Haber 7 Haziran 1937 sayfa 9 | Gaste Arşivi

7 Haziran 1937 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

7 Haziran 1937 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AA eeT Üç evli olmanın fenalığ serbesti - Sabık genera arasında aşk ve öi Yeni Kaledongada AMBANIN beyaz saçlar ve Gir S çok hatıraları var. Arasıra eski hayatını anlatır. Sambanın üç tane güzel “hizmetçi - zevce,, si vardı. Erkek gibi güçlü kuv- vetliydiler ve o, üçünden de çok mem- nundu. Topraktan, çok yüksek ve çok sivri bir kulübe inşa etmişti. Dördü de hiç kavga etmeden, orada Tahat rahat oturuyorlardı. Zeyceleri onun için, or- manın bir tarafını sürmüşler, ekmişler- di. Vakti gelince biçeceklerdi. Bundan başka, sevgili kocalarına kayık yapmak için ormandaki ağaçları devitirlerdi. Dedik ya çok kuvvetliydiler: sonra ara sıra ona çocuk da verir ve büyütürler- di. Samba bütün günlecimi avla geçirir- di. Uzun boylu, çok tembel ve çok za- limdi. Fakat esrarengiz bir zalim; çünkü aldatıcı bir yumuşaklık göste- rirdi. Birdenbire, nereden geldiği bilinmi- yen bir misyoner meyadana çıktı. Aman ne tatlı bir misyonerdi bu!.. Vakıa söy- lediği sözlerden bir tek kelime anlaşıl- mıyordu ama mütemadiyen çıplak ge- zen zevcelerini giydirmek için Tengâ- renk kumaşlar vermekteydi. Sonra, öyle tatlı bir konuşması vardı ki.. Sam- ba ağzını, açarak onu dinliyor fakat yine de bir şey anlamıyordu. Fakat ne de olsa o kadar kalın kafalı değildi bu Samba.. Nitekim; aradan bir kaç hafta geçince, misyonerin, üç zec- “ceye malik olmanın büyük bir cürüm olduğunu karılarından ancak - bir tane. sini alıkoyması lâzım geldiğini anlatmak istediğini hissetti. Beyaz misyonerin bu tavsiyeleri onu o kadar mütehassis etti ki.. Bir gün Samba, takdir bekliyen bir çocuk masumiyeti ve büyük bir sevinçle misyonerin karşısına çıktı: — Beyaz baba, dedi, Samba istedi- ğini yaptı, Sambanın artık bir tek karı- sı var! — Aferin Samba., Gözüme Öteki iki zevcen ne oldu? Samba bir melek tebessümü ve saf- lığile cevap verdi: — Beyaz baba, Samba onları yedi! Tahiti U sihirli adanın sık mercan ka- yaları üstünde şaheser çiçek- ler yetiştirmekten, etrafı vanilya ağaçla- rının nefis kokularile sarhoş etmekten ve hiçbir kasırganın yıkamayacağı ince girdin. kamış kulübeleri üzerinde Hindistan cevizi ağaçlarının yapraklarını - salla- maktan hoşlanan ilâhi fantezi insan kalplerinin üzerinde de hükmediyor. SE aA FTT LAT Ka aReaan n İ ütün dünyada | Â ını anlayan Yeni Kaledonyalı - Tahitide 1 Frankonun vatanında ve hemşerileri kadınların bedbahtlığı b Moana adlı, beyaz tenli bir Polineziya Sileahayı seviyor. Onun ho- bir büyücü tarafından yapıştırmış. Mavi delikanlısı, şuna gitmek için sırtıma döğme de renkte bir av resmi.. Sileana da genç bir ceylan güzellik ve kıvraklığı var. Üzerinde ormanlarda biten rengârenk vahşi çiçeklerin resmi bulunan hafif bir nevi peştamalla, kır- larda, çayırlarda dan'sedîyor. Dağınık saçlarında bir yasemin tacı var,. Moana ona, en nadide cinsten pembe renkli bir mercan gerdanlık vermiş, o da bundan son derece memnun olarak onu takip etmiştir. Moana kızı küçük sandalına bindirmiş ve onu küçük bir körfezin kenarına götürmüştü. Moana ile Sileana, genç ceylanların zerafet ve güzclliğini. öğle zamanının hararetini, hattı üstüva çiçeklerinin ba- yıltrer kokularını ve beşeri aşkların hü- zün ve gamlarını terennüm eden şarkı- lar .öyliyorlar. çiçeklerden taç yapıyor- lar, bunaltıcı sıcaklarda denize giriyor- lar ve alaca karanlıkta balık avlıyorlar. Balık avına giderlerken, ağaçlardan bol bol meyve toplayıp yanlarına alıyor- lar. Birbirlerini seviyorlar. Kimse onlarla meşgul olmuyor. Birbirlerinden bıkın- ca ayrılacaklar. Burada heves hakimdir. Zaten her şeyin gayet kolaylıkla yapıl- dığı ve fantezinin her hissin üstünde hakim sayıldığı bir memlekette bundan başka türlü, olabilir mi? Gırnata çingeneleri İMDİ isterseniz, bu iptidai mem- leketleri terkederek Avrupaya İspanyanın ateşin ve hayalpe- reset şehri olan Gırnataya, asi Franko gibi meşhur adamlar yetiştiren çingene- ler arasına gelelim. Çingene kızı on dört yaşında “mevut,, tur. O, nişanlanmaz; dans, şarkı, şarap ve kahkaha dolu bir merasimle “nişan- landırılır.» Ona ilk kadın elbisesini arkadaşları yapmıqlardlf- Rengârenk bez parçafa- rından dikilmiş olan pliseli eteklik o ka- dar geniştir ki, küçük Konşita danseder' ken, müziğin nağmesile titriyen büyük bir çiçeğe benziyor. Nişanlısı da ondan yaşlı değil; belki on altı yaşında! Fena halde sıkılıyor, kulaklarına küpe takmışlar, taze bıyık- larını - eğer varsa . kıvırmışlar, saçla rına öndülâsyon yapmışlar, Nişanlsı delikanlının çok hoşuna gi- diyor. Fakat heyhat!.. Zalim bir kanun nişan merasimi bitince, genç nişanlıların iki sene müddetle birbirlerini görmeme- lerini emrediyor. Bu iki sene müddetle Konçita şehirden şehire dolaşarak dra- homasını kazanacaktır. K “Gırnala ne kadar uzaktır! Nişan- Granatalı çingene kızları ŞA ŞAT lımı ne kadar görmek istiyorum! Bu seneler ne kadar bitmez tükenmez şeylerdir!,, İşte şarkılarında duyulan elemli şikâ- yetler.. Fakat zavallı Konşita damarla- rındaki Endülüs kanınm bütün ateşile dansederken, Kadiks ' ve Kordobadaki güzel kadınlarrn falına bakarken ve renksiz bir keseye paraları birer birer itina ile yerleştirirken, elem ve kederini unutmak mecburiyetindedir. Göçebe grubu bütün İspanyayı dola- şır, ve kazara nüfus tezkereleri düzgün- se, Fransaya bile geçer. İki senelik müddet dolunca, Konşita Gırnataya dönüyor ve nişanlısile evle- niyor, Kendi elile hazırlamış olduğu anavei kocaman pastanın içine, büyük bir sabır ve itinayla' toplamış olduğu altınları koymuştur. Eğer pasta pek fazla şişkinse, nişanlısı sevgili çingene- sine karşı olan muhabbetini bir kat daha artırır. O andan itibaren güzel çingene bir “efendi,, ye maliktir. Ona mecbur oldu- ğu sadakatte en küçük bir ihmal ölüm- le cezalandırılacaktır. Çingenenin aşkı ateşin olduğu kadar zalimdir de.. Bu- nunla beraber zevcesinin dansetmesine gayet tabit bakar. Çünkü yuvayı ancak bu danslar ve fallar sayesinde geçindire- cekler; zaten kendisi de ona kitarasile refakat ettiği için, çok heyecan göster- mesi muhtemel olan bir seyirciyi derhal cezalandırabilir. Eğer ayrılırlarsa, Konşitanın tekrar evlenmesine “imkân yoktur. Çünkü ölüm cezası muhakkaktır. Endülüste aşk hiç şakaya gelmez! Ve ekseriya bo- yunduruk altmma girmiş ölan zavallı çin- gene kadını, kendisine eskiden o kadar uzun gözüken iki seneyi hasretle anarak ağlar. Hindistanda evlenme AGOR ön sekiz yaşında bir T “Rajput,, muhariptir. Benares sokaklarından geçen, : saçları omuzlarındaki hafif şallar üzerine dö- külmüş esmer kızlar onu cezbediyor ve ona evlenmeği hatırlatıyor. Bir g;'_in' bu güzel kızlardan birisini Ganj nehri kı- yısına kadar takip etti. Mukaddes neh- rin kenarındaki beyaz mermer merdi- venler üzerinde “Buda,, nın sadık mü- minleri nehre girmek işaretini bekliyor- lardı. İşaret “Brahman,,, lar tarafından verildi ve bütün muharipler, köyküler ve esnaf, günahlarını silmek için mu- kaddes suya daldılar. Birbirlerinden çekiniyorlar. Çünkü muhtelif sınıf'ar birbirlerinden nefret ederler ve bir muharip bir esnafla veya köylü ile te- masa — girmektense —ölmeği — tercih eder. Tagor genç kızi sudan çıkarken gördü ve ondan başka kimse ile evlen- memege karar verdi. Fakat kızın kendi sınıfına mensup olması şarttı. Bereket ki Lakme namındaki bu kız da bir muharribin kızıdır, binaenaleyh mesele yok. Kız on üç yaşında demek ki tam evlenme çağında... Tagor damatlığa kabul edildi. O andan itibaren, her gün, nişanlısı- nın ailesine muhteşem hediyeler gön- dermeğe başladı. Müstakbel kayın ba- basına ve kızın erkek kardeşlerine tür- lü silâhlar, ayak bilekleri için yeşil taşlı bilezikler ve sarıkları için elmaslar ver- di. Hatta bir müdet evvel yakalamış ol. duğu bir fil yavrusunu bile feda etti. Kadınlara, hakiki altınla işlenm'ş hafif şallar, kıymetli deriden papuçlar, altın kölyeler, ağır kokular ve hatta “Cennet rüyalar!,, veren sihirli otla dolu küçük bir kutu gönderdi. Düğün günü Tagor büyük bir kafile ile sevgilisini almağa geldi. Sırtları na- dide halılarla, güller ve renk renk çi- çeklerle süslenmiş olan filler, servet ve Maorili bir ziynetleri taşıyan uşaklar, küçük zev- cenin önünde resmi geçid yaptılar. Ta- gorun arkadaşları olan muharipler, gü- neşte parlayan altın silâhlarını kuşan- mışlardır. Hürmetkâr ve ürkek kalaba- lık duvarlara yaslanarak bu muhteşem manzarayı uzaktan seyrediyorlar. Bütün şehir bugün gelin Lakmeye aittir. Ve bir ay müddetle ona ait ola- caktır. Çünkü Tagor zengindir Ve genç karısına efsanevi günler yaşatmak isti- yor. Malikânesi, yeni ocağa dua eden bütün fakirlere açık olacaktır. Mütema- diyen muhteşemi ziyafetler verilecek ve Lakme, sevilen seven kadın ne eski de- virlerin “ölüm kuleleri,, inden ne de yakıldıkları mahkümların yerlerden korkacak. Çünkü bütün bunlar tarihe karıştı. Bu eski Hindistan ölmüştür! Ölüm kuleleri! Ormanın ortâsında kay- bolmuş damsız hapishaneler! Oraya ko- calarını aldatan kadınlar kapatılırdı. Açlık ve kargalar onların cezalarını ve- rirdi. Sadık olanlar da kocaları öldüğü zaman başka bir feci akibete uğrarlar- dı. Onlar da yanan ateşe atılır ve koca- larına ebediyete kadar sadık kaldıkları- nı böylece isbat etmeğe mecbur kalırlar- dı, Fakat küçük Lakmenin bu eski âdet- lerinden korkmaması lâzımdı! O, altın, servet ve koku diyarı ve mağrur bir muharibin kalbi üzerinde hüküm sürü- yor. Gaziantep(hususi)— Şehirde ...... Gaziantepte ilk okullar büyük bir sergi açtı 208008 aei GA b CöndeReRA : M#Hı w mevcut on İlk okul yıllık resim ve elişi sergisini açmıştır. Büyük bir intizamla tertip edilen sergi binlerce vatandaş gezilmiş ve küçüklerin vücuda getirdikleri eserler derin bir takdir uyandırmıştır tarafından ilesini geçindirmektedir, İ Yaptığı zarif eşya ve kendisi Tesimde görülen zat Fatihte Sinanazğa mahalle- sinde Ders nazırı sokak 2 numarada oturan Havri Günemektir. Mütekait bir me- mur olan bu sanatkâr, oyma tahtadan cidden co k zarif resim çerçeveleri, biblolar yapmakta ve bunları sarfodilen emeğe nisbeten çok ucuz bir fiyata satarak a-

Bu sayıdan diğer sayfalar: