Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
—& Hissiyat - keşşafı :*-î Bu sefer, yüzüne dik dik bakarak: D S Hayır, anlamıyorum! . dedim. & ucunu bir kapı aralığından gör- kten ne çıkardı? Bir hizmetçinin *Bi olamaz mıydı bu? -| FPikrimi kendisine söyledim. Bu sa. hizmetçilerin odalarda çalışmadı- P Cevabını verdi: # | - Onlar kendilerini bugün hakika. ” (A yalnız telâkki ediyorlardı. Fyyaz AYin bu uygunsuz saatte kat'iyyen Ghmiyeceğine kanidiler. Fakat eteği ördüzümden biraz sonra, elinde bas- *_ ile klübün kapısından içeriye (" yaz beyin girdiğini görmez mi. OL"”' Bu ansızın avdet zaten belliy- Âlay ettim: , > Sizin gibi zekâlar bunu keşfe. Gtler, ç "'lkat o beni dinlemiyordu. Harıl İt Aanlatıyordu. Sesinde hararet B VOYÜi Elleri titriyordu. “ || > Olduğum yerden hem kapıyı # | a merdiyenin başını görüyordum. | Öoi facja olmamasına karşı durmak | ğ. ASİ birkaç saniyem kalmıştı. Bir ç helde merdivenin üst katma çık- jf V ve ilk basamaktan iner gibi yapa. R * avazım çıktığı akdar bağırmağa | O adım: | w'ı”f"- Vayl... Feyyaz bey... Ne oldu da “kadar erken döndünüz?... | İ.'Hemen karşılamağa koştum. Mu- | Ülkak ki herif beni deli sanmıştır. Ç, Erkek bana öyle garip bir nazarla | *t ki... Öfkeden rengi uçmuş, beti yemyeşil olmuştu. Ve mütema. | şaşkm şaşkın tekrar ediyordu. — Karım nasıl?... Nerede?... Ken- kŞihi-merak ettim.. : at kaba bir muan.ele yapmağa ce. Ş et edemiyordu. Çünü nihayet bir hal'llığzmız yoktu. | “Kolunu tutarak, birkaç abuksabuk D,” Anlattım. Biraz sonra karısmın (çi odasından bize doğru geldiğini mük. Gerçi saçları filân derlitop- İş l Ve tebessilm ediyordu ama, öy. Sarıydı, öyle sarıydı ki... Tıpkı bir Üye benziyordu. %ğ;înn Bahire, büyük bir facianmm klt geçtiğine kat'iyetle kanidi. Fa- ' bu zihabinın gayet komik olduğu. | M akşam üstü Faik Muradın Feyya- FU k::ylediklerini işittiğimiz zaman an ’İ kâ;:ugün Uuzun bir gezme yaptım. %d:ıâg oturmadım! diyordu. A a Heybeliye nasıl açıldığını lnlıİfl'ym-tlu. © “*Yyyaz cevap verdi: I“.,.;fGüml bir gezme... Bir gün de be. | &' yapalım şunu... v » Hay hay... ! _Fşıîne günler geçti. Merakı uyandı. | %k hiçbir hâdise olmadı, Yalnız bir Pa iki erkeğin biyük bir deniz ge- — isi yapacaklarını duyduk. Bahire: — Ah onları yalnız bırakmamalı. !'Fl'ı de beraber gitse... diyordu. . Ba- — ;ÇAndalcıyı beraber alsalar... | buki işittiğimize göre Feyyaz ;—hıht iyi yelken ve kürekten anladığı- Wç;îdh ederek ikisi yapayalnız git. $ Ç karar vermişler. | &i&rşamba günüydü. Sabahleyin — v« -— - | şiddetli bir rüzgâr' çıktı. | Cünkü artık isyan ediyordum. Bu , Ç k kadm fazla ileri gidiyordu. Bir | » MEKEdER beni öldürecek gibiydi.” hava gayet güzelken. öğleye doğru Yirmi kişi kadardık. Ötelin yemek salonunda top lanmış, karnımızı doyuruyorduk, Fey. — yaz beyin hanımı artık bugün ağmıâ. bir lokma bile koymuyor, bakışların- da her zamankinden fazla acıklı, müthiş bir ifade vardı. Dalgın dalgın duruyordu, t Bahire de iştihasızdı. Arada sırada içini çekerek gökyüzüne bakıyordu.. Alay olsun diye yavaşça fisladım: — Havanın bozmasını da Feyyaz bey mi ısmarladı dersiniz? Ne cevap verse beğenirsiniz? — Bunu da hesaplamıştır. Merak etmeyin. ; 4 Yağmur şiddetle yağmıya başladı. Bir masanın etrafımda toplandık, briç. oynuyorduk. Derken birdenbire kapı açıldı, Otelin garsonuü, telâşla: — Kaza varmış! - diye bağırdı. Bazı anneler haykırıştılar. Fakat Bahire, elini keluma dayıyarak, kat. iyetle: t — Kazanın kurbanı Faik Murad- dan başka kimse değildir! . dedi. Hepimiz otelin kapısmdan dışarı fırladık. Bahçeye koştuk. Sahilde, is. kelenin kenarmında epeyce bir kalaba- lrk toplanmıştı. İki delikanlı, Muradı tutuyorlardı. Başı sarılıydı. Baygmn değildi. Fakat boöş nazarları kimseyi tanımıyordu. Herkes soruyordu: — Ne var? Ne oldu? Sandalecının biri, cevap verdi: — Biz sahilden gördük. Fırtma di- reği kırdı. Başma düşmüş olacak... Feyyaz, söze karıştı: — Çok mühim değil. İlk pansıma. nı berf yaptım. Basiını saran benim... Sandaler, hayran hayran: — »— Bey müthiş... Hemi sandalı kür- tardı, hem arkadaşmı... . Biz. vakayı görür görmez hemen onlara gittik a. ma, hacet kalmadı. Çünkü bey kur. tardı. O esnada, büyük bir iniltiyle Fey- yazın karısı bayılır gibi oldu. Kocası onu kolları arasına aldı. Odalarına gittiler... Bahire, asabiyetle söfleniyordu: — Katil... cani herif... Adetâ ağlıyacak gibiydi. — O mahsus yaptı... Hepsini mah- sus yaptı.. Sahildekiler farketmesey. di, herifi zor kurtarırdı. Şimdi ne ola-: cak, biliyor musunuz? Karısını bura. dan alrp kaçacak gidecek.. Herifin iyilesip iyileşmediğini haber almasın diye kimbilir onu nerelere tıkacak, Bütün mektuplarımı gözden geçire. cek... Kadın da kocasımın katil oldu- ğunu biliyor. Fakat öyle cinayetler vardır ki bir türlü mahkemelere akse- demez. Hakikaten de kafrı kRoca gittiler. Has taneye nakledilen Faik — Muraddan haber alamadım. Altı ay sonra, klüp arkadaşlarımız. dan birine rasladım: — Feyyaz mütemadiyen karısıyla meşgul! - dedi. . Çünkü kadın asabi buhranlar geçiriyormuş, İnliyor, ağlı. yormuş. Biçare. adam hastabakıcı gi- bi kadımnla uğraşıyor ve fakat onu bir türlü iyileştiremiyor... SON Nakleden: (Hatice Süreyya) Yediler arasında Yazan: Niyazi Ahmet 471 sene evvel bugün Venedik elçisi sulh müzakeresi için İstanbula geldi 100,000 duka tazminat vermeğe razı olmıyan Venedik, 100 misli zarara uğ- radıktan sonra bu paradan maada her sene 10,000 duka vergi vermeğe razı oldu, fakat iİş İkinci Mehmet Venedikten müt- hiş bir intikam alacaktı. Kasımpaşa ile Gelibolu tersanelerinde mütema- diyen yeni gemiler yapılıyor, tamam . landıktan sonra derhal denize indiri- lerek techiz ediliyordu. Venediklilerin İstanbulda birçok casusları vardı. Her gemi denize in« dik*e rapor veriyorlardı,. Venedik, uzun müddet harp et- mişti. Hazinelerinde para kalmamış- tı. Mücadele edemiyeceğini ânlı . yordu. 1476 yılı 28 mart günü, 471 se- ne evvel bugün, Venedik elçisi Je romgorci İstanbula geldi. Sulh mü- zakeresine başlandı. Venedik elçisinden istenen şu i- di: İskender beye ait olan Arnavut- luk kalelerinin teslimi ve yüz bin duka tazminat verilmesi, Elçi: — Bunları kabul etmek salâhi- yetim haricindedir.. : Dedi. Sadrâzam Gedik Ahmet paşa: — O halde senin neye salâhiye- tin var? Diye sordu. r * — Teklifinizi Senato'ya bildir - Vmek Bunun üzerin Gedik Âhmet pa- | şa*bütün “Türk 'dönârimüsinr' tethiz ettirerek büyük bir resmi geçit yap” tırdı. Bu geçit resmine Jeromzorci de davetli idi. Merasimden sonra: — Donanmayı gördünüz, dedi. Simdi bu müddet zarfında durmanız şartiyle bir sene mütareke ye muvafakat ediyorum. Teklifimi- zi Senato'ya bildiriniz. ve bir sene sonra cevabınızı bildiriniz. Venediklileğsözlerinde durdular. Fakat mütareke bittikten sonra Ve - nedik kumandanı Antuvan - Lora - dano Mora sahillerine yaptığı hare- kâtla yeni bir harbin açılmasma se - bep oldu. Venedikliler, bir sene mütarekeyi büyük bir fırsat bilerek istedikleri gibi ve bütün vasıtaları seferber ederek süratle hazırlatmış - lardı. Harp edecek donanmayı ha - zırladıktan sonra da Anadolu sahil- lerinin muhtelif yerlerine baskın verebiliyorlardı. Bu arada Antalya ile İzmir hayli zarar görmüştü. Artık intikamı tam manasiyle haketmişlerdi. Bosna beyi Ömer İzonzo nehrinden geçerek Oradiska | müstahkem ordugâhında bulunan general Jorenimo kumandanındaki Venedik ordusunun üzerine yürüdü. .Ömer bey, düşman ordusu ile karşılaşmca okla attırdığı kâğıda şunları yazdırmıştı: — İntikam almağa geldim, Ha- rahat | İşten geçmişti Harp çok kanlı oldu. Venedik ordusu tamamiyle ortadan kalktı. Ömer bey bundan sonra Togli« yamento nehrini geçerek Piyava sa: hillerine kadar ilerledi. Asker: — Harbetmiyoruz. İntikam alr yoruz, İzmirle Antalyayı yakmışlar, ne buldularsa almışlardı. Bir daha böyle şeylere cesaret etmemeleri için ders almaları lâzımdır. Ordunun geçtiği her yerde çift- likler yağma ediliyor, köyler yakr İryordu. Ordu, intikam hırsiyle a kadar ilerlemişti ki, en nihayet: — Nereye gidiyoruz?.. Diyerek geri dönüldü. ş Bu yürüyüş Venediği müthiş surette telâşa düşürmüştü. Senato sulh yapmaktan başka ça- re olmadığına kanaat getirmişti. Simdi yapılacak bir iş vardı. Yeniden bir elçi göndererek sulh istemek. Öyle yaptılar. Tamas Malipero İstanbula geldi. Venedik cumhuri- yetinin, harbin ilk senesindeaberi zaptettiği bütün Türk kasaba ve kö- yünü iade edeceğini -bildiriyordu. Ayrıca Şap madenlerinden — dolayı istenen |00.000 duka altın tazminat da ödenecekti. — N Fakat ikinci Mehmet razı olma« | dı: — Ayrıca her sene 10.000 duka vergi isterim.. Dedi. Elçi bu hususu müzakere - için | Venediğe giderek döndü ve: — Peki buna da razı olüyoruz.. Dedi. Dedi ama gene iş işten geçmişti. Çünkü İkinci Mehmet ordusunu İş- kodra'nın mühasarasma sevketmiş « ti i J uğ b | HABER: AKSAM POSTASI IDARE Evi' Istanbul * Ankara Caddesi Posta kutusu * İstanbul 214 Telgrat aüresi : İstanbul HABER Yazı işleri telofonu : 24872 Idare velân . çi 2483'& ! ; ABONE ŞARTLARI * Türkiye Ecnebi Senelik Tâ00 Kr. 2700 Kr, 6 aylık 730 « 1450 | n 3 aylık 400 « B00 'H Y VK ( AĞ0 a ıgo_..ğ J“ Sahıibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Cıııd-ıı yer (VAKIT) naîbıf) ber veriyorum. Ona göre harp edin. ip— PKi ka- FAk- EŞYA Te porv |Yi Kom- VMEYe SA Ş î Büpise ” LAR... 100 3<O BAX BURAYA NE YVĞMIZ UA ERIAĞENG n YAŞIYA BİLİ —Z | BU RhSI'DA Nğ_ | E!EîıııEYOETııı BÖYLE BıR GE- v -) AYU Bum Bi “BURADADA CEREYAN KESEN ŞU MEHUR KOLUN RİNİDE KEŞ ETıMm KEĞEERP AD