Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
re , © v aKY eTT T TÇ YN İ k g îş"F:*î._'“""?”'î KAT | ; B K * Araplığı kim kaybetti ki Suriyeliler bulmuş olalar ? * Mısırda, Fasta, Erdünde, Filistinde, Irakta ve Vahabi imparatorluğunda dolaşınız, Şamda Arap kahramanları yaşadığını söylerseniz size gülerler. ,, ' Ş Yazan: Nizamettin Nazij Bir haftadanberi Hatayda cereyan | - eden hâdiseler İskenderun Antakya ve havaîlisinde yaşıyan ve Türk olmıyan ahalinin de niçin Hataylı Türkle el ele verdiğini, neden Suriye idaresini iste- mediğini açıkça gözönüne koymakta. dır. İnsanlar yüzde yüz medeni olma. salar bile, başlarındaki idareyi mutla. | ka medeni şartlara en uygun devlet ayarmda görmek istiyorlar. İnsanlar artık dinlenmek istiyorlar, rahat, re- fah ve huzur istiyorlar. Ferdi suikast. | lere müsamaha eden müsadereleri, ta. gallübü teşvik eden soyguna talana | benzer vergiler ihdas ederek hapis- Ve £ hanelerde işkenceler yaptıran dini ve- - ya kavmi temayülleri istismar ederek — dahili mücadeleler, kanlı kardeş kav. gaları körükliyen idarelerden nefret ediyorlar. Biz Hataym kuruluşu esnasmda Hataylı Türkle el ele vermesi için İs. kenderun ve Antakya havalisinde ya. şıyan ve düne” kadar milli Şşuuruna ulaşmamış bulunan alevi Türke, Erme- niye, Maruniye ne yaptık? Para mı dağıttık? Eski devirlerde olduğu gibi veya Fransızlarm Tunüsta, Fasta yaptıkları gibi nişanlar mı tevzi et. tik? Münevverlere, ileri gelenlere pa, yeler mi verdik? Hayır... Ne o, ne bu! Biz sadece bir haktan bahsettik ve sadece hakkı söyledik, haktan konuştuk. Eğer Ha- tayda yaşıyan ve Türk olmıyan azlık, Hatay davasını Hataylı Türk kadar benimsediyse ve Hatay'ın istiklâlin. den bizim kadar heyecan ve - sevinç duymuş bulunuyorsa bunun sırrmı başka tarafta aramalıdır. Biz Türkler, daima hakkm tarafı, nı tutmuş, doğruyu söylemişizdir. Ta. rihimiz meydanda, Kazandığımız za- man daima bir “Hak,, kı kazanmışız. dır ve kaybettiğimiz herhangi bir mü. cadele mutlaka bir “hak,, kım çiğnen- mesi, kaybolması, yenilmesi, gaspe- dilmiş olması manasına gelmiştir. Bugünkü müstakil, büyük Türkiye, yakm şarkta hakkın emri altıma ko. nulmuş kuvveti ifade eder ki, bu hak. sız hiçbir şey istemiyen Türkiyenin istediği her şeyi yapabileceğini ve yaptırabileceğini ifade eder. Bir Suriye gazetesi, “Türkiyenin Milletler Cemiyetine her istediği işi yaptırabilecgğini,, yazıyor. Bundan da. ha tabil ne olabilir? Milletler Cemiye- ti arsrulusal bir hak divanı olarak ku. rulmuştur. Yalnız bu divanın yirminci asırda ve Avrupanın tam göbeğinde kurulu bulunduğunu da unutmamak lâzımdır. O yirminci asırdayız ki, hak. km ancak kuvvete dayanarak kendisi- ni tanıtabileceğini bu Avrupa her asır- dan ziyade göze vurmaktadır. Suriye gazetelerinin neşriyatı hiç de istiklâle doğru yürüyen genç Suriye. nin hakiki temayüllerine tercüman ol- mamaktadır. Acaba Hatay davasmın halli günlerinde Suriye Türkiye kadar kuvvetli bir devlet olsaydı bu kuvve. ti Hataylının en sarih haklarını boğ. mağa mı sarfedecekti? Yirminci asır- da dünyanmın karşısına müstakil bir devleti temsil ederek çıkmak istiyen- ler her şeyden evvel dürüst, arsrulusal muahedelere riayetkâr ve merd olmı. ya, insani ve medeni olmıya mecbür- durlar. Aksi takdirde yıllarca hayal edilen, tatlı tatlı beklenilen istiklâl bir vehim derekesine düşer, ulaşılma. sı muhal bir hayal olur. Hatay şehirlerine, Hatay köylerine saldırılan ücretli Suriyeli haydudla- rın kafalarmı koparacak silâhları Ha, taylı Türkün eline vermekten kolay ne / wardır? İskenderunluya, Antakyalıya elli mitralyoz ve birkaç bin mavzer de mi dağıtamayız? Yoksa bizim cok sıkı kurduğumuz kordonlara rağmen Suri. yeli kaçakçıların vızır vızır dolaştık. — Misafirimiz... larr hududun Süriye tarafında geçile- mez bir Hindenburg hattı mi vardır? Suriyeliler Avrupada heyetler dolaş. tırmak gibi tanzimat diplomasisinin eski ve çok kökne tabiyelerile baş ağ. rıtacaklarma, makul olmak, hakkı ka- bul etmek yollarmı ihtiyar etmelidir- ler. Şamda çıkan Fetel' Arap gazetesin. de şöyle satırlara hayretle tesadüf e. diliyor: “Suriyenin , uğradığı felâketlerin birçok mes'ulleri vardır. En başta maalesef Arab d Bu Suriyeliler Arablıktan, ne hakla bahsederler? Arablığı hangi Arab di. yarı kaybetmiştir de Suriyeliler bul. muşlar ve kendilerine mal etmişler ? “Fetel Arap,, Arap kahramanı demek tir. Maverayı Erdünü, Filistini, İrakı, Yemeni, Fası, Mısırı ve büyük Vahabi imparatoru İbnissuudun diyarını adım adım dolaşımız, ve lâalettayin çift süren bir fellâha, oğlak kızartmâsı yiyen bir badiye çocuğuna, Basralı bir tacire, İ- raklı bir tayyareciye ve ya — Maverayı Erdünlü bir bağcıya, hattâ Suriyede ya- şayan hakiki, haliskan Arap — azlığına mensup bir kibara bugünkü Şamın poli- tikacıları arasında “Arap kahramanları,, bulunduğundan bahsediniz; size vere-- cekleri cevap sadece beyaz dişlerini gös teren bir gülümsemeden ve alaylı — bir göz kırpmadarı ibâaret olacaktır. Suriye gazeteleri Filistin müftüsünün Türkiye hakkında söylediği sözlere de garip garip hücumlar yapmaktadırlar. Filistin müftüsü siyasi hayatının bütün seyrinde Filistindeki hakiki Arapların bir müdafii olmuştur. Arap — âleminin bu büyük şahsiyeti Türkten hulüs ile, memnuniyetle ve hayranlıkla bahsedi- yorsa Suriyeli gazetecilerin de onu tak- lit etmeleri, ona inanmaları — lâzımdır. Zira gerek Filistin müftüsünün, gerek Türkiyenin muhterem - misafiri Erdün Emiri Altes Abdullahın ve gerekse İrak başvekilinin ağızlarında konuşan haki- kat haliskan Arabin; asil, — meziyetli, medeni, münevver hakiki Arabın şah- siyetidir. Ş Vakür bir millet olarak tanıdığımız Arap bazı Şam gazeteleri gibi Türkiye yi zapta kalkışmak iddialarıma hüviye- tinde yer vermez; vakarı böyle saçma sapan iddialarda bulunmağa müsait de- ğildir. Galiba biz Hatay istiklâlinden sonra, Şama Milletler cemiyetinden vazife a- larak doktor Mazhar Osmanın başkan- lıği altında bir “asabi ve akli hastalıklar ihtisas komisyonu,, göndermeğe mecbur kalacağız. * : t Hemen Allah 'şu Suriyeli sokak poli- tikacılarına bir parça akıl fikir ihsan eyleye. Nizamettin NAZIF ” HABER — 'Akşam DOSTASI lddia ne kadar insani olursa ,olsîıh Akdenizde belirecek bu küçük devlet mide bulandırır ! (Baş tarâfı d incide) dasına tutulan büyük ve küçük mevcut veya muhayyel devletlerin hep Sporad adlı adalarda yerleşemek istemelerini “garip bir tesadüf,, addetmekteyiz. Bu münasebetle, adına “On iki ada,, denilen ve İtalyan işgali altında bulu- ' nan adaların da dünya haritalarında | “Cenubi Sporadlar,, adiyle anıldıkları- | nı kayda lüzum görürüz. Doktor operatör Esserin Fransa ile | Orta Avrupanın bazı devletleriyle ve Yunanistanla projesi etrafında konuş . tuğu, Romanyanın, Bulgaristanın ve İtalyanın kendsine mümkün olan her kolaylığı göstermek vadinde bulunduk. ları, Yunanistan, İtalya ve Fransada tıp âleminin birçok büyük şöhretlerinin de kendisini takdir ve teşci ettikleri ri- vayet olunuyor, Doktor Esser, doştumuz ve müttefi- kimiz Yunanistanda kral tarafından ka. bul olunmuş ve bir Yunan torpidosiyle Egedeki bütün Yunan adalatını gezdik. ten sonra bula bula, bu adayı bulmuş - tür . Bir “Sıhhat ve İçtmal Yardım,, yur - dündan ziyade bir “ Poste d'Obser - vation,, bir tetkik ve tecessüs merkezi ve hattâ güzel bir deniz üssü kurmağa yarayan bu adada şimdi Bizans impa - ratoru Nikiforos Fokas tarafından yap- tırılmış bir manastır. varmış. Doktor Esser burada istiklâli tam bir devlet kurduktan sonra şüphesiz bu manastır binasiyle iktifa edecek değildir. Adada hastaneler, lâboratuvarlar, kimya fab - rikaları, “Müstakil Cerrahi? Devleti,, ne lâyık limanlar, devlet binaları, sa . natoryomlar kurulacaktır. Yine ne ka. dar küçük olursa olsun pek tabildir ki b devlet zaman zaman bazı gemilerin ve filoların uğrağı da olacaktır. ünyası geliyor ki, ca- M ZK z T ; ,_ı“ı: x BAA / GŞO v ol şirketinin kaçakçılığı Muhakemeye bu sabah devam edildi Anadolu yakasımnda — kullanılması lâzımgelen malzemeyi şehrin diğer taraflarında — kullanarak kaçakçılık yapmakla suçlu elektrik şirketi erkâ. nımım duruşmalarına -bugün öğleden evvel kaçakçılık davalarına. bakmıya salâhiyetli ceza mahkemesinde de- vam edilmiştir. Bugün saat 11 de başlıyan duruş- mada geçen celsede verilen karar mucibince gümrük — müfettişlerinden Abdullah şahit olarak dinlenmiştir. Abdullah ifadesinde şunları göyle- miştir: ; — Eylülün 25 veya 26 sında nafıa vekâleti tarafından elektrik şirketin. de tahkikata gönderilen komisyona memur edildim, Orada evvelâ Satga. | zel ve sonra da elektrik şirketinin gümrük muafiyetine mütecallik muka. vele maddelerini tetkik ettim. Teşri. nievvelin beşinci günü Silâhtarağa fabrikasımna gidildi. Fabrika gezilir. ken haval postada bulunan bazı mad- deler mütehassıs zevat tarafından tes- bit edildi. Sonradan şebekedeki bazı âletlerin de kaçak olduğu anlaşıldı. Ayın 26 mecı günü Silâhtarağadaki bu malzemenin söküldüğünü — duyduk. Fabrikaya gidince filhakika söküldü- ğünü gördük. Abdullah bu işin mes'ulü kim oldü. ğuna dair sorulan suale de şu cevabi vermiştir: “— Hepsinden evvel müteveffa mü. dür Hansestir. Silâhtarağa fabrikasın dan kaçak malzemenin alelâcele kal. dırılmasını ö emretmişti. — Bundan sonra Jan Lazyan, Başmühendis Gile. ri ve şebeke başmühendisi Haşimin de' bu işlerden haberleri vardır. Müteveffa Hanses bize bu işleri fen suçlu gördük.., Bundan sonra şahidin ifadesi suç- M - 'a Da dd Aelf — A —a Fi * | Mi H ni B K v - p £ Biz bilkassa bu son nokta üzerinde duracağız. Eğer kendine mahsus posta- ları, keridine mahsus> pasaportu- ve “Milli,, bayrağı olan bu deylet, faraza limanlarına gelen bir Alman filosuna uzun müddet misafirlik müsaadesi ve - recek olursa buna kimin. ne demeğe hakkı olabilir? Sonra eskiden en ma . addedileb'len şey yani ilim kadar — bu asırda tehlikeli sum ve âlim Müstâkil Cerrahi Devleti Cümhurreisi olunca işi tıkırına sokup şahsında bir “kimya ve m'krop harbi levazım müte. ahhidi,, varatmak istemiyeceğini kim temin edebilir? Sonra doktor Esserin tebaası da hep netameli insanlardan mürekkep olaca. ğa benziyor. Başma toplıyacağı körler- den, topallardan, sakatlardan her biri . nin bir tuhaf serencamın kahramanı ola maları şerlerini seyyar bir dereceye yükseltememelerine sebep olsa bile böyle bir kütlenin Kira Panaya ada - .sında Ege denizinin huzruna yarar iş . “ler görmiyeceklerine inanabiliriz. Yirminci asır garip bir asır olmuş « tur. İnsan, kontörlü altında olmıyan lâboratuvarlardan ve kimyahıneden çekinmek istiyor. Bu asırda denizler- den birinin unutulmuş köşelerindeki bir kaya parçaları bile bir çök çoraplar Ö - rebiliyor. Baksanız a, ilim ve âlim, kutuplarda bile stratejik noktalar aramakla meş - guldür. Nerede kaldı ki Ege pek hassas bir denizdir: Burada belirecek herhangi bir sineğin gerek bizim ve gerekse müt. tefikimiz ve dostumuz Yunanistanın midesini bulandırması lâzımdır. Bizce Tunan Başvekhili Mutüksan, “eğer insanlık mutlaka müstakil bir ter- rahi devletine muhtaçsa —bunun için İyonyen denizinde bir vatan gösterme - lidir. Orada Korfo var, Zanta var.. Var. oğlu var.. Adalar denizinin huzur ve sükünuna — (Kira Panaya — Hazreti Meryem) manastırı müstakil bir cerrahi devletinden daha uygundur. Alman amiralliğinin Akdenize yeni gemiler gönderdiği bir devirde, İspanya sula . rında hiç göze görünmiyen esrarengiz denizaltı gemilerinin sağa sola toörpil salladıkları bir devirde bir Alman adı garbi Eğede daima şüphe ile Deraber belirebilir . : Ne yapsınlar ?! - 40 artist | mayolarını kaybetmiş ! Hollvudun tanınmış, tanımmaya Çalışan kırk güzel ve şüh artisti mayolarını ka- rıştırmışlardır. Bunlar 40 kişi — olduklas ri halde karıştırdıkları — mayoları $ö dir. Herkes kendi mayosunu ayırmaya çlaâış mışlar fakat müuvaffak ©o ardır.! Bu vaziyet karşısmda bunların mayoları- nt bulmak, ayırmak işini biz bir müsaba- ka halinde tertip etmeye ve bunları oku yucularımıza ayırtmaya karar verdil. Görüyorsunuz ki müsabakamız eğlen. celidir. Yaprlacak iş bu mayoları tefrik etmekten ibarettir. Buna mukabil müsa- bakamıza iştirak edenlere kiymetli hedi- yeler vereceğiz. Da z 'Tertip ettiği “ müsabakalarile müsaba- ka hediyelerinin bolluğuyla şöhret ve ©- kuyucularının teveccühtlinü kazanan HA- BER, bu müsabakasında da mahcup ol- ğinden duruşma ayın, 18 ine bırakıl- | ve “şüpheli,, ne vardır? Memleketinde | | hamuslu cerrah olan Esserin yarın, cağı gayet tabildr. Bunların malül o) - , Ahmed H_ğim HMED .Haşim öleli dört yı? ol muş... Günler ne kâdar da ça. buk geçiyor: Piyale şairini sanki da- ha dün Eyüb'e götürdük, sanıyorum. Zaten onun öldüğüne de gönlüm pek inanamıyor. Ne zaman Kadıköy une gitsem, içimde Mühürdar yolunu Lut- omak istiyen bir arzu duyarım, Ahmed Haşim'i görmek, onunla konuşmak ne büyük zevkti, O neler söylerdi? doğ. rusu bunları hiç birimiz - şöyle toplu olarak hatırlamayız, belki bir iki sö. zünü zikredebiliriz. Onun bizlere söy. ledikleri, meselâ bir. Goethe'nin Ec- kermann'a anlattıkları gibi özlü şey. ler. Kendisile daima: “Üstadım,, dıve konuştüğüm için, Anatole France'ın meşhur abbe Jörüme Coignard'ı ile çömezini hatırlıyarak bana: “Toürne., broche" derdi. Fakat onun sözleri ab- be Jöröme qugnard'mkiler kadar da dolgun değildi. Ona herhangi bir me- sele hakkında ne düşündüğünü sorma. ga pek gelmezdi, sözü hemen hıcve döker ve parlak, karşısındakinin göz. lerini kamaştıracak kadar parlak bir “monolog,, a girişirdi... İşte bu “maono. log,, ların tadını unutamıyoruz. Fakat onların bütün güzelliği edada, laklidi kabil olmıyan, kâğıda geçirilmesi ka- bil olmıyan üslüpta idi. Ahmed Haşi. mi, kendisine haber vermeden fonog- raf makinesi önünde konuşturmak ka- bil olsaydı, elimizde harikulâde birkaç plâk kalabilirdi. Ahmed Haşim'in yazıları da konuş- Ması gibidir. Piyale mukaddimesini, yani şiir, sanat telâkkisini anlattığı yazısını okuyun, sonra ondaki fıkir- leri anlatmağa kalkın... Manasız, bom. boş bir şey olur. Gurabahanei lakla. kan'daki, Bize göre'deki renkli, ışıl. tılı parçaları anlatmak, hulâsa, ten- kid etmek mümt n u. *dür?... Yen: bir moda çıktı: “Fak.n dâİri felsefesi ne idi?,, diye Soru, l aş, İşin Şaribi böyle suallere uzun uzun, ciddi ciddi cevab verebilenler oluyor. Günün bi. rinde Ahmed Haşim'in eserinde de de. rin derin felsefi manalar çıkarıp cild cild kitap yazacak bir adam,-hatta Ulrhaş HUHM ÇIKACAKLI. KAllA ARIİ ga. Yibi bunları okuyacaklar ve bunları okümakla Ahmed Haşim'i daha iyi anladıklarını sanacak adamlar da bu- lunacaktır. Onlara şimdiden acıyo. Tum: şairin eserini bırakıp da o esere çullanmış ukalânın sözlerine kıyinet verecekler. Ahmed Hasim öldü ama henüz o talisizliğe uğramadı. Eseri, sözleri kendi kitablarımndadır, başka bir yerde değil... Onu anlatacalt mü. nekkidler bekliyeceğimize o kitabları açıp okuyalım, Nurullah ATAÇ Otomobil kazası - Galatada Hocatahsin sokağında otu . ran Jeradi isminde bir kız dün tramvay yolundan geçerken 2557 numaralı oto- mobil çarpmış, muhtelif yerlerinden ya. ve levazım servislerinin bilmesi lâziım — geldiğini söylemişti. Biz bu şahısları ' ralanmıştır. İ RDONUL” (Arap'saçıl| İ K Saçimamn © Ne söyledi ? ARISI siyah, yarısı beyaz renkli insanla rın oturduğu bir ada vardı. Siyah renkli erkeklerle, beyaz renkli kadınların iİzdivaçlar rindan ortaya gelen melez çocuklar babaları na çekiyorlar ve yalan söylüyorlardı. Beyaz erkeklerle, siyah kadımların izdivaçlarımdan meydana gelen çocuklar da babalarına çeke tikleri için doğru söylüyorlardı. Bir adam böyle bir izdivaç mahsulüne rast ladı. Kendisine babasının siyah mı, beyaz mı olduğunu sordu.? Çocuğun verdiği — cevabı kat'iyyen anlayamadı, Geme ayni şekilde iki melez çocuğa, çocuğun cevabının — manasını sordu, Birisi: ( 'beyaz . dedi,) dedi. - Ötekisi (hayır siyah dedi) karşılığını verdi. Çocuğa bu suali sorun siz oldaydınız ve size de böyle cevap verilseydi, siyah mt yoksa beyaz mr olduğuna hükmederdiniz ve niçin? Bu sual mükâfatlıdır. Doğru cevap veren- lerden bir kişiye bir hediye verilecektir. Cee vapların 12 haziran tarihin& kadar idareha»- nemize gönderilmiş olması lâzımdır. Meselös nin hal şeklini de gene o tarihli nüshamızda bulacaksınız, Müurabba olan vıldız Si mayis tarihli sorgumuzun halli şöyledir: (9) makas darbesile 10 parçaya ayrılan yıl dızdan tam ve eksiksiz bir murabba yapmak işin nasıl hareket edilmesi lâzımgeldiği yu- kariki şekilde görülmektedir. Bu mesöleyi de hiç kimse halledememiştir.