Me Yazanlar: 1 çesterton — 2 Seyera — 3 Agata Kris — 4, Vils Kirofts — 5. Vayiçörç — Çeviren: fa. Müfettiş gitmeğe hazırlanıyordu. Pe- ter tekrarlaklı; — Bize bir İş vermiyecek misiniz? Rac gülümsedi: — Peki, siz de bana cinayeti yapmış | olan âleti arayınız. Yaranın üzerinde ol- madığına göre belki sahilde bir (o yere atılmıştır. Dedi ve gülümsiyerek uzaklaştı. İçin- İ i den gençlerin bununla meşgul olacakla. rını ve kimbilir, belki de silâht bulacak- larını düşünüyordu. Otomobiline bindi ve Vinmunte doğru ilerledi. Bir taraf. tan da düşünüyordu. Gazete (o meselesi şimdi artık aydınlanmış. Demek, ami- ral, saat on ile geceyarısı eve dönmüş, pardesüsünü giymiş, gazetesini alp ce. bine koymuş. Sonra da çıkmıştı. Fakat Birisile buluşmak üzere mi o çıkmıştı? nereye gitmişti? Sandala mı binmişti? Ne tarafa, nehrin © menbama mı yoksa mansabına doğru mu gitmişti? Şimdilik bütün bunlar birer meçhül- dü. Vinmuta gelince Rac, Lord Marshall Otelinin önünde durdu. Burası eski bir oteldi, Kapıda kimte yoktu. Rac karan. rk bir koridordan © geçerek bir kapıyı vurdu, İçerden madam Davisin tiz sesi “giriniz, diye bağrrdr. Rac girdi, Kadın onu görünce geniş bir nefes aldı ve der- hal kelâma ağaz etti? — Siz müfettiş Racsınız, değil mi? Sizi uzaktan tantrım. Hoş ben burada herkesi tanıtım. Sizinle birkaç defa da görüşmüştük. Pakat umutmuşsunuzdur. Daha iyi. Polis tarafından tanınmış ol mak, her zâman söylediğim gibi, iyi bir şey değildir. Şimdiye kadar, hamdol. sün, polislik işim olmadı. Hem size bir şey söyliyeyim mi mister Rac, Bu sabah beni gelip gördüğünüze iyi ettiniz. Siz | burada daha yenisiniz, İki sene mi olu. yor? Durun bâkayım.. Hayır, üç sene oluyor.. Vakit ne de çabuk © geçiyor?| Her zaman söylerim, Bir yemek bitme. | den, öteki yemek vakit geliyor. Hem de, | ben, yemekleri tam zamanında vermesi | ni severim.Vakla şimidi,saat 8 veya 9 da | bile gelen otomobilli müşteriler vâr ve gelir gelmez yemek istiyorlar ama.. On. Tara soğuk bir yemek vermek suretile işin içinden #eyriltyorum. Bence yemek saati, akşamları saat © yedidir. Ondan sonfa insan biraz dolaşmak sihhtdir. Mrdam Davis nefes almak için biran durdu. ENİ yaşlarnıda, neşeli, parmakla- rmda yüzükler dolu olan siyahlar giyin- miş bu kadın, müfettişin bir tek İcelime söylemesine müsaade etmeden Hevam etti: — Buraya, beni görmeğe niçin gel. diğinizi söylemenİze hacet yök. Biliyo- rum. Amiral Peniston için © geldiniz. Cinayeti yarım saat evvel haber aldım. Wah başımıza gelenler, dedim. Zavalir bizler. Bir akşam evvel dipdiri dururken ertesi gün yok. Yok. İşte (bü kadar, Ama Allah kimseye böyle (o ölüm ver mesin. Kalbinden hançerlenmiş değil mi? Eğer bana sorarsanız muhakak İ. talyan hançeri ile, hani ya şu hınzır İ- talyan hançerleri yok mu, onlartfar biri- sile vurulmuştur. Hem de katilin İtalya da oturmuş birisi olduğu (muhakkak, Zira, İtalyan olsaydı, muhakkak bura. larda nazarı dikkate çarpardı. İtalyanla- rt ben pekâlâ hatırlarım. Çocukluğum- da büz satarlardr. Fakat şimdi buz ma kineleri ve buz dolapları çikti, artık on- Yara da lüzum (O kalmadı. Hem buraya öyle pek yabancı seyyahlarm ( geldiği falan yok, Yalnız Amerikalılar geliyor. Hoş bunlar da, bir nevi İngiliz değil mi? Bence öyle. Fakat ne aptal şeyler. Balıkçılar onlara öyle masallar uyduru- yorlar ki., Fakat mevzudan uzaklaşıyo. ruz galiba, Ne diyordum? Ha,. Amiral, Amiral pek bizden sayılmazdı. Vinmuta on, on iki defa gelmişti. Uzaktan birkaç defa gördüm. Ya yeğeni? Ne tühaf ka- dın, değil mi mister Rae? Onun için tu- haf şeyler anlatıyorlat. Sevgilisi bu a. ralk bizde oturuyor. Dün akşam8,30 trenile geldi. Eğer bana © sorarsanız, ben “HAYTR., derim. Müfettiş bu JAf tufan: karşısmda â- deta boğulacaktr. Fakat hu © sonuncu | kavga çıkarmaman lâzumdir. Eğer cümleye o kadar şaşırdı ki: pa Kovri gemisini bir limana götüre — Ne "HAYIR, dedi? cek başka birini bulabilseydi bir da- 6. Henri Ve —T.C.D, H. ve M KDi — 8 Milvard Kennedi — 9. Con Royd — 10 Ronald Aknoks — 11, Bdgar Jepson — 12. Klemans Dan — 18. Antoni Berkeley. Tefrika numarası — 14 — — “HAYIR,, derim diyorum. . Anlı- yor musunuz? — Anlamiyorum. — Yani, bana şayet katil o mudur di. ye sorarsanız “Hayır, derim. — Ha.. anladım. Fakat böyle bir şey düşünmüş değilim, — Olsun. Belki . düşünürsünüz diye söylüyorum. Hem Jâfı uzatmıyalım. maksada gelelim. Biliyorum, mister Race, ne sof mak istediğinizi biliyorum. Dün akşam mister Hollandın otelden çıkıp çıkma» dığını sormak © istiyorsunuz. Fakat bu hususta bir şey söyliyemem. İnsan her tarafta olamaz ya! Bir bakarsınız, hava. gazi bozulmuş. Havdi oraya koş, bura- ya koş. Fakat şimdi elektrik koyduru- yorum. Vakia havagazi eski zaman usu. iü olduğu için seyyahlarm daha hoşu- na'gidiyor ama, öyle'şeyler var ki.. Yap mak lâzım. Meselâ geçen sene sicak su tertibatı yapmak © mecburiyetinde kal dım, Bu sene de elektrik; Ha. Bak, ne. reden nereye geldik. Ne diyordum? Müfettiş hakikaten o kadınm dediği nin farkında değildi. Yalnız, (fırsattan istifsde ederek sualini yapıştırdı: — Amiral Peniston, dedi, Vülfriğd Den ninin ahbabı imiş, öyle mi? — Sir Vilirid Denni mi? Doğrusu pek hoş adam. Daima neşeli. Ne yazık ki zavallı adam sıkıntıda. Amiralle iyi tarışıyorlarmış. Hattâ söylendiğine ba- kılırsa amiral onun için (o buraya gelip (Devamı var) Tarihi macera ve aşk romanı —375— Yazan: (Vâ - Na) i Ye Sevgilim, zenciye âşıkane nazarlarla bakarkef acaba rol mü yapıyordu ? Acaba casusların ona aylardanberi öğrettikleri dersleri mi tatbik ediyordu ? Geçen kısımların hülâsası Ben, hadım edilmiş ve meşhur Sün. bül ağamn maiyetine verilmiş bir betbahtım. Nişanlım Ayşede bir casus teşkilâtina mensuptur. Aynı Sünbül ağanın meclisinde vakknse- lik yapıyor ve kendisile münasebe- timi gizlememi istiyor. *#. Harem ağalarının efendilerile övün. dükleri malümdür. Bu harikulâde rTaksı benimle birlikte seyreden hadım lardan biri de, yanımda başını salla, yıp duruyordu. Deminki zikirlerinden yorulmuştu. soluk soluğa İdi. Uzun ve kırmızı di. Tini çıkararak, durmadan dudaklarını yalıyordu; sallanırken beni rahatsız ettiği için: — Yahu!! Ne oluyorsun, ağa ?.. diye sordum. — Ne olacağım ?. Ben de sizin gibi seyrediyorum ve düşünüyorum! . de. di, — Düşündüğün neym!s?.. — Efendimizin kudreti. Ben de tasdik eder gibi başımı sal- Iadım. Yazan: Edgar Rice Burroughs Çeviren: A, E. Cidden öyle. Bu.aşk raksı, musiki | ile, zencilerin feryat ve Bayhalârile, Saatelrdenberi sürüyordu. Ve o, yaşı bir hayli ilerlemişken ve bu kadar ka. dının yegâne kavalyesi iken yörul. mamıştı, sedisin üzerinde kurulan bu yüksek şanoda bize ne numaralar sey , Pettiriyordu, İ — Doğrusuçok sanatkâr... diye tas. dik ettim. — Sanatkâr olmaz mı7.. O, öyle bir | erkektir ki, hiçbir kadın kendisine | mukavemet edemez. Ergeç dâmına düşmesi, 'aşkınm esiri olmaması za ruridir. Düşstinceye vardım. — Her kadın mı? İtlmatla başımı salladı: — Bir kere kendisile tantsan, önun | mahremiyetine giren, zevkini alan ka, dın; bir daha onun tesirinden kurtula,. maz. 4 — Abı? Gözüm, Ayşedeydi." Bu sual, zihnimi kurt gibi Kemipi. yordu: “ Acaba? O da mi bir gün..,, Harem ağasma sordum: Adamın öfkesini ve bıçağını kaldırdığını görünce Korku içinde titredi Gemiyi arayıp da birinci ve i kinci kaptanı bulamazlarsa, gemi- kika düşünmeden bizi bu adada aç, çıplak bırakıp gemiyi alır kaçardı. de geçen karış:k işlerin farkma va * | Şunu iyi bil ki: Buradan birgün ev- rırlar. Bunlara ne cevap verece giz? vel gitmek için gösterdiği isteğin 8€” bebi, bizi ileride ortadan yok etmek Momulla, . Gast'ın korkularını | üzere bir kurnazlık düşünmüş olma- boş buluyordu. Kendilerinin ayak - lanıp kaptanları öldürdüklerini kim - se bilmiyordu. O halde harp gemi- si neden şüphe edip de, yoluna gi - den bir geminin içinde araştırma yapacaktı? Gast gene söze başladı: — Momulla sen benim gibi oku- yup Yazma öğrenmiş biri olsaydın hiç de böyle söylemezdin! cahil ve zavallı bir kara derili olduğun için bügün harp gemilerindeki telsiz tel grafla nelerin öğrenildiğini bilmez - sin! “ . Bu sözleri işiten yeni Zelandalı, parmakları bıçağını kavramış olduğu halde yeniden öfkelendi: — Ağzı topla herif, ben cahil değilim!... Gast, adamm örresini ve bica” ğını kaldırdığını görünce korku içine de titredi. Çarçabuk yatıştırmağa salıştı: — Seninle şaka ediyorum. Ma » mulla! Sen arkadaşça şakadan hiç anlamaz mısm ? Bunca zamandır se- nile arkadaş değil miyiz?.. Şimdi bi- ribirimizle dövüşmeğe mi kalkışa - cağız? Bunun haklı bir sebebi olsa, neyse diyelim... Halbuki, ortada zer re kadar birşey yok. Seni kardeşim gibi sevdiğime bin kere yemin ede « rim. En çok acındığım daha bir iş var: Bu da hilebaz Çinli Kay Şenk in bütün incileri bizden çalmak için plân kurduğu bir vakit de benimle | sındandır! Aklıma başka şeyler geli yor: “Belki ikimizi biribirimizle kö- tü kişi yapmak için sana bir takım yalanlar söylemiş, fitler vermiş de o labilir. O, aklıma geldiği kadar şey- tan vealçaktır. Akılsız Zelandalı bu şeytanca söz” ler karşısında duralamıştı. Acaba bu iki adamdan hangisinin sözü doğru diye birkaç saniye düşündükten son- ra Gasta sordu: —bPeki, sen neden o kadar inat ediyorsun? Bizim işimizle harp ge- misindeki telsiz telgraf arasında ne münasebet var?.. Telsiz telgraftan bize gerçekten bir zarar gelebilir mi? Gast başını kaşıyıp vakit kazanma - ğa çalışarak: : — Telsiz telgraft mı soruyorsun? ne ziyanı mi var? Arkadaş, hiç ziya” nt olmaz olur mu?.. O bunu söylerken hâlâ başını ka- şıyor ve düşünüyordu. Acaba yeni Zelandalı onun şimdi yy var büyük yalanı yutacak kadar cahil ve budala mıydı? Fakat fazla dü * şünmeğe vakit yoktu: Bu ği 'nin elinde canının tehlikede bulun- duğunu anlamıştı, ne olursa olsun yalanı atmak gerekti: — Momulla « dedi. - pek iyi bili- yorsun ki bütün harp gemilerinde telsiz telgraf dedikleri çok kurnaz * ca yapılmış bir klet vardır. Harpge milerinin kaptanları bu âletle yüzler. ce mil uzaktaki gemilerle konuşur- lar ve o gemilerde neler olduğunu dinlerler, Denizde kaptan ile il ciyi ve öbür üç gemiciyi öldürdi müz sırada ne kadar büyük bir gü“ | rültü olduğunu pek iyi biliyorsun.. Bu gürültüyü bize çok yakm olduğu anlaşılan harp gemisindeki telsiz tel üphe tanı belki de gemimizin adını öğre” nememiştir. Fakat bu civarda bir gemide gemicilerin ayaklanıp kap- tanı ve zabitleri öldürmüş olduklar nı elbette anlamışlardır. O halde buralarda rastlıyacakları her gemi - İ yi mutlaka arayıp tahkikat yapacak” lar... Bütün bu dediklerimi düşün- İ dükten ve baımıza gelecekleri göz önüne getirdikten sonra da mütle” ka denize crkalım diyorsan, ben de hazırim! Lâkin sonra pişman olmi- | yalım!... Gast bu sözleri söylerken git “ tikçe cesaretlenmiş ve yavaş yavaş | yeni Zelandalıyı kandırdığına bile inanmıştı. Sözünü bitirdiği zaman pek saf bir çalım takmarak düşünür gibi önüne bakmağa başlad. Bunun- la beraber yüreği hizlr hızlı çarp * makta idi, Yeni Zelandalı, bir müddet bü. yük bir dikkatle Gast'ın yüzüne bak” tıktan sonra birdenbire ayağa kal- “ karak dedi ki: i — Bana bak Gast! sen dünya © daki en büyük birisin. Ancak yarm bizi bu gemi ile deni- ze çıkarmıyacak olursan, bu söyle yalanlar son yalanların olacak- tır. Bugün iki gemiciyi konuşurlar” ken duydum; kendilerini bir iki.gün daha bu uz adada bı - « rakacak olursan. kemikleri" .nin arasma bıçaklarını saplarına ka- dar sokacaklarına yemin ediyorlardı Ben de onları, bu isi yapmağa kış- kırtacağım; Bunu iyi bil! /Devamı var) — Adm ne? | &— Cevheri «dedi. — Ya.. Cevher ağa. Kurtulam demek?... İ — Nasıl kurtulur?... Bilhassa | kızalr.. Daha hepsi tecrübesiz; i ları hep süt kokuyor. Halbuki bizi ağa, feleğin bin türlü gemberind geçmiş, pişmiş, çifle kavrulmuş, Os ların üzerlerinde, bizim ağanın tesi tam ve kati olur.. Sünbül, kendilerin bir daha silinmemek üzere, damgası basar. O ki, bunca fendi cihan k ları bile, Jâf mabeynimizde,. padii ağı karılarını, annelerini bile . parmaği te unda oynatmış.. Değil mi ya? Başımı hazin hazin salladım: — Öyle. Hakkın var.. e Bu sırada, gözüm, harem ağasi! irlikte, cuşuhuruşa gelmiş kızlari! yüzlerindeydi. Onları iadelerini bi birer tetkik ediyordum.. Hepside geyhlerinin halkasına girmiş, onun! birlikte devreden biçare, aşık mürit ler gibiydi. Zenciye Dir bakişları vardı ki.. Ra! sın icabı, ellerini ona wuzatıyorlad çeneleri ilerde, kirpikleri süzgün “Bana gel. Bana gel... manasmdı ona atılıyorlardı; Akar Suyun denizi karışmak istemesi kabilinden; ons doğru, bütün ruhlarile, bütün benl!i lerile akıyorlardı. Fakat o, en 3iyade, benimki ile me$s' guldü. Bu aksın birinci kadını olmak | “şerefini, hili Ayge muhafaza-. edis yordü. Bütün dikkatimi toplayarak, onun da çehresindeki alâmetleri sevrettim* O'da, meclüptu, meftundu, aradığfi erkeği bulmaktan mesuttu.. Ayşe, ba. na da birçok seferler âşık mi bakmıştı.. Fakat hiçbirinde, asla b kadar şiddet yoktu, Acaba röl mü oynuyordu?. Acab&i camıslâarın öna aylardanberi verdikle: ri dersler arasşnda, bu da mı vardı?. Fakat insan, bu derece samimiyet vel aşk rolünü nâsil takınir.... Yanımdiki ağaya sordum: — Cevher ağa. — Buyurun. . —Bu kadınlar, daimi surette, Sans bül ağanm maiyetinde mi'kalırlar. — Yok, birader. Ağa, bunları bu gördüğün gökilde'yetiştirir.. meşk, kimine aşk öğreti... Sonra, on dimize bile takdim eder — Fakat aşk 'meşkinde biraz iler i : ğ ş : Kimiinei | ları, şehzadelere, hatta, padigah efen gidildiği de muhakkak; Değil mi7 Benim bildiğim padiğahlara bahirelei takdim edilir. Bunlarsa.: Değil mi Cevher, yürüme, “şüpheli şüpheli baktı: — Ooon.. Sen de ama kırk sunl, am$ meraklı adammışsın ha. 1 > Bana bu tarzda hitap etmeğe hakkın'yok Cevfier #77 diyerek men yukarı perdeden öld, - Sünbül ağa efehdimizini bana ne kadar iltifat ettiklerini, ne derece it'mat buyurdul larmı görüyorsun... Değil mi?.. B ola sadakat yeminliyim.. Yeminin de kıymeti vardr.. Onun İçin muhitimdö! olüp bitenleri öğrenecek olursan; güz nun birinde, 'ağımam #ıkılığı cağ ederse, daha faydalı olurum. Boş bu“ Yunan, Cevher kolumu okşadı: — Affedersin, birader. Senden' #84 ten bir şey saklamak aklımdan geğ” mez... Zamanı gelir, hepsini öğrenif sin.. Sen asıl gurnya bak. Meğerse, biz lâkırdıya daldığımığ sırada, civarımızda dikkate değer bi diseler oluyormuş. Herkes hürmetle ayağa kelktı. | İçeriye bir acayip mahlük giriyor du, iğ i (Devamı var)