“aUeyo eu İuşyyag 8 10 Ing duru uw nok “1413 vopursya 'dany okusg “peg casu 1g ng *»7 sdruap “HoJdLrABD skegtat aa us0 yörede” “OO Yedek olusg “ormüdoli oluna 21ws40j9) zı “(a00 Wp Sen mi Şe) “oyyeg oy yim nok ji ON 4b0, — 4g zazOM Naa *rigey üİaZ asap Nİ aye Oz, sedef 0, yo) UL 0) tüd95 3,Usa0p 1 - doydu np *(ığop £08 ag mmafşururoya “aolgunyde) “yanip “ısegeru olurg “ yad 'ng) Yolguund nğnpıo #yö4ruruoyo yel uman düşey “eayo gakyıay9 gonul ARA 9) - MğD duyuru - 5 OpuDa yooyup “os Pp) 16055 tnynfi aşotuyayi Sunsapopyni 1S, ş a 5 â z s i n z S İ ş 3 â z a 8 3 3 # Cz g z 4 ; 3 ç ğ 5 ". w | # e > $ z z g z g 5 p » g g. 5 a e © & & o z 2 5 z 5 3 Cayd nk Gur 89) 10 ig np po “ayd ap “yaoüz öt UMop pus da yrem ue NOX vw» puvy 2p np Ws “plgaj Op vaDp pu db yon uy NA) “aszoyd nok Suryıdre ss9j 10 a10UL Op put 'd0şd oy) U9 pus oy? 01 uyari 1Y0 den ve yenen adamım. Ben prenses Fa- ustanm oğlunun babasıyım. Bu milyon- ların sahibi olan ve, sizin kendisini 40y- mak için, katletmeğe karar verdiğiniz gencin babasıyım. Bu çalmak İstediği- niz Milyonlar oğluma ait olduğu için, bunları müdafaa etmek benim vazifem- dir.. Haydi kâğıdı ver.” Bu beklenmedik ifşaat Konçiniyi bey ninden vurulmuşa döndürdü. Pardaya- nın sözlerinden biran bile şüphe etme- di. Buna rağmen mukavemet etmek te- şebbüsünde bulundu ve meydan okur bir tavırla bağırdı: — Ya reddedersem ne olur ? Pardayan kılıcını çekti ve ucunu Kon çininin boğazına dayayarak, hiddetlen- diği zamanlarındaki gür fakat gene de sâkin sesile : , — Kâğıdı, dedi, yoksa mahvolursun. Konçini, Pardayanın gözlerinden, işin şakaya gelir taraf; olmadığını anladı ve elini gayriihtiyari yeleğine götürdü fa- kat ayni zamanda hiddetle başını salla- yarak: Hayır demek İstedi. Pardayan soğuk kanlılıkla (kılıcını bafifçe itti, Konçini bir adım geriye sıç- radı ve kâğıdı yeleğinden çıkararak ona uzattı. Tam zamaniydi. Çünkü kılıcın dayalı olduğu yerden büyükçe bir dam- la kan yavaşça boğazından kayarak, dantelâlı yakanın Üzerine düştü ve w rada bir leke teşkil etti, Konçini hica- bından mosmor kesilerek gayriihtiyari bu kızıl lekeye baktı. Pardayan kılıcını kına yerleştirdi. Tekrar koltuğa oturdu ve sanki Konçi- ni hiç mevcut değilmiş gibi, ona aldır- myarak, dikkatle okumağa başladı. O- kumayı bitirdiği zaman, o yüzünde hoş bir oyun oynamağa hazırlandığını iade ! eden kurnağ bir hal belirdi. Koncinive döndü ve en tabii sesile: 15806 7 114998 OL Ep we 2 Oşacaayayp w ZinLl9NI “Y2 204 “(air uzDp 73) “uoo5 7,usoop 1! “nn on tp sokma (ağapıo oa yatajayp — Cünena 9p mz ust) nz) “puma O) O) UN ıyuaısuga a “iseurur unung na Oi ayapo “9 — N) 107, EPUNUOS dputg,, Ni nok Op WA Yİ ) 16növ uno, 2p “; uavp vs) OZIN19NI “uyur OZTUOp aRpEy EYEY YA a *usuuz ziuğıyyığ UUPUPUYI SDAPKOT MPP öU SSS UMUDE SA, *poo3 zoe *aopuol 70 por are nok UOYA *0S 10 Yağ W 107 pos oy) O) UMOp Un1 (upuv7z a0 pod? 45 nh vomy) opamozn UuNsoy 1441159430 “nho yoh vıjloy sg vaya PARDAYANIN OĞLU ——— ————— — Mösyö, dedi, bu kâğıdı bana gös- termenizi rica etmiştim. Gördüm, İade ediyorum. Alın. Bu sözler, Konçiniye öyle bir darbe tesiri yaptı ki, az daha sırtüstü yere dev rilecekti. Bu şaka neyi ifade ediyordu? Bu a- dam kimdi ve nihayet ondan ne istiyor. du? Pardayan, alay mı ettiğini yoksa cid- di mi söylediğini belli | etmeyen, garip bir tavırla devam etti: — Mösyö, evinize girerken bir gayem vardı: Hapsettiğini, teke genci kur- tarmaktı. Görmüş olduğunuz üç arkada- şımm yardımile ve hattâ yalnız başıma bile bu genci kurtarabilirdim. Fakat ben cebirle iş görecek bir kimse değilim, Bu sözlerim biraz evvelki hareketim ile kabilitelif olmayabilir, ama nihayet de- minki hareketim boş bir zamanıma tesa- düf etti. Buna kendirı de çok müteessi- fim. Zaten Yiğit Janr Oomümanaatinize rağmen kurtarmaklığım kabilken hürri- yetini sattı ağı tercih etmem sözle- rimin samimiyetini isbata kâfidir. Onun için de bu pazarlığa giriştim. Konçini şaşırıp kalmıştı. Muhatabı- nın bu garip halleri karşısında ne şekii- de hareket etmek lâzımgeldiğini tayin den aciz kalmıştı. Korkmak mı yoksa bu tesadüften memnun mu kalmak lâ- #rmgeldiğini kestiremiyondu. Bu yette cevap vermeyip Pardayanın fikir- lerini tamamile izah eylemesini bekledi. Şövalye bu sükütu ıkrar telâkki ede- rek sözüne devam etti: vazi- , <— Yiğit Janın serbest bırakılma isterim. Buna mukabil size © verdi kâğıtta işaret ile gösterilen yerde bula- cağınız her şeyi almanıza Mezuniyet ve. riyorum. : CE DERSİ DERSLERİ IZ iller hakkı Haber Gazetesine aittir), INGİLİZCE Kendi kendine 1000 kelime ile GİL “Deniz kıyısında,, mevzuu üzerindeki çalışmalarımıza, geçen derste de devam etmiştik. Dersin sonunda, ingiliz, ceden türkçeye ve türkçeden ingilizceye çevrilmek üzere verdiğimiz vazifelerin yapılmış gekillerini görelim. IN (16 numarali “Deniz kıyısında,, resmile takip edilecektir? sisayt plösiz an di ist end savt kos!z) Türkçeye çeviriniz İNGİLİZCE DERSLERİ “4 — Are you tired of London? im var tecrübe edilmiş (tecrübe ettik) birçok de. “nerede siz yaparsınız gitmek, berm (huer du yu gö, az ö riyül?) Bermutat nereye gidersiniz? — We've tried many seaside places on the Wast and (uv trayd me South Coasts. Şark ve cenub sahilinde birçok deniz kiyısı yerleri tec» — Where do you go, as a rule? PARDAYANIN OĞLU Konçini hayretle gözlerini açtı: — Ne dediniz? Ne dediniz?.. Bu defi- ne oğlunuza ait değil mi? — Evet oğluma aittir. Sizin maksadı” | nızı tamamile anlıyorum. oOOğluma on milyon gibi bir servet kaybettirmek bak kına malik değilim demek istiyorsunuz. Fakat şunu da nazarı İibara (o almız ki ben oğlumu tanımıyorum (belki hiç'de tanıyacak değilim, Buna mukabil yiğit Janr pek iyi tanıyorum ve kendisile de yakından alâkadar bulunuyorum. Konçini tamamile aptala dönmüştü. Dudaklarının arasından mırıldandı: — On milyon... Kolay kolay vazge$i” lecek bir servet de değil... Bu sözleri mırıldanırken © gözletini Pazdayanın gözlerine dikmiş bütün dik- katile zihninden geçenleri okumağa Gö” lışıyordu. Pardayan tamamile ciddi görünüyor” du. Konçini muhatabını iyiden iyie tet- kik etti ve çehresinde ne bir istihza n€ bir Bile ifadesi bulmadı. Şövalye tama mile saf insanlara mahsus bir tavır t8 kınmıştı. Onun bu bu saflığını teklifile karşılaştırınca Konçini bir delinin veyâ bir budalanın karşısında bulunduğuna hükmetti, , Yalnız Pardayanın gözlerini. ucun dâ biriken keskin bir neşe sözlerinde gizli bulunan ince bir istihza Konçini- nin nazarı dikkatini celbedememişti. — Merak etmeyiniz vakia on milyon az bir servet değildir ama benim kendi- sine vereceğim şeyin yanında hiç sayı» lir. Onun için bu hususta (o endişe et meyiniz, Konçini hürmet ve takdir (dolu bir bareketle muhatabının karşısında hafif çe eğilerek: — Demek siz bu kadar öylemi? ? ! zenginsiniz | Mi. dap Lİ da he lke en ceğiz. — Kumdan şatolar, hisarlar ve kanallar yaparak, Geçen dersteki vazifeler 2 — Çocukken siz de ayni şekilde oynapdınız, değil mi? Çevrilecek olan ingilizce cümlelerin türkçeleri şunlar, dır: — Evet. Kumda oynamasmı severdim. 3 — Resimde çocukların dadısı ne yapıyor? Ondan sonra, ayni resim üzerinde çalışmalarımıza des — Bir kitap okuyor. 4 — Çocuklar? — Kumsalda oynuyorlar, vam ede: Çevrilecek olan türkçe cümlelerin ingilizceleri dr gün» 1 — Çocuklar kumsalda nasıl eğlenirler? lardır; iyebilirsiniz. Biz her gün dinliyoruz. ngilizceye çeviri 1 — Deniz kenarında dolâşmasını sever misiniz? there are, You can spend an interesting — Td run down to the seaside. 3 — Are there many good seaside places in Fagland? — You can hire a hut an the front. — Evet, çok severim. 2 — Iskelede bando dinleyebilir miyim? — No, Tm not, 2 — If you were, what would you do? — Evet, di 8 — Otelde yalnız mısınız? — Yes, fortnight. 4 — HI wish to bathe? 191 Pardayan samimi bir tavırla: — Karun kadar zenginim... Diye cevap verdi, ve: — Kabul ediyor musunuz Evet mi bayır mı? Diye ilâve etti. Konçini karar verebilmek için bir tür» lü kendisini toparlayamıyordu. Kendi- sini sehpaya sürükliyebilecek bir ihbara maruz kalmış, tehdit edilmiş, (o tahkire uğramış, Azrajl ile karşılaşmış Vel sıl badireden badireye düşmüş ve riha- yet de. bütün bunları (yalnız sağ ve salim atlatmakla kalmıyor. Ayni zâ-, manda da pek kıymetli bir (o definenin anahtarı da ellerinin arasını ( verilmiş oluyordu, İnanılmıyacak bir vaziyet İle karşılâş mıştı. Definenin kendisine terkedilmesi onu haddızatında fazla alâkadar etmi- yordu. Çünkü herşeye rağmen, kendisi- ne ait olmıyan bu serveti nasilsa ele ge- gireceğinden emindi. Fakat bunun için de bin bir müşkülâtla karşılaşacaktı, Halbuki şimdi bu pekeş sayesinde bü. tün mani ve müşkülât ( kendiliğinden bertaraf olmuştu. Diğer taraftan, etraf- tan türeyecek olan rakiplere de, bu ser- vetin bihakkın kendisine ait olduğunu çünkü sahibi tarafından kendisine terk edildiğini söyliyebilecekti. Yiğit Jana gelince, onu muvakkaten serbest brrakmaktan zaten karısile be- raber kararlaştırmıştı. Bu (muvakkat setbesti ve bu garip adamla yaptığı an- laşma, onün bilâhare intikam almak hu- susundaki azim ve kararını değiştire- mezdi. Zaten bu meçhül oadamdanda fırsatını bulunca intikam alacaktı. Çün- kü onun tahkir ve tehditlerini kolay ko- lay unutacak bir adam değildi. e Fakat menfaati şimdilik bunu unutmavı âmir- di. mösyö? — Hayır, karımla beraberim. 4 — Çocuklar nerede? -1 — Do you like spend your holiday at tht seaside? — Dadılariyle beraber sahildeler. — Yes, 1 ön very,