ronmesiN a, minde Doroti mr in orniya pldjlarında — fini İM çıkanyor? Aya Ea 190 film ) in lem mali senesi zarfında Mdv en nayi 130 mil N ni miştir. Holivutta Kime bu E— zarfında 52 Her ay Holivut. NE Şrerak dünya pi- kte, her bafta film. büçu GR milyon dolar mas- Kü, in nda Bi | a olivndda piyes in | X Karol Lombard yeni filminde step dansı yapmaktadır. 2 Dünyada amatör olarak çalışt- rak kendi hesaplarma küçük makine- lerle film çeviren üç milyon kişi oldu- ğu tesbit edilmiştir. Bu miktarın 300 bini Fransadadır. Bunlardan da üç bi ni amatör sinemaâcılara mahsus klüp- İlerde filmlerini gösterirler. Amatör sinemacılıkta birinciliği Amerika, ikin; ciliği Fransa, üçüncülüğü Japonya al mâktadır, Sovyet Rusya, bu sehada Macaristandan da sonra gelerek onun- cudur, Gabi Morleyin yeni filminin â- dı “Alevler arasında bir kadın” dir. X. Hanri Düvernua'nm “Maxime" isimli eseri Fransada filme alınacak - tır. XX “Paris damları altmda” filmi-! nin yıldızı Pola İleri Paristen Hindis- tana hareket etmiştir. Orada çevrile - 2ek “Hint mezarı” filminde Hintliler. ce mukaddes bir dansöz rolü yapacak-| tır. Xx. “Üç silâhşor” filegini çevire Fransız rejisörü Diaman Berje “A İ | i İ sen Tülpen” i filme almağa karar ver. miştir, Arsen Lüpen rolünü Jül Berri yapacaktır. X Jan Vinyonun meşhur romanı! “müthiş Sarati” filme almacaktır. Baş rol Harri Bora verilmiştir. Filmin ha-| rle? sahneleri Cezairde çevrilecektir. | X. Moris Dökobrenm “Yataklı va; gonlar kraliçesi” Fransada filme alm. maktadır. Baş rol Edvij Föyyere ve. rilmiştir. X. Kamil Lömenyenin romanı “Ö Hi” Belçikada filme almmaktadır. Bas rol Fransız artisti Jina Manestedir. Büyük İngiliz aktörü Çaris Les ton kendi hesabma filmler çevirmeğe karar vermiş ve Wfanin'in eski direk- törlerinden Erih Pommer ile anlaşmış tır. i X Fransız artisti Şar Buave A-| merikada Klodet Kolber, Katrin Hep.! börm ve Marlen Ditrih İle birer film) çevirmişti. Şimdi de Ginger Rogers ile birlikte bir filmde rol almıştır, (| X “Yildizlar kralı Zigfild” filmin- de gördüğümüz Viyanalı artist Lujz Bayner geçen gün Holivudda tiyatro muharriri Klifford Odets ile evlenmis-' tir. X Sessiz sinema zamanımda me - hur Fransız artistlerinden Filip Her.| ya Holivuda çağrılmıştır. Orada Fran! saya dair çevrilecek filmlerde müşn - vir olarak çalışacaktır. X. Greta Garbonun yeni tamam - lanmıs olan “Kamelyalı kadm” filmi! ni müteak “Kontes V * ten sonra sinemadan çökileceği ik söylenmeye başlamıştır. Her halde rek tâm ve propaganda! in a kide an ei “leştirdiği teneke kutnlâta “beyaz bir İ çarşaf daha istedi. O da gelince otur. | bu ameliyatı hayretle seyrediyor ve Ded istanbulda ilik filine zaman gösterildi ? Türkiyede ilk sinema nasıl ve he) rede gösterildi? Hiç şüphesiz, benim! gibi birçoklarmızın da kaç defa aklına gelen bu sualin cevabımı bana bir te sadüf öğretti. Bir gün Bakırköy sineması sahibi Miltiyadi ile konuşuyordum. Yirmi beş yaşımda bir delikanlı kadar dinç! ve dik duran bu altmışlık ihtiyar, si- nsmacılığın bugün kârlı bir iş olmadı- ğından bahsederken, şöyle diyordu: — Ah o eski zamanlar, sinemacılık-| İa avuç avuç altm kazanılırdı. Bilir misiniz, Türkiysde ilk sinema benim guzinomda oynamıştı. Bündan tam 89 sene evvel Haydar- Paşa istesyonunun yanında büyük bir bahçeli gazino işletiyorduk. Bir gün hangi milletten olduğunu şimdi hatırlıyamadığım yabancı bir - dam bize müracaat ederek, gazinomuz da “sinematografi” oynatmak istedi- ğini edi. Ne ben, ne de arkadaşlarım bu “si- nematoyrafi” denilen nesnenin ne oldu Zunu bilmiyorduk. Adamcağız bize u - Zun uzadıya bunun yeni bir icat oldü- ğunu, perde üzerinde aksedecek hayal- lerle bir nevi tiyatro oynıyacağını an- latmıya çalıştı. O kadar ısrar etti ki, bu İşe hiç aklımız yatmadığı halde, ra zi olduk. Şersiti de şöyle kararlaştırdık. Bir duble birayı elli paraya satarken Şim- di altmış paraya satacak ve zammet- tiğimiz 10 parayı da sinemacıya vere- cektik. Bizle uyuşur yusmaz adam büyük bir sevinele eşyaların getirmeye koş - tu ve iki saat sonra da birkaç büyük sandıkla gazinoya geldi. Evvelâ alelâ- calp, kısmen fotoğraf makinesine ben- zer bir âleti uzun bir sehpa Üzerine kurdu. Sonra bu vakinenin altına yer toz ve su koydu. - Bu tozun karpit ol- duğunu şimdi anlıyorum -. Sonra yanma gelerek makinenin hazırlandığını, fakat perde için bir be- yaz yatak çarşafı lâzım olduğunu söy- ledi, Bir adam yollıyarak evden çarşaf getirttik. Acaip makinenin sahibi bir du, bu iki çarşafı biribirine dikerek ekledi. Ve küçük nalın çivileri ile du- vara mıhladı. Biz, bakalım ne olacak diye bütün ne yalan söyliyeyim, akşama milşteri- lere bizi rezil edecek bir vaziyet olma- sım diye ödümüz kopuyordu. Gece, gazino yeni İcadm ne olduğu- nu merak edenlerle bmcahmç doldu. Herkes bir makineye, birde perdeye bakıyor. “— Yahu bu galiba asri bir karagöz oyumu olacak!” diye biribirleriyle ko- nusuyordu. Sinematoğrafın oynama zamanı gö ğ ça Pr lip de ışıklar da söndürülünce, halk bütün bütün alaya başladı. Bu sırada bir de baktık ki, o fotoğraf gibi maki- nenin içinde kuvvetli bir ışık yandı. Ve perdede küçük ve büyük insan, bay van hayalleri belirmeğe, yürümeğe, © turmağa koşmaya başladılar, Halk daha ilk anda bu yeni icattan memnun kaldı. Ve o gece sinemaloğ- raf tem bir buçuk saat oynadı. Gazino muz artık her gün dolup boşanıyordu. Sinemacınmi topu topu iki filmi var - mış ki, bizde kaldığı on beş gün zar- fında hep bunları oynadı. Fakat bir gelen ayni şeye bir daha geliyor ve a- vuğ dolusu para karanıyorduk. Sinemacının bizden sonra nereye git tiğini bilmiyorum. Fakat, bir iki se me birdaha sinematoğraftan bahse- dildiğini duymadım. Sonra bir gün birdenbire İstanbu - lun muhtelif yerlerinde sincmstoğrag- lar oynamağa başladı ve işte o gün- denberi sinemacılık bizde de ilerliye ilerliye bugünkü haline geldi. Miltiyadi burada biraz durdu. Gör lerini uzaklara dikerek düşlindü. Son- ra şunları söyledi: — Haydarpaşada ilk sinema oynat. tığımız zamanlar kazandığımız para— nm tadı öyle damağımda kalmıştı ki, Sonradan işi ben büsbütün sinemacılı. Ba döktüm. Yirmi beş senedenberidir hep bu işin içindeyiz. Fakat sinema. cılrk tekniği ilerledikçe, müşterilerin rahatı her gün biraz daha temin edil dikçe, bilmem neye, Sinemaya karşı duyulan heves azalıyor. Ah o eski günler! Kötü kötü film- ler oynattığımız zaman bile sinemala- rımızda iğne atsanız yere diişmezdi. Şimdi rahat rahat koltukları bomboş brakan seyirciler, o zaman yer bula. maymca sinemanm yanımdaki gazino dan boş bira: fıcılarmı'yüklenin sine. manm bir köşesine koyar ve bunların üzerine oturup hallerinden memnun, film seyrederlerdi. Şimdi sinemaları bedava yapsak bi- le böyle müşteri nerede? Artık başka işler de yapıp para kazanmasak #ine- mac:irktan zeytin ekmek bile yiyemi- yeceğiz!” Miltiyadi gene sustu. Dalgm dalgm düşünüyordu. İstanbulun meshur eski hovardalarmdan olduğunu öğrendiğim bu altmışlık ihtiyar, belli ki, parayı hesapsız kazanıp avuç avuç saçtığı de- Virlerin tatlı hatırasmı sihninde can- Sovyet Rusyada 17 bin sinema sa- lonu ve seyyar sinema makinesi ol- duğu en yeni atatistiklerden anlaşıl- maktadır. Yalnız Moskovada 44 si- nema salonu vardır. Sovyet Rusyada 1935 senesi zar-| fında 59 film ve 121 havadis filmi) yapılmıştır. 1936 da ise 170 film vü- cuda getirilmiştir. Bombadan korkmıyan sinema salonu Budapeştede yeni yapılan bir sğ- nema salonu hava hücumlarına k mabafazalı bir şekilde vücuda getiril miştir. Salonun tavanı çelik zırhlar. la kaplı “simanarme,, dir. Reklimlar ra göre seyirciler bu salonda en müt« hiş hava hücumları ve bomba murları altnda bile rahatça film seye redebileceklerdir. Sinemanm bombalâra karşı ne derece muhafazalı olduğu şimdilik | belli değilse de reklâmlar sayesinde sney müsteri cektiği muhakkaktır. Komik film delileri iyi ediyor Sovyet Rusyada © filmlerin bazı hastalıklar üzerinde şifah tesirler gösterdiği zanniyle tecrübeler yapıl." mağa başlanmıştır. Verileh malüma- ta göre bazı cins deliler ve sar'alılar komik filmleri seyrettikten sonra sa- kinleşmekte imişler. Alkolikler ise * böyle filmleri seyrettikten sonra “hip noz,, vaziyetine geldikleri için ken- dilerine kolaylıkla telkin yapılabil. mekte ve böylelikle tedavileri kabil olmakta imiş. Balıkhı sinema | Alaskada kutup mıntakalarma yakın Beth kasabasının sineması dün yada nevi itibariyle bir taneciktir. Müşterileri tamamiyle Fakimus lardan ibaret olan bu sinemada bilet ler para mukabilinde değil, balık kars lir. Eskimuların para bulma. sr hayli müşkül olduğu için sinema sahibi böyle bir usul bulmuş ve piş» man da olmamıştır. Yegâne mahzur salonun fena halde balık kokmasıdır. Ama müşteriler bundan şikâyet eb memektedirleri, ii