Tarihi macera ve aşk romanı — 63 — Şehzade Mehmedin Kuyuya atıldığı vakit alnında açılan yaranın izi, ömrünün sonuna kadar Geçen kısımların hülâsası Sultan İbrahim, kendi çocuğu müs. takbel padişah. şehzade Mehmedi o kadar ssömiyor. Bilâlâs, kendi evlâ. dı diye tevehhüm ettiği ve babası hat'i evrette beli olmıyan küçük Osmün'ı seviyor, Mehmedin annesi, bu muhabbeti kıskandığı için, deki padişah, sinirlenerek, şehsadeyi, kaldırdığı gibi kuyuya atıyor. İİ İşte o zaman, müthiş bir vaveylâ koptu. Tarihte şimdiye kadar nice ni- ce şehzadeler öldürülmllş, boğulmuş. tu. Fakat, bu hâdisg, onlar gibi değil. di. Zira, Osmanlı hanedanının son ü- midi olan küçük Mehmed, derin bir kuyuda, hayatla memaât ortasında pen- geleşiyordu, Haseki sultan, deli gibi, padişahı ili omuzundan kavradı: — Ne yaptm? Ne yaptın? Buna Al Jah da, kullar da izin vermezler. onra, etrafına nevmid nevmid bak. tı; — Hiçbirinizde cesaret, gayret, ha- miyet yok mu?... Bu hanedanm ekme. ğini yemediniz mi?,. Kurtarın... — Nasıl? . diye çırpmıyorlardı. Hasek!: — Nasıl olürsa olsun... Hepiniz ca- nmızı feda edin... Bütün köleleri, cari- yeleri aşağıya atın... Bogulsunlar, et. ten bir ceset sal teşkil etsinler... Na. aşlarmın Üstüne veljahtı çıkarsınlar.. Yaptığı bu işten dolayı bizzat padi- şah da ürkmüştü. Cinci hoca ne diyecek?..; iyacakmı? koğliğ Sünbül ağa ise: — Onun ölümü hepimizin felâketi. dirşKurtarm! . diyordu. Fakat yanlış kumandalar veriyor - du. Haseki onun bu hilesinin farkma vardı: — Oğlumun boğulmasınr, kendi pi- çinin tahta namzet olmasmı İstiyor... Dirlemeyin onu... Çabuk, bahıçıvanla. rı çağırın! . dedi. Zaten, hasbahçenin arka tarafında çiçek dikmekle uğraşan hadım bahçı- vanlar, duydukları canhıraş feryatlar üzerine bizim bulunduğumuz tarafa doğru koşmuşlardı. Kuyunun içinden, bazan beliren, ba. zan kaybolan heykırmalar işitiliyor. du. Küçük Mehmet, herhalde, ölüm ha line pek yakm bulunuyordu. Derken, çok şükür, bahçıvanlar ye- tişti. Bellerindeki kuşakları uc uca ve ihtiyaten çift olarak bağlamak sure- tiyle, kuyunun içine kadar indiler. O. radan, umumi höyecan arasında, şeh. >adenin baygın vücudunu çıkardılar, Evvelâ anlaşılamadı. Baygın mıdır, yoksa boğuldu mu? Zira, rengi mos- mor kesilmişti, Gözleri, çeşimhanele. rinden uğramıştı. Akları, bütün deh. | şetiyle görünüyordu. Hele en fecil, | alnmda koskoca bir yara açılmıştı. | Şakır şakir kanlar #kiyordn, Bu kanın hâlâ akmakta olması, kal- binin durmadığı kanaatini bize verdi. Fakat Haseki sultan: — Ah evlâdım.. Ah şehzadem.. Kafası patlamış, beyni dışarı akmığ... - diye inliyordu Arada sırada padişaha hışımla ba. karak, onun korktuğunu anladığı için bir tehdit savuruyordu: — Cinci Hoca sana gösterir... An. larsın sen bu yaptığım işi... Deli İbrahim, şimdi süt dökmüş ke- diye dönmüştü. Ağaçlardan birinin altına sinmiş, padişahlığını ve her şe. ye hükmetmek iktidarında olduğunu unutmuş, korku içinde: — Cinci Hoca... ne diyecek?.. Ya ölürse... O zaman, ne diyecek?... . di- yordu. — Ya. Gördün mü iste. Bahçrranlardan biri akıllı çıktı. Bu gibi vaziyetlerde alınması icap eder Yazan: (Vâ - Nâ) alnında kaldı tedbiri biliyormuş. Şehzadeyi başaşağı astı. Oğlanın ağzından oluk oluk su boşandı. Fakat ayni zamanda, alnından akan kan miktarr da fazlalaştığı için, Sün- bül ağa: — Asmaym... Zarardır! , dedi. .Ka- nı ziyan oluyor... Doğrultun. Bahçıvanlardan biri: — Sen karışma... Yanlış emirler ve. riyorsun, Biz Haseki sultanı dinleriz. Kurtulması için mutlaka karnındaki sular dışarı çıkmalı. Kanın akmaması için ise, alnımı bağlarız... Bu söylenen şekilde yaptılar. (Bu- rada kaydedeyini ki, küçük Mehmedin altındaki bu yaranın izi ömrünün s0. nuna kadar kalmıştır.) Sünbül: Kocasız kalmış “ Ihtiyar kızlar ,, NGİLTEREDEKİ “bekâr ka- dınlar cemiyeti,, son zaman” larda hummalı bir faaliyete geçmiş" tir. Koca bulmak ümitlerinin suya düşt bir çağda bulunan “ihtiyar kızlar, dan müteşekkil olan bu ce- miyet, taç giyme merasiminin önü. müzdeki hafta içinde muazzam bir miting aktetmeğe karar vermiştir. Diğer tarifeim, etmiyete mensup bir heyeti murahhasa, sıhhiye nazr rını ziyaret ederek bazi taleplerde bulunmuş ve ezcümle, 55 yaşımı geçkin bütün bekâr kadınlara bir maaş (tekaüdiye olacak!) bağlan" masını istemiştir. İngilterede, bu Vaziyette olan 175 bin kadın vardır. Esasen bu "ihtiyar kızlar,, İngi- liz hükümetini bir hayli alâkadar etmektedir. Yanlış mektedir. Filhakika, evlenmeyi art- tırmanın yollarını arıyan hükümet, bu işe büyük bir ehemmiyet atfet- mektedir. Çünkü İngilterede, er keklere nisbeten | milyon fazla ka- dın vardır ki bunların RM bir hayli müşküldür. Buna mukabil Kanada, Biel ralyada evlenmiye talip, birçok er kek var. Şu halde? Bir rekor! İngilterede hır sızlık yaparken yakalanai 74 yaşında bir ih tiyarm dosyası tetkik edilince, herkes hayret - ler içinde kal. mıştır. Filhakika bu adamin, ömrü: nün kırk iki senesini hapishanede geçirdiği anlaşılmıştır. Altı milyon varidat D ÜNYANIN en zengin insanla- rından biri olan Bhavnagar mihracesi, bundan bir müddet evvel | . Londraya gelmiş ve kısa bir zaman içinde orada bir milyon lira harcadık tan sonra | Hindıstana dönmüştür. Bu bir milyon lira imihrace için bü- yük bir para sayılmaz, çünkü sene- lik varidatı 6 milyon Türk lirasıdır. Mihrace Londradaki ikameti es- nasında en büyük otelde, yirmi © dalık bir daire kiralamıştı. Hindis tana avdet edeceğini söyleyince, u- şakları hiç durmadan, sabahtan ak- şama kadar çalışmak suretiyle, eşya- larmı ancak üç günde toplıyabilmiş- lerdi. — Artık balhıçıvanlara bile emrimi geçiremiyorum... Yazıklar olsun! - di- ye hüzünle yüzlime baktı. . Benimi. gin kalan bir çare var: Bir an evvel tası tarağı toplıyarak bu memleket - ten gitmek... Sen de benimle birlikte gelirsin, değil mi, Mustafa... — Gelirim... - delm, . Fakat Os- manla Ayşe.. — Zaten biz götürmiyelim desek bi» le, onları Haseki cadısı burada bi. rakmıyacaktır, Bu hâdise onun ekme. gine yağ sürdü. Herkes nazarında: 0. | nu haklı çıkardı. Galebe tam manasi- | le ondadır... Artık onun iradesi önün. de hiç kimse duramıyacaktır.. İy mi, buradan bir an evvel gitmeli , — Siz, her geyi daha iyi bilirsiniz. Nasıl arzli ederseniz! - dedim. (Devamı var) Suyu temizlemek için BİLDİĞİMİZ tentürdiyotdan bir bardak suya bir damla damlatılırsa İİ landın ellerinde kan vardı! tifo ve emsali öldürücü mikroplar mahvolur. Bir damla tentürdiyot yedi yüz elli gram suyu temizleme- ge kâfidir. Saçlarınızı uzatsaydınız... Bir erkek, doğr duğu günden i- tibaren hiç saç- larmı kestirmez se, bunlarm ne kadar uzıyacağı nı tahmin eder siniz? 60 santi- metreden bir buçuk metreye kadar ve tabii adamına göre.. Kadınlarm saçları ise bu azami rakamı bol bol geçmektedir. Açıkgöz âlim SKİLER arasında en büyük heyet âlimlerinden sayılan Thales'in hayatımı Yunan fen adam | lari tetkik etmeğe başlamışlardır. Bu tetkikler neticesinde Thales'in heyet bilgisinde olan ihtisasını spekülâs yonlar yapmak için kullandığı ahla şılmıştır. Fenni müşahede ve tarassutlar vasıtasiyle Thales hangi senenin be. reketli mahsul vereceğini keşfetmek teydi. Bunun üzerine Midilli ve Sakız adalarında ne kader zeytin presesi varsa hepsini bir sene müd- İ detle ve gayet ucuz bir fiyatla kira. i İ | lar, mahsul idrak edilince, bu ya man işadamı bilginden başka hiç kimsenin elinde zeytin presesi bulun | i maz, o da bunları vermiş olduğu pa- | radan yirmi misli fazlasma devreder miş. Thales'in böylece muazzam ser. vetler yaptığı meydana çıkarılonışlr. | En garip borsa ÜNYANIN en acayip zahire ve toprak mahsulleri borsa binası Holandanın Lâhi şehrindedir. Titr buçuk metre genişliğinde bir kanal börsa salonunun tam ortasından ge çer. Bu su yölunun iki tarafına dizilmiş tahta sıralara oturan borsa mübayaacılariyle tacirler, zahire ve meyve dolu yelken gemileri kana! dan aşağıya akıp giderken, bu malla ra fiyat teklif eder ve pazarlığa giri şirler. Köprülü şehir Dünyanm, köprüsü en fazla o lan şehri Venedikten sonra hiç şüp- de yoktur ki, Leninarad'dır. Bu geh- rin tam beş yüz kırk dokuz köprüsü vardır. .mediniz mi? Bırakmiz biraz Yazanlar: 1 çesterten — 2 Sayers — 3 Agala Kristi — 4, Vils Kirofte — 5, VAY 6. Henri Veğd — 7. C, D. H, ve M Kül — 8 Milvard Kennedi — 9 Con Royd — 10 Akboks —-11. Edgar Jepsn — 12, Klemanı Dan — 13. Antoni Berkeley. Çeviren: fa. Holland: — Belki, dedi, biz görmeden gelmiş olabilir, — Evet, girelim, Herhalde içerdedir. ! Müfettiş, onlar içeri girince rahat bir nefes aldı. Nihayet kıpırdanabilecekti. Ayakları karındalarimağa başladı. O. turu, oğmağa başladı. Bu sırada, bir | ses duyar gibi oldu. Derhal doğruldu. Ve bekledi. Bu sefer, o ikinci ve daha vazih bir ses duyuldu — Sonra bir sürü feryatlar. Müfettiş yerinden fırladı, giz lendiği yerden çıkar çıkmaz, papazın evinden madam Hollandin çıktığını gör dü. Suratı kireç gibi olmuştu. Elleri ile görünmiyen maniaları itiyor gibi ilerli, yordu, sallanıyordu. Bir saniye (sonra arkasından kocası göründü, © koştu, ve mağam Holland, onun kolları (oarasına düştü. Rac şimdi, yola çıkmış, o koşuyordu. Karı ile kocanın yanma gelince, Hollan dn elleri nazarı dikkatini celbetti. Hol» — Buradan bir yere © ayrılmayınız| Diyerek koşmakta devam etti. Açık kapıdan içeri girdi. Koridorda ( kimse yoktu. Salon da boştu. Rac etrafa bakın | dr, Gözü papazın çalışma odasına ilişti. Kapısı aşıktı, Oraya koştu, Dehşetten kapının eşiğinde durakladı. İlerde papâ- zın yazıhanesinin o önünde, yerde, bir genç kadın yatıyordu. Gözleri apaçıktı. Fakat bir balmumu bebeğin cam gözle. ri gibiydi. Yüzündeki © boyalar, birer humma lekesi gibi duruyorlardı ve iki eli göğsüne saplanmış bir bıçağın kap- zasına yapışmış idi. o Üzerinde büyük çiçekler olan yazlık elbisesi ve yerler | kan içindeydi. İ ON İKİNCİ KISIM il Yasan: A. Berkeley MESELE ANLAŞILIYOR Rac yerlerdeki kanlara aldırış etme- den kadının yanına diz çöktü. Vücudu | henüz sıcaktı, Fakat ölmüştü. Bu aralık, kâprdan (o Hollandın sesi duyuldu: — Bu işi yaptığı vakit, biz koridorda | idiz. Hattâ yere düştüğünü duyduk, Holland vakur bir sesle söylüyordu. Rac kaşlarını çatarak: — Size, dedi, bulunduğunuz yerden bir yere ayrılmamanızı söylemiştim. Holland kızdı: — Bu gülünç emirleri, deği, bir tara. fa bırakınız, şimdi merasimin, emrin &:. rası mı? Size bir yardımda bulunabilir miyim? öldü mü acaba? Ne dersiniz.? . — Evet, öldü, hem öldüğü (saman, siz evin içindeydiniz. | — Hem kucağımda öldü diyebilirsi- niz, Rac, Hollandın ellerindeki kana bak- tr. Holland: * — Evet, dedi, yere düştüğünü ve fer- yadını duyunca koştum. Biran kucağı. ma alden, Fakat ellerine ve bıçağa do. kunmadım, — Akıllıca hareket etmişsiniz. — Onun kim olduğunu (tanıdınız değilmi? Bu, katımın Fransız oda hiz- | metçisi Selidir. — Ya... O halde size ve zevcenize 0. racaklarım var. — Şimdi olmaz. Karımın halini gör- kendini toplasın? — Kendisi nerede? — Dışarda. Bahçede salıncağın ya- nında. Şimdi yanına gidiyorum. Sizi © rada bekliyoruz. Bu aralık dışardan bir ayak sesi du. yuldu. Holland gitmek üzere çıkarken birisi: — Kimse yok mü? Diye seslendi. Bu sesin ning gazet.in o muhabiri i homurdanarak yanından geçti, cevap vermedi, Gazeteci, ilerlemiş, o kapıya gelmişti. Müfettişi görünce, neşeli bir sesle: . — O, mister Rar, dedi. sizi burada bulacağımı zannetmiyordum. o Mister Munt burada değil mi? Pentereden, batan güneşin bir hüz. mesi gazetecinin çözlüklerine çarpıyor. du, Gazetecinin dudaklarında geniş bir | sah'bi “İv- Holland Tefrika numarası — 9 tebessüm vardı. Fakat birdenbir. de yatan cesedi gördü, ve: ; — Aman yarabbim, dedi, bü ye i Rac ağır bir sesle cevap verdi — Galiba matmazel Seli, mağ landın eski oda hizmetçisi, Şimdi kim olduğunu öğrendiniz değil miri hal buradan çıkıp gidiniz. Sonra Bi şürüz. Dışar'lan yeniden ayak sesleri © du. İkisi birden başlarını çevirip lar. Bu gelen papazdı. Yaz: odasi” rince şaşıtdı? — Mister Rae, dedi, izi buradfğ cağı Fakat o ne?. ; Bira, papaz durdu. Tas kesi Sonr i — Seli rarak cesedin üzerin dı. Müfettiş derhal ilerliyerek: İ — Aman, dedi, dokunmayın!# Papaz, müfettişe başını çevirdi zünde müthiş bir ıstırap — olkunuüjUğ Kısık bir sesle sordu: — öldü mü? —iMaalesef öyle. — İntihir mı etti? — Biraz benziyor. Papaz ellerini oOyüzüne kapi müddeet ce “durdu. Sonra kaldırdı. Boğuk bir sesle: — Mister Rac, dedi, bu zavallı nın kim olduğunu biliyor musun — Söylediler. Madam Hollanâ oda hizmetçisi imiş. — Evet, Fakat mister Rac, bu *# ait öyle şeyler biliyorum ki, maf söyliyemem. Zira, bildiklerimi, “XX günalı çıkarırken söylediler. Yalmfiğ. söyliyebileceğim bir tek şey vars& şudur. Bu kadın, benim eski ki Ve zannedersem onu bu hareketi sevkettim. Müfettiş sordu: Siz mi sebep oldunuz? Ne.# : o Fakat gazetecinin hâlâ orada oJd/N nu görerek ona döndü ve; i — Size buradan çıkıp gitmenizi Jemiştim. çi Diyerek üzerine doğru yürüdü E o kadar sinirli idi ki, gazeteciyi larından tutup atmak, böyleçe müş ve gerilmiş olan asabuflı yatış" için böyle bir fırsatın çıkmış. Ol âdeta memnun olmuştu. Fakat, cinin beti, benzi uçmuş yüzünü. © yen ellerini, görünce durdu. sarsacak yerde, omuzunu okşadı. © na girdi, onu yavaş yavaş, âdetâ le kapıya doğru götürürken: — Siz, dedi, eski bir o muhari Nasıl oluyor da, kan görünce bölü. hatsız oluyorsunuz? A Gazeteci, hafif bir tebessiimle vermeğe teşebbüs etti: 4 — Evet... ama... biz... kadın mezdik.. Papâz, yanlarına gelmişti Gar alarak, tuvalete götürdü, onu or#& nız bıraktı: — Kendinizi iyi hissedene ka tada kalabilirsiniz. Dedi ve yazıhaneye döndü. Mi papaza, istifham dolu gözlerle ba du, papaz: — Zavallı kadın, dedi, çocu pi laf İ anasıydı. Belki ona karşı fazla sefi randım, çok dar kafalı olarak ettim. Hoş başka me yapabilirdi Dini kanaatlerim ondan ayrılma” saade etmiyordu. —O sizden talâk mı iciyorduliğ — Evet. Onu benim yanımda" ran adamin kim olduğunu bilmiy9# Kâç defâ sordum. Bir türlü istemedi. Belki de böyle | olduğüğği iyiydi. Herhalde bu adam ona kat. ru hareket etmiş olacak. Ona 99” senedir sadık kaldı ve onurla eW. istiyoru. Lâkin ben bir türlü zi olmuyordum. O zaman, salı tesi, yani cinayetin gecesi, bur! görmeğe geldi. Son defa olarak talâka razı olmamı yalvarmak İ Pek heyezanir ve asabivdi. AĞEÜİĞ dinde değildi. A — Yat, Os" terlik için pek büyük , külât çektim. Nerede kaldı ki Ke” vereceğim cevap müsbet değil