| inleyen SES... O yerin perili olduğunu söylediler, Bu, evi almamızdan evvel malümmuş. Fakat eski ev sahibini hepsi sevdikleri için mutazarrır olmasın diye bu snrı gizlemizelr. Fena halde kızdım. — Ya oğlumun hayatı?... Tehlikeye Zirerse sizsiniz sebep-.. Ne dehieye ço. cuğr böyle şeyler anlatıyorsunuz. Ma, demki o zaman bu sırrı saklamışsınız, bari kücük baya açmasaydınız... ütün buradakiler gahidimdir ki biz küçük baya hiçbir söz söyleme- | dik, Zatön bu sırrı yaymamak bizim | Menfâatimizdir. Siz buraları terkedip Elderseniz biz ekmeğimizden ol | Halbuki bay Roland'a bir şey demiş olsak, tabildir ki çocuktur, ağzından <açırır ve korktuğumuza uğrarız. O. Bun için; emin olabilirsiniz Ki, bu me- | *ele hakkında kendisine tek söz Böy. “memişizdir? ; — Peki öyleyse, bu sesi merak edip a > olduğunu anlamağuı kalkmadmız Arabacmin karısı lâfa karıştı: wi Aman, bayım... Kime ne diyelim aleni a? Herkes bizimle alay » Böyle şeylere artık İnanan kal- Bündr ka, 7 inanıyorsunuz ya... yi döndüm. Arabacıya sesle. iğ Benimle gel, Biz, bir 2. ta & yapalım. Yemekten sonra ederi Eelirim. Olup İbitenleri tetkik rüigie; Sesi: duyacağıma inanmıyo- isin Ya, fakat işitecek olursam bu Ğ kürhüne Yarmağa çalışacağım. öm YAtIP uyuma. Onda gelece. darvis titrek bir sesle: kur Aman, bayım... Ban de mi gelece- bez baktım. Adumcağızm beti Iı mustu, Alnından iri ter dam. Akıyor, “bacakları titriyordu, yi İrine çarpıyordu. te geleceksi A geleceksin, imi abdal yalvardı: Rin Biliyorsunuz ya efendim... Be - Gu iklarım pek sağlam değildir. Viki, yemem, Topalım. Bu halsiz. | debiye bir şeye karşı nasti gi. — 0 Miy; Ben Bittikten sonrü #eh nsye gel- Yörekmişsin 2 Karma; — dük; Siz inanmıyorsunuz bayım... Hal, 9 periye inanıyor. dna; e dag stersen kocanın yerine sen gel! | var dim, ürkerek öyle bir geriledi kl, Beğ dersem bayılacağını anladım. Yaşa sdamları yanıma almaktan Al geldiğim yoldan kendi ken m döndüm. Harabeye yaklaştığım a içimde garip bir ezginlik var. : Btrafrma bakmıyor, dört kualk pe ortalığı odinliyordüm, * Bir. Sire-ayaklarımın altnda birisinin derin derin iç çektiğini duydum, 5 Kalbim çarptı. Güyriihtiyari gerile- ii Yanlışlık? Hayır olamazdı, Çün, ü bunu çok iyi işitmiştim,. Uzun, ha- Zin bir iç çekmesiydi bu! Vakit pek a olmamasına rağıhen aşağı rperdim. Geçen sef! yecan, la seslendim: © ak — Elim var orada? i dee “vap alamadım. Eve ee Aksam Yemeğini yedikten sonra sadik tşağım Bakley'e: — Hazır ol! , kı dolaşacağız ş dedim, « Biriite par- Sevinçle; — ei m1? . dedi, — Hayır. Araştırmaya. ; — Baş üstün, © ri JE olduğunu bilmiyordu. Saat on- mm Elimizde küçük bir fener 7 . Sema, Yıldızsız ve Sağma dedim ki: — Birini k olursan Üstüne ai > me Harabelere doğru yaklaştığımız za- | İl e | Ban, Barkley | li heyocanla: — Aman, hayım., Bu taraflara git. miyelim... Perili diyorlar» * m Da erie. Ses işit! noktaya dik. Uzun müddet o noktada durduk. Derken âni olarak aci bir feryad, top- rağın altından yükselir gibi yükseldi. İkimiz de ye! ın hopladık. İste o zaman uzun bir inilÜ etrafı çınlattı. Lâmbamızın ışığını 8©8 gelen tarafa çevirdik. Fakat görünürde hiç bir sey yoktu. Tam orada, harap 'evin' yıkık kapısmın duvarları görün söyler m işte bunun önünde . İ yah süküt hüleüm sürdükten sonra a ' Vey ttriyerek elimi tuttu ve ya- : Nedir bu? Allah rızası işin? '. — Sen duvarın © X. inii lek o esnada, Yine 8es, tam önü. müzde, ayaklarımızın dibinde yüksel. dit İnliyordu. Ağlıyordu. yalvarıyor. du. Rolandm bana söylediği gibi, di- yordu kis — Anne! O, öyle bir kap! weli ve artık onu açıp kapımanm kimse için imkânı yöktü. ei — İşitiyor musun, Barkley? İşiti, musun? - dedim ve yığını önü. tutarak, yıkık kapının öbür tara, fına geçtim. Fakat ses, yine ayri çırpınıyor, yal ri parçalayıcı ık, eni bir hayalet dahi yoktu. Eve döndüğümüz samân çocuk gibi biz de ürkmüş ve perişan bir haldey- dik, Ertesi sün doktor Simsona mesala. yi açtım. Alay ederek: — Bu bir salgın halini aldı! . dedi. İnanmaasa bizimle beraber gelmesi- ni söyledim. Kabul etti, O gün tesa- düfen köyün papası da bize misafir gelmişti. Kendisine de bu hikâyeyi an. latınca, son derece alâkadar oldu. Bizde yemek yemelerini rica ettim ve hep birlikte yine keşfimize çıktık. Ayni noktada durduk. Doktor, iti- matsız tavriyle feneri elinde bütün a. açların etrafını, yıkık duvarlarım al. tını; arkasın! arağı ve , #layir alaylı gelirken, acı feryat tem aya- — AAnnet aç bana kapıyı! Doktor irkildi. Fakat o esnada, papasın sesi yüksel bür tarafına dolaş yerde inliyor, bir nida İdi. Mei will) oğlum! Sen misin? Bütün hayatında hayırsızlıklar islemekle ö. mür sürdün. Beşeriyetin âdi zevkle . rinden bir türlü ayrılamadın. Artık Kurtul! Git bu mezellet dünyasından! Titriyen ellerini karanlığa doğru w- we Artık burada sana kâpt a. kimse kalmamıstır. Annen öbür dünyadadır! Git, sen de onu bül; Bel. ki sand şefaat eder. Elinden tutar, © rağaki kapıyı âçar.. Yere çöktü. Birçok dualar etmeye başladı. Sesi titriyordu. , Hepimiz son derece helecan içinde, bu sahneyi seyrediyorduk. Ortalığı (Devamı 11 incide) Tercilme eden: Hadice Süreyy& Z.AVALLI'KOLİ DE ÖL.” DU: YAPACAK iş KAF #MADİ-- ONU KiM Anne! Aç bant kapıyı aç! | ının önünde yalvarı- | . Bu, yürekle, İ k, her tarafa bak. | Tonton amca Sinemada Kızıl sacayak Çelik yüreğin macâraları BIR MOĞOL Süv4. RS) SKARŞIYÇI TE. PEDEN ATEŞ ETT. VE KAÇTI... Yazan : Niyazi Ahmet 322 sene evvel bu gün Türk heyeti Avusturya ile muahede için Viyanaya gitti 1615 yılı İZ mayıs günü, 322 sene evvel bugün, Avusturya ile sulh aktetmek üzere bir heyet Viya naya ayak bastı. Muahede, Sitvatorok muahede- sini yeniliyecekti, fakat birçok kim” seler, buna mâni olmak için çalışıyor lafdı. Türk hükümetine vergi veri» leceğini tasrih eden maddeler ileri sürülüyor: — Heristiyanların düşmanlarına vergi vermemeleri lâzımdır.. deni yordu. Avusturya imparatorluğu hükür metinin ruhu olan Kardinal Klezel müzakerelerde hiç bir iddianıntesi- ri altında kalmıyordu. İmparatorun uzun müddet Türklere vergi verdi ginin meçhul « “olmadığını yayarak muahedenin akdinde ısrar etti. Uzun ** müzakerelerden sonra muahede imzalandı. Altmış dört kö" yün Türk hükümetine tâbi olması kararlâşarak imparatorun tasdikna- mesi İstanbula gönderildi. Bu muahededen sonra İstanbula elçi gönderme meselesi | kalmıştı. İmparator, Prag burjuvazi sınıfının reisi Barön Hermann Çernini İstan- bul sefaretine tayin ederek İtalyan Sezar Galloyu da yanına verdi. Çernini İstanbulda fevkalâde bir tantana ile karşılandı. İngiltere, Fransa, Felemenk, Venedik sefaret- leri kitip ve mensubini birer. mik- tar çavuşla İstanbuldan yarım mil mesafeye kadar giderek istikbal etti- ler. Sefir Çerninin bir tarafında Türk elçisi, bir tarafında çavuşbaşı oldu- ğu halde ilerliyordu. Önde altı genç asilzade, sefarethanenin süvarileri, beş boru ve davul gidiyordu. Bütün bu gözü çeken alayda bir tek şey İstanbulu alt üst edecek ha- diselere sebep oldu. O da üzerinde bir tarafında haç ve İsa, diğer tara- fında Ayusturya kartalını gösteren bir bayraktı. Hammer bu hadiseyi şöyle kay deder: “Hiç bir hıristiyan sefirinin ce. saret edememiş olduğu bu yeni tarz, bütün şehre heyecan verdi. Bir eski rivayet'tahattur edildi ki, bunun hükmüne göre İstanbulda hâçlı bay rak görüldüğü zaman devlet yıkılma tehlikesinde bulünacaktı. Bütün a bali ve hatta bizzat padişah endişe- nak oldülar. Payitahtta biribirine uymuyan © sözler deveran eyledi. Kiliseler, manastırlar, hiristiyan ha neleri silâh ile dölü olduğu ve rum- Jar bunlarla birleşerek isyan çıka- racakları söyletildi. Kazak den Karadeniz sahilini istilâ etmek ve İstanbula girmek üzere olduklar tı, Cizvitlerin şehri zaptetmek ta savyurunda bulundukları da rivayet edildi. Avusturya elçisi tarassut ve hıristiyan haneleri muayene * edildi, tada Fransiskenlerin umümi € . İRüyeLİM/İ Sefirin bayrakla - İstanbula girmesi — papasların denize ve hapse atılması — İki bin düşman başı — sefir Türk kızlarını nasıl kaçır mak istedi ve nasıl yakalandı? ' İ ! ii, Kazaklar yeni | ATJVE EŞYALARI BU.” RADA BIRA KL P APİRAZİ ERZAK ALALIM NE Yü. vekili olan rahip denize ve dört Ciz- vit Yedikuleye atıldı. Padişah, mu” hafaza askeri ile geceleri bizzat kola çıktı.,, Hammerin anlattıklarına bakr lırsa heyecani o hakikaten müthişti, Hele Cizvitin umumi vekilinin deni» ze atılması endişenin çok büyük ol- duğunu gösterir. Gene Hammerin anlattığına göre bir müddet sonra bütün bu rivayetlerin o hepsi asılsız olduğu anlaşıldı. Derhal hapsedilen papaslar. serbest bırakılarak kendi” lerine tarziye verileceği o vaadedildi ve Avusturya sefiri İstanbulda şeh” re ilk girerken karşılaştığı tantana ile yaşadı. Padişah Ahmet onu Gallo ile beraber kabul ederek eller rini sikti, Çernin için şehre girmenin - Zas feri olmak üzere yapılan merasimde iki bin düşman başı, üç bayrak, ye” di takım muzika teşhir edildi. Mai“ yette bulunan otuz üç kişiye hilâb lar giydirildi. ; İmparator padişaha , göndermiş olduğu hediye bu kabulde meydana çıkarıldı. Hediye elli bin Florin de- ğerinde bütün parçaları gümüşten küçük bir eczahane idi. Burada uzun tafsilât vermeden şu kadarını söyliyelim ki, muhtelif meselelerden dolayı Avusturya ile yapılmak istenen muahede impara” torun tasdikından geçmesine, rağ” men aktedilemedi. Türklerin leri sürdükleri istekler kabul edilmedi ve en nihayet Çernin İstanbuldan Viya. naya hareket etti. Fakat zavalii se- firin Budinde başına gelmedik kak madı. Sefir, Türkiyeden giderken hiç olmazsa bir hatıra olsun götüre- yim diye birkaç kız almıştı. Budinde: — Siz ne hakla Türkiyeden genç kızlar kaçırıp götürüyorsunuz? di- yerek yakalandı, Rivayete göre eş- yası yağma edilerek kendisi de ala” kondu, » Cerninin yanında birkaç kız gö* türmekte olmasından başka bunla» rm “huristiyan dini,, ni kabul ettikle- rini iddia ediyordu. Budin valisi, imparatordan mek- tup gelmeyince birakmıyacağını söy Tedi. Neticede sefir, birer huda ile ele geçirerek hıristiyan oldular dedi- ği bırakıp gidebildi. O vakit anlaşıldı ki, Çernin yalan söylemiş- ti. Kızların hıristiyan oldukları fa. lan yoktu. DIŞ TABIBI Necati Pakşi Hastalarını her gün sabâhtan akşa- ma kadar Karaköy Mahmudiye cadde si No 1.2 kabul eder. Salı ve cuma günleri 14,20 ye kadar parasız muayene eder. İY OLUR Gi, ği Li YON SEZ ÇERi2T> i â, 2.