CA yuaz ON) 'aoK HUU GON — fopşgeyloğunc) Kyayey 90 03 wN0S Ku “saz — iyeca ÇTETIYENKEKY), ? ş ŞA ŞA E E Ü M Hir iç iileni ğğ . B ğ'î'ğ" â.E;r '%E Ha z Si Di BUi : ğğ Bid iğiş ğşî; ; ;ğğ; zi iş E! â%ğ? EbEz ©i ;1% ll" Feb L LA gi RU o lş îîğ : Bo HF (EERGI îşh_î_ : Bo p ati y i»E%E ödet PİH v RMG ( 4a DA B OR ü vöğg P3R) V325 Sdü5 P“42k Teş H Gi BU Ş Di lE SEP HU G3 Hat O ĞLİD £ Ükpat SE ee D TEp Plz : brtE H SİLE h: li $ İlte g dek e ; " Ste | lee pi İâğ ğğğ Te pis i î Hi 330 PARDAYANIN OĞLU danına dönerek çok yumüşak bir ses- le: — Peki Növi, dedi. Mademki bu ka- dar iyi malümat edinmişsiniz, bu gen- cin beni niçin öldürmek istediğini söy- ler misiniz? Növi derin bir nefes aldı. Kral mü- nakaşa ediyordu. Demek ki henüz mah- volmamıştı. Kralı ikna edecek mühim bir deli) serdettiğini düşünerek — âdeta sevindi ve: — Kral, şüphesiz, Arbr - Sek sokağın- dak! bir balkonun altında bu adama na- sıl vaziyet ve şeralt içinde tesadüf etti- ğini unutmamıştır. —E? — Sir bu adam.. Mevzuubahs olan yerde ikamet eden.... şahsa çılgınca i- gıktır. Onun içinde müthiş bir kin şek- linde beliren ve onu suikaste sevkeden işte bundan mütevellit kıskançlıktır. Hanri müstehzi bir tebessümle gü- ümsedi. Şimdi artık kâfi bir fikir edin- mişti. Filhakika, Növi tarafından serde- dilen delil nasıl ciddiye alımabilirdi? Jan hentiz birkaç dakika evvel, ona, Bertiy' in babas; olduğunu bildiğini söylemişti. Jandarma kumandanının gözleri içi- ne bakarak sordu: — Öyle mi zannediyorsunuz? Növi kuüvvet ve emniyetle cevap ver. di: — Bundan eminim! Hanri gülümsiyerek yüzünü çevirdi ve Jana baktı. Pardayanın müdahale- Şindonberi, oğlu, kollarını göğslinde ka- wuşturmuş, İâkayt bir şekilde hareket- #ir düuruyordu. Onu böyle sakin görün” ce, mevzuuhahs olan şeyin onun kellesi olduğuna dotfıııı ihtimal verilemezdi. | Pardayana döndü DD AĞA LLAr 5 abülub d AM B ve hiçbir şey söylemeden, dudaklarında kurnaz bir tebessümle öna baktı. Pardayan ayni tebessüimle mukabele etti ve Jâkayt bir tavırla — omuzlarını silkerek: — Görüyoörsunuz ya! dedi. Emin olu. nuz ki sir, bu gencin aleyhine serdedile- cek olan delillerin hepsi, aşağı — yukarı böyle çürük olacaktır.. Demin de ma- jestelerine söylemiş olduğum — veçhile, şudur ki, herne bahasına olursa — olsun, ondan kurtulmak istiyorlar. Hanti, Növiye (zavallı adam hiçbir gey anlamıyordu) tehdid dolu bir nazar atfetti. Pardayan bu bakışı — gördü ve yalnız Hanrinin duyabileceği bir şekül- de gesini alçaltarak ilâve etti; — Onun hüsnü niyet sahibi olduğunu zannediyorum.., Farkında olmadan âlet oluyor. Hanri de ayni yavaş sesle sordu: — Bunu nereden biliyorsunuz? — Fakat... Nasıl büyük bir emniyet ve itimatla öne atıldığını — görmediniz mi, sir?,.. Emin olunuz ki hakiki alâka. darlar, bizzat müdahale etmekten çeki- nirler. Hanri düşünceli bir tavırla: —- Belki de hakkınız var, dedi. Biran gülümsiyerek sırayla — Parda- yanla Jana baktı. Sonza birdenbire ko- lunu şövalyenin kolu altma geçirerek, Üzerine abandı ve önü arabasına doğru sürükliyerek, samimi — dostlarına karşı takındığı hürmetkâr lâubalilikle: — Dostum, dedi, — zannediyorum ki, hususi bir şekilde görüşmemize ihtiyaç vardır. — Ben de öyle rannediyorum, sir. — Şu halde arabama gidelim, Yüksek sesle — söylenen bu — sözler, kralın arabasından uıı—pık lıın S ğ Ş -;m ğ %ğğğ " ğm ğggğ # glrm3 ti z S gll ğ Ş_utö â ğğ P8 C’İ“jğ H 5z S NİN Di F 52t0f ğğ* SO çui g5 ğî " Yal Dja : ğ D4 5 MayEA. a g ..ğ Ez EE E. “ âı—âî Ha 5 :%âğî âğğğ ö !'s! ğ ğlgs"i. 'âââfâ.%â:"ââîî Z 'igg.;--î:ğ: 3 İSİ51154Eri 4! (U? # T SD DB numnı türkçeye çevrümok übere size vereceğiz. şekillerini gürolim. Çevrilecek olm’mızılm cümlelerin türkçeleri şunlar- Geçen dersteki vazifeler 1 — Arkadaşımız oğlu için (oğluna) ne uldı? — Çorap, mendil, kravat w, 5, 2 — Oğlu merede? — Onu İngiltereye mektebe getiriyor. - 3 — Arkadaşınız ne cins eldiven aldı? — İki çift keçi derisi eldiven. Evvelâ geçen dersin sonunda ingilizccden türkçeye ve > türkçeden ingilizceye çevrilmek üzere verdiğimiz tercüme vazifelerinin yapı — Come this way ploase, Tül show — you... just wver there beyond the millinery department.. — Patent, please, with high hocls and a single strap, — Here is a pair about your size, Try them on... How do they feci? — Öne will do, Thank you, and now, how do I get to he shoe departmont? — How many pairs would you like? — Very well, Tll take them, — What sort of shoes did you want madam, patent ©r suğde? — Yes, tkey seem to be fairly comfortable; but thoy're & bit tight across the tocs; I suppose they will stretch in the wearing, What is the prise? — Nineteen and six, madam. Would you like some silk vv P yal GĞ PARDAYANIN UGLU 331 (Pardayan sessizce eğildi) yani demek — verilen bir emirdi. Növiyle arabacı bu. nuü anladılar ve çabucak — arabanın ya- nından üraklaştılar. Pardayan yerinden kımıldamamış olan Jana döndü ve bü- yük bir tatlılıkla: — Yavrum, dedi. Lütfen beni biraz | bekleyin.. Kralla görüşmemiz gayet kı- sa şürecektir. Pardayanm bu hareketi büyük bir 14- ubalilikti. Dördüncü Hanri, bütün V4- ubaliliğine rağmen, bunu başka birisine, şüphesiz affetmezdi. Fakat Pardayana müsamahayla iktifa etmedi ve — bizzat kendisi de dönerek tatlı bir tebessilmle Ve Gdostça bir el işaretile biraz sabret- mesini işaret etti. Jan hürmetkür ve za- rif bir şekilde eğilmekle cevap verdi. Ve Pardayan tekrar memnuniyetle gü- lümsedi, çünkü bu iğiliş krala bitap et- miş gibi olmakla beraber, ayni zamanda Pardayana atfedilen bakış bunun ken- disine hitap ettiğini — açık bir şekilde Bösteriyordu. Konçiniyle Depernon kendilerine il- tihak eden Belgard ve Liankurla konuş- makla beraber, kralla, — görüştüğü üç asilzadeyi gözden kaçırmıyorlardı. Duy- madıkları sözlere mukabil, hareket ve çehredeki ifadelerden neler konuşuldu- ğunu anlar gibi oluyorlardı. Ve endişe- Teti büyüyordu, çünkü kral, çekindikle- ri adama karşı gayet iyi muamele edi- yordu, XXV Bu sırada dördüncü Hanriyle Parda- yan, arabanın içinde — karşı kargıya ©- turmuşlardı. Kra! söze başlayarakt Dostum, dedi, istiyorum ki, madem bu yiğit — Janımn hüsnü niyeti hususunda beni temin &- diyorsunuz ve ona âdeta kefil oluyor- sunuz.. Ş$övalye, onun cümleyi muallâkta bi- raktığını görünce: — Evet kefil oluyorum sir, dedi, ve bütün mesuliyeti üzerime alıyorum. — Mademki öyle, bu genç hiç kimse tarafından rahatsız edilmiyecektir.. Size Köz veriyorum,. Fakat.. demek ki siz onu çok iyi ve yakından tanıyorsunuz? — Şüphbesiz, sir! Aksi takdirde yap- ıııımnçhneıklunıhemımum kefil olmam. — Ben de esasen bunu demek istiyot Pardayanın gözleri içine bakarakı — Benim de öğrenmeğe — ihtiyacım vardır!.. Ve zannediyorum ki bana ma- lâmat verebilirsiniz... Bu genç kimdir? Çünkü nihayet, yiğit Jan bir isim değil- dir. Ve hakkında yapılan raporlar hiç de lehine değildir, Pııdıyındıudııhhm içine baktı ve çok sakin bir şesle cevap verdi! — Oğlumdur! Hanri iki elini kasıklarına vurdu ve sevinçle bağırdı: — Ben de öyle tahmin — ediyordum! Olur şey değil!.. Şimdi artık tamamile Tahatım. Ve dostça bir alâkayla: — Demek ki, İspanyadan wb denberi aradığınız bu çocuğu nihayet yanılmıyorsam