Bir gün, Hai Fahriye dedim Fi: — İlik yazdığım hikâyeyi sana yol lamıştım. O zaman bir mecmua çıka. riyordun. Dercetmemiştin. Sonra ay- ni hikâyeyi yazdım. Okuyup beğen- | diler. Dostum cevap verdi: — Vallahi birader, tanmmamış im. zaların o hadar çok hikâyeleri geli. yordu ki, bunları okumak fırsatını bir le bulamıyordum. Afjet. O-meyanda seninki de gürültüye gitmiştir. Evet, vaktiyle, bir gazete idareha. nesine, edebiynia heveşlenen MüyEv- verlerin tomar tomar yazıları gelir- di. Bunları tasnif etmek bile hayli; güç iş olurdu. Fakat şimdi bu furye Kalmadı, Müstakbel cilebiyatın fideli- ği olan heveskârlar tarlası, pek Kw. | raklığa uğradı. Bunun belli de bir sebebi: — Koymuyorlar ki... Matbuat, adetâ muayyen muharrirlerin inhisarı altın. da; . dilşüncesidir. Bu, doğru değil, Hakiki bir istidat, herhangi bir manlayı deler, çar, ken disini gösterir. Bu, muhakkaltır. Ne- tekim, işte, bana git sütunlarda derce- dilmek üzere ilk yazılarım gönderip bugün muharrirliği meslek edinmiş 0. lan ihi iyi edibimizi sikredebilirim: Kadircan Kaf ve Murad Sertoğlu. İstidatların inkişafına mâni olundu. ğu iftiradır. Eiverir hi, iktidar, istidat olsun. Mermi, kalkanı deler. Hele son zamanlarda, esasen odedi pek seyrek olan heveskâr yazılarının kalitesi de düşmüştür. İmlddan ifade- ye, ifadeden tahaasiise kadar pek ber- bad şeyler... Mevsu bile yok... Ekseri- #i, farisi misradaki gibi: ge idiz nedared velik mâni ns. O derecede içi, insan, bir dameyiyisi- M6, yahut iyicesine Yüskem seren oluyor, mal bulmuş mığrıbi'ye dönü. yor. Bir genç kız olduğu anlaşılan Râra Tahir'in gönderdiği bir hikâyeyi, an. latışındaki oeamimiyet noktasından dercediyorum: (VA - Nü) ... /Apurumuz Marmaranın etekleri. De uzanan koyu morlukları arasından yavaş yavaş ayrılıyordu. Başımı gö- ke kalârrdım. Memleketimin ciğerleri- mi dolduran bu saf ve temiz havasını bir kera daha teneffüs ettim. İşte şim- di karşırida minarelerin eğilmez sü - tunlarınm ilâhi zirvelerinde parlıyan renksiz ılık güneş şualarından başka bir gey görünmüyor. Vapur son düdüğünü öttürürken gü- zel İstanbulun Marmara sularında €- peyce yol almıştık. Etrafıma baktım. Güvertede benden başka kimze kalma Ruştr. Şimdi gözlerimin geçebildiği Yanıp sönen tek tik ışıklardan başka bir gey görünmüyor. Hafif bir rüzgâr Saçalrımı oksuyor, yüzüme çapkımeca buseler konduruyor. Bilmem bu göZ Yaşlarım sevinçten mi? Mütemadiyen ağlamak istiyorum ve ; düştünüyorum ki, birkaç gün sonra babama kavus&r cağım. Şimdi hatırlıyorum: Onu deniz ei Yısındaki evimizin rıhtımına bakan bir penceresinde başındaki minimini takkesini sallıyarak beni gelâmetler- ken bırakmıştım. Ya dulum: O da be yaz namaz baş örtüsünün uçlarım Közlerine kapatmış, ağlıyor. Anremi kaybadoli tam beş sene or Mim fecaat hili gözlerimi: indedir. ,.. O sene babamı, son memuriyet ola- Tâk Alâiyeye tayin etmişlerdi. Hem he İatir, hem de ne acı hatıralar var 9 İ Elinlerde! Orada annemin sağlığında gtsirdiğimiz hayr“, bir hakikatler Zi- yade bir rüyadır. Evet, Orada güzel bir yalımız, bir | de kilşük sanda'ıntız vardı. Yazin, #i- | cak mahtaplı gecelerinde babam an. nemle bizi bu sanda'a bindirir. kü- reklere otururdu. Bir meltem gibi #- kardık o gümüş sularm üstünde. Ba. zen zayıf, çelimsiz kollarıma bakma kızar, öfkelenirdim. Benim bu halime iki mes'ut kahkah& sahillere çarparak eksisadalar yarstırdı.. ş Nıhayet bu tatlı rüya bizi ansızm 8. cı hâkikatlere sürükleyivermişti. Annem bir vurgun gibi yatağa diiş- Me çoktan veda etmiştik. Her gey. 1e beraber sağdetimize de. Kışın en giddetli günlerindeydik.- Fırtınanın etrafa uğuldıyarak ıslıksir çaldığı bir gece baştını yaştıktan kelâırdım, Kal bim hâlâ çarpıyordu. Yatağımda doğ- vüldum. Biraz ilerde masanın üzerin. deki idare lâmıbasnın süzülen titrek #iyalarındâ saatin iki odluğunu göre, bilmiştim. Kalktım. İçimde öyle fena bir his vardı ki. Annemin odasına gitmek istiyordum. O geceden iki gün evvel babam onu Sin e a iz üstünde bir olaya Yatırmış. EM gere ge? vakte kadar baba kız onun yanında otürur ve gönra odaları- erdik. Oda kapısı: actım, leri yavaşça çıktım. Tokma- ân annemin henüz im. O anda odanın a adelâ bir tür. mıza İn Merdivenli ğı çevirdiğim zam: uyumağığıni gördü: o meş'um boşluğu bân. beyi andırmışti- Anne şefkatine pek. ihtiyacı olan bir çağdaydım. Onun kolları arasında bir kedi gibi okşanmak isterdim, Se. viyordum, fakat şeyildiğimi gözelrim. | le göremiyordum. Yaşımın heniz küçük olmasına rağmen gülen ve oynıyan, neşeli bir çocuk değil, hayatım acı hakikatlerine ner gün biraz dahs boyun eğen zaval- bh bir ahlüktum, Başka bir şey değil Ül, Düle #uğei Babamın dizlerinde uyuduğum gece. ler her elemi unuturdum. Yavaşça yatağınm kenarma İliş. tim. Kanayan kalbimin elemini ona belli etmeden konuşuyordum. “... Arme! dedim, bu geceki fırtına. dan hiç uyuyamıyorum. Hem ben yal- niz odada korkuyorum; Babam ya- nımdan seni de aldı.,, Sözümü tamamliyamamıştım. Uza. nan kadid iki kolun arasında başımı |, bir iskelet yığınının üzerine koyduğu. pe zannedetek irkildim. Vürmayan kebinln gizli hiçkiriklarımı dinledim. Onu bir gül gibi kokladım, gene kok. Tidrmi., Ağladım. ağladım, ağladım... kimbilir kaç sant geçmişti ki, beri eskisi gibi çırpınmıyan; hrekrr- sayan, yuhsUZ yatan bir buz kütlesi- nin üzerinden keldrrdilar;., ... Annemi kaybettikten bir hafta son. ra babam heni kavmakamla beraber fetantula gönderdi ve onun -yardımi, le hzreye. Erenköy lisesine" yerleş. tim, Tatillerim hep mektepte geçti ve altı sene babamdan ayrı kaldım. İyi bir tesağlif neticesi babemı da buse 2 İstanbnla tayin etmişler. Bans or vewvel göüderdiği. mektupta e gi balisediyordu. : Vakat ra her nedense beni tekrar Alâiyeye Ga- ğırdılar, Şimdi “vapurda hayatım enmes'ut saatleri geciyordu. Bütün bu günleri teessürle tekrar hatır. ladıktan sonra, nihayet işte Altiyeye (Devamı, (1 incide) Sm ge Saleiyetiie © Zoraki koşu Kızıl sacayak Çelik yüreğin * maceraları pe —— Yazan : Niyazi Anmet 167 sene evvel bugün 16 :ncı Lui on altı yaşında evlendi 15 yaşındaki genç ve güzel Mari Antuvanet, kocasının kendisine o kocalık yanmadığını görünce, sefahate daldı ve başını giyctn: verinciye kadar eğlendi ! 1770 yılı 16 nisan günü, 167 se” ne evvel bugün, Fransada muazzam bir düğün oluyordu. O gün evlenen genç, on altr yaşında idi. Tarihler bu genci “şişman, ağır, terbiyesiz, saçları perişan, elleri simsiyab bir çocuk,, diye tarif ederler. Bu, bir müddet sonra on altıncı Lui adi ile tahta geçecek olan veliahttı. Veliaht av ve el işlerinden başka | bir şey sevmezdi. Evlendiği gün, ar- | kadaşları Mari Tezer in güzel kızı Mari Antuvanetle evlendiği için ken” disini tebrik ediyorlardı. «O, anla- mamazlığa geliyor, hiç bir sevinç a- lâmeti göstermiyordu. İş bu kadarla kalmıyordu. Genç veliaht, güzel karısiyle alâkadar bile olmuyordu. f Genç karısı on beş yaşındaydı. İyi kalbli idi. Saraya henüz alışma” mış olduğu icin utanıyordu. Kocasr nın kendisini ihmal etmesinin sebe- bini bir türlü o ik iie r, üzülüyor, fakat hislerini bir tür- ; İl iyor! Çünkü kendi: sine candan bir dost bulamamıştı, Bu yüzden az zaman içinde sarayda mü” him bir düşman kalabalığı kazandı. 'Antuvanet saray teşrifatından hoş- lanmıyordu. Kendisini zevk ve safa- ya verdi. Kocasınm alâkadar olmadığını bilenler, onun şen şatır olduğunu görlince büsbütün kızıyorlardı. Sarayda dedikodu Yapan zümre gün geçtikçe artıyordu. Veliahta her gün söylenen sözler muhakkak güzel karısının aleyhi li: — O seni ihmal ediyor. — Daima şen, daima memnun- dur. — İstediğini yapıyor... — Saray kadınlarma yakışmaz hareketlerine nihayet veriniz, Löi, bütün bunlara aldırmıyor, kedi halinde av peşinde dolaşıyor Şayanı hayret derecede sefih o Tan on altıncı Lüi ölünce genç yaşm da kral ölan on altıncı Lüi, ilk za- manlar gene eski hallerinden vazgeç medi. Kraliçe tacını giyen Mari An tuvanet ise kendisini sevmiyenlere Karşı nüfuzunu büsbütün arttırdı. İki genç evlendikleri gün hükü- metin siyasetini beğenmiyenler:; — Veliaht kral olursa bu millet belki kendine gelir, diyorlardı. Fakat kral olduktan sonra da ay- ni hal devam i « Bütün gün ya avda ve yahut demirhanede çalı: şan kralı, bitkin bir halde sofraya o- turuyor, tıka basa yemek yedikten sonra derin bir; uykuya dalıyor, hiç bir şeye aldırmiyordu. Onun hayatını bilenler: i — Şa bp için değil, iyi ir amele olmak için doğmuştur.. diyürlard. Di Antuvanet: Şii Ben Fransa kraliçesiyim. Ev- Jendiğim gün saray beni iyi karşıla” l ed madi, Kocam ihmal etti, Bugün kep sinin acısını çıkaracağım.. diyor ve on altıncı Lüiye ihanet etmekten en büyük zevk ve gurur duyuyordu. Efkâr umumiyeye o hiçehemmiyet vermiyor, halkın dedikodusunu te. bessümle katşılıyor, kendi heve" dep başka hiç bir kaide tanımıyor lu, Sarayın en yakışıklı zabitleri o- nun gözdesiydiler. İstediği gibi eğ» lendikten #onra onlara büyük ma- kamlar temin için uğraşıyor ve mu vaffak oluyordu. Kraliçe; — Gözdelerimden birini mem” nun etmek, beni sevmiyenlerden in- tikam almak en büyük arzumdur... diyordu. Saraym israfatı, kraliçenin çık gınlıkları, o kadar baş döndürücü bir o Fransayı sarsmağa başladı i: — Mari Ântuvanet her şeyi ya” pabilir... dedirtti. Bütçedeki açık 100 milyondu. Yüz milyondan fazla borcu V Bu vaziyetten sıyrılmak imkânsızdı. İşte Fransa ihtilâlinin bir an evvel yaklaşmasına ve dinmeden kan ak- masına sebep olan idare tarzı buy” du. Mari Antuvanet: — Ben 'de öleceğim. Herkes öle cek... İstediklerimi yaptıktan #öhra Bir gün başını keskin giyetine vereceğini bilseydi, belki bunların hiç birini yapmazdı. Fakat o zama” nın kanaati şuydu: kral ve kraliçe bütün bir millet demekti. Onlar ne yapsalar kimse: hesabmı soramaz, sormağa cesaret edemez.... Mari Antuvanet: İşü nuş eyle bugün anma gamı ferdayı Sana ısmarladılar mıbu yalan dünyayı Beytini tam manasiyle düstur it- tibaz etmişti. O, Fransa sarayında muhakkak, ki kocası on altıncı Luiden daba faz- la rol oynamış, müessir olmuştu. Fa kat başi kesildiği vakit, kendisine a- cıyanlar vardı: — Kadının ne kabahati vardı... diyorlardı. ALIRALMAZ İstanbulun en çok satılan ha? kiki akşam gazetesidir. tlânla ” rmı HABER'e verenler kâr e* derler, 0000 KANU 0k ker Bulunmuş köpek İngiliz Sater cinsinden bir av köpeği bulunmuştur, Sahibinin Devlet Basım- evi Levazım memurluğuna müracaatı. NİZİ YESİZi SARIIRMAKİ OTLİNDE BEKLİYECEĞİMİ UGRAMAMANIZ $ , OL BiLDİRIRİM... MÜHİMLE BİR iş HAKKINDA, REY VE MÜ. BG |TALA'ANIZA İHTİYACIMYAR if YALNIZ. - KİMSE Nİ TAKİBİNE " ” in Ni... HO SAYIN BAY.-. MEYTUBUMU BANA GELME,