i f J 3 öelisüm: Earhardt hemşire... Son Anadolu seyahati yaptığım yda, içimde büyük bir dert, büyük ? matem vardı. Bazan tebessümü davet eden yazılar Yazarken bile, AY gibi, beynimin içinde bir karal. laşıyordu: > Genç, güzel, benim için en kud. *i hatıralarım timsali bir çehre, göz“ timin önünden ayrılmamaktaydı.. Nasıl olur, yarabbi, nasif” olur?... Onu kaybedecek miyiz?.. O ki, bü. m muhiti tarafından sevilen, takdir ilen, Kusursuz sayılan bir insandı, dilesinin ortasıda mesuttu... Felek, bula onu mu buldu?..... diye kendi kendimi yiyordum... «r, Ne büyük söylemiştim vaktiyle: Hepimiz belki hayatta aç kalırız, t elinde bu kadar hüner varken “kalmaz!,, demiştim. Çünkü ama. Bir şeklinde bir terziliği de vardı. Kendine dikdiği bazı elbiseleri, Av- Yupadan model olarak getirtilmiş sa” rdı... Beyaz Rus kadınları dün- e herhangi bir noktasında hayat. nasıl kazanabildilerse, onda da | piphesiz bini hacette bu kabiliyet kendin; gösterebilirdi... Tab'ımdaki Se de inzimam edir.ce hiç, hiç bir Müskülden korkmıyacaktı.. Ebedi. Yen... Ebediyen... a Evet onun hakkında daima böyle “şünüyordum. Fakat işte, seyaha. gin başlangıcında bir haber aldım. kadını ebediyen kaybettik sans m: Müthiş baş ağrıları zuhur et- N İstrapları gittikçe artmış.. .Ni. t, ün birinde gözleri gör. i Mez olmuş...” Biribiri üzerine bin. i > kararlamadan satırlariyle güya f Maki eselli etmek, bize cesaret ver. © şaş tyordu. Fakat çektiği ağrılarm | etini anlatmak için, başmda bu- lanlar yu cümleleri bize sonradan işi lardı: “Ya ölse, yahut kurtul. iye temenni ettikti. iL İunduğu ecnebi memlekette Önce bu arızanın sebebini re hamletmişler. Sonra i tu doktor bakmış: *“Radyografiyi ö, v2da alınızl,, demiş... Neticede wp müş ki, beyninde kocaman bir kn Göz sinirleri üzerine daya. Ma Rüyete mâni oluyor.. Eğer bayaa geç kalmırsa, yahut ka- a, görmek ebediyen imkân- İc Çünkü, beyin zarmda kalabilirmiş... vini kemiren şu düşüncemi yük. kimseye söyliyemiyor- Ya; kanser için... Ya bu da ön hastalıksn?. -.; Çünkü bahsetti. kadın hemşiremdi... 1, Pre, haberler sliyorduk: Böy. d yatı Yapabilen dünya yüzün da, Aİ profesör varmış.. Onlar. bi, aş Desi, başka © bir hastadan yeliz lirası almış. Demek an- rin mevkie düşen zenginler göz- tin kavuşabilir? Yarabbi! Karde- hiz çe Yapacak? Ancak bir teselli Deyiş Kocası doktor. Belki V taşlarından bir yardım görür. “Yaba bütün bu endişeler esnasında , İlay Yi... Telgraflarla, tele- sehirler arasında “kurtul. an bekliyordum. i Üni, cenin, muvaffakıyetle * bitti Meva bildirdikten sora, asıl B. Beçelim: yap Zamanki halimi, bütün Zetin şimdiki haline benzeti- ç TiYette, “güzel; giri e e güzel, şirin, ir nin azabiyle, en. İle pm. Gözleri, kulakla. iŞ aberde, Bekliyor, bek. 5 ti ing isin-kız kardeşi ami için de kadın Masie yaş yiz er ok. İle, öldüyse bile ne mazha. A İğ iz Li di -(Vâ-NA) — HI TEMMUZ — 193) ————— Talimane meydanı, İstanbulun en yeni, en modern mahallesidir. Birkaç sene içinde buraya milyonlar dökülmüş, bütün İstanbulun emlâk pi. yasasını altüst eden yüzlerce apartı - manlar yapılmıştı. Talimanedeki inşaat bir kaç senedeki hızını kaybetmiş ol. makla-beraber, yine devam etmektedir, Bu mevsim içinde bir düzüne yenia. partıman daha yükselecektir. Fakat bu yepyeni Omahâllenin ne kadar Obakımsız o ve pis oldu- Şunu içine girmeden dünyada tasavvur edemezsiniz, Talimaneyi, ben 'de sizin gibi asri Geçenlerde işimiz ax olduğu bir gün yolum düşüp te burayı gezmemiştim. Geçenlerde işimizi azaldığı bir gün öğleden sonra Beyoğluna çıkmıştım. Evime gittim sıkıldım, caddeye çıktım, vakit geçirecek bir yer bulamadım.. Ni- hayet yine çalışarak akşamı etmiye ka. rar verdim.. Eve uğrayıp fotoğraf ma . kinesini omuzladım ve nereye gideceği. mi düşüne düşüne Taksime doğru yü . rüdüm. Yolda kendi kendime: “& — Aşağı yukarı her gün dertli, ba. kımsız yerleri yazıp duruyorum, bari bugün de halinden memnün olan bir mahalleyi dolaşayım, diyordum. Münasip yer hiç şüphesiz asri Tali - mane meydanıydı. Taksimden Abdülhak Hâmid cadde - sine sâparak Talimanenin en geniş yo. luna girdim. Daha yüz metre ilerlememiştim ki caddenin yararılaşıp yumrulaşmağa baş ladığını, orta yerlerinden koca koca şukurlar belirdiğini hâyretle görmek - te geçikmedim. Bu yetmiyormuş gibi, yol toz içindeydi de. Rasgeldiğim bir pastacı dükkânma uğradım: — Burası hep böyle midir, diye sor - dum. Adam güldü: — Elbette, dedi, kenditozu. Bir taraftan, yapılardan rüzgârın savurup getirdiği toz bir taraftan, gırtlağımıza kadar boğar bizi. Fakat belediye burayı sulamağa lüzum görmez. Her - kes kendi kapısırın önünü sulayıverme se bu caddeden geçilmez olacak. Adamcağız bunları anlatırken, so - kakta bir patırdıdır koptu. Dışarı çık - tem, bâktım, bitişik dükkândan lâstik bir boru çıkarmışlar, kentli önlerini su - luyerlar, bunda hiç bir fevkalâdelik yok tuamma, İşin başkabir garip taraf vardı, Yalmayak, başıkabak, sefil kıyafetli 1 Hi j Talimbanede oturanlar evlerinin önünü Talimhane meydanından iki görünüş Istanbul konuşuyor ! Talimhane meydanı Bu yepyeni mahallede sokakların pisliğ şaşılacak bir şekil almıştır Yazan: Haberci Talimhane meydanmı toza boğan menbalardan biri ZEN N (Yenimahallenin sokaklarmı) çö ten bir türlü kurtarıımıyan ) bir alay çocuk, mütemadiyen hortum dan çıkan suyun altına giriyorlar, üst . leriyle başlariyle ıslanıp bir nevi duş yapıyorlardı. Su sıkan adam, buna ki- #ıyor, elindeki hortumu da yere bıra - karak çocukları bir müddet kovalıyor, fakat bir dakika sonra, çocuklar arsız, Arsız gülerek yine suyun altına giriyor. lar. Garip duşlarını yapıyorlardı. Adamcağız sinirden deliye dönmüş . tü. Artık sulamayı filân unutmuş, ço- cuklarla kavga ediyordu. Fakat bütün hiddeti boşa gideceğe benziyordu. Çocuklar; Ki "— Hava sicak, ille de duş almak isti. yoruz! diye terter tepiniyorlardı. Bereket sokaktaki kapıcılardan bir kaçı hep bir olup arsız yumurcakları kovaladılar da nihayet patırdı da bitti, Talimanede yavaş yavaş bütün so. kaklarr o dolaşıyordum. Bu sırada mahallede radyo antenlerinin âdeta bir örümcek ağı halini aldıkları nazarı dik- katimi celbetti. Hemen hemen her apar- tımanda 4 —5 radyo bulunduğu belli oluordu. Bir an için geceleri bu radyo. ların hep birden açılmış olmasını tasav.. vur ettim. Kopacak patırdının hayali tile beni korkuttu, Böle bir vaziyete nasıl © tahammül ettiklerini sormak için birkaç yere uğ- radım. Garip şey, hiç birisi de şikâyetçi değillerdi : — Eh, biraz gürültü olur amma, bu < kadar müthiş bir şey değildir, zaten geceleri Il —IZ den sonra kimse rad. yo çalmaz, diyorlardı, Artık bütün bunları bir tarafa bıra - kıp gelelim, Talimanenin en büyük ve esaslı derdine., İstanbulun bu en yeni ve asri ma. hallesinin sokaklarını, nalthiş bir pislik içinde gördüm. Her adim başında hay. van tezeklerine rasgelmek, etrafa mü - levves kokular saçan çöp yığınlariyle karşılaşmak, buranın en tabii işlerin . dendi. / Yepyeni mahallenin bu müthiş pis - liği karşısında: — Belki; dedim, bugün bir fevkalâde lik olmuştur da, buraları temizlene - memiştir, Aklım bu ihtimale o kadar yatmıştı ki, temiz bir bakkal dükkânından içeri girip te: — Sokaklarınızın bu pisliği nedir? Diye sorduğum zaman alacağım, ce. vabın yukardaki düşüncetne eş çıkaca. Ema emindim. Fakat hiç de böyle olmadı, adam pür heyecan dert yandı: — Sormayın bayım, dedi, pislik için- de yüzüyoruz. Bu mahalle en çok çöp parası veren, İâkat enaz temizlenen şmahâlledir, Filhakika günde bir kere çöpçüler buralara uğrarlar, fakat bu iş okadar tuhaf tanzim edilmiştir ki, mahallemiz bir türlü temizlenemez. Belki söylediklerimden bir şey anla, yamadmız, onun için İzah ed. Sabahleyin erkenden belediyenin çöp kamyonları sokaklarda do rak apar. trmanların önündeki çöp tenekelerin ibi ilini ii Sabah UN ——... ere. Atatürk - Ruzvelt Atatürk büyük Amerikalmın yük. sek fikirlerini iki memleketin sulh i. dealine bağlılıklarında birleştirerek bizi kendisine has büyük görüşlerden birinin daha karşısmda bırakmıştır. Filhakika Atatürk Türkiyesinin yurd- da siikün ve terakki, dünyada ise ba. rış düsturundan İbaret olan siyaseti büylik yeni dünya memleket ve mille. tinin takib ettiği siyasete tamamen te. tabuk etmektedir, ve zannolunur ki yeni Türkiyenin ilk günlerinden itiba, ren Amerikada kazandığı kuvvetli sempatinin asıl derin sebepleri bura. dadır. Yeni Türkiye kurulurken aramızda yaşıyarak memleketimizi gözyaşlarile terkettikten sonra her Eitiği yerde bi, zi unutmıyan Amiral Bristol'la sayın mağamını unutmuyoruz. Yeni Türkiye ye gelen her Amerikan büyük elçisi buraya muhabbetlerle geldi ve bura. dan muhabbetler götürdü. General Şer ril Türkiyede kendi memleketinde otu- rur gibi oturdu ve Cumhurreisimizin gahsında her gün büyük Vaşingtonu temaşa etmekten zevk duydu, Türki, yenin bu büyük yeni dünya memleket ve milletine karşı duygularıysa büyük hayranlıklarla dolu sonsuz bir takdir ve muhabbettir, İşte bizce iki büyük milletin iki bü. yük gefinin mektublarmda bu karşı, lıklı sevgi ve saygı en yüksek ifadele. rini bulmuştur. (Yunus Nadi) KURUN'da Ses ve söz! Akğam refikimiz İstanbulun beledi. ye işlerinden bahsederken “Gürültü i- le mücadele, meselesini hatırlamış: — Haniya geçen sene belediye Mi. zumsuz bağıran esnafı susturmağa ka... rar vermişti, Bu karar niçin tatbik e. dilmedi?,, Diye soruyor. Arkadaşımız bu kara, rm tatbiksiz kalmadığını, İstanbul 60. kaklarında seyyar satıcılık eden Yyir- mi beş bin kişi arasmdaki nihayet bir kaç yüz küçük gazete müvezzilerinin bir aralık şiddetle takib edildiğini u, nutmuş. Seyyar satıcılardan kat kat fazla ses çıkaran otomobiller, tram. vaylar hiçbir vakit susturulmiyacağı. na göre anlaşılan Akşam mubarriri (ses) ten değil (söz) den sikiliyor! Ne olur, olmaz, eşref saatte söylen, miş olur diye kaydediyoruz: Gürültü ile mücadele edilecekse buna müvezzi, lerden başlanmasa?... (Hasan Kumçan) Sovyet dahili istikra- zının büyük muvaffakiyeti Moskova, 10 (A.A.) — Milli smüdafaayı takviye için ihraç olunan 4 milyar rublelik dahili istikraz ka. yıtları bu ilk beş gün zarfında 3 mil. yar 664 milyon rubleyi bulmuştur. Bu rakam ikinci | 5 senelik plânın dördüncü senesine ait istikraz için geçen seneki kayıt miktarından 200 milyon ruble fazladır. pi ———————— —————— boşaltırlar, İşin ilk kısmı böylece halle- dilir, Bundan sonra ise, çöpçüler meyda - pa çıkar sokakları süpürürler. İşin bu ikinci kısmında çöpleri kaldırım kenar. larına küme küme yığarlar. Fakat bun. ları kaldırması ancak ertesi sabah ka - bildir. Çünkü malüm ya, kamyon günde bir kere uğruyor. Çöp yığınları, koku - lar saça saça bir gün oldukları yerde, yani sokak ortalarında beklerle. Bu da yetmiyormuş gibi, rüzgâr estikçe bu yığınları dağıtır, etrafa yaymıya baş - lar. Birkaç saat içinde, süpürülmüş olan çöplerin yarısından çoğu tekrar sokaklara yayılır ve bu garip devridaim hep böyle devam eder gider.. Bakkal sustu, biraz evvel dükkâna gelen müşteri ile alâkadar olacaktı. Bu sırada muhaverenin son kısmını duy . muş olan müşteri de sözün sonunu ge tirdi: — Bizim yeni maballe, işte böyle inanılmaz bir pislik içinde boğulur, ka- tr, dedi. di dl i HABERCİ eyi | CÜMHÜRİYET” te: