün kâ. © gelmiştür.,, mmawmmwmn——nmıomuuu kanlardan aşarak demir takerlekli bir araba ile İsveçe geldiği gündenberi seyahat çartla. rıntn ne kadar değiştiğini ortaya koyan multerem Çetinkaya, halkı çok seyahat eden İs. kandinavyanın bu ileri ve zengin memleketinde “sabit devlet adamı,, yerine, — “seyyar ve seyyah devlet adamı,, olmak devrinde bulunukluğunu tebarüz ettirmiş oluyor. İsveç, adı Türk tarihinde hiçbir çekilde fena ittıba bırakmarış bir devlettir. Salt Meh. met efendiye orada nasıt güleryüz gösterilmişae Demirbaş Şarle de burada öyle güleryüz gösterilmişti. Eski Türkiyeden çok daha misafirperver olan bugünkü Türkiyenin İsveç veli. ahdini kabul ettiği güslerin parlaklığı benüiz unutulmamıştır. İsveç prenalerine yalnız dev. Jet adamlarımızın değil, halkın da her gittikleri yerde gösterdiği yüksek dostluk düşünülür. se bu Türkiyeyi ziyaret için bir devlet adamının Gört günlük bir tren yolculuğuna katla. nabileceği neticesine varılır... Yediğimiz ekmeklerin ne derece ŞEKİP GÜNDÜZ pis olduğu beyanındadır... Yazan : Kara Davut Fırınlarda ekmek satan tezgâhtarla, rin kılıklarına, kryı.feueı-uıe hiç dik- kat ettiniz mi? Bunlartn birçoğu kirli tırnaklı a. yaklariyle ekmek yığınları arasında dolaşıyorlar, kâh burunlarını, kâh ku- laklarını karıştırıyorlar ve bir müşte. ri ekmek istediği zaman bu pis eller. le tutup veriyorlar: n Ekmekleri dünyanın her memleke. tinde fırından çıkarır çıkarmaz temiz kâğıtlara sararlar ve bunları satacak olanların temiz kıyaletli, temiz yüzlü ve temiz elli olmalarına çok dikkat e- derler. Bizde bir lokma ekmeğin fırından dudaklarımıza kadar geçirdiği macera çok mide bulandırıcıdır. 1 — Fırından çıkaran kürek pistir. 2 — Kürekten alan el pistir. 3 — Atıldığı tezgâh üstü pistir. 4 — Tezgâhtan alıp camekâna dizen el pistir. 5 —- Camekân pistir. 6 — Camekündan alıp müşteriye ve- ren el pistir. Eğer müşteri kendi ekmeğini doğ. rudan doğruya fırından altyorsa katla, nacağı pislik bundan ibarettir. Fakat bakkaldan alıyorsa buna çe pislikleri de ilâve etmek Tâzımdır: 1 — Beygirle ekmek dağıtan ada. mnelleri pistir. 2 — Beygirin sırtındaki küfe pistir. 3 — Bakkal çırağının elleri pistir." 4 — Bakkal dükkânında ekmeklerin konulduğu yer pistir (*). 1 — Ahçr dükkânınm ekmek konan yerleri pistir, 2 — Ekmeği buradan alıp kesen ada ram elleri pistir. 3 —Ekmeği kesen bıçak ve keserken Üstüne koydukları tahta pistir. * — Ekmek parçasaını kavrayıp ge- tiren veya bir tabağa köyan garsonun elleri pistir, Buna esen rüzgârların #okaklardan kaldırıp ekmeklere kondurduğu tozla. ; Ti ve her pisliğe konduktan sonra ge. lip ekmeklere üşüşen karasinekleri de ilâve ederseniz ne temiz bir ek. mek yediğinize bçm akıl ördirebi. Jirsiniz. Ey İstanbul belediyesi! Bu öyle bir pisliktir ki, buna mâni olmak için ne bütçeye yeni bir mas- raf faslı ilâve etmeye, ne yeni bir me. mur kâdrosuna, ne de fazla zahmete ihtiyaç vardır. Fırıncıları çıkardıkları - ekmekleri küğrt içinde satmıya ve ekmeği fırın- dan çıkar çıkmaz bu kâğitlara sarmı- -ya mecbur etmek bu mühim dertten Tİstanbulu kurtarmıya kâfidir. Ekmeği bir süprüntü küfesi balinde görmekten bıktık! Kara DAVUT (*) Bakkallar sanki — sözleşmişler. dir, Ekmeği dükkânlarımın en pis yer. lerine koyuyorlar. (*4) Malüm a.., Hizmetçiler her ne. dense ekmeği göğüslerinde taşıyarak getirirler. “Polislere kauçuk sopa Yeni polis nizamnamesine göre za- bıta memurlarına kırk santim uzunlu- ğunda kauçuktan sopalar verilmektedir. Bu sopalar memurların meçleri yanında bir mahfara jçinde duracak, devriye ve nöbet esnasında çıkarılarak — kullanıla- ! AT T e HABER — Akşı am postası Hâdiseler ve fıkırler... ŞTT çeri" Denizci millet olmanın dört şartı Yazan: NMizametlin Nazij Dün denize baktım. Sirkeci ve Gala- ta rıhtımlarında dizili duran — gemiler bizimdi. Sarayburunu ile Kızkulesi ve Kabataşın resmettiği müselles içindeki şamandıralara bağlı gemiler bizirdli; köprünün iki yanımdaki gemtiler bizim- di; Boğaza doğru yollanan ve Boğaz- dan gelip Marmaraya doğru önümdem süzülen gemilerin bir çoğu bizimdi. Hoşuma giden bu müşahede, bana birkaç gün evvel bir dost memleket siyasi memurunun söylediği şu sözleri hatırlattı: — Ooh!, .Doğrusu Deniz Ticaret fi- lonuz bir hayli zengin gözüküyor. Bu dost memleket siyasi memuruna Galata rıhtımında rastgelmiştim. Karı ti Romanyadan getirecek vapuru bek - Hyordum. Büyük bir kalabalık vardı. Bükreş sefirimiz Saygıdeğer Tanrıöyert'i bu kalabalık içinide gözü çeken dalgalı dalgalı, bembeyaz saçlarımdan seçince yanına gitmiş ve Romanyadaki Türk . lerle Gagauzlar hakkında beni tenvir etmesini istemiştim.. — Hatip diplomat suallerime mutadı olan nezaketle cevap verirken Rumen sefaretine mensup ba- zı memurların rıhtim Üzerinde belirdik- lerini gördük. Bunlar biraz sonra Bük reş sefirimizi selâmlamak Üzere bize yaklaştılar. O zaman bahis birdenbire değişti ve saat 1,5 ta geleceği bildiri. len vapurun saat 2,5 olduğu halde Bo - gazda belirmemesinden şikâyetler baş- ladır. Dedim ki; — Beklenen gemi bizim — gemileri , mizden birisi olsaydı mutlaka saat 2,5 ta rıhtıma yanaşmış olurdu, Ve ilâve ettim: — Gemiler insanlara çok benziyorlar. Onlar da ihtiyarlıyorlar. Hiç tnutmam; Deniz Harp Mektebinde- okuduğum günlerde beyaz boyalı Romanya gemi . leri en-sür'atli posta vapürlarıydı. Bun. lar 18 mil sür'atle denizi yararlar ve gözlerimiz önünden ak martılar gibi sü- tülürlerdi. Bilmem şimdi saatte on iki mil yapabiliyorlar mı?, Bu sözlerim Tantıöver'i tahrik etmiş. ti, etrafa samimi bir hava yayan ahenk. tar sesiyle dedi ki; — Ben Avrupaya ilk seyahatimi bu gemilerden biriyle yapmıştım. Doğru söylüyorsunuz. Rumen gemileri o dev- rin en güzel gemileriydi. Beni götüren konforluydu, ucuzdu, temiz ve sür'atli idi. Çok genç iken yaptığım bu seya . hatin zevkini hâlâ unutamıyorum. Rumen memurları arasında bulunan Romanyanın sabık matbuat Umum Mü. dürü ve şimdiki matbuat ataşesi Dıragu bu sözlere şöyle mukabele etti: — Evet, bizim gemiler biraz sür'at - lerinden kaybettiler. Lâkin yeni yaptır. makta olduğumuz gemilerin çok güzel olacaklarını ve çok beğenileceklerini sanıyorum. Sizin yaptırmakta olduğu . nuz gemilerin de çok ıml olacaklarına eminim.. Ve denizi dolduran gemilerimize göz- lerini daldırarak ; — Ooh! ..dedi. Doğrusu deniz ticaret filonuz bir hayli zengin gözüküyor. . * * Şimdi dişünüyorum: Kabotaj istiklâline ulaştığımız günü her yıl büyük bir gururla bayramlayışı- mız gösteriyor ki biz denizirrde gemi dolaştırmanın büyük mânasını, büyük kıymetini ve zevkini adam akılir hilen bir milletiz. Ve açıkça görülüyor ki gü. zel bir deniz ticaret filosu kurmak en büvük emelimizdir. Yirminci asırda denizcilik. yapmak isteyen devletin şu dört şartı elde et . mesi Lizımdır: 1 — Deniz kıyısında bulunmak, 2 — Denizlerinde istiklâle sahipsol - mak, 3 — İyi denizcilerden, İyi teknisiyen. lerden ve fennin bütün sırlarına aşina süvarilerden mürekkep bir kadro yetiş. tirmek, 4 — Sür'atli, her ihtiyacı karşılar ve tr masrafla çok İş görür gemilere malik olmak.. itinci şartı Cüşünmeğe dabi lüzüum yok. Bizim kadar denizi bol devlet az Aaasağla AE Denizyolları İşletmesi Müdiri Sadeddir bulunur, Hem denizimiz vardır, hem de istediğimiz gibi açık denizlerde dolaşa- biliriz . İkinci şart da düşünmeğe Tizum yok: Denizlerimizde ıım bir istiklâle sahi. biz... Üçüncü şartı ise, cidden övünebilecek derecede mükemmel bir surette yerine getirmiş bulunuyoruz : Denizci mi istiyorsunuz? Tümen tü . men... Teknisiyen mi istiyorsunuz? O da bol. Yeni yetişen “ğençlerimizin — de eskiden yetişmiş olan ve büyük tecrü - belere sahip bulunan yaşlılarımızın da bize gürür verece bir kıymette olduk. larına inanmalıyız. Fennin her sırrınaagâh, iliğine kadar gemici ve fırtına- kadar, dalga- kadar; balık kadar “diniziri unsuru,; haline gel. miş svarilerimiz var. Ver eline tekneyi dünanın öbür tarafına götürsün! Bir taraftan da durmuyor, mütemadiyen deniz fen adamı yetiştiriyoruz. Dördüncü şarta gelince... Kendimizi aldatmağa lüzum yok,. Mevcut gemile . rimiz her ihtiyacı kargılamağa kâfi de- ğgildir. Az masrafla çok iş göremezler. Bilâkis masraflı gemilerdir. — Bunları yenileştirmek için hikümetin gösterdi . ği büyük alâka malümumuzdur. Bu alâka bütün gemicileri memnun etmiş . tir, sevindirmiştir. Yabancı tezgâhlara bir çok gemiler sipariş edildiğini ve memlekete modern bir tersane kazandir Nizamttin NAZİF (Devamt 8 incide) * “ Leylâ ile Mecnun ,, tabılarına dair... Vezir hanında Emniyet matbaa ve kütüp. kunesi sahibinden dün bir mektup — aldık. Biz kendisini kasdetmiş olmamakla Leriher mektubunu neşrediyoruz: *20 temmüz 1037 tarihli gâzetenizin ikin. ci sayfasında — Nizamettin Nazif — imzasile neşredilen “bu makineleri durdurmak JAzrm,, başlıklr yazıdk matbunt umum müdürtüğü. Bün halk kitaplarmı meşbur — muharrirlere yeniden yazdırmakta — olduğu tü — sarada Leylâ ila Meenunun Vezir — hanında elli hin nüsha olarak basılmakta olduğu — anlatı!. maktadır. Bu yazı birçok noktalardan hakikate uy. gun olmadığından keyfiyetin lütfen gazete, nizin #k çıkacak sayisinda ayol — sütunda taxhibini matbuat kanununun verdiyi hak. Wa dâyanarak rica ederim, Evvelâ — Verzir hanında “Emniyet mu'bar. M,, İsmi altında çalışmakta ve son zamanlar GA yalnrz mendil ve resim — basmakta olan matbanmdan başka bir tabı, mücasesesi ol. madığı gibi mücasosemde de Tipo makinesi olmadığı için Laylâ Ite Mecnun matbaamıdı basılmasına maddeten İmkân yoktur. Saniyen , Leylâ ile Mecnun sahibi bulun. duğum Emniyet kütüphanesinin çeşitleri me yanmda bulunmadıkından tarafımdan evvel, ce basılmadığı gibi son zamanlarda da Hat iyven baaılmamıştır. Ihtıyar kaf“m Ka huvırWJı * süsün durması ile o“' velâ edindiği bilgilerle iktifâ l” nilerini aramıyan kimse s miyor, geviş getiriyor d“d:;f san, yanılmağı da göze alartkı M bir şey daba öğrenmeğe, bir * daha tanımağa çalışmalıdır. dh'" Daha genç, henüz ilk es€f HI" ren bir muharrirden bahsedi rlf' dak büken, “O dâ kim oluyür yen adam, fikir sahasındâ nt göstermiş olur. O kadar dıi.t' ,4 bu hareket korkaklıktan &* bir adamı anlamak için 8t İ’ lâzimgelen gayretten kn'W hüküm vermekten korku. Çok yazık ki “edebiyat Mft ,' harrirleri ve karileri ile, en çof OW kimselerden müteşekkildir. dinde fikir hayatı kendileri na ermiş, durmuştur, Ancak uı(; muharrirlerin yazılarını nk:”;w kilerden ifrit görmüş giblw , kularını bir istihfaf tel saklamağa çalışarak kııcm!f"' Bazı kafalar vardır ki Dm’.d hiçbir zaman genç olmamis: ', bir zaman kendi kendilerint vj vermek istememişlerdir. Hı rirlerin yazılarını okuııık diğini hep başkalarından ) isterler, Bit eseri anlamak ) nekkidin izahma ihtiyaçlari Jl’ Çirkin bir teşbih ama — ister Ü #nsanın aklına geliyor: bir ):/ı yebilmek için onu başkasına ' ğe ihtiyacı olanlar gibi,.. Fakât af retle başkalarından — öğrent ; dukları eserlerden hiç bir yoktur; o eserler as:l lıulw' ağızda bırakmışlardır. Bunun Üğr başkalarına anlatmak ist lardan hiç bir gey anlamazlar; büyük olduğunu ezberlerler, işte - dar, 'Tanımmış mııhurirkn lardan da yine bir oinn ur' dır, Bir esevi onuncu defa oKUf pp içinde yeni bir şey bulabilirsi? cak tanınmış muharrirleri dt klassikleri de, en yenileri oki onlardan ayırmıyarak okı.w'wl lüklerinin, kıymetlerinin de rinde olduğunu naxş;u;h ATAÇ h B lly.. bır .” harman ya n9 20 ton buğday S’/ Dün Küçükçekmecenin KalltarYf ...ı», de büyük bir harman yangını çleatkf İ ” Harman yerinde 11 kişiye ait * kinesi yazmıştır. 180 tin kilo' BUK han bir harman kurtarılmıştir. buğday, 50 bin kilo saman, bir B? Dart Iki tayyare IIW' 'Tecrübe yapmak üzere Kİ w* tayyaresi tmosundan birialn sinin de İatanbuldan ayni zamanda mış olduklarını farzedolim. TstADP ,,ı reket etmiş olun filo saatte vı"'n, o metre yapmaktadır. Pozantidet "' filo da santte vazati 200 kilemet :& la yol alamamaktadır. Satte 407 yapan daha küçük tayyarel M/ kil bir filo ise latanbuldan he e ayni zamanda hareket — © tayyare filosu lüç durmadan bİF tayyare filosundan diğerine ;! | © r y İatanbul ile Pozanti arazında 800 olduğuna göre bafif bir tayyart? ba kaç kilemetre yol almış olUr- Bu bilmecemiz mükâfatlıdır. den iki kişiye hediye verileceklir” rın 28 temmuz tazihine lıd.f lluuuıır y — Bir toplam?ö ; Dünkü Arap saçının hallidiri eli Borduğumuz mesolenin dört Vezir hanında — Yukarda da söylenildiği | vardır ki onlar göyledir: şaf gibi . Raska mathaa ve kütüphane mevcu" 192 210 313 — Üi | olmudulmdan bahsl! geçen yazı mÜcaacenml u (38 546 g alâkadar etmiş ve — keyliyetin — bu sekllde | —— e rremme” G tavzihine mecburiyet hissadilmiştir.,, . 516 657 810 ü — miilütednedei ö zümdüd ei « — ömzleemsikiiekd ü & ei