RR a, Eg Gldürülemeyen bir istidat: Muammer Karaca — Oğlumu edebiyata teşvik ediyo Yahud; zler öyle insafsız münekkiğlersi- Viz ki, genç istidatları boğuyorsunuz.. Meselâ işte Cep Takvimi şairlerine yap- Üğmiz hücumlar... Bakınız, “etüreti kirıldı, meydandan kayboldu- lar, Yahud: * — Para vermeli, kolaylık göstermeli Mir... Rağbet yok, efendim, rağbet yok. Tabit onlar ida, bu güzel sanatlar vadi- “ihde çalışamayıp başka mesleklere “apıyorlar... Böyle bir söz işittim mi, odaima de- Tim “ki; — Kat'iyyen... sakın ba... genç isti- datları sanate teşvik etmeyiniz... Oğlu- UZ, yahut zekâsınt, hassasiyetini tak- dir ettiğiniz bir kız, şiir gibi, resim gibi bir eser meydana getirirse, hattâ için i- Şin onu beğenirsiniz bile: “Sen artist olacaksın! Dâhi namzet vekilisin!,, gibi sözler söylemeyiniz... Bu yolun yel olmadığını, müsbet şeylere heves *tmesini, zekâsını onlara sarfeyleme- SİNİ tavsiye edinir... Maamafih o şöyle bir cümleyi ilâve etmeği unutmayınız: “Sanat, iyi şeydir, şerefli şeydir ama, “en bunu yapabilecek mi: Yüksek bir artist olamıyacaksın gibi görünüyor. Hoş istersen, arada sırada amatör öla- rak çalış... ama, asıl mesleğin başka İş olsün!...., Fakat bu sözleri kat'i surette . müstait, hem de fevkalâde müstait ol- duklarma iman ettiğiniz ve bir çok eser veren gençlere söyleyiniz... Orta istidat klara ise, somurtuk surat gösteriniz... “Bunlar edebiyat değil, iyi yazı! . deyi. niz - iyi yazı, bir avukat müdafaaname #inin. bir eksper raporunun da unsur” İararasındadır. Mademki bunu beceri" Yorsun, başka mesleklerde de küllanır- #m. Doğru dürüst kalem oymatıyorsun diye ille edebiyatçı olman lâzım gelmez ki... Nitekim, mühendi mimarlık, mebilyecilik, marangozluk için de iyi re sim çizmek zarurettir... Olmaz eferklim olmaz... Öyle aylak, avare, artist bozun. tusu serseri olmak sana yakışmaz..... çıkar ler er | Hülâsa, kırınız genç istidatları... Da- ba doğrusu onları kırmakla bir istifaya tabi tutunuz! Her manie, her müşküle dayanacak olanlar bu çetin yola devam etsin... Öbürleri başka (omuvafık bir iş tutsun... Çünkü orta istidatı sanatkâr kadar feci şey yoktur... Bunlar ressam yerine duvar boyacısı ( olsunlar, daha büyük içtimai fayda temin ederler Sanatkârların yaşadıkları şahikanın havasi serttir, rakımı yüksektir. Oraya derme çatma bünyeler dayanamaz. Yal çın kayalar üzerinde sıçramak hevesine kapılanlar derin uçurumlara yuvarlana- bilirler, Bundan beş on sene evvel, biz, genç artist Muammeri görüyor ve takdir edi- yorduk. Onun için, kendi şok de- ğerli çok iyi tahsil ve terbiyeli bir ba- yanla evlenmesini makul (o bulmuştuk. Halbuki, kayınpeder vaziyetindeki o za- manın İzmir valisi Muhterem Kâzım Di rik, kızının vardığı bu genç artisti, ya- man tecrübelerden geçirdi. Tıpkı benim yukarda anlattığım şekilde, istidadının mukavemetini denedi, Fakat, Muammer Karacanın sanatkârlık cevheri, bir iki kere taşa çalınışta parçalanacak cinsten değildi. O. e vuruldukça yükseğe sıç bir mesleğin maruken koltuğu bile Mu- ammere sahnenin hümmalı ve heyecan- İr hayatını unutturamadı. Nihayet, son imtihan da kazanıldı iş“ te!,, Bugün, artık Muammer, yepyeni bir sanat aşkile, iştiyakile sahnemize kavuşmuş bulunuyor. Sınamayı, dene meyi çatık kaşlı bir mümeyyiz tavrile yapan Kâzım Dirik, artık, aldığı netice den memnun, gülümsemiştir, ve doğru- su ne İyi bir nümmne olmuştur... “Haki- Wi bir sanatkârın yeri sanat muhitidirl, diyerek, damadını tekrar sahneye gön- dermiştir. Bu sefer, ebediyyen. Turhalı ziyaretim esnasmda, Muam- mer hakkında bir yaz; (yararak “onu çoğunun | İ: gençler şair, ressam, musikişinas ol- | Istanbul İki gün evvel göyle bir mektup al- Jun birçok yerlerini gezer ek İmane yazıları yüyilk bir alâka ile amala Bu vesile ile bizler de kendi mahallemizin noksanlirım bil, dirmek, dertlerimizi antarı iğ E ğer yolumuzu buraya düşünürsen önle yapaoığınz tahkikata bir ko- laylık olmak için siz evvelâ Şi nok. ları bildirmek isterim: || Feriköy 3500 . 4000 hanelik bir yer i, ” onlar muhtelif işlerin çiler teşkil eder. Semtimiz İstanbili n en çok ihmale uğramı$ bir yeridir. Tabii manâaramız fevkalâde ve ha. camız temizdir. Yalnız suyumuz kıttır. Sokaklarımızda kaldırım bulunmaması yüz on ufacık bir yağmurda hepi- miz birden çamur deryasına garkolu. ruz, Fakat yağın” Yağmadığı yere ei izi açıp evlerimizi a Müthiş bir toz bu. m hemen bütün ldğımla, ön hemen bi liğımla. n Meh sokak ortasından akar. Çöpçüler ot beş günde bir ya uğrar, ya da uğramazlar: Kadınların, “aman çöp çü gelir de haberimiz olmaz,, diye ev. bekleştikleri sık sık lerde günlere* —— idaresi, mahallemizdi ' . ailemizde ln yapmaktadır. Fakat iin ortasından bir boru war tep istiyenlere su vermek şöyle dursun, 17 inci ükmektebin yanındaki bir çeğ- 5 de saat 19 olur olmaz hemen sa mek Artık bundan sonra allahı eee ki, gökten sw yağdırsın... © Yası yazmadaki kudretsiz simler maktubumda birçok ahenk Tikler olduğunu hissediyorum. Eminim ki derdimizi iyi anlatamadım. Eğer siz bu tarafa gelmek lütfunda bulunurst. nez, o saman her şeyi gözlerinizle gö- ür vi sınız. Bu meyanda siz9 mü da bilirmek isterim ki, Kasım. paşada olduğu gibi, bu semtte de, Bo- monti ve Umurca fabrikalarının 9 mel un sularının tahammülsüz kokular 84 çarak mahallemizin yanından akması | na, artık talammülümüz kalmadı... | “ilah aşkını buraya gelip bizlerin feci halini görünüz, “Bu feryatnamenin altında buraya yazmak ( istemediğimiz Feriköylü esnaftan birisinin imzası bulunuyordu. Mektubun arka sayfasmda da bir ha, giye yapılmış. Burada Feriköye geldi. | sahnede isteriz! demiştim. Eme- ekrar ğ Muammerin | Timizde muvaffak olduk. meri iştirakile Türk temaşacılarına verliçcer ziyafet yemeğinde benim de biraz We zavallı bir tida, şikâyet, z mahalleyi şimdiye kad zum olduğu için iftihar du halinde kon uş uyor | birer ; lâğım (Feriköy 1) Feriköy lâğım içine boğulmuş mahalledir tetkikat, tahkikat bu dertten ar kurtaramadı Yazan: Haberci En eski Feriköylülerden kahveci Ali Haberci ile görüşürken ğimiz zamen semt hakkında bize en iyi malümat verebilecek beş eski Feri, köylünün adres ve isimleri yazılıydı. Mektubu okur okumaz, ertesi gün, derhal Yeriköye gitmiye karar ver. dim ve o Sırada odadan içeri girmiş olan bizim Foto Aliye meseleyi aç. tım. Dikkat m aa O Mahallelerinizde gördüğünüz bütün eksiklikleri, bütün şikâyet. lerinizi, yapılmasnı istediğiniz şeyleri, canımızı sıkan hâdiseleri her saat, ister mektupla, telefonla ve isterseniz matbaamıza gelerek bize bildiriniz. Muharririmiz, fotoğrafçıları mız ayağımıza kadar gelip söy lediklerinizi inceliyecek, şikâyet - lerinize veya temennilerinize gâ 78'emiz tercüman olacaktır. Arkadaşım, dha sözümü bitirme- den, lâfımı ağııma tık: — Aman, dedi. Söylemeyi unutmuş. tum. Bana da Feriköyden bir şikâyet | mektubu geldi. Masamın üzerine koyduğu mektubu dikkatle okudum. Bu da ilk aldığımız mektubun hemen hemen ayni idi. Yal nız fazla olarak Feriköydö Sirkeci de. resi, Paşa mahallesi, Şahmerdan s0kâ- ğı, Givelek sokak ve saire... birçok 80. kaklâarı da mutlaka görmemizin iyi 0. lacağı yazılıyordu. »** Halinden bu” kadar şikâyet eden Feriköylün, Kurtuluş caddesine bakan sokaklarından, köyün içerlerine doğ. | ru ilerlerken, saat 16 ya yaklaşıyordu. Tramvay yolundan ayrıldıktan sonra, yolumuz ilerledikçe kötüleşti. Yol; evvelâ parke caddeden Arna- vut kaldırımma intikal etti, Bu da çok devam etmedi. Otomobilimiz artık ze. mini yalnız toprak olan sokaklarda Yü- rümeye başlamıştı. Köyün çarşısına geldiğimiz zaman arabayı durdurup aşağı indik. Burada sira sira kahveler, dükkânlar vardı. Mektupta Xendisile konuşmamız tavsiye edilmiş olan sem tin en eski sakinlerinden Ali ustayı buldum. Temiz kahvesinin bir köşe. sinde oturmuş, galiba hesab yapiyor- du. Kendisi 55 . 60 yaşlarında mer ta. virir, tatlı yüzlü bir ihtiyardı. Bizi ne. zaketle karşıladı. — Size gönderilen mektuptan, dedi, haberim yok. Fakat yazılanlar doğru- dur. İsterseniz mahalleyi size memnu. niyetle gezdirebilirim... Bu teklifi teşekkürle - kabul ettiği- mizi görünce, bizi kahveden çıkardı. İlk olarak, pitişikteki arsayı gösterdi Burası geniş bir toprak meydandı. Kahveye yakın olân kısmı müntezam görülüyor. Fakat arka taraflarına doğru biraz yürüyüp de, meydanın tam orta yerinden apaçık akan bir lâ, ğımla karşılaşınca, şaşırıp kaldım. Âliye: — Aman, dedim. Şunun bir resmini al, Bu olur şey değil?! Benim bu telâşım karşısında ihti- İ yar kahveci güldü: — Buna ne şaşıyorsunuz, bayım, di, yerek şunlart anlattı: “Bu daha bir şey değil, hele aşağı. ları bir dolaşalım da, inanılmaz şeyle. Tİ o zaman göreceksiniz... Wskiden Şu lâğım bu meydanı baştan başa kate-| derdi. Hatti bazan benim kabveyi| bastığı da oldu. Kaç kereler belediye, ye şikâyet ettik. Nihayet kendi dükkâ- İ nımidan 20 . 25 metre kadar uzağa ce- İ bimden para harcıyarak künk döşe. dim de, bu lâğımı kahvemden ziraz u. zaklaştırabilirim. Şimdi benimle bera ber, geliniz de size, sokaklardan lâğım nasıl akar, asıl onu göstereyim.., HABERCİ (Devams 11 incide) 3 Ğ — Sabah i me diyorlar? On üç yıl fasıla ile söylenmiş iki söz Bugünkü Kurun ik sayfasında Hakki Tarık Us'un bir makalesini nöşrediyor. Ben Hakkı Tarık Us ima. h makaleleri dikkatle okurum, 2irn Hakkı Tarık Us bi bensiyen muharri; İzah edeyim: Millet bütün hâdiseleri adım adım takip eden, bütün hâdiselerin heyecu. sunu tatan şuurlu bir büyüle insan yi- ğınıdır, fakat gazeteciyi ve muhorriri kendi heyecanını, kendi duygularını terennüm ettirmeye, terennüm etmeye 2de “millete en çok dir. adetâ memur etmiz gibidir. Vakaların, | hddislerin milk bünye üzerindeki bü. tin tesirlerine gazetecinin kalemi ter. cüman olur, Lâkin bunun bir derecesi vardır; gözeteciye bu temsil salâhiye- ti ancak küçük, orta veya € çaptaki meselelerde verilmiş Zaman saman, öyle birtakım hâdiseler ve vak'alar olur ki, millet o zaman kendi duygularını doğrudan doğruya kendi hüviyeti, kendi bünyesi ile ak- settirir, mitingler, mümayişler, teza. hürler yapar. Kahramarına karşı o. lan bütün sempatisini en coşkun şekli. le bizsat izhar eder. O zaman gazeleci bir Konara çekilir, yalnız hâdiseyi t6s- bit eder, yalnız “vakanüvis,, ik yapar, İğte Hakkı Tarik da böyledir. Elinde ©n geniş neşir vasıtaların tutan bu kuvvetli muharrir basit, orta ve bil, yücek çaptaki hâdiseleri gazetelerde İkumakla iktifa eder, fakat vaktaki millet çapında büyük bir hâdise olur, millet kendi heyecanını, kendi vasıla. | lariyle terennüme kalkışır, o saman j Hakkı Tarık Us da kaleme sarılır. Dün Türk milletinin İstanbulda yü #yân parçam Hataya istiklâl veren kahramanı selâmlamıştı, işte bu gün de Hakin Tarık kaleme sarılıyor. Üs- tat arkadaşımın 6 aydanberi ilk deja gözüme flişen yazısından şu parçayı okuyalım: Bu satırları oküyanlarm muhske. mesinde derhal bir sorgü belireceğini saniriz: — Hatay meselesi cidden mühim bir mesele miydi? Bu meseleyi halletmek için bütün Türkiye Cumhuriyeti dev. letinin varlığmı ortaya koymak lâzım. İ gelecek kadar mühim bir mesele miy- | di? Bizim bu suallere karsı Türk mille. tinin ne gibi ilmi ve tarihi tetk müstenib cevaplar bulduğunu i ctmek ve onu izah etmek mümk Zildir; yalnız derhal intikal ettiğimiz bir vaziyet vardır. O da şudur: — Türk milleti Hatay meselesi Üze- rinde kendine kayıtsız ve gartsız emin olagelmekte bulunduğu bir adamım ağ- zindan on üç senelik bir fasıla ile iki söz işitmiş bulunuyordu. On Uç sene evvelki söz gu idi: — Kırk asırlık Türk vatanı hiç bir nevi esaret altında bırakılamaz. On üç sene sonraki söz de su idi: — Hatayı istiklâline kavuşturmak benim namus ve şeref borcumdur; bunu muhakkak ifa etmeliyim. Yok. sa Türkiye cumhuriyeti riyaseti ma. kamitida da duramam. İşitildiğine ve bilindiğine göre A. tötürk bu son sözlerini Türk milleti mümesşillerinden ve münevverlerin- den mürekkep bir halk kütlesi içinde ve Fransiz cumhuriyetinin büyük el. çisine hitaben söylemiş bulunuyordu. Alatürk bu sözlerinde ne dereceye kadar kat'i idi? Bizim bildiğimiz gö- re böyle bir suali asla varid görmeyiz. Çünkü o, Türk milleti, Büyük Önderi- nin millât için, vatan için ağzından çıkmış olan her sözün daha çok evvel, den bütün lojik derece ve mertebele, rinden geçirilmis, tahakkı abi rülmüş, en nihayet kendisi için » dan ve namus sözü olarak formüle edilmiş olduğunu binbir hâdise ile ta. nımiş bir olgunluktadır. Şimdi ben kendi kendime rum. Halkın görüş ve inan büyücek klere soruyo» hakkın görüş ve inanışı mıdır. Evet, Hakkı Tarık'a her yil iki yası yaz mak imkânı temenni edeli «| menni Türk milletine her yi yük yeni sevinç ve Türk devletine dün- va mikyasmda ici büyük muvaffak, yet İcmenni etmek manasına gelir. Kara Davud