12 Temmuz 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

12 Temmuz 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

p MA Varihi macera ve ask r>r>--— razan: (Vâ - Nü) “Madem ki beni seviyorsun, bu zehri aşkım uğruna içeceksin sevgilim !,, diye Ayda köleyi zorladı Geçen kısımların hulâsası Ayda, Giridden papaya gönderilen cariyeler arasındadır. Fakat onun pek müthiş bir kadın olduğu anlaşı. lıyor. Altı tane de kölesi vardır ki, onları hususi zevkleri için kullan. maktadır. Bizim küçük Osman, Ayda ile gemi- de münüasebet peyda etmiştir. İkisi de biribirine meftun olmuştur. Ö. mürlerinin sonuna kadar sadık kala. caklarını, kimseye bakmıyacaklarını vaadediyorlar. Osman şimdi kama- rada kilitlenmiştir, * * & Ayda, kapıyı kilitledikten sonra dı. şarı çıktı. Ben, farkedilmemek için nefes bile almıyordum. Fakat genç ka. dının ahvalini tetkik edebiliyordum. Gayet asabiydi. Asabi olmakla bera. ber memnun ve mes'ut görünüyordu. Elindeki şişeye baktı. Bir an tereddüt etti. : Gözleri açıldı; hadekaları büyüdü. Yapacağı müthiş bir işten dolayı kendi de korkuyor gibiydi. Fakat başmı salladı: — Cesaret! Bu, böyle olmalıdır!... Şişeyi salladı. Kararını vermiş adamlara has bir avırla yürüdü, kölelerin tarafına iler- ledi, Elinde, bir cıkın anahtar vardı. Bün lar, Osmandan aldığı ve Osmanım da benim yastığımın altından çaldığı a. nahtarlardı. Kilide uydurdu. Kapılardan birini açtı, Bir erkek sesi duyuldu: — BSevgilim!... Kraliçem!.. Bir ta. nem! Demek ki bütün muhataraları, tehlikeleri göze alarak buraya geldin. Ayda, susuyordu. fi Bir aşk melâikesi gibi şuh ve şak- rak değil, bir matem ilâhesi gibi abus ve somurtkandı. " Eşikte duruyordu. — Ne oluyorsun, Ayda? , diye köle sordu. — Bir kabahatim mi var? — Mertis! — Ne var, hayatımın sebebi? — Senden büyük bir hizmet bekli. yorum. — Sana hizmette bulunmak, benim en birinci emelimdir. — Peki öyleyse,., bbb bbb babebeber bbbi bbb bekeedbebekdr bbb ll b ddd kebledekekekel _:ıııııuııı-ıu——ıuıı-ınıı-ı:ıı-ı'ı:ııııııu.=:= Diş doktoru H Necati Pakşi h Hastalarını hergün sabah 10 dan akşam 19 za kadar Karaköy Tünel 1/2 de kabul eder. Salr ve cuma günleri saat 14 den 18 ze kadar parasızdır. ğ İ | ğ â İ meydanı Mahmudiye caddesi No.ğ İçeriye girdi. h Kapıyı kapadılar. Ben, yerimden çıkarak, öteki kapı. lardan dinlediğim ve gözetlediğim gi- bi onları da dinledim ve gözetledim. Fakat ilk gördüğüm manzara şu ol. du: Köle ile cariye, biribirlerine sarılıp, ayakta, uzun bir buseyle öpüştüler. Ayrıldıkları zaman, köle titriyordu. — Ey benim hayatıma bu büyük zevkleri veren kadın.. Emret, ne ister. sen onu yapayım, Hattâ emret, şu da- kikada şuracıkta senin için öleyim. Ayda, bir kahkaha attı: — Söylemesi kolay. — Ölürüm senin bir işaretinle. Yal. nız sen emret, — Pek çok kimseler bu sözü sevgi. lilerine söylemişlerdir, lâkin bir feda. kârlık yapmaları icap ettiği zaman, kaçmışlardır. — Ben onlardan değilim. Ben onlar dan olsam bile sen alelâde bir kadın değilsin, Sen, herhangi bir erkeğe her istediğini yaptırabilecek bir kabiliyet tesin, Esasen bunun için değil midir ki, papayı her arzusuna ramettirmek üzere, başpapas seni yolluyor. Bütün Ayvrupanın Girid menafiine imalesi i- çin sen çalışacaksm... Köle, büyük bir coşkunlukla konu. şuyordu: — Ben nasıl memnun olmıyayım, nasıl mes'ut olmıyayım ki, böyle bir kadın, beni seviyor. Her tehlikeye rağ. men, bana geliyor. Maniaları aşarak. Ayda: — Görüyorsun... Senin için nasıl fe- dakârlıklar yaptım.. , dedi. — Evet, görüyorum. — Öyleyse, sen de benim için. — Emret.. — Bir kadeh getir. Kamaranm bir köşesinde bir sürahi ile bir bardak duruyordu. Bunları alarak, köle yaklaştı. — Bardağmı uzat. Köle uzattı. Birkaç damla damlatıp, üzerine su koydu. tiniç — Nedir bu? — Gördün mü?, Hani benim emrimi yapacaktın? Hani ben “Öl... Hemen şu racıkta can ver!” dersem verecektin?. Köle: — Velev ki, bu, öldürücü bir şey ol. sun, İşte, senin aşkım uğruna içiyo. rum, ÂAyda... - dedi. Su ilâve edilen mayii, bir yutumda boşalttı. Boşaltmasile de, yıldırımla vurulmuş gibi yere yuvarlanması bir oldu. Ancak: — Ayda... . diyebildi. — BSevgilim. Beni hakikaten seven sadık sevgilim.. Ölüyorsun, benim aş. kıma ölüyorsun. Seni asla unutmıya- cağım, Hıyanetimi affet. — Hayatım sana helâl olsun. * Köle, bir iki kere çırpındıktan soön. ra, can verdi. (Devamı var) Haber, otkuyucuları arasında bir fıkra müsabakası açmıştır. Gönderi, lecek fıkraların kısa ve hiç olmazsa az İşitilmiş olması lâzımdır. Fıkralar, gönderenlerin iImzaları yahut Mmüstear adlarile neçredilecek ve herayoayiçinde çıkacakların en iyilerinden beşine muhtelif ve kıy, metli hediyeler verilecektir . Bize bildiğiniz güzel fıkraları gönderiniz. Büyük maymuna vermeli Yüzü gözü kıllı, çirkin bir çingene bir maymun oynatryormuş. Seyreden çocuklardan birisi; elindeki simidi may muna uzatır. Mamun almaz. Çocuk an. nesine: ' — Anneciğim, Küçük maymun alma- dı, şimdi büyük maymuna verelim di - yerek çingeneye uzatır. Şevket ÇUHADAR Yenisini alırım Yeni bir parasüt icat eden Bay Metin Pulata izahat veriyordu: — Atladığım zaman ipi çekerim. Pa raşüt açılır ve inerim, — Ya açılmazsa? — O zaman çarşıya gider yenisini a. İırım. Nureddin AKSOY Bağı çözülmüş Varzın biri cemaate hitaben: — İçinizde karısından memnun olmr. yan varsa ayağa kalsın, der demez, bü tün cemaat ayağa kalkar, yalnız bir kişi kalır. Vaiz: — İçinizde bir kişi memnun varmış, demesi 'lizerine beriki ? — Aman hoca! Yanılryorsun, karı - mın ismini işidince dizlerimin bağı çö- züldü de ayağa kalkmaya dermanım kal madı, demiştir. NECDET Trende pazarlık Mişon her işte pazarlığa alışmış bir tüccardır. Geçenlerde bir iş için An karaya gidecekti. Haydarpaşaya geçe . rek gara girdi ve gişedeki memura sor- du: — Trene ne kadar var? Memur cevap verdi: — Dört saat .. Mişon alışveriş ediyor zanniyle pa . zarlığa girişti: — Üç buçuk olmaz mı? F. KİNT ae -K T 12 TEMMUZ — 1937 — a Yazan!: Moris Löblan K?7 yLani e HABEIg AKSAM POSTASI UDARE EVvi' Istanbul Ankara Caddesi — Posta kutusu : İstanbul 214 . Telgraf adresi ; İstanbul HABER Yazı işleri telofomnu : 25872 idare ve jlân . — : 24870 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik Y1400Kr. 2700 Kr, 6 aylık 730 « 1450 , 232 aylık 400 » s00 , * aylık 150 . 00 — Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us k&uldığı yer (VAKIT) matbaası Çayır rezaletinden üç gün sonra, Patri$ eve döndüğü vakit, karısını bayılmış bir halde buldu — ; Patris sabırsızlanıyordu. Rişarın sözü- nü keserek ÂAntuana sordu: — Ey, sonra?, — Sonrası, sizin otomobilden inip te, bir taksiye bindiğimiz zaman şişe hâlâ elimdeydi. Fakat taksiden içinde bırakmışım. inerken, onu Patris artık hiddetini tutamadı, bunca senelik arkadaşına bağırdı: — Aptall.. Enai.. Böyle iş mi olur?. Yapılır mr bu? Ya polisin eline geçerse bu şişe! Al sana mükemmel bir iz.. Zira, he. nüz piyasaya çıkmamış bir şampanya şi - şesi mükemmel bir izdir.. Şoför sizi geti - rip evinize bıraktı. İsminizi, kim olduğu nuzu öğrenecekler.. Sontra da, hepmiz ya. kalanacağız, kepaze olacağız.. Antuan başını önüne eğmişti.. Düşünü- yordu: — Ne yapayım, dedi, şişe elimde du . ruyordu. Nereye koyabilirdim, ne yapa - bilirdim?. Rişar cevap verdi: — Yutsaydın daha iyi ederdin.. — » & Dört arkadaşın toplandıkları günün ertesi günü, yani Çayır rezaletinden Üüç gün sonra, Patris eve döndüğü vakit, Dominiki odasmda, yerde, bayılmış halde buldu. bir Patris deli gibi bir halde koştu, karısı- nr, hemen zile basıp çağırdığı hizmetçinin yardımiyle kucaklıyarak yatağına kaldır. dr. Telefona koştu. Arkadaşlarından dok tor Mogere telefon etti: Doktor geldi, o gelene kadar ayılıp, yatafına girmiş olan Dominiki muaye. ne etti, bir reçete yazdı ve Patrise: — Azizim, dedi, merak etme.. Mühim bir şey değil. Karın bu son günlerde faz. la heyecan geçirmiş, bir şeyle fazla meşgul olmuş olsa gerek ki, srhhati bi . raz bozulmuş, derhal söyliyeyim ki, bir kaç güne kadar bir şey kalmaz. Yalnız, odasında tam bir istirahat halinde bu - lunması lâzım. Kimse ile görüşmemeli. Yanına hizmetçiden gayri kimse girme- meli ve bilhassa onu bu derece endişe . lendirmiş olan sebeplerden uzak kalma. İr. Doktor, Patrisin elini sıkarak ayrıl- dı. — Yalnız kalınca Patris düşündü. Evet, karısı her türlü maddi endişeler - den uzak kalabilirdi. Bunu temin ede - bilirdi ve kolaydı, Lâkin, manevi endi. gelere karşı, fırtınalı bir gecede, müp - hem bir mavi ışık altında, narin ve çıp- lak iki kadın vücudunun dansettiği bir ormanda, Çayır üzerinde geçen hâ- diselerin inatçı hatıralarına karşı ne yapabilirdi!.. ÇIFTE KUMRULARIN PEŞİNDE Komiser Delbo, polis müdüriyetin - de kısmı adlide mühim bir mevki iş - gal ediyordu. O, bu mevkii, gençliğine | rağmen, şahsi mesaisi ile elde etmişti. Delbo, eski komiserlerin iptidai usul - lerini brrakmış, mesleğe fen ve teknik bir bilgi getirmişti, Orta boylu, zayıf, fakat adali, kurşuni gözlü ve sert ba . kışlt olan Delbo yorulmak nedir bil « mezdi, her dakika çalışmağa âmade idi, mesleğine karşı büyük bir aşkı vardı ve adalete, bir dine inanır gibi iman eder N di. gedll) Delbo merhamet, mlsamaha | bilmezdi. Mı.-g.hur_1'..oı:ı:ıl:ıroıodlw'rl w İ mes'uliyet ve ademi mes'uliyet W' larr üzerinde yapılan m ”d', uzak kâalmıştı. Bunlara ehemmiyet V mezdi.. Önun için suçlu, sadece bk; suçludan ibaretti, ve suçu işlediği "': man içinde bulunduğu haleti ruhiy* nin, diğer saiklerin hiç bir eltemlnmd yoktu. Delbo için herşeyden evvel vardı. O kendini cemiyetin caniler, tiller ordusuna karşr müdafaasımir b rine almış bir havari telâkki ederdi. P" tün bunlardan başka, kuvvetli bir 2” kâsr, sağlam bir ahlâkr, şayanı dikl? bir insiyakı, bir koku almak kabî“?d | vardı. Delbo meziyetlerini bildiği; ©? larla İftihar, hattâ grür duyduğu 107! kendini başkalarına faik görürdü. Hiî w bir zaman aldatılamıyacağına inanıf j dı. ' Bu yüzden lüzumsuz işler de yll""ı'“ vakidi. Yeni bir iş peşine düştüğü 'ı: manlar, humma içinde yaşar, ayni ’;Bi manda, köpek av peşinde nasıl kanl! zevk ile koşarsa, o da ayni zevki yardı. ''? : İşte bugün de, gözlerinde hürl*”'ı: İ bir parlaklık var. Çünkü Delbo, th. mobille Parisin garp mahallelerine doPü ru gidiyör, ve otomobilin ( sinden bakarken, böyle işe l:ıışladlğı ’ manlar olduğu gibi, çocukluğunu h8" lryor. Onun çocukluğu Orleane'in B'nu bir malikânesinde geçmişti . ) Babası, zengin bir ailenin amba!'“ du * idi. Ava gidildiği zamanlar, çocuğu L küçö beraber alırlardı ve o - zaman, Delbonun sevincine payan yoktu. — Simdi-de arabada idi ve bu Hipabtl yuyordu. Şimdi de ava gidiyordu. B j çükken geyik veya domuz avına gid di. Bugün “çifte kumrular,, m & çıkmıştı. , ' Yanında bulunan polislerden biri sof w du: ; — Ey Delbo, dedi, onları bulacağ' ü mızdan emin misin? Gittiğimiz ? yanlış bir yer olmasın?. Delbo cevap verdi: — Hayır, olamaz, Eminim.. — Peki amma, içeri girebilece yiz?. — İki davetiye tedarik ettim. ve banal. — Para verdin mi? Koi gar? — Adam başına yirmi beş frank- başına y ş M.l Sustular. Otomobil Paristen Ç! 770 BZ ZİŞ eli İ Üüi — aei d l LA AA eli ae ol LA z ti.. ; & * & Parisin etrafını saran -ormanwf“? küçük Sen Küküfa ormanı kadar İdlh ayni zamanda şehre yakını yoktur- Polislerin bulunduğu otomobil b" vafa doğru gidiyordu. ) Bir çok kimseler de, yaya olarak y tarafa gidiyorlardı. Kimisi yalnızı misi çift çift idiler. Görenler, b n.;, alelâde insanlar derdi: Memur, ** tüccar.. 126 — Kate, bir sevki tabilyle işaret edi ien yere baktı. Bu vaziyet bir saniye devam etti. F'akat Kara gölge bundan latifade etme Bini bildi: Odayt aydınlatan ampulli bir dar beyle kırdı ve mis Valmondun ateş — etmesi ihtimalint düştünerek yüzü koyun yere yattı. 127 — Sonra ayağa kalkarak üzerine b 4 Kibar hırsız — Siyah atıldı ve kolaylıkla tabancasını elinden aldı. Mis Valmond vuku bulan hâdisenin süratin den o kadar şaşırmıştı ki, pencereden kaybo lan gölgeyi hayal meyal görebildi. 128 — Kara gölge evine dönünce garip bir his duydu. Sergüzeştlere başladığı zaman danberi ilk defa olarak kendi kendine kız w Te AAA D n mağa başlıyordu. Yüzüğü kasaya, diğer mü cevherlerin yanma koydu, fakat ağır madeni kapıyı kapayacağı yerde, orada kalarak dü şünceye daldı. 129 — Onu, bu düşünceden, telefonun Zill uyndırdı. “A!., diye mırıldandı, gene mü temadiyen fena tavsiyelerde bulunan meçhül kadın. Doğrusu artık fazla oluyor. Artık ı& itaat etmek istemiyorum!, Kendisini ha dar edeceğim.,, Fakat her nedense, — bunu kendisi de bilmiyordu — Lâf söyliyeceği yer de onu dinledi. Esrarengiz kadın ona yüzük hakkında talimat verdi: “Onu bir paket ya centilmen parak Brigt Stritde 20 numaralı dükkâna ge pesi” | tirirsiniz. Oradakller dostlarımdır. V© bir şey beklediğimi biliyorlar.,, ',# | 130 — Herbert Valling dostların sinin yazıhanesinin karşısında bulu! da;!l“ hayretle gördükten sonra, tarif edile? ıdwî' na girdi ve :“telefondaki meçhül . g kim olduğunu Üğrenebileceğim,, diye dandı. z

Bu sayıdan diğer sayfalar: