KIPULOAMA ZEZAŞUOKIUROZ ATUZÇ MOPUTA B PETMODİUÇOŞ Kivaa «7 *d0 Ö6 pi BÖT 'ç gETAPYOY PUV SİSVI SPALULLI puw SÜĞçİ GEYYNOĞ O3IUGOJ SE YINE SUIYOLUR 10J BoPOAU 30 Gpuor ye ptuj TLNOK PUB “dV9Y3 Put POOS WE çEvKOTUUNE LreŞTO IRA SORAŞGUZ VKM JOPDUNÇLOR daYNALN Deva KUK “YOK ÇPYOĞ ZEAPUZ DEZ DY VOK TAĞAĞ #PETLATELAP NEF SPUÜLöZN) JOJSLUNOSN JUBA « Savdl : yonod YDÖ UİD — AAYOMR :12X6“UR AOULÂŞIE < FOY YEYU! WEOĞÜU : DUrzAT YU prez — döoşonuz :>dojarua Bdeyny — AP9eya : 1afTASYOOG palısayanş Öy2ya 2894 ” KAĞIAĞIZE “ALIMOTIEEYN BâB3 — ppp zapıyae yiyiğe — 0proy : daprom — PMSOŞTAİYN : yandezmari MUvrye3 — sayflam :4oyull AKşee o yotr)? yoyDd — d yod n7 :dn Rönd öz APEfeN y00 — AndlDE J0me zadded 23001 Esryes Nore3 #-0p “ULA 35 69400098903 9U7 JÖZ SEDEYEAM V OY PESAŞNDAO YKT "SAYIALLİYD PUB ÇaLtBTD JÖ BIKOĞ DANPOEİYIE OY1 *godduğO) Pammoj zeyiğ poysıyod Ayıngıyn ea -9y1 »03 TUMLAJIM J0 BaRıd KI TESU 9yI Tüpos Hnoge Huryec “Pose) Taryıanınos — SAASIYI VNa *Y0| © IYOLUS T TEY) 10N H SE şu— ü ÜR Te 58 g_: &A .. : çE D3 S 'a S: N < ğ-a B B n 3 2 F $ 5 Z h 5 t Ş 3 R £ < B 8 3 B $ İ t ; ğ 3 ; ; £ £ p n B 3 ğ 3 & £ : ğ ğ ğ $ g b ğ B ğ & $ $ T NM — 1 pus — sdoyaKoy 9973 döy aYOA pinom HRAPINYD #üL Sırva300YJ PUL BTLG YOYOMD “SYAROLA BrUMS) 'saNP JI0 3 J0 Suszop Jo aorAMD di TALIY MNOK 'odid & aycus no4 JI yasdıd 372 Tyoyeuır yAğIN — İpru 4IPITAYYOA YIDININLINZA ö HAB 217 87 ONUK M —Z “OO3EeğoJ PpoOS V eT dU0 BULL — 40008UYAOY Adıd OB SUU PUatlUNNCOAL MNOK ) — £ AmaSaane yüz 30 PNN — £ HOZLAILDN) “UNPOUK SI 009090) ERLL — *SoUno we «İNMYE ÖOM3 ST 91 — Snunmo “astajd 'sadUNA OMJ BABU UK 171 — $ *(önü) göoyeta munyo 5 iyil vo luHı1suğda (AdoP>aN9) NUNYO © APUAANIK AdOPANA,, “dnmy ga Tunpuafa “J000,, Çüt tyny 39 “azpuaya AÖT zımayadd AKOINANL pusjsuda GOZLULUNİ VaC St ptre SUDURELU Say3 aadeap D3 Je ANOAEJ a gç8 99 Pinom 'MOUN T *OJÇMA Kjç SoMBUL — OY PIBY 41 --a N1 Pufj Pinoge T 'uopaory ur Tuzessayuy 3901 d3 PüunoJ T TEMOPUTMSİOYE YPEYM TI HB 03 Adom ApogAut JT "ayay a19 DAĞ (EYDA UDA “Gaf) “xog 9UD SA — Zöy) iyırza “sdoys spzoda 093 30z Tre 90 pinom vos Yeapro ÂN * AA PARDAYANIN OĞLU N ed'.yn:u;ı ea e buraş, I“&Yııu. mıms:: dikeh diken olan — Ravayak — ödellde inledi öldüreceği im! Yemin ediyorum ki Tunduğum, | Ben iyi bi harekette bu- Gemki 9, geç üNediyordum! Fakat ma- Rün haj "'bî' cürüm neticesinde ©- ü cıen..“:_ı", Mahvolacaktı:.. O- - Müdemki korkuyorsun, Ya, cehenneme geleceksin, dal *'"my':..';""'dı Mütbiş bir — gürültü hybomu_ln hayaller ortadan Ve ha MYar tekrar meydana çıktı ndeki camdan, odaya Mün ar Ziya girdi. .üm“'mdı düran — Ravayak, P görme'iğini kendi ken- '&kat devam eden hararet, ateş gibi Hü h')'zlalln kurbanı olmadığını Eliyaor, v Caten ayaktaydı. idi Slan "::N" Yatağının Hnrînı unş-.m:: Oha, “"uıı'&u""l“- Ve rahip, sanki Yhnnuı "u:::nu iyice göstermek - u £ Ti? Nap, , HaYallerden — kurtulamadın Ravayı, * İstirahat edeçek misin? S Wüpni y:"'!îl cevap verdi: A C'Wn' Va edeceğim. Balar Si hıhd"'u dua et, fakat da- « Birma ! Tanrı sağır değil- Rava; Yak hhure Şöktü :'"—p vermeden, dizlistü Yük bir çaç her — zamankinden daha x k Ediçinde dua etmeğe başla- & S ğ ::'l _;:2; tdilmez — gıcaklık yevaş .'“"m Uyordu. Simdi odadı hoş Tilyen Bir ÇAYd. Nereden geldiği bilin fatlı kokular odayı sar- dü. Yerde dua eden bed- bahtın içindeki korku ve heyecaa geç- miş bunların yerine sükünet ve fetah- lık kalm olmuştu. Ve birdenbire kulağına, ilâhi bir mu- sikinin tatlı ahengi gelmeğe — başladı. Başını kaldırdı. Bir defa daha derin bir zülmet içinde kalmıştı. Bir — defa daha ürperdi fakat bu defa ürperiş çok tat- izydı. Birsn sonra duvar yeniden kayboldu ve odayı mat bir işık sardı.. -Ravayak ellerini göğsünde kavuşturarak yaklaş. tı. Derin ve geçilmez uçurum hâlâ ora. daydı. Fakat alevler meydanda yoktu. Burların yerinde, ömründe görmediği nefis çiçekler, otlar, ağaçlar — vardı ve bütün bu nebatlar, havayı mest edici bir kokuyla dölduruyordu. Gözlerini kaldırdı ve yüzünü tama- mile değiştiren müthiş bir sevinç ve sa- adet içinde dizüstü yere düştü. Orada, uzaktan, kilisedeki resimlerde gördüğü şekilde, 'Tanrı altın bir tahtın Ürerinde oturuyordu. Sağında boş bir yer vardı, Etrafında tasavvur edilemiye cek derecede güzel melekler, dansedi- yor, şarkı söylüyorlardı. Diğer taraf- tan orglar ve harplar da o zamana ka- dar duymadığı havalar çalıyordu. Bu meleklerden her birinin başında, altın bir çelenk vardı ve bu çelenklerin fizerinde krala suikast — teşebbüsünde bulunmuş olan adamların isimleri yazı- hytı. Bunlar tam on sekiz kişiydiler. Ve söylenen şarkı da, müstebili öl- dürmeğe teşebbüs ederek milleti kur. tarmak için hayatlarını — feda eden bu kurbanların zalerini terennüm ediyer- du, Musiki bittikten sonra, bizzat Tanrı konuşmağa başladı: — Jan Pransua, dedi, git! Müksdides 4 :ı | î '1 | Onun için, e ikin« İNOİLİZCR DERSLERİ beraber okutmak zor - olacaktır. €i bir hece teşkil eder: “tütün köseler” Tütün keseleri, Ayni geokilde, ceminde sonuna € alan bir kelime daha Börüyobuz; Dikkat! “Pouch: pawç,, kelimesinin, ceminde, Bonuna 5 den ev, vel, bir e aldığını görüyoruz. Çünkü, sonundaki ç sesini, tobacco poucl : tobaka pavç “tütün kese” Tütün kesesi, tobacco pouches: tobako powvçiz Tonaeco: tobako — tütün 5 kür ederim, , Bİr. (nav, dis iz & veri gud sigarette, sör.) DERELERİ İNGİLİZCE “gimdi, u dur bir çok iyi cıyarya, efendim... »« and pâack up other ,, thank you. (end pak ap ad'er... tonk Yu.) “pe paket yapın diğer... teşekkür sis.,, Diğer 30,5 grammı paket yapm.. teşeki — Now, this is a very good ci; Bakın, bu güzel bir cıgaradır efendim, Ç(ay tink yül layik'it.) I think you'll like it. PARDAYANIN OĞLU Ravayak uyuyordu. Diğezi — üzerinde rahip Parfe Gülâr uyuyor gibi görünü- yordu. Ravayakm uykusu takriben bir saat sürdü ve sonra uyandı. Odanın değiş- miş — olduğunu bittabi — farkedemedi. Uzun müddet uyuduğunu da anlamadı. O, yatağa — nihayet beş dakika evvel uzandığını sannediyordu, Kalası biraz ağırlaşmıştı. Fakat buna akdırmatı. Yatağında doğruldu ve karşısındaki yatakta uzanmş olan — dostuna — baktı. Dinledi ve muntazam bir şekilde nefes aldığını duydu ve gülümsiyerek marıl- dandı: — Ama çabuk uyudu hal.. Müteessir bir tavırla başını salladı ve düşündü: — Günah çıkarma âyini diye buna diyor! İnzivaya çekilmeyi böyle anlı- yor.., Başkalarına karşı nasıl müsama- hakârsa, kendişi için de öyledir. Ne yap tığının farlarnda değil .. Fakat iyi bir a- idımcağız. Ayağa kalktı ve bacaklarının tutma- dığını hissetti. Düşmemek için Tasa- ya dayanmağa mecbur oldu. Bütün vü- cudunu müthiş bir hararet sarmıştı. Bu hararet döşemelerin altından ve bilhas- sa duvarın karşısındaki kapıdan geli- yor gibiydi. Sanki her tarafta büvük o- taklar yakılmıştı. Testiye yapıştı ve kana kana su içti. Kendisini biraz daha iyi hissetti. Parfe Gulârın yanıma yaklaştı ve bir müddet ona baktı. Hareketsiz yatan — rahibin yüzü ter içindeydi Nefesi daralıyordu: Ravayak hiç endişe duymadan sakin ve tabit bir tavırla mırıldandı: ; — Galiba fırtına kopacak! Yatağına döndü ve masasile vatağı | mrasına, döşemeler üzerine diz çök'ü ve i duaya başladı. “ben düşünüyorum siz sevcceksiniz O,; kibritler kaldıran, tutan garetle holder, ya cığara kakdlıran.,, Yuprak cıgarası (veya) cıgara ağızlığı, garası Ve gar — yaprak cıgarası cigar case: sigar kös “yaprak cığara kutu,, Yaprak cigara labak elgareltle case: sigaret kös “oıgara kutu,, Cıgara tabakası, match: maç — kibrit matehes: mâçiz Holder: holder — cigar (or) tu). mâçiz “ve bırakın bana (bDenim ) olmak bazı kibritler,dahi., Bana bir kibrit verin, Hoşunuza gideceğini zannediyorum, (siks şilingz för fifti.) — All right, give me fifty. (ol rayt, giv mi fifti.) “bütür hak (peki), verin bana elh.,, Peki, elli tane verin bana. And let me have some matches, too, (end let mi hev söm BSix shillings for fifty. Eilisi 6 şilinge, 369 Bu acı vecd içinde nekadar — kaldı? Belki saatlerce... Belki de ancak Lirkaç dakika müddetle.. Bunu — kendisi de bilmiyordu. Mistik bir çılgınlık içinde bulunduğu böyle rzamanlarda, hzkikat mefhümü onun için mevcut değildi Maamefih yalnız duayla meşgul de- gildi. Vicdanında müthiş bir mücadele vaki ölüyordu. — Gözlerini kapamıştı; onlatt açtığı zaman zülmet içinde bu- lunduğunu gördü. Dehyşet içinde ürperdi. Eğer başını gevirseydi, bu karanlığın, kapının Üze- rTindeki camın dışarıdan kapatılmış ol- masından ileti geldiğini — anlayaraktı. Fakat o, bunun sebebini, hissettiği şey- lere atfetti ve göğsüne vurarak — mırıl- danmağa başladı: — Ebedi zülmet!... Ruhumun asırlar uzunluğunca, içinde — çırpınacağı ce- hennem zulmeti... Tanrı, bana ner!... Bir hayalin kurbanı olmadığına iyice kanaat getirmek için, gözlerini tekrar açtı ve kapadı. Heyhat! Rüya görmü- yordu. Esrarengiz zülmet onu her ta- raftan çarpıyor ve esasen dehşetinden bin türlü hayalle dolu kafası büssütün şuurunu kaybediyordu, Ve bir isyan hıçkırığiyle içindeki kor kunç mücadelenin esrarını faşetti: — Ulu Taarı!.. Merhamot et!.. Onu öldürmek istemiyorum!.. Çünkü onun Babasıdır !. Parfe Gulâr yavaşça — yatağında kr- mıldadı, Eli karanlıkta bir şeyler ara- dı ve küçücük bir düğmeyi bularak bas- tı. Karanlıkta, kapkara bir delik sçıldı we orada birisi göründü. Rahip kafasını deliğe doğru uzattı ve oradaki adamım kulağına bir şeyler — fısıldadı. Sonra deliği kapadı ve tekrar hareketsiz kal. di. Ravayak hiçbir şeyin farkınida değila kâğıt paber: pöper - haberler newspaper: niyuapöper News: niyae *“haberler kâğıt (haber kâğıdı” Gazete,