l' aN ade Keyt'di. Onu, buba sı da, tnası da çok severlerdi. W L BRE Herşeyden EEOMASTARİK 313 sene evvel lıugu_n_î üstündür Yazan : Şarl Prim İngilizceden tercüme kalb ve his romanı » B Sti g ifen Freyzer'e birisi Teti : gidip de üuh: tmin edilmemiş bir arzu- a katiyaçn tseydi, Stifen h!hıı:işm_,'hü"“l vermezdi. Fa- | Vzüsy Bi hoyı:ydj_ Onun biricik Bekti, kızını büyük - görr & dık'z'“"' adı Keyt'di. » lnı:iı da Sok severlerdi. îf llıb[,e_ i basit fakat ananınki böy- :ı.ü%hmu a kendisine - bir t n yükselişin kı- Tasip olmasını, Onun bir köylü Wın herhalde başka bir şey v"".nı_ istiyordu. Misi, 'i L n s Feyzer'in 2& çi 'daki düşünceleri de böy K h“u: oi"!uudnn &rçbk 'eYkr t;' v KA TÜRN di d :ığhne. kızının güzelliği- çe, bu eşsiz Meziyetin onu, MY! ©nce n '%'dlı Böyle bir mertebeye ağıma daha Rönce y Üüzerine peni :'ı:'i' quifnurdî'qküçük ağızlı, ko Yi tenli gü i aa ada K Ü güzeliydi Tdine ; z .Ek'"î)'i annesi ken çok ihtimal ve- be gül rengi ser- ek hakkıdır. | zengini ile ev Hb"uilııdgbilel Z. Hem köyünen | Bile yakıf, < SiRlik idarepine tama, di © Stin yü ı:nmc_lidi',şııgîde.'if' en ni kalan bir de çifiçi- k'& yle l r. Bu çocuk ta- ö Solaşmaktar SEkmiştir. Tarla- T; Aynr çeşit işler c Usanmaz. Topra: ı,:,"'..']""_'l acık duran bir bağlılığı var dir, "“erine Ünün biçi, b *::::le Sir Rey Vibert, îekli;und“iu bir :u e l"lılklınııı l:iî İ ada onlara 8ün Sir Rey Vi- Mi ey Vi yasağı Bünlerden bi- İları kendiliğin: hoş bir Eıiıçl.ır altın- . Ev sahibinin l hp,ı?ıeu'“ zamanlarda " Yemek burada ye- “'dâ% ötleriyle bi Snim daha - yenibiçil, Bt Ki yenibiçil. hit Çihçiğîı_l:“kuau dolikiçe M eki %Ç'eeımıîı;ğl'm tenkli — tere- ıbi' Vıî evinin Urulan sofra- îıt:'::— Yeriyordu. Müddeş ( Sün bu. çiftçi zÜ ei Uzaktan gözden Teslen var, , u, Yanmış basit ba- İYi kalpli zevı:e:'_ güzel kızı, akıllı oğlu ve sonra bü- yük oğlu Dresgord'un kuvvetli vü- cudu göze güzel — görünen bir grup vücuda getiriyordu. Sir Rey Vibert bu grupa doğru yürüdü. O sirada çiftçinin şarap kadehi elindeydi. Kiracılarının ken dilerine doğru gelmesi onu hakiki bir şaşkınlığa uğratmıştı. Çiftçi bu şaş. kınlıkla yemeğini bırakmıştı. Kiracı- larmın aile efradına yaklaşması - ilk defa vaki oluyordu. Kadın kendi kendine: — Mutlaka Keyt'i görmek isti- yor, dedi. Keyt, gayri ihtiyari, saçını, fista* nını düğeltti. Fakat Sir Rey de kö- wün hu en vüzel kızını görecek göz yoktu. Onun ince ve düzgün yüzü, gözüne bile ilişmemişti. Sir Rey doğ ruca çiftçinin yanına gidip oturdu. Arkasından sarkan bir ağaç dalı hafifçe yüzünü kapıyordu. Karşısn- dakilerin yüzlerini görebilmek - için bu dalı geriye itti ve: — Hepinizi bir arada bulduğu- | ma çok memnunum. Size bir teklif- te bulunacağım. Bunu hepinizin işit. mesi lâzımdı. Misis Freyzer gene kendi kendi- B e: “Galiba benim güzel Keyt'imi istemiyecek,, diye teessüf etli . Çiftçi de: *Galiba motörlü bir sapan al- mam teklifinde — bulunacak. Fakat bunu kabul etmeme imkân yok,, di- ye düşündü. Misafir sözüne devam etti: —— Size söylemek istediğim şey, birkaç gündür kafamı yoran bir me- sele. Bunu size nasıl söyliyebilece- ğimi çok düşündüm. Buradan önü- müzdeki hafta içinde ayrılacağımı biliyorsunuz. Çiftlik havasının gü- zelliği ve bahucus sizin bana karşı gösterdiğiniz takayyüt beni lama- miyle iyileştirdi. Kadm, Sir'in aralarından ayrıla- cağına dair olan kararından çok bü- yük üzüntü duyduğunu söyledi. Bu sirada çiftçi hâlâ şarap bardağını ©- linde tutuyordu. — Sözüme dikkat edin, dedi. Parlak renkli ve güzel kokulu bir çr çeği kapalı ve karanlık bir kutuya kapamak hem renginin, hem de ko- kusunun kâybalmaaını istemek de- mek değil midir? Böyle bir hareketi doğru bulüyor musunuz? Yazık ol- maz mı? (Devamı var) HABER — Akı Don kazakları 150 şapka ile Boğaziçine girerek Istanbula IBaskın verdiler Babekli iKirim Hanı Mehinet Giray ile ti raderi Şahin Girayr azlederek eski han Can beyi dört hadırga İle Kefeye göndermişti. Kardeş Giraylar bu tayine itiraz ederek is yan elliler, Babıkli de isyanı bastırmak için Recep paşayı 30 kadırga ve kâfi — miktarda maker Je Kefeye gönderdi. Fakat Recep pa | ga çok müşkül vazivetler karşısında kaldı. Mehmet Giray yüztün kişilik — bir ordu ile kâarşı durmuş, her şeye rağmen mukavemete hazırlanmıştı. Tik hücuma geçen — Mehmet Giray Kefe kalesini kolayca zaptedince Re | cep paşa isyanın önünü sulhle almaktan bay ka çere bulunmadığını anladı ve — Mehmet Girayta anlaşürak kendisinin Kırım harıt ol rak Kkalmasınt kabul etti. Kırtm harbi bü türetle devam — #derken Doa kazakları bunu bir firsst sayarak İstan bula hücuma kalkıştılar. — 1624 yılı 21 tem muz günü 318 sene evel bugüa kazaklar 170 şayka ile İstanbul boğasıma girdiler. Bu esna da Karadeniz boğazında hiçbir kala ve istili kâm olmadığından Don kazakları kolayca boğara girdiler ve Herlemeğe başladılar. Bu ierleyiş Rumeli ve Anadolü hisartarına ka dar devam etti. Birçak kayıklar — Beykoz, Büyükdere ve İstinye olvarma kadar geldi Ter. Kazaklar derhal sahile çıkarak — civar küyleri yağımaya başladılar. Buradan canlarını kurtaranlar Istanbula Kimannin akima gelmesine imkâa olmayan korkunç bir haber götirdiler: — Kazakdar boğazı, bastılar.. 'Talan edi yorlar, Öldürüyorlar. Tstanbula — ilerliyocek ler. Haber hakikaten korkunçtu. Boğaza ka dar gelen kazaklar elbette fatanbula da gele geklerdi. Hemen Bostancılariın — Sekbanlar hazırlatıldı. Kayık ve gemilerle kazakların üzerlerine gönderildi. Bunlara verilen emir guydu: — Zinkar kazaklara Jstanbula gelmelerine yol vermeyesiz. Ne yapıp onları esir ödemiz. Fakat #tancılar ne de Sekbanlar kirn lerle karşılasacaklarını, kazakların nasıl in san olduklarını, neyle Boğaza — girdirlerini bilmiyorlardı. Onun için hem inlikân âlina hırsi le Yakat biraz da endişeyle gidiyorlar di. Kazaklar birden Üzerlerine büyük bir kuv vetin gelmekte olduğunu gürünce — tekrar Karadeniz boğazma doğru kürek — cekmeğe başladılar. Esasen alncakları kadar ganalm ulmışlardı. Sekban ve bastancılar düşmünm kaçtığını görmekle vazifelerini yapmış oldu lar. Bu suretle tarihin bü meşhtr kazak akı m: bertaraf edilmiş oldu. Yalnız bu akın, İstanbulun ve boğazın mu hazazası için lMzarmge'en tedbirin alınmamış olduğunu gösterdi,. Ayni kazakların bir daha akın etmeleri endişesi İle Boğaz ağzında kar gilikli iki kale kuruldu ve ber birine üçer yüz MUubafız ile uzun meazlili balyemez topları Konuldu. Rumeli tarafına yaprlan kalenin tle risine de bir fener kuruldu. Fener ber gece yunusbalığı yağı e yanmaktaydı. D Niyazi AHMET Yemen silâhlanıyor San'aya mühim miktarda silâh gönderildi San'adan gelen Yahya, mühim Yemenin payitahtı haberlere göre, Yemen imamı ordusunu yeniden teşkil için miktarda para sarfetmektedir. Avrupa fabrikalarından Yemene mü- him miktarda silâh geldiği haber verili- yor. İmam Yahya, ayni zamanda San' ada asker! mektep kurmakta ve hudut boyunca en yeni — usul üzere kışlalar yaptırmaktadır. , (Marning Post) Ton Tonamca- nın parası O sabah Seyit Ferrag, karısına dedi ki: — Çoktandır Bahtim'deki Aha'daki, f Seyid Ferrag'ın birinci ölümü ne hararetle haykırmalarına devam & diyorlardı. Üçüncü gün cenaze merasimi için hü. Sandun'daki müşterilerimi ziyaret ede. |kümetten izin alındı. Fakat Nafizede pa medim. Yeni gelen kumaşlarımı oraya götüreceğim.. Üç günlük seyahatim | « Al şu yirmi kuruşu.. Evi idare eder | sin. Allaha ısmarladık, Nafize!.. | Genç kadın cevap verdi:" | — Güle güle git., Yolun açık olsun.. Fetrag, eşeğine basmalarını yükle « dikten sonra yola düştü. ” ., ü Öğle üzeri, Nafize, sokak kapısının önünde pirinç ayıklıyordu. Amcazadesi Ahmed'in kendine doğru geldiğini gör. Ü. Delikanlı, şehrin öbür ucundaki Ce. zire Badran'da otururdu. Helecanlı bir hali vardı. , — Ne oluyorsun ayol? Komşun ka - rını kaçırmış gibi sucatı asmışsın.. — Ah, Nalize! Alay edip durma. Be. ni dinle, Bu sabah Şubra köprüsünden geçiyordum. Durmuş bir otobüsün et . rafına ahali yığılmıştı. Ben de baktım. Ezilmiş bir adam gördüm. Parça parça olmuştu. Tanınmıyacak bir haldeydi.. Ah, zavallı Nafizeciğim! Bir polis, öl - müş ağdamın cebinden evrakını çıkardı. İsmini hızlı sesle okudu. İsim Ferrag'dı. Kumaş taciri! Hemen sana baber ver . meğe koştum. — Metanetini muhafaza et, Nafize! Mukadderatın önüne geçil - mez. Allahın takdiri böyleymiş. Cesedi Kasrelayn'daki morga götürdüler, Fa- kat sakın gidip bakma, Çok fena olur « Sun.. . . * Nafize, bu haberi alır almaz, âvaz b vaz bağırmağa başladı. Yüzünü, elleri - ni, âdet mucibince çivitle boyadı., Saç. larına kalın bir şabaka çamur sürdü: Boğazına bır mendil geçirdi. Bic ucus nu sağ eliyle, bir ucunu sol eliyle çe- kiştire çekiştire, komşulariyle birlikte, kacasının cesedini görmeğe gitti. Kahirenin yollarında böylece ilerli. yor, onu görenler kafileye katılıyorlar. lardı. Kasrelayn'daki hastaneye vardık- ları zaman otuz kişiden fazla olmuşlar. dı. Kapıcı, meyus bir edayla başını sal. byarak: 4 — Evet! Ferrag isminde bir satıcı e- zilmiş. dedi. Bu sözleri işidince, kapıcı kadın, ce, sedi görmek cesaretini gösteremedi. Bağırdı, çağırdı. Yüzünü elleriyle to - katladı: — Ah beni gölgesinde muhalaza c . den çınarım! Sensiz ne olacağım? Sensiz artık bana hayat yok, teselli yok! Senin le betaber ,elbiselerin de, tesbihin de, öşeğin de hepsi mahvoldu. Ağlayıcılar gelsinler de kederime iştirak etsinler.. Kıymetli vücudunun ortadan yok oluşu bütün Kahireyi karanlıklara boğacak . tır. Komşu kadınlar hıçkırıkları — meş » hur olan Üç tane ağlayıcı buldular, Bir çember haline dizildiler. Bu ağlayıcı . lar, ortaya geçmişlerdi. Biri susuyor, biri ellerini yanaklarına vürarak başlı. yordu: — Ey Kahiteli büyük tüccar.. Senin kaybolman üzerine bütün dükkânlar kapanacaktır.. Bütün ticaret duracaktır. (Zavallı adamın bir eşeği ile bir balya malı vardı.) Yüzden fazla olan elbise - lerin mezatta satılacak. Alıcılar Keş . mirlerini mi, yünlülerini mi almakta te. reddüt edip şaşıracaklar, (Bütün elbi - sesi Üç basma geceliğinden ibaretti.). Bu feryatlar, bu tuçkırıklar, İki gün sürdü. Ancak birkaç lokma yemek, bir kaç yutum su içmek için susuyorlar; yi ra yoktu. Bileziklerini, küpelerini, ger- danlıklığını çıkararak : — Bunları satın. Sevgili kocama lâ , yık bir cenaze merasimi yapır ! . dedi. Elmaslar satıldı. Paralariyle kelen, ölü ziyafetinde kesilmesi mecburi olan bir kuzu tedarik edildi; bir de çadır ku ruldu. . * * Cenaze kabre doğru giderken karısı ve ağlayıcılar, arkadan yürüyüp, ö nün ağzından yazılmış olan şu ilâ okuyorlardı: *Ey dostlarım! Toprak beni sarma . dan bana veda edin.. Sanmayın ki ka. bir bir saraydır. Heyhat! O yalnız ber- bat bir çukurdur. Güneşten ve güzellikten mahrum o. larak orada kalacağım!..,, . *ve yi Kabre gelince feryatlar arttı. Nafize tabuta sartldı. Ölüyü bir türlü brrak . mak istemiyordu : — Ruhumu, —işığımı gömmeyiniz.. Onsuz günlerim gece gibi kara olacak- lar, Evleri y.kılacak.. Onunla beraber ezilen eşeği ne bahtiyar !Keşke ben o. nun yerinde olsaydım. Erkekler onu — tabuttan — zorla ayırdılar, Kadınlar kendisini bir köşe . ye çektiler. O, boyuna suratına şamar- lar indiriyordu. * &* * Feryatlar ve göz yaşı merasimi üç gün, üç gece daha sürdü. Bütün konu komşu, Ferrag'ın evine doluştular. Na fize, avlunun ortasında oturmuştu. Ağ. layıcılar, ev sahibinin felâketinden baş lıyarak, vaktiyle misafirlerin de başın- | dan geçen acı hatıraları birer birer can landırıyorlardı. Güya Nafizenin ağeın . dan: — Gözlerime sürme sürmiyeceğim ... Kocam tekrar gelinceye kadar. Bir da - ha elmas takmıyacağım. İçimin sızla . dığını herkes anlasın diye... Sonra, başka bir kadına bakarak: — Ey gökyüzünün meleği! Kocaya varmadan ölen taze! Arabacı! Götür . me! Bekle... Bari cennete gelin kıyale - tiyle sokarsın .. Bu sözleri işidenlerden biri, ağlaya . cak olsa, ağlayıcı, hemen daha hazin izahatlara girişiyordu. Yirmisinde ölen delikanlılardan, — evlâdına doymayan taze analardan bahsederdi. Bu meyatı. da fena kocaların kaba muameleleri, kaynanaların gelinlere çektirdiği 1sti - raplar, hep, hep sıralandı. Üçüncü gün, ağlamalar bitti. Nafize herkesi yemeğe alıkoydu. Bu cenâze ziyafeti en fıkaralarda bile âdetti. Ne kadar fazla adam davet edilebilirse çağ. rılmalıydı... Misafirler yemek yerken, ağlayıcılar da, ayakta hazin bir makamla: : — Bir solucan gördüm. Yetde sürü. nüyordu. Ağızında Ferragın bıyığının bir kılmı tutüyordu. Böcekler biribirle- rine diyorlardı ki “Talihimiz varmış.. Bu şişman vücudu rahat rahât yiyece . ğiz. Bu güzel siyah gözleri patlataca . Biz.n O esnada kapı şiddetle çalındı. Bir kadin gidip açu. Bir erkek, kapmın ö- münde bağtıyordu: — Allah rizası için! Evimde neler o- luyor?, Kapıyı açan kadın: — Ne diyorsun? Bu evin sahibi yok. Nafizenin kocası öldü. Biz de onun ma . temini tutuyoruz. Gelen adam şaşaladı: — Nasıl olur?. Nafize'nin kocası Fer rag mı:? O, benim, ayol.. Rüya mı gö » rüyorum, deli mi eluyorum?. Sonra, öfke ve hayretle bağırarak: —Allah rizası için! Ben Ferrag'ım... 'Tacir Ferrag!. Karım Nafizedir. Alu günkük bir seyahatten dönüyorum. Ku maşlarımı satmağa gitmiştim ii Kadın ceva> ver” Tercüme eden; (Vâ . Nü) (Devams 11 incule)