akn “Diş Poliika (Ankara - Tah - Tahran) mihveri yok. (Ankara-Tahran-Kâbil-Bağdat): dairesi var! Yazan: Şekip Gündüz Şehinşahın İranda yaptığı büyük tetkik seyahâti intibalarından, Şehinşah Bender Şahpur'a üç kilomelro mesafede Karamusa limanında yeni yapılan çelik havuzu teftiş ediyor. Cenubi Asyada Ummandan Sin. gapura kadar başka bir tersane mevcud değildir Belgrat konuşmaları sür'atle bitti. | İzndan medeni âleme taşan eserler da- Türkiye » Yugoslavya ittifakının kıy- meti ile Türk . Yugoslav - Romen - Yunan paktının sağlamlığını bu sür'at kadar beliğ bir tarzda, hiçbir tebliğ gö- ze vuramaz. R Belgratla Ankara arasındaki ahenk | devamlı kontrollarla ve için için yapı. Jan mücadelelerle, kulis pazarlıklarile temin edilen siyasi ahenklerden değil- dir. İnönü - Stoyadinoviç . Aras ko- nuşmalarınım. kısa sürüşü gibi yine pek ksa olan resmi tebliğ de bunun bir delilidir, Belgrat ve Ankara ayni zamanda, ayni makanizma ile işlemeğe başlamış, ayni markadan iki pandülün rakkasları gibi mutterit Bareketlerle çalışmakta ve ayni ordunun, ayni kıt'asına mensup bir manganın yan yana geçit resmi ya- pan iki eri gibi muttarit adımlarla dur- madan ilerlemektedir. Türk dış. siyasasınm Balkanlarda ve bilhassa Balkanların garbında ve Or- ta Avrupada gösterdiği bu ehemmi. yetli ve muvaffak çehre, şindi ayni derecede parlak bir ikinci tezahüre ha- zırlanmaktadır. Belgrat siyas! konuşmalarından Son- ra siyasi hüviyetini bırakarak Yugos- lav milletinin imtiyazlı misafiri hüvi- yeti ile müttefik milletin şehirlerinde, kasaba ve köylerinde dolaşmakta olan İnönü ve Aras birkaç güne kadar memleketimize avdet edeceklerdir. Bulgar hududundan Ankaraya ka. dar olan, güzergâhta, Türk milletinin bu yüksek murahhaslarına çok hara- retli bir karşılayışta . bulunmak için hazırlandığı muhakkaktır. Yugoslavya- daki murahhaslarımızn ana vatana avdetten evvel komşu Bulgaristan pâ- yitahtmda (o yapacakları (temasların ekemmiyetini de burada bir kere daha kaydettikten sonra Dr, Aras'ın Bağdat Türkiye Dış Bakanı Yugoslavyadan Ankaraya döndükten sonra bavulları- rı: tekrar hazırlıyacak ve Yakm Şârk- taki dost komşularımıza ve tefiklerimize Türk milletinin “ katdeş duyguları, sempatisini ve Türk dev. İetinin en samimi siyasi müzaheretleri. ni bir kere daha bildirmek üzere Bağ- dada hareket edecektir. Türk milletinin Irak istiklâline ve Irakta yaşıyan kardeş milletin içtimai, iktısadi, askeri ve kültürel inkişafına parçasını hükmü altında tutan modern Irak devletinin arsrulusal ehemmiyeti- nin günden güne“ artıp yükselmesine nekadar hayırhâh bir'müşahit olduğu ve komşu devleti kuvvetlendiren her hareketi, her enerjiyi, ber savleti neka- dar büyük bir zevkle takip ettiği ispa- ta Kizum göstermiyen bir hakikattir, hi inkılâpçı, hür, müstakil ve yüksek medeniyetli kardeş ve komşumuza karşı olan hayrarlığımızın manasın: gö- ze vurabilir. Biz sulh içinde içtimat, iktısadi ide- allerini hakikate ulaştırmak istiyen biz milletler zümresini temsil etmekteyiz. Bizim için garpta Yugoslavya ve Yu- nanistan ne İse şarkta da İran, Irak ve Afganistan odur, Bu itibarla Dış Bakan Dr, Aras'ın Bağdat ve Tahran seyahatleri arifesinde onunla İnönünün Belgrat seyahatinde duyduğumuz he- yecanın âynini irhardan kendimizi ala- mamış bulunuyoruz. Türkiyenin, Irakın, İranm ve Afga. histanın (hatti müstemleke idarecile- lerinin entrikaları altında inliyen bed- baht Suriyelilerin) Yakın Şarkta tekâ- mül ve medeniyet parolak bir anlaş- maya karşı olan azimleri o derece sağlimdir rilİMSAY8't1ğ MEMeNde Ve efendilerinde'hit“parça #ekâ; şutr' ve ileriyi görme kabiliyeti bulunsa ara. sıra: Bağdada gidip. baş ağrıtmaktan derhal vazgeçerler, Yakın Şark siyasasında bir Anka- ra » İran mihveri değil, bir (Ankara - dat - Tahran . Kâbil) dak ve bu daire hiçbir fasit düşünceyi içine sokmıyan tılsımk bir kâlemle çizilmiştir. ŞEKİP GÜNDÜZ EB Yugoslav ; tarihinde bir siyasi zekâ: Stevan Nemanya — Yazan : N. N. Tepedelenli — — 0-4 Bizansın (İmparatoriçe e çalkandığı 'da patlıyan Liklâl ışığı. Wi. Ve Yugos. i defa ©. et kurabildi- bu hareketler- uma diş bileyen iyük . yardımlarını da görmüşlerdi. Netekim bu yardım- ları ödemek İçin, Zeta'da kurulan Sırp devletinin ikinci reisi Mihailo Barda bir katolik piskaposluğu kurul. masına müsâade ettiği görüldü (1067) ve Papa yedinci Greguar'ın hediye et. tiği bir tacı giyerek 1077 de kral un. yanımı aldı. Bu sırada Bizans Komne- mos hanedanınm eline geçmişti. Bu hanedan Makedonya hansdanmdan gelen imparatorların Tuna boylarm- da kaybettikleri eğemenliği tekrar Bi- zansa kazandırmağa karar vermişti. Fakat ne Mihailo devrinde, ne de ona varis olan Kral Bodin devrinde Kos. tantmiya buralara hükmetmeğe im. kân bulamadı. Bizanstan gelen her hi. cumu Sırp. orduları kolaylıkla püs- körttiller. İşt ü kuvve Krallığının da en kuvvetli olduğu devreye tesadüf ediyordu. Eğer o devrede Hirvatlar ve Sirplar el ele vermiş olsalardı, bel. Xi de Sırplar ve Hırvatlar bir daha $stiklâllerini o kaybetmezlerdi. Ama bund Lâtin kilisesi mâhi öldü. İki Blv metr bir mi. Köndi menfaatlerine uygun bulmıyan Paps- ık bunların ayri ayrı kalmaları için yapmadık entrilen birakmadı. Bizansla olan mücadele on asırda öz devam etti. Bu devirde Sırp İstiklâlcil, in merkezi olmak şerefi Raşkâ mıntakasına düşer, 12 inci asir Sırbistanından halırlarda kalan kıy- metli bir reis de Stevan Nemanyadır. Bunun kavgaları, zaferleri ve zekâst (Ortaçağda kurulan en “kudretli Yu. sırp kabileler stakil bir ler (1040). Ma, EDEBIYAT Hâmidin hayatı... — Yazan: Aha Gündüz — Abdülhak: Hâmid, bundan seksen beş yıl önce Bebekteki Hekimbaşı yalı. sının bir mavi boncuklu beşiğine doğdu. On beş yıl onu kimse tanımadı. Ön al. tmer yıl Namsk Kemal tanıdı. Tanıdı değil, ilik keşfeden odur, Sonra Londradan Bombaya kadar bütün bir cihan tanıdı. Yalnız o devrin aşağı yukarı Asesbaşısı olan softa ve hokkabaz edebiyatçılar tanımadılar, Çünkü anlıyamıyorlardı. Hâmi- din dili garp © kılığma ve o zamanın modern fikirlerine bürünmüş bir erkek dil di. Tumturaklı kelimeli i değil, o kelimelerin içindeki fikirleri anlıyamadılar, Darılmazsanız diyebilirim ki, o devrin garp edebiyatını ne Şimssi, ne Ziya paşa, ne Muallim Naci, ne de büyük Namık Kemal Hâmid kadar ksvrıyamamışlar. dır. Bunun için Hâmid, edebi ve siyasi hayatında birçok fırlnalar © geçirdi, Fakat o, Boğaziçi şövalyesi bir saniye yılmadı. O kadar saygısızca bir alışkanlık olda ki Hâmide anlaşılmıyor demek ve onu baştanbaşa inkâr etmek züppelik modası haline geldi. Faruk Nsfizi de, o Ahmed Haşimi de, Yaktıp Kaöriyi de, Hüseyin Rahmiyi falan da inkâr etmediler mi? Dünkü ve bugünkü Türk edebiyatını da toplan inkâr etmediler mi? Falih Rıfla Atayı şöyle böyle övdüklerine inanmayınız, vallahi ve siyasi coğrafyanın en mutena bir İdir, kaleminin ne olduğunu bilirler de ondan, billâhi çekindiklerinden- Hâmid o hale gelmişti ki büsbütün unutulacaktı. Fakat onu yetmiş sene sönra yeniden keşfeden cumhuriyet oldu. #d dün ölmedi, Dün yeni baştan Türkiyeye doğdu? ve cumhuriyet nesilleri osu harf harf cilt cilt analiz e. decekler ve beynelmilel mevkiine koya erklardır. Himidi niçin tanrmâdılar, görmediler, arlamadılar? Amerikanın meşhur bilgini Benjamen Franklen bir gün çocukları etrafına Böyle bir Türkiye ile böyle Bir Ira. İtoplamış. Onlara Allahı ve Allahın dünyayı, varlıkları nesil yarattığını anlatı kın hem ayrı ayrı, hem müşterek sem- pati ve itimatlarına Şehinşah Pehlevi devrini idrak etmiş bir İranın ne de- rece hak kazanmış olduğu İse apaçık meydandadır. Türkiye, milli şefinin “gahsi ve en yakın dostu olan büyük inlılâpçı ve kurtarıcı Pehlevinin eserleri ile - açık konuşalım « mağrurdur. Pehlevi Persiya'sının yalnız son yı. N tanı... EĞİMİNE, yorm::ş. Afacan bir çocuk pek merak eder, biliyorsunuz, herhalde Allahı tarıyorsunuzdur. — Siz bir bilginsiniz, hepsini Onu lütfen bize gösterir misiniz? üstada sorar? Franklen hiç düşünmeden gökteki güneşi gösterip demiş ki? | — Bak şu güneşe! j Çozuklar bakmışlar ve keskin günesin ışığı gözlerini kamastırmız. İ o —Bir şey görebildiniz mi? — Gözlerimiz kımaştı, göremedik. — Siz Allahm yarattığı güneşe bekıp göremiyorsunuz, yaradanına nasıl bakıp göreceksiniz. Aka GÜNDÜZ Eğenin en güzel kızı Stevan Nemanya ve hanedanı tara, findan iğare edilen bu devlet on ikin. ci asırdan on beşinci asra kadar ax yakta durmuştur, Bu devirde Balkan yarımadasında şartları, manası ve her geyi tamamiyle Yugoslav olan bir mik li medeniyete şehit oluruz. Kral Stevan tarafndan Raşka yay» lâsında kurulan bu dayi fkinej | ve nihayet cenuba doğru da kök Sala, Tak on dördüncü asırda Balkan Yarı, madasının ei mühim ve kuvvetli dey. i Imıstır. Bu asrın en par- ıdarı, İmparator un. Yugoslavlar * Şefi - 1855) hanedanmı Stevan tetkiki irap ed siyasi dehadır. Ona gi Sırplar, Hırvatlar, Sloyi p tin Yugoslav kabileleri, Lâtin kilise. si ile Bizans ve Macar devletlerinin bir oyuncağı helihdeydiler, Lâtin kili- gesi Bizans ve Macar sarayları bura- larda mütemadiyen tefrika toltumu ©. kiyor ve Yugoslavların birleşip Kuv- vetlenmelerine mâni oluyordu. Stevan onlarm silâhlarını onlardan daha kuv. vetli kullanan adöm oldu. Yugoslav. ların içinde ilk politika dehasr göste- ren odur, Devletlerarası münascbatni memleketi ve milleti lehine ner etmeği bilen Stevan, dahilde mint bir- lik kurduktan sonra kâh Macarlera, kâh Venedik cumhuriyetine, kâh AL man İmparatorluğuna “dayanarak ve en küçük fırsatı dahi gözden kaçitmi- yarak çalışmış ve Bizansa göz açtır. mamıştır. Bu büyük adam ölümünden az evvel keşiş olmuş ve Bizazs impa. ratoru üçüncü Aleksinin damadı olan ikinci oğlu Stefan lehine saltanattan feragat etmiştir, (Davam edecek) kur Izmir fuarında böyle bir müsabaka yapılacak İzmir Enternasyonal! fuarı; için tanzim edilen zengin. program me* yanında bir de güzellik müsabakası vafdıt: Bu müsabaka ile Akdenizin en güzel kızı seçilecektir. Müsabaka remeyince ben de şaştım... sütunda; her. zamanki başlık saltında çıktığı için kimin olduğu yine belli iğL Hem bunda yıldı azıyorum, kendime mahsus bir üslüba ermiş. olduğumu Ümid-edemez miyim? Bunu tefahürle emiyorum; “malümdur bevim sü. harim...” diyebilmek, yalnız büyük şa“ irlere, muharzişi mahsus — i i e? insanın ta İer; kuvvetlinin eli ta kendisidi İmzasız yazı, bize, gibi çirkin geliyor, hele işinde benzer bir şey ri Bu de haksız ; çünkü j bir mektub İdeğn söylenebiliri bi kişiye değil, okumağı arzu edecek hes- kese hitab eden bir mektub.. Hatta çoğu zaman onu ok kimselere hita, ben yazdığımız halde bilhassa falan kimsenin, veya falan kimselerin oku- saasını istediğimiz olmaz mı? Fakat itiraf edelim ki imzanın yözi pve fikir âlemine zararları da olmuştur. İ Yazısının altına imzasını atan adam, )hakikaten inandığı şeyleri yazmaktan Ş başka birçok şeyler daha düşünmeğe İmezbur olur; ister İstemez samimiye- itinden kaybeder. Bazı kimselerden çe- kinebileceği için anıl düşüncesini gizle- meğe, hiç olmazsa düşüncesindeki şid. deti hafifletmeğe mecbur olur; bular , ayiplamağa pek de hakkımız olmıyan | beşeri zaaflardır. Fakat imzanın, bence İ bundan da ağır olan bir zararı vardır: timzasını atan muharrir elbette kendi- ni tanıtmak İster, bunun için de kendi. © ni asıl olduğu gibi'değil; olmak istedi- ği gibi göstermeğe çalışır, yani kendi- sine bir hususiyet verecek, kendisini etrafından ayıracal rler edinmeğe igalışır. Şu “originalit&” denilen şey ar, kasında koşmağa başları Bunu Beye ya mer par, ö kadar ui ta igibddsi dayi det J i , Zil, kendi kendine; “özene bezeme icad? p ettiği hişler)'fikirler her zamanki hali oluverir. Yahi asıl şahsiyetinin yerine £ yerleşir. Alfred de : “Belki bârdağım büyük de- ğildir ama hm yalnız kendi bardağım. ” "dan içerim” der. Başkalarından öğren- diklerini değil, ancak “öz mali olan şeyleri yazdığını #öylemek ister... İyi ama insanın başkalarından öğrendiği öz malından doğru, öz malından güzel elabilir; hatta binu kendi de farkeder. İmzasını atan adami çok defa d güzeli söylemekten ziyade ken& göstermek sevdasındadır. Bundan bâş- ka kendi kendisinin 'de esiri olur; bir mescle hakkında fikri değişince bunu İtiraftan çekinir, yine eskisi gibi dü. şünmeğe çalışır. ii İmzanm yazt için de zararı vardır. Herhangi bir kitabı, bir makaleyi olıre “ imzasız mektub idir? Onu seviyorsak söylediği sözlere de, onları şöyle izi ce tahlil &tmeden duyarız; inanmak ârzutunu sevmiyorsak © #öyledikle her yazı imzasız olsaydı!.. Fakat imzamızr atmamanın da bir yığm fonalıkları vardır. . Nurullah ATAÇ Amerikanın yardımile Sovyetler filo yapacaklar Londrada müzate- reler başladı Londra 16 (A.A.) — ajansı muhabirinden: Sovyet sefiri M X şerefine. verr donanması bi geti cilesi husus sunda Amerikanm mesai birliğinde J bulunmasını istemiştir. ğ yalnız Türkiyeye mahsus değil Ak- iz kıyısında olan bütün memle- | | ketlere şömileir. Bu müsabaka her sene tekrar edi- | lecektir. Sovyet sefirinin Norman Dav Nour “de bir üssübahri vücü da getiri hakkındaki Sovyet plânlarına dair malümat vermiş ol duğu söylenmektedir.