Yazan: Naciye İzzet Kanser kurbanı: —58 — 'ddH“M rağmen her ikisi a ciddi ve dürüst bir terbiy€ k ki bir iki saniye süren ""__,."ı',.ı'::nhıx anı keçtikten sonra ki efe ı:mlş:y belli etmemek içit cebrnei ©t Vaziyet icabr olarak B icümii Ha nj tanımış görünmi: londa biribider RİPRe YA . Di : C Bilei vil vezelerik B e he z i gibiydi. Kendisine ilk defa ,):';klîçm 'olan gene Neclâ oldu. İnat eden çocuğun elinden tuta. yak salondan dişarı çıkarmağa — uğ- Taştı. z — Hadi Erolcuğum,. Artık dışa- rı çıkalım.. Sarışın başı cliyle eğmeğe uğra- şarak: — Hadi bakayım selâmla... K (?d.ı.dan çıkarken kendisi de ter. biyeli, ciddi bir eda ile dönerek misa firi selâmladı. - Fakat salandan maz lîııızluâı derin bir halsizlik ve bitkin likle duvara dayandı. —Lem'i! : Bu kadar heyecanlı bir tesadü- fün imkânı var mıydı? Genç kadı: nm heyecanında gizli bir dehşet, fa- kat ayni zamanda tatlı bir korku var ir. ) “Gördi hararetle kacasıydı!.. O kadar T ği kocası.. İlk genç kızlığınm bütün heyecanlarını yaşa: tan, mektepte aşkın ilk flizlerini ye- î”m lı_rx.ası_. Fakat o ayni zaman: a kendine en büyük fenalığı yapan bir düşman değil Mmiydi>,, B_ll k_"'vl]l!mı.nın kalbinde uyan dırdığı bir nevi tatlı heyecan ol n_ınklarbcml)er birçok hâdiseleri tah: : rik ediyordu. Lern'i ona öyle çolı::_ safsız darbeleriyle yaralanmıyacay dan emin değildi. Kıwııım gîr:? :r: bu ız)hnplnn çektirebilirdi. a zaman il K 'eımğı: ıı_yıf dclukıımdfn kuvvetle kolundan çekti Dîî::ıg'u öteki ucuna götürmek istiyordu. Kü çük inat ediyor, gitmemek için tepi- niyordu. ö Neclânım şimdi kalbi, bütün Yuh:ım radığı ve nihayet kadınla mesguldi, Macit beyj, y lı'axel:nnc bnlu::“î;:"?d'u biç bir Şo Ve Bi heyecanla çarı. ,?r_u. fyel icabı "lül_nk I'e'.d,' e İııkıı!ı 'ol;bl]meıh_ bir ÖL :'mne I'Y_lek için fevkalâd. BöhebeE e- | lâzım geliyordu, * etmek | Bütün şu dra; | Ve o derece seri om ’kk'l&ı , sessiz Macit bey hiç bir Üü Reçmişti ki mamın O ada g aa v yesine itina eden bir g k erbi- misafire karşı ııııhc“p bicü B 'Gl!ylc Fakat bu mfh“'l’îyeıe bi :u)urdg. zel bir çocuğa Malik olmak ltıinr_ gü- da karışıyordu. iftiharı — Ah yaramaz Görüyorsunuz yat,.| rağmen bütün senelerdenberi a- burada hulduğu ç;'c“ı” d*)'(miu: er istediğ ha gi ©T O küçü: bir enerji var! #imdiden büyük Düşüncesi Neclâyı lar arkasından takip şan Lem'i anlamada du: tmağı Üyr N Cevap Veriyor — Evet hakkınız var. — Fakat bu haşarı oğlan çi tam kolleksiyonumun en nıd'vie.l'u' göstereceğim sırada bizi rahatsız ı; ti! Tıh.u.' vitrine vyaklaştı t mineden Yapılmaış gayet :ıılc eı 'e."ı"" miş bir kutuyu uzattı, —— — *en- ua Şumı Konyıd. satan bir adamdan / der misiniz? Adam bile takdir edeniiyordu. Az daha bu- Hu başkasına verecekli. Sonra muhatabının takip etmeğe muktedir olamadığı en ince tafsilâtı anlatıyor, tarihi kıycetlerini söylü- yordu. Lem'inin aklı, fikri :)İnn!u'n: beti aradığı ve gene bir hayal gibi ortadan kaybolar Neclâda idi. Z Necdlâ! Karısı! Oradaydı. Ken: dinden birkaç adımı ötede.. Ve kibar- lığm manasız, saçına bir etiketi ken- dini onu gidip bulmaktan menu'iiyor dut... Boş, ıstıraplı uzun ayrılık se- nelerinden - sonra onu görmüştü. Hem de yanı başında.. Fakat onun yanına gitmeğe muktedir olamadan, aşkını, pişmanlığını, ıstıraplarını, ge ne ilk günlerdeki gibi büyük bir şi detle onu sevdiğini söylemeden gör- müştül “Karısı, Neclâcığı oracıktaydı. Ona kavuşmak, kollarının arasına a- lazak onu püselore garketmek, - bü- tün çektiklerini unutturmak için da- ha ne bekliyordu? İ “Neclâcığı orada — idi. Kendisile ayni dam altında.. Ve Lem'i adabı Muaşeret icabı, bir rezalet çıkmak korkusuyla öylece, dim dik oturma- ğa, fevkalâde sükünetini muhafaza etmeğe mecburdu. Ve bu modası geçmiş, gülünç enfiye kutularının methlerini görünüşte büyük bir dikkatle ister istemez dinliyecekti. Yutarlak, gümüş kaplamalı şu mina küçük kutunun sanki onca ne manası vardı? Bunun yerine kendi- sinden ayrıldığından beri Neclânın başına neler geldiğini iki senedenbe- ri bekâir olan bu adamın yanmda ni- çin ve nasıl bulunduğunu öğrenmek daha doğru olmiyacak miydi??İçeri- sinde bukadar aç bir arzu duyduğu Haltlayelbarnerbekliyordu? .-. Kolleksiyon meraklısı adam bü- yük bir talakatle bu harikulâde taba- kanın eline nasıl geçtiğini anla- | tirken genç adamm kulakları sanki yüz binlerce çinğırak sesleriyle ağır- laşıyor, uyuşuyor. Fakat buna rağmen içerisinde sa bit bir fikre saplanan Lem'i hiç bir şeyin yanıltamıyacağı bir salon adn- mı tayriyle ev sahibinin sözlerini din lediğini isbat etmek için: — Evet... Evet... diye tekrar e- diyordu. "Neclâyı görmek, ona sor- mak... Bilhassa onu görmek!,. Ah evet... Sadece onu görmek!l,, Enfiye kutuları kikâyleri biter bitmez artık dudaklarını yakan şu suali sormaktan kendisini alamadı: — Çocuğunuzu almağa gelen bu genç kadın kimdir? Ağzından bu sözler dükülür dö- külmez münasebetszlik yaptığını an- ladı. Fakat Macid bey gayet tabii bir tavurla cevap verdi: — Neclâ Kadri, mürebbiyesi. Lem'i sükünetle söylemeğe uğ- raştığı Bir tavurla yine sordu; 4 — Nasıl? Neclâ Kadri mi? — Evet.. Siz onu tanıyormusu- nuz? Bu defa Macid beyin sesinde ha- fif bir hayret ifadesi vardı. Fakat Lem'i derhal kendini topladı. Gayet lâkayt bir tavırla cevap verdi: — Hayır: tanımıyorum. Yalnız bu kızcağırı birisine çok benzettim... Sonra mevzuu kaçırmamak için hemen ilâve etti: — Ne kadar hoş bir kız! (Devanu var) Çocuklarımın YAZAN: Niyazi Ahmet 371 sene evvel bugün ——— — Malta muhasarasında Sent Anjer kalesine müthiş bir hücum yapıldı Malta muhasara edilmişti. — Başkumandan Mustafa paya Sangal adaşının Sent Anj hi sarına bakan tarafında duvar bulunmadığı. Bi haber elmiş. burayâ şiddetll — vir hücum yapmağa karar yermişti. Bunun için çok getin ameliyeler yapılmak Vazımdı. Gece ka, yanlığında kırk elli sandal Sangal bunanına getirilecek, buradan kızaklarla karaJan çeki. lerek kadirgalar İlmanında — denize indirile. cekti. Bu yapıldıktan sonra ördu. Gepheden harekele göçecek, kayıklardan ceplieden hü, çum edeceklerdi. Başkumandan: — Bu pllnda muvaflak — olduktap sonra " düşman hiç mukavemet edemiyecektir.. di. yordu. Çok doğru idi. Mustafa paşanım plânı düş. mana tepeden inecekli. Fakat düşman teşebbüsü vaktiğde haber | almışlı: Kumandayı idare etmekle olan Gra metr mahir bir mühendis olar — Evan Jelistayı yanına çağırdı: — Vakit geçirmeden ilmanın arkâ larafı, na sahih bir sed yap. dedi . Bu suretle Ben Mişel surlarmın bulduğu nekta Üe kasabanın #urlarından Frans bürcü araşına birkaç gün İçinde mü.| kemmecl bir sed yapr Mustufa paşa kadirgalar Hmanımın Siki ta. raftan kaplıldığını — görünce — teşebbüsünün İrâina varıldığını zuladı. Kayıklardan istifa, de yolları tamamtile kapanmıştı. Şimdi bir iş kalıyordu. Sent Anjelo Ve La.| sangal araamdaki zinciri gecetilmelk Mustafa paşa canı sikılmış ve hiddetii bir halde diüşünüyordu. Bu işi nasel yaplıracaktı?. Gözüne hir Jevend ilişti ve virden aklına | gelen suali sordu: — Ben iyi yüzmek bilir misin? Gezm kten daha iyi — Uze'dara yüzelilir mlsin ? Denizin uzandığı yerlere kadar Benin gibi arkadaşların var mi7- Mepimiz yüzeriz. | Çabuk dört arkadaşınla buraya gel Biraz sönra dürt levend Mustafa paşanin önünde idiler. Başkumandan dört Tevendi ot rafına topladı: — Beni dinleyiniz, dedi. Çok mühim bir iş yapacaksınız. Bir tüzlü gücümüzü göstere. miyoruz. Busun en büyük şebehi Sent Anje- lo ilç Layangal arasındaki giacindir. Bizdeb bu zinciri kesmmenlal isliyorum, Ya. pabilir mizin2? Elbette yaparız. — Haydi öyle iae.. Dört levenil zinciri kasmek için keski ve çekiçleri aldıktan sanra denize daldılar ve zincire doğru ilerlemeğe başladılar. Maltalılar, bütün dikkatlerini — tarasıuda vermişlerdi. Kuş UŞSt görüyor ve şüpbeleni. yorlardı. Türk Tevsüdlerinin yüzerek #incine yaklaşmakta olduklarını da gördüler ve der. hal ateş etüler, Fakât mahir yüzücüler, kur, guna kedef Cmaktân kendilerini kurtarıyor. lar, biran ünce zincire Ulaşmağa catalıyorlar nihâyet J di Muvaffakiyetle yaklaşırak kesmeğe baş, r. Düşman anlayınca mukabil — silâhir yüzücü göndermeğe Kürar verdi. Fakat zin. giri kesmekte olan levendierin ellerinde silâh goktu. Gelan Maltizlar İse uzün kılıçlar ta. | #yorlardı. Bunü - gönm Tük Hevendleri dur manın bir fayda VETEM yoceğini nnladılar, Mültrrlar, kılıçları Üt onm) olsa galip gele- ceklerdi. Levendlerden biri arkadaşlarma; — Ben burada Kaliyorum.. Siz uzaklaşın onlar gelincaye Kadar belki muvaffak olu. rTum Oimazan siz Bir Çaresine bakın- dedi. Şimdi üç Hevebd Uzaklaşıyor, — biri hütün sürati De zineiri kesıneğe uğraşıyordu. Mul, tızlar biraz yaklağında Suların arasında giz. dendi. Makestiğrr bifinin Üzerins atılarak kı. Womz ele geçirmekti. Bu olduktan sonra di. gerleri Hle anvaşacaktı. Türk levendi. Gesaretinin — kurbanı — gilti. Kurgaz ve korkak Maltızlar hep hirder hü. cüm ederek ilerliyorlardı. Levand etrafına bakındı. İudat gelmesine imkân yoktu! — Ben sizin kılıcınızla ölemem.. diye ve denizin derinliklerine daldı. Maltızlar süatlerce aradılar, Şimdi şura. dan, giradi buradan çıkacak diyo beklediler. Fakat, bir daha Bgöremdilee, Mustafa paşa bü plânında da — muvaffak olamayınca 1566 yt 2 temmuz — günü 871 Tonton amca- nın esyası Kocayı eve bağlamak için iki göz Iki çeşme ağlıyor buldu. Srat akşamm dokuzuydu. Adalet, sedirin üstüne yığılmış, saçları gözleri üzeri. ne sarkmış, iki göz iki çeşme, ağlıyor- du. Büyük bir yesi içindeydi. Mürşide, ona: — Nen var, Adalet? , diye sordu. . Ne oluyorsun yahu? Ve genç kadımı kolları arasına ala. rak ilâve etti: ş — Haydi canım! Ben senin dosty- num! Açıl, açıl.... Düşüncelerini iyice söyle, — Şey, şey.. Reşid yüzünden, — Reşid yüzünden mi?, Ne yaptı sana? — Beni... Beni sevmiyor artık, — Allah Allah, Evlenmenizin üs. tünden iki ay geçmedi, canım.. Daha | ş'mdiden mi kavgaya başladınız? Adalet, gözyaşlarını silerek: — Hayır, kavga etmiyoruz. Ah, kav- ga etseydik, — Lâkin, kocan nerede? Sizi bura. da bu akşam baş başa bulacağımı ga. nıyordum. Şimdi çifte kumrular gibi burun burunadırlar diyordum. Halbu. ki bak, gözyaşları içindesin. Haydi, söylesene... Ne oldu Reşid? — Gitti, — Seni terk mi etti? - diye, Mür, gide haykırdı. — Hayır, hayır... Öylesi değil., O- tur da anlatayım. Adrlet, yattığı yenden doğruldu. Saçlarına, bir iki el darbesiyle şekil verdi. Sonra, burnunu arsız bir çocuk gibi çeke çeke Ffelâketli macerasını anlattı: Reşid, izdivaçlarından üç hafta san. ra akşamları evden çıkmak, kahvede Jakambil oynamak âdetine yakalan, | mış, Daha doğrusu bu, ötedenberi üde. tiymiş ve izdiyac, onu bekârlık huy. larmdan ayıramamış, — Kahveye gittiğine emin misin? . diye, Mürşide şüpheli şüpbeli sorcu. — Eminim. İki üç kere uzaktan ta. kip ettim. Hakikaten kahveye gidiyor. Oyun oynuyor. — Sen de beraber git. Şimdi kahve, ye giden kadınlar çok. — Söyledim. Reddetti. “Senin öyle yerlerde işin yok!,, dedi, Fakat "karı. 81 peşini bırakmıyor. Ne — kalibik şey bu Reşid!” dercesinler diye düşünüyur ganırım. Doğrusu benim de kahveye gitmesini pek İstedifim yok. O du. manlı yerden zevkalınmaz ki... Fifea dim evde oturalım, Karı koca, basba- şa. Fena mi? Fakat hayır, razı d!.lf Razı değil ama, bu gidiş de gidiş de- | ğiL Görürsün, bunun sonu dargınlık, sonra talâk olacak, İ Mürşide eve geldiği zaman, Adaleti [ sene evel bugün Umuml bir k HS hücum yapılaca, Maltaldar her ne bahasına — oluraaolsun müdafan edeceklerdi. Şövalyeler zırtılı. elbi- selerini giymiş hücum kolunun yaklaşmasını bekliyorlardı. Cezayirli Hasan paşanın hü. cum kölü gü emri almıştr: — KRaleler zaptedilecek.. yok.. Bunun için, top, güNe, ateş, taş hiçbir şey ileri gtlan aakeri geri çeviremiyondu. Kale duvarlarına merdiven dayayâzak — çıkanlar, | üstünde aldıkları yaraların tesiri ile derin| hendeklere yuvarlanıyorlar. Fukat m._î rındaki cesaretini biran kaybetmemekte idi- ler. Sâtllerce devam eden kanlı hücum metico. dinde kırk gövelye Ne 200 asler öldürülmüy, tü. Onlar da esir ettikleri İki Türk neferi şö- yalyeler tarafımdan Kköylülere teslim edüdi ve şöyle dendi: - İyte gize iki Türk.. İatediğiniz gibi ce. gasınt veriniz. 'Türk meferleri nhalinin arasında parça Parça edildi. Bu suretle intikam almmaştı. Geri — dönmek — Allah esirgesin, niçin böyle s€y. lüyorsun. Her felüketi, daha başıa9. giçtayken önlemek usulleri vanırc. Dur, sana anlatayım. — Aman, biliyorsan anlat küzum. Mürgide anlattı. Arkadaşma bir kurnazlık öğretti. Adalet başını sa'la. dı: — Bunun müessir olacağını umuyar musun ? — Hele sen rolünü iyi oyna bir... O Zaman görürsün. Lâkin bilhassa ko. canın anahtarını cebinden aşırmağı u- nutma... — Peki, peki., O akşam, Adalet, kocasının kapıyt çaldığını işittiği vakit, saat on birdi. Bir müâdet bekletti. Sonra, çalmalar sıklaşınca, telâşlı adımlarla sağa sola koştu. Birtakım kapılar açtı, kapadı; alçak sosle bir şeyler fısıldadı. Fakat o tarzda fısıldadı ki, dışardan bir te- lüş, bir fevkalâdelik sezilebilsin.. Neden sonra, titrek bir sesle: — Kim 0?.. . dedi. — Ben... Kapının öte tarafında da Reşidin sesi titriyordu. Nihayet Adalet kapıyı açabildi, Saçmı başını, Üstünü fılân gdüzeltmeeğ uğraşarak: — Sen misin, güzelim ?.. Nekadar e ken geldin?.. . diye kocaaının boyüat. na, her zamankinden fazla bir teha- lükle atıldı; onu iki yanağından lü- zumsuz yero öptü, öptü... Fakat o geç kalmalar, o telâşlı ko. guşmalar, bu mutad haricindeki İltı. fat, adamcağızı şaşırttı. Yüreğine bir güphe düşürdü. Gözleri haddinden faz la büyümüştü, — Neydi o fısıltı? Kiminle konuşu. yordun? — Hiç... Şey. — Ne cantm... Ne? Söyle.. Reşid, bağırmıya başladı. — Şey... Ne var kızacak, ayol?.. Ke, diyle konuşuyordum. Onu okşuyor. dum. Onu koğuyordum. — Norede kedi? Nerede? — Şey... Kaçtı... Reşid, evin bütün odalarını çıldır- mışçasma dolaştı. Kanapelerin, koltuk | ların altına baktı: — Nerede? — Kaçtı. — Kim? — Keli, canım,.. A, Artık, Reşidin kahvede rahat etme- sine imkân kalmamıştı. Vakitli vakit. siz eve damlıyor, bin türlü çocukça behaneler bularak, öteye beriye bur. nunu sokuyordu. Hattâ bir akşam, A. dalet, ansızın uyandı. Kocasının, deli gibi gekmecoleri karıştırdığını gördü. — N& yapıyorsun? . diye müstehzi- yane sordu. — Hiç..,. Bir şey kaybettim de bir kâğıt... arıyorum. $ — Peki, ara bakalım, Adaletin Mürg'deye günderdiği mek tuptan bickaç satır: *“Hakkın varmış cieim... Usulün fevkalâdeymiş. Üç haftadanberi Re- gİd hiç evden ayrılmıyor. Evvelâ, mevhum rakibini aramak için gelme. ye başladı. Lükin şimdi artık kumar huyumu tamamiyle unuttu. Baş başa kitap okuyor, tavla oynuyor, Tadyo dinliyor, yahut sinemaya gidiyoruz.. Çok mes'udum. Bu saadetimi sana medyunum.,, Nakleden: Falice Süreyya Almanca dersleri HABER'in İlsan derslernii teri'9 eden heyetteri bir muallim hususi al, manca eraleri vermektedir. Bilhassa ikmal imtihanlarına pek kısa zaman, da yetiştirir. Şerait ehvendir. Havrr | de “Almanca hocası” rümüzuna melçe tupla müracaat. KURUN doktoru Necaetin Atasagu 1 Her gün 16,30 dan 20 ye kadar Lâlelide Tayyare apartımanlarında daire 2 numara 3 de hastalarını kabül eder. Cumartesi günleri 14 den 20 ye kadar muayene parasızdır. SÜ