İ2 TEMMUZ — 1937 HABER — Akşam postast KWWFCZSLECILI Üer hakkı ablam Hadiye'ye atttir. Yazan: Naciye İzzet Kanser kurbanı: Hi SD l Z LA aai —i — Benim güzel annem! üıeüh:hnm sararmış ve eski tuşlar dnğedeki — parmakları birdenbire d.üî:k”î saniyedenberi anlıyama- Sanki rahatsızlık hissediyordu... Sinda 'Oha teneffüs ettiği hava içeri- Tn b“h birisi de teneffüs ediyor. Ğluğ; geliyordu.. Yahut da an- Rtini, bir duygu ile arkasında bi- nm. Mevcudiyetini hissediyordu. buç bir gürültü işitmemişti. Fa- hörek 'Na rağmen âdeta mihaniki bir "k arkasma döndü. YanğYük selonda bakikaten birisi ık.q.;nljzf'n bir gölge camlı kapıya lşti. Neclâ bir sıçrayışta fırlıyarak a- da; ktı. Sendeliyerek piyanoya Yengöri Korku ve ıstıraptan büyü. ]şoııtn"' le yabancıya bakıyordu. wk" kapalı geniş salonun k içerisinde Lem'iyi güçlük- deki dael l işti. Fakat onun yüzün. %hn*"n çizgilerin farkma bile var & #iddeti kalbinin patlıyacakmış gi- b"»km _ı'e çarptığını hisasediyordu. hoğ,;m" babasmın bu ant gelişiyle Bi istırapla sıkışıyordu. ’eqn': karma karışık hisleri ve he- Meğe arasında bir kelime bile söyle. qu:"'ı“edil' olamadı: Başı dönü- bir qwm?:ıl"i kararmıştı. Sanki Uumdan aşağı yuvarlanıyor. :ı—&“ şeyler oldu. Bü yuvar- lqıı" 'an onu çekipıkurtaran gene du, Pin biraz boğuk çıkan sesi ol- kn; Beni mazur görünüz Neclâ ;%âuum gelerek sizi korkut- .’"'m n =qlmudın önce bütün ki "J'î göremedim... Artık yalıda L%ln bulunmadığını zannetme- L'ıı—hwh..,. - Güzel piyano - sesi kadar cezbetti. L îğl;.“k"î“:îl_l&ukorkumımık m'ı%di_.;:l;:î :;îelzı e&müıterih et. hi Bek,l;:ür şiddetle korktuğu bu â. tu, &hk_ll Neclâ âdetâ sersem olmuş Muş gibi sokulacak bir delik arayor- hk'öyl ' Cevuula etrafına bakına- ni Cepen.... Ben çekileyim. tekrar “ç’dlm €en yumuşak - sesile İ’n;PNîBÇİh gekiliyorsunuz Neclâ hiz, | A '"'_ağ kendi - evinizdesi- Tası, Gen, Sizindir. Sizin yeriniz bu : Bç:î.d_uğu""z“ yanıdır. Simdy, dar tatlr ve yumuşak sesle Fık“ Nl“d" asla konuşmamıştı. k "ılıy:dı. Bene bu sözleri güçlük- ilf bacal 'Yofdfl. Büyük bir korku d"ini titriyor, Lem'inin ken- "d._.- Dğmenîn yanında bul- gördüğünü bir türlü kavrı- Bilâk;, k:':;h:lînkı::hk Şivesine — rağ- OV için iğini İA koyalanan bir hayven göz ir sesle: H'i'*ğinlunnz Neclâ ha Takatm ı'huı_uııı_ _.iıinb;ı SN n ş_ıhıbnhk niz. Sizden k k bir lütuf: Bu akşam x tey istiyorum.. Daha B Yınız. Geceyi sizin ça ha dedi, H Yaç tınız altında geçirmemme müsaade ediniz. Çocuğumu kucaklanıak için çok uzak yollardan geldim. Onu gör mekliğime ve birkaç saat yanında kalmaklığıma müsaade ediniz... Bu ricası o kadar hakirane, - fa- kat o derecede hararetli ve canlı bir rica idi ki Neclânın kalbine kadar te- sir etti. Gözleri yaşlarla doldu. Ne bir kelime söylemeğe ve ne de bir hareket yapmağa muktedir. olamı- yordu, Göz yaşlarını tutmağa mu- vaffak oladamdığı için sıkılarak mah cubane başmı önüne eğdi. o zaman Lem'inin aç gözleri hasretini çektiği çehre üzerine dikildi. Erkek süzülmüş, zayıflamış çeh- reyi, altın yaldızlı iri gözleri çerçeve. liyen mor daireyi gördü. Dudakların yanlarındaki çizgileri, şeffaf tendeki inceliği farketti. Bütün bunlar u- zun süren bedbaht yaşayışın izleri nişaneleriydi. Boğazı acı bir nedametle sıkıştı. "O kadar canlı, o kadar müte- bessim mini mini Neclâsı, ne kadar istırap çekmişti ki bu hale gelmişti?.. Bütün varlığı isyan etti. Daima sevdiği ve haksız olarak itham ettiği bu kadının kendisi için ne kadar mu kaddes ne derecelerde kıymetli bir vücut olduğunu daha şimdiye kadar asla anlamamıştı. AF dilemek için çılğınca bir ar zu duydu. Buna rağmen gene sükü netini muhafaza etmeğe uğraştı. Ma ziye dönmezden evvel daha yapıla- cak şeyler vardı. Biribirinden ayrı olarak yaşadıkları iki seneyi düşün- mek icap ediyordu. Fakat Neclâ kar- şısında onu görmekle heyecandan W besdix DUT Nat gemnlişi. — Tvercde ise yere düşecekli.. O zaman genç kadını müsterih etmek için en ihti- yatlı hareketle onu tutarak koltuğa kadar götürdü: — Rica ederim Neclâ hanım müsterih olunuz. Benden korka- c_AE hiç bir şey yok. Size yemin ede- rim. Cenç kadım bitkin bir halde ken- dini koltuğa bırakıverdi... Lem'i bir dakika tereddüt ettikten sonra kü- çücük eli alarak kendi elleri arasında tuttu: Yavaşça eğilerek parmakları- nın ucunu Ööptü. - , Bu sırada tarasadan bir. çağırış işitildi. Çocuğunun sesini işiten an- şe kendisine gelmeğe gayret etti. arasaya doğru yavaşça dönerek ırıldandı: V mi — Oğlunuz! Fakat bu sırada küçük Dikmen ayakları çıplak, meşin sandallar elde, saçlar karmakarışık içeri girmişti. — Güzel anneciğim.. Burada- Babasını görmüştü. — Baba! Sandallarını elinden bırakarak ona doğru atıldı. — Baba! Baba!.. Geldin mi sen? Neclâ erkeğin eğildiğini, çocuğu kaldırarak kollarının arasında tuttu- ğunu hafif bir baş dönmesi arasımda , gördü. Birkaç saniye buse gürültü- sünden başka bir şey işitilmedi.. Ba- bada hiç bir ihtiyat yoktu.. Küçükte hiç bir ihtiraz farkedilmiyordu. O zaman Neclâ nasil olup da Lem'iyi oğluna karşı çok resmi ve soğuk o- larak tavassur ettiğine hayret etti. (Devamı var) ! RADYODA YEMEK TARİFİ — Bu tarifin devamını gelecek Cü. martesiye vereceğiz! ELORKTARİK 618 sene evvel bıııll_ll_ Akdenizde Harp başladı 1310 yılı 12 temmuz günü, Gİ& sene evvel buğtn Türk ve Venedik donanmaları Akde mizde karşı karşıya geldiler Bu barbin sebebi şuydu. İstanköy — adam zaman zaman gövalyelerden 'Türklerin eline geçmekte idi. Papa bunun — Önüne geçmek çin adayı Radas kumandanlarından Alber Döşvuzburga kaydihayat şartile verdi. vasdediyordu . — Mağifp edeceğimiz Türklerin ber geyi bizim olacak.. diyordu. Mubarebe bütün gün sürdü ve gece karan lığt e beraber nihayet buldu. Alber filosu, bu çarpışmalarda birçok noktalardan üatün olduğu için galip getmişti. Türk filosundan yalnız 400 aakerle altı gemi kurtulabilmişti. 1500 asker zayi olmuştu. . . £ Tarih sayfaları herhangi bir sebeble mağ lâp olan Türkün bunun intikammmı alamadı gıni kaydetmez. Bu aer mtğlübiyetten Günen Türkler; — Denizler görecek.. dediler. Aradan bir sene geçmişti. Menteşe hilklim dar: Secaeddin Orhan bin Mesut bey kuvvetli bir Türk filasu Ne Radosa gelerek asker çı kardı Bu hareket büyük bir cesaretti. — Çünkü Radostaki kuvvetler ço üstündü. Onlarla mücadele etmek maddeten İmkânsızdı. Fa kat düşman, karaya yanaşarak aaker çıka rıldığını görünce şaşırmıştı. Buna casaret eden, berhakle bir şeye güve Biyordu. Yoksa buraya sokulmak akıl kârı değildi. Orhan Bey maiyetine gu emri verdi: — Karşt gelenlere kargı duracağız, Kaleyi zaptedemezzek esir almak Hâzım.. Levendler giddetle kaleye hilcum ettiler, Fakat kuman dan, burada gösterilecek Cesaretin faydasız olduğunu görüyordu: — Kaleden vazgeçiyoruz.. Esir lâzrm, dedi. Şimdi her levend bir gövalye arıyordu. Bir ik aat sonra levendler birçok esirlerle bera ber geliyorlardı. .. Orhan bey alıman esirleri giddetil bir sor Kuya çekti. Radosun vaziyetini, düşman kuv Veltini, donanmasını, öğrendi. Bir şene daha hazırlandıktan sonra tekrar denize — çıktı. “Tenton amca ğ plâjda Vehbi, telefanda bağırıycrdu: ] — Şimdi sana geleceğim. Sakin bir #es çevab verdi; —Gel! Delikanlı, öfkeyle, âleti kapattı: l “— Olur iş değil.,, Asabiyetle odasında olaştı: “— Şaşılacak şey...,, Bir aynanın önünde durdu. Kendini süzdü. E * “— Akıllara hayret verecek şey... Sonra, yine dalgm dalgm kendine bakarak devam etti: “— Nihal beni aldatıyor. İmzasız mektuptaki ifşaat doğru olacak. Mes- ut rakibim Sadi bey de elli yaşmı geç. miş. Muhakkak ki ilstelik biz ahmak ona para veriyor. Herif vaktiyle ho. ca mıymiş, neymiş. Şimdi muharrirlik ediyor, Velhasıl bri sıfır. İşte bizim küçük hanımın jigolosu bu!... Ben yir- mi sekiz yaşındayrm. Çok param var. Ona hediye üstüne hediye yağdırıyo. rum, Bol para veriyorum, Güzelim de. Bu tercih neden sanki?.,, Manasız bulduğu bu muammayı bir türlü halledemiyordu. Ve kendi kendi. ne söyleniyordu: — Olur iş değil, olur iş değil. Bir an evvel iş! iyiden iyiye tahıkik için telâşla merdivenlerden aşağı in. di Otomobiline atlıyarak sadakataiz sevgilisine doğru koştu. Vehbi, tam modern bir erkekti. Sporcu, geniş omuzlu... Zengin bir al- lenin çocuğuydu. Ailesinden aldığı paradan maada kendi de kazanıyordu. Aşağı yukarı ayda eline, yedi sekiz yüz lira para geçiyordu. Hiç hassas değildi. Baş prensipi ka. dmlarla hayatta çıngar çıkarmamak, günlerini hoşça geçirmek için bir met. resi olmak; onunla beraber çıkıp gez- mek, eğlenmek... Oyuncak telâkki ettiği bu kadma bol bol para verirdi Zira o herşeyin lüksünü severdi. Zarif giyinmiş kadın. ları yanmda gezdirmekten zevkli bir Şey mi vardı? Nihal, babasının daktilosuydu. O. nun halini, etvarını beğenmiş, genç kadmı kendine metres etmişti. Kızın gördüğü iyiliklere mukabil uışkkm-u bu miydı? Bu vak'a, Vehbinin fevka. lâde kibrine dokunuyordu. Nihali, rengi uçmuş, fakat azimli bir bhalde buldu. Genç kadm, Jüfa başlıya- rak: — İmzasız mektuptan evvel Bsana hakikati kendimin haber vermediğim. den çok teesslif ediyorum. Ben yakm. da Sadi beyle evleniyorum. -— —— Bu geferden sonra Akdeniz çok şeyler gördü. En kuvvetli düşman #filoları: — Türk donanması.. diye titremeğe başta dilar. Orhan bey bu seferinde dönerek arkasında direkleri kırık düşman gemilerini — yedebe almış Dertlyordu. Düşman donanması kumandanı çu haberi gönderdi: — Size vergi verelim, buna mukabil harp gtmiyelim. Niyazi AHMET Vehbi, müstehzi bir edayla: — Vay! Evleniyor musun? Tebrik ederim. Fakat aylardanberi niçin o zatı muhteremle beni aldattığını söy- liyebilir misin? Bu izahatı istemek hakkımdır zannederim. Genç kadın, yavaş sesle: — Ne diyeyim* Onu çok seviyorum. İşte, bu kadar. Delikanlı, asabiyetle: — Niçin beni çok sevmemişsin ba. kalm?... Yirmi sekiz yaşındayım, Çok param var. Sana her istediğini veriyo. rum. Haydi, izahı et bakalım. Nihal, kaşlarını kaldırarak: — Anlatması güç. Sen iyi bir arka. daşsın ama, no bileyim, tafsilâta giri- girsem seni kırarım belki, Bunu da is. temiyorum. — Söyle, söyle... Bu kadar nezakete ihtiyaç yok. İnsan bir insanı aldatırsa niçin aldattığını izah etmeye de cesa. reti olmadı... — Dediklerimi kabul etmiyeceksin ki, Hattâ kavrryamıyacaksın bile. Fa- kat mademki istiyorsun, dinle. Meselâ senin çok paran var, Sarfediyorsun, döküyorsun. Bir metres senin için, ha. yatm tafsilâtmdan bir lüks, Parayı a. vuç dolusu saçıyorsun, Lükin hafif, ehemmiyetsiz, ufak, muhabbeti ifade eden incelikleri arama sende! — Bu benim “janrım,, değil ki, De. mek hem parayı getirmeli, hem de dal- kavukluk etmeli... — Dalkavukluk?. Değil, fakat ister. dim ki, bir gün beni düşündüğünü, bir gün benim hoşuma gidecek bir şey yapmak istediğini göreyim. Fakat bu. pu görmek asla nasib olmadı. Halbu- ki Sadi öyle mi ya., Onun parası yok. Senin gibi zengin değil, Değil/ ama, her an benimle meşgul. Beni memnun edecek her şeyi her dakika düşünüyor. Gözlerimin içine bakıyor. O, hakiki bir fşık... — Ben neyim? — Sen... İyi bir arkadaşsın. Genç, neşeli, egoist, Bana dost muamelesi ya parsın, hiçbir zaman iİnsanm ruhunu okşıyarak tatlr bir söz ağzından çık. mamıştır. Mazide, hattâ halihazırda başından geçen aşk maceralarını an. latırsın, Asla aklımdan geçirmezsin ki, acaba kıskanır miyrm? Sence, kıs. kançlık, incelik, modası geçmiş şey- ler. Siz gençlerin lügatçesi bütün ka. dmları isyan ettirir. Ama bunu düşün. mezsiniz. Aranızda, biribirinizle ko - nuştunuz mu, bizlerden bahsederken yok “tavuk” “yok piliç" tabirlerini kullanmaktan çekinmezsiniz. “Filânm pilici ilik, ötekinin tavuğu anaç...., Sizinle yaşıyan kadın nekadar sa. kin, temkinli, ağır olsa dahi, yine bu sıfatlardan kurtulamaz. Ne kendiniz sevdiğiniz kadımna hürmet edebilir, ne de arkadaşlarmıza ettirmesini bilirsi. niz. Halbuki Sadi öyle mi ya? O, be. nim vakarımı tazeledi. Mazisinden hiç bahsetmez, hali hazırda da yalnız ba- na tapar. Vehbi, asabiyetten deli olmuştu Ka. dımla alay etmek istiyerek: — Âşık Garibin moruklamış... — LÂAf!, Elli yaşındaki erkeklerin mahvolduğunu sizin yaştakiler iddin eder, Fakat farzet ki, öyle olsun. Bir. leşen iki kişinin arasındaki en esaslı mesele yarım saat biribirinin kolları arasında kalmak mıdır? Öyle sonva gelir ki o, Bu sizin yanlış düşürceniz. Aşkta kadın başka şey arar. Nice ar. kadaşlarım vardır ki, genç dostları olduğu halde, herbiri hassas, aklı şında, yaşı geçmiş bir erkek arar... Vehbi kapıya doğru ilerledi. — Avukatlığın bitti mi? Merak et. me. Bu mübarek zatla rekabet edecek değilim. Zaten baksana, ne kadar ku. surlarım varmiış. — Yok canım.. Sen gençsin, bütün genç arkadaşların gibisin. Lâkin ben (Deovamş 11 incide) Nakleden; Hatice Silreyya ©