STEE T ŞT H ei 2A G E T Ka - A T ŞÇ T . p 17 Tefrika Numarası: — 31 — ,YAZAN: Edgar Wallace ÇEVİREN: fa Merakı o kadar kuvvetli idi ki, kalktı, merdiven başma gelerek eğildi, baktı. Fakat eğer trabzant tutmamış olsaydı, mühakkak ki merdivenden yuvarlanıp düşerdi. Zira, alt katta, aralık kapıdan sızan aydınlığın tam Oortasında, koridorda, Valeri Hovet, Yeşil hayaleti görmüştü. Korkunç hayaleti görür görmez, — Valeri odasma kaçtı, kapısmı arkadan kilitledi. Bu imkânsızdı. Babası? Hayır, bu ihtimallerin hududunu aşan bir şeydi. Sonra, babasile görüşen kimdi? Valeri bir otomoöbil gürültü. süÜ duydu. Fakat kalkıp bakmağa takatı yoktu. İnsiyakile bu gidenin kim olduğunu anlar gibi oldu. Evet. Hıçkırıklar duymuştu. Fakat buna da ihtimal veremezdi. Babası?. Başı dönliyordu. Kendini bir fırtmaya kapıl- miş hissediyordu. Başı ellerinin arasımda öy* lece duruyordu. Ve babasınm odasıma gire- rek kapısını kapadığımı duydu. BSabahleyin genç kız kahvealtı etmek üze- Ye erkenden indi. Başı Aağrıyordu. Müthiş surette yorgundu. Fakat babasının vereceği izahatr pek merak ettiği için bu zaaflarımı yeniyordu. Valeri sofrada kendini bekliyen babasının karşısma oturuürken: — Dün akşamki misafir seni pek geç al- koydu, baha! Dedi. Mösyö Hovetin rengi Önün da uyumadığı belli idi. — Evet. diye mırtldandı Hem galiba oda"| na gelip seni görmeği de — vaadetmiştim Evet. Fakat çok heyecanlı idim. Hem ister misin, bundan hiç bahsetmiyelim. — Nasıl istersen babacışım, — Ben buğün Londraya gideceğim. Filar delfiyadan göelmiş olan birisini görmeğe ih- tiyacım var. Belki akşama geç kalırım. Bütün bu izahat Valeriye, babasınım ken" disinden bir şey sakladığımı — gösteriyordu. Fakat gene kız bir şey sormadı. Hem bir bakrma, babasmın ogün evde olmaması işie ne geliyordu. Etrafta tahkikat yaparak, gece gelen ziyaretçinin kim olduğunu öğrenmek fatiyordu. Müösyö Hovet kahvealtıdan sonra hareket &etö. Onun gittiğini Spik de görmüştü, ve Valeriyi ziyarete gelmişti: — Mis Hovet, gayri tabii bir sey olma di ya? — Bir muhafız tarafından böyle bir sua? doğrusu tuhaf, Niçin sordunuz? Gazeteci sualinin sebebini anlattı. Sabaha karşı biraz dinlenmek için oturmuştu. Fa»- sapsarı idi. Fakat benim sizden istiyeceğim şey, gayet dürüat bir İştir. Mis Hoveti tantyor musunuz? — Evet. — Farzediniz ki gidip onu gördünüz. Sizi derhal kabul edeceğine eminim. Onunla güs rüşeceksiniz. Fakat bunu kocanıza söylemi" yeceksiniz, — Ben Saviniden gizli kapaklı bir şey yas pamamnı, — Buüu gefer yapacaksınız. Fayın merakı hiddetine galip çıktı. — Söyleyin'z bakalım, nedir? — Gidip onu bir dost gibi — göreceksiniz. Bu genç kız bir kadını arıyor. Hoş biraz da kaçık ya bu kız. Ânnesinin ölmediğini, Gar gatosu civarında bir yerde saklandığını zan- nediyor. Siz ona, ahnesinin Goölden İstte oldu #uünu söyliyeceksiniz. İsmi madam Held'dir. Bu ismi unutmayınız. Ona, madam — Held'i tesadüfen gördüğünüzü, daima nezaret altın da bulunduğunu söylersiniz. Eğer Fitere has ber vermek isterse, kendisine deyiniz ki, pe- lise haber verirse, madam Heldi klüpten küse çırmak için birçök vasıtalar olduğunu, bir daha görmök imkânı kalmıyacağını söyler- siniz. Anladınız mı? — Ey, sönra ne olacak. Genç kıza ne ya- pacalkamız ? : — Hiç. Onu sadece klübe — getireceksiniz. Orada dansedeceğiz. — Fay başını"salladı: — Ben böyle sey yapamam. Hem annesini arayan bir genç kız la böyle eğlenmek alçak lıik olur. — İster deli olsun, ister olmasın. — Ne diye korkuyorsunuz? ÖOna bir fena lik yapmıyacağız. Sadece bu çılgınlığından vazğgeçmeisi İçin bir oyun oynıyacağız. — Ben şakâadan anlariım Smit, —fakat bu işin lâtife nereszinde, bir türlü anlayamıı " rum, Hem galiba Savini de geliyor. Filhakika kapı acılmıa, Savini İcoeri p ". mişti, Orada — * Smiti görünce şaşırdı. Smit: — BSavini, dedi, karmıza bir işten bahset- miştim. Belki teklifi kabul — ettirehilirsiniz. | Benim için bir iş yapmasımı teklif ettim. Bu- na mukabil dört yüz İngiliz lirası var. Görü şünüz, kararımızı veriniz, (Devamı var) — M -cera ve aşk romanı - 98 - Yazan : (Vâ_—_'j_a) Cellât!.. Kârını çabuk itmam birlikte mahküm olan bir adamın gözümün önünde can vermesi bana kendi f ölümümden büyük bir iş<encedir k% Geçen kısımların hülâsası: Muradı Salis zamanındaki bir yeni- çeri isyanında üâsilerin ölümünü is- tedikleri iki şahsiyet idam olunuyor. | — *& & Fakat Mahmud efendi, atildı: — Benim canımın ne kıymeti olur... Sizin gibi bir paşanın bağıyla beraber benimki de urulsun.. Maksat, efendi . mize hizmet olduktan ve taht ile hü- kümdarımızın vüvudunu himaye olduk. tan sonra hiç gam yemem... Padişah, ikisini de almlarından öp. tü, Yeniçerilere: Sonra cellâtlar ikisini de aldı. — Sabrediniz... Kelleler gelecektir! - diye haber gitmişti. Akşam oluyor, vakit ilerliyordu. Asiler: — Çabuk! çabuk! . diye haykırdı- lar; gecenin karanlığında bir baskına uğramaktan, bir hileye kurban gitmek ten korkuyorlardı. Cellâdlar, abdest alan, namaz kılan iki mahkümun başı ucunda beklediler. Duadan sonra, Doğancı Mehmet paşa, seccadede diz çökmüş bir halde geriye döndü: : — Cellâd! - dedi. Elinde kementle bekliyen cellâd us-l tası titriyordu. Sesi pürüzlenerek: — | — Efendim! : — Kârinı itmam et... Benim duam bitti... Lâilâheillallah... Gözlerini kapadı. Cellâd, Mehmet paşanın dizini öp- tükten sonra, kemendi boynuna geçir-' di, Ayakkabısını çıkardı. Temiz cora-' biyle ayağını omuzuna dayıyarak cı- raklarının yardımıyla, ilmiği sıktı. Mahmud efendi: — Bü manzarayı bana seyrettirmek günahtır, cellâd! Muavinlerin de hbe- nim kârımı itmam etsin! - dedi. Cellâd: , — Bu iş bitti... Onlar çabuk yapa -! mazlar... Şimdi de sana geliyorum e - fendiciğim.., - diyerek, yeni bir ip çı- kardı. Çıraklarina: — Siz, Şahin pasanın ilmiğini sık- makta devam edin. Beş dakikadan ev- vel bıirakmayın! - dedi. Mahmud efendinin de dizini öptü: — Hele sen haksız gidiyorsun.., Ba- na hakkını he'âi et... Zavallı defterdar: — Helâl olsun!... - dedi, O da bir kelimei şehadet getirdi. Kat ördcditâ Uyuya kalmıştı. Uykusu arasın"| Beşri da bir şey olup olmadığını yordu. — Hayır, bir şey olmadı, yalnız, sabaha doğru bir otomobil gördünüz mü? — Eivet. Zaten o uyandırdı. “Delage,, mar kalr, iki kişllik bir spor otomobili idi. Ha" vanm güzel olmasma rağmen Üstü de ör tülü idi. Bunun için nazarı dikkatimi ceb betti. — Evet. Ben de gördüm de., Acaba kim Yardı içinde, görebildiniz. mi? — Hayal meyal.. Otomobilin fenerleri gö züme geldi de uyandım. Sizin nasıl uyandr #mıza hayret ediyorum, Zira ötomobil hle gürültü çıkarmıyordu. İçinde, geniş bir man toya birünmüş bir kadın vardı. — Yalnız mrydı? — Bunu göyliyemem.. Ne oldu? Bir şey mi var. — Hayır. Yalnız merak ettim. O saatte bir otomobil.. Gazeteci gitti. Valeri aşağı inerek hizmet- gilerden bir şeyler öğrenmek istedi, Fakat biçbirisi bir şey duymamıştı. Salonu müuaye" ne etti. Bir iz yoktu. Gidip babasının oda« gmı yoklamak istedi. Fakat, babasına olan Bürmeti buna mani oldu. FAY BİR TEKLİF KARŞISINDA Koldharbur Smit kapıyı çaldı. Fay Kley«e ton açtı ve şaşırdı: — Savini burada yok. Diyerek kapamak istedi. Fakat Smit: — Biliyorum, dedi, dostlarımdan Bellamie Hin yanmda çalışıyor. — Dostlarınızdan mı? Olur şey değil Smit. Ne olursa olsun sizi kabul edemem, Herkes ne der? ğ — Şimdi herkesin ne diyeceğini düşünecek zamanda değiliz. Sizinle muhakkak görüş* mem Jâzım. Ta kalkıp Linebouseden buraya geldim. Maksadım sana ve kocana para ka- zandırmaktır. — Ne dersin? Fay kapıyı biraz açtı: — Giriniz, dedi, fakat fazla kâlmayın. Hizmetçi kadın mutpaktadır, bir şeyden şilp helenmesin. — İsterse Kenterburi başpiskoöposu burada olsun. Maksadım sadece bir İşten — bahset- mektir. Hem Savini on beş dakikaya kadar burada olacak . — Nereden biliyorsun ? — Bellami onu Londraya bir iş için gön- derdi ve gelip seni — görebileceğini de ilâve etti. Şimdi, beni dinle, gayet ehemmiyetsiz bir iş tçin sana dört yüz İngiliz lirası kazan" dırabilirim. Fay ona dikkatle haktı: — Siz dedi, ehemmiyetsiz bir iş için kimse ye santim hile kazandırmazsınız. Ne iatiyors — Sunüz bakayım. Şuna emin olunuz ki, kötü bir iş yapmama ihtimal olmadığımı da peşin hâaber vereyim. Eğer barmız — için “Konso" manayon,, kadını arıyorsanız, başka kâpıya.. zira, artık ben namuslu bir kadın oldum. Ööğrenmek isti- Vahşiler saldırışlarında ikinci defa durakladılar ve korkunç bir vaziyetle kerşilaştılar Yabaniler birdenbire bu güçlü düşmana yeni baştan harekete ge-ti- ler. Şimdi sopalarla değil, uzun ve ağır harp mızraklariyle saldirtyörlar- dı. Onlar Tarzanla ormanın arasını tutmuşlardı. Bir yarım ay biçimin- de ilerliyorlardı. Büyük — ve keskin uçlu mızraklarını hep birden Tarza- nım üstüne fırlatacak, sonra da so- palarla saldıracaklardı. Tarzân vah: şilerin bu mızrakları nasıl hızla attık larımı, bunlarım hiç şasırmadan atı- lan yere saplandığını pek âlâ bilirdi. Kaçacak da yer yoktu. En az on beş mizrağın çıplak gövdesine saplanaca ginı anlamıştı. Sonra da bu on beş yabaninin topuzlarına hedef olacak- tı.. Bu kötü durumdan kurtulmak için ya düşmanlarını geçmek, yahut da denize kaçmak lâzımdı. Gerçekten fena bir vaziyette idi. BirdenBirdenbire kendisini kurtara- bilecek bir şey hatırladi. Yüzünde- ki ince gülümseme de geniş bir gü- lüşe çevrildi , Düşmanları daha epeyce uzakta idiler. İlk duydukları korkudan — ve bir saniyede aralarından üç dört kişinin yerde yıkılmış - olmasından ürkmüşlerdi. Yavaş yavaş ilerliyor- lardı. Hem karşilarındakini korkut: mak, hem de yüreklerine cesaret vermek için acı acı haykırışıyorlar, hep birden ayaklarını yere vurarak harp oyunu oynuyorlardı. ' Bu hareket, onlarım yasalarımna göre (düzgün, tam yolunda bir sal- dırıstı! Maymunların çocuğu başmı bir- denbire göğe kaldırdı. Çok körkunç bir takım haykırışlarla ortalığı ve ilerideki ormanı derin derin cımlattı. bu'naraları o kadar ür- Yazan: Edgar Rice Burroughs Çeviren: A.E. — |5 — vahşiler şaşkınlık içinde oldukları yerde kaldılar ve bunun ne demek olduğunu anlamak istiyorlarmış gi- bi birbirlerinin yüzlerine baktılar. İşittikleri korkunç haykırış yanın da kendi bağırışlarımım, aci gürültü- lerinin bayağı bir çocuk ağlaması gi: bi sönüp gittiğini görmüşlerdi. Bukadar çirkin ve yüksek haykr rış hiçbir insan boğazından cıkama” yacağını biliyorlardı. Halbuki bu be- yaz derili adamm gırtlağından çık- tığını işte kendi gözlerile görmüşler ve kulaklarile işitmişlerdi. Bununla beraber heriflerin duraklamaları çok sürmedi . Aralarında geçen bir iki sözden sonra, yeni bastan o görülmemiş savaş oyununa başladılar ve yavaş yavaş evvelki gibi Tarzanın üstüne yürüdüler . Fakat daha iki adım atmadan ar- kalarındaki ormanda birdenbire bir takım dallarım çatırdağını, kırıldığr nı işittiler. Vahşiler saldırıslarında ikinci defa durakladılar ve bu gü- rültünün ne olduğunu anlamak için arkalarına dönünce öyle korkunç bir şey gördüler ki bu yalnız Vagam bi adlı bu vahşi kabilenin değil, dün yada en yılmaz insanların bile »kan- larmı dondurmafa, yüreklerini çat- latmağa yeterdi! Ormanların yüksek ağaçları altım- dan, uzun otlarm ve samlasıklann arasından fırlayıp. -çıkan bir koca nars, gözleri ateşler sacarek, iri diş- lerini dudakları arasından göstere- rek üzerlerine atılryordu. Parsin ar- kasından da bir bucuk adam boyun da, görülmemiş kadar uzun kollu, | korkunc vüzliü virmi kadar mavmun koguyorql.;udı. ._Parst_an daha ürkütü- lardan — bazıları! — eğri ve kısa bacakları üstünde koş- mağa uğraşıyor, bir kısmı da yere kadar uzanan kollarının - ucundaki ellerile topraklara dayanarak, koca- man gövdelerinin ağırlığını azaltma: ga çalışıyorlardı. w Tarzanın canavarları, onun hay” kırışını isitmişler, arkadaşlarına yar- dıma geliyorlardı. : Vagambi kabilesi daha şaşkınlık- larından kurtulmadan, bu azgın ca- navar sürüsü, o kara derili, boyalı yüzlü muhariplere orman tarafın- dan çullanmıglardı. O anda, maymunların Tarzanı da deniz tarafından yabanilerin içi- ne atlâamiş bulunuyordu. Kara derili savaşçılar ağır mızrak- larına, topuzlarına davrandılar; kan lr bir savaş başladı. Maymunlardan birkaçt yüreklerinden vurulup düş- tüler. Fakat beş altı yabani adam da parça parça olmuş bir halde kumla- rin üstüne serildiler. Pars Şitanım keskin tırnakları vel * acımaz dişleri vahşilerin kara deri- lerini boy boy yırtıyor, ayırıyordu. Maymunlar kralr Akutun büyük sarı dişleri en azı iki vahşi savasçı" nin şah damarlarını İonarmıştı. (Devamı var) Yeni Tefrikamız Papas Osman Haremağası Sünbül Ağanın cariye- sinden doğarak Papanın himayesine giren ve papas olan bu tarihi şahsi. yetin Avrupadaki saray kadınları arasında geçen macaraları pek ya- kında bu sütunlarda başhyor. | derildi, Bunlar: < Yazan: (Vâ-Nü) Sanedi AM C S LA U Y İK YA et.. Benimle Cellâd, gözlerinden yaşlar 47 ilmiği, ayni şekilde bu zavallmI? yf na geçirmek için sarığını çıkâf?f -j vinlerinden birinin kafasına Sonra: y — Bizmillâh... - deyip" KA mam” eyledi. Bir çeyrek sonra, iki cesedı yalf bodrumuna naklolundu. Oradâı lar göğdelerden ayrıldıktan 507 niçerilere teslim edildi. wf Asiler, gövdeleri köpeklere * Kelleleri de, sırıklar üzerine 877 gi muzafferiyetlerini, kuvvetlerl_m y,l' ray üzerindeki nüfuzlarını düngwıı' lân için, gürültülerle sokağâ ı lar. Vaktin geç olmasına T’geçdıd" gün bellibaşlı caddelerden M,,dî Ertesi gün, gene, kellelerle İs dolaştılar, * Eeri mehvetti” Sün-"ül — Artık isyanların arkası kesilm” Yeniceriler büsbütün azdılar: ef'*# defa daha kıyam ettiler. Her sefi dd'g sadrazamlar, yeniçeri ağalal'? p&hı duruyordu. Sonradan, buna SİF i#"f yamları da katıldı. Öyle ya: MT yf kipleri olan yeniçerilerden aşaği , sınlar... Onlar da, bir para meSf' yf | behane ederek defterdar Emir PY 4 kellesini istediler. Bu ıralıu'dı hat işleri daha iyi gittiği içimşi ,)d iç hazineden kendilerine yüz N j) yolladı. Bunu kabul etmediler. yfni. te gelenleri taşa tuttular. SÜlEV ( ye ve küçük Ayasofya vâizleri p tiler, Fakat gene fayda verme”” f nun jzerine virmi kişi kendileri”” 4 süli ) — Defterdar, peygamberin oluf sirdendir.. Bigünah nasıl katl - dediler. da Fakat isin içine entrikalar şıyordu. Sivavis paşa: ediwj — Bü sahsı niçin aıyanw nuz? Geçende padişahın k pı’ köskoca vezir Doğancı htîs'—'h"’et yı verdiniz! - dedi. - Bu ise dır. Fitneyi dağıtmak için © g'tsin... ! Fakat kazasker: dâğ"ö; — Burası Yezid divanıi ü ». *& Pevygamberin kantnı damarl sıyan bir mübarek zatı öldü” , -dedi. | Fakat isin garibi, kafası M::V zarlık cerevan erlen zat dâ #" hazır bulunuyor, encamının ne, cağını hevecanla bekliyordu. tür “— Mademki ölümden . , * yok, nafile yere cebanet gÖ*" M li, Mehmet pasayla Mahmuf ef / bi ben de kahramanca ölmeli "’;,â’ da iyi nam bırakmalıyım...p ' nüyordu. , / Çoktandır kararınt vermi$: gözünden çıkarmıştı bile... yf Saray kadınlarının tesirind z az sonra, padişahın fermanı M — Kellesi urulsun... Ak Emir paşa ayağa kalktı: — ( ğa | — Canim bu mülkü devlef? hel' sun..Zaten bu can, bu kaf " y nimetiyle yoğruldu... Elvedâ lar! - dedi. — Elveda... Bütün dostlariyle öpüştü- gedk — Hakkınızı helâl edin! - " gç — Helâl olsun! - cevâ Kapmın önüne vardıği dın ve muavinlerinin gördü. Bunlar, Mehmet p2? mut efendiyi öldürenlerin 89 Emir paşa, öteki felâket?” lit etmek istedi. Ka — Abdest alrp namaz H D a ”